Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1995 SAl
14 KULTUR
Xample 'Disiplinlerarası Kültürel Diyalog ve Sanat' başlıklı sergi ve gösteriler 22 nisana dek AKM Sanat Galerisi'nde
Bir karşdaşma ve tepldsel eylem
NİLGÜN ÖZAVTEN
Akustik ve mekanik nes-
nelerden, video film ve ens-
talasyonlara kadar zengin
bir bileşke sunan 2. Xample
sergisinin odak noktasını
görsel'işitsel sanat nesneleri
oluşturmaktadır. Bu seçimde
öncelikle Alman sanatçılar-
dan Frank Fiedler, Norbert
Grossmann, Mkhael Haren-
berg, Nikolaus Heyduck'un
müzik alanında eğitim gör-
melerinin ve Darmstadt ken-
tinde bulunmalannın etkisi
fazlacadır.
Çünkü Darmstadt. Yeni
Müzik Yaz ve Müzik Eğitim
Enstitüsü, Uluslararası Yeni
Müzik Yaz Kurslan ve Ton
Akademisi ile yeni müziğin
Avrupa'dakj oluşum ve geli-
şiminde önemli role sahip
olan bir kenttir.
Projenin amacı ve
odak noktası
Sergiye yine Almanya'dan
katılan Claudia Blacha,
Charies Neuweger ve Egon
Kurth ile Türkiye'den katı-
lan Kadri Özayten, Serhat
Kiraz ve Onur Eroğlu'nun
görsel sanatlar alanından se-
çilmeleri, projenin amacını
ve odak noktasını oluşturur.
Bu amaç: Disiplinlerarası
karşılıklı etkileşim. sanatlar
arasında köprüler oluştur-
mak, sanatçıların işlerini
karşılıklı olarak diğer türün
etkisine açmalan. etkileşim
sürecinin görünür kılınması
ve tüm çalışmanın ızleyici
önünde gerçekleşmesidir.
Sergiye ek olarak tasarla-
nan gösteriler bölümünde
yer alan dans, tiyatro. per-
formans ve konserler ise yi-
ne aynı amaç doğrultusunda hem sergi
hem de birbirleriyle iletişime girmekte.
sonuçta tüm disiplinleri kapsayan tü-
mel bir yapıta dogru yol alınmaktadır.
Bu tümel yapıt Xample'ın ruhunu oluş-
turur.
Doğumdan ölfime uzanan sfireç
Sanatı bir karşılaştna ve tepkisel ey-
lem olarak benimseyen sergide, Serhat
Kiraz'ın başiangıç noktasında standart
ölçülerde bir erkek ve bir kadın figûrü,
son bölümünde ise erimiş mumlar bu-
lunan, arada kaian boşluğu dileyen her
sanatçının yaşama ait imgelerle doldu-
rabıleceği düzenlemesinde, doğumdan
ölüme uzanan süreç görselleştirilmek-
tedir. Onur Eroğiu'nun video-enstalas-
yonundakı görüntüler. bir anjiyo ope-
rasyonundan bir süpermarket karmaşa-
sına. iç ve dış yaşamın farklı devinim-
lerinı bir arada yansıtır.
Kadri Özayten'ın son birkaç yılda
dünyada yapılan savaşiardan fotokopi-
Almanya Darmstadt Multikültür
Bürosu Başkanı Edwin Heımıann 'ın
'Disiplinlerarası Kültürel Diyalog ve
Sanat' başlıklıprojesi daha başlangıçta
Frankfurt-îstanbul-Darmstadt
sıralamasında gerçekleşecek bir
etkinlikler dizisi olarak tasarlanmıştı.
Her üçü de Xample (örnek) başlığını
alan bu çalışmalardan ilki 1993-
1994 'te FrankfurtXac Multikült
galeride, şu sıralartstanbuVda bulunan
Alman sanatçılara Türkiyeden Kadri
Özayten 'in katıhmıyla gerçekleşmisti.
Atatürk Kültür Merkezi 'nin onarımdan
sonrayeni birgörünüm kazanan sanat
galerisinde 22 nisana deksürerek 2.
Xample projesinde Edwin Herrmann 'a
Türkiye bölümü küratörü olarak Beral
Madra da katıldı. Şimdiden 'YeniMüzik
Günleri Uluslararası Festivali'ne kabul
edilen 3. Xample ise 1996da
Darmstadt kentindegerçekleştirilecek.
Egon Kurth (tasanm) \e Kadri Ozayten resim, nes-
ne enstalasyonu (Fotoğraf: Kerem Sanlıman)
kurgu ile yansıttığı görüntüler ve gö-
rüntülerin her karesinden izleyiciye
yansıyan dehşet sahneleri, bu işin he-
men yakınındaki bir ses aygıtından
yükselen ve sürekli 'sevgi'sözcüğünü
yineleyen Charies Neuweger'in sesiyle
birleşince, Xampfe sergisinin tüm
amaçlannı içinde banndıran bir nitelik
kazanır.
Neuweger'in sergi salonunda yer
alan işleri akustik. optik ya da mekanik
nesneler olup, çokça kullandığı hayvan
iskeletlerini elektronik aygıtlar yardı-
mıyla hareketlendirmesi, bu devinim-
den çıkan ses, ölümün durağanlığı ile
yaşamın dinamizmini karşıtlık içinde
vurgular. Ölümü simgeleyen tüm hey-
keller durmaksızın aynı yönde dönen
bir çarkla özdeşleşmiştir.
Amaç, kafahm ve iletişim
Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi-
yi farklı anlatımlarla konu alan bu sa-
natçılann dışında kalan Egon Kurth, sı-
- * — - * ". r • •" * t '
• • - • - 3
••••' V '* " 1
nırlannı galen duvarlanna dayandırdığı
ve dolayısıyla sergiyi gezmek isteyen
kişileri içinden geçmek zorunda bırak-
tığı labirentiyle. yalnızca diğer sanatçı-
lan değil izleyicıyi de amacı katılım ve
iletişim olan bu sergıye dahil etmekte-
dir.
Nikolaus Heyduck'un salonlarda yer
alan hemen tüm işlere ve sergi süresin-
ce gerçekleştirilen gösterilere eklediği
ses, hareket ve görüntüler dışında, ken-
di içinde bir bütünlük oluşturan ve bel-
ki de bu yönüyle müdahale kabul etme-
yen işi ise bir ses enstalasyonudur.
6 kasetçalardan çıkan 6 farklı sesın.
elektrik bağlantılan aracılığıyla ters ko-
ni biçimindeki 12 ses yükselticiye akta-
nlmast sonucu, hoparlörier içinde yer
alan kınk cam parçalannın titreşime
sokulmasıyla oluşan bir ses enstalasyo-
nu.
Xample projesinin en az sergiler ka-
dar ilgi çeken gösteriler bölümünde
Charies Neuweger'Ie Iranlı sanatçı
Nuschin Shayegan'ın iki perfcrmansı
bulunu>or. Bunlardan 'Animamus'
(Hayvansı) adlı performansta karartıl-
mış salonda Neuweger'in içe kapanmış
ve devinim halindeki gövdesine film
makinesi aracılığıyla çeşitli sürüngen
görüntüleri yansıtilırken, Shayegan bu
gösteriye gölge oyunu tarzında yalnızca
ellenyle katıldı.
Ilginç gösteriler
Koregraf Aydın Teker'in dansçılan
ile açılış gecesi gerçekleştirdiği gösteri
'fçeri' başlığını taşıyordu; ancak Aydın
Teker ve öğrencileri hemen tüm göste-
rilere, çoğu kez doğaçlama yorumlany-
la katkıda bulundular.
Hüseyin Katırcıoglu yemek gibi sıra-
dan eylemlere harcanan eneıjinin yara-
tıcılığa dönüştürülmesini öneren hap-
pening türü gösterisinde, galeri mekânı
içinde plastikten oluşturduğu dev sindi-
rim sisteminden geçırdiği izleyicilere
ilk kez bu eneıjinin varlığını duyumsat-
Türkıye'de video sanatının ilk uy-
gulayıcılanndan olan Teoman Madra,
yıllann birikimini oldukça yalın bir an-
lahm diliyle izleyiciye aktardı.
Video sanatçılarından Angela
YJelitopoulos özgün bir bakış açısıyla
çekilmiş filmlerinde, anlatımcılığa kaç-
madan Türk ve Batı insanını kültürel
yaşam farklılıklanyla sergiledi, Alman
sanatçıların konserleri müzikten çok
yeni ses arayışlan üzerinde yoğunlaşır-
ken, Zen grubu, Türk müziğınden
çıkışla yabancılaştınlmış, doğaçlama
çalışmalannda Alman sanatçılara yeni
ses arayışlannda yararlanabilecekleri
bazı öğeler sundu. Sabri Özaydın'ın
müzik ve görüntü enstalasyonu, Zafer
Aracagök ün 'Anti Hamlef performan-
sı ile sonuçlanacak gösteriler, disiplin-
lerarası sanat ve belki de tümel yapıt
arayışlannda her tür çeşitliliğin yeni
olanaklar getirdiğini ve sanata açılım
sağladığını kanıtladı. Sonuç ancak
I996'da, Darmstadt'ta 3. Xample'da
alınabilecek.
AST, *Jeanne
D'arcDavası'nı
sahneliyor
ANJCARA (AA) - Türk
tiyatrosuna bir ömür veren
Rutkay Aziz'in 23 yıllık
düşü gerçekleşiyor. Sanat-
çı, çeşitli nedenlerle son
anda sahneye koyamadığı
Fransız ulusal kahramanı
Jeanne D'arc'ın öyküsünü
konu alan
u
Jeanne D'arc
Davası-jie başkentli sanat-
severlerin karşısına çık-
maya hazırlanıyor.
Tiyatro sanatçısı ve yö-
netmen Rutkay Aziz, An-
kara Sanat Tiyatrosu
(AST) olarak bu sezon üç
yeni oyun ve bir çocuk
oyunu sahneye koydukla-
rını söyledi. "Jeanne
D'arc Davasf'nı. ilk ola-
rak 1972 yılında sahneye
koymayı planladıklarını
anlatan Aziz, "İnsanlann
yaktığı ve yakılan dostlan-
mın anısına, bir Jeanne
D'arc yapök"dedi.
"•Galileo"dan bu yana
ilk kez bu kadar kalabalık
bir oyuncu topluluğuyla
bir oyun sahneye koyduk-
larını kaydeden Rutkay
Aziz. oyunun hazırlanışını
şöyle anlattı: "Benim bu
oyunla ilgili bir öyküm var.
Jeanne D'arc'ı 1972'lerde
ilk kez çahşmaya başlamış-
tık. 1972 yılı 12 Mart dö-
neminin bütün etkilerini
taşıyordu. O günlerde
oyunlar için izin alınma-
sında birtaknn güçlüklerie
karşılaşılıyordu. Yetkilüer,
ilk aşamada oyun için izin
vermelerine râğmen seyır-
ciye açık provalar esnasın-
da ansızın bir tebliğle oyu-
nu engellediler ve oyun he-
nûz prova aşamasınday-
ken kakİL"
"Jeanne D'arc Dava-
sı"nın müziklerini canlı
olarak Timur Selçuk ve
orkestrasının yapacağını
kaydeden Aziz, oyunda
çok sayıda genç oyuncuya
yer verdiklerini söyledi.
AST'ın mayıs ayı içensin-
de 7 oyunla bir Istanbul
turnesi planladığını belir-
tti.
"Jeanne D'arc Davası".
Anna Seghers'in radyo
o>unundan Bertolt Brecht
tarafından tiyatroya uyar-
landı. Rutkay Aziz'in reji-
siyle sahne alacak oyunu
Aziz ÇalışJar Türkçeye çe-
virdi. Müziklerini Timur
Selçuk'un hazırladığı
oyunda, Ebru Suner, Meh-
met Ulay, Savaş Yurttaş,
Erol Demiröz, Metin Coş-
kun, Yaşar Akın, Şahin
Şahan (Yenişehirlioğlu),
Nuri Gökaşan, Hakan Gü-
ven, Tuncay Atayata ve
Arif Soysalan'ın da arala-
nnda bulunduğu kalabalık
bir oyuncu kadrosu rol alı-
yor.
"Fransa'ya yolu o
gösterdi"
Brecht. 1431'de işgal al-
tında bir Ingiliz kentıne
dönüşen Fransa'nın Ro-
uen kentinde bu işgale
karşı çıkıp Ingilizler ve iş-
birlikçileriyle savaşan 19
yaşındaki Jeanne D"arc'ın
yargılanışını konu edin-
miş.
Bu yargılamada 19 ya-
şındaki okur yazar bıle ol-
mayan erkek giysilerı
içinde orduları peşinden
koşturan bir genç kızın
karşısına, Fransa'nın en
önemli ilahiyatçıları ve
hukukçularından oluşan
bir mabkeme heyetı çıkı-
yor. Davada yalnız başına
savaşım veren Jeanne
D'arc, tüm tuzaklara kar-
şın kendisini savunmaya
çalışıyor. Ancak, bütün
Fransa'ya yol gösteren Je-
anne D'arc. yakıiarak can
veriyor.
Tiyatro yaratıcı özbenliğini anyor
AYLAALGAN/EROL
KESKİN
Giderek yoğunlaşan ıletışım
çağında ve hızla değişen
dünyamızda, insanın kendisiyle
toplumla. doğa ve evrenle
ılişkilen de aym hızda değişiyor.
Bu değişkenliğin içinde, tiyatro
sanatının da kimliğini sürekli
araştırmak zorunda olması
tartışılmaz bir gerçek.
Tiyatro Araştırma Laboratuvan
(TAL), işte bu anlayışın ışığında,
tiyatroyu var eden çeşitli öğeler
(oyuncu, yazar. yönetmen, sahne
tasanmcısı, kuramcı, eleştirmen
ve seyircij arasındakj yaratıcı
ilışkiyi ve dengeyi, bilim ve
düşün alanındaki ve diğer sanat
dallanndaki çağdaş verilerin
ışı|ında araştırmayı amaçlıyor.
TAL, yaptıgı araştırmalarla insan
varlığına özgü çağdaş bakış
açılan geliştirmek, dünya
tıyatrosunun öncü merkezleriyle
disiplinler arası bilgi ve deneyim
ahverişinde bulunmak, bu amaca
yönelik tiyatrocular yetiştirmek.
yapılan araştırma ve deneylerin
sonuçlannı sergileyerek dileyen
herkesle paylaşma çabası
ıçerisinde. "Troya İ"(Troya
İçinde Vurdular Beni). TAL'ın bu
çabasının en önemli ürünJerinden
biri... Yapıt, 1991 yılında
düzenlenen 21 günlük 1.
Kültürlerarası Uygulamalı
Tiyatro Semineri çalışmalannın
sonucunda oluştu.
Seminere 7 ayn ülkeden katılan
tiyatrocular. Troya üzerine
yapılan yorumlan, kendi dünya
ve sanat görüşleri ışığında.
kültürlerarası ortak birdille,
tiyatro aracılığıyla araştırdılar.
"Troya 1" daha sonra Ayla Algan,
Erol keskin ve Beklan Algan
tarafından Atına, New York,
Antvverp, İstanbul ve Ankara'da
uluslararası kolokyum ve
festivallerde sergilendi.
Troya üzerine yapılan
araştırmalann ve alan
çalışmalannm küçük bir kesiti
olan "Troya 1", gösterim öncesi.
gösterim ve gösterim sonrası panel
olmak üzere üç aşamada
gerçekleştinliyor ve "getişme
süırsüıccvalışma'" normuyla hâlâ
'Troya 1 '(Troya İçinde Vurdular Beni) adlı çalışmada Keskin ve Algan.
sürdürülüyor
Bu gösteri son olarak geçen hafta
Polonya Wroclaw "da Jerzy
Grotowski Kültür ve Tiyatro
Araştırmalan Merkezi nde
gerçekJeştirilen "Günümüz Türk
Tiyatrosu - Kaynaklan ve
Kökenleri"başlıklı sempozyum
kapsamında, hemen ardından da
Varşova Maly Tiyatrosu'nda
sergilendi. Sözkonusu
sempozyumda Ankara Oniversitesi
DTCF'de yer aldı ve bildirilerin
yanı sıra gösteriler de sundu. Bu
gösterileri oluşturan semahlar, köy
seyirlik ve meddah öğeleri,
özellikle Avrupalı izleyicilere
günümüz Türk tıyatrosunun
kaynak ve kökenlerini işaret
ederek, önemli bir bakış açısı
oluşturdu. Yine benzer
kaynaklardan beslenerek
hazırlanan "Troya l"in
gösteriminde ise semah, köy
seyirljk, meddah, kukla ve gölge
oyunlarındaki göstergebilimsel
simgeler, imajlar, fenomenolojik
anlamlar ve seyirciye bırakılan
"boş alanlar". yaratıcı
oyunculann çağdaş anlatım
tarzıyla dengelenmeye çalışıldı.
Bazı Polonyalı uzmanlann görüş
birlığine vardıklan konu,
DTCF'nin seyirlik oyunlarda
kullandığı birçok öğenın "Troya
l"de daha farklı biranlatımla
karşılanna çıkmasıydı.
Bu gösteride, unurulmuş mitoslar
gündeme getiriliyor, geleneksel
oyunlarda ve ritüellerde
kullanılan öğeler, çağdaş bir
bakış açısıyla, yönetmenin klasık
tanımı dışında temaya ve
oyuncuya yaklaşmasıyla daha
ayıklanmış ve özümsenmiş
simgelere dönüşüyordu. Yerel ve
geleneksel perspektiften yola
çıkarak. kültürler arası, hatta
kültürler ötesi evTensel bir
anlatım dili kurmanın gerekliliği
de böylece bir kez daha
vurgulanmış oluyordu.
Wroclaw ve Varşova"daki
gösterim sonrası panellerde Doğu
Avrupalı tiyatro uzmanlannın
tartışmalanyla, kültürlerarası
tiyatro anlatımına mitos ve
ritüellerle yaklaşma konusu
gündeme getirildi. Yaratıcı
oyunculuğun kökenlerinin,
toplumsal bilinçaltı. kültürel
arketipler ve mitolojik imajlann
kaynaklanyla beslendiği
vurgulandı.
TAL'ın da araştırma konulanndan
olan "gösterim-seyirci ilişkisi"
derinlemesine ele alındı ve
seyirci dramaturjısınin öncelikli
olarak çözümlenmesi gerektiği de
belirtildi. PolonyaUa
gerçekleştirilen sempozyum ve
bildirilere, sunulan gösterilere.
seyirciyle gösteri sırasında yapılan
karşılaştırmalı tartışmaiara.
Polonya basını geniş biçimde yer
verdi. Grotowski Kültür ve Tiyatro
Araşrırmalan Merkezi ise TAL'ın
çalışmalannı sergileme ve her iki
merkezdeki çalışmalan
örgütleyerek sürekli arşiv ve
sanatçı alışverişinde bulunma
karan aldı.
YAZI ODASI
SELÎM İLERI
Bela Geliyorum Demez
Bundan birkaç ay önce bir dostum, biraz da ga-
ripseyerek, "Hüm'yet'te yazmaya başJadığını söy-
iemedin..." demiş ve beni hayli şaşırtmıştı. O sıra-
lar ne Hürriyet'te, ne de başka bir gazetede yazı-
yordum.
Dostum; "Nasıl olur? Senin gözlüklü bir fotoğ-
raf ını koymuşlar, koskoca bir köşen var..." diye
inat ediyordu. Pek üzerinde durmadım.
Bir hanım arkadaşsa, daha temkinli davranarak,
"Hürriyet'te yazılann çıkıyor galiba?" sorusunu
yöneltince artık ister istemez işkillendim. Hürriyet
gazetesini her gün sütun sütun tanyor, şu, dikkat-
ler çeken köşemi bulmaya uğraşıyorum.
Aynı haftanın sonuydu, eski arkadaşım ressam
Bubi'den bir telefon: Bubi heyecanlı heyecanlı an-
latıyor, o günkü Hürriyet'te Kültürazzi köşesinde -
bu köşeyi ilk kez işitiyordum-, kendisi ve Adnan
Çoker hakkında yazıimış yazıyı aktanyor, "Dikkat
et, bu yazılar imzasız yayımlanıyor, ama senin fo-
toğrafını kullanıyorlar" diyordu.
Telefonu kapatır kapatmaz, o güne kadar gözü-
me hıç çarpmamış, megerse o kadar çok okunan
Kültürazzi köşesini buldum, tabii, yan illüstrasyon
o fotoğrafı da gördüm. Ben mi, başkası mı? Baş-
kası mı, ben mi? İnsan kendine kondurmak iste-
miyor. Fakat galiba bu benim...
Yıllann dostu, hanı ne derler, ailecek görüştüğü-
müz Doğan Hızlan'a telefon açtım. Doğan; "Se-
nin fotoğrafın değil. Hiç olur mu Selim!" deyince
yine fazla üzerinde durmadım. Bir iki gün sonra da
unutmuştum.
Ne var ki ertesı curnartesi Gencay Gürün tele-
fon etti. Bu kez Kültürazzi'de Gencay Hanım'la
ilintili birkaç satır çıkmış. "Hayır, ben yazmıyorum
Gencay Hanım" dedim.
Hemen koşup bir Hürriyet aldım. Gencay Gü-
rün'ün gözünden kaçmış olmalıydı: Çünkü Küttü-
razzi o hafta ilk satırlannı bana ayırmıştı ve "Beni
Selim Iteri'ye benzetenler çıkmış, keşke onun gibi
ünlü bir romancı olsam" filan tarzında bir şeyler
kaleme getirmişti. Eh, böylece ünüme ün katılmış
oluyordu.
Gelgelelim telefonlann, rastlaşmalarda soruların
sorgulann ardı arkası kesılmiyordu. Kültürazzi'nin
çekiştirdiklerini, çekiştirilenlenn düşmanlan dertiaJ
benimsiyor, "Eline sağlık, çok güzelyazmışsın" di-
yorlar; ben her defasında Cumhuriyet'te yazdıkla-
nmdan söz açıldığını sanarak şişinip böbürlene-
cekken, "Hayır, o ben değilim, ben yazmıyorum,
benim fotoğrafım değil, Doğan öyle söyledi..." ya-
nrtını vermek zorunda kalıyordum.
Bir iki ahbabımsa; "lyi, yaz yaz. Üç beş kuruş
eline geçer. Fena mı? Ama madem imzanı koy-
muyorsun, bari fotoğrafını da koyma..." diyerek
cinnete adım adtm yaklaşmamı sağladılar. Bazı
başka ahbaplar: "Kaçpara veriyor Hürriyet? Yırmi
beş, otuz milyon?.." diyorlar, bin dereden su getir-
diğim yanıtlanma inanmamakta diretiyortardı.
Cinnet macerası soluk soluğa devam ediyordu.
Tanınmış bir dekoratör; "Hürriyet'teki yazılanna
bayılıyorum. Fakat Cumhuriyet'tekiler iç karartıcı,
lütfen onlan yazma şekerim" dedi. Böylece yaztla-
rımın İç karartıcı, yazmadığım Kültürazzi yazrfan-
nınsa sevimli, bayıltıcı olduğunu öğrenme fırsatı
bulmuştum.
Bu kez, yazmadığım yazılan yazmadığımı boş
yere iddia etmemiş, "Hûrriyet'teki yazılanmda neyi
beğeniyorsun?" diye sormuştum. Yanıt her ba-
kımdan düşündürücüydü; "Renkli, çok renkli.
Hem eğlendiriyor, hem bilgi veriyor."
Bunca yıllık yazarlığımda ne böylesine ilgi dev-
şirmiştim, ne böylesine olay konusu olmuştum.
Kimbilir, belki Kültürazzi'ye teşekkür etmem gere-
kir. O, bu okuryazartar ortamında neler yazılacağı-
nı benden çok daha iyi biliyor olmalı...
Derken 10 Nisan 1995 tarihli Milliyet'te polemik
başlığı altında Şule Çizmeci "Ancak edebiyat
dünyasında, sahibinin yazar Selim lleri olduğu
tahmin edilen 'Kültürazzi' başlıklı köşede..."diye
bilgilendirmeler sununca donakaldım. Bunca itira-
zım, bunca açıklamam yetmemiş, Kültürazzi ol-
maktan bir türlü kurtulamamıştım. Şule Hanım ve
bilgi devşirdiği, -artık hangisiyse- o edebiyat dün-
yası, Kültürazzi'nin benden başkası olmadığından
kimbilir ne çok güvençliydiler ki, bir telefon açıp
sonmak akıllarına gelmemişti.
Hayır efendim, ben Kültürazzi değilim. Hiçbir
zaman olmadım. Hiçbir zaman olmayacağım.
Kültürazzi'yle tek benzerfiğimiz, ikimizin de hc-
roz ibiği gibi bir tutam saç dışta tutulursa, fotoğ-
raflarda kel görünmemiz. Bu Kültürazzi kel başıma
şimşir tarak oldu çıktı.
Kendisinden rica ediyorum, bir başka fotoğraf
çektirip köşesine koysun, bu kez başına da peru-
kageçirsin...
Dylan Thomas'ın kızı İstanbul'da
• Kültür Servisi - Ünlü
şair Dylan Thomas'ın şair
ve yazar kızı Aeronvvy
Thomas, babasının
şiirlerini okumak üzere
dün Istanbul'a geldi.
ltalyan Lisesi'nin daveti
üzerine çeşitli konferanslar
ve okuma günleri
düzenlemek amacıyla
Istanbul'a gelen Thomas,
bugün saat 11.00'de İtalyan
Lisesi'nde, I4.30"daise
Istanbul Üniversitesi'nde
şiir okuyacak. Thomas,
yann 17.00"de Ingiliz
Kültür Heyeti'nde bir
seminer verecek. Sanatçı 26 nisan akşamı saat 19.30"da
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir resital
verecek. Aeronvvy Thomas, babasının bu resital için
özel olarak derlenmiş şiirlerini klavsenci Leyla Pınar
eşliğinde okuyacak.
Traugoott Fuchs: TiiPkîyede
Geçen Bir Yaşanf
• Kültür Servisi-Prof. Traugott Fuchs'un yapıtlannın
bir bölümü "Traugott Fuchs: Türkiye'de Geçen Bir
Yaşam" adı altında Boğaziçi Üniversitesi
Karşıiaştırmah Avrupa Kültürü ve Sanatı Araştırma ve
Uygulama Merkezi (CECA) tarafindan, İstanbul
Alman Goethe Enstitüsü'nün de katkılanyla bugünden
itibaren 30 nisana dek Beşiktaş Deniz Müzesi Sanat
Galerisi'nde sergileniyor. II. Dünya Savaşı sırasında
Almanya'daki Nazi baskısından kaçarak Atatürk'ün
davetiyle ülkemize sığınan Leo Spitzer; Eric Auerbach,
Fritz Neumark gibi ünlü düşün adamlannın ardından
Türkiye'ye gelen ve ülkemizi vatan seçen Prof.
Traugott Fuchs, II. Dünya Savaşı "ndan bugüne dek
çevresinde olup bitenleri resimleyerek nitelikli bir
sanat belgeseli yaratmıştı.