28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1995 SAl 14 KULTUR Xample 'Disiplinlerarası Kültürel Diyalog ve Sanat' başlıklı sergi ve gösteriler 22 nisana dek AKM Sanat Galerisi'nde Bir karşdaşma ve tepldsel eylem NİLGÜN ÖZAVTEN Akustik ve mekanik nes- nelerden, video film ve ens- talasyonlara kadar zengin bir bileşke sunan 2. Xample sergisinin odak noktasını görsel'işitsel sanat nesneleri oluşturmaktadır. Bu seçimde öncelikle Alman sanatçılar- dan Frank Fiedler, Norbert Grossmann, Mkhael Haren- berg, Nikolaus Heyduck'un müzik alanında eğitim gör- melerinin ve Darmstadt ken- tinde bulunmalannın etkisi fazlacadır. Çünkü Darmstadt. Yeni Müzik Yaz ve Müzik Eğitim Enstitüsü, Uluslararası Yeni Müzik Yaz Kurslan ve Ton Akademisi ile yeni müziğin Avrupa'dakj oluşum ve geli- şiminde önemli role sahip olan bir kenttir. Projenin amacı ve odak noktası Sergiye yine Almanya'dan katılan Claudia Blacha, Charies Neuweger ve Egon Kurth ile Türkiye'den katı- lan Kadri Özayten, Serhat Kiraz ve Onur Eroğlu'nun görsel sanatlar alanından se- çilmeleri, projenin amacını ve odak noktasını oluşturur. Bu amaç: Disiplinlerarası karşılıklı etkileşim. sanatlar arasında köprüler oluştur- mak, sanatçıların işlerini karşılıklı olarak diğer türün etkisine açmalan. etkileşim sürecinin görünür kılınması ve tüm çalışmanın ızleyici önünde gerçekleşmesidir. Sergiye ek olarak tasarla- nan gösteriler bölümünde yer alan dans, tiyatro. per- formans ve konserler ise yi- ne aynı amaç doğrultusunda hem sergi hem de birbirleriyle iletişime girmekte. sonuçta tüm disiplinleri kapsayan tü- mel bir yapıta dogru yol alınmaktadır. Bu tümel yapıt Xample'ın ruhunu oluş- turur. Doğumdan ölfime uzanan sfireç Sanatı bir karşılaştna ve tepkisel ey- lem olarak benimseyen sergide, Serhat Kiraz'ın başiangıç noktasında standart ölçülerde bir erkek ve bir kadın figûrü, son bölümünde ise erimiş mumlar bu- lunan, arada kaian boşluğu dileyen her sanatçının yaşama ait imgelerle doldu- rabıleceği düzenlemesinde, doğumdan ölüme uzanan süreç görselleştirilmek- tedir. Onur Eroğiu'nun video-enstalas- yonundakı görüntüler. bir anjiyo ope- rasyonundan bir süpermarket karmaşa- sına. iç ve dış yaşamın farklı devinim- lerinı bir arada yansıtır. Kadri Özayten'ın son birkaç yılda dünyada yapılan savaşiardan fotokopi- Almanya Darmstadt Multikültür Bürosu Başkanı Edwin Heımıann 'ın 'Disiplinlerarası Kültürel Diyalog ve Sanat' başlıklıprojesi daha başlangıçta Frankfurt-îstanbul-Darmstadt sıralamasında gerçekleşecek bir etkinlikler dizisi olarak tasarlanmıştı. Her üçü de Xample (örnek) başlığını alan bu çalışmalardan ilki 1993- 1994 'te FrankfurtXac Multikült galeride, şu sıralartstanbuVda bulunan Alman sanatçılara Türkiyeden Kadri Özayten 'in katıhmıyla gerçekleşmisti. Atatürk Kültür Merkezi 'nin onarımdan sonrayeni birgörünüm kazanan sanat galerisinde 22 nisana deksürerek 2. Xample projesinde Edwin Herrmann 'a Türkiye bölümü küratörü olarak Beral Madra da katıldı. Şimdiden 'YeniMüzik Günleri Uluslararası Festivali'ne kabul edilen 3. Xample ise 1996da Darmstadt kentindegerçekleştirilecek. Egon Kurth (tasanm) \e Kadri Ozayten resim, nes- ne enstalasyonu (Fotoğraf: Kerem Sanlıman) kurgu ile yansıttığı görüntüler ve gö- rüntülerin her karesinden izleyiciye yansıyan dehşet sahneleri, bu işin he- men yakınındaki bir ses aygıtından yükselen ve sürekli 'sevgi'sözcüğünü yineleyen Charies Neuweger'in sesiyle birleşince, Xampfe sergisinin tüm amaçlannı içinde banndıran bir nitelik kazanır. Neuweger'in sergi salonunda yer alan işleri akustik. optik ya da mekanik nesneler olup, çokça kullandığı hayvan iskeletlerini elektronik aygıtlar yardı- mıyla hareketlendirmesi, bu devinim- den çıkan ses, ölümün durağanlığı ile yaşamın dinamizmini karşıtlık içinde vurgular. Ölümü simgeleyen tüm hey- keller durmaksızın aynı yönde dönen bir çarkla özdeşleşmiştir. Amaç, kafahm ve iletişim Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi- yi farklı anlatımlarla konu alan bu sa- natçılann dışında kalan Egon Kurth, sı- - * — - * ". r • •" * t ' • • - • - 3 ••••' V '* " 1 nırlannı galen duvarlanna dayandırdığı ve dolayısıyla sergiyi gezmek isteyen kişileri içinden geçmek zorunda bırak- tığı labirentiyle. yalnızca diğer sanatçı- lan değil izleyicıyi de amacı katılım ve iletişim olan bu sergıye dahil etmekte- dir. Nikolaus Heyduck'un salonlarda yer alan hemen tüm işlere ve sergi süresin- ce gerçekleştirilen gösterilere eklediği ses, hareket ve görüntüler dışında, ken- di içinde bir bütünlük oluşturan ve bel- ki de bu yönüyle müdahale kabul etme- yen işi ise bir ses enstalasyonudur. 6 kasetçalardan çıkan 6 farklı sesın. elektrik bağlantılan aracılığıyla ters ko- ni biçimindeki 12 ses yükselticiye akta- nlmast sonucu, hoparlörier içinde yer alan kınk cam parçalannın titreşime sokulmasıyla oluşan bir ses enstalasyo- nu. Xample projesinin en az sergiler ka- dar ilgi çeken gösteriler bölümünde Charies Neuweger'Ie Iranlı sanatçı Nuschin Shayegan'ın iki perfcrmansı bulunu>or. Bunlardan 'Animamus' (Hayvansı) adlı performansta karartıl- mış salonda Neuweger'in içe kapanmış ve devinim halindeki gövdesine film makinesi aracılığıyla çeşitli sürüngen görüntüleri yansıtilırken, Shayegan bu gösteriye gölge oyunu tarzında yalnızca ellenyle katıldı. Ilginç gösteriler Koregraf Aydın Teker'in dansçılan ile açılış gecesi gerçekleştirdiği gösteri 'fçeri' başlığını taşıyordu; ancak Aydın Teker ve öğrencileri hemen tüm göste- rilere, çoğu kez doğaçlama yorumlany- la katkıda bulundular. Hüseyin Katırcıoglu yemek gibi sıra- dan eylemlere harcanan eneıjinin yara- tıcılığa dönüştürülmesini öneren hap- pening türü gösterisinde, galeri mekânı içinde plastikten oluşturduğu dev sindi- rim sisteminden geçırdiği izleyicilere ilk kez bu eneıjinin varlığını duyumsat- Türkıye'de video sanatının ilk uy- gulayıcılanndan olan Teoman Madra, yıllann birikimini oldukça yalın bir an- lahm diliyle izleyiciye aktardı. Video sanatçılarından Angela YJelitopoulos özgün bir bakış açısıyla çekilmiş filmlerinde, anlatımcılığa kaç- madan Türk ve Batı insanını kültürel yaşam farklılıklanyla sergiledi, Alman sanatçıların konserleri müzikten çok yeni ses arayışlan üzerinde yoğunlaşır- ken, Zen grubu, Türk müziğınden çıkışla yabancılaştınlmış, doğaçlama çalışmalannda Alman sanatçılara yeni ses arayışlannda yararlanabilecekleri bazı öğeler sundu. Sabri Özaydın'ın müzik ve görüntü enstalasyonu, Zafer Aracagök ün 'Anti Hamlef performan- sı ile sonuçlanacak gösteriler, disiplin- lerarası sanat ve belki de tümel yapıt arayışlannda her tür çeşitliliğin yeni olanaklar getirdiğini ve sanata açılım sağladığını kanıtladı. Sonuç ancak I996'da, Darmstadt'ta 3. Xample'da alınabilecek. AST, *Jeanne D'arcDavası'nı sahneliyor ANJCARA (AA) - Türk tiyatrosuna bir ömür veren Rutkay Aziz'in 23 yıllık düşü gerçekleşiyor. Sanat- çı, çeşitli nedenlerle son anda sahneye koyamadığı Fransız ulusal kahramanı Jeanne D'arc'ın öyküsünü konu alan u Jeanne D'arc Davası-jie başkentli sanat- severlerin karşısına çık- maya hazırlanıyor. Tiyatro sanatçısı ve yö- netmen Rutkay Aziz, An- kara Sanat Tiyatrosu (AST) olarak bu sezon üç yeni oyun ve bir çocuk oyunu sahneye koydukla- rını söyledi. "Jeanne D'arc Davasf'nı. ilk ola- rak 1972 yılında sahneye koymayı planladıklarını anlatan Aziz, "İnsanlann yaktığı ve yakılan dostlan- mın anısına, bir Jeanne D'arc yapök"dedi. "•Galileo"dan bu yana ilk kez bu kadar kalabalık bir oyuncu topluluğuyla bir oyun sahneye koyduk- larını kaydeden Rutkay Aziz. oyunun hazırlanışını şöyle anlattı: "Benim bu oyunla ilgili bir öyküm var. Jeanne D'arc'ı 1972'lerde ilk kez çahşmaya başlamış- tık. 1972 yılı 12 Mart dö- neminin bütün etkilerini taşıyordu. O günlerde oyunlar için izin alınma- sında birtaknn güçlüklerie karşılaşılıyordu. Yetkilüer, ilk aşamada oyun için izin vermelerine râğmen seyır- ciye açık provalar esnasın- da ansızın bir tebliğle oyu- nu engellediler ve oyun he- nûz prova aşamasınday- ken kakİL" "Jeanne D'arc Dava- sı"nın müziklerini canlı olarak Timur Selçuk ve orkestrasının yapacağını kaydeden Aziz, oyunda çok sayıda genç oyuncuya yer verdiklerini söyledi. AST'ın mayıs ayı içensin- de 7 oyunla bir Istanbul turnesi planladığını belir- tti. "Jeanne D'arc Davası". Anna Seghers'in radyo o>unundan Bertolt Brecht tarafından tiyatroya uyar- landı. Rutkay Aziz'in reji- siyle sahne alacak oyunu Aziz ÇalışJar Türkçeye çe- virdi. Müziklerini Timur Selçuk'un hazırladığı oyunda, Ebru Suner, Meh- met Ulay, Savaş Yurttaş, Erol Demiröz, Metin Coş- kun, Yaşar Akın, Şahin Şahan (Yenişehirlioğlu), Nuri Gökaşan, Hakan Gü- ven, Tuncay Atayata ve Arif Soysalan'ın da arala- nnda bulunduğu kalabalık bir oyuncu kadrosu rol alı- yor. "Fransa'ya yolu o gösterdi" Brecht. 1431'de işgal al- tında bir Ingiliz kentıne dönüşen Fransa'nın Ro- uen kentinde bu işgale karşı çıkıp Ingilizler ve iş- birlikçileriyle savaşan 19 yaşındaki Jeanne D"arc'ın yargılanışını konu edin- miş. Bu yargılamada 19 ya- şındaki okur yazar bıle ol- mayan erkek giysilerı içinde orduları peşinden koşturan bir genç kızın karşısına, Fransa'nın en önemli ilahiyatçıları ve hukukçularından oluşan bir mabkeme heyetı çıkı- yor. Davada yalnız başına savaşım veren Jeanne D'arc, tüm tuzaklara kar- şın kendisini savunmaya çalışıyor. Ancak, bütün Fransa'ya yol gösteren Je- anne D'arc. yakıiarak can veriyor. Tiyatro yaratıcı özbenliğini anyor AYLAALGAN/EROL KESKİN Giderek yoğunlaşan ıletışım çağında ve hızla değişen dünyamızda, insanın kendisiyle toplumla. doğa ve evrenle ılişkilen de aym hızda değişiyor. Bu değişkenliğin içinde, tiyatro sanatının da kimliğini sürekli araştırmak zorunda olması tartışılmaz bir gerçek. Tiyatro Araştırma Laboratuvan (TAL), işte bu anlayışın ışığında, tiyatroyu var eden çeşitli öğeler (oyuncu, yazar. yönetmen, sahne tasanmcısı, kuramcı, eleştirmen ve seyircij arasındakj yaratıcı ilışkiyi ve dengeyi, bilim ve düşün alanındaki ve diğer sanat dallanndaki çağdaş verilerin ışı|ında araştırmayı amaçlıyor. TAL, yaptıgı araştırmalarla insan varlığına özgü çağdaş bakış açılan geliştirmek, dünya tıyatrosunun öncü merkezleriyle disiplinler arası bilgi ve deneyim ahverişinde bulunmak, bu amaca yönelik tiyatrocular yetiştirmek. yapılan araştırma ve deneylerin sonuçlannı sergileyerek dileyen herkesle paylaşma çabası ıçerisinde. "Troya İ"(Troya İçinde Vurdular Beni). TAL'ın bu çabasının en önemli ürünJerinden biri... Yapıt, 1991 yılında düzenlenen 21 günlük 1. Kültürlerarası Uygulamalı Tiyatro Semineri çalışmalannın sonucunda oluştu. Seminere 7 ayn ülkeden katılan tiyatrocular. Troya üzerine yapılan yorumlan, kendi dünya ve sanat görüşleri ışığında. kültürlerarası ortak birdille, tiyatro aracılığıyla araştırdılar. "Troya 1" daha sonra Ayla Algan, Erol keskin ve Beklan Algan tarafından Atına, New York, Antvverp, İstanbul ve Ankara'da uluslararası kolokyum ve festivallerde sergilendi. Troya üzerine yapılan araştırmalann ve alan çalışmalannm küçük bir kesiti olan "Troya 1", gösterim öncesi. gösterim ve gösterim sonrası panel olmak üzere üç aşamada gerçekleştinliyor ve "getişme süırsüıccvalışma'" normuyla hâlâ 'Troya 1 '(Troya İçinde Vurdular Beni) adlı çalışmada Keskin ve Algan. sürdürülüyor Bu gösteri son olarak geçen hafta Polonya Wroclaw "da Jerzy Grotowski Kültür ve Tiyatro Araştırmalan Merkezi nde gerçekJeştirilen "Günümüz Türk Tiyatrosu - Kaynaklan ve Kökenleri"başlıklı sempozyum kapsamında, hemen ardından da Varşova Maly Tiyatrosu'nda sergilendi. Sözkonusu sempozyumda Ankara Oniversitesi DTCF'de yer aldı ve bildirilerin yanı sıra gösteriler de sundu. Bu gösterileri oluşturan semahlar, köy seyirlik ve meddah öğeleri, özellikle Avrupalı izleyicilere günümüz Türk tıyatrosunun kaynak ve kökenlerini işaret ederek, önemli bir bakış açısı oluşturdu. Yine benzer kaynaklardan beslenerek hazırlanan "Troya l"in gösteriminde ise semah, köy seyirljk, meddah, kukla ve gölge oyunlarındaki göstergebilimsel simgeler, imajlar, fenomenolojik anlamlar ve seyirciye bırakılan "boş alanlar". yaratıcı oyunculann çağdaş anlatım tarzıyla dengelenmeye çalışıldı. Bazı Polonyalı uzmanlann görüş birlığine vardıklan konu, DTCF'nin seyirlik oyunlarda kullandığı birçok öğenın "Troya l"de daha farklı biranlatımla karşılanna çıkmasıydı. Bu gösteride, unurulmuş mitoslar gündeme getiriliyor, geleneksel oyunlarda ve ritüellerde kullanılan öğeler, çağdaş bir bakış açısıyla, yönetmenin klasık tanımı dışında temaya ve oyuncuya yaklaşmasıyla daha ayıklanmış ve özümsenmiş simgelere dönüşüyordu. Yerel ve geleneksel perspektiften yola çıkarak. kültürler arası, hatta kültürler ötesi evTensel bir anlatım dili kurmanın gerekliliği de böylece bir kez daha vurgulanmış oluyordu. Wroclaw ve Varşova"daki gösterim sonrası panellerde Doğu Avrupalı tiyatro uzmanlannın tartışmalanyla, kültürlerarası tiyatro anlatımına mitos ve ritüellerle yaklaşma konusu gündeme getirildi. Yaratıcı oyunculuğun kökenlerinin, toplumsal bilinçaltı. kültürel arketipler ve mitolojik imajlann kaynaklanyla beslendiği vurgulandı. TAL'ın da araştırma konulanndan olan "gösterim-seyirci ilişkisi" derinlemesine ele alındı ve seyirci dramaturjısınin öncelikli olarak çözümlenmesi gerektiği de belirtildi. PolonyaUa gerçekleştirilen sempozyum ve bildirilere, sunulan gösterilere. seyirciyle gösteri sırasında yapılan karşılaştırmalı tartışmaiara. Polonya basını geniş biçimde yer verdi. Grotowski Kültür ve Tiyatro Araşrırmalan Merkezi ise TAL'ın çalışmalannı sergileme ve her iki merkezdeki çalışmalan örgütleyerek sürekli arşiv ve sanatçı alışverişinde bulunma karan aldı. YAZI ODASI SELÎM İLERI Bela Geliyorum Demez Bundan birkaç ay önce bir dostum, biraz da ga- ripseyerek, "Hüm'yet'te yazmaya başJadığını söy- iemedin..." demiş ve beni hayli şaşırtmıştı. O sıra- lar ne Hürriyet'te, ne de başka bir gazetede yazı- yordum. Dostum; "Nasıl olur? Senin gözlüklü bir fotoğ- raf ını koymuşlar, koskoca bir köşen var..." diye inat ediyordu. Pek üzerinde durmadım. Bir hanım arkadaşsa, daha temkinli davranarak, "Hürriyet'te yazılann çıkıyor galiba?" sorusunu yöneltince artık ister istemez işkillendim. Hürriyet gazetesini her gün sütun sütun tanyor, şu, dikkat- ler çeken köşemi bulmaya uğraşıyorum. Aynı haftanın sonuydu, eski arkadaşım ressam Bubi'den bir telefon: Bubi heyecanlı heyecanlı an- latıyor, o günkü Hürriyet'te Kültürazzi köşesinde - bu köşeyi ilk kez işitiyordum-, kendisi ve Adnan Çoker hakkında yazıimış yazıyı aktanyor, "Dikkat et, bu yazılar imzasız yayımlanıyor, ama senin fo- toğrafını kullanıyorlar" diyordu. Telefonu kapatır kapatmaz, o güne kadar gözü- me hıç çarpmamış, megerse o kadar çok okunan Kültürazzi köşesini buldum, tabii, yan illüstrasyon o fotoğrafı da gördüm. Ben mi, başkası mı? Baş- kası mı, ben mi? İnsan kendine kondurmak iste- miyor. Fakat galiba bu benim... Yıllann dostu, hanı ne derler, ailecek görüştüğü- müz Doğan Hızlan'a telefon açtım. Doğan; "Se- nin fotoğrafın değil. Hiç olur mu Selim!" deyince yine fazla üzerinde durmadım. Bir iki gün sonra da unutmuştum. Ne var ki ertesı curnartesi Gencay Gürün tele- fon etti. Bu kez Kültürazzi'de Gencay Hanım'la ilintili birkaç satır çıkmış. "Hayır, ben yazmıyorum Gencay Hanım" dedim. Hemen koşup bir Hürriyet aldım. Gencay Gü- rün'ün gözünden kaçmış olmalıydı: Çünkü Küttü- razzi o hafta ilk satırlannı bana ayırmıştı ve "Beni Selim Iteri'ye benzetenler çıkmış, keşke onun gibi ünlü bir romancı olsam" filan tarzında bir şeyler kaleme getirmişti. Eh, böylece ünüme ün katılmış oluyordu. Gelgelelim telefonlann, rastlaşmalarda soruların sorgulann ardı arkası kesılmiyordu. Kültürazzi'nin çekiştirdiklerini, çekiştirilenlenn düşmanlan dertiaJ benimsiyor, "Eline sağlık, çok güzelyazmışsın" di- yorlar; ben her defasında Cumhuriyet'te yazdıkla- nmdan söz açıldığını sanarak şişinip böbürlene- cekken, "Hayır, o ben değilim, ben yazmıyorum, benim fotoğrafım değil, Doğan öyle söyledi..." ya- nrtını vermek zorunda kalıyordum. Bir iki ahbabımsa; "lyi, yaz yaz. Üç beş kuruş eline geçer. Fena mı? Ama madem imzanı koy- muyorsun, bari fotoğrafını da koyma..." diyerek cinnete adım adtm yaklaşmamı sağladılar. Bazı başka ahbaplar: "Kaçpara veriyor Hürriyet? Yırmi beş, otuz milyon?.." diyorlar, bin dereden su getir- diğim yanıtlanma inanmamakta diretiyortardı. Cinnet macerası soluk soluğa devam ediyordu. Tanınmış bir dekoratör; "Hürriyet'teki yazılanna bayılıyorum. Fakat Cumhuriyet'tekiler iç karartıcı, lütfen onlan yazma şekerim" dedi. Böylece yaztla- rımın İç karartıcı, yazmadığım Kültürazzi yazrfan- nınsa sevimli, bayıltıcı olduğunu öğrenme fırsatı bulmuştum. Bu kez, yazmadığım yazılan yazmadığımı boş yere iddia etmemiş, "Hûrriyet'teki yazılanmda neyi beğeniyorsun?" diye sormuştum. Yanıt her ba- kımdan düşündürücüydü; "Renkli, çok renkli. Hem eğlendiriyor, hem bilgi veriyor." Bunca yıllık yazarlığımda ne böylesine ilgi dev- şirmiştim, ne böylesine olay konusu olmuştum. Kimbilir, belki Kültürazzi'ye teşekkür etmem gere- kir. O, bu okuryazartar ortamında neler yazılacağı- nı benden çok daha iyi biliyor olmalı... Derken 10 Nisan 1995 tarihli Milliyet'te polemik başlığı altında Şule Çizmeci "Ancak edebiyat dünyasında, sahibinin yazar Selim lleri olduğu tahmin edilen 'Kültürazzi' başlıklı köşede..."diye bilgilendirmeler sununca donakaldım. Bunca itira- zım, bunca açıklamam yetmemiş, Kültürazzi ol- maktan bir türlü kurtulamamıştım. Şule Hanım ve bilgi devşirdiği, -artık hangisiyse- o edebiyat dün- yası, Kültürazzi'nin benden başkası olmadığından kimbilir ne çok güvençliydiler ki, bir telefon açıp sonmak akıllarına gelmemişti. Hayır efendim, ben Kültürazzi değilim. Hiçbir zaman olmadım. Hiçbir zaman olmayacağım. Kültürazzi'yle tek benzerfiğimiz, ikimizin de hc- roz ibiği gibi bir tutam saç dışta tutulursa, fotoğ- raflarda kel görünmemiz. Bu Kültürazzi kel başıma şimşir tarak oldu çıktı. Kendisinden rica ediyorum, bir başka fotoğraf çektirip köşesine koysun, bu kez başına da peru- kageçirsin... Dylan Thomas'ın kızı İstanbul'da • Kültür Servisi - Ünlü şair Dylan Thomas'ın şair ve yazar kızı Aeronvvy Thomas, babasının şiirlerini okumak üzere dün Istanbul'a geldi. ltalyan Lisesi'nin daveti üzerine çeşitli konferanslar ve okuma günleri düzenlemek amacıyla Istanbul'a gelen Thomas, bugün saat 11.00'de İtalyan Lisesi'nde, I4.30"daise Istanbul Üniversitesi'nde şiir okuyacak. Thomas, yann 17.00"de Ingiliz Kültür Heyeti'nde bir seminer verecek. Sanatçı 26 nisan akşamı saat 19.30"da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir resital verecek. Aeronvvy Thomas, babasının bu resital için özel olarak derlenmiş şiirlerini klavsenci Leyla Pınar eşliğinde okuyacak. Traugoott Fuchs: TiiPkîyede Geçen Bir Yaşanf • Kültür Servisi-Prof. Traugott Fuchs'un yapıtlannın bir bölümü "Traugott Fuchs: Türkiye'de Geçen Bir Yaşam" adı altında Boğaziçi Üniversitesi Karşıiaştırmah Avrupa Kültürü ve Sanatı Araştırma ve Uygulama Merkezi (CECA) tarafindan, İstanbul Alman Goethe Enstitüsü'nün de katkılanyla bugünden itibaren 30 nisana dek Beşiktaş Deniz Müzesi Sanat Galerisi'nde sergileniyor. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya'daki Nazi baskısından kaçarak Atatürk'ün davetiyle ülkemize sığınan Leo Spitzer; Eric Auerbach, Fritz Neumark gibi ünlü düşün adamlannın ardından Türkiye'ye gelen ve ülkemizi vatan seçen Prof. Traugott Fuchs, II. Dünya Savaşı "ndan bugüne dek çevresinde olup bitenleri resimleyerek nitelikli bir sanat belgeseli yaratmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle