28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN1995SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Türkiye, Körfez Savaşı'ndaki yerini sorguluyor DOGU PERİNÇEK tşçi Partisi Genel Başkanı K örfez Savaşı bitmedi. Türkiye'nin son Kuzey Irak Harekâtı gerçekte Körfez Savaşı'nın deva- mıdır. Bu kez inisiyatif, ABD'de değil, Mazlum- lar Dünyası'nda. Kuzey ile Gûney arasında petrol sava- şı: Körfez Savaşı, Kuzey-Güney savaşıy- dı. Başka deyişle Zenginler Kulübü ile Mazlumlar arasındaki bir savaştı. Sava- şın ön cephesinde ABD ile Irak çarpıştı. Fakat gerçekte Körfez'de cephe cepheye gelen, emperyalizm ile Ezilen Dünya idi. Çağımızın ezenler ile ezilenler arasında- ki temel saflaşması, bu savaşın taraflan- nı belirledi. Ve Körfez Savaşı, öncelikle bir petrol savaşıydı. Kuveyt petrolünün denetimi için çıkan savaş, Kerkûk-Musul petrolle- rinin denetimine kadar yayıldı. Savaş şimdi Ortadoğu petrolleri boyutunu da aştı, Kafkaslar ve Türk cumhuriyetleri üzerindeki hegemonya çatışmasıyla bir- leşti. Bugûn bölgedeki çelişmelerin oda- ğı haline gelen Kuzey Irak ve Türki- ye'nin güneydoğusu, Azerbaycan petro- lü ve Orta Asya doğal gaz boru hattını de- netleyen alandır. Türkiye'ye üç kaalc Türkiye. Körfez Savaşı'nda Zenginler Kulübü'nün safın- da yer aldı. ABD eşkıyasına yataklık et- ti. Oysa ülkemiz, nesnel olarak Ezilen .Dünya'nın bir parçası. Aslında Türkiye. Körfez Savaşı'nda kendisinekarşı savaş- tı. lşte bugün, bu tarihsel yanılgının fa- turası çıkmıştır. Körfez Savaşı'nın ilk aşamasmda yalnız Irak yenilmedi. Irak'la birlikte bütün Ezilen Dünya ve Türkiye de yenildi. Artık bu gerçek, kendisini gösteriyor. Ülkemiz, Körfez Savaşı'nın galibi Zenginler Kulübü'nden üç kazık yedi. Birincisi, Türkiye'ye ambargo kondu. Evet yanlışlık yok, Irak'a ambargonun aynı zamanda ülkemize konduğu bugün bütün sonuçlanyla ortaya çıkmış bulunu- yor. Bu ambargo yüzünden Türkiye, ikin- ci büyük ticaret ortağını yitirdi; petrol boru hattı ve müteahhitlik gelirlerinden oldu. Dört yıllık kaybımız, 40 milyar do- lar. Ambargonun birinci kurbanı Irak ise, ikinci kurbanı da Türkiye'dir. İkinctsi. "Çekiç Güç"ün atbndan "yı- lan" çıkü. ABD, Çekiç Güç'ünü getirdi, Ortadoğu'nun tepesine kondurdu. Yal- nız Irak'ın tepesine değil, Türkiye'nin, Iran'ın bölge Kürtlerinin, bütün Ortado- ğu'nun tepesine! Nitekim Cumhurbaş- kanı Demirei, çok şükür uyandı ve "Çe- Idç Güç şemsiyesnin altmdan yılan çık- ü"_dedi. Üçüncüsü, ABD Kürt devletçiği da- yatıyor. Kürtlerin devleti değil, ABD'nin devletçiği! Ortadoğu ülkelerine karşı ABD hançeri! ABD, bu hançerle çevre ülkeleri hizaya getirecek ve bölge pet- rollerini denetleyecek. Bilanço ortadadır: Türkiye bir koyup üç almamış, fakat üç koyup hepsini kay- betmiştir. Ustelik daha kaybedecekleri de var. ABD, Kuzey Irak'taki "otorite boslu- ğu" denen dunımu bilerek yarattı. Arriaç, Türkiye'yi Kürt devletçiğini tanımaya ve himaye altına almaya mecbur etmek. Türkiye, bu "otorite boşluğunu"tehlike- li görüyor ve PKK sorununu çözmek is- tiyorsa, ABD'nin Kürt devletçiğini sine- yeçekecek! Yoksa, küçülecek! ABD'nin adamlan bu tehdidi çok özlü formülleş- tirdiler, "Türkiye ya büyüyecek ya kfiçü- lecek" diyorlar. Yönetimde bölüıune: Türkiye yöneti- mindeki bölünme. Körfez Savaşı'yla de- rinleşti. Bölünmenin kökleri eskiye da- yanıyor, ancak anlamlı başlangıç 12 Ey- lül 'dür. Küreselleşme, başka deyişle dün- ya sermayesiyle sınırsız bütünleşme ("değişim'') sürecı, bu bölünmeyi yarat- tı Bir yanda 12 Eylül yönetimi, Ozai,ÇB- ler-Güreş ikilisi ve en son Boyner gibi "değişimcfler" var. Bunlar. ABD'nin da- yattığı taşeronluğu üstlenmekten yanalar. Özal, Körfez Savaşı'nda kara harekâ- tı da istemişti. Doğan Güreş, Türk Ordu- su'nun "Bölgesel krizleremüdahale" gö- revini kabul ettiğini açıklamıştı. Çiller, taşeronluk misyonuna uygun çözüm ola- rak paraşütle başbakanlığa indirildi. Bu çizgi, geçen eylüle kadar Türkiye'nin yö- netimine damgasını vuruyordu. Ancak ABD yanlılan, Genelkurmay savaşını kaybetti. Güreş emekli edildi. Dengeler değişti. 1994 Eylülü'nden beri Türkiye'nin yö- netiminde geleneksel "yurtta banş, ci- handa banşr politikası ağır basıyor. De- mireL Çetin, İnönü, Ecevit, Genelkurmay ve Dışişleri Bakanlığı'nın temsil ettiği ABD'ye göreli mesafeli kesim, ABD'nin Kuzey Irak'ta bilerek yarattığı "otorite boşİDğunun" sonuçlannı görmeye ve ona göre tavır almaya başladılar. Kemiğedayanan ABD bıçağı: Türkiye, Kuzey Irak'taki Kürt devletini tanıyınca Irakla, Arap dünyasıyla ve Iranla cephe cepheye gelecektir. Türkiye-tran savaş- lan ve "su savaşlarT senaryolan boşuna yazılmıyor. Böylece Türkiye her alanda ABD'ye muhtaç ve mecbur hale getirili- yor Ortadogu'da taşeronluk, kaçınılmaz olarak Balkanlar'da ve Türk cumhuriyet- lerinde taşeronluğu da getiriyor. Türkiye. böylece ABD'nin "bölgesel krizlere mü- dahale"gücü oluyor. ABD, bıçağını Türkiye'nin kemiğine dayayınca, geçen eylül ayından beri, ABD-Türkiye ilişkilerinde "balayı bit- miştir". Türkiye, ABD'nin Ortadoğu, Balkanlar ve Türk cumhuriyetlerindeki beklentilerine cevap vermeyerek "çizgi- den çıkmaktadır." Bunlan ABD yöneti- mine yakın yayımlardan okuyoruz. Türkiye'nin Körfez Savaşı pişmanlığı: lşte Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak Harekâtı bu koşullarda yapılıyor. Körfez Savaşı devam ediyor. Ancak Tür- kiye, savaşın başındaki konumundan piş- man. Çünkü ambargo yıkımını yaşadı. Çekiç Güç'ün altından yılan çıktı ve Kürt devletçiği dayatmasıyla karşı karşıya. Demirei, "Baü Türkiye'yi bölüyor" de- mektedir. Türkiye, bu üç kazığı yiyerek, Körfez Savaşı'nın yalnız Irak'a karşı değil, Or- tadoğu'nun bütün mazlumlanna, bu ara- da kendisine karşı da yapılmış olduğunu anlamaya başlamıştır. Sonuç olarak Tür- kiye, Körfez Savaşı'ndaki safinı sorgu- luyor. Kuzey Irak Harekâtı, bu sorgula- manın pratiği. Nitekim ABD, daha hazırlık aşama- sından beri harekâttan hoşnut değil. Çil- ler yönetimi, Milliyet yazan Yalçın Oo- ğan'ın somut olgulara dayanarak sapta- dığı gibi, Türkiye halkına "yalan söyle- di." ABD, harekâtı desteklemedı, tersine kaos tehdidiyle, Alevi-Sünni kavgası, Türk-Kürt boğazlaşması "uyanlanyla" harekâtı önlemeye çalıştı, Gaziosmanpa- şa provokasyonuyla "uyansını" fiilen yaptı. harekâta çelme taktı, olmadı. CIA bütçesinde "örtülü eylenüer" (covert ac- tions), açıkçası tertipler için en büyük pay Türkiye'ye aynldı. Tam yanm mil- yar dolar! Gündemde yeni Gaziosman- paşalar, Sıvaslar var. ABD hoşnut değil. Bu nedenle siville- rin koruyucusu pozunda "Mehmetçik evine dönsün" baskısı yapıyor. Çünkü Türkiye'nin Körfez Savaşı'ndaki yerini değiştirme girişiminde olduğunu saptı- yor. Nevv York Times'ın Beyaz Saray'a yakınlığıyla tanınan Başyazan Wiltiam SafTire'in belirttiği gibi, Türkiye bu ha- rekâtı Irakla işbirliği halinde yapıyor. Amaç, Kürt devletçiği planını boşa çıkar- mak, petrol bölgesinde Irak'ın egemen- liğini yeniden kurmak, boru hattını aç- mak ve Türkiye-lrak ticaretini yeniden başlatmak (Milliyet, 31 Mart 1995, s. 18). Türkiye yöneticileri, bu amaçlannı. "Sorunu Bağdat'laçözecegiz" ve "Irak'ı dünya ailesine >eniden kazanmaiıyız'' di- ye açıklıyorlar. Başbakan Yardımcısı Çe- tin, Dışişleri Bakanı İnönü, Genelkur- may ve Dışişlen Bakanlığı sözcüleri, ha- rekâtın asıl amacını dikkatli bir üslupla belirtiyorlar. Türkiye'nin Irak'ın yanına geçme gi- rişimi, aslında kendi çıkarlannın yanına geçmesi anlamını taşıyor. ABD'yi öfke- lendiren bu. Kurtuluş Savaşı'nın mazlum milletler politikası: Körfez Savaşı öncesinin hesa- bı Bağdat'tan dönünce, bu kez Türkiye yeni bir hesap yapmış görünüyor. 'ABD'nin belirlediği bugünkü gidişin önüne geçerek, Irak'ı "dünyaailesine ka- zandıracak"yeni bir sürecin yolunu aç- mak, gerçekçi birproje. Fransa, Rusya ve Çin, ambargonun kalkması için çalışı- yor. Fransa, Irak ile büyük ticari anlaşma- lar yaptı. Bakmayın Almanya'nın lafla- nna, Ortadoğu petrol musluğunun ABD tekelinde olmasından hiç hoşnut değil. Arap dünyasında ABD'ye karşı Mısır merkezli bir eğilim gelişiyor. Iran, ba- şından beri ambargoya ve Çekiç Güç'e karşı. lşte Türkiye, bu elverişli koşullan yakaladı ve Kuzey Irak'taki ABD "ege- menlik alanına", bir bakıma Ezilenler Dünyası adına girmiş oldu. Türkiye de, bir kriz yaratarak, Kuzey Irak'taki "oto- rite boşluğuna" bölge ülkelerinin çözü- münü getirmek istiyor: ABD'nin Kürt devletçiğini geçersiz kılmak ve ambargo- yu kaldırmak istiyor. "Çekiç Güç'ün al- ündan çıkan yılan" da elbette gündeme gelecek. ABD ve CIA heyeti, işte bu koşullar- da 10 nisan günii Ankara'ya geliyor. Bu bir baskı ve tehdit "ziyareti.''Bir yönüy- le de Çiller'in imdadına yetişecekler. Çil- ler, Başdanışmam Gönensay aracılığıyla ABD'yi yeniden devreye sokma planını ortaya koydu, ancak şimdilik tutmadı. ABD, kuşkusuz dünya devleti. Ancak Türkiye için de can alıcı bir durum var. Körfez Savaşı'nın faturası, yalnız emek- çi halka değil, sermaye sınıfina da çıktı. Şimdi Türkiye'nin önündeki sorun şu- dur: ABD çıkarlan uğruna kendisini ye- niden felaketin kollanna mı atacak, yok- sa geleceğine sahip mi çıkacak? Unutmayalım ABD seçeneği, Türki- ye'yi yalnız dışta kanlı maceralara sü- rüklemekle kalmayacak, içte de askeri faşist bir rejimle tamamlanacaktır. Türkiye, 10 nisandaki ABD ve CIA baskınına Kurtuluş Savaşı'nın "Mazlum Milfcder" politikasıyla direnmek zorun- dadır. Bu, mümkündür, koşullar uygun- dur. ARADA BİR TUNA BALTACIOGLU Eğitimde Dayak Yıllardan beri tartışılan bir konu var: Dayak. Kimi- leri dayağı, olağan bir eğitim aracı olarak görüyor, ki- mileri çağdışı bir uygulama olarak nitelendiriyor. Toplumumuz dayak konusunda yüzyıllardan beri nasıl koşullandırılmış, buna bir göz atalım. Islam di- ninin kutsal kitabı Kuran'ın Nisa Suresi'nin 34'üncü ayeti diyor ki: "Serkeşlik etmelerinden endişelendi- ğiniz kadınlara öğüt verin, yataklannda onlan yalnız bırakın, nihayet dövün." Atasözlerimizde ve deyim- lerimizde yerleşmiş dayakla ilgili bazı sözlere de de- ğinelim. Örneğin Dayak cennetten çıkmadır" ya da "Kızını dövmeyen dizini döver" gibi. Gelelim bir de dayağın edebi yönüne. Ziya Paşa (1825-1880) "Terkib-i Bent"te şöyle diyor: "Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir I Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." (öğüt dinlemeyenleri önce azarlamalı; kınayıcı sözlerle yola gelmeyenler ise dayağı hak etmişlerdir). Gelelim eğitim ve öğretimimize. Toplumda yaygın bir inanç vardır: "Hocanın vurduğu yerde gül biter" derler. Çocuğu okula verirken de "eti senin kemiği be- nim" denirdi. Görüyoruz ki toplumumuz dayağın bir eğitim ara- cı olarak geçertiliği konusunda fazlasıyla koşullandı- rılmış. Şimdi tüm bu koşullandırmaya karşın dayağa karşı çıkıp onun bir eğitim aracı olamayacağını sa- vunmak yeterli olmayabilir. Dayağın ne kadar büyük sorunlara neden olabileceği konusunu açıklıkla an- latarak toplumun bu tutucu ve yanlış kavramlardan arınmasını sağlamak gerekir. Toplumumuz bu konu- dayeterince bilinçlenmedikçe dayağı önlemek kolay olmayacaktır. Dayağa karşı olanlar, dayakla ancak hayvan eğiti- lir diyorlar. Günümüzde bu söz de geçerliliğini kay- betmiştir. Çünkü artık hayvanlar da şekerle, sevgiy- le ve ödüllendirme yoluyla eğitiliyorlar. Dayağı doğuran nedenler çeşitlidir. Dayak zorlayı- cı bir araçtır ve çözümü şiddete arayan bir yöntem- dir. Öğretmen, saygınlığını ve etkinliğini kaybettiği za- man yetke sağlama yolunu dayakta bulur. Dayak ne- yi çözecektir. Öğretmen kendini tatmin edecek, saygınlıkla sev- giyle sağlayamadığını, şiddet yoluyla sağladığını sa- nacaktır ki bu büyük bir yanılgıdır. Dayak yiyen ço- cuk ürkek ve korkak olur. Kişliğini yitirir. Başka yön- lerde saldırganlaşır. Dayağa olan tepkisini değişik bi- çimlerde gösterir. Aynı sav, aile içerisinde de geçerlidir. Çocuklarını dayakla eğitmek isteyen ana babalar, çok olumsuz sonuçlar alırlar. Çocukta görülen bir sürü uyuşmaz- lıklar ve sorunlar, çoğu kez dayak yemenin sonucu olarak ortaya çıkar. Dayak, çağdaş dünyamızda artık bir eğitim aracı değildir. Çocuğun eğitimi saygı ve sevgi dolu yakla- şımlarla sağlanabilir. Gelişmekte olan kişiliği dayak- layok etmemek gerekir. Çocuk saygı ve sevgi görür- se saygı ve sevgi gösterir. Sözle eğitmek yerine dav- ranışla eğitmek çok daha olumlu sonuç verir. Davra- nşlar çocuğa örnek olmalıdır. Çocuğa teşekkür et- mesini söylemekle sonuç alamazsınız. Aile bireyleri olarak birbirinize teşekkür ediyorsanız çocuk da te- şekkür edecektir. Sonuç olarak şunu belirtelim ki dayak çağdaş dün- yamızda artık kesinlikle ne okul içinde ne aile orta- mnda geçerli bir eğitim aracı olamaz. TARTIŞMA Vergilendirmede temsil yetkisi , _ _ . aliye | \ / l genelgeile I yi 1^ yükümlülerin -*" T " " - vergi beyannamelerini (bildirgelerini) serbest muhasebecilere imzalatmalan zorunluluğunu getirdi. Vergi bildirgesi, yasal niteliği ile vatandaşın vergilendirilme isteğini belirten dilekçedir. Dilekçe hakkı, Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerle ilgili hükümlerinden 74. maddesi güvencesindedir. Anayasa'nın 91. maddesi temel hak ve özgürlüklerin Kanun Hükmünde Kararname'lerle dahi kısıtlanmasına izin vermezken Ortak Pazar'a girme amacı iie demokratikleşme çabasındaki hükümetin Maliye Bakanı bu hakkı bir genelge ile yok sayıveriyor. Avukatı olrnaksızın dava açabilen, mahkemelerde kendisini temsil edebilen vatandaş vergi müdürlüğünde temsil yetkisinden yoksun olacak, muhasebecinin vesayeti altına sokulacak. Vatandaş kendi bildirgesini kendi imzalayıp taahhütlü olarak postaladığından, vergi müdürü dilerse vergi kaybını göze alır ve vergiyi kabul etmez. Genelge, muhasebeci tarafından düzenlenecek bildirgenin sorumluluğunu vatandaşa da yüklüyor. Hiç kimse hiç kimse ile sorumluluk paylaşmaya zorlanamaz. Vatandaş yalnızca • -__ arkalannı imzalayıp muhasebecisine teslim ettiği belgelerin düzmece "hayali ihracatta olduğu gibi" olmalanndan sorumlu olup onun düzenlediği bildirgeleri imzalayarak onun mesleki yetersizliğinden doğacak sorumluluğu üstlenemez. CENGİZALATU TARİŞ PLASTİKBİDON 1. Incir Işletmeler Müdürlüğümüzün ihtiyacı olan; -15.000 adet 5 lt.'lik PLASTİK BİDON - 30.000 adet 3 lt.'lik PLASTİK BİDON <apalı zarf tekJif almak suretiyle satın alınacaktır. 2. Bu ise ait ihale 18 Nisan 1995 günü saat 14.00'te olup, şartnamesi; Tanş Genel Müdürlüğü, Satınalma Müdürlüğü. ALSANCAK/İZMİR (Tel: 421 00 56 Faks: 421 00 66) adresinden temin edilebilir. 3. Birliğimiz 2886 sayılı Kanuna tabi değildir. thaleyi yapıp yapmamakta, kısmen yapmakta veya tısmen dilediğine vermekte serbesttir. Postadaki Kcikmeler kabul edilmez. Duyurulur. Gerçek dostl e belli olur 1994 tüm ülke için zor bir yüdı... Başak Sigorta, umutsuzluğa değil, umuda prim f ıriı. Zor durumda olan her sigortalısına, hiç bekletmeden hasanni ödedi. 1994 yılmda. 1 trilyondan fazla... Günde 2.8 milyar... Sigortalılarımız da bu yaklaşımı destekledi, bize güvenini belirtti. Prim iiretimimiz, geçen yıla oranla iki misli artarak 2.5 trllyonu geçti. Bunalımlı günleri elele vererek, karşıhklı güvenle geçtik. Şimdi, daha güzel yarınlara umutla bakıyoruz. Sigortalılarımız için... veülke için... 1994 Başarı Tablosu Prim Üretimi 2.545.064.538.848 TL Odediğimiz hasar (yıllık) 1.014.710.776.081TL Ödedigimiz hasar (günlük) 2.780.029.524 TL BAŞAK SİGORTA T C Z I R A A T B A N K A S I 0 R T A K 1 I G I D I R PENCERE Cemaat ve Tarikatların İktidar Kavgası!.. 21 'inci yüzyıla 5 kala Türkiye'de tarikatlar ve ce- maatler politikaya daldılar; Süleymancılar, Nurcular, Fethullahçılar, Aczimendiler vb. demokrasi adı altın- da ilginç bir oyunu sahneye koyuyoriar. Islamda mezhep ve tarikat boldur; bu aynlıklar bir bütünün dallandır; çoğu söylenceye dayandığı için hısım ve akrabalıklannın nereden başlayıp nerede bittiğini kestirmek güçtür; inançlar zaman içinde de- ğişime uğramış, kimi ülkelerde görünüp yitmişlerdir; Müslümanlıktaki mezhep ve tarikatları saymak için bu köşenin çerçevesi elvermez. Son günlerde Nurculuktan türeyen Fethullahçılık öne çıktı; tarikatın şeyhi ya da cemaatin babası Fet- hullah Gülen pek yaman bir politikacı... Peki, tarikatlar ya da cemaatler ne istiyorlar? Amaçları nedir?.. • Yalnız Islamda mı tarikat, mezhep, cemaat var?.. Osmanlı'da Hıristiyanlık ve Yahudilik kesiminde ce- maatler ve tarikatlar yok muydu?.. Vardı... Sayılan azalmakla birlikte gayrimüslimlerin Türki- ye'deki varlıklan bugün de sürüyor. Osmanlı döneminde gayrimüslim cemaatler ken- di hukuklanna bağlı yaşıyorlardı. Evlenme, velayet, vesayet, miras, evlat edinme ve benzeri konularda, Osmanlı yasalan bu cemaatlere uygulanamazdı. Na- sıl uygulansın ki?.. Islam şeriatına dönük kurallar Hı- ristiyan veya Musevi için geçerli olabilir mi?.. Lozan'da bu sorun tartışıldı. Rum ve Ermeni patrikleıie Musevi Hahambaşı'nın siyasal ve yönetimsel ayrıcalıklarından annması, Lo- zan'da onaylandı; Rum, Ermeni, Musevi toplulukla- n azınlık sayıldılar, Müslüman olmadıklan için özel du- rumlan göz önünde tutuldu; Şeriye Vekâleti'nin bu- lunduğu birdevlette başka çözüm düşünülmesi güç- tü. Sonra ne oldu?.. 1923'ün 29 Ekimi'nde Cumhuriyet ilan edildi, pa- dişahlık yıkıldı. Halifelik ile birlikte Şeriye Vekâleti kal- dınldı, tekke ve zaviyeler tarihe kanştı, tarikat ve ce- maatlerin yuvalannda mürit eğitimine son verildi. Ardından bir devrim daha gerçekleşti; 1926'da "Türk Medeni Kanunu'nu Meclis onayladı. 'Medeni Kanun' yada 'Yurttaşlık Yasası'; hiçbirdin, mezhep, cemaat, tarikat, soy farkı gözetmeden bü- tün bireylere uygulanabilir çağdaş içerik taşıyordu. önce Musevi Hahambaşı, Lozan Antlaşması'yla ve- rilen haklardan vazgeçtiğini Türk hükümetine bildir- di, arkadan sırayla Ermeni ve Rum patriklikleri Lozan Antlaşması'nın verdiğı ayncalıklan bıraktıklannı du- yurdular. Cemaatin üyesi kul ve tarikatın üyesi mürit Cum- huriyetin yurttaşı oldu. Demokrasinin arryapısı Batı ülkelerinde de bu sü- reç içinde oluşmuştur. i • ; ABD Cumhurbaşkanı Bill Clinton, FenerRum Pat- rikhanesi için ne istiyor?.. Türkiye'nin Başbakanı'na niçin bu yolda mektup yazıyor. Rum cemaatinin nü- fusu Türkiye'de azaldıkça, talepleri mi artıyor?.. Yoksa uluslararası bir oyun mu var?.. ; Ya Fethullahçılar ne istiyorlar?.. Özel bir hukuk mu talep ediyoriar?.. Yurttaşlık Yasası dışında bir düzeni peşindeler mî?.. Nurcuların ya da Süleymancılann dertleri ne?.. Tapınma özgürlükleri sonuna değin ge- çerii olduğuna göre cemaat ya da tarikat olarak bü- yük bir hırsla politikaya atılmanın gerekçesi nedir?.. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, Osmanlı dönemin- deki gibi, cemaatler arasında paylaşılıp dinsel yasalaria mı yönetilecek?.. TÜRK DtLİ DERGİSİNİ OKUYOR MUSUNUZ? 1995 NİSAN SAYISI BAYİLERİNİZDE Okul Sözlüğü Karşısında Tenkidin Sefaleti (Prof. Dr. Ismail PARLATIR) Lehçeler Arası Aktarma (Prof. Dr. Ahmet B. ERCİLASUN) Çağdaş Türklerin Sayısı (Prof. Dr. Hasan EREN) Yabancı Kelimelere Karşılıklar (TDK) Âşık Siyâhi (Prof. Dr. Şükrü ELÇİN) Sait Faik'in "Saadet" Adlı Öyküsünde Gösterge Bilimi tlkelerinin Uygulanışını Sergileyen Bir Çözûmleme Örneği (Dr. Mine Mutlu IŞGÜVEN) Anadolu'da Bölgelere Has Kişi Adlan (Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU) Mütarekeden Büyük Taarruza (IX. Bölüm) (A. Turan OFLAZOĞLU) Almancadaki Edilgen Yapının Türkçeye Çevrilmesinde Karşılaşılan Güçlükler (Dr. AJtan ALPEREN) Türk Dilinin Hâli (Aziz YAKIN) Kastamonulu Nihânî ve Divanından Ömekler (Ayhan YAKŞI) Türkiye Türkçesinde Bulunmayan veya Az Bulunan Kınm - Tatar Adlan (Kenan ACAR) "Bu Vatan Kimin?" (M. Kemal YTLMAZ) tlhan Geçer, Seyfettin Başcıllar, Suat Engûllü, Münire Drranas, Zeynel Beksaç, Özbek Incebayraktar, Ali Sevim, Ali Yıldız, M. Güner Demiray, Idris Aydın'ın şiirleri. Okuyucu Mektuplan, Basından, Haberler. TÜRK DtL KURUMU Fiyatı: 25.000 TL. Abone şartlan: Yıllık Altı Aylık Postaçekino Adres :250.000 TL. (Öğretmen ve öğrencilere 200.000) : 125.000 TL. (Öğretmen ve ögrencılere 100.000) : 128236. :Atatürk Bulvan. 217 Kavaklıdere'ANKARA. KARS KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1994/592 Davacı Hazine vekilinin, aşağıdaki kimliği yazılı davalılar aleyhine açmış olduğu tespitin iptali ve tescil davasınm yapılan yargılaması sonunda davanın reddine karar verilmiş olup ver- ilen karar, davacı Hazine vekili 30.1.1995 tarihlı dılekçesi ile temyız ettığınden. Karar ile temyız dilekçesının aşağıda kinılıgi yazılı davalıya tebliğ edüemediğınden ilancn tebliğine, tebliğ tarihinden itibaren karar ve temyiz dilekçesine karşı varsa diyeceklerinizi 15 gün içinde mahkememıze bildinneniz ilanen tebliğ olunur. Kimliği: Seyfettin Hasdemir, Nergiz Hasdemir Basın: 10711
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle