Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN1995SAU
12 KULTUR
1 4 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F l L M F E S T İ V A L l
PORTRE/ PEDRO ALMODOVAR
Tiyatrodan sinemaya
1949 Calzada de Calatrava'da doğan Pedro Almodovar
17 yaşındayken okulu bırakıp Madrid'e gitti. Almodovar
şu anda uluslararası sınema çevrelerinde en fazla tanman
Ispanyol yönetmen. 1974"te
8 mm.lik deneysel filmler
üzerinde çalışmaya başladı,
kısa metraj filmler yaptı.
Tiyatro oyun
yazarlığı,mizah öyküleri
yazarlıği ve bir rock
grubunda müzik yaptıktan
sonra kısa metrajlı cesur
fılmlere geçti.
Ardından uzunmetrajlı
yapımlara yöneldi. Sırasıyla
Bunu Hak etmek içın ne
yaptın ?, Matador,
Arzunun Kanunu. Sinir
Krizinin Eşiğindeki Kadmlar, Bağla Beni, Yüksek
Topuklar ve Kika gibı yapıtlarla büyük ün kazandı.
BUCUN
EMEK: 12.00/Kimse Beni
Sevmiyor, 15.00' Makarov,
18.30/ Kimse Beni Sevmiyor,
21.30/ Sarayın Sessızliği
FtTAŞl: 12.00/Mutlu
Noeller Bay Lawrence, 15.00/
Arzunun Kanunu. 18.30/
Mutlu Noeller Bay
Lawrence, 21.30/
Arzunun Kanunu
FİTAŞ2: 12.00'
SınırÇizgisi, 15.00/
Gecelerin Kraliçesi,
18.30'SınırÇizgisi,
21.30/Holyvraod
Kid'in Yaşamı ve
Ölümu
FİTAŞ3: 12.00/ Sessiz Çığlık.
15.00/Adı Vasfıye, 18.30/
Babam Askerde, 21.30/ Sürü
REKS. 12.00/ Mesmer, 15.00/
Hoşçakal Amerika, 18.30/
Bulutlann Kapısı, 21.30/
Sevgili Günlüğüm
YARIN
EMEK: 12.00/ Düşen
Adamlara Bak, 15.00/ Ay
Vakti, 18.30/ Düşen Adamlara
Bak, 21.30/ Kemancı
FİTAŞ 1: 12.00/Tebessüm,
15.00/ Korkunclvan, 18.30/
Tebessüm, 21.30/
Korkunç Ivan
FİTAŞ2: 12.00/
Lefteris, 15.00/
Sarayın
Sessizliği, 18.30/
Lefteris, 21.30/
Makarov
FİTAŞ3: 12.00/
Manisa Tarzanı,
00/ Anayurt Oteli,
18.30/ Yengeç Sepeti,
21.30/Yol
REKS: 12.00/OrakveÇekiç,
15.00/ Dağlı Barnabo, 18.30/
Felemenk Usta + lslak, 21.30/
Pepi, Luci, Bom ve Diğer
Kızlar
KAÇIRMAYIN
Kimse Beni Sevmiyor
Erkeklerden yana bir türlü yüzü gülmü-
yen dört kadın Annie, Françoise, Dizou ve
Cri-Cri biraraya gelip beraber yolculuğa çı-
karlar. Bu yolculuk anneleri ve kızlannı,
teyzeleri. kocalan ve sevgilileri bir araya
getirir... Kimse Beni Sevmiyor genç yönet-
men Vernouî'nun ustalan kıskandıracak
filmi.(1994-95dk.)
Mutlu Noeller Bay Lawrence:
Cava'daki savaş esirleri kampında Japon
komutan tngiliz askerlere kendı anlayışına
göre katı bir disiplin uygulamaktadır. An- ^
cak yeni esir Binbaşı Celliers kampa gelir N w ı n
> Moretti
gelmez katı kurallara karşı gelmeye başlar. Oshima. enfes müzik eşli-
finde, Doğu-Batı kültürlerinin çatışmasını, felsefelerinin derinliğini in-
celiyor.( 1983-122 dk).
Sevgili Günlüğüm:
Bu filmle Cannes'94'te en iyi yönetmen seçilen Nanni Moretti üç bö-
lümden oiuşan bir özet sunuyor günlüğünden. Ilk bölümde Vespa'sıyla
Roma sokaklannda semt semt gezerek mimari ve sosyal yapıyı inceli-
yor. Ikinci bölüm Adalar'da ttalyan toplumundakı yozlaşmayı, TV'nin
yaşamdaki etkisini anlatıyor. Son bölüm ise doktor hatalan ûzerine ne-
fis bir taşlama.(1994-100dk.)
Ökten'den bir 'Giıney FflmT
CUMHURCANBAZOĞLU •
Veysilan ile Halilan aşıretleri arasında-
ki kan davası birçok can almış. Düşman-
lığın sona erebileceği umuduyla Veysi-
lan'ın reisi Hamo'nun (Tuncel Kurtiz) oğ-
lu Şivan (Tank Akan) diğer aşıretten sev-
dalısı Berivan'la (Melike Demirağ) evle-
niyor. Ancak Hamo bir türlü gelinine ısı-
namıyor.
Berivan üç bebeğını de yitirince oğlu-
na onu geri göndermesi için baskı yapı-
yor. Şivan, üçüncü düşükten sonra yaşa-
ma küsen, kimseyle konuşmayan kansı-
nı tedavi için kasaba doktoruna götürüyor
ama derdine çare bulunamıyor. Bu arada
Hamo, parasını daha önce aldığı koyun-
lan trenle Ankara'ya götürmek üzere
oğullanndan yardım istiyor. Şivan da Be-
rivan'ı büyük şehirdeki doktora göstere-
bilme umuduyla yola çıkıyor.Ancak rüş-
vet vermedikleri için ilaçlı vagona koyu-
lan hayvanlardan büyük bölümü ölü-
yor,sürüye hırsızlar dadanıyor ve tüm ha-
yaller bir bir yıkılıyor...
YdmazGüney'in senaryosunu 1973'te
Selimiye'de yazmaya başladığı,1978'de
Izmit cezaevinde sekiz kişilik bir koguş
ortamında bitırdigi Sürü'nün birinci bö-
lümünde Doğu Anadolu'da hakim feodal
düzen, Hamo Aga'nın katı kurallan ve
onuru sorgulanıyor. Ikinci bölümde ise
bir yol öyküsüne dönüşen fîlm devlet me-
kanizmasırun yozlaşmasından metropol
gelen kır kökenli insanın değerlerinin na-
sıl törpülendigine dek birçok mesaj veri-
liyor...
Zeki Okten'in başansı
Sürü, Yılmaz Güney'ın Batı'nın ticari
sinemalannda gösterilme şansı yakala-
yan, Beıiin'de (jüri ödülü). Locarno'da
(büyük ödül), Anrwerp'te (büyük ödül),
Valenciada (büyük ödül) önemli başan-
lar kazanan ve HazaL Bereketü Topraklar
Üzerinde, Hakkari'de Bir Mevsim gjbi ya-
pımlara da Avrupa festivallerinde yol açan
Zeki Ökten ımzalı filmi. Sürü'de Tuncel
Kurtiz'ın. Tank Akan'ın. Melike Demi-
rağ'ın (Locarno'da en iyi oyuncu seçil-
di), diğer o>r
unculann ve müzikleri yazan
Zülfü Lrvaneli'nin paylan büyük. ancak
Zeki Okten'in gösterdiği başan hepsinden
çok önemli. Çünkü Ökten, fazla yoruma
kaçmadan Güney stilini sürdürecek bir
fılm yapmak zorundaydı. Üstelik para ol-
madığından çekımler uzuyordu. Berlin
Film Festivalı, ne olursa olsun filmi zama-
nında istiyordu. Cezaevindeki küçük ko-
ğuşta, Istanbul sinematekinden getirilen
gösterim makinasıyla beyaz çarşaf üze-
rinde filmin müziksiz kopyasını ızleyen
Güney'in ağzından çıkan 'Beğendim' ke-
limesı Okten'in tüm yorgunluğunu unut-
turmuştu. Biryıl sonra elinde Düşman'ın
senaryosuyla yine kamera ardma Ökten
geçmisti.
Sürü'nün taşıdığı mesajlan bir başlık
altında toplamak çok güç. Bir politik me-
lodram da denebilir, sosyolojik eleştiri de.
Bunun yanında çok sade bir aşk ve sada-
kat öyküsü gibi de değerlendirilebilir, tren
penceresinden yakalanan görüntüde sak-
lı Anadolu'dan ınsan manzaralan şeklin-
dede.
Bir Makarov ister misin ?
SSCB dağılmadan önce, sır olarak saklanan Rus-
ya'daki suç oranı, şimdi ulusal ve uluslararası boyut-
larda açık açık tartışılıyor ve birçok Rus filmine ko-
nu oluyor. V ladimir Khotinenko'nun yönettiği film,
konuya özgün ve mizahi bir bakış açısı getiriyor.
Makarov, iki temel karaktenn adı: Yazma güçlüğü
çeken bir şair ve bir tabanca. En son yazdığı kitap ne-
deniyle kendisine 10 bin rublelik ödeme yapılan Ma-
karov. bir sokak serserisinin, kulağina "Bir Makarov
ister misin?" diye fısıldamasıyla irkilir. Moskova'da-
ki suç oranından şikâyetçi olan Makarov, Rusya'nın
daha çok şiire mi yoksa silaha mı ihtiyacı olduğunu
düşünmeye başlar. Ailesi ve arkadaşlan onu yazma-
sı için zorlarken; silah, Makarov için, gitgide bir sap-
lantıya dönüşür.
Karakterlerin, film boyunca, olaylar üzerine yo-
rum yapan ya da ironiyi artıran dizeler okuması, ge-
rilimi artınyor. KJıotinenko, Moskova'nın atmosfe-
rini başanyla yansıtıyor. Karanlık ortam, sokak kö-
şelerinde bir göriinüp bir kaybolan sersenler ve
köfücül tıpler, Rus sanatının ve şiirinin geleneksel
imgelerine tam bir tezat oluştunıyor.
"Makarov"da başrolleri Sergey Kashin, Elena
Maiorova ve Irina Metütskaya paylaşıyorlar.
Arzunun Kanunu
Almodovar'ın festivaldeki bugünkü filmi
Arzunun Kanunu (La Ley Del Deseo).Bu
filmi farklT bir çalışma olarak tanımlamak
belki de en doğru iş olacak.
Melodram kalıpları içınde eşcinsel, cani,
transeksüel kahramanlar, sevgililer, bir
zamanlar erkek olup da babasıyla daha iyi
sevişebilmek için Casablanca'da ameliyat
geçirip cinsiyet değiştıren kız kardeş ve kara
bir final.
Belki de bu konulan Ispanyollardan daha iyi
anlatanı yok sinemada. 70'Ii yıllarda Bunuel
ve Arrabal'dan sonra post-Franco döneminin
önemli isimlerinden Almodovar, sıradışı konu
ve kahramanlanyla orta sınıf seyirciyi
kjzdıımaya devam ediyor.
Almodovar'ın yazıp yönettiği. müziklerini de
bir zamanlar üyesi olduğu Mc Namara adlı
rock grubundan aldığı filmde transeksüel
kardeş Carmen Maura'nm oyunu çok dikkat
çekici.
Yönetmenin seks üzerine söylediği bir söz
filmin özeti gibi: 'Seks, orman kanunlarmın
geçerü olduğu bir çöldür'.
1993'te başlayan boykot bu yıl da sürdü ve 18. Avni Dilligil Ödülleri'nde 16 dalda 6 sanatçı ödülü almadı
'Ödül, kara güldürüye dönüştü'
Jüride kim hangi
oyunu izledi?
Oyuncu ve yöneticilerden edınilen bilgiye göre, jüri
üyelerinden Oyuncular'ın "Bahar tsyancıdır"mı sade-
ce Füsun Akarİı; Tiyatrofu" in " Beni Kuma Yaz "ını Os-
man Şengezen TiyatroGrup'un "Yaz Gehnesin "i Füsun
Akattı ve Tomris OğuzaJp;Ortaoyuncular"ın "Üç Kur-
şunlukOpera "sını Kami Suveren ve Göksel Kortay; Ye-
dJtepeOjTinculan'nın "Matruşka "sını OsmanŞengezer,
Göksel Kortay ve Kami Suveren; Tiyatrokare'nin "Sa-
laklarSofrası
r
"nı Nüzhet BirseL Kami Suveren ve Gök-
selKortayizledi. ŞehirTiyatrolan'ndasahnelenen "Pal-
to "yu Nüzhet BirseL Tomris Oğuzalp ve Osman Şenge-
zer, "Açık Evlılık "adlı oyunu ve "Sevgılime Göz Kıîlak
Ol", "Muhieşem thlı " ve "Alo Arkadaş" adlı o>r
unları
sahneleyen Dormen Tryatrosu'nu Göksel Kortay'ın dı-
şında tüm jün üyelen izledi.
GORUŞLER:
4
Körler, sağırlar
birbiriııi agırlar'
- Ayşe Günşıray, jüri başkanı Nüzhet Birsel'i ara-
yıp, oyunlannı görmediklerini belirttiğinde şöyle bir
yanıt almış: "Siz önümüzdeki yıi da oynarsuuz o za-
man gelip görürüm."
- lla yıl önce "Ketebekler Özgürdür" oyunundaki
yorumuyla aldığı ödülü geri veren Hadi Çaman, "Bu
ödülün hiçbir ciddheti yok. Nüzhet Birsel de kim? Es-
ki bir film > apımcısu tiyafroyla ne alakası var? Füsun
Akatlı'nın da tiyatroyla alakası yok. Tırnaklanmla ka-
zıyarak bir salon oluşturduğumun kim farkmda? Yap-
üklan kendin pişir kendin ye "dedi.
- Başar Sabuncu da ödülün tiyatroyu bilen insanlar
nezdinde hiçbir itiban olmadığını, gerçek tiyatrocu-
lar için bu ödülü almanın onur değil utanç olduğunu
vurguladı: "Birbirlerine verip eğiensinler. Renkü med-
ya>i da işgal ederier. Ama kendilerini az buçuk legali-
ze etmek adına gerçek tiyatroculan kullanmaya kal-
taşmasınlar".
- Zafer Ergin "Bencebuna ödül olarak değil. bir ak-
törün anısına verilen bir plaket olarak bakmak lazım.
Ödül olabilmesi için ödülü verenlerin sizi değerlendi-
rccek düzeyde olması lazım. Sonra derler ki. körler sa-
ğjrlar birbirini ağırlar. İki yıl önce 20 ödülün 17'sini
Gencay Gürün'e verdiler. Kriterierin ne olduğu şüp-
he uyandırdı" dedi.
- Nüzhet Birsel, " Oyunlann hepsini hatta Tarla-
başı'ndaki ufak tefek tiyatrolann oyunlannı da gör-
düm. Bir apartrnanınaltkarjndaki 15 kiş.iye oyun sah-
neleyen bir tiyatroyu görmeye gitmek de olmaz"dedi.
PELtN ÖZER
Bu yıl 18 yaşına basan "Avni Dil-
ligil 1994- 95 Tiyatro ÖdüUeri", ön-
ceki akşam Dormen Tiyatrosu'nda
düzenlenen törenle sahiplerini bul-
du. Bu yıl 16 dalda verilen ödülü 6
sanatçı kabul etmedi. Nurettin Öz-
könü başkanlığında; Osman Şenge-
zer, Tomris Oğuzalp, Kami Suveren,
Füsun Akath ve Göksel Kortay'dan
oiuşan jüri üyelerinin karar ve tu-
tumlannı eleştiren bir grup sanatçı
geceyi protesto etti.
Şehir Tiyatrolan'nda sahnelediği
"Palto" adlı oyunundaki rejisiyle En
İyi Yönetmen Ödülü'ne değer görü-
len Başar Sabuncu. Jüri Onur Odü-
lü kazanan Haldun Dormen, "Çöp-
lük" adlı oyunuyla En İyi Yerli
Oyun Yazan seçilen Turgay Nar,
"Cadı Kazam" adlı oyundaki yoru-
muyla En İyi Erkek Oyuncu seçilen
Zafer Ergin, "Çöplük" adlı oyunla
En tyi Özgün Yapım Ödülü'ne de-
ğer görülen Tiyatro Stüdyosu, "Çöp-
lük" adlı oyundaki çalışmasıyla En
İyi Işık Ödülü'ne layık bulunan Ca-
fer Yiğiter; bu yıl kendilerine sunu-
lan ödülleri reddettiler ve törene ka-
tı lmadılar.
Salonunu tören için açan Haldun
Dormen de törene katılmadı. Dor-
men ertesi gün bir açıklama yapa-
rak. "Başta bu ödülleri yerine oturt-
mak için yıüarca didinen sevgili Bel-
las Dilligil ve ailesinden" özür dilc-
yerek ödülü kabul edemeyeceğini
bildirdi. Dormen, bu karan verme-
sinde; başta seçici kurul üyelerinin
oyunlan yetennce izlmemesinin ve
jüride bulunan bazı üyelerin aday
gösterilebilecek oyunlarla yakın
ilişkide olmalannın etkili olduğunu
vurguladı.
Gazete ilanıyla boykot
Ve " AVTÜ Dilligil Ödülleri'nin da-
ha sağlam bir temeleoturtulması'"nı
istedi. Ödülü kabul etmeyen Zafer
Ergin de jünnin tiyatrocu ağırlıklı
olduğunu, eleştirmen bulunmadığı-
nı ve değerlendirme yapacak nite-
likte olmadığını belirtti. Başar Sa-
buncu, Tiyatro Stüdyosu adına Ah-
met Levendoğtu, Turgay Nar ve Ca-
fer Yiğiter gazetelerde pazar günü
yayımladıklan bir ilanla ödülü red-
detme gerekçelerini sıralıyorlardı.
Avnu Dilligil Tiyatro Ödülleri'nin
geçmiş yıllarda eleştirilere uğradığı-
nı, 1992-93'te yoğun karşı çıkışla-
nn yaşandığını, 100'ü aşkın sanat-
çınm boykot karan aldığını, 4 ödü-
lün geri verildiğini ve ilkeli jüri üye-
lerinin istifa ettiğini hatırlatan tiyat-
rocular. Dilligil jürisinin bu yıl da
bildik yanlış tutumunu sürdürdüğü-
nü belirtiyorlardı. Saygınlığını yi-
tirmiş ödülün kara güldürüye dö-
nüştüğü. 'kınama, kutuplaşma' kav-
rarnlanylaözdeşleştığıni savunarak,
"ÖzeDikle genç tiyatrolardaki oyun-
lann geregince izlenmediğini, tiyat-
roda icracı konumdaki kimi sanat-
çdann aym zamanda seçici olmala-
nnda sakınca göriilmediğini, ödülle-
rin dağjnmını yıllanür uzaktan ku-
manda eden tiyatrocuya (?) aynca
bireysel ödüller vermek görevini bu
yıl da özel ödülün yerine getirdigini"
vurguluyorlardı.
Jüri Özel
Ödülünü
Belkıs
DilligD'den
alan Genca>'
Güriin,
"Bursa'dan
veni geldim.
llaru da henüz
okumadım.
Bazı insanlar
birşeyler yapar,
bazılan
konuşur.
Acıyorum
onlara,o
kadar"dedL
(Fotoğraf:
DEVRİM
BARAN)
Jüri Başkanı Nüzhet Birsel'in açı-
lış konuşmasında "Tiyatroyu yaşat-
mak her tiyatroseverin vazifesidir.
Fakat bizim memlekette bazı ku-
rumlann uzun süre yaşaması engel-
leniyor. Ben arkadaşlara yapKi ol-
un. yıkıcı olma\ ın dryorum" sözleri
üzerine, Mustafa Alabora olduğu
öne sürülen bir kişi balkonun en ar-
ka sıralanndan u
Yapana bağJı efen-
dim!" diye bağırdı. Bunun üzerine
sözlerine devam eden Nüzhet Bir-
sel'in 6 daldaki ödülü iptal ettikle-
rini belirtmesi üzerine aynı kişi bu
kez "Niye?" sorusuyla Birsel'in sö-
zünü kesti.
Törende sataşmalar
Kısa bir süre konuşmasına ara ve-
ren Birsel, "Özür dilerim, bu şekil-
de laf atılmasına alışık değilim. Bu-
gün aramızda kendini bilme/Jn biri
var. Telefon edip herkesi buraya gel-
memesi için uyarmış," şeklinde bir
açıklama yaptı. Bu arada gecenin
sunuculuğunu Çiçek Dilligil ile bir-
likte üstlenen Cem Davran'ın "Biz
böyle bir miras devralmak istemryo-
ruz. Biz gelecek kuşaklara daha ılun-
lı ve yapıcı bir miras devTedeceğiz''
sözleri uzun süren hararetli alkışlar-
la karşüandı. Seyircilerarasındanda
bazı kişıler, "Kimseniz ortaya çı-
km", "Aşağı in de dövelim!" gibi
sözlerle tepkilenni dile getirdi.
Uzun süren alkışlarla sahneye da-
vet edilen Gencay Gürün'e ödülünü
vermek üzere sahneye çıkan Belkıs
Dilligil konuşmasında, ödülün mad-
di bir değeri olmadığını dile getirdi.
Dilligil, Gencay Gürün'ün üç beş
sıraya oynayan Şehir Tiyatrolan 'nın
önünde kuyruklar oluşturduğunu ve
bazı nedenlerle görevinden alındık-
tan sonra bile yeni bir tiyatro kurma-
yı başardığını vurguladı. Gencay
Gürün de konuşmasında 'marifetin
iltifata tabi olduğunu' ve bir işte on
yıl çalıştıktan sonra ödüllendirilme-
nın büyük bir onur olduğunu belirt-
ti. Gürün, kendisini de protesto eden
saaatçılan da kastederek, "O tiyat-
roda benimle birlikte kocaman bir
ekip canla başla çalıştı. Onlar olma-
saydı ben bu ödülü alamazdım. Ben
bu ödülü bir losmı burada olan ar-
kadaslanmla abyorum. Böyle kabul
edin. Hep beraber " dedi.
Jüri Özel Ödülü'nü kazanan Gen-
caj; Güriin,"Ada" adlı oyunuylaJü-
ri Ozendirme Ödülü kazanan Tiyat-
ro Ti, sahnelediği "CadıKazanı"ad-
lı oyunla En tyi Yapım Ödülü'ne de-
ğer görülen Istanbul Dev let Tiyatro-
su, "Açık EvliKk" oyunundaki yoru-
muyla En İyi Kadın Oyuncu Ödü-
lü'ne değer görülen Nergis Çorak-
çı, En tyi Ekip Oyunculuğu ödülü-
nü kazanan "AskerKğiın" oyununda
rol alan sanatçılar, "Cem Sultan"da-
ki rolüyle Yardımcı Rolde En tyi Er-
kek Oyuncu Ödülü'nü kazanan Ke-
rem Ydmazer, "Cadı Kazanı"ndaki
yorumuyla Yardımcı Rolde En tyi
Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazanan-
Yıküz Kültür," Fınal"daki dekoruy-
la En lyı Dekor Ödülü alan Nuret-
tin Özkönü, "Cem Sultan^daki ça-
lışmasıyla En tyi Kostüm Ödülü'ne
değer görülen Nilgün Gürkan ve
"Askerliğim''oyununun çevirisiyle
En İyi Çeviri Ödülü'nü kazanan
Semra Karamürsel ödüllerini aldı.
Y4ZIODASI
SELİM İLERİ
Gençlik Kitapları
Ne zamandı, kaç yaşımdaydım, ilkokul bitmiş miy-
di; bunlan doğru dürüst, açık seçik yanıtlayamryo-
rum. Aklımda yalnızca kitapların lezzeti kalmış, o ki-
taplann, o, gençlik, yeniyetmelik yıllanmın en büyük
mutJulugu, eşsiz kitaplann. Hangisini önce okudum,
hangisini nerede okudum, bunlar hepsi bellisiz.
Hayal meyal hatırladığım: Çocuk Haftası Yıllığı'nda
Kemalettin Tuğcu'nun Garip adlı romanına ilişkin
anılar. Garip'i Cihangir'deki evimizde, şubat tatilin-
de, bir çırpıda okumuştum. Çocuk Haftası her haf-
taki sayılanndan farklı olarak bir de yıllık yayımlamış-
tı. Bu yıllıkta resimli romanlar, öyküler, büyük kâşif-
lerin hayat hikâyeleri, Atatürk'ten anılarla birlikte, bir
de, Kemalettin Tuğcu'nun kısa romanı Garip yer alı-
yordu.
Garip, galiba Göztepe taraflannda eski bir köşke,
varlıklı bir ailenin yanına evlatlık verilen çocuktu. Ko-
ca kafalıydı. Köşkün büyükhanımı Garip'in koca ka-
fasını ikide birde alaya alıyordu. Ama sonra Garip bü-
yüyor, okuyor, şimdi yoksul duruma düşmüş eskinin
aristokratı büyukhanıma, geçmiş günlerin bütün st-
zısını unutarak, yardım eli uzatıyordu.
Benzeş, bir temayı Güzide Sabri'nin Yabangü-
lü'nde okuduğumda Garip'i hatırladım mı, yoksa
benzeriiği şimdi mi ayırt ediyorum, bunu da çıkara-
mıyorum artık. öyle ya, Yabangülü'nde de romanın
baş kişisi Leyla, kendisini o kadar aşağılamış filanca
hanımefendiyi Karacaahmet Mezarlığı'nda dilenir-
ken görür, alır evine getirir. Hayatta bunlar ne kerte
gerçeklik edinebilir diye sormamak gerek. Bir büyü,
birtılsımdı söz konusu olan. Hayatımızın onca tılsım-
sızlığına bakarak eski tılsımı neden bozayım?
Bununla birlikte insafsız tahlillere girişilmiştir. Ke-
malettin Tuğcu gibi yüksek duyariı bir gençlik, çocuk
edebiyatı yazannı karalamaya yeltenenler çıktığını
çok iyi hatırlıyorum. Önemli bir şairimiz, yıllar önce,
bir televizyon programında Kemalettin Tuğcu'nun
eserlerinin ve o soy çocuk, gençlik kitaplannın beyin
yıkadığını ileri sürmüştü. Demek, bugüne yıkanmış
bir beyinle gelmiştik. Herkesin 'köşe dönme çağı'na
ayak uydurduğu günlerde, yetersizliğimizin nedeni
büyük olasılıkla o gençlik, çocukluk romanlan, onla-
nn aşıladığı sevgi, merhamet duygularıydı.
Örnekse Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun kahra-
manlık romanlan. Bu romanlarda tarih öne çıkartıl-
mış, belki çoğu kez tarihten sahneler abartık bir an-
latımla kaleme getinlmişti ama, biz genç okuıiar, ta-
rih kitaplanmızdan duymadığımız bir hazzı bu_ro-
manlarla duymuştuk. Bir başka örnek, Oğuz Öz-
deş'in Dağ Başını Duman Almış adlı romanıdır. Kur-
tuluş Savaşı'na ilişkin en büyük heyecanı o romanı
okurken duymuştum ve kimbilir kaç kez okumuştum.
Bir de çeviri romanlar hatıriıyorum. Küçük Prenses
aralannda en sevdiğim eserdir. Radyonik oyununu
dinlemiş, Küçük Prenses'i bir kez daha okumuş, ço-
cuk mocuk değil, kazık kadarken tekrar okumuş-
tum. Melodram çatısını da herhalde ilk kez Küçük
Prenses'le alımlamış olmalıyım.
Doğan Kardeş Kitaplan arasında yayımlanmış
Pembe Evin Kedisi, Jenifer Teyze'nin Anahtartan
böyle üst üste okuduğum, doyamadığım, yan poli-
siye gençlik romanlanydı. Aynı duyguyu, okul arka-
daşım Engin Ardıç da paylaşmış olmalı ki, şurasın-
da burasından, haber bülteni yorumlannda söz aç- _
tı. Ah o kitaplar! İki yıl önce televizyon çekimi için il-
kokulum Firuzağa llkokulu'na gittiğimizde, kitaphk-
ta Pembe Evin Kedisi'yle Jenifer Teyze'nin Anahtar-
lan'nı görür görmez yıldınm çarpmısa dönecektim.
Basbayağı çalmayı tasarladım; keşke dışan çıksalar
da, kimseler görmeden aşırabilsem, diyordum...
Şimdi elimde Gülten Dayıoğlu'nun Yeşil Kiraz 2
adlı gençlik romanı var. Nice yıllardan beri çocukla-
ra, gençlere seslenen Gülten Dayıoğlu, Kemalettin
Tuğcu'nun bizim kuşakta yarattığı heyecanı, bugü-
nün yeni kuşaklannda uyandınyor olmalı. Yeşil Kiraz .
2, bir Dünya Koleji'nde başlryor. Besbelli, Kiraz, ma-
ceradan maceraya sürüklenecek. Gülten Dayıoğlu,
yeni kuşaklara kitap sevgisi aşılayan eserler yazıyor.
Biraz aşk, biraz serüven, biraz çalışma ahlakı, öğren-
me tutkusu. Romanın sayfalannı kanştırdıkça bun-
lar birer ikişer çıkageliyor.
Gülten Dayıoğlu anlatı sanatlanna da yer vermek
gereğini duymuş. Bir yandan anlatıcının bakış açısıy-
la dile getiriyor Kiraz'ı, bir yandan da Kiraz'ın günlü-
ğünü sayfalan arasına katıyor. Yeni roman teknikleri
konusunda yetişme çağındaki okuru, belki de ses-
siz sedasız eğitiyor.
Yeniyetmezliğimizde okuduğumuz kitaplann derin-
likli anlamını yazık ki çok sonra anlıyoruz. Gerçi o ki-
taplan okurken sevinçler, mutluluklar duyuyoruz, a-
ma sevinçleri, mutluluklan asıl ileri yaşta algılayabi-
Ityoruz. Sönüp giden gençliğimizin en vefalı tanığı o
kitaplar kalıyor. Gözlerimi kapatıp hepsini bir araya
getirmeye çalışıyorum. Yine kitaplığımda dursalar,
yirte her birini hiç bıkıp usanmadan defalarca oku-
sam...
Evet, nerede, ne zamandı, sevgili kitaplanm bana
hayatı öğretmeye koyulmuşlardı; ders kitaplannın
hepsinden nefret ettim, fakat onlan, gençliğimin ki-
taplannı o kadar çok sevdim ki!
Not Gördüğüm lüzum üzerine açıklamak isti-
yorum: Hürriyet gazetesinde yayımlanan Kül-
türazzi köşesiyle hiçbir ilgim yok, Hiçbir zaman
da hiç bir ilgim olmayacak.
Boykot, 1993'te
başlamıştı
Avni Dilligil Ödûlleri'ne geçmişte de eleştiriler
yöneltilmişti.
Hatta 1993 yılındajürinin yanlı olduğunu
düşünen bazı sanatçılann tepkileri doruğa ulaşmış
ve bir boykot kampanyası başlatmışlardı.
1993 Avni Dilligil Ödülleri Jürisi o yıl Nüzhet
Birsel başkanlığında Melisa Cürpınar, Seçkin
SeM, Hayati Asıhazıcu Haluk Şevket Ataseven,
Vasar Üksavas ve Kami Suveren'den oluşuyordu.
"Kıstası tiyatro olmadıkça bu öduklen muaf
tutulmak istiyonız" diyen ve bu ödülleri boykot
eden 100'ü aşkın tiyatrocu ve eleştirmen
tepkilenni dile getirrniş ve Seçkin Selvi'nin en iyi
çeviri ödülü almasını eîeştirmişlerdi.
Öte yandan Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri'nin
1993 yılındaki jürisinden daha önce aynlan
Dikmen Gürün Uçarer ve Zehra tpşiroğlu'ndan
sonra Sevgi Sanh da istifa ettiğini açıklamıştı.
Şehir Tiyatrolan'nda ovuncu olarak görev yapan
ArifAkkayal986'da, Hadi Çaman da 1982'de
aldığı ödülleri iade etmişti.
Buna karsın jüride bulunan Melisa Gürpınar,
Kami Suveren, Yaşar Üksavaş ve Seçkin SeKi
ödüller verilirken hiçbir şekilde taraf tutulmasınuı
söz konusu olmadığını, Şehir Tiyatrolan'nın
ödülleri hakederek aldığını savunmuşlardı.