27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 1995 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Patent yasası = ilaç parası Patent yasasıyla ılgılı baskıya karşı, son aşamada \enlecek yanıt net olabılır: Jlaç harıç, yasa tamam! Böylesı bır sonuç, "Güç de olsa görüyorsunuz yasayı çıkardık" dıyebilme durumuna gelecek pohtıkacıyı da rahatlatmaya yetecektır. Prof. Dr. ALİ SAİT YÜKSEL Marmara \e Konstanz Ünıversıtelen Öğretim Üvesı sından ABD">eparalelçıkarlanbulu- nan Isvıçre gıbı bır ulkenın unlu gaze- tesının ılaç patentıyle ılgılı bıryorum- habennı bırlıkte okuyalım ve yazıya konuülke\edeonce"\"dı>elım "Ra- tent korunması sorunu, biçim olarak değilse de u>gulamada hemen hemen sadece ilaç endustrisinin sorunudur.' \ ülkesinin geçerti >asaları. ozellikle sağ- lıkia ilgili urunlerin patentle korunma- sını >asaklamaktadır. Bunada\anarak A ulkesi ılaç sana\ii daha çok, \aban- cı -\e hele ABD'ninkinden- esinlenen formullere gore uretimde bulunur. Re- agan ın başkaniık doneminden beri \Vashington. \ ulkesi) le,Kuzey \me- rika ilaç endustrisinin çıkaıianna u>- gun bir kurala varma çabaian içinde- dir_ Başkan Clınton, sadece VVashing- ton'ın dış politikası bakımından,' A" ül- kesi> le olan. bu arada gittikçe önem ta- şı> an ilişkileri değil, a> nca patent konı- ma sorununu da miras olarak karşısın- da bulmuştur. A ülkesi şu sırada (vöre- nin) M ulkesi >anında ÂBD'nin en gü- \enilir partoneri durumundadır. \n- cak \BD Başkanı. patent sorununda kendi ulkesinın ilaç endustrisinin ağır baskılan altındadır. Fakat \in«? de A' ulkesinde Beyaz Saraj'ın çift ra>lı ha- reket zorunluluğu goruşu >a>gındır: A nayasa değışıklığı, 12 E\lul asken rejımı ar- lıklanndan annmanın ılk koşulu olduğunda, pohtık ortamda uzlaş- magorunuyor vınede bırturluçıkanlamıyor Buaçmazsure- dursun, ıvedı çıkanlması gereken yasa- lar sıralanırken. bakıyorsunuz arava bır de patent yasası sokuşturulmuş Vese\- gılı polıtıkacı "Bu yasayı da çıkaraca- ğız, çiinkü o da düşıince ozgıirluğu ile U0İi"dı>or Bu laf kalabalıgını aralar- sanız altından. duşunce ozgurkığu ıle uzakyakın ılgısı olmayan, kımı yuksek sanayı ulkesinın, doğurgan ulkelerın belırlı urun pazarlannda tekel kurma çabalannı bulursunuz, o ulkelenn dışa- nda pazar "fetitetme'" ve ıçende belır- lı sanayı dallannın korunması ıçın ya- rattıklan bır başka araçla karşılaşırsı- nız Tıpkı bızım tekstıl dışsatımcılan- nın karşılanna çıkardıklan sonu gel- mez antı-dampıng cezalan > a da -teks- tıl dışsatımcısı hemen butun azgelış- mış ulkelere- IMF kredı \e destek ko- şulu olarak dıkte ettıklen "gondllıi'dı^- satım kısıtlama anlaşmaları turunden yenı bır araç' Batılının ınsaflı ekono- mıstı de patent kapsamını genışletme- nın, "fair"(durust)olmayan turden bır pazar "fethetme" aracı anlamına geldı- ğı gerçeğını teslımden çekınmez "Pa- tent yoluyla buluşlaruı \e öteki maddi olmayan haklann konınmalannı sağla- mak, doletçe garantiye bağlanmış bir tekel kurmay la eşit sonuçlan \erir \e li- beral pazar ekonomisi görüşune rama- men ters düşer" I1) Şımdı de ılaç pazannda tekel kurma konusunda -hele Turkıye ılışkılen açı- Önce politik zorunluluklar göz önüne alınmaİL ote yandan oynanan oyunun çok derin ekonomik çıkarlarla ilişkisi kurulmalı. \>nı açmaz. \ ulkesi hüku- meti için de geçertidir. Clinton bugune dek \ ulkesi başkanı M'yeo\guleryağ- dırmak, ona ekonomik \ e politik destek \ermek için hiçbir fırsatı kaçırmamış- tır.' M' de bu tutumun bedelim, patent koruma \asa hazırtıkJanna ciddi birhız kazandırarakodemekistiyordu.Nevar ki aylardır bu kez de pariamento ayak siirüdu. Şimdi Clinton sert tonlardan çalmaya başladı. Buy ükelçisine, <\ ulke- sinin patent koruma yasasını çıkarma- yı mutlaka hızlandırması gerektiğini söyletti. \Vashington buyükelçisi de yıl sonuna dek ya bu yasa çıkar ya da iki hükümet arasındaki anlaşmazlık bu- yiir, vurgulamasını yaptı. Aksi halde bu y ılın temmuzundan itibaren A ülkesine karşı ekonomik yaptınmlara geçıleceği tehdidinde bulundu. 'A' ulkesi açısından sorun acıklıdır: ' M hukumetinin bugune kadar uy gu- ladığı istikrar programı -aksi yöndeki her tuıiu vaatlere karşın- her an krize yatkın ozellik taşıyor. İstikrar progra- mının sonuçlaru kamu sağlık gideıieri- ne ciddi zararlar \erdi. İlaçlar ateş pa- hasıdır ve insanların çogunluğu bunla- n alacak guçten yoksundur. buna bağ- lı bütün sonuçlann riskini goze de alsa- lar. Aynca. aslında yokluk içindeki emeklilereilacıucuzfiyatlaıiayadapa- rasız olarak verme durumundaki dev- let sağlık bakımı gorev leri açısından da yaşam çok pahalıdır. Bunun dışında soz konusu olan sadece; kapsamlı bir pa- tent korumasından korkan ve yabancı üreticinin kendilerini pazardan sıirece- ği kuşkusunu taşıyan ilaç endustrinin çı- karlan değil: eczacılar ve tabip odalan da ilaç fiyatlannın katlanacağı ve sağ- lık bakım sorununun bu yuzden daha da içinden çıkılmaz halegeteceği yolun- daki uy anlannını eksiketmiyorlar." (2) Haberdekı "A" ulkesi. Arjantın ve ABD Başkanf na. yakın dostluk bag- lantılan olan lıden "M" de Menem'dır Sız de rahatça onerebılırsınız kı Ar- jantın'ın adı yennepekâlâ Türkıye nın. -belkı Hındistan"ın, Brezılya'nın- adı da konulabılır Bunun ıçın. ılacı patent kapsamına alma. bu anlamda pazarla- n "fethedilecek". genışleme potansı- vellı ulkelere kurulmuşbırtuzak' Bu- nu "multi"*le$tırmek ıçın. ABD ve bu- yuk sanayı ulkelen, GATT'ın Urugu- ay lıberalleştırme turunda büyuk bır kavga verdıler Hındıstan ve Brezılya gıbı ulkelenn sonuçsuz dayatmalanna karşın (ve bır som Bızım delegasyon acaba ne yaptı'7 ) -uygulaması yılları bulacak da olsa- ılacı da genış oranda patent kapsamına almayı başardılar, hem de -ılerıde IMF'den ıstenecek her desteğmGATTdeğışıklığınınonay ko- şuluna bağlandığı baskısı yoluyla- bır dızı azgelı^mış ulkeye de kabul ettıre- rek1 Istedığınız kadar ABD Başkam'na kışısel sevgınız, takdınnız oKun. bılı- nen odur kı. "sayın başkan" da seçım kampanyasının fınansmanında katkı- lannı esırgemeyen ABD ılaç lobısının ağır baskıları altındadır ve tabıı her borç gıbı bunun da odenmesı gereke- cektır Başkanın. ozellikle potansıyel gör- duğu. doğurganlığı yuksek toplumlann ılaç pazarlarını. ulkesinın ılaç endüst- nsının kumandasına sokmak ıstemesı, gorulduğu gıbı nedensız değil Onun ıçın de sevımlı polıtıkacımızın. ıvedı çıkanlacakyasalararasına patent yasa- sını katması da boşuna değil'Sonra baskı sadece ABD'den de gelmıyor Ortalama yıllık ılaç dışsatımı 10 mıl- yar dolar dolayındakı Avrupa Bırlığı de son gumruk bırlıgı gorüşmelennde aynı doğrultuda baskılar denedı Oysa patent hukuku gıbı konular. gumruk bırlığı tamamlanır da "tek pazar"a. "ekonomik birHge" (başka deyışle tam uyelığe) geçış aşaması ele alınırken. ancak masaya konulacak konulardır Daha tam uyelığın tanhı bıle telafFuz edılmeden. konuya boylesıne ağırlık tanımanın Turk tuketıcısıne hıçbır ya- ran yoktur Burada bır noktaya daha açıklık ge- tırmekgerekıyor Turkıye"de ılaç sana- yıcısınıntuzukurudur Konumuz yer- lı ılaç endustnsının korunması değil' Sorun. tuketıcıyı gelınn daha da duşe- ceğı. hele ılenkı yaşlarda tuketımı yo- ğunlaşacak bır urunun agır malıyetın- den kurtarmak. emeklı kıtle ve bakıma muhtaç nufus yonünden ılaç malıyetı- nın "fiıze'"leşmesının önlenmesı ya da onun fınansman yukunu ustlenen dev- let kasasının, kaldıramayacağı yukler- den sakınılması sorunudur Yerlı sana- yı ya da yerlı ılaç satıcısı, patentleşme- nın neden olacağı ağırek faturayı elını surmeden tuketıcıye aktaracaktır Niçin bu telaş! Patent yasası kapsamını genışletme- nın, Turkıye açısından hıçbır ekono- mik gerekçesı yoktur Bu, zengın sana- yı ulkelerıne, dunya ılaç tekellenne su- nulmuş genış kapsamlı bır odun anla- mını taşır Elbet odunun de venlebıleceğı du- rumlar vardır Fakat dıploması. alınan, \ en len odunlenn kapsam ve buyukluk- len bakımından da denge arar Nedır bu telaş1 Hangı buluşumuzu korumaya koşuyorsunuz sorusu gelı- yor akla"7 1992"nın patent başvurulan, ABD'de yaklaşık 100 000 ve Avrupa Bırlıgı ulkelennde de 100 OOO'Usade- ce Aİmanya'da 1993 "te 45 38O'ı) bulu- yordu (Japonya'da350 000 Ancak Ja- pon sıstemı var olan patent değışık- lıklerıne bıle ayrı numara venyor1 ) Turkıye'de (Con Ahmet'ın devndaım makınesı dahıl) yıllık yerlı patent baş- vuru sayısı 200'lerdolayındadır Bugune kadarkı ıç ve dış etkıleme çabalarına dayatması takdır edılmesı gereken Buyuk Mıllet Mechsı'nden yasanın bu bıçımıyle çıkamayacağına gü\enmek gerekır Patent yasasıyla ıl- gılı baskıya karşı, son aşamada venle- cek yanıt net olabılır Ilaç hanç, yasa tamam' Boylesı bırsonuç "Güç de olsa görü- yorsunuz yasayı çıkardık" dıyebilme durumuna gelecek pohtıkacıyı da ra- hatlamaya yetecektır (1) Gerster, Rıchard. Spaltung und Paralellen z\Mschen Nord un Sud-Ent- vvıcklungspolıtık an der Schvvelle zum 21 Jahrhundert (2) Neue Zurcher Zeıtung, Patentsc- hutz-Zwıst, Kasım 1994 ARADA BIR DURSUN AKÇAM Zuhurat Ramazan ayı, dın tıcaretının de altın ayıdır Iftar sofra- lan tum gorkemı ıle surer. Dıpte koşede kalmış mılletve- kıllen dın adına kukrer, her bın bır yandan, kımı çıplak ya- yınlan, kımı daha sudan şeylerı tutamak yaparak. llahıya- tın ılahı profesorlen boy gostenrler peş peşe ekranlarda, 'dını ve ahlakı sohbetler' ardı ardına Seks satan, yalan ^ t a n gazeteler, seccade, tespıh satar Kuran-ı Kenm'den başlayan turiu, çeşıtlı dınsel yayınlar!. Şerıatçıst, muftu- S^jj.j^amif cer hocası ıle kıran kırana 1 Sanırsın dın elden gıni gıder, mücahıtler cıhat ıçınde! Yıl on ıkı ay dın tıcarefıyle 'ıştıgal eden cendeler', bu 'manzarayı umumıye'karşısındaofkelı, tedırgın 'Zaman' şenatçılanndan bır muhterem, dayanamıyor, sonunda ağ- zının payını venyor, kazançlarına çomak sokan kapkaççı bır kısım cerıdenın "On bır ay gâvursunuz, bır ay Muslu- man, on bır ay şerıata karşı çıkıyorsunuz, bır ay şenatçı oluyorsunuz "(1) Adam haklı Ancak kuçuk bırduzeltme gereklı Onların yılda bır ay da olsa Musluman oldukları soylenemez, hele şenata doğrudan karşı çıktıklan hıç soy- lenemez Değılse zamane şenatçılan pıtrak gıbı bu denlı çogalabılırler mıydı'? Burada onemlı olan ıkıyuzluluğun, ya- nı bır ahlaksızlık orneğının vurgulanmış olmasıdır Dın esnafı ıçınde en tehlıkelı, en zararlı olanı kuşkusuz polıtıka esnafıdır, ozelhkle de sıyasal ıktıdarda oteden be- n soz sahıbı 'muraı' polıtıkacılar! Ötekj esnaf bunların ha- zırladığı ortamda uremış, boy vermıştır Dın, Tann ıle kul arasında ozel bır bağ Dın adına, Tann adına değnekçılık görevı kımseye venlmemıştır O da kalmış kı bu çığırtkan- ların buyuk çogunluğu ne 'Islamın şartı'ru bılır ne de gun- de beş vakrt namazın rekatını, farzını, sunnetını, vacıbı- nı!. Özel yaşamlannda doğal kı başları secdeye grtmez Toplu namazlarda cemaate bakarak eğılıp kalkariar, dua okur gıbı yalancıktan dudaklannı kıpırdatarak zevahın kur- tarmaya çalışırlar Oruç tutmasalar da ıftar sofralannda boy gostenrler Bır ellerınde ıçkı kadehı vardır, oburunde zemzem suyu 1 Hepsı de Atatürk ılke ve ınkılaplanna' candan bağlıdır, aynı zamanda tarıkat şeyhlenne, şenat- çı cumle Islam fraksıyonlanna1 Bu 'muraı' polıtıkacı tıpı, 50 yıl oncesınden Demokrat Partı ıle zuhur ettı, bugune geldı, daha da yuzsuzleşerek guçlenerek Ataturk devnmlerının canına okuyan bunlar, şerıatı 'şahbender' ederler de Laık okulların, çağdaş unıversıtelenn karşısında teokratık eğıtım kurumlarını ya- şama geçıren Erbakan Hoca ya da onun yandaşlan şe- natçı gruplar değil, Koy Enstıtulen'nı yıkarak yenne ımam- hatıp medreselennı kuranlar da Aydınlığı karartan her ko- tuluk bunların elıyle yapılmıştır Bugun adı 'Mıllı Eğıtım' olan gayn mıllı eğıtımın bır aya- ğı pozıtıf bılımde, oburu çol fanatızmınde1 Şımdı de bu ıkı ayağı, yanı hurafeyı, fanatızmı bılımle ıç ıçe Kuran kursla- nnda kurumlaştırmaya çalışıyorfar Bırınde yağmuru me- lekler yağdıracak, oburunde 'atmosferde oluşan fızıksel bır doğa olayı' denılecek Çocuk hangısıne ınansın'' Ye- nne gore bınne, yenne gore otekıne! "Mal, sahıbıne ben- zer" demışler1 Bugun şenatın gorunmeyen ıktıdan var Turkıye'de La- ık okullar, dınselleştınldı nıcedır. Unıversıteler, medreseye dönüşme yolunda. Kuran kurslan, ımam-hatıp medrese- lerı, Islam enstıtulerı, ılahıyat fakuiteten, adım başı camı- lerı, mescıtlerıyle Refah'ın ıstedığı şenat kurumlan hazır uç aşagt beş yukarı Kala kala bır Ataturk kalmıştı, onu da benzettıler Erbakan Hoca 'pursunır' ıçınde, "Ataturksağ olsaydı, Refah'a gelırdı" dıyor Yanı 70 yıl once ortadan kaldırdığı hılafetı yenıden hortlatmaya çalışanlann partı- sıne gırecektı. Ataturk, kadını peçeye sokan, bılıme-sa- nata küfreden şenatçıların partısıne oyle mû Bunun adı- na da 'rıya' derler, tıpkı 'ummetçı goruş'un 'Mıllı Goruş'le, 'şenat düzenı'rnn 'adıl duzen'\e kamufle edılmesı gıbı! Evet, Ataturk sağ olsaydı ne Erbakan Hoca olurdu ne de onun partısı' Ve de hıçbtr zuhurat yaşayamazdı onun ık- lımınde1 Tum bunlan gordukçe, yaşadıkça, Ataturk'un boşluğu- nu daha bır canevınden duyanlardanım! (1) Hıkmet Çetınkaya, Cumhunyet, 1 Şubat 1995 Uygarlıktan nasipsiz şeriatçı!.. Kadını kötülük ka>nağı olarak gören. yanı erkeğın baştan çıkıp ahlaksızhğa yönelmesıne vesıle yaratır bır şeytan şeklınde kabul eden düşünüş, bugün artık sadece bızım gıbı gerı kalmış toplumlarda taraftar bulur Prof. Dr. İLHAN ARSEL TURYAP EMLAK BİLGİ BANKASt Tlf (242)248 49 95-242 48 12 Fax (242)242 37 33 ANTALYA Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Td: 554 08 04 G eçen yıl kendısını "Vüce Meclis" dıye tanımlayan bır kuruluşun. sırf mılletvekıl- lennden bazılannın gozlen, bayan gorev lılenn yırtmaç- larına ya da makyajlanna kayıyor dıye. eteklenn boyunu dız kapağı- nın altma uzatıcı. yırtmacı kaldmcı. saçla- nn v e maky ajlann gostenşlı olmasını y asak- lay ıcı karar alması. kuşkusuz kı esef vencı- dır Ancak ne var kı gencı bır partının ıste- ğıne dayalı olmak bakımından boy le bır ka- rar şaşırtıcı değil. normaldır, çunku bu efen- dılerşenatçıdırlar Iktıdara gelecek olurlar- sa kadını kara çarşafa sarmaktan tutunuz da tum yaşantılanmızı Iran ya da Suudı Ara- bıstan orneğıne donuştureceklennden hıç- bınnızın kuşkusu olmasın Belkı çoğumuz bılmeyız. fakat durum şu kı şenatçı zıhnıyete gore erkek. "cinsellik" (seks) konusunda son derece zay ıf ve bu ne- denle nefsını yenemeyen bır yaratıktır Ka- dın ıse erkeğın aklını başından alabılecek kadar tehlıkelı bır şeytandır Bunun boyle olduğunu anlatmak maksadıyla şenatçılar şu hadıs hukmunu tekrarlamaktan bıkmaz- lar "Kadınlarinsanın karsısına şeytan gibi çıkarlar_."(Câbir'ın nvayetı ıçınbkz Imam Gazali,lhyâu 'Ulumı'd-Dın. Bedır Yayınla- n,CıltII. sh 78) Boyle olduğu ıçındır kı bu "zavalh* er- keğı. bu çok "tehlikeli"' şey tana (') karşı ko- rumak gerekır. çunku erkek. kendı aklı ve zekâsı ve ıradesıyle bu ışı yapmaya mukte- dırdeğıldır' O kadardeğıldırkı kadınlabaş başa kalmak bır yana. fakat onu şurda bur- da. orneğın sokakta gorduğu hallerde dahı baştan çıkmaya hazırdır işte erkek baştan çıkmasın dıye şenatçı- lar. kadını çuvala sokarcasına ortmek ya da eve kapamak ya da erkeklerle konuşturma- mak (konuşacak olursa. erkeğı baştan çı- karmayacak şekılde sesını ayarlatmak) ça- basındadırlar. şenatın bu konudakı hukum- lennı harfıyen uygulamaya çalışırlar Bu- nun boyle olduğunu anlamak ıçın ınsanla- GALERI • ATÖLY nmıza bellettıklen şenat venlenne goz at- mak yeterlıdır Bunlardan bırkaçını belırt- mek uzere. once >u hukmu beraberce oku- yalım "Kadınlar insanın karsısına şeytan gibi çıkarlar. Bir kadını gorup heves ettiği- niz vakit, hemen kendi ailenize müracaat edin.** Bu hukmu pekıştırmek ıçın de şu or- neğı venrler "Resûl'i Ekrem (sokakta) bir kadın gördu ve hemen hanımı Zeyneb'in odasına giderek onunla hahet oldu." (Câ- bır'ın rıvayetı ıçın bkz Imam Gazalı. age. Cıltll, sh 78) Yanı bız erkekler, sokakta yuruyen bır ka- dını gorüp de heveslendığımız an hemen eve donup eşımızle cınsel ılışkıde bulun- malıyızkıazgınlıktankurtulabılelımveka- dınlara sarkıntılık etmekten kaçınabılelım 1 Ote yandan. yıne şenatçı zıhnıyete gore erkek sadece kadını gormekle baştan çık- maz, bırde onun sesını duymakla azgınla- şır, hele bu ses "işveli" (hoş edalı) olursa. azgınlığının sının yoktur Çünku efendım "Kadın sesinde cinsel bir içerik vardır" ve "Kadın sesi erkekler tarafından cinsellikle yorumlanabilir" (Bu alıntı ıçın A.R. Demir- can adındakı bır dın adamının tslâm'a Go- re Cinsel Hayat adlı kıtabına bakınız Ist 1986. Cıltll.'sh 90-95) Bundan dolayıdır kı erkeklerle konuşan kadınlann, erkeklerı baştan çıkarmayacak bır ses tonu ıle konuş- malan gerekır Bunu sağlamak uzere şen- atçılar. kadınlann "işveli" bır sesle ("hoş bir eda" ıle) konuşmalannı yasaklayan şu âvetı uygulamak ısterler "EğerAllah'mya- salanna gereğince bağlı kalmak isriyorsa- nız, yabancı erkeklerle konuşurken hoş bir eda ile konuşmaym. Voksa kalbinde (cinsel) hastalık bulunan kimse (cinsellik) ümidine kapılır..."(K 33Ahzâb32) TBMM'deyırt- maç kaldırma karannın alınmasına onayak olan şeratçı partılenn. bu âyetten esınlenıp bu kez. bayan gorevlılenn "işveli" bır sesle konuşmalannı yasaklavıcı karar almalan \e boylece bıraz daha huzura kav uşmalan bek- lenır Erkeğın "şehvetgâilesi" konusundakı sa- bırsızlığına ve "iradezayrflığına" çozum ge- tıren başka bır şenat hukmu oruçlu durum- larla ılgılı olarak şoyledır "Oruç tuttuğu- nuz günlerin gecesi kadınlannıza yaklaşma- nız, size helâl kıbndr. Hanı sankı ramazan- da cinsel ılışkıde bulunmaktan kaçınmak ya da 24 saatlık kısa bır sure ıçın dahı olsa şehevî ıhtıyacı bekletmek. erkekler ıçın çok güç bır şeymış de bunu ancak Tann buyru- ğuna dayalı bır gerekçe ıle sağlamak gere- kırmış gıbı. dın adamı yukandakı sozlen " Allah bildi ki nefsinizi yenemeyecek. sabre- demeyecek bir iştir işleyeceksiniz" (K. 2 Ba- kara 187) şeklındekı şenat hukmune bağlar Bu orneklen çoğaltmak mumkun Fakat anlatmak ıstedığımşudurkıkadının her hu- susta olduğu gıbı gıyım-kuşam ve suslen- me vs bakımlardan da kışısel ozgurluğu- nu kısıtlama kurnazlığı. uygarlıktan bırtur- lu nasıbını alamayan şerıatçının başlıca ozellıklennden bındır Şenatçı zıhnıyet. her ne kadar erkeğı "üstün" ("sey^id") ve ka- dını "aşağT ("tâbi") durumda kılmak ıçın "Kadın aklen ve dînen dûn'dur" gıbı kur- naz formüllerbulursada aslında (daha doğ- rusu farkında olmadan) erkeğı zayıf ırade- lı, acız ve zavallı bır yaratık olarak kabul eder Kadının "fesad" v e "fitne" kaynağı oldu- ğu yalanlanna sanlması ve erkeğı onun bu yonlennın kurbanı olarak takdım etmesı bundandır Vaktıyle bu konuda şunlan yaz- mıştım Kadını kotuluk kaynağı olarak go- ren. yanı erkeğın baştan çıkıp ahlaksızhğa yönelmesıne vesıle yaratır bır şeytan şeklın- de kabul eden duşunüş, bugun artık sadece bızım gıbı gerı kalmış toplumlarda taraftar bulur Bu tutum çağcıl duzey ın ınsanına go- re ılkel bır tutumdur, ayrıca da erkeğı hay- van kertesıne ındıren bır davTanışın ıfade- sıdır Çunkü erkek ıradece ne kadar zayıf \e kendını denetlemekten ne kadar yoksun bır yaratık olmalıdırkı kadını çarşafsız. başor- tusuz ya da yırtmaçlı. kısa kollu. kısa etek- lı gordüğu an "fitne ve fesad"a kapılsın ve ona saldırmaktan kendını alamasın Şayet erkek butun bunlan yapacak sevıyesızlıkten ve ılkellıkten kendını kurtaracak olgunluğa kavuşamazgorulüyorve kadını çuvala sok- madıkça ahlakılığe yonelemez dıye duşunu- luyor ıse bu. her şeyden once ınsanı "akıT denen "nimet" ıle yaratmada ısrar eden "güç"e karşı en buyuk hakaret olur PENCERE 293 89 78 (3HAT) BAŞAK SIGORTA SANAT GALERİSİ MUSTAFA HORASAN RESİM SERGİSÎ 7-22Martl995 Şetut Adem Yavuz Sok 12 Kızılay/ANKARA Başak Sıgorta Sanat Galensı, Başak Sıgorta'nın bır kultur hızmetıdır ŞEYMA REISOGLU NALÇAD u z e n l e m e "Muhabbetname" 9-31 Mart '95 *4* URART m SANAT GALERİLERİ Abdı lpekçı Cad No- 18 Nışanlaşı Tel - 241 21 83 GALERİ MATYAHI \\ 1 ı *i ılm ın Cıiırun<-\ t ukkn Kul Nur.il Hirtk n Kulıı (ıonırn.\ Ncitr cvıurk Karma Resim ve Keçe Sergisi 1 7 Şabat 13 »tart 99 Isnklâl Cad Sahaselım Ç.kmazı Kısmet Han Kat 1 Beyofilu Tei 244 15 91 YAŞAR TEZEL "İmajlar/Mesajlar" Resım Sergısı 1 Mart -18 Mart '95 Beyoglu Beledıyesı Sanal Galerisi Istıklal Cad No 437 Tunel Tel 249 26 10 NEDRET SEKBANDESEN-RESIM 8 Mart-8 Nisan '95 Galeri Lebriz EvtamCad Açıkhava Apt No l6/2Nışantay2402282 SERVER DEMIRTAŞ4 Şubat 20 Mart 95 GALERİ B Huaev Gerede Cad FrmSok No 2 1Teşv*ıye ıs» Tel 0t212)22 7 03 63 Paar fljarte* hanç heryun 1100-19 00 » r » tçMn Nehar Tiiblek insan ne zaman çızmeye başladı? Mağara duvarları resmın yaşını belıriıyor. İnsan, ınsanlaşmaya başladığı gunden bu yana, bıkma- dan resım çızıyor. Ya kankatur? llgınç bır gerçek' İnsan, kankatüru ıcat etmek ıçın 'Ay- dınlanma Çağı'ru beklemış. Kankatur sözcuğu ılk kez 17'ıncı yuzyılın sonuna doğ- ru duyuluyor; 18'ıncı yüzyıl hem "Aydınlanma Çağt"6\r, hem de kankatur çağı... • Türkıye kankaturu keşfetmedı, Batı'dan aldı; 1870'ler- den bu yana kankaturle tanışıyoruz. Namık Kemal'ın ya daZiya Paşa'nın etkılerını duyurduğu Osmanlı'da 'Dıyo- jen' mızah dergısını atlayıp geçmek olanağı var mı? 20' ncı yuzyılın başında Cem ımzası karıkature damgayı bas- tı " 1923 Aydınlanma Devnmı" karıkatur sanatında urun- lennı vennce dunya olçeğınde yerımızı aldık. Pekı, kankatur nıçın Aydınlanma Devnmı'nı bekledı? Kankatur ınancın yarattığı 'kul'un değil, aklın oluştur- duğu 'bırey'm sanatıdır Kul bıreyleşmezse, aklını kulla- nabılecek duzeye enşmezse, gulunecek şeylere guleme- yen bır zavallıdan başka nedır kı!.. 'Eleştırel akıl' devreye gırmeden kankatur seyırcısını bulamazdı • Nehar Tublek 1940'lı yıllardan başlayarak bugune de- ğın çızerlığını surduren bır kankatur sanatçımızdı, bır yu- rek vurgunuyta aramızdan aynldı. Istanbul efendısıydı. Daha ılk yıllarda, çızgılerı, kendı bıçemı ıçınde kışıliğinı bulmuştu Alabıldığıne sevımlı, hoşgorulu, guleç, nazık, dengelı bır dosttu Nehar. Doğma buyume Beşıktaşlıydı. Beşıktaş'ın sokağı, caddesı, dukkânı, meydanı Nehar'ın evı gıbıydı, konuşurken, ışın ıçıne Beşıktaş'ı katmadan edemezdı, her şeye mızahın sevımlı penceresınden bak- tığı ıçın, Nehar'ın ıç dunyasına kapıdan değil pencereden gırmek zorunluydu Ama hırsızlama bır gınş değıldı bu!.. Nehar'ın ıç dunyasında, aynm gozetmeden dostlannı buyuredeceğı rahat koltuklar, yumuşakdıvanlar, yermın- deüen bulunurdu, Tublek bıraz sonra gonlunde konuk et- tığı kışıye belkı mıs kokulu bır alaturka kahve ya da eskı Istanbul evlennde geçerlı olduğu gıbı sakız reçelı sunar- dı Gumuş kaşıkla reçelden bırtadımlık alıp, kaşığı beyaz ortulu tepsıde knstal bardakla getınlmış suya bırakmak gerekırdı, soyieşı uzadıkça, bırlıkte yaşanan dunya dost soluklarıyla ısınırdı Nehar, tannan sesıyle hecelerın ustu- ne, istanbul'un eskı kaldınmlarındakı taşlann üstune ba- sar gıbı basarak, tane tane konuşurdu Incelıklı bır Istanbul efendısının karıkatur çızgılennde yaramaz bır çocuk gıbı hırçınlaşması, Nehar'ın kışılığının otekı yanını vurgular Bu guzel çocuk, sırası geldığınde halka ıllallah dedırten kışının kuyruğunateneke bağlama- sını bılırdı. Nehar Tublek, 20'ncı yuzyılın ılk yansından 21 'ıncı yuz- yılın eşığıne değın yanm yuzyılı aşkın bır sure çızdı, ulus- lararası yarışmalarda oduller kazandı, ancak bu seruve- nın ozetını kıtaplaştıracak bır yapıt yok elımızde.. Olumunden sonra bu ışı ustlenenler belkı çıkar, Nehar'ı kankatur sanatımızdakı gerçek yenne oturtmak ıçın ça- lışmalar yapılır. Nehar 'gündüz' demektır. r.\-nr,,-ı •> > r . Nehar Tublek, gundüzden geceye kaydı; oylesıne gü- zel ınsandı kı goçtuğu yen aydınlatır dıye duşunuyorum. DOĞRU ÖLÇÜ, DOGRU FİYAT, DOĞRU HİZMET arkadaş halıcılık ve Tel: (0212) 260 62 19 - 227 40 09 Fax:(0212)26132 78 Tasarruf Sahiplerine Duyuru INTERBANK A.Ş. Dördüncü Yatınm Fonu İçtûzûk Değişikliği Interbank A.Ş Dördündj Yatınm Fonu Içtûzüğû'nûn 3 maddes Sermaye Pıyasası Kurulu'ndan alınan 14 02 1995 tanh ve OFD/326 sayılı ızın doğrultusunda değıştırılmış olup, sözkonusu ıçtüzük değışıklığı 27 02 1995 tanhınde ttcaret sıalıne tesal 02 03 1995 tarıh ve 3737 sayılı T Ticaret Sıalı Gazetesı'nde ılan edılmıştır İçtûzûk değıştklığıyle bırlıkte. a) Fon"un başlangıç tutan 20 rmlvar TL'den 150 mılyar TLye b) Pay sayısı 2 mılyondan 15 mılyona çıkanlmıştır ACI BtR KAYIP Gerçek devrimci yiğit insan KEMAL ATABİLEN'imiz onurlu yaşamını 3.3.1995 günü Datça'da noktaladı. . Bütün dostlannın başı sağolsun. AtLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle