Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 MART 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE. OKTAYEKİNCt
Fatih Belediyesi'nden 'adına ve tarihine yakışır' girişim:
•İstanbul'un
tarihsel kimliğine
'hoşgörü kenti'
olma özelliğini
kazandırmasına
rağmen, yıllardır
ilgisizliğin ve
bakımsızlığın
girdabına terk
edilen Zeyrek
semti, Fatih
Belediyesi'nin
başlattığı
kampanya ile
yeniden yaşama
kavuşabilmenin
belki de 'son
umudu'nu
yaşıyor.
Fatih Belediyesi'nin Zey-
reksemtini kurtarma projesi,
bu tür gözden çıkartılmış tari-
Tarihk kucak kucağa böyüyen bu yoksul Roman çocuklar, oynadıklan alanın tstanbuldaki tarihten sâzülerek gden hoşgörü ge- hi yapılar için belki de "son
leneğinin merkezi oJduğunu' eibette id bilmiyoriar- (Fotoğraflar: OKTAY EKÎNCt) şans" olarak göriinüyor_
Türkiye 1995'in 'Hoşgörü Yı-
lı' ilan edilmesini Birleşmiş Mil-
letler'e kabul ettirmiş olmanın
haklı gururunu yaşarken kendi
tarihindeki -yine hoşgörü konu-
sunda- insanlığa ömek olacak
geleneklerinin simgesi konu-
mundaki kültür değerierine kar-
ii ne yazık ki aynı duyarlılığı
gösteremiyor.
Bunlar arasında, özellikle
'forklı dinlere karşı' saygıya da-
yanan bir uygarlığın belki de en
insancıl öyküsüne tanıklık eden,
Istanbul'un Zeyrek semtindeki
Pantokrator Kiiisesi-Camisi, yıl-
lardır bakımsızlığın ve ilgisizli-
ğin yıpratıcı yalnızlığını yaşı-
yor. Çevresini kuşatan ve bu
görkemli Bizans yapısıyla bir-
likte dünyada eşine rastlanma-
yacak zenginlikte bir 'kültürel
kutaktaşmayT sergileyen Os-
manlı sı\ıl mimarisinin örneğı
tarihi Istanbul evleri ise aynı il-
gisizliğin pençesi altında yıkı-
lıp yok olmak üzereler.
Bitimin ve kültürün
ilkyuvası
Istanbul 'un 2600 yılfık tarihi-
ni içeren 'Suriçi' bölgesindeki
en eski semtlerden birisi olan
Zeyrek. bu ilginc ismini Fatih
Surtan Mehmet'in bilge hocala-
n arasındaki MollaZeyrek Efen-
di'den alıyor. Fetihten sonra ca-
mı haline getirilen kilisenin de
'Zeyrek Camisi' olarak anılma-
sı aynı kışınin çabalanyla ger-
çekleşen bir 'bilim vekûhûrhiz-
meti'nın ürünü.
Molla ZeyTek Efendi, Fatih'in
isteği üzerine fstanbul'daki ilk
'Osmanlı medresesini", Pantok-
rator Kilisesı'nin manastınnı
oluşturan büyük külliyenin taş
odalarında kurmuş ve öğrenime
açmış, Bugünkü Istanbul Üni-
versitesi'nin başlangıcı kabul
edilen bu ilk medrese, Fatih Ca-
misi'nın külliyesindeki görkem-
eyrek Kültür Proiesi
Zeyrek'teki Pantokrator Kilisesi, Ayasofya'dan sonra en büyük 2. bina oiarak Bizans'tan kaian en önemü yapıtiardan biri.
li medrese binalan inşa edildik-
ten sonra oraya taşınmış.
Pantokrator. Rumcada Tann
için kullanılan ve 'her şeye ka-
dir' anlamına gelen bir kelime.
Ayasofya'dan sonra hâlâ ayakta
duran, Bizans'aait Istanbul'da-
ki en büyük ikinci dini yapı olan
Pantokrator Kilisesi, 1125yılın-
da II. Jan Komnen'in eşi 'İmpa-
ratoriçe trini' tarafından yaptı-
nlan yan yana üç kilisenin daha
sonra birleştirilmesiyle ortaya
çıkmış ve manastır kısmı dışın-
da, ana binasının temel miman
formu bozulmadan bugünlere
dek gelmiş.
Pantokrator'un 'hoşgörü kü\-
türümüz" açısından taşıdığı ta-
rihsel önemi ise sadece Zeyrek
Camisi olarak 5.5 asırdırkorun-
masından kaynaklanmıyor. Fa-
tih, Istanbul'u aldığında, bu gör-
kemli kiliseyi ve küllıyesini yö-
ncten rahip CennadiosScholari-
os'a ilk Rum Ortodoks Patriği
olma onurunu veriyor.
Bizans'ın son dönemlerinde
ımparatora muhalefet eden ve
"Ayasofya'da, kardinal sorpuşu
görmektense Osmanlı sanğını
görmek yeğdir" sözünü söyle-
diği için yine Pantokrator Ma-
nastın'nda zindana atılan Yena-
dius adlı patriğin de taraftaria-
rından olan Gennadios. lstan-
bul'da Fatih'le başlayan 'hoşgö-
rü döneminiıT de en etkili kişi-
lerinden biri oluyor.
'Hakkında en çok proje
ûretüen' semt
Murat Belge, Zeyrek semtini
anlatırken Pantokrator Kilise-
sinin bu 'ayncalıklı tanıklığuıı'
şöyle yorumluyor: "Bir fetih
olayına, yeni savaşa rağmen, ba-
nşçı bir geçtşin, geçmtşle gelecek
arasında kurulmuş manevi bir
köprünün simgesL."
Tarihi Zeyrek semti, Bizans ve
Osmanlı kültürlerinin karşılıklı
saygıya dayalı uygarlık bileşke-
sıni yakın yıllara dek önemü öl-
çüde koruyabilmişti. Kilise ca-
misi bugünkû gibi sefıl ve ba-
kımsız bir görünümde olmadığı
gibi 'eski lstanbul sokağı' deni-
lince akla ilk gelen örnekler de
Süleymaniye ile birlikte yine
Zeyrek'teydi. Çünkü bu semtte-
ki zarif, etkileyici ahşap evler ve
konaklar, kjvnm kjvnm uzanan
sokaklann her iki yanında he-
men hepsı de sağlam ve 'eski sa-
hipterryİe' birlikte eşsiz bir kent
kimliği yaratırlardı. O kadar ki
Zeyrek'in bu çekiciliği ve gü-
zelliği, Istanbul'daki mimarlık
okullannın 'üzerindeençokça-
lıştıklan' ve yine aynı çevreler-
ce hakkında en çok proje üreti-
len' semt olma özelliğini ona ka-
zandırdı.
Ne var ki onca plana ve onca
projeye rağmen, özellikle 80'li
yıllardan bu yana Istanbul'un
'en fazla ihmal edilmiş' semti de
yine Zeyrek. Her biri kendine
özgü sanat yapıtı niteliği taşıyan
tarihi konaklar arasında çökme
tehlikesi olmayan hemen yok gi-
bi. Çoğu ise ya artık 'metruk'
durumda ya da yıkılmaya ve
hatta 'sökülmeye' başlanmış bi-
le.
Bölgenin en karakteristik
kentsel mekâmnı oluşturan kili-
se camisi çevresindeki meydan-
lık alanJar ise 'yüksek düzeyde
yoksuHuk' görüntüleri ve kirli-
lik sergiliyor.
Bir tür 'çöküntü mahaDesi' nı-
teliğine dönüşen bu yüzlerce
yıllık kültür hazinesinin şimdi-
ki en 'duygulu' sakinleri de ta-
Amerikalı heykeltıraş Kiki Smith, sanatın kendisini eğittiğini belirtiyor:
Sanatnn benî yaraüyorKültür Servisi -Ncw Yorklu sanatçı Ki-
ki Smith. değişik sanat anlayışıyla tuhaf
ama baştan çıkancı birdünyanın kapılan-
m arahyor. Sanata yaklaşımının, bir şeyle-
n dile getırmek ya da algıladığı dünyayı
gözler önüne sermek olmadığını söyleyen
Smith, yaptıgı heykellenn, ona neye, nasıl
dikkat etmesi gerektığinı öğrettiğıni belir-
tiyor. Ingilız The Independent gazetesin-
de çıkan bir yazıda, "Ben sanat üretmiyo-
rum; tam tersi, sanabm beni varaayor" dı-
yen SmiuYin sanatı konu ediliyor.
Herhangi bır sanat yapıtı, Smith için ya-
şam durumlannı sorgulama ve çözümleroe
amacı taşıyor. "Sanat, benim yaşamımı
kurtan>x>r''dıyor Smith, "kendi sanahm
dahü, sanat bana bir şeyler öğretiyor."
Smith, punkakımının ilk dönemlerinde
çalışmaya başladı. Amerika'daki punkha-
reketi, Ingiltere'dekinin tersine, polıtıka-
dan çok. sanatla ilgilıydı.
Punk, Smith'in ikinci dogum yeri oldu.
Kendisini tiyatroda yetiştirdi. Örnek aldı-
ğı ilk yer. politik ve sanatsal yapı ve içe-
nkle. halkçı oyuniar sahneleyen. New York
kökenlı. ünlübırgrupolan BreadandPup-
pet Tiyatrosu'ydu. O zamanlar, New
York'taki sanat dünyası somut bir şekılde
özgürlükçüydü ve Vietnam karşıtı hare-
ket, köktenci eğilımlerin doğmasına yol
açmıştı. Sanatdünyasında, belîi ölçüde ku-
şaklara bağlı olarak galeri dünyasında yer-
leşmış sanatçılarta. orta sınıftan gelen ve
yoksulluk ıçınde yaşayan, galerilerde yer
alamamış genç sanatçılar arasında bır bö-
lünme gerçekleşti. Bu genç sanatçılann
birçoğu. sanat dünyasına sırtlannı döndü-
ler ve müzığe yöneldiler.
"Ben, azdı hippilerin arasından geliyo-
Sanatçı Kiki Smith,
değişik sanat
anlayışıyla tuhaf ama
baştan çıkancı bir
dünyanın kapılannı
arahyor. Sanata
yaklaşımının, bir
şeyleri dile getirmek
ya da algıladığı
dünyayı gözler önüne
sermek olmadığını
söylüyor.
rum" dıyor Smith. Eğer babası gerçekten
hippi hareketiyse, Smith'in annesi de
1970'lerdeki kadın sanan olmah. EvaHes-
se'in çalışmalan ve Lee Bontecou'nun bi-
limkurgusal plastık çiçek heykelleri,
Smith'in kendine örnek aldığı yapıtlar ol-
du. Yine de 1970'ler söresince Smith, fe-
mınist sanatçılardan uzak durdu; çünkü
yaptığı heykeller, politik doğnıluğa yer
vermeyışı ve cinselhğe duydugu ılgi yü-
zünden onlann. kendisine düşmanca dav-
ranacaklanndan korkuyordu.
Smith, "1970'terde.kadınlannkuBandı-
ğı sanat stratejileri. şimdi seniden günde-
me geiiyor. Özellikle tutkuyu yeniden cin*
selleştiren günümüzün iezbiyen sanatçıla-
n, bunlan kullanarak saJdırgan bir tavir-
la,tutkuyuortaya koyuyorUr" dıyor ve hâ-
lâ sanatı ve feminızmi tartışıyor: "Bazı
malzemelere karşı befli önyargılar var. Boo-
cuk gibi bazı süsleme malzemeleri 'kadın
sanatı' ayrunıv la sınuiandınlıyor. Sırurlan-
dınlan şey. güç kazanır. Stze karşı kuUant-
lan şeyi alıp. insanlann gözünün içine sok-
manu gerektiğine inanıyorum ben. Eski
punk gün/erimizde, hepimiz yaşamın ne
kadar zor oMuğunu bilirdik. Şimdi birçok
insan AIDS ve eroin yüzünden yaşammı
yitiriyor."
1988 yılında, Smıth'in kızkardeşi Bebe
öldü. 1988-93 yıllan arasındaki çalışma-
lannda, ömeğın "Blood Pborda, Smith,
kızkardeşinin ölümünden ve genel anlam-
da ölümden yola çıkarak çalışmalannı sür-
dürdü. Sanatının gereksüıimden doğduğu-
nu söyleyen Smith, bir sanat yapıtı ortaya
çıktığında, insanlann harekete geçebıle-
ceğini düşünüyor. Sanatın, politik gerçek
için örnek alınabileceğine, çünkü her za-
man politik olduğuna inanıyor.. 1993'ten
ben, Smith, öyküler için görsel karşılıklar
yaratıyor, politik gerçekleri oluşturan an-
İatılan. aniamlı hale getirmek ve kullan-
mak ıstıyor. Romancı KathyAcker. bu ko-
nuda "tnandıgımız şey bizi bicimlendirir.
Aynı zamanda, söyienceler ve flahlar, biz
onlan içselleştirdipmiz ve yeniden yarattj-
ğtrnu için canlıdıriar. Bu açıdan, Tann'yı
biz yaradnz" diyor.
Sanahnın çıkış noktasınm ne olduğu yo-
lundakı bir soruya. "Yapıtianmın yüzde
50'si gördüğüm diğer sanat yapıdaruıdan
ve düşierimden esinlenir" yanıtını veriyor
Smith: "Düşlerde, şey ler kendileri adına
varohır, kendilerinj temsileder. Dnşier ara-
abğıyia, ola>lar ilginçleşir. Düşierimdenyo-
la çıkarak yapbğım hey keller, beni cgitiyor.
Ruhsallık. soyut kaJdığı sürece. hiçbir ise
yaramaz. Ben, gerçek dene\ imlerte. kadm-
lann gerçekten ne yapöklanyla. bedenle-
rinin yaptıklanyla ügilcniyorum. Sanat
dünyası içinde \c dışında. insanlann kendi
deneyimlcrindcn yola çıkarak konuşmala-
rmı, poiitikaçıdan çokönemli buluyonun."
Sanatta ve başka afanlarda sıklıkla tem-
sil edilen kadın bedeninin, gerçek kadın-
ların gerçek deneyimleriyle hiçbir ilgisi
yok. Ama Smith'in ürettigı bedenler, aynı
zamanda, ilahlann ve gerçek kadınlann
bedenlen. "Havva da dnseliiği yüzünden
cezalandınlmıst].ama ben şimdi bunu kut-
luyorum"dıyor Smith ve eklıyor: "Ben
ayakta kalmayı başanbm.41 yaşındayım ve
ayakta kaimaktan daha çok şey yapmam
gerektiğine inanıyorum. Bu dünyanın dı-
şındaki bir bedenim ben ve dünyanın çev-
resinde koşturacağnn."
rihi kahntılara sığınan 'Roman-
lar' olsa gerek. Pantokrator'un
üzerinde yer aldığı platformun
hemen devamındaki yıkık taş
yapılan 'kampyerine'dönüştür-
müşler, Istanbul'u 'tarihle iç içe'
yaşıyorlar...
Yeni bir umut ışıgı
Hoşgörü kültürumuzün anıt-
sal semti olan Zeyrek. işte böy-
lesi bir hüzünlü çöküş dönemin-
deyken, Fatih Belediyesi'nin al-
dığı bazı kararlar, yeni bır umut
ışığımn doğmasına neden oldu.
fiçesinin ve beiedıyesinin
'adma yakışır' biryerel yönetim
hizmeti vermek ûzere kollan sı-
vayan Belediye Başkanı Sadet-
tin Tantan. Fatih'teki tarihsel
kent dokulannın kurtanlmasına
'Zeyrek'ten başlanacağı' sözü-
nü veriyor. Fatih Beledıyesi ile
Fatih İmarveÇevre Vakfl'nın iş-
birliğiyle yayımlanmaya başla-
nan aylık gazetenin Şubat 1995
tarihli ilk sayısı. 'Ze\Tek Doğu-
>or' manşeti altında tüm Istan-
bul için müjde sayılabilecek şu
haberi duyuruyor
"Yıllardır bekleyen bir proje,
Fatih Belediyesi'nin girişimiyle
hay^t buluyor. Tarihi e>ler, asln
na uygun olarak yeniden resto-
re edilerek günümüze kazandı-
nlacak. Proje; Kültür Bakanuğı,
Anıtiar Yüksek Kurulu ve Mi-
mariar Odası Istanbul Şube-
si'nin denetiminde gerçekieşe-
cek."
Belediye Baskanı Tantan, bu
projenin yaşama geçebilmesi
için tüm olanaklarını devreye
sokmaya karariı. "ZeyTekbizun
onurumuzdur" diyen Tantan,
bu tarihsel onurun göz göre gö-
re harabeye dönüp yok olmama-
sı için duyarlı çevrelerle işbirli-
ğine gidiyor. Başkanlık danış-
manı olarak çalışmalan başla-
tan ve projenin koordinasyonu-
nu üstlenen Doç. Dr. FikretEv-
ci ise Zeyrek için düşündükleri-
ni şöyle anlatıyor:
"Zeyrek evlerini kurtarma ve
yaşatma projesi. ilk olarak eski
Zeyrek Kilisesi-Camü (Pantok-
rator Kilisesi) çevresinden başla-
tılacaktır. Bu amaçla mahalle
halkına hitaben bir duyuru ha-
zniadık. Hem onlara bilgi veri-
yoruz, hem de projeye katılma-
ya çağınyonjz. Bekdiyemiz di-
ğer kurumlann da desteğiyie ilk
onanmlan karşıhksız yapacak.
Mahalle bazında bir korumay la
cami veçevresindeki tarihsel do-
ku kurtanlacak_."
Zeyrek'te böyle bir çalışma
için proje eksikliği çekmeyecek-
lerini, çünkü bu semtin ve bura-
daki tarihi evlerin bugüne kadar
sayısız rölöve ve restorasyon
projelerinin çeşitli üniversiteler-
de yapılmış olduğuna dikkat çe-
ken Doç. Dr. Fikret Evci. özel-
likle yıpranmış ahşap binalann
geri kazanılmasında, 'kühürel
mirasa saygılı' bir yöntemi yeğ-
leyeceklerini şu şekılde vurgulu-
yor:
u
Bu bölgede de bazı örnekle-
ri bulunan. eski binayı tümüyie
yıkıp yerine yeni bir betonarme
bina yaptıktan sonra cephesinin
ahşapla kapianması gibi bir tak-
litçi anlayişa projemizde yer ver-
meyeceğiz, Ele akhğımız binala-
n yine orijinali gibi ahşap strük-
türünü de konıyarak yaşataca-
Belediyede oluşturulan bir
kurul, bu proje için tapu kayıt-
lannda araştırma yapmaya da
başlamış. Yakın günlerde ise
mahalle sakinleriyle toplantılar
yapılması planlanıyor ve Zey-
rek'in bir 'kültür ve tarih alanı'
olması için en geniş dayanışma-
nın saglanmasına çalışıhyor...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bizbn Yabancılaşmamız...
Düşünce planındaki asıl sorunlarımız acaba nereden
kaynaklanıyor? Sorunlarla yeterince hesaplaşmamaktan
mı, yoksa sorunlanmıza çoğunlukla yabancı markalı çö-
zümler aramaktan mı? Bu sorulann yanıtlan, günlük ya-
şam uygulamasından sanatın en uç noktalanna kadar
uzanan geniş bir yelpazeyı etkilediğinden, kanımca dönüm
noktası diye bile nitelendirilebilecek önem taşıyor.
"Türk insanı" söyleminin kullanıla kullamla neredeyse es-
kitildiği bir ortamda, o insanın içinden geldiği ve içinde ya-
şadığı koşullan öğrenme zahmetine katlanmadan. yalnız-
ca kaynağı belirsiz varsayımlar temelinde -hangi alanda
olursa olsun- çözümteme ve çözüm arama girişimlerinde
bulunmak, belki de nice sanat eserierine konu olabilecek,
bize özgü bir yabancılaşmayı gözler önüne seriyor.
Adını etmişken, işe "yabancılaşma" olgusundan başla-
yalım. Bilindiği üzere Batı'nın yabancılaşması, kapitalist-
leşme sürecinin sonunda insanoğlunun, bir nesneye dö-
nüşen, dönüştürülmek istenen benini sorgulamasından
kaynaklantr. Bu "ben", temel yaşamsal gereksinimlerini
karşılama kaygusundan artık kurtulduğu bir düzende, in-
san olabilme bilınci bağlamında hâlâ tedirginlikler yaşa-
yan bireyin özetidir.
Ülkemize gelince, yabancılaşma elbet bizde de yaşan-
mıştır ve yaşanmaktadır. Ancak bu henüz kapitalistleşmiş
olmaktan epey uzak bır ülkede elbet kapitalistleşme sü-
recinin sonuçlanndan değil, fakat çok daha başka bir kö-
kenden, Osmanlı'dan cumhuriyete geçiş sürecinden ve bu
geçişin, özellikle 1950'lerden sonra yeterince karariı adım-
larla desteklenmemiş oluşundan kaynaklanma biryaban-
cılaşmadır. Başta laiklik olmak üzere yeni bir kimliğin tür-
lü sorunlannın hâlâ tartışılabılir olması, bunun en belirgin
kanrtıdır. Böyle bir yabancılaşma oigusunu, kökeniyie ilin-
tisiz çözümlemelere konu yapmak, sonra da o çözümle-
meleri içeren bir sanatı ve edebiyatı umursamayan Türk
insanını sanattan ve edebiyattan anlamıyor diye küçüm-
semek, ancak cehaletin aydın kılıklısı olabilir. Hele o insanın
yaşadığı ülkenin nüfusunun neredeyse yüzde doksanı, te-
mel yaşamsal gereksinimlerini rahatça karşılayabilme nok-
tasından çok uzaksa!
Bir başka örnege geçelim. Son yıllarda kadın ve erkek
eşcinselliğıni konu alan Türk filmleri epey tartışıldı, eleşti-
ri aldı, dahası müstehcenlikle bile suçlandı. Müstehcenlik
suçlamalan karşısında ise böyle bir cinsel seçimin de ya-
şamın bir parçası olduğu, sanatın konu bakımından sınır-
lanamayacağı gibi savunmalar yer aldı.
Sanatın konu bakımından sınırlanamayacağı, elbet dog-
rudur. Cinsel seçimin yaşamın aynlmaz bir parçası oldu-
ğu da doğrudur. Bizim bûrada tartıştığımız bağlamda ise
söz konusu filmler bakımından yanhşlık, bir başka ve çok
önemli noktadan, bu filmlerde ele alınan kadın ve erkek
eşcinselliğinin, Türk toplumunda pek yaşanmayan türden
bir eşcinsellik oluşundan kaynaklanmaktadır. Büyük kent-
lerdeki çok küçük bir azınlığın dışında, toplumumuzda eş-
cinsellik, ayrı cınsten insanlann ilişkilerındeki doyumsuz-
luğun bir sonucu olarak farklı seçimlere gitmelerinden,
başka deyişle az çok "özgür ıradeden" doğan bir sonuç
değil, fakat genelde cinselliğe yönelik bakış açılanna, bu
arada kadın-erkek ilişkilerine hâlâ egemen tabulann biçim-
lediği bir olgudur. İçinde eşcinselliğı büyük çoğunlukla
gizli banndıran bir ortamda, konuya bu gizliliğinin sorun-
lannı da göz önünde tutarak eğilecek yerde, bütün bu iliş-
kiler genel düzlemde sanki açıkça yaşanıyormuş varsayı-
mından yola çıkan filmlerin anlaşılmamasının ve müsteh-
cerrellye nitelörtdirilmesinin şaşılacak yanı olabilir mi?
ömekler elbet çoöaltılabilir. Yusuf Atılgan'ın "Anayurt
Oteli" ya da Attila Hhan'ın "Sokaktaki Adam"ya da Se-
lim lleri'nın "ölünceye Kadar Seninim" romanlannın ya-
nında, yeni edebiyatımızın kimi üriinlerinin neden pek yap-
macık kaçtığı, enine boyuna irdelenebilir. Kanımızca
önemli olan, bu bağlamdaki olası bütün bakış açılanna bi-
zim ortamımıza ilişkin gerçek bilgılerin temel alınmasına
yönelik ciddi çabalann harcanmasıdır.
Yoksa nüfusunun büyük çoğunluğunun yaşamının de-
ğışmesini, ayda bir evine bir kilo et girebilmesinden bek-
lediği bir ortamda, bir kitap okumanın bütün bir yaşamı
değiştırıp değiştiremeyeceğini tarttşmak, bize özgü bir ya-
bancılaşmayı simgelemenin ötesinde biranlam taşımaya-
bilir.
Türk Bilim- Kurgu Oemeği kuruluyor
• Kültür Ser>isi-Türk edebiyatındaki bilim- kurgu
yazarlannı biraraya toplayacak olan "Türk Bilim- Kurgu
Derneği"nin kuruluş çalışmalanna baslandı. İlk Türk bilim-
kurgu yazarı Zühtü Bayar'ın başkanlığında toplanan bilim-
kurgu yazarian pazar günü toplanacaklar. Dernek,
etkinliİclerine paralel olarak birde "Bilim- Kurgu Edebiyat
Dergisi" yayımlayacak. Toplantıya; Giovanni Scognamillo,
Selma Mine, Tank Erguvan. Bülent Akkoç. Bülent Somay,
Murat Diksöz. Müflt Ozdeş. Nevra Bucak, Sezen Kaymak,
Orhan Duru ve Türk bilim- kurgu sanatına emeği geçen pek
çok kişi katılacak.
Edip Akbayram'dan
Gümüş Yıh konserlepi
• Kültür Ser>isi- Son albümü "Türküler Yanmaz" ile büyük
çıkış yapan Edip Akbayram. sanat yaşamının gümüş yılını
Istanbul konserleri ile kutlayacak. 25 yıldan bu yana yaptığı
müzik türünden ödün vermeyen Edip Akbayram, yann,
cumartesi ve pazar günleri iki konser ile Bostancı Gösteri
Merkezi'nde müzikseverlerle buluşacak. Akbayram, özel
orkestrası eşliğinde vereceği konserlerinde 25 yıldan bu yana
unutulmayan şarkılannı seslendirecek.
Maltepe Belediyesi'nden
her ay yeni bir sergi
• Kültür Servisi- Maltepe Belediyesi Dr. Füsun Kahveci
Sanat Galerisi'nde Ayşen Yıldınm ve Burhan Yıldınm'ın
resimleri sergileniyor. Pek çork karma sergiye katılmış olan
çiftlerden Ayşen Yüdınm'ın ikinci, Burhan Yıldınm'ın ise
13. kişisel sergisi. Sergi ile ilgili bir açıklama yapan Maltepe
Belediye Başkanı Bahriyar Uyanık, "Toplumsal birliğe giden
yolda sanat en birleştirici unsurdur. Biz belediye olarak
göreve ilk geldiğimiz günden beri kültür ve sanat
hizmetlerimizi en iyi biçimde gerçekleştirdik" dedi.
AST'm yeni oyumı:
'Rüzgârta Yarışan Tay
1
• Kültür Servisi- Ankara Sanat Tıyatrosu, uzun bir süredir
ara verdiği çocuk tiyatrosu çalışmalanna "Rüzgârla Yanşan
Tay" adlı oyunla yeniden başlıyor. Yeni çocuk oyunu.
cumartesi günü çocuklarla buluşacak. Rüzgârla yanşmayı
düşleyen minik tayin başından geçen bir serüvenle yaşamı
tanıması üzerine kurulmuş olan oyunda, öğrenme. öğretme,
dayanışma, paylaşma, arkadaşlık, dostluk. sevgi, özgürlük ve
tutsaklık gibi kavTamlar çocuklara, tiyatronun diliyle ve
masalsı bir eğlendiricilik içinde sunuluyor. Rada
Moskovva'nın "Küçük Tay Nereye" adlı yapıtı ve Rene
Guillot'un "Beyaz Yele" adlı çocuk romanından,
Dersu Yavuz Altun tarafından uyarlanan oyunun danslannı
Gülüm Pekcan, müziklennı ise Grup Nüans hazırladı. Oyun,
cumartesi günüjıden itibaren her cumartesi pazar günü
AST'de sahnelenecek. Oyunda; Özlem Evren, Mahir Ipek,
Aylin Özyatan, Hasan Güvtı f"anan Zengin, Orçun Çıtır,
Murat Demirbaş, Şebnem lu->un ve Ahsen Ever rol alıyor.