Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MART1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Bıılutlar geçiyor: Piraye, Piraye, diye...
. Çağımmn en büyûk aşklanndan biridir Nâzım Ue Piraye'in aşkL
ATİLLABİRidYE
Çağımızın en büyük
aşklanndan biridir Nâzun
ile Piraye'in aşkı. Büyük
bir mutluluğun, sevincin,
birbirini anlamanın şarkısı-
dır. Nâzım tutkunun sesi,
•Piraye bağlılığın şiandır.
Böylesine ilişkiler, par-
maİda göstenlecek kadar
azdır yeryüzünde. Üstelık
birlikteliğin büyük bir bö-
lümü Nâzım'ın içerde ol-
masından dolayı aynhktır.
Büyük bir aynlık, Ama bu
ayrılık aslında büyük bir
âşkın da adı olmuş, Nâ-
zım'ın dizelerinde dile gel-
miştir...
Piraye, Nâzım'ın "ela
gözlü" Piraye'si. Bir deha-
nın esin kaynağı olmuş bır
kadın. Gerçek bir kadın.
Bir dünya şairinin yüzlerce
sayfa şiir yazdığı sevdalı-
sı...
Piraye'nin yaşamıyla il-
gili pek bir şey yazılma-
mıştır (kuşkusuz yazılma-
sıru istememıştır) yanlızca
Nâzım'ın eşi olarak geçer.
Bir iki kaynakta, bir iki kü-
çük bilgi yer alır.
Ne var ki Nâzım'ın yaz-
dıklanna baktığımızda Pi-
raye'nin sıradan bir eş ol-
madığı ortadadır. Şairin
esin kaynağı olduğu kadar,
yaşam yoldaşı, yol gösteri-
cisi de olmuştur çoğu za-
man. Yalnızca varlığı bile,
şaire içerde büyük bir ümit
vermiştır. ("Seni düşünür-
ken gençleşiyorum.")
Nâzım'ın Pıraye'ye yaz-
dığı mektuplar, bunun en
güzel göstergesidir. Nâ-
zım, Memet Fuat'a yazdığı
mektuplarda annesi Pira-
ye'ye ilişkin düşüncelenni
şöyle dile getinr:
"Anneni tanıyıncaya ka-
dar. muhteva meselesinde
bir bakuna sekterdim. Me-
sela, insanlar arasındaki
sevda münasebetterini yaz-
madım. Anneni tamdıktan
sonra onun yaraocı tesiriy-
le bundan da kurtuldum.
Bir sevda şiirini, ama sahici
bir sevda şiirini, bir kavga
şiiri kadar seviyor ve sayı-
yorum."
"Benden uzak, fakat yer-
yüzünün en akıllı ve en bü-
yük kadınına yakın yaşa-
dın. Beni adam eden, beni
insan eden kadının tesiri
yaratKKÜr."
"Anana söyle sana yar-
dım etsİD, onun zevkine
yüzde yüz güvenebilirsin.
Şahsen ben en büyük yol
gösterici münekkidim ola-
rak onu tanırım."
''Anneni daha sık gör-
meni istiyorvm. Bak, bir
daha tekrar edeyim, şahsen
benim üstümde, iyi kötü
bazı eserler verebildimse
onların üstünde annenin
seiim zevkinin, dürüst akb-
nın, pıni pınl karakterinin
çok ama pek çok tesiri ol-
muştur. Sanat eserinin hali-
sini sahtesinden ayırdet-
mekte onun kadar becerik-
li ikincil bir insana daha
rastlamadım dersem inan.
Bundan dolayı ya/dığın
her şeyi mutlaka ona oku.
Hatta hikâye, şiir vesair
tarzlarda yapmayı dfişün-
düğün yenilikler varsa
bunlan Ukönce onunla mü-
nakaşa et. Şunu bil ki, o
her hususta, yalnız sanatta
değiL, her hususta sana en
doğru, en iyi ve en soyiuyu
gösterebilecek biricik in-
sandır."
Piraye, Nâzım'ı sevdik-
ten sonra, onun çilesine or-
tak olmuş, bundan da hiç
yüksünmemiş, hiç şikâyet
etmemiştir. Tersine Nâ-
zım'ı içerde sevgiyle, şef-
katle beslemiştir. (Nâzım
bir mekrubunda şöyle ya-
zar: "Sana mektup yazar-
ken öyle içli bir çocuk gibi
oluyorum ki, mütemadiyen
nazJanmak, sızlanmak isti-
yorumL")
Piraye, yol göstericı bir
"efeştinnen" olmuştur. Nâ-
MAVİ GÖZLÜ DEV. MİNNACIK KADIN
VE HANIMELLERİ
O mavi gözlü bır devdi.
Minnacık bir kadını sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliiii
hanımeli açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazuianmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi. ;
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açaneve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan ev...
NÂZIM HÜCMET
Nâzun ile Piraye 1930'da tanıştılar. "Mor Menekşe,
Aç Dostlar ve Atan Görfü Çocuk" Nâzım 'ın Piraye
için yazdığı ilk şiirdir Ama bu tanışma_ hemen evlilige
yönelmedi Piraye'nin ilkfocayıVedat Orii'den, birilaz
(Suzan), biri erkek (Memet), iki çocuğu vardı. tkinci
kocasını yüregiyle değil, aklıyla seçmek istiyor, birini
dedelerine bırakmak zorunda kaldığı çocukları için
kaygılanıyordu. Özlediği gösterişsiz, ama rahat bir
hayat, bahçesinde ebruli hanımelleri açan küçük bir
evdi. "Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımel-
leri" ile "Bir Ayrılış Hikâyesi" bu dönemdeki
çekişmelerin ürünü şiirlerdir.^Man Gözlü Dev"in ba-
şına ters düşen son bölümü Nazım ile Piraye evlenmeye
karar verdikleri zaman yazılıp, şiire sonradan eklen-
mistir.
(Nâzım Hikmet, Nazım ile Piraye, Mektuplar 1,
Adam Yayınlan, sayfa 10)
zım, içerden gönderdiği şi-
ırleriyle ilgili ısrarla Pira-
ye'nin görüşlerini yazma-
sını istemiştir. Piraye onun
en iyi "deştinneni"dir. Pi-
raye'nin yazdığı mektuplar
da öylesine şiirsellikle do-
ludur ki, Nâzım'ın o dö-
nem yazdığı şiirlerde bu
mektupların büyük etkisi
vardır.
Nâzım da Piraye'nin ya-
ratıcılığını mektuplannda
sık sık dile getirmiş, Pira-
ye'nin görüşlerinden ken-
dini yoksun bırakmamasını
istemiştir. Kuşkusuz, her
dehanın yanında, arkasın-
da bir kadın, bır eş vardır.
Piraye dehanın arkasında,
yanında olmakla bırlikte
onun yüreğindedir de.
Piraye'yi yalnızca Nâ-
zım'ın eşi olarak bilmek
bence, Piraye'ye yapılacak
en büyûk haksızlıktır. Yer-
yüzünde böylesine kadın-
lar hiç kuşkusuz yok değıl-
dir. tnsanın aklına hemen
Salome gelir. Döneminin
birçok sanatçısının esin
kaynağı olan özelIikJe de
Nietzsche'yi, RiBte'yi, Fre-
ud'u etkileyen, onlann
"deştirmeni" olan Salome.
Nâzım içerde durmadan
çalışıyor, şiir kitaplan ta-
sarlıyor, yazıyor ve bunlan
Piraye'ye göndererek, he-
men okumasını istiyor ve
Piraye'nin görüşlerini me-
rakla bekliyor
"Bu sana yazdığun dör-
düncü şiirdir. Yalnız birin-
den bahsettin. Öteki üçünü
beğenmedin mi yoksa?
Lürfen her dördü hakkın-
da fikrini yaz. Daha doğru-
su son üçü hakkında. Çün-
kü birincisini beğendiğini
söyleıniştin."
Piraye, Nâzım ile ancak
dört beş yıl birlikte yaşa-
yabiliyor. O da baskılar,
gözetlemeler, duruşmalar,
izlenmeler ve parasızlıkla
geçen yıllar. On-on iki yıl
ise Nâzım içerdeyken Pira-
ye, direnç, ve sadakatle
bekliyor. Nâzım'a yazıyor.
Henüz bu mektuplar ya-
yımlanmadı, bılemiyoruz.
Ne var kı, Nâzım'ın yazdı-
ğı yanıtlardan, bu mektup-
ların bir "sanatçı"nın elin-
den çıktığını anlıyoruz. Ni-
tekim Nâzım da bu mek-
tuplann, içerde yazılan bi-
rine verdiğı gücün dışında
edebi bir kımliği olduğu-
nu, hatta şiirsel bir söylemı
olduğunu sık sık yıneliyor
ve bu mektuplan şiırleştin-
yor.
Piraye, alçakgönüllü-
ğüyle buna karşı çıkıyorsa
da Nâzım'ı durdurmak
olanaksız (Örneğin, Mem-
leketimden İnsan Manza-
raları'ndaki "Ayşe'nin
Mektuplan".)
"Büyük şair, üstadım,
sevgüi kancığun,
Tanıdığım bütün insan-
lar arasında ne senin bü-
yüklüğünde bir şaire, ne de
senin kadar şiirden anlaya-
na rasdamadım. Mektubu-
nun başına koyduğun saür-
lar edebryatı nasıl en mah-
rem tarafından anladığını
gösteriyor."
"Senin mektuplan tasnif
ettim ve şiire geçirmeye
başladım, biraz sonra sana
bir iki çeşidini yoilarun. Ta-
bii, ve maalesef, sendeki ta-
6
Yansıdır bütün yaşammun, temelidir
• Şairler, Piraye Hanım'la
bugün artık ancak masallarda
rastlanabilecek bir aşk, hüzün,
bağlılık, inat, umut, sabır,
güzellik, soyluluk ve iyimserlik
imgesini kaybettiler.
• O kadar deşmeye çalıştım,
bir kusur bulsun Piraye
Hanım'a diye. Mümkün değil.
Şiirlerinden daha güzel şiirler
yazdı bana Piraye Hanım'ı
anlatırken. Yaşamının en büyük
aşkıydı Nâzım'm.
FETHt NACİ: Piraye Hanım'ı, "Nâzun
ile Piraye"deki yazılardan tanıyonım. O
kitap hakkkında ilk yazıyı ben yazmıştım.
O kitabı. yayımlanmadan önce Memet
Fuat'tan alıp formalan okumuştum. Yeni
Dergi'de yayımlanmıştı o yazı. Bır ınsan
kitaplardan ne kadar tanınırsa o kadar ta-
nıyonım Piraye Hanım'ı. Çok güçlü bir
kadın, çok saygıdeğer bir insandı. Olümü-
ne çok üzüldüm.
ŞÜKRAN KURDAKUL. Piraye Hanım
bizim gençliğimizin yıldızlarındandı.
Çünkü Nâzım düşkünlüğümüzle birlikte
Nâzım ve Piraye adlannın özel bir yeri
vardı bizım için. Ama daha sonra yayım-
lanması mümkün olmayan şeyler de orta-
ya çıkınca Piraye Hanım'ın da Nâzım'ın
edebiyatçı kişiliği üzerindeki etkisini sap-
tama olanağını bulduk.
Çok önemli bir eleştirmen kafası oldu-
ğu meydana çıktı Piraye Hanım'ın. Ben
şimdi gençliğimizin bir parçası gitmiş gi-
bi duyuyorum. Ve Nâzım'ın Piraye için
* yazdığı şiirlerin çoğunu ezbere bilirim. O
bakımdan da ayn bir duyarlılık içinde-
yim.
YAŞAR KEMAL: Nâzım'la ben bir ay
" kaldım Paris'te. Aşağı yukan her gün ko-
' nuşurduk. Piraye Hanım'dan da söz eder-
di. Ben de Nâzım'ın Piraye Hanım hak-
kında ne söyleyeceğini merak ederdim.
' Bu kadar aynlık, bu kadar macera.. Nâ-
zım, bilindiği gibi şiirlerinde çok över Pi-
'. raye Hanım'ı. "Yansıdır bütün yaşanu-
mın. temelidir şiirimin" der. Onu anlatır-
ken de övgülerini hiç değiştirmez, övgü-
leri, aynı şiirlerindeki gibidir. O kadar
deşmeye çalıştım, bir kusur bulsun Piraye
Hanım'a diye. Mümkün değil. Şiirlerin-
den daha güzel şiirler yazdı bana Piraye
Hanım'ı anlatırken. Çok büyük bir aş,ktı
zannediyorum.
Mektuplar tahta sandıkta sakh
Sanıyorum kı ne kadar evlenirse evlen-
sin, başka kadınlarla ilişki kursun bir te-
mel aşk diye bir aşk var gibime geliyor. O
da bir tane mi oluyor iki tane mi oluyor
bilmem ama oluyor. Nâzım, ben gördü-
ğüm zaman bile çok âşıktı. 1962 yılıydı.
Yılbaşında beraberdik. 1963 ayının ocak
ayında Piraye üzerine konuştuk, Nâzım
haziran ayında öldü. Ölümünden birkaç
ay önce bana ona âşık olduğunu söyledi.
'Piraye büyük bir insandı. Nâzım'ın eşi, sevdalısı olduğu için değil,
"Nâzun ile Piraye" aşkının öznesi olduğu için de değil; kendisi olduğu
için, Harke Piraye Pirayende olduğu için büv ük bir insandL'
Yaşamının en büyük aşkıydı.
TURGAY FlŞEKÇt: Piraye Altınoğ-
lu'nu Nâzım Hikmet'in eşi olarak, onun
şiirlennden tanıdım önce. Nâzım Hik-
met'in şiirlerini ilk kez okuduğumda bile
onun hakkında daha çok şey öğrenme is-
teği duymuştum.
Daha sonra "Nazım ile Piraye" kitabı
çıktığında, mektuplan okuduktan sonra il-
gim daha da arttı. Çünkü bir yanda çok
sevdiğim şair Nâzım Hikmet vardı; ama
öbür yanda da kişiliği, düşünceleri, Nâ-
zım'ın hayatına ortak oluş biçimiyle Nâ-
zım kadar sevdiğim ve ilgi duyduğum bir
başka insan ortaya çıkmıştı. Bu da Piraye
idi.
Piraye'nin kendisini çok az gördüm,
birkaç kez Memet Fuat'ın evınde. Ama
onu maddi bir kişilik olmaktan çok bir
imge olarak, bir Piraye imgesi, bır kadın
imgesı olarak çok sevdim. Hayatımda ve
gençliğimde önemli bir yeri vardır onun.
Nâzım, Piraye'ye mektup yazmaya baş-
ladığında cezaevindeki ilk yıllannda ce-
vizden büyükçe bir tahta
sandık yapmış. Bu sandığm
üzerine bir kalp ışareti ya-
pıp üzerine "P"ve " N "
harflerini kazımış. Ve bu
sandığı Piraye'ye gönder-
miş. "Sana yazdığun mek-
tuplan bu sandıkta sakla"
demiş. Yüzlerce mektup bugün hâlâ Pira-
ye'nin evinde o sandığm içinde duruyor
hâlâ.
ATAOL BEHRAMOĞLU: Piraye Ha-
nım benim için, sevılen bir erkeğe bağlılı-
ğın, onun da ötesinde, birlikte yaşanmış
zamanlara, tutkulara, hayallere sadakatin
eşsiz bir sembolüydü ve kalbimde hep öy-
le yaşayacak. Nâzım Hikmet onu hiçbir
zaman unutamadı; bütün ömrünce, derin
bir sızı, kayıp bir cennet, avuntusuz bir
hasret olarak içinde taşıdı. Çünkü Piraye
Hanım'ın buna layık olduğunu herkesten
iyi bilen Nâzım'ın kendisi idi. Şairler, Pi-
raye Hanım'la bugün artık ancak masal-
larda rastlanabilecek bir aşk, hüzün, bağ-
Ben
senden önce ölmek ısterim.
Gidenin arkasından gelen
gidenı bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
lyisi mı, beni yaktınrsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şefîaf, beyaz camdan olsun,
ki içinde beni görebilesin...
Fedakarlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çıçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşanz
külümün içinde külün,
ta ki bir savnık gelın
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar... . - ..
Ama biz
ozamana kadar
o kadar
kanşacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen • •
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım. • ,
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevımsiz buluyorum ,
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
18 Şubat 1945
PİRAYE NÂZIM HİKMET
lılık, inat, umut, sabır, güzellik, soyluluk
ve iyimserlik imgesini kaybettiler. Yozlaş-
mış dünyamızın bütün bunlan anlaması
olanaksızdır.
ARİFDAMAR:
Güzel masaldır Tahir ile Zühre
Güzel masal olurdu Nâzım ile Piraye
Masal masaldır dedı gönül elvermese
de
Nâzım değil Piraye.
(Tülin'e)
Eh bir gün böyle olacakmış demek
Evimizde bir Piraye'sin Evet
Sen kapıdan
Arkandan paldır küldür dünya memle-
ket.
zeliklerini kaybediyorlar,
ama n« de olsa benim hiç-
bir zaman yazamayacağun
kadar güzel şiirler oluyor-
lar."
"™edebryada hayat bir-
lik halinde gören sezgine
bir kez daha hayran ol-
dum."
Piraye'ye yazılan mek-
tuplar (Nâzım ile Piraye)
ile Nâzım'ın 1932 ile
1948 yılının sonlanna ka-
dar yazdığı şiirler bu bü-
yük birlikteliğin en güzel
tanıklarıdır. Özellikle
Türk şiirinde çok özgün
bir yeri olan Piraye Için
Yazümı; Saat 21-22 Şiirle-
ri:
"Saat 21 oldu mu artık
yalnız seni düşünüyonım.
Bu, öteki zamaniarda seni
düşünmediğim manasına
gelmesin. Fakat saat
21'den sonra senden başka
hiçbir şey düşünmüytmım
ve 21 ile 22 arasında bir sa-
at sana şiir yazıyorum.
Bunlann adını 'Piraye için
yazılan saat 21-22 şiirleri'
koydum."
Nâzım Hikmet'in ve
Türk edebiyatının en bü-
yük yapıtlanndan biri olan
Memleketimden İnsan
Manzaralan'nı Piraye'ye
ithaf ermesı. büyük şairin
yaşamında Piraye'nin ne
kadar önemli olduğunu
gösterir. Gerçı önem söz-
cüğü burada yetersiz kalı-
yor. Çünkü Piraye, onun
için özellikle de hapistey-
ken tikel ve genelin so-
mutlaşmasıdır. Yani Nâ-
zım, Piraye kışiliğinde ay-
nı zamanda yaşamı ve ın-
sanlannı sever. Yani Pira-
ye o derece önemödir
Hatice. Piraye, Pirâyen-
de
Doğum yeri neresi,
kaçyaşında,
sormadım,
düşünmedim
bilmiyorum.
Dünyanın en iyi kadını,
dünyanın en güzel kadı-
nı
Benim kanm.
Bu bahiste
realite umrumda değil...
939'da tstanbuida tevki-
fanede başlanıp
biten bu ki-
tap
ona ithafedilmiştir.
Kuşkusuz bir Don Ki-
şot'tur Nâzım Hikmet,
ama o ne kadar Don Ki-
şot'sa onun yaşamını ko-
şulsuz özveriyle kabulle-
nen Piraye de çağımızın
nadir Don Kışot'lanndan-
dır:
"Sana ve bana gelince,
biz ildmiz de birer Donki-
şot'uz, kendinden önce
başkalannı düşünen, güze-
lin, iy inin. haklının hasneö-
ni çeken -ama mazide de-
ğil de istikbalde, meseleyi
nıh haleti bakımından pek
değiştirmez- birer Donki-
şot. Dünyanın geçmiş ve
gelecek giizellikleri, genç-
likleri ölümsüz Donki-
şot'larm, hiç değilse yüzde
yirmi beş nispetinde, yü-
rek kanlannın ışığryia par-
lamaktadır, işte böyle be-
nim canım Donldşot kan-
cığun_ benim, Nâzun Hik-
met Donldşot'un kansı Pi-
raye Konkişot'um, işte
böyle."
içerdeyken Don Kişot
üzerine yazışmalar, Pira-
ye'nin Don Kişot ile ilgili
değerlendirmesi üzerine
Nâzım "Don Kişot" adlı
şiirini yazar, Piraye'ye
göndenr ve şiir için şu no-
tudüşer
"Dedim ya Piraye Ha-
nım, bu Don Kişot, senin
tarif ettiğin ve anladığın
Don Kişot'un ancak bir si-
lik gölgesidir, kusurunu,
zaafuu, senden gelen kay-
nağuun kuvvetine bağışla.*'
Mavi gözlü dev, ela göz-
lü bir kadın sevdi; yeryü-
zünde böylesine bir sevgi
görülmedi, ela gözlü kadın
onun şiirini kaynağı, yüre-
ğinin coşkusu oldu; mavi
gözlü dev ela gözlü kadına
deliler gibi, Ferhat gibi
sevdalandı ve bu dünya-
dan Piraye de geçtı. Sessız
ve alçakgönüllü. Piraye,
önemli bir kadındı. Dün-
yadaki yaşayan öteki "ses-
siz" kadınlar gibi önemliy-
di: Andreas-SaJome. Frida
Kahlo, Jesenska Milena,
Camille Claudei, vb.
Piraye büyük bir insan-
dı. Nâzım'ın eşi, sevdalısı
olduğu ıçin değil, "Nâzun
ile Piraye" aşkının öznesi
olduğu için de değil; ken-
disi olduğu için, Hatice Pi-
raye Pirayende olduğu için
büyük bir insandı.
Bkz. Nâzım Hikmet, Nâ-
zım ile Piraye, Cezaevinden
Memet Fuat'a Mektuplar,
Benerci Kendini Niçin Öl-
dürdü?, Kuvâyi Milliye, Ya-
tar Buna Kalesinde, Mem-
leketimden insan Manzara-
ları; Külliyat, 1988-1989,
Adam Yavmları.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Ormandaki Japon
Savaş brtmiş, ama ormandaki Japonun savaşırı
bittığinden haberi yok.
inanılmaz bir benzetmeydi!
Ikinci Dünya Savaşı'nın bu içler acısı olayını
genç siyasa adamımıza anımsatan nedir?
Ülkesinin bağımsızlığını yitirebileceğinden kay-
gılanan; halkının uluslararası anamalcılığın elinde
büsbütün hırpalanmasını, sömürülmesini isteme-
yen; varlıkJılar ile yoksullar arasında eskisinden de
büyük uçurumlar açılabileceğinden korkan;
memleketini, memleketinin insanlarını seven ay-
dınlann, önü arkası düşünülmeden yapılan birta-
kım işlere direnmeleri, engel olmaya çalışmalan...
Evet, uluslararası anamalcılığın dayatmalarına
kayıtsız şartsız teslim olmuyorsanız, ormanda,
savaşın bittiğini bilmeyen Japonsunuz...
Savaş çoktan bitti, ama siz ormanda kendi
kendinize savaşıyorsunuz...
Çıkariarıyla uluslararası anamalcı ekonominin
çevresinde yer alanlar, doğal olarak Doğu Avrupa
ülkelerinde uygulanan toplumsalcı ekonominin
çökmesine çok sevindiler!
Bittiği söylenen savaş ise anamalcı dünya ile
toplumsalcı dünya arasındaki soğuk savaş...
Sovyetler Birliği dağılıp serbest piyasa ekono-
misine geçmeye çabalayan ülkeler topluluğuna
dönüşünce anamalcı dünya savaşı kazanmış ol-
du.
Ne var ki olaya bir savaş diye bakınca, çok
önemli bazı konular gözden kaçıyor.
Her şeyden önce, anamalcılık toplumsalcılıktan
sonra ortaya çıkmış bir ekonomik düzen değil.
Tersine, anamalcılığın çarpıklıklan, yetersizlikleri,
toplumsalcı düşüncelerin kaynağı olmuş, daha iyi
bir düzen aranışını zorunlu kılmıştır. Anamalcılık
insanlara özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik getir-
seydi, böyle bir aranışa gerek kalmazdı. Dahası,
anamalcılık çoğunluğun demokratik özlemlerini
önlemeseydi, kanlı devrimlere girişilmez, baskıcı
yönetimlerin eline düşülmezdi.
Yaşanan çok acı olaylar, bu arada iki dünya sa-
vaşı, elbette birtakım deneyimler edinılmesini
sağladı. Aynca Mant'ın öğretisinden anamalcılar
belki de toplumsalcılardan daha çok yararlandılar.
Bugünkü anamalcılıkla sömürgecilik dönemindeki
anamalcılık arasında önemli aynmlar var.
Eskiden güç kullanılarak gidilen sömürgelere
bugün özel çağnlarla nazlanarak gidilıyor.
Azgelişmiş ülkelerin devlet başkanları, "Bizde
ucuz işgücü var, bizim ülkemıze yatnm yaparsa-
nız, daha çok kazanırsınız, size şöyle şöyle kolay-
lıklar da gösteririz!" diye varlıklı ülkelerin kapılannı
aşındınyortar.
Dünya küreselleşiyor, sömürü bambaşka bo-
yutlar kazandı. Artık hiçbir ülke ulusal anamalcıla-
nyla başbaşa kalmaktan yana değil. Sömürü or-
tadan kalkmayacak olduktan sonra, ha içerdeki
sömürmüş, ha dışardaki, bana ne, ben kamımın
doyup doymadığına bakanm görüşü gittikçe yay-
gınlaşıyor.
Gözden kaçan çok önemli bir konu da şu:
Savaştan anamalcı ekonomi üstün çıktı, ama
bu üstün çıkış, o ekonominin olumsuz baskılann-
dan kurtulmak için ölümü göze alanlann ulaşmak
istedikleri değerlerı, özgürlük, eşitlik, adalet, kar-
deşlik (yani paylaşma) özlemlerini gerçekleştire-
rek olmadı. Tersine bu özlemlerin hiçbir zaman
gerçekleşmeyeceğini gösteren bir umutsuzluk
rüzgân estirildi.
Dar gelirlilere, yaşamını yan aç yan tok sürdü-
renlere, işsizlere kısaca, yoksul yığınlara:
- Boşuna heveslenmeyin, başka hiçbir çıkış yo-
lu olmadığını yaşayarak gördünüz, bu düzene
yargılısınız, özlediğiniz değeriere ancak bu düze-
nın izin verdiği oranda ulaşabilirsiniz, dendi.
Bir ülkede kimi insanlar aşın zenginlikten yozla-
şırlarken, öte yanda yoksulluktan aç yatanlar var-
sa, toplumsal katlar arasında aşılması olanaksız
uçurumlar oluşmuşsa, eğitimsizlik, işsizlik kol ge-
ziyorsa, özgürlük, eşitlik, adalet. kardeşlik (yani
paylaşma) söz konusu bile değilse, o ülkede uy-
gulanan düzenin başka düzenlere üstünlüğünü
kanıtlaması çaresizlik içindeki yığınlara ne yarar
sağlar?
Bir savaşı gerçekten bitirmek için, önce o sava-
şı yaratan nedenleri ortadan kaldırmak gerekir.
Toplumsalcı ekonominin yıkılmış olması,
anamalcı ekonominin ayakta durduğu anlamına
gelmiyor.
AKM bu akşam
Turandot'la açılıyor
Kültür Servisi-lstanbul Devlet Opera ve Balesi bu
akşam perdelerini Puccini'nin "Turandot"
operasıyla kendi sahnesinde yeniden açıyor. Atatürk
Kültür Merkezi'nde Mayıs 1994'ten bu yana süren
onanmm tamamlamış olması nedeniyle yoğun bir
program hazırlayan lstanbul Devlet Opera ve Balesi
mevsim sonuna kadar 14 farklı eseri içeren 65 gösteri
sunacak.
Geçen dönemı kentimizin değişık yerlerinde çeşitli
göstenlerle değeriendirdikten ve ilk yurt dışı tumesi-
nı gerçekJeştırdıkten sonra tekrar kendi seyircisiyle
buluşmaya hazırlanan tstanbul Devlet Opera ve
Balesi bu görkemli açıhşta Danimarka'da büyük
beğeni toplamış ve geniş yankılar uyandırmış olan
"Turandof'u sahneliyor.
Antonio Pirolli'nin orkestrasını yönettiği
"Turandof'u Yekta Kara sahneye koydu. Dekor ve
kostümlerini Osman Şengezer'in hazırladığı eserin
koro şefi Fausto Regis. Koreografisı Erdal
Uğurlu'ya, ışık düzeni Ahmet Defne'ye ait.
"Turandot" operasında başlıca rolleri Erol Uras,
Nilgün Serimoğlu, Ayhan Baran (Devlet Sanatçısı),
Efsun Öztoprak paylaşıyor.