27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Beyaz perdenin 'halk komedyeni' Sadri Alışık bu kez şaka yapmadı... yüz filııılikserütveıt bitti TURHANGÜRKAN Türk smemasını yanm yüzyıldır ay- dınlatan bir ışık söndü. Bir süredir Amerikan Hastanesi'nde yaşamla ölüm arasında gıdıp gelen tanınmış si- nema ve tiyatro sanatçısı Sadri Alışık. bu kez ecele yenik düşerek 70 yaşında aramızdan aynldı. Yıllarboyu "Turist Ömer" tipıyle izleyicilerin gönlünde taht kuran Alışık, son döneminde bir- kaç kez ölümle bunın buruna gelmiş, ama her seferinde "Azraili yine atlat- üm" esprisiyle yaşama ve hayranlan- na gen donmüştü. 1980'Ii yıllarda ya- kalandığı ölümcül hastalıktan Ameri- ka'da gerçekieşen karaciğer nakliyle siynlan Alışık, daha sonra bir kaza ge- çırerek yenıden hastanelere düstü. Has- talıklanna solunum yetmezlığı, zatül- cenp, zatürree eklendi. Geçicı bir ıyı- leşmeden sonra 1992'de Kanal 6 Tele- vızyonu'nda "Sadri Alışık Show" prog- ramınj surtmaya başladı. Geçen yıl da 400 Fılmlik sınema yaşamının en başa- nlı rolünü oynadıği "YengeçSepetfyle Antalya'dan bir Altın Portakal'la dön- dü. Bir sinema anıti Sadri Alışık, su katılmamış bir sanat- çı, bir sinema anıtıydı. Duygusal gül- dûrü filmlennin en belirgin kişisi ola- rak unutulmaz tipler yarattı. Gariban, berduş, boyacı, kahveci, şo- for, balıkçı, camcı, kabzımal. satıcı ve daha bırçok tıplemesiyle halkla bütûn- leşmış bir halk komedyeniydi. Duygu- lu, içe dönük bir yaradıhşa sahip olan Alışık, çabuk kınlan. alıngan huyuna karşın özel yaşamında şakacı, muzip, gırgır bir ınsandı. Espnleriyle çevre- sinde her zaman bir gülümseme hava- sı estirirdi. Şiir, resım, mûzik gibi gü- zel sanatlarla ilgili hobilennin yanında, deniz ve kotra tutkusunun da özel bir yeri vardı. Ağanp seyrelmiş saçlan. bı- \ ıklan. yüzünde belıren denn çızgıle- n, yorgun ama güçlü yüreğı, yıpran- mış organlan ve hiç eksilmeyen alaycı gülümsemesıyle ölüme karşı amansız bir savaş verdi Yıllar önceki bir söyleşimizde, sine- mada ölünceye dek kalacagını üzerine basa basa söylemişti. Bu sözünü tuttu 50yılboyuncagül- dürdüğü, duygulandırdığı hayranlan- mn kahkahalanna artık gözyaşlan ka- nşıyor. Alışık'la birlikte sınemamızın gûldürü dünyasında da bir dönem ka- pandı. Tiyatrodan sinemaya Sadri Alışık, 5 Nisan 1925'te Kap- tan Refet Bey ve Saffet Harum'ın oğluleşmış bir halk komedyeniydi. Duygu- yeri vardı. Ağanp seyrelmiş saçlan. bı- Bu sözünü tuttu 50yılboyuncagül- tan Refet BeyveSaffer Hanımın c Ustalara Saygı- Sanat însanlan gecesinin mart ayı konuğu Mengü Ertel: Afiş taıılıiıııiziıı temel taşıGÖKHAN AKÇURA Mengfi Ertel çocukluk yıllannda, an- nesınin kendısıne bir Nasreddın Hoca kıtabından öyküler okuduğunu hatırlı- yor. Bu kıtaptakı resımlenn üzenndekı siyah noktalar dikkatinı çekmiştır. Re- sımlenn bu gızemlı yanı onu etkiler. Yıllar sonra kıtap yenıden elıne geçın- ce, resımlenn üstündeki izlen klişe çi- vilennın bıraktığını anlayacaktır. Ço- cuk gözlerinde, resmın bütûnüne ya- bancı olan bu ızler denn etkiler btrak- mıştır. Resmın büyüsüyle tanışmasınm öyküsü galıba böyle başlar. Ortaokulda kötü bır öğrencıdir. Bır resimden, bır de edebıyattan on aldığı- rtı hatırhyor Gensı felaket! Resım ho- cası Balıkçı Saim "Oğhım" demıştir, "Sen okumaya falan kalkma, vetenegin var, aklını kuİlan. Akademiye git" Onun sözünü dınler Akademının lıse bölü- müne başvumr. Hazırlık yıllanndan sonra sıra bölüm seçmeye gelir. Önce afiş bölümüne girmek ister. Fakat bu bölümün başındakı Zeki Faik tzer'den hoşlanmadığı içın dekorasyonu seçer. Akademı' ye başladığı yıllarda Kâm- ran Yüce'yle arkadaş olur. Onun vası- tasıyla tiyatro ve sanat çevreleriyle ta- nışır. Daha 17-18 yaşlanndadır. Lam- bo'nun meyhanesıne gıdılir. MücapOf- luoğhı, Cahit Irgat, Ercüment Behzat Lâv, Hayri Esen, Sadettin Erbil gıbı isimlerle tanışır. Ardından Sait Faik, Ferdi Tayfiır. Dinokardeşler... Aynı dö- nemde. Akademı'de hocası olan Ahmet Hamdi Tanpınar. Mengü'yü ve okul ar- kadaşı Kuzgun Acar'ı AdaletCimcoz'la tanışır. Adalet Hanım çok etkilı bir ısımdtr. Maya Galensi'nın sahibi. Ay- nı zamanda dublaj sanatçısı. Onlara ış bulmak. geçimlenni sağlayacak kadar para kazandırmak derdıne düşer. Kuz- gun Acar'a şapkacı vıtrinleri ıçın man- kenler yaptınr. Mengü'yü de dublajda çalışması ıçın ağabeyı Ferdi Tayfiır'a yollar. Tiyatroya marangoz oldu Aynı yıllarda Küçük Sahne açılır. Ba- şında Muhsin Ertuğrul vardır. Arkadaş- lan bu tıyatroda çalışmaya başlar. Bir ti- yatro hevesı sarar Mengü'yü de. Gızlı gizlı provalan ızlemekte, bu coşkulu çalışmanın içınde olmaya özenmekte- dir. Muhsin Ertuğrul'la konuşup tiyat- ronun marangozu Yakup'un yanında çalışmaya başlar. Ardından Muhsin Bey. Mengü'yü sahne çalışmalan içın Almanya'dan gelen dekoratör Kurt Halkger'ın yanına verir. Böylece ma- rangoz çıraklığmdan asıstanhfa terfi edeTİ Küçük Sahne yıllanndan sonra aske- re gider. Döndüğünde Muhsin Ertuğrul Ankara'da Devlet Tiyatrosu Genel Mü- dürii'dür. Ama bir süre sonra görevden alınır ve tstanbul'a döner. Kenter kar- deşlerle Sabncak'ta tki Kişi'yı sahneler. Mengü'den bu oyun ıçin afiş hazırlama- sını ıster. Böylece tüm yaşamını değış- tirecek bir dünyaya adım atar Mengü Ertel. Sanatsal tiyatro, afiş tarihımızin de ilk temel taşı böyle atılır. ödüKTnü, 1975'te Paris Sinema Afışleri Yanşması'nda "büyük ödül"ü kazanır. Aynı yıllarda Çekoslovakya'da sahnele- nen "Keşanh An" Desam rn ile Istanbul'da sahnelenen "DeK DumnıTun dekorlan- nıyapar. 1980 Moskova Olımpıyat Oyunları Afiş Yanşması'nda bronz madalya alır. 1969'dan bu yana 9'u yurtdışında olmak üzere 25'ı aşkın kişisel afiş ve grafik ser- gısı açar. Mengü Ertel'ın tiyatroya afiş- leriyle kan verme çabasınm öyküsü aynı hızla bugün de sürmektedir. 1969 yılında Muhsin Ertuğmrun yaz- dığı mektup, Mengü Ertel'ın sanat anla- yışını açıklayacak önemlı bır metın ola- rak hâlâ güncellığinı yitırmerruştır. Bu uzun mektubun bır bölümünü buraya ala- lım: "Varhklannı koruyacak, savaşlannı sürdürecek cılız gelirierinden arta kalan- la oynadıklan piyesin afişini yapnrmak, onu basnrmak,teker tekerpullamak, onu asbrmak olanağından >oksun olan bu özel tiyatrolar ortamında kim. nasıl sana du- VHT ilanı yaptınr? Diyelim ki bir babayi- gitçıküda \apnrdı. Sokaklannda Litfass kuleleri olmayan bir şehirde bunlar nerelere yapışOrüır? Eğribügrü yapı tahta perdeierine mi? Er- tesi gûn yeni nşkıran bir mantar bankası- nın ikramiye afışiyle kapatılmak için mi? Göriiyorsun ki du\ariannıı/da. bütün ül- kenin kirierini \ika\acak. >üzkaralannı ağartacak, birbirinden zehirü 'deterjan' afışleri akını var. Onlann arasında senin o ince. o derin anlamlı afışlcrin nasıl yer bulur? Yapbğın 'Ayak Bacak Fabnkası' afişininasrilacı, 'Cadı Kazanı ilanınıdü- düklü tencere reklamı sanuiar da nakma- dan geçerler! 'Meyveleri sonraki kuşak toplayacak' Hayır. hayır! Sakın bu sözleri sana soylüyorum sanma! Yaşayıp benim ri- yatrocu olduğumu görseydi bunlan ba- bam bana söy lerdi. Çünkü ben de böy- le bir tiyatro hastalığına tutulmuşnım. Seksen yılda bu illetin ilacını bulama- dım. tlk kıvılcımın yüreğimi dağtadığı günlerde. İstanbul'un tek tiyatro top- luluğu açlık ve yoksulluk arasında çır- pınıyordu. Tiyatrocunun mahkemeler- de tanıklık etmesi bile yasaktı. Kann- lan aç. gelecekleri karanlık bu sanat hastalannın sayısı yirmiyi aşmazdı. Ama bir deli kuşak bu tutkuya öyle- sine yakalandı, bu sanata öylesine sa- rıldı ki bu kurak alandan bugünkfi ti- yatrolar fışkırdı. Bütün bunlan benim kusağım hazıriadı. Verdiğimiz kurban- lar tiyatronun yeşermesinde gübre ol- dular, tiyatronun ışığı nice nazlı perva- neleri cayır cayır yaktı. Ama o ışık sön- medi. Bugün sana deli. tutkuna delilik diye bakanlar bir gün seni önder ve ön- cü olarak anacaklar, senin adına mü- zeler açacaklar. Bugün esnaf ilanlan yapıp para kazanacağına, kendi para- nı. sevgiline harcar gibi tiyatro afişle- rine yatırmanın meyvelerini. senden sonraki kuşak toplayacak. Onun için tuttuğun yolu beğeniyomm ve parayı tepraekle delilik ettiğine inandığım haV de yine sana 'deli' diyemiyorum. Herkes bir şey sever, o kara sevda uğruna ölür. ,Ne mutlu bu aşağılık or- tamda sevecek güzel bir şey bulana! Onun için oğlum Mengü, sen bu yolda >ürü!" İlksergi l%91 da Mengü Ertel, o dönemm bütün özel tiyatrolannın afişlenni hazırlar. Lale Oraloğlu. Site Tîyatrosu, Münir OzkuL, Arena, MücapOİfluoğlu. Daha sonra da AST, LCC, Dostiar ve diğerleri... Ar- dından. Aydın Gün'ün başına geçtığı Istanbul ŞehırOperasrrunafişlennede ımza atar. Ama içınde başka bır özlem vardır. Kendı kafasındakı afışlen çiz- mek ıstemektedır. 1968 yılında kendi seçtiğı oyunlann afiş eskızlenni yapıp Muhsin Bey'e gösterir. Bunlan daha büyük çizip ser- gilemesinı önenr Muhsin Ertuğrul. İlk afiş sergısını 1969 yılında açar. Bundan sonra afiş sanatımızın uluslararası bır ustası olarak ün yapacak, başanlanna sürekli yenilennı ekleyecekür. Bu süre- cı özetlemeye çahşalım. 1 969 yılında Istanbul'da açtığı ilk ki- şısel afiş sergısinı Berlın, Varşova ve Brikksel'de yıneler. 1974'te Cannes Si- nema Afişlen Yanşması'nda "jüriözd 'Ressamın paleti hep ıslak olmalı' EBRUGÖKTEKE "Düşlediğim dünyayi ve olmasını iste- diğim olaylan tuvale aktanyonım. Gü- zellikleri ve sevgiyi anlatarak insanlara. diL, ırk, miDet aynmı yapmadan birbûie- rini sevrneleri için mesaj yolluyorum.'" Ressam Birim Bozok, rengın bıçimden daha önemlı oldugunu düşünüyor. Gez- dıği, gördüğü yerlerde tanıştığı ınsanla- n, onlarla konuştuklannı, onlann şarkı- lanm, türkülennı, acılannı, sözlerini; kır- mızılarla, mavilerle, morlarla ortaya ko- yuyor. Anadolu'ya tutkun: "Yiırtdışına çok girrjm. Oraya yerteşmek için elime çok firsat geçtL Ama ben bir Türk sanat- çtayım. Bunlan başka bir yerde yaşaya- mam ben." tstanbufda yaşayan herkes gibi o da bunahyor kentin gürültüsün- den. Zaman zaman Anadolu'ya yerleş- meyi düşünüyor. Resımlennde de haya- linde canlı tuttuğu doğayı, istanbul'un eskı haliru anlatıyor. Yalnızca kentsel planı vermek değil kaygısı: tstanbul'u bir gün tamamıyla yıtireceğunızi düşü- nerek gelecek nesillere, güzellikleri ak- tarmak istıyor. "Kötü bir bina gördü- ğumde" diyor Bozok. "çevresinde kuşlar uçuruyorum, üstüne bulutiar koyııyo- rum. Ben doğada kendimi kaybediyo- rum. Ancakyaşarken resmedebiliyorum. Yaşıyorum yapugım olayı. Ellerimle,par- makianmlasanlıyorum boyalara,yalnız- ca firça yetmiyor." 1971 yılında Bedri Rahmi Eyüboglu atölyesinden mezun olduktan sonra aldı- ğı bır bursla ve Eyüboglu'nun ısrarlany- la tspanya'ya gitmiş. Şimdiye kadar alt- mışın üzennde sergı açan Bozok, üret- kenlığı hakkındakı sorumuza yanıt ve- nrken ressamın paletının hep ıslak olma- sı gerektığine inandığım söylüyor. Gün- de 10 saat çalışabıldiğıni, bazen doğaya açıldığını, çevreyi gezıp dolaştığını belır- tiyor. Resımlennin insanlara huzur ver- mesinı istıyor. Pekı Bedn Rahmı Eyü- boğlu'nun öğrencısi olmak nasıl bır duy- Birim Bozok 1-15 temmuz tarihleri arasında San Francisco'da da bir sergi açacak (Fotoğraf: DEVRİM BARAN) gu? Bozok. "Bedri Rahmi Eyüboğhı'nun benim yalnızca sanatdeğil, dünya aniayı- şıma getirdiği birçok yenilik oktu" dıyor ve eklıyor' "Ayağı yere sıla sıkı basan bir insandı hocamız. Beni çok iyi eğitti, za- man zaman azaıiadı, ama adam etti. Onun için önemli olan 'ınsan'dı. Dış gö- rünüşün hiçbir önemi yoktu, o. iç güa+- liğine önem verirdi. Hepimizin 'Hoca dedi ki' diye defteri- miz vardı. Ogrencilerinialır,Tophane'de Karabaş mahallesinde esrar içen adam- larla tanıştınrdı. Anadolu'nun bilmem neresinde hapishaneieregirdik.çıknk. Bu ülkede yaşıyorsak o insanlan bilmek, ta- nunak zorundayız. Hocamız. bizi toplu- ma açn, bize gerçegi gösterdi. hay at eğiti- mi verdi. Hayatı çok iyi tanıyan bir insan- dı Bedri Rahmi. Çok güzel birinsandı. Bi- ze hep zarar görmememiz için kötülük- lerden uzak duımamız gerektiği söylenir, oysa hayata girmemiz gerekli. Zarar ge- lirse gelsin". Bırim Bozok, doğa tutkusunu çevrecı hareketlere katkıda bulunarak arada sıra- da böyle hareketlere resim bağışlayarak tatmın edıyor. Türk sanatçılannı çok ba- şanlı buluyor. Devletın yardımcı olması- nı, sanatçılara destek vermesinı. sanatçı- lann yurtdışma açılması gerektığını söy- lüyor: *Yurtdışında modern sanatmüzelerin- de gördüğümtiz ressamlann bizimkiler- den hiçbir farkı yok. Biz. maddi olanak- sızlık. devletin destek vermeyişi v« cesa- ret eksikliği yüzünden dışanya açılamıyo- ruz." Ona göre bütün gençler yurtdışma çıkmah. oralan görmeli. 1-15 temmuz tarihleri arasında San Francisco'da bir sergı açacak olan sanatçı, sergıye hazır- lanırken güzel Anadolu'yu ve güzel Is- tanbul'uresmetmek istediğıni belirtiyor. " Ülkemdeki güzeOiği yurtdışına taşunak istiyonım" dıyen Bozok, sanatçılann dev letın en ağır toplan oldugunu düşü- nüyor. Toprakbank Sanat Galerısi'nde yer alan Bınm Bozok'un resim sergisı 23 marta kadar açık kalacak. Sadri Ahşık-Çoipan tlhaa, beyaz per- demizin örnek çifti oldular. Bir çok filmde birlikte oynadılar. Çolpan 11- han, Alışık'ın donıktaki gûnjerinde de hasta yatağındaki acüı günlerin- den de onu bir an bile yalnız bırak- madı. olarak tstanbul Paşabahçe'de doğdu. 39. îlkokul. Beykoz Ortaokulu, Istan- bul Erkek Lısesi'nde okudu. Bir süre Güzel Sanatlar Akademisı Resim bö- lümüne gitti. Ortaokul öğrencısiyken 1939'da Eminönü Halkevı sahnesinde "Hissei Şayia" oyunuyla amatör olarak tiyatro- ya başladı. 1943 'te Raşit Rıza Tiyatro- su'nda "Beni Öpünûz" oyunuyla pro- fesyonel oldu. 1951 'den başlayarak Kü- çük Sahne, Karaca, Site, Oda, Kent Oyunculan, Oraloğlu tiyatrolannda birçok oyunda rol aldı. 1944'te Faruk Kenç'in yönetmenliğinı yaptığı "Gû- nahstdar" fllmınde Oya Sensev ile baş- rol oynayarak sinemaya başladı. Yanm yüzyıl boyunca oynadığı 400 dolayın- daki filmde önce romantik rollerde, sonra kişiliğini bulduğu komedilerde büyük üne kavuştu. Turist Ömer'in doğuşu 1961-1962 "de Ayhan Işık ve Belşn Donık'la birüçlü oluşturduğu "Küçük Hanım" seri fılmleriyle popüler olan Alışık. 1964'teHulkiSanerın daha ön- ce Alışık'ın canlandırdığı bır tipi gelış- tirmesiyle doğa.n 'Turist Ömer' kişilı- ğiyle sanatının doruğuna çıktı. Sine- mamızın en sevilen serisı "Turist Omer"de bol argolu, berduş giysili, üs- tü başı dökülen ganban bir halk kahra- manını canlandıran Alışık, on yıl bo- ytnca "T.Ö. Dûmenciler Krah", "T.Ö. Alrnanya'da", "T.Ö. Arabistan'da", "T.Ö. Kenya'da-Yamyamlar Arasuı- da", "T.Ö. Boğa Güreşçisj", U T.Ö. Uza> Yolunda" filmlerindeki kışıhğmı 197O'lı yıllarda gazıno sahnelennde show yaparak ölümsüzleştırdi. Sahne- de söylediği şarkılar. plak haline geti- rildi. Yeniden doğuş 197O'li yıllarda seks fılmleri furya- smın başlamasıyla sinemadan bir süre uzaklaşan Alışık, şarkıcılığa yöneldi, şiirler yazdı. 1980'li yıllarda Müjdat Gezen-Perran Kutman ikilisının Mi- yatro adlı topluluğuy la kısa bir süre ye- niden tiyatroya yönelen Alışık, 1979'da u Se>ahatname", 1984 te "Kartallar Yüksek Uçar". 1985 te "Saat Sabahın Dokuzu" gibi TV dizilenyle ekranda da ağırlığını duyurdu. 1959'da "Zümrüt" fılmiyle Gazete- ciler Cemiyeti 1 Türk Film Festivali oyuncu ödülü, 1971 'de 8. Antalya Film Şenliği'nde "Afacan Küçük Serseri" fîlmiyle yardımcı oyuncu ödülü kaza- nan Alışık, hastalık ve kazalar arasın- da, sinemadaki ikinci yaşamı sayılan YavuzÖzkan'ın 1994'teyönetmenliğı- ni yaptığı 7 Altın Portakariı "Yengeç Sepeti" fılmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülûnü IVfetunet Aslântuğ'la paylaştı. Onurlu bir sanat adamı olan Alışık, saygın bir aile başkanıydı. 1952-1958 arasında ilk eviiliğini si- nema oyuncusu Neriman Esen ile ya- pan Alışık, 20 Ağustos 1959'da evlen- diği Çolpan İlhan'la günûmüze dek sü- ren sinemanın en uzun ve mutlu eviili- ğini gerçekleştirdi. Bu evlilikten 5 Haziran 1960'ta do- ğan oğlu Kerem Alışık la eşı Sibel Tur- nagöl'ün çocuklan Sadri Ahşık D adı- nı taşıyan bir de torun bulunuyor. Filmlerinden bir demet 1944: "Günahsızlar'% 1949: «Fato- Ya lstiklal Ya Ölüm", 1951: "Hürriyet Şarkısr, 1952 "tki Süngü Arasuıda'', 1953: "YaMiz Sultan Setim Aguyor", 1955: "Beyaz Şehir", 1956: "Istırap Şarkısı'', 1957: «BeşHasta Var", 1958: "Düşman Yollan Kesti", "Altm Kafes", "Iftira", 1959: "Yalnızlar Rıbömı", "Zümriit'',"Hfcran Yarası'', "Kalpak- lılar", 1961: "Küçük Hanımefendi", 1962: "Küçük Hanım Avrupa'da", 1963: "Maceralar Kralı","Dişi Kurt", ^Helal Obun Ali Abi", 1964: "Turist Ömer" ve seri fılmleri, "Avare", "Fıs- tık Gibi Maşallah", 1965: "Serseri Aşık", "Soytan", "Hn-sız", "Şaka ile Kanşık", "Üç Kardeşe Bir Gelin", 1966:"Aaahh Güzel tstanbul", "Kara- kotda AynaVar", 1967: "MarkoPaşa", 1968: "Efkârlı Sosyetede'', "Dertli Gönlüm", "Yara", 1970: "Afacan", "Talihsiz Baba", 1971: "Ali Baba ve KırkHaramUer", 1972: u GelinnkKız- lar", "Se\güi Hocam", 1973 "DertB", 1974: "A>yaş", "Ne Hakem", 1976: "Başbebsı", "Ben Sana Mecburum", 1977. "Acı Haüralar", 1986: "Kız Babası", "Şalvar Bank", "Çapkuı Baba". BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Tepki Tepkiyi insanoğlunun varlık simgelerinden biri sayabili- riz. Ziya Paşa gibi "Ya dehre gelmeseydim - Ya aklım ol- masaydı.." diyebilenler bu düşünsel silaha sanlarak orta- ya koyarlar varlıklannı. Bir anlamda ölgünleşmemiş us gücünün karşıtlanyla hesaplaşmasıdır tepki. Tepkilerimiz olmasaydı nerden bulacaktık yeniyi arama çabasını. llerleme bilincimiz nasıl oluşacaktı. "Kübizm, empresyonizme karşı bir aksülamel olmak üzere vücude getirilmişti." Elli altmış yıl öncesine kadar eskiler, Ahmet Haşim gi- bi "aksülamel" sözcüğüyle karşılıyoriardı tepkiyi. Ama Osmanlı okumuşlannın çoğu, belki kapıkulu gele- neğinden geldikleri içın genelgeçer kurallann tutsağı ol- muşlardı. Tepkileriyle düşün kaynaklan arasındaki kopuk- luk davranış öncesınin istediği koşullardan yoksun bıra- kıyordu onlan. Yahya Kemal, anılannda hürriyet sözcüğünü Namık Kemal'in Arapça "hür"den türettiğini yazmıştı. Geçen yüzyılın ikinci yansında sahneye çıkan şaırier, öl- günleştirilmiş bir yapının alıştığı sözcük ve kavramlarla tepkilerini ortaya koyamayacaklannı öğrendiler önce. Sonra da toplumsal/sıyasal olayların ardında gızlenen- leri görmeyi. Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle yazar "Namık Kemal, hürriyet kelimesinde tıpkı ArşimedVn manivelası gibi yaşayışımızı altüst edecek bir esas bulur. Başka hiçbir meziyeti olmasa sırfbv kelimeyi, ilk defa ola- rak bir cemiyetin içinde bu kadar aşkla, bu kadar gür ses- le ve bu kadar sık olarak kullanmış olması, onu tarihimi- zin en büyük ve en istisnai hadiselehnden biri yapmaya kifayeteder. "(Namık Kemal Antolojisi, 1942) Yazının başında, tepki ölgünleşmemiş us gücünün kar- şıtlanyla hesaplaşmasıdır, demekle bizim gibi düşünme- yenlerin vaıiığını yadsımadığımı sanıyorum. Yaşanmakta olana bizim gibi bakmayanlar tarihsel ola- na da kendilerince bakıyoriar kuşkusuz. Geçmişte, dönemlerini yaşayanlar arasında da görüyo- ruz bu farklılığı. Osmanlının ünlü reisülküttaplanndan (dışişleri bakanı) Atrf Efendi "Siyasete Dair" adlı lahiyasında 1789 devri- minı yargılarken tepkilerini gızlemiyor: "Birkaç yıl önce Fransa 'da patlak vehp etrafayayılan fit- ne ve fesat ateşi senelerden beri mel'un müşriklerin ha- zıhadıklan ve icrasına firsat gözettikleri bir uyur fitne ol- duğu ma/ûmdur. Şöyle ki; Volter ve Ruso isimli zındıklann ve onlardan beter ukaialann hâşa ve hâşa peygamberfere sövmek, büyükleh zem etmek, bütün dinleri kaldırmak, cumhuri- yet ve musavatı ima etmekten ibaret olan sözlehe, alay üslubuyla neşrettikleri eserier -heryenı şey lezzetlidir- fet- vasınca halk rağbet eder. Fesat ve küfür, frengi hastalığı gibi halkın beyinlerine ve damartanna nüfuz etmiştir." (anan Murat Sanca, Siyasal Tarih, II. bas. 1983, sf. 76) Benim olumsuz tepki hanesine yazdığım bu değerien- dirmeyi günümüzde de olumlu olarak görenler bulunabi- lirelbet. Ama Atrf Efendi'nin yargılanyla kendisinden 80 yıl son- ra gelen Namık Kemal kuşağının Voltaire ve Rousseau vb. düşünürlere yaklaşımlannı nasıl değeriendireceğiz. Kimi kolaycılar gibi "kopyacılık"\a mı? Bikjiye kapalı kalmamakla mı? * £ : Bilgiye açık düşün ve edebiyat adamlannın yıllar önce- ki tepkileriyle yazılı edebiyatımızda yenı bir süreci başlat- tıklannı daha iyi görebiliyoruz bugün. Namık Kemal'den sonra Tevfik Fikret, Fikret'ten son- ra Nâzım, Nâzım'dan sonra Garipçilerle 1940 kuşağının yer aldığı bir süreç bu. Tepkilerin şiire yansımasıyla özgür insanlara özgü dav- ranışlann birlikte geliştiği bir süreç. Bu gelişmenin yarattığı birikim, günümüzde de demok- ratikleşmenin itici gücü olarak etkisini sürdürüyor. 7. Ankara Uluslararası Film Yarışması Ankara'nın birîtıcfleri belli oldu ANKARA (Cumhuriyer Bü- rosu) - 7. Uluslararası Film Fes- tıvalı kapsamında düzenlenen "Ulusal Film YanşmasT sonuç- ian açıklandı. Festivalde. Yusuf Kurçen- li'nın yönertiği "Çözülmeler", "En iyi yönetmen, en iyi kadm oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu veen iyiözgün senaryo " dallannda toplam dört ödül ka- zandı. Seçicıler Kurulu, değerlendir- me sonucunda Tunca Yönder' ın yönetmenliğinı üstlendığı "Bir Ask l I ğruna"filmım "En İyi Film" ödülüne layık buldu. Yusuf KurçenİL Çözülmeler filmıyle "En İyi Yönetmen" ödülünü kucaklarken filmm baş- rol oyuncusu Nursetildizde "En tyi Kadın Oyuncu"seçıldı. "En İyi Yabancı Film" dahn- da Oscar'a aday adayı gösteri- len "Manisa Tarzanı" filmınin başrol oyuncusu Talat Bulut "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü ka- zandı. "Yengeç Sepeti"'nde çızdiği, aldatılan eş karakteriyle büyük begenı toplayan Derya Alabora, bu rolüy le "En İyi Yardımcı Ka- dın Oyuncu" seçılırken "Çözül- meter" dekı rolüyle Tunca Yön- der, "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülünün sahibi oldu. Seçıciler Kurulu Film Özel Ödülü'nü de Kutluğ Ataman'ın yönertiği "Karanlık Sular" fil- mi kazandı. "En İyi Sanat Yö- netmeni" ödülü "Bir Aşk Uğru- na" filmı ile GflrelYortan'ın ol- du. "Iş" fihnınin Mogollar gru- bunun üyelennden Cahit Berkay tarafından bestelenen müzıkleri "En İyi Özgün Müzik" seçıldı. "En tyi Ozgün Senaryo" ödülü- nü Yusuf Kurçenlf nın "Çözül- meter" fiimi kazandı. "En İyi Görüntü Yonetmeni" ödülünü "Buluşma" filmıyle Ertunç Şenkay alırken aynı film "En İyi Işık" ödülünü de kazan- du Umut Verenler Festivalde "Umut Veren Yeni Yönetmen" dalında ödülünü "Babam Askerde" ile Handan tpekçi ahrken "Umut Veren Ye- ni Erkek Oyuncu'' ödülü oybir- liği ile "Gece Melek ve Bmm Çocuktor" fıbnindeki rolüyle Deniz Atamtürk'e verildi. Festıval Seçıciler Kurulu, "En lyiSeslendirmeStüdyosu". "En İyiJenerik", "UmutVferen Yeni KadmOyuncu" ve "En İyi Film Laboratuvan" dallannda ödüle değer bır yapıt bulamadı. Talat Bulut kaülamadı En ıyı erkek oyuncu ödülünü kazanan Talat Bulut, ödül töre- nine katıhnak üzere Ankara'ya gidemedi. Festival komitesinin otobüsle gelmesinı önerdiğini belirten Bulut, pazartesi geri dönmek zo- runda olduğundan törene katıla- madıgını bildırdi: "Bana başka bir altematif sunmadıklan için törene kanlamıyorum. Ödülü- mü kargoyla gönderecekler. Bu uluslararası bir festival. Acaba aynı seyi bir yabancı konuğa yaparlar mıydı?" TTB'nin düzenledigj karikatür yarışması soraıçfandı • .4NKARA (AA) - Türk Tabıpler Bırliği'nin açtığı "Sağlık ve Yaşam" konulu kankatür yanşmasında. Talip Dilber binnciliği elde ederken, Yüksel Bayram ikinci, Berta Özgün de üçüncü oldu. Ote yandan, Kankatürcüler Demeği'nin koymuş olduğu Asaf Koçak Özel Ödülü'nü de Mehmet Kahraman kazandı. Yanşmada, Mustafa Yıldız, Gökmen Kahiloğullan, Ümit Müfit Dinçay, Halil Eser. Haluk Bener, Ismaıl Kar, Fahn Eyıcan, Osman Güral Suroğlu, Bülent Balamann, Gökhan Güneş, Hüseyın Çakmak, Cüneyt Ekmen, Uğur Pamuk, Arif Ali Albayrak, Mümin Bayrak, Yalçm önder, Abdülkadır Uslu, Yaşar Babalık ve Taner Tümkaya'nm yapıtlan sergilenmeye değer görüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle