26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 1995 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Şiir ve matematik MELİH CEVDET ANDAY Y ıllar önceydi. Doktor tzzettin Şadan'ın şiir tanımına ılişkin bir ya- zısını okumuştum; "Şiir ifrazatür" diyor- du, demek şıiri tere, si- diğe benzetiyordu. Bunlar bedenden atılması zorunlu olan maddelerdir, bu açıdanbakıldıgında. denebılirki, şiinn de doğasında dışan çıkma özellıği var- dır. kısacası benzeşirler. Ancak şiir. ter gibı, sidık gibi ağulu değildir. zarar ver- mez. Neye benzetirsek benzetelim, şiir gerçekte bir şeye benzemez. Onun için de. benzetme yolu ıle yapılan şür ta- nımlannın hiçbiri doyurucu. kandıncı değildir. Yahya Kemal Beyatk, bir yazısında "Duygulann" diyor "şiire dönüşmesi, üzümün şaraba dönüşmesine benzer." Gene bır benzetme. ama gene doyuru- cu değil. kandıncı değil. Bence duygu- lar değildir şiire dönüşen, dildir. Sonra da dil ile (ya da duygu ile) şiir arasın- daki ilişki. üzüm ile şarap arasındaki ilişkiye hıç benzemez. Üzümü kendi başına bırakırsanız şarap olur. Ama duygular. bütün ınsanlara eşıt olarak paylaştınlmış duygular, istediğiniz ka- dar bekletin, şiir olmaz. Çûnkü şiir duy- gularla yazılmaz. Şiiri tanımlamaktan vaz mı geçelim demek istiyorum? - Hayır, bayılınm şiir tanımlan içeren yazılan okumaya; gerçi bır şey ögren- mem, ama olsun, bütün bu çabalar ge- ne de şiire bir yaklaşım isteğinden doğ- muştur, insanı sevindirir. Ben yeni Bir şiir yazmaya kalktım mı. şiir sanatıma baştan başlıyorbulurum kendimi. De- mek her şiir. yeni bır tanım gerektirir, yeni bir tanım doğurur. Şöyle de diyebıliriz, her iyi şiir yeni bir şiir tanımıdtr. Böylece şiir tanımla- n çoğaldıkça çoğahr ve bu yüzden hıç- bir şair başka bir şairle ölçüştürülemez. Yahya Kemal hayranlan. Ahmet Ha- şim'i beğenmemekte dirençli olmuş- lardır hep; çünkü "Hangisi büyük?" sorusuna yanıt bulmayı hayranlıklan- nın geregi sayıyorlardı. Oysa şiirin sa- yısız yolu vardır. Mootaigne, bu konuda şöyle diyor: "Şiirin orta hallisi beylik ölcülerte. sanat bilgisiyk yargüanabilir; ama şi- irin iyisi. tannsal olanu kurallann ve aklın üsründedir." Belki tuhaf gelecek, ben şiirin en ıyi, en işe yarar tanımlan ile bilim kitapla- nnda karşılaşmışımdır. Elbeto kitapla- n yazan bilim adamlan şiiri araştırmı- yorlardı, kendi konulannı açıklamaya çalışıyorlardı çalışmalannda, fakat bi- limlerin ve sanatlann aynı ustan kay- naklanmış olmasından mıdır, aralann- daki ortak nitelikler insanı şaşırtır. Örneğin ünlü lngiliz matematikçisi G.H. Hardy'nin "Bir Matematikçinin Savunması" adlı kitabmı okurken böy- le sevindırici bir şaşkınlığa düştüm. Şöyle diyor Hardy. "Bir satranç problemi gerçek mate- matiktir; ancak, bir bakıma 'önemsiz matenıatiktir. Hamlelernekadarusta- ca ve karmaşık, ne kadar özgiin ve şa- şırücı olursa olsun çok gerekli bir şey- den yoksundur. Satranç problemleri önemsizdirler. Matematiğin en iyisi, gü- zel olduğu kadar 'cıddi'de 'önemli' de diyebiliriz; ancak. bu sözcük çok belir- siz olduğundan "ciddi" sözcüğü, söyle- mek istediğimi çok daha ryi anlatıyor. Matematiğin 'uygulamadakisonuç- lannı bir yana bırakıyorum; şimdilik sadece şunu söyleveceğim: eğer bir sat- ranç problemi, günliik konuşmadaki anlamı ile "yararsiz' ise en iyi matema- tiğin büyük bölümüde\ararsızdır. Ma- tematiğin çok küçük bölümü pratik ya- rar sağlar, o küçük bölüm de oldukça sıkıcıdır. Bir matematiksel teoremin 'ciddi' olup olmamasu uygulamadaki sonuçlanna değil (ki bunlar genellLkfc çok azdır), aralanndaki bağlantı kur- duğu matematiksel fıkirlerin taşıdığı 'önem'e bağhdır. Kabaca diyebiliriz ki. bir matematiksel düşünce, eğer öteki matematiksel düşüncelerin büyük bir bölümü ile doğal ve aydınlatıcı bir bağ- lantı kurabilhorsa 'önemli'dir. Hiçbir satranç problemi bilimsel düşüncenin gene) gelişmesini etkilememiştir; oysa Pythagoras, Nevvton. Einstein, kendi zamanlannda bilimsel düşünceye tüm- den yön değjştirtmişlerdir. Bir noktayı daha çok kısa değinerek geçiştireceğim; nedeni de onun ilgi çe- kici olmaması değil. konunun zorluğu vebenim estetik konusunda tartışmaya gjrecek yeteriiğimin olmaması. Nasıl ki, şiirde bile gUzeüik. bir ölçüde içerdiği fikrin önemliolmasına bağbysa,bir ma- tematik probleminin " güzel lıği' de bü- vük ölçüde, onun ciddi oluşuna bağu- dır." Özetlersek, Hardyye göre, bir ma- tematik teoremin iyi sayılabilmesi için onun, a) güzel ve b) matematik düşün- ceye katkıda bulunur olması ilk koşul- dur. Neden benzer düşünceyi şiir için de dogru ve geçerli saymayahm! Bir şiirin iyi sayılabilmesi için onun, a) güzel ve b) şiir düşüncesine katkıda bulunur olması gerekir. Bu yoldan şiir. dili ve genel düşünceyi etkileyecek. böylece insanlığa yeni çevrenler aça- caktır.Peki ama, 'güzel'in ne olduğu ge- ne de açıklamasız kalmadı mı? Evet, açıklamasız kaldı: çünkü biz onu araştırmıyorduk, arastırmaya kalk- sak da bir sonuca varamayacağımızı bi- liyorduk. Nitekim Hardy de benzer bir yakla- şımla, bir matematik teoremin güzelli- ğini açıklamaya kalkmıyor. estetikteki yetersizliğini buna neden olarak göste- riyor. Hangi estetikçi 'güzel'i tanımla- yabilmiştirki! Bir sanat yapıtının güzelliği formül- lerden çıkmaz, yaratıcı çalışma ıçinde birden ortaya çıkıverir. lşte bunun için yapısalcılar, bir şi- irin, bir resmin, bir müziğin yapısal özelliklerini araştınrlar, güzelliğini de- ğil. Yapısal özellikleri bakımından ku- sursuz olan bir sanat yapıtı yüzde yüz güzel midir? Bu soruyu yapısalcılar şöyle yanıtlı- yorlar: u Yapısal bakımdan kusursuz olan bir sanat vapıtı güzel olmayabilirı ama gü- zel bir sanat yapıb, yapısal açıdan ku- sursuzdur." lşte çeviri şiirin zorluğu, dahası talih- sizliği burada ortaya çıkıyor; çünkü en başanlı şiir çevirisi bile özgün şiirin yapısını ister istemez bozar. Bu zor durum, aynı aileden olan dil- ler arasındaki çevirilerde en aza iner.Şi- ir çevirmenin boşuna ve yanlış bir iş ol- duğunu mu söylemek istiyorum. Hayır, çeviri şiir kitaplarını sevinç duyarak ve merakla okurum. Yazık ki yerim doldu, yeni basılan çeviri şiir ki- taplanndan başka bir yazımda söz edeceğim. Başka ülkelerin şairlerinı çeviri yoluyla da olsa tanımak, edebiyatımız için büyük kazanç olur kanısındayım. Emil Galip SandalcıÖzellikle son dönemlerde "Biz yurdumuzu çok seviyoruz", "'Atatürkçiiyüz", "Türkiye'yi şöyle kurtaracağız", "eceğiz... cağız", "Türkiye'de işkence yoktur" gibi sözleri duyuncahep gözlerim Emil Galip'i anyor. YAŞAR OZTURK I nsanm yitirmedikçe değenni bilmediği insanlanmızdan biri de Emil Galip San- dalcı'ydı. Sonsuzluk denızine kavuşan bir ırmak olan Emil Gaiip Sandalcı'yı gözler yeniden anyor (10 Mart 1993): "En karanlık günlerde bile demokrasi anlayışını dürüst bir şekilde savunan. bunun so- nucunda görevinden atılan, ışkencelerden geçi- rilen. aylarca tutukevlerine kapatılan Emil Ga- lip Sandalcı doğru bildiği şeylerin mücadelesi- ni vermeye devam etmiş -aklını ve yüreğini- de- mokratik hak ve özgürlükler uğrunda kullanmış devrimci bir" insanımızdı. O hep ara dönemle- rin can simidi idi. Ölüm bile onun Türkiye ger- çeğine katkıda bulunmasını durduramıyor. Bizde gelenek olmuş; insanlar ya doğum ya yaş dönümü ya da ölüm günlerinde anıhr. Bay- ram değil, seyran değil, nerden çıktı bu Emil Ga- lip Sandalcı diyecek olursanız.. 20 yıl önce mart ayında yayımlanan "Seyrederken Kendimı- zi"adlı kitabını yeniden okumaya başladım. Emil Galip'ten bıze yadigârkalan bu yapıtı özel- likle son dönemlerde "Biz yurdumuzu çok se- viyoruz", "Atatürkçüyüz", "Türkiye'yi şöyle kurtaracağız", "eceğiz... cağız". "Türkiye'de iş- kence yoktur" gibi sözlen duyunca hep gözle- rim Emil Galıp'ı anyor. Oyuncular, sahne deko- ru değişiyor; ama, oyun ve oyunun özü değişmi- yor. Şu "yurdunu herkesten çok severler sınıfı" da değişmemiş. 22 yıl önce bu konuva eğilen Emil Galip, "Bilmem farkmda mısınız? Toplum sınıflan arasındaki farklar, çelişkiler, mücadele- ler konulan üstünde tartışırken giderek toplu- mumuzda bir 'yurtseverler sınıfı', daha doğru- su 'yurdu herkesten çok severler sınıfı' ortaya çı- kıverdı. Boşuna 'yurdu herkesten çok severler sı- nıfı'nın sosyal-ekonomik kökenlerini araştırma- ya kalkışmayın. Böylesini ekonomi. sosyoloji. siyasal bilgilerkitaplanndabulamazsınız. 'Yur- dunu herkesten çok severler sınıfı' klasik sınıf türlerinin çok dışında bir sınıftır... Bu yüzden 'Sen de sevsene, sen de yurdunu çok sevsene ulan...' diye milletin üstüne yürürler. 'Hiç kim- se yurdu bizden çok ve bizden değişik seve- mez" in kesin inancını taşırlar. Kendilerinin dışın- da 'Biz de sevenz'diyenin. tereddütsüz gözünü patlatırlar. Yurdu sevmenin yolu tektir. Ve onla- nnki gibidir. Ötesi ihanettir. Eleştirilemez, ince- lenemez... Sizin anlayacağınız 'tekel'ci 'yurdu herkesten çok severler sınıfı 'nın yurt sevgisi tüm ülkeyi öylesine kaplamıştır ki geridekilere değil yurdu sevmek, yurtta sevecek yer kalmamıştır" diyor. 12 Eylül'den sonra sessizlik biçimindeki ses- liliğı gerçek anlamda seslilığe çevirmede her atı- lımın başında yer alan Emil Galip. o günlerde çı- kanlmak istenen birdergi için ad aranırken "Ha- yır" adını önermişti. 'Bir hayır demeyi öğrene- bilsek' derken haklıydı. Yine 22 yıl önce bir ya- zısında şu sözleri düşüyor Emil Galip: "Türki- ye'de 'kurtarılacak' bir şey varsa o da Türkiye'yi demagog kurtancılanndan kurtarmaktır... Rad- yolan. televizyonlan, Büyük Millet Meclisi oru- rumlannı, bildirileri, demeçleri, kongrelere yol- lanan mesajlan. yedi yabancı gazetecilerle ya- pılan konuşmaları, yurtiçinde ve yurtdışında tür- lü vesılelerie yapılan toplantılarda çekılenmıtok- lan izlersenft; sayın baylann yurtseverlik, de- mokrasiyi savunma, parlamenter rejıme bağlıhk, Atatürk'e sevgi, insan haklanna ve düşünce öz- gürlüğüne saygı. uygar yaşamaya ınanç vb. ko- nularda mangalda kül bırakmadıklanru görürsü- nüz... Mangalda kül bırakmayanlar, savunurgö- ründükleri bunca güzel kavramın var olup olma- masına aslında aldırmayanlar, onlann gereklili- ğine içten inanmayanlar, başka bir deyimle 'kav- ram dalkavuklan'dır. KavTam dalkavuklan, sa- v'unduklannın yokluğunda kıllan kıpırdamadan rahat yaşayabilenlerdir... Sosyal, politik, ekono- mik. dogru-yanlış, gerçek ya da demogojik her türlü iddiayı, tartışmayı, görüşü bır an için bir ya- na bırakın ve Türk insanının yüzüne bakın: Mut- lu mu bu insanlar? Eğer evet diyemiyorsanız bundan öncesi ve ötesi kime ne, ne fark eder" Ya- lan mı? Emil Galip Sandalcı, herkesin bugünlerde kı- nından çıkanlmış kılıç gibi keskin Atatürkçü ke- sildiğini görseydi şu sözlerini yinelerdi: "Bağış- larsan sanajurnal edeceğim. (bugünlerde geçer- li oldu) kendımizi. Haberin olsun. zamanında bir banşa sevgi, insana saygı, kendine güven var- dı ya. Onlan yitirdik. Seni de -dediklerimizin tersine- öldüğün yılda orada, bıraktık..." ., .. Başka söze ne gerek var.. " " t r ^ PENCERE 'Avrupa'da Çukur Var mı?..' Eskiden Avrupa'ya gitmek bir ayrıcalıktı. Çemişgezek. köylüsü çalışmak için daha Münih'e gitmemişti. Birisini övmek için vurgulanırdı: - Avrupa görmüş adamdır... Rahmetli Kemal Tahir, takma adla çok roman yazdı; bunlardan birinde okumuştum: "Avrupa görmüş adam" anılannı kahvede anlatıyor, çevredekiler eski askerterin se- ferberiik öyküleri gibi dinliyorlar. "Avrupa görmüş adam" dışarda çokyaşamış, Paris'in lağını cıcığını bilirmiş, bir kez şehrin kenar mahallesinde geceleyin dolaşırken çukura düşmüş... Lafın burasında dinteyenlerden biri soruyor. - Avrupa'da çukur varmı?.. Olur mu canım!.. Avrupa dümdüz asfalt!.. Bal dökyala!.. Avrupa'da her şey cici, bizde her şey kaka!.. Avrupa'yı görmüş olanın burnu Kaf dağında!.. Görmemiş olan cahil!.. Ben Avrupa'ya hayran, sen cama tırman!.. • Ziya Paşa 1867'de Paris'e gitti, Avrupa'yı görünce Al- lah'ı şaşmıştı, iki dize yazdı: Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler kâşaneler gördüm Dolaştım mülk-i Islamı, bütün viraneler gördüm Aradan yüzyılı aşkın bir zaman geçti; Yahya Kemal bir yana, Ahmet Haşim öteki yana!.. Ziya Paşa'nın dizeleri bellegimize yazıldı. Yazarımız, çizerimiz, aydınımız, sanat- çımız Paşa'nın manzumesini yineier durur: Avrupa cici, Türkiye kaka!.. Ben de bu kervana katıldım; ama, Batı ile Doğu'yu karşılaştnp perişan halimizi yazmaktan gına gel- di!.. Sanki biz bu ülkenin çocuğu değilmişiz de Avrupalıy- mışız gibi, onlan yüceltip kendimizi yermekten özel bir tat alır, yüzeyselliğin kolaylığına kaçar, olayın derinliğine inme- ye üşeniriz. • Anadolu köylüsü Avrupa'ya işçi kimliğiyle göçtükten sonra iş biraz değişti; Avrupa fıyakası yaparak kendi yurt- taşına tepeden bakan entellerin ve seçkinlerin raconu az çok bozuldu. Ancak Avrupa'ya giden Anadolu köylüsü de mutlu olamadı, pastırmasıyla bulgurunu gurbet ele mem- leketinden taşıyan emekçinin çocuklan da yad ellerde so- runlann yumağına dolaştılar. Avrupalı olmak kolay mı?.. Elin herifı senin gibısine tepeden bakar, limon gibi sıkıp suyunu çıkanr. Yine de bir olanak sağlansa, Türkiye'nin kapılan Avru- pa'ya bir açılsa, Anadolu boşalır. Şakamaka değil... Avrupa bu!.. • "Avrupa Gümrük Birliği'ne giden yolda bir kapı açılınca bu yüzden mi zıvanadan çıktık?.. Başbakan Tansu Çiller oldu bir fatih... Murat, sadrazam!.. Hepimiz bıreryeniçeriyiz!.. Istanbul'un surlanna tırmanan Ulubatlı Hasan yanımız- da haltetmiş!.. Vıyana seferine çıkan Osmanlı gibi yüreği- mizde mehter marşlan çalmaya başladı. Çok satışlı gaze- teler şirazeden çıktılar, aklı başında sandığımız politikacı- lar saçmalıyorlar. SarhoşladıkL Sokaktakiadam, Avrupa'nın ünlü birfutboltakımınıyen- miş futbol hastası gibi... - Ne oluyor?.. • Arkası 19. Sayfada PIMAPEN 6000 MIMARI TASARIMLARA GENİS BAKIS ACISI Pimapen 6000'in olağanüstü güclü profilleri geniş görüş alanları yaratır. • İki veya daha fazla pencere ve kapıdan oluşan gruplarda, çelik destck saçları özel adaptör parçalarla birleştirilerck, Jınnı dı> duvar et çelikten bir kafes kalmlıcjıttda 60mm oluşturur. genivlıgindeki PVC profillerin özel yapısı her türlü kapı ve pencere yapımını olanaklı kılar. • Güçlü profillere olduğu kadar, güçlü destck elemonlarına da salıip bir sistemdir. * Profillerin içine • G_ T yerie>tirilen "özel özel çift kanat pro- dizayn çelik destek (,|j j|e , orta kayıtsız saçları" ile \ağlanan t jft kanat açılımı ve p«rformans, • Geniş açıklıklarda özel çift kûnot pro- fîli ile, orta kayıtMZ ^i(t kaııat açılımı ve kanatlardan birine mukavumetin en üst uygulanan lek kol noklasıdır. çift açılım ayrıcalığı Özel bağ profille- yaratılır. ri, statik mukavemeti tam saglaynn en Önonılı ogelorden bıridir. ıitnnudbt f-MA$ t * VNKA HMimçı <., PİMAPEN 6000, geniş açıklıkların en fonksiyonet ve güvenli bir şekilde kapatılmasını sağlar. Değişik boyurlardaki kapı ve pencere tasarımlarıyla maksimum görüş alanı yaratılır. Çift contalı köşe dönüş profilleri, her açıdaki köşe dönüşleri için mükemmel olarak dizayn edilmiştir. Pimapen 6000 Serisi, geniş açıklıklara, güvenli çözümleri getirmek için, Pimaş tarafından sizin için geliştirildi. Mimari tasarımlara geniş bakıs açısını getiren Pimapen 6000 Serisi, tüm Pimapen Yetkiii SatKilan'rvda. Mutlaka tanışın. 6OOO SERİSİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle