29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MART 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Alan Parker'ın son filmi kesinlikle tadına bakılacak türden, hınzırca kotanlmış, usta işi bir fars Vhsır gevreğini sever ıııisiııiz?Mısırgevregini sever misiniz? Ya fıstık ezmesini? Elektrikli bat- taniye kuilanır mısınız? Ünü dünyayı tutmuş, modern hayatın tanınmış besın markası Kellogg ürünlerine.Özal dönemınden be- ri biz de iyice aşinayız artık. Amerikan hayat tarzınm sağlık. beslenme. zayıflama, temizlik, vb. ahşkanlıklan tûm dünyayı ol- duğu gibi ülkemizi de sanp ku- şattı son yıllarda. Yirmınci yüz- yıl başlannda ortaya çıkıp Battle Creek-Michigan'da kurduğu ve giderek paralı, varlıklı Amerikan vatandaşlannın büyük ilgisini toplayan bir sağlık merkezinde adeta para basan, bildik 'Ameri- kan Rüyası'nın becerikli, uyanık ve inançlı ilk öncülerinden sayı- labılecek. doğru beslenme ve sağlıklı bir şekilde zayıflama, in- celme yöntemlerinin, cimnastik ve elektrikli sıcak-soguk basınç- lı su masajlanmn, hamamlı kap- lıcalı tedavi ve rahatlatma yolla- nnın, vb. icatlann atası, tıp dok- toru, cerrah, mucit, saghk uzma- nı, doğave çevre koruyucusu, ve- jetaryen, dindar ve işbitirici bü- yük ışadamı olan John Harvey Kellogg'un (Anthony Hopkins) gerçek yaşamöyküsüne dayana- rak yazılmış bir kitaptanuyarlan- mış u Weflvüle'e Hoşgddiniz", sivri dilli. eğlenceli, hınzırca ko- tanlmış, usta işi bir fars. Sağfak takmülan hakkında... Bu Dr. Kellogg, günümüzde endüstriye dönüşmüş kahvaltılık yiyecekler diyebileceğimiz sek- törün öncüsü olduğu kadar. kut- sal kıtabm (încil' in) bazı bölüm- lenne dayanarak et yenmesine de biftek-sosis-sucuk tüketimi- ne de karşıydı sağlık açısından. Kafayı bağırsaklara ve dışkıla- maya takmıştı, 1.62 cm boyun- daki Dr. Kellogg. Mikroskop analizınde, at pısliği kadar sakm- calı bulduğu biftek, denizden çı- kan yapışkan üre olarak nıtelen- dırdiği istiridye - midye ya da 'kokmuş, kurtlanmış et balonu" dediği sucuklar, mideden sonra bağırsaklara da çok zarar veri- ciydi. Bısıkletle gezdırdiği, mü- zik eşliğinde koşturduğu, açık ve temiz havada bol gıda - sebze ve- rip cimnastik yaptırdığı zengin müşterilerinin temız düşünüp te- mız bağırsaklara sahip olmalan- nı hedefleyen 'et düşmanı' Kel- logg, kesinlikle alkol ve tûtün iç- mediği gibi. bedenin lağım kana- lı diye adlandırdığı cinselliğe de karşıydı. Sekse tümüyle kapıla- nnı kapatmış. mastürbasyonu ölümcül bir günah sayan, üreme eylemı dışında sevişmeyi de enerji kaybı addeden, aslında ot gibi yaşayan, 'sağlıklı hayat pey- gamben'dir. Dr. Kellogg'umu- zun ılginç öyküsünü aktaran. be- ceriyle çekilmiş, esprili, ıncelik- li ve yaman bir Alan Parker gül- dürüsü "Wellville'e Hoşgeldi- nız" kanımca. 'Mısır yemek ruhu yüceftir: Amerikan hayat tarzıyla dün- yaya yayılarak günümüzde vaz- geçılmez alışkanlıklara dönüş- müş, modalaşmış sağlıklı ya- şam, temiz beslenme ya da özgür beden kültürü. vb. gibi kimi ke- mikleşmiş inanışlarakamerasını çeviren Ingıliz Alan Parker, bi- zim için. 20 yıl öncesinde güze- lim "Bugsy Malone"lakeşfedil- miş, pop kültürle haşır-neşir, klip estetiğinin de öncülerinden tam bir montaj-imaj ustası. süreklı kendini yenileyen, yanm yüzyı- lı deMren yaşı ve deneyimiyle gönlü. kafası hep genç kalanlar- dan, önemli bir yönetmendir öte- den beri. Türk düşmanı "Gece- yansı Ekspresi"nden Pink Floyd'a ilişkm deneysel "Du- var"a. "Bird)"den "Angel He- art"a ya da "Gençlik Ateşi"ne kadar her yenı filminde farklı bir türe el atan, farklı tarzlara yöne- len, değişik sulara kulac sallayan Weflvüe'e HoşgeMMz (The Road to Wellville) Yönetmen: Alan Parker / Senaryo: T.C.Boyle'un romanından A. Parker / Kamera: Peter Biziou / Müzik: Rachel Portman / Oyuncular: Anthony Hopkins, Bridget Fonda, Matthevv Broderick, John Cusack, Dana Carvey, Michael Lerner, John Neville, Colm Meaney, Lara Flynn Boyle /1995 ABD (Pinema) Beyoğlu Beyoğlu, Etiler Parliement Cine - Club, Kadıköy KSM ve Bakırköy Avşar sinemalannda. SUNGU ÇAPAN Vaklaşık 80-90 yıl öncesinde, Dr. KeUogg'un tazyikli su seansı sahnesinde John Neville ve Matthov I3n.dt.rick. Parker, bu kez de farsı deniyor. Ustanın keyifle seyrettiğimiz, muzip mı muzip bu son filmi, bütün 'sağlık fanatiklerinin eg- zantrik çan' ya da 'bütün etye- mezlenn gurusu' sayılan doktor John Harvey Kellogg'un öyküsü. Kabaca özetlemek gerekirse, sindirim öncesi ve sonrası üstü- ne, temiz beslenmek ve sağlıklı kalmak üstüne odaklanan, Ang- lo Amerikan dünyasınm, bir Co- ca-Cola logosu kadar olmasa da en popüler ve satan markalann- dan biri haline gelmiş, sıradışı bir yaşam öyküsünün fılmine gi- rişen Parker, ilginç. sancı ve sar- sıcı bir fars çekmiş kı görmelere değer. 1907'de Battle Creek Sanator- yumu'na, sudan bahanelerle so- run yaratarak birbirlerinden uzaklaşıp başkalanyla düşüp kalkarken cinsellik ve şehvet ara- yışlanna dalmış, soylu ve zen- gin, genç bir çıft düşüyor. Dok- torumuzun lezgâhında annmak isteyen, sağlıkla kafayı bozmuş bu çiftin erkeği (Matthevv Brode- rick) sürekli ereksiyon halinde, hemşirelere filan sarkar ve ha- zimsızhk sorununu sürekli yapı- lan şınnga-lavman tedavisiyle çözümlemeye çalışırken, 'evlilik yasal orospuluktur şekerim' di- yen, cinsel bakımdan azgın bir hasta. tombul arkadaşının kıla- vuzluğunda, 'bisiklet selesiyle nasıl orgazma ulaşılır?' dersleri alan, bebeği ölmüş, genç kansı (Bridget Fonda) da 'bedenin la- ğım kanalı'na (yani sekse) dalı- yor tepeden tırnağa, gözü kapa- lı. Kellogg'un sağlık mabedi do- lup taşarken, bohçasından herke- se armağanlar dağıtan bir Noel Baba gibi ortalarda dolanan, bu arada Alman ırkından nefret et- tiğini öğrendiğimiz, dünya ni- metlerinden de uzak durmayı öğütleyen, kızdıgını şınnga ma- kinesine bağlayan doktorumu- zun başı da çocukken evlat edin- diği, sürekli ilgi ve şefkat iste- yen üvey oğluyla sürekli belada- dır! 'Fermuan kapatdmamış bir komedi.J Dönemin bu konudaki üçkâ- ğıtçı girişımcılerinin çıkarcı dav- ranışlannı karikatürize ederek, her servetin arkasında yatan ya- lanlara da dokunduran Parker'ın, bazı sıkı özdeyişlerle 'aydınlattı- ğf bu görkemli fars denemesin- de, kısa yoldan köşe dönerek sı- nıf atlamak isteyen, yoksul genç rolündeki John Cusack'la sahte- kâr rolündeki Michael Lernerve Matthevv Brodenck'in su-ça- mur-elektrik-buhar banyolann- daki espritüel, zengin arkadaşı John Neville gibi oyuncular da öne çıkıyorlar. Ama kısa boylu, çok marifetli Kellogg'a tavşan dişleriyle benzetilmiş, usta aktör Anthony Hopkins'in, maskara- lıkla şamatacılık arasında gidip gelen, şaşırtıcı ve eğlencelikli yorumuna pek diyecek yok. ABD'den dünyaya yayılmış ki- mi modern sağlık takıntılanna matrak biçımde. sırası geldikçe dokundurmadan edemeyen, kes- kın bir taşlamadan yırtık bir seks komedisine yol alarak iki saatli- ğine seyircisini tam bir güldürü tufanına uğratan Alan Parker'ın, Variety'den Tod McCarthy'nin sözleriyle "fermuan kapatılma- mış bu komedisi" gerçekten gü- lümsemelerle keyiften dört köşe bir halde, tüketilen, Brecht'vari cesur ve edepsiz bır eğlencelik. Oyuncu kadrosunun performan- sı da süper! Seyrettiğiniz bu şim- dilik son (çeyrek yüzyılda çok sayıda klıp çeken üstat, 11 de uzun fılm ımzaladı şimdilik) Alan Parker yapıtı, yeni yapım- lardan geçilmeyen bu haftamn bizce. öncelikle tadına bakılma- sı gereken filmi kuşkusuz. Kaçır- maym! /\me lerikan sınemasına özgü tican çarkın dişlilennce bunca yıldır pek öğütülememiş. Hollyvvood'un aydın ve alçak- gönüllü senarist yönetmenle- rinden Robert Benton'un, en iyi erkek oyuncu ve senaryo uyar- laması 'Oscar'lanna aday gös- terilen son eseri "Nobody's Fo- ol - Yaşamın İçinden", en azın- dan Nevv Yorklu film eleştir- menlennin ödülünün ardından Berlin Film Festivalı'nde de başroldeki 'yaşayan efsane" Pa- ul Nevmıan'a Altın Ayı'yı ka- zandırması açısından kuşkusuz seyredilmesi gereken bir film. Festival heyecanına gebe erken bahar günlerimızi dolduran pi- yasadaki şu bereketli mart film- leri bombardımanında, biraz geç tarafından seyrettiğimiz bir sevgi filmi "Yaşamın içinden". Robert Benton'un sevgiye. da- yanışmaya, sevecenliğe ilişkin, doğrudan doğruya yüreğe ses- lenen bu yoğun ve yalın duygu- lar selinden biz de nasibimizi aldık sonuçta. Sevgi ve d^anışma Büyük metropolün hengâ- mesinden ırak, kışı yaşayan, karlar altında. sankı bütün sa- kinlennin büyük bir aıleyi oluş- turdugu, sakin, ufak bir Ameri- kan kenti dekorunda. Nevv York'un banlıyösü Kuzey Barth'ta geçiyor "Yaşamın İçinden". Bu kez tüm hayatı boyunca sorumluluk üstlenmekten hep kaçmmış ve duygusal bağlan- malardan uzak durmuş. kansı- nı, oğlunu terk etmış, inşaatlar- da çeşitlı işlerde çahşarak başı- na buyruk yaşamış, içindeki yalnız çocuğun hâlâ pek büyü- Yoğun duygular seli... (Nobody's Fobî)' 'önetrrien ve senaryo: Robert Benton / Kamera. John Bailey / Müzik: Howard Shore / Oyun- cular: Paul Nevvman, Jessıca Tandy, Melanie Griffith, Bruce Willis, Dylan Walsh, Gene Saks, Pruitt Taylor Vince, Philip Bosco, Josef Sommer/1995 ABD (WB) Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Moda, Bakırköy Avşar, Etiler Akmerkez, Altunizade Capitol, Teşvikiye AFM sinemalannda. mediği bır ıhtıyar delikanlıyı (Paul Nevvman döktürüyor bu rolde) hikâye ediyor Robert Benton. Huysuz, aksi görünüşlü, ama iyi yürekli, bildiğinden şaşmaz, çalışırken düşüp incittıği dizi yüzünden hafifçe aksayan, ma- hallenin delisi. yan gerzek bir başka çulsuzun en yakın dostu olduğu gariban bir ihtiyar deli- kanlınm, Paul Nevvman'ın öy- küsünü anlatan Robert Ben- ton'un genelde aıleye ılışkin konulara düşkünlüğünü. özel- lıkle baba-oğul ılışkılerine olan tutkunluğunu 1980'de *Os- car'lara boğulmuş "Kramer Kramer'e Karşı" ya da yine 2 Oscar ödüllü "Plaees in the He- art" (1984) gibi kimi eski fılm- lerinden bilenler için, yaşı 60 "ı devirmiş, ama işi bitmemiş. so- rumsuz, parasız, inşaatlarda her işi yaparak durumunu idare edegelmış. eski öğretmeni olan yaşlı kız Jessica Tandy'nin evı- ne pansiyoncu olarak çulu ser- miş, yaşlı, yalnız kahramanımı- zın dokunaklı hikâyesi pek ye- ni bir şey değil. Rahat bir dü- zenden, sürekli iş, gelir, ilgı ve sevgiden yoksun yaşlı inşaat iş- çisi 'Paul Newman'ımızın. bil- dik dostluklar, kırgınlıklar, nef- retler, ihanetlerle çevrili de ol- sa, şu kavanoz dipli dünyadaki hüzünlü ömrünün sonbahan değişime uğruyor, kansının terk ettiği oğluyla (Dylan \Vabh) küçük tonmunu tanıyın- ca. Jessica Tandy'ye itfaaf». Geçmişine sahip çıkıp hata- lannı kabullenerek sevgisini esirgediği öğretmen oğlu ve to- runuyla biraz yakınlaşınca hiç de alışık olmadığı bazı duygu- lara alışıp ısınan, tekdüze ve yalnız yaşamının gidişini ufak ufak değiştiren 'aile babası" Sullivan karakterini, yaklaşık 40 yıllık meslek yaşamının en- gin deneyimiyle iyice biryoğu- rup yumuşatarak yorumlayan Paul Nevvman'ın yalın, ustalık- lı performansının yanı sıra bu fîlmden sonra ölüveren Jessica Tandy'nin, (oğlutarafindan evi sanlıp herhangi birplazaya çev- rilecek) kısmi felç geçiren yaş- lı kız yorumu da birinci suııf. Metanie Griffith'i, yörenin uya- nık işadamı kocasının hoppa sekreterleriyle habire aldattığı, 'eski toprak' kahramanımızla da kınştınp yaşlı horozla Ha- vvai'ye uçup kocasına nıspet macerası yaşamak isteyen, tat- minsiz ev kadını ve Dylan \*alsh'ın da biraz muhallebi ço- cuğu kılıklı. küçükken terk edilmiş, ama okuyup adam ol- muş oğul kompozısyonlan gi- bi sevimli tiplemelerle ilgi der- leyen filmin Jessica Tandy ha- nımefendiye adanması da kuş- kusuz vefalı bir ithafi oluşturu- yor. Richard Russo'nun roma- nından uyarlanan, sürekli bir- birlerine el veren, birbirlerinı kollayan iki yaşlının (New- mania Tandy'nin) dayanışma- sı (Evsahibesi yaşlı kız-Tandy, paragöz oğlunun, Josef Som- mer'in kapının önüne koymak istediği, başansız. ailesiz, 60'lık eski öğrencisinde bir cevher olduğuna hep inanma- mış mıdır zaten?) çevresinde hüzünlü, duygusal bir atmosfer yaratıp yalın ve içten titreşim- ler yayarak seyircisini ele geçi- riyor yazar-yönetmen Robert Benton. Türkçe adına uyg\ın şekilde 'yaşamın içinden' gelen bu sıcacüc, sade filmde uyanık, cingöz işveren rolündeki Bnı- ceWiIlis,her zamanki gıcıklığı- nın tersine yer yer sevimli bile geliyor msanın gözüne. Takma bacaklı, yoksul Yahu- di avukattan cenazesinde her- kesin buluştuğu. sık sık evin- den kaçmaya kalkışan, köşede- ki kafenin az buçuk bunamış, yaşlı bayan Hattie'sine (hatta katil görünüşlü Doberman kö- peğine) kadar sevimü karakter- lerin geçıt resmi yaprığı "Yasa- mm Jçinden",birlikte yaşlandı- ğımız saygın bir Hollyvvood yıl- dızının başı çektiği, genelde sevgiye ilişkin yoğun bir duy- gular seli özetle. Bu sele ve ayaklann gacır gucur sesler çı- kardığı karlarda dolanıp duran, yaşamının sonbahannda önüne çıkan yeni firsatı kaçırmak is- temeyen Paul Nevvman'la ar- kadaşlanndan yayıian sıcak elektriğe kapılmamak ne müm- kün? YENÎ BAŞLAYANLAR Bir yaşamın sonu, bir efsanenin başlangıcı Kiütür Senisi- Çaykovski'nin yaşa- mını anlatan "Music Lovers". Mozart" ı konu alan 8 Oscar'lı "Amadeus" ve Şostakopviç'in yaşam öyküsünden yola çıkıiarak çekılen "Testimonj "nin ar- dındcJi, büyüibesteci Beethoven'ın il- gınç yaşamı übeyazperdeyeaktanldı. Beriurd Rose'un yönettiği; başrolleri- nı Cian, Oldman, Isabeüa Rosselini \e Valeria GoKno'nun paylaştığı "ÖMim- sûz Sevgi'' adı film bugün göstenme giriyor. Yıl H27. Ludvvig Van Beetho- ven (Gary 0<lman) ölür. Bütün Viya- na yzsa boğıimuştur. Cenazesi geçer- ken tibutu göebilmek için binlerce in- san Toplanır. 3ır yaşamın sonu. bir ef- saneain başlmgıcıdır. B-«ethover ın eski arkadaşı Anton Schiıdler içi: bu olay garip bir araştır- m a n n başlargıcıdır. Son yıllannda ona bakan, Beett-oven"in en küçük kardeşi Johtann, rün mirasa konmayı bekle- mekıedir. Aıcak, Beethoven, vasiye- tindk* her şeyjıi "Ölümsüz Sevgili"ye bıraitığını yızmıştır. Bu kadının kim oldu|unu kinse bilmemektedir. Arka- daşMiın son Üeğini yerine getirmeye kararlı olan khindler, bu kadını bul- maW için yoa çıkar. Sahip olduğu tek ipucu, Beethoven'ın isımsiz bir kadına yazdığı mektuptur. Schindler"in araştırmalan ilk olarak Karlsbad'daki bir otele götürür onu. Bu otel, yıllar önce Beethoven'in isimsız kadınla buluştuğu yerdir. Otel yöneti- cisi kadın onu hatırlar Manto ve peçey- le kendini iyice gizlemiştir ve odasm- da iki gün kalarak. Beethoven gelme- den önce aynlır. Beethoven otele gidip de kadını bulamayınca çok sinirlenir ve neredeyse odayı bir harabe haline geti- rir. Fakat kadının kimliğine dair tek ipu- cu, otel kâğıtlanna atılmış bir imzadır. Schindler daha sonra Viyana'ya, hâ- lâ çok güzel bir kadın olan Kontes Ju- tta GaHenberg'in (Valeria Golino) evi- ne gider. Kontes, Beethoven'in öğren- cisi ve sevgilisi olduğunu kabul eder. Viyana'ya 17 yaşındaki bir Italyan kon- tesi olarak ilk geldiğinde tek bir şey is- temektedir: Kentte herkesin konuştuğu dâhi piyanist ve besteci Beethoven ile tanışmak. Başlangıçta, Beethoven'ın kaba tavırlan Julia'yı şaşırtır. Ama Ju- lia çok geçmeden onun tutkulu kişili- ğine teslim olur. Diğer bütün talipleri- ni - Kont Gallenberg dahil reddeder. Fakat Kontes'ın babası, halkın önünde konser vermekten kaçınan bir piyanıs- tin yeteneklerinden kuşku duyar. Julıa, dehasını kanıtlamak için. babası yanda- ki odada saklanırken Beethoven'i pi- yano çalmaya ikna eder. Beethoven'ın halk önünde çalmak ıstememesinin ne- deni de çok geçmeden anlaşılır. Sağır- dır ve ne çaldığını duyabilme yeteneği- ne sahip değildir. Kendisini bu şekilde kandırmasına sınirlenen Beethoven. ni- şanı bozar ve Julia'yı bir daha görmek istemez. Schindler daha sonra Beetho- ven'in yeğeni, askeri öğrenci Karl'ı zi- yaret etmeye çalışır. Fakat Karl onunla görüşmeyi reddeder. Schindler, Beet- hoven'in Julia'yı terkettikten sonra Ba- den'de, Kardeşleri Johann ve Caspar ile birlikte harika bir yaz geçirdiğini öğre- nir. Joanna Beethoven'in soğuk ruhu- na girmeyi. hatta onu güldürmeyi ba- şanr. Fakat, önceden hamile olan Joan- na, kardeşi Caspar'la evlendiği zaman Beethoven öfkelenır ve kadını, karde- şini evlenmeye kandıran bir fahişe ola- rak niteler. Kardeşler bir daha asla ba- nşmaz. Schindler bundan sonra Macaris- tan'a gider. Orada çingene Kontesi .\n- na Marie (Isabeila Rosselini) ile görü- şür. Anna Marie, seyirciler orkestrayla alay edince, sağırbestecinin yardımına koşmuştur. Kontes'in kırdaki evınde ikisi için bir cennet dönemi başlamak- tayken iki felaket yaşanır: Napolyon Avusturya'yı işgal eder ve Caspar ölür. Beethoven o zaman Caspar'ın oğlu Karl't velayeti altına almaya ve dul ka- nsı Joanna'nın çocukla buluşma hak- kını elinden almaya karar verir. Bunu başarmak için her türlü kirli oyuna ha- zırdır: Hâkimlere rüşvet vermeye bı- le... Anna Marie, Joanna'nın tarafını tutunca. Beethoven onunla da arkadaş- lığını keser. Schindler, yolculuğunun sonunda Baden'e, Joanna'ya gider. Kendisine fahişe diyen ve oğlunu çal- maya kalkan adamı alkışlamak için hiç nedeni yoktur. Ancak Viyana'daki o ta- rihi gecede o da vardır ve Beethoven'ın zaferine tanık olur... 9. Senfonisi'ni al- kışlayan o coşkulu kalabalığa katılmış- tır. Beethoven, ne müziğini ne de alkış- lan duyabilmiştir ve sahnede, seyirci- lere sırtı dönük, yalnız bir adam olarak _ . ,. , . „ durmuştur. Ve sonunda Schindler, Be- Beethoven'ın ya^mını anlatan Ber- ethoveningerçekaşkı"ÖlümsüzSev- n a r d Rose'un "Olumsuz Sevgi" fd- gili" olan kadının kimliği konusunda mınde, unlu bestecının cenaze torenı bir ipucu elde eder. sahnesı. IŞILDAK VE YELPAZE ATILLA BIRKIYE Aşk ile Edebiyat Danimarkalı şair Henrik Nordbrant, "Aşk şiiridir bü- tün şiirier" derken hiç de haksız değildir. Aşk i!e edebi- yat arasında, özellikle de aşk ile şiir arasında, büyük bir akrabalık vardır. Gençliğimizde hemen hemen hepimiz âşık olduğumuzda, duygulanmızı dile getirdiğimiz şiirler- den defteıierce dolusu kaleme almışızdır. Gençlik aşklan belki gelip geçicidirama, insanın yaşa- mında hiçbir aşka benzemez: Biriciktir. Bu biriciklik de ebedi bir kimlikle, hep edebi bir yapıta dönüşmek ister. Acaba şiir mi aşkı yaratmıştır; yoksa aşk mı şiiri? Divan edebiyatımız aşk şıirleriyle doludun" Karacaoğ- lan'ın yanık sesi kulaklanmıza ulaştıgında, yüreğimiz de "ElifElif" diye akar; Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'u bir aşk abidesidir. Nâztm Hikmet'ten, Ortıan Veli'den, Behçet Necatigil'den, llhan Berk'ten, Attila llhan'dan, Cemal Süreya'ya kadar ve daha saymakia bitmez, nice şairimi- zin dizeleri aşkın en güzel betimlemeleridir. Aşk ve edebiyatın bendeki ilk çağrışımlan, Aşk-ı Mem- nu ve Eylül'dür. Hâlâ boğazda vapurla gezerken, gözü yaşlı Bihter'i bir yalının önünde görebilirsıniz. Beyazlargi- yinmiştir ve göğsünde kanayan kırmızı bir gül vardır. Ya- şadığı tutkulu bir yaşak aşk onu intihara kadar sürükle- miştir. Bir başkası da Suaf'tır. Suat'ın piyanosundan çı- kan notalar, kıyılarda gizlidir. Onun da sonu Bihter gilii- dir. O da bir yasak aşkın ardından kendini alevlerin içine atmıştır. Aşk ve edebiyattan konuşmaya başladınız mı, saatler- ce konuşurda, söyleyeceklerinizi bir türlü bitiremezsiniz. Çünkü edebiyatın tarihi aynı zamanda da aşkın tarihidir. Hatta denilebilir ki insanlık tarihi, aynı zamanda aşkın ve edebiyatın da tarihidir. Adem ile Havva öyküsünü bir söylence de olsa, pe- kâlâ buna örnek gösterebiliriz. Dünya edebiyatında birazcık dolaştınız mı, Romeo ve Jüliet karşınıza çıkar. Imkânsız bir büyük aşktır. Sonra, gözyaşlarını yüregine gizleyen soylu Cyrano. Ardından Anna Karanina, aşkın ecesi olarak karşınızda belirir. Sa- di'nin dizeleri yüreğınizi parçalar. Edebiyattaki aşk öykü- leri, romanlan, şiirleri saymakia bitebilir mi? Tüm aşk öyküleri yaşanılanlar mıdır; yoksa yazıldıktan sonra mı yaşanır? Bir denememin sonunda "llhan Berk Aşk Tarihi'ni ne zaman yazacak—Marquez'den önce mi?" diye sormuş- tum. Belki de "Aşk Tarihi", edebiyattan farklı olarak "ya- zılamayanın" tarihidir... Aşk ve edebiyatta bir üçüncü boyut daha vardır ki bu, kenttir. örneğin Binbir Gece'nin Bağdat'ı büyülü bir aşk kentidir. Evet, hele hele Istanbul. Istanbul öyle bir kent- tir ki, insan hem delicesine Istanbul'a âşık olur, hem Is- tanbul'da delicesine aşık olur. Istanbul'un Boğaz'ı adeta bir aşk ırmağıdır. Tanpınar'ın Huzur romanında Mümtaz, âşık olduğu kadına, Nuran'a "Biz birbirimizimi, yoksa Boğaz'ı mı seviyorvz?" diye sor- maz mı? Belki de, değerMerin yrtime uğradığı günümüzde kimi- lerine göre aşka ve edebiyata yer yoktur. Markalann, dö- viz bürolannın ve kitle iletişim araçlarının "iktidar" oldu- ğu günümüzde "aşk ve edebiyat", başka birçok değer gibi, yaşamımızdan çıkıp gitmiş midir? Kimileri için değil hiç kuşkusuz. Özellikle de gençlerin. Aşk ve edebiyatın en güvenli ya- şatıcıları gençler değil midir? Aşka ve edebiyata en çok onlar sahip çıkmazlar mı? • <m Hangi "de^er'leriktidardaolursaolsun, gençler varol- dukça, "aşk ve edebiyat" da var olacaktır... Yeğenağa'nın resim sergisi Kadıköy'de • Kültür Servisi - 1987 >ilından bu yana resim çalışmalannı sürdüren Doç. Dr. Itır Yeğenağa'nın ikmci kişisel sergisi bugün Kadıköy Bahanye'deki Akbank Sanat Galerisi'nde açılıyor. Çoğu yağlıboya 25 parçalık sergide, Yeğenağa'nın bazı pastel çalışmalan da yer alıyor. Daha önce birçok karma sergiye de katılan sanatçının bugün saat 18.00'de başlayacak olan sergisi 19 martta sona erecek. Türkiye Yaymcılar Bırliği'nden açıklama • Kühür Servisi - Türkiye Yaymcılar Birlıği Başkanı Aygören Dirim, Türkiye'nin gümrük birliğine girmesiyle ilgili olarak yaptiğı açıklamada. bunun ülkemizde yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu ve atılan imzalann gerekliliklerinin yerine getirilmesinin önemini bildirdi. Açıklamada bu gereklilikler şöyle sıralanıyor: 1- Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa uygulamalannın kaldınlması, anayasa değişikliklerinin yapılması, eğitimde çağdaş reformlann yapılması çalışmalanna hemen başlanmalıdır. Halen hapishanelerde bulunan düşünce suçlulan özgürlüklerine kavuşturulmalıdır. 2- Korsan kitap basımını önleyici hükümlerın de yer aldığı yeni Fikir ve Sanat Eserlen Yasa Tasansı TBMM'de onaylanıp yürürlüğe konmalıdır. 3- Gümrüklerin sıfırlanması kapsamında. öncelikle ithal kâğıtta gümrük ve fonlar kaldınlmalıdır. Öte yandan yann saat 11.00'de KASEV orman alanı içinde oluşturulacak Türkiye Yaymcılar Birtiği Ormanrnda fidan dikımi yapılacak. Törende, düşüncelerinden dolayı özgürlükleri kısıtlanan ya da yaşamlannı yitiren düşün adamlanmız adına da birer fidan dikilecek. Tuzla Belediyesi arkası KASEV Vakfı Kampusu Dernek Merkezi önünden saat 10.00'da servis aracı kaldınlacak. Oktay Ekinci Küba iztenimlerîni anlatıyor • Kültür Senisi- Mımarlar Odası Istanbul Büyükkent Şubesi'nin "Habitat- H'ye Doğru" etkinlik programı çerçevesinde her cuma düzenlediği söyleşilerin bu haftaki konuğu Mımarlar Odası Büyükkent Şubesi Başkanı Oktay Ekinci. Oktay Ekinci bu akşam saat 18.30'da Mımarlar Odası Istanbul Büyükkent Şubesi Kent Kültürü Araştırma Merkezi'nde 1994 Aralık ayı içindeki Küba gezisi izlenimlerini slaytlar eşliğinde anlatacak; özellikle Havana kenti ve Küba'nın içinde bulunduğu sorunlarla genel durumu hakkındaki gözlemlerini aktararak, Habitat- II süreci açısından değerlendirmesini yapacak. (251 91 37) GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ • • Aslan Kral/ The Lion King • Çılgın Aşık/ Only Youl Norman Jevvison jr-k Çılgın Romantık.; Tiıe Romance/ Tony Scott irir Frankensteın/ Mary Shelley's Frankensteın/ K.Branagh •*••*• Gölge Topraklar/ Shadowlands/ Richard Attenborough • • Günaha Davet/ A Bronx Talel Robert De Niro •k Hız Sınırı/ Termınal Veloctty/ Deran Sarafıan •*• Ruhların Evı/ House of Spints/ Bılle August • Sirenler/ Sırens/ John Duigan • Şike/ Quiz Show/ Robert Redford ir-kit Çılgın Aşık/Only You/ Norman Jevvison • Tacız/ Dısclosure/ Barry Levınson •kir-kif Uç Renk. Kırmızij' Troıs Couleurs: Rouge! K.Kıeslovvski * Vampirte Görüşme/ Intertvıevv with the Vampire/ N.Jordan • Yırtıcı Geceler/ Les Nuıts Fauves/ Cyril Collard •k-k Yaşamın İçinden / Nobody's Fool / Robert Benton • • • Melvılle'e Hoşgeldınız / Road to VVellville I Alan Parker
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle