28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYTA CUMHURİYET 10 MART 1995 CUMA 12 DIZIYAZI Atatürkçü Tefeyyüz OkuluRecep Btıgariç, Tefeyyüz Okulu'nun müdürü. w Tefevyüz~ "ilerieme" anla- mına geliyor. Makedonya'da bır Türk okulunun açılabilmesı ıçin de gerçek- ten ilerleme gerekmiş, yani sosyalist devnm. Daha önceden, medreselerden bu yana çok uzun yıllar boyunca, Türk- çe egitim veren hiçbir kurum yokmuş Csküp'te. "1944 yüında, Makedonya Özerk Cumhurheti ilan edilir edilmez açüdı TefevyüzOkulaTdiyor Recep Buganç, o yıllarda ne doğru düzgün bir öğret- men kadromuz vardı, ne de eğitım ki- taplanmız. Çok güçlük çektik bugüne gelene dek. Şimdı durumumuz iyidir. Sekiz yıllık eğitim venyoruz Türk di- linde. Makedoncaçevredili olarakög- retiliyor, ama temel eğitim dili çok şü- kür Türkçe!" Çok şükür sözcüklerini üzerine basarak söylüyor. Nedenini so- nınca da şöyle karşılık veriyor: "Okulumuz İ sküp'ün kurtuluşun- dan tam bir buçuk ay sonra açüdığın- da Türkçe>i unutmak üzereydik. Çoğu- muz okuma yazma da bilmiyordu za- ten, aramızda "avdın" dnebüeceğim hiç kimse yoktu. Bu koşullarda Türkçe eğitime kalkışmak gerçekten eesaret işiydL Ama anadile bağlılığımız güçlük- leri aşmamıza \ardımcı oldu. Engelle- re çarpa çarpa bugünlere geldik işte." Atatürk'e bağlılık Kentin eski mahallelerinden birinde, gerçekten güzel bir okuldu Tefeyyüz. Recep'le öğretmenler odasını. kitaplı- ğı, konferans salonunu, sınıflan dola- şırken bir şey dikkatimi çekmişti: Ata- türk'e bağlılık. Dört yıllık ilk ve dört yıllık orta bölümleriyle elli yıldır öğ- renci yetiştiren bu kurum Türkiye'de- ki benzerlerinden daha fazla sahip çı- kıyordu Atatürk'e. Bilimsel düşüncey- le laikliği, demokrasiyle hoşgörüyü il- ke kabul etmiş öğretmenlerin öncülü- ğünde bizim orta öğretim sistemimiz- deki birçok yobaz yuvasından daha ay- dmlık. daha çağdaş bir yol ızliyordu. "Amacımız hem kendi kimliğimizi korumak, hem de çocuklanmızı bu üt- kenin geleceği doğrultusunda birer va- tandaş olarak yetiştirmektirf diyor Re- cep Buganç. "Göçdalgasınakapıhpgi- denler gitti. Çoğu da mcmnun yerin- den, ama kalanlar. Türküyle, Arnavu- tu ve Makedonuyla bu ülkenin insanla- n. Bu gerçeği artık kabul etmetiyizT Nüfusu iki milyonu biraz geçen Ma- kedonya'da Türkler yüz bin kadar. Ama Bugariç'in dediğine bakılırsa. Türkle- rin sayısı çok daha fazla olmalı. Ne var kj, sayıca Makedon nüfusa yaklaşan .Arnavutlara kanşmış bir bölümü, kom- *şHhık ilişkileri içinde bırbirlerinden kız alıp vererek. Geçen yıl Struga yolun- da, Gostivar'ı geçtikten sonra gördü- ğüm köyleri anımsıyorum. Dağlann yamaçlanna birer kartal yuvası gibi tü- nemiş köylerin hemen hepsinde cami vardı, minarelerin çoğu da iki şerefe- liydi. Yol döne dolaşa derin boğazlar- dan geçerken minarelerin gölgesi dü- şüyordu ka>alıklara. Makedon salatası Türk bölgesi sandığım bu yeşil ya- maçlarda Arnavutlann oturduğunu sonradan öğrenecektim. Arnavutu, Türk'ü, Makedonu. Sırpı, Çingene ve Ulakıy la gerçekten etnik bir mozayiğin parçalannı sergiliyor Makedonya. Ma- yonez katarak yapılan kanşık salataya Fransızlann "macedonie" (makedon) adını vermeleri boşuna değilmış de- mek. Luan Starova'ya, bu salatav ı se- vip sevmediğini soruyorum. "Elbette severim,'" diyor gülümseyerek, "ençok da Arnavut ve Türk özeUiklerini." Luan Starova'yla yıllar önce Sicıl- ya'nın Mazaro del Vallo kentinde ya- pılan bir yazarlar toplantısında tanış- mıştık. O zamandan bu yana sürüp git- ti dostluğumuz. Geçen yıl Ohri'de, Ayasofya Kihsesi'nin o sevimli avlu- sunda. Makedon televizyonunun bir yayınına katıldık. Balkanlar'daki son durumu tartışmak için. Ama daha çok edebiyartan söz ettik, Andriç'in, Kada- re'nin romanlanndan, Türkiye ile Ma- kedonya arasında kurulmasına çabala- dığımız kültür köprülerinin gereğin- den. Luan hem Makedonca. hem Arna- vutça yazıyor. Hukuk doktoru olan eşı Azime, Arnavut. Luan'ınailesindeyse, baba tarafından Türklük var. Fethi Ok- yar'ın akrabası. Bu nedenle de özel bir ilgi duyuyor Türkiye'ye. Türklere sa- hip çıkan, onlan destekleyen. kitapla- nnın Makedon dilinde yayımlanmala- nna önayak olan enderaydınlardan. Bir ara Tîto zamanında Yugoslavya'nın Nedim Gürsel Struga Şiir Ödülü töreninde Luan Starova'yla birlikte. Hem Makedonca, hem Ar- navutça yazan Luan Starova'nın ailesinde, baba tarafından Türklük var. Fethi Okyar'ın akrabası. Bu nedenle de özel bir ilgi duyuyor Türkiye'ye. Türklere sahip çıkan, onları destekleyen, kitapla- nnın Makedon dilinde yayımlanmalarına önayak olan ender aydınlardan. Nüfusu iki milyonu biraz geçen Makedonya'da Türkler yüz bin kadar. Arnavutu, Türk'ü, Makedo- nu, Sırpı, Çingene ve Ulakıyla gerçekten etnik bir mozayiğin parçalannı sergiliyor Makedonya. Bunun izleri, tarihsel eserlerde de gözleniyor. Osmanlı'dan kalan camiler, hanlar ve hamamlann yanında diğer toplumların eserleri var. Aziz Naum Kilisesi de bunlardan biri. Tunus büyükelçilığinde bulunmuş. "O zaman başkaydL" diye başlıyor söze.* Ytıgoslavya denilen saygın bir ül- ke vardı. Şimdhse sınırlar küçiildü. kendi kabuğumuza çeküdik. Dört bir yanımız da kapandı üstelik, ekonomi- ınjz soluk alamıyor." Biliyorum birçok aydın da Luan gıbi düşünüyor bu ülke- de, ama "eski Yugoslavya" özlemi için- de olmakla suçlanmaktan. "nostaljik" damgasını yemekten korkuyorlar. "Savaşın tek nedeni milliyetçilik de- ğü" diye sürdürüyor konuşmasını.'Ti- to güçlü bir ordu kurdu bağımsızlığımı- zı koruyabilmek için. Ama onun ölü- münden sonra Sırplar "Büyük Sırbis- tan' hayaliyle kötü işlere kalkıştılar. Ve ne yazık ki, kısa zamanda gerçekleştir- diler düşlerini, hem de ne pahasına! Strp generallerinin elindeböylesine bü- yük bir silahlı güç kaldıkça savaş bura- ya da stçrayabilir." 1 Luan haklı olarak korkuyor. Koso- va"da durum çok gergin çünkü. San- cak'ta da öyle. Arnavutlar'ın da Sırp- lar. Hırvat ya da Slo\enler gibı. tek bir devlet altındabirleşmelerine sıcak bak- mıyor ama; Çünkü böyle bir özlemin savaşa yol açacağını biliyor. Bunu bıl- meyen, ya da bilmek istemeyen bir bız kaldık galiba, bir de Bosna'ya zama- nmda müdahale etmeyen Batı ülkele- ri. NATO'nun Bosna'ya müdahalesıni isteyen Türkiye'nin Arna\utluk'la bun- ca yakın ilişkiler kurması. Yunanis- tanla Sırbıstan'ı karşısına almak paha- sına el altından Kosova \e Makedon- ya'daki aynlıkçı akımlan destekleme- si Balkan halklannın çıkanna olmasa gerek. Bu bölgede kalıcı bir banşın ger- çekleşmesi için daha esnek bir politika izlemek ve karşılıklı oluşan ıttifaklar- • "Tefeyyüz", "ilerleme" anlamına geliyor. 1944 yılında, Makedonya Özerk Cumhuriyeti ilan edilir edilmez açılan Tefeyyüz Okulu, bugünlere gelene kadar büyük güçlük çekmiş. 4 yılı ilk, 4 yılı ortaöğretim olmak üzere sekiz yıllık eğitim veren okulda Makedonca çevre dili olarak öğretiliyor. Temel eğitim dili ise Türkçe. • Makedonya'daki tek Türk okulunu gezerken dikkat çeken ilk şey Atatürk'e bağlılık oluyor. Elli yıldır öğrenci yetiştiren bu kurum Türkiye'deki benzerlerinden daha fazla sahip çıkıyor Atatürk'e. Bilimsel düşünceyle laikliği, demokrasiyle hoşgörûyü ilke kabul etmiş öğretmenlerin öncülüğünde aydınlık, çağdaş bir yol izleniyor. devletier Makedonya'yı paylaşamadı- lar. Birbirleriyle savaşa tutuşuverdiler hemen. Bu kapışmayı Bulgar yazan Staya- no\ Kolera adlı romanmda ne güzel an- latır' Bulgar ordusunun Sırbistan kar- şısında uğradığı bozgunu, savaşın acı- masız gerçeklerini yaşayan roman kah- ramanının düşkınklığını ve ölümden beter kolera salgınını... Bu roman Bal- kan Sa\aşlan'ndayaşanan saçmalıkla- nn özetidir bır bakıma. Dünkü dost bır- den düşman kesilmiş, cepheler bozul- muş. ittifaklar göz açıp kapayana dek altüst olmuştur. Ve kolera salgını. Ca- mus'nün Veba"da anlattığı o korkunç kâbus. bır anda çöküvermiştır ınsanlı- ğinüzenne "Herşe> kaybolupgkJiyor işte" diye ıçınden geçinr roman kahra- man ı. "Geçmiş, tanıdık >üzler, köyter ve kentler. her şey. Düşünce. bilinç. bellek derin bir suya atılan taş gibi dibe çökü- yor. Nejiz biz? Kör güçlerin ovuncağı ya da büviik çılgınlıgın kurbanı zavaüı insanlık!" Stayanov'un romanını okuyup oku- madığını soruyorum Luan'a "Elbette okudum." diyor. "o romandan alına- cak ne çokders var bugün!" Ve her za- manki sağduyusuyla edebiyata getiri- yor sözü, politikanın bizi aşan biretkin- lik olduğunu belirterek. Haklı elbette. Yeniden kardesliğin yolu Balkan ülkelerini birbirlenne yakın- laştır icak. \eniden kardeş olmalannı sağKtv :ıcak en önemli etkenlerden bin de karşılıklı kültüralışverişi olmalı. Bu alış\erişi gerçekleştirmek de elbet biz yazarlara düşüyor. Bir gün Türkiye"de de yayımlanacağını umduğum Baba- mın Kitaplan adlı son yapıtında şöyle \azıyor Luan: "Balkanlar'da sınır çiz- gileri. ovalar, ırmaklar. göller ve kaıiı daglar bmnnca kanayan bir yara degil- di yalnızca; bu topraklarda yaşayan in- sanlann ruhlanna dek iştemişti bu çiz- giler. Biz sınırlar yüzünden sürgündey- dik her zaman. Her savaş yeni bir pay- laşıma, sınırlann yeniden kesilip biçil- mesine yol açı\ordu. Ve bir türlü sonu gelmİNordu savaşların. Toprak, aileler, >aşamın kendisi sınırlaria birlikte her defasında veniden kesilip biçiliyordu." Bir masanın çe\resinde altı kişiyiz. Altımızın da ailelerimn alınyazısını bu kesip biçmelerbelirlemış. Yüzyılın ba- şından bu yana durmadan değışen Bal- kanlar'ın tarihinde değişmeyen tek ger- çek de sanınm bu: Sınırlann içımızde kanayan yarası. Harcı kansız köprüler Biz böyle güzel bir söyleşiye dalmış- ken dağdan inen keçilerin masamıza dek geldiklerini farketmemişiz. Birara kilıseye bakacak oldum. Orada. Make- donya'nın en eski. en güzel Ortodoks yapılanndan Aziz Pantaleon Kilise- si "nın duvarlan dibınde keçiler otlu- yordu. Nasıl da şirin yaratıklardı. Tan- nm! Bir oğlak da vardı aralannda, gü- neşin altında sıçrayıp duruyor, afacan bır çocuk gibi oradan oraya koşuyordu. Kiliseden çok bir evi andıran eski yapının bahçesinde biz bizeydik işte. Konuşuyor, düşünüyor. aşağıda Üsküp ağustos sıcağında yanarken gölgenin keyfıni çıkanyorduk. Doğayla insanın, taşla ağacın birliktelığini, bu dost orta- mın başka ülkelerde de sürüp gırmesi- ni dilemekten başka bır şey gelmıyor- du elimızden. Bu da az şey değil elbet. Yeterki sınırlann içimizde kanayan ya- rası kapansın. Kan dökülmesin Make- donya'da. Yerimizden kalkmadan önce keçi- lere bakıp gülüşüyoruz. Oğlak. anası- nın memelerine yapıştı bile. Drina Köprüsü'nün kan emziren ikizlerini anımsıyorum. Ve Tas,köprü" nün acıma- sızmiman Manulayı. Harcına çocuk- lanmızın kanını kanştırmadan köprü- ler yapmanın zamanıdır artık. dan kaçınmak gerektiğini düşünüyo- rum. İttifaklar her zaman savaşa vol aç- mış çünkü. Kolera'yı yaratan savas 1912'de Bulgaristan'la Sırbistan Ma- kedonya'ya özerklik tanınması ve Os- manlı Imparatorluğu'nun yenilmesi durumunda bu bölgenin paylaşılması için anlaşmışlardı. Bu ittifakı Bulga- nstan'ın Yunanistan'la anlaşması izle- di, sonra da Karadağ'ın Bulgaristan ve Sırbistan'la askeri alandaki işbirliği. Bınnci Balkan Savaşı patlak verdiğin- de Osmanlı yapayalnız ve güçsüzdü. Bulgar ordusu Edirne'yi alıp Çatal- ca'ya dek ilerleyince Türklerin Balkan- lar"dan tümüyle çıkanlıp Anadolu içle- rine dek sürülmesi gündeme geldi. Ama sonunda ittifak kurup anlaşan Yarın: OHRİ Milli Piyango'da büyük ikramiye dörde bölündü ANK4RA (AA) - Milli Piyango'nun 9 Mart 1995 çekilışi yapıldı. Buna göre ikramiye kazanan numaTalar şöyle: 20MÎLYARLİRA 689195 Pehlivanköy. Ankara. Izmir, Ankara 5MİLY\RLtRA 231224 lskenderun 1 MtL\:\R LtRA 160437 lstanbul, tstanbul 500 MtLYON LtRA 040045 Ankara, Ankara 093785 Gebze, lstanbul. Adana, Adana 243695 Ankara, Aydın 315641 Sungurlu. lstanbul. Izmır, Mersın 342094 Bursa, lstanbul, Ankara, Antalya 200MİLYONLİRA 242206 256935 313296 387717 410051 430345 501477 666792 706169 776288 100 MİLYON LtRA 041203 043391 094737 099977 130665 136158 155791 189276 189867 197465 205398 223865 230649 272892 297083 343115 349177 417493 479724 497050 585111 587169 624311 634531 663880 665907 666399 680012 748103 765618 50 MİLYON LtRA 009351 021844 022215 071115 0807U 109097 122375 124524 127041 135964 144414 158077 207206 231026 253303 259124 266628 276473 280795 301304 341503 350041 352221 353542 359348 361429 414140 460687 482217 486911 525882 530053 533242 537951 538778 553246 554108 557333 603579 614068 622854 650914 661286 671186 730099 756428 762952 786315 796960 797834 20 MİLYON LtRA 016108 024730 028177 032182 065592 068406 073487 077423 081369 082869 090844 098730 112733 114263 120394 121064 126840 151179 155063 161629 167126 174243 211623 212012 220277 235809 239324 251846 260775 262134 275451 276689 278081 278447 284369 297387 301815 311699 341427 343757 360908 370015 383974 396189 397324 398519 405808 406699 414499 414684 417283 418072 420643 451246 451771 455168 460876 462062 477411 482025 487867 502321 522361 523054 528751 560152 578104 584137 584144 586392 587696 589011 593921 606717 609542 617924 620320 642135 648254 664210 664258 670043 682818 711065 720739 727958 729518 736156 742804 749325 751945 766081 774359 777351 777740 790875 791658 792804 795304 798442 10 MİLYON LtRA 001649 003036 004962 006697 013174 019628 026542 027106 027761 039911 041081 043223 049948 053334 0555^4 058576 060983 063445 063807 064165 069581 073285 084297 085450 094054 100136 109309 114000 126177 133244 137988 141112 141391 149538 151214 186653 187595 191477 196851 198113 201008 202499 203205 208180 220863 231270 233740 235154 236361 238638 247987 258025 276954 27'7 O61 279734 281910 293820 301896 307174 309874 318394 321380 323656 329376 354010 361830 367548 374051 375238 378566 380918 387228 391968 398423 402542 406874 407685 409238 423174 425275 429513 430888 434215 435366 441415 441953 444497 448372 449824 454587 463858 470922 472821 473787 494815 504636 520293 524683 535110 540418 549729 550484 554039 557030 557363 558011 563383 566984 572807 573799 574762 580723 583553 590145 593835 595561 622182 646574 652282 653143 656899 659330 667071 672507 677130 682932 686957 696252 700443 707162 713517 733372 738103 743070 750167 751165 755436 755443 760146 760310 762940 769478 771452 771678 ^72620 773972 775874 779050 788913 789375 5 MİLYON LtRA 01433 01705 0496405049 13077 13887 14674 15724 17227 17498 19191 22007 25148 25899 25966 27075 27248 33286 34029 35305 37027 37774 39097 39611 42706 43777 45009 45749 46413 47302 54090 55587 56312 57247 59297 63314 63873 67480 68373 71751 73024 73088 75493 80151 83635 85257 88483 95081 97994 99947 2 MİLYON LtRA 1421 2927 3786 4042 4745 5337 5546 5633 6238 6410 7928 8469 9214 9220 9411 800BİN LtRA 114 139 181 191 374420 451 400 BİN LtRA 07 34 65 78 86 AMORTt 0 - 5 ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Kadın Gününde Sorular Yalnız kadın gününde değil. başka zaman da genç arka- daşlarım sorar bana. Mesleğimde kadın olmanın sakınca- larını yaşadım mı? Güçlükler, engellemeler oldu mu hiç? Sonra daha genel sorular, kadınlar eşit haklarını ve özgür- lüklerıni yaşıyor mu ülkemizde? Kadın devrimi hangi dü- zeyde bugün? Içtenlikle, kısaca yanıtlarım bu soruları. Mesleğimde ka- dın olmanın sakıncalannı yaşamadım ben. Güçlükler her meslekte var, erkekler için de. Özellikle bugün kişiliğini ko- rumak bir başarı neredeyse! Ancak kesin karar verilirse di- reniyor, güçlüklen de özgüvenle aşıyor insan. Kadın-erkek ayrımı yok bu yolda. Kırk beş yıllık deneyimlerimde bu yar- gıya vardım ben. Kadın gazeteci olarak yaşadığım bir so- run vardı, onu da çözdüm... O sorun gebeliğim. Midem çok bulandığı için anne olmaktan vazgeçtim. Profesör Türkan Akyol ve başka dostlanm Cumhuriyet Dergi'de okumuş- lar, üzülmüşler, Türkan Akyol mutlu bir anne olduğu için bi- raz da eleştirdi, ama ben doğru seçimi yaptığıma inanıyo- rum. O bulantılarla mesleğimin yoğun trafîğini yaşayamaz- dım. Seçimimi bu yolda yaptım, geriye bakmadım hiç. an- ne olmadım, ama tüm çocukları severek yaşadım, kaç ço- cuğum, kaç torunum var sayısını şaşırıyorum... Gelelim öteki sorulara. Benim kuşağım kadınların hakla- n, özgürlüklerı için savaş vermedi hiç. Laik bir ülkede ya- şamanın mutluluğunu da bugün daha çok duyuyoruz doğ- rusu. O mutluluk giderek özleme dönüşüyor çünkü. TV ka- nallarında ya da kimı gazete köşelerinde neler izliyoruz de- ğil mi? Çağdışı görüşleri, kişısel inançlan dinsel biçimde yansrtanlar, şeriatçılığı savunanlar, eyleme dönüştürenler var. Cumhuriyetimize, Atatürk'e. devrimlere karşı konuşu- yorlar, bılimın ışığına kör kalıyortar, kadınların da başını or- tüyorlar. O örtüler; kimlikleri, kişilikleri yok etmek amacına yönelmeyecek mi acaba? Kadın hak ve özgüriüğünün ye- ri var mı şerıatta? Gazeteci olarak birçok ülkeye gittim, o ülkelerin kadın- lannı yakından tanıdım, Türkiye'nin yerini daha iyi gördüm dünya haritasmda, Atatürk devrimlerinin anlamını daha iyi değerlendirdim. 1950'lerde dört kadın Iffet Halim Oruz, Hasene llgaz, Esin Talu Çelikkan ve ben Isviçre'ye git- tik. Kadın dernekleri, kadınların oluşturduğu baskı grupla- rıyla görüştük. Isviçrelı kadınlar, seçilme hakkından yoksun- du henüz. Hasene llgaz ve Iffet Halim Oruz, milletvekilliği de yapmaktan onur duyuyorlardı, aradan kaç yıl geçti, par- lamentomuzda kaç kadın var, ülkenin yönetimine katılan ka- dınların oranı ne ölçüde? Sıyasal haklarını ne ölçüde kulla- nıyor kadınlar? Oysa tüm meslek dallarında önemli tırma- nışlan var. Bılim dalında önemli ürünler veriyorlar, sanat da- lında uluslararası düzeye ulaşıyorlar. Cinselliği çoktan aş- mış'lar, ama ben yanda 'ba/«/eM'tartışmaları yapılıyor, na- mus kavramı iki bacak arasında bir et parçasında aranıyor neredeyse! O et parçası için adam öldürülüyor! Kadın dev- riminın ne düzeyde olduğuna karar vermek güç bu durum- da. Çelışkiler ağır basıyor! Mesleğimde uzun yıllann birikimiyle vardığım bir gerçek var. Aydınlanma sürecini aşamayan bir toplum darboğaz- lardan, çelişkılerden kurtulamıyor. Aydınlanma süreci, bili- min ışığıyla aşılır her şeyden önce. Oysa karanlığa gömü- lüyoruz giderek, eğitim sorunlan dağları aşıyor, her mahal- lede bır-ıki camiye karşın, okul-öğretmen sorunu, çağdaş eğitim gereksinimi düşündürücü boyutlara varıyor, gerçek- çi bir çözüme yaklaşmayı da ödün diye düşünüyor devle- ti yönetenler! Bilımden, teknolojiden yoksun bir ülke, güm- rük birliğine girse de yalnızlığa gömülmez mi acaba? Eği- timden yoksun kalarak daha çok sömürülmez mi? Önce içerideki duvarlan yıkmak gerekiyor, hak ve özgürlüklerimi- zi yaşama geçirerek soluğumuz güçlenir, yalnızlığı aşabili- riz. • • • Bu akşam CSO konserini izlemenizi dilerim. Sanınm TV'de de yayımlanır. Değerli sanatçımız Gürer Aykal, bu konser için geldi okyanusun ötesinden. Cumhuriyet kon- seri onun yönetiminde gerçekleşecek. CSO da Atatürk'ün müzik devrimiyle oluşan bir ürün, daha önce sarayda da bir orkestra var, çoksesli müziğin çekirdeğini de oluşturu- yor, ama çoksesli müziğin gelişmesi için olumlu çabalar, devletin dar bütçesinden özveriler müzik devrimiyle gerçek- leşiyor. Mutlu bir olay, teksesli pohtikalara, TV ekranlannı kuşatan teksesli programlara karşın, çoksesli müzik sev- gisi de yaygınlaşıyor ülkemizde. Suna Kan'ları, Idil Bi- ret'leri, Ayla Erduran, Verda Erman, Gülsin Onay ve öte- ki kadın çalgıcılanmızı da "Laik Türkiye'nin ve Atatürk dev- rimlerinin uzantısı" diye selamlıyor dünya. CD'leri yabancı radyolarda çalıyor, dünyaca ünlü solistlerin yanında onlar da yer alıyor. Başka hangi islam ülkesinde var çoksesli mü- zik dalında tırmanan kadın sanatçılar? Başka hangi islam ülkesinde orkestrada kadın üyeler var? Kimi ülkelerin kadınlan ezan sesinden başka ses duymu- yor değil mi? BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Değersiz, bayağı, ba- sit. 2/ Tuna Irmağf nda kullanılan bir çeşit yolcu kayığı... Birçalgı. 3/Kö- pek ve ineklere yedinl- mek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek... Ya- kanın göğse doğru ınen devrik bölümü. 4/ Bile- cen... On iki hayvanlı es- ki Türk takviminde tım- sah yılına verilen ad. 5/ Yelkenh gemılerde ana direkler üzerindeki çu- buklan meyılli tutan halatlar. 6/Ça- maşırleğeni... llaç. 7/Ünsüzlebıten bir sözcüğün ünlüyle başlayan söz- cüğe bağlanarak okunması... Cey- lan 8/Rütbeyı göstermek için omuz- lara takılan işaretli parça. 9/ Kemik- lerin yuvarlak ucu... K.aliforniya'da yetişen çok büyük bir agaç. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Sıkıntı, üzüntü. 2/ Türk müziğin- de bir makam... Mezopotamya'da kurulmuş eski bir krallık. 3/ Baştan savma. üstünkörü. 4/Tunus'un plaka işareti... Ege Bölgesi'nde- kı Beşparmak Daği'nın antik dönemlerdeki adı. 5/ Ölenlerin kı- lınmamış namazlan ve tutulmamış oruçlan için verilen sadaka... Bir çeşit lngiliz birası. 6/ Akciğerleri dinlerken hekimin duydu- ğu patolojik ses... Bir nota... llave. 7/ Bir parçanın canh çalınacağını anlatan müzik tenmi. 8/ îzmaritgillerden bir balık 9/ Uzun tütün çubuklan kullanıldığı çağlarda odanın ortasına yer- leştirilen kül çanağı. Y A K U z A | A _F U V E Z | P I? I R U M •S A N ! ? E L E V A T O R • G •R A F IN A J i c IL A | U Y E R U B E R U | Iü •H U •TL A H E 1A L T | A K A T BURDUR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1994/413 SSK Genel Müdürlüğü tarafından Enver Düzgün aleyhıne açılanrücuan tazminat davasındada\alı Enver Düzgün'ünadresi meçhu! olduğundan duruşma günü olan 23 3-1995 giinü saat 9.00'da mahkememızde hazır bulunması aksı halde yokluğunda karar venleceğı ılanen tebliğ olunur. 10.2.1995 Basin. 10383
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle