Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 1995 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Jodie Foster, yapımcıhğını üstlendiği, Michael Apted'in yönettiği 'Nell' adlı filmde ilginç bir karakteri canlandınyor
Gizeıııli dünyadan çağdaş yaşama
En dikkate
değer: Hanks
ve Foster
Kültür Servisi - The Screen Actors Guild (Sinema
Oyunculan Birliği), Tom Hanks ve Jodie Foster'ı en
dikkate değer oyuncu ödülüne değer gördü. Birliğin bu
yıl vermeye başladığı ödüller, cumartesi gecesi
sahiplerini buldu. Hanks, bu ödülü "Forrest Gump"
filmindeki rolüyle kazandı. Hanks, kayda değer bir
başan kazandığı filmde, her şeyi güç anlayan bir
Tcarakteri canlandırmıştı.
Foster, yabanıl bir dünyada büyüdükten sonra, uygar bir
toplumda yaşamayı öğrenen bir kadmı oynadvğı "NeU"
adlı filmiyle en dikkate değer kadın oyuncu ödülüne
değer görüldü. Hanks, daha önce de "Forrest
Gump"taki rolüyle Foreign Press Association (Yabancı
Basın Birliği) tarafından verilen
Altın Küre ödülünü almıştı.
Pek çok kişi, Hanks'in Oscar için
en büyük aday olduğuna inanırken
o, basına verdiği demeçte, çok
alçakgönüllü davranarak "Bence
şansun, beşte bir"dedi Hanks,
geçen yıl da "PhiladeJphia"
filminde oynadığı AIDS'li avukat
rolüyle en iyi erkek oyuncu
Oscar'ını kazanmıştı.
Amerika Birleşik Devletleri'nde
300 milyonluk hasılat yapan
"Forrest Gump"m, "çok
alışılmadık bir fılm olduğu için,
böyle bir başan kazandığmı"
belirten Hanks, sözlerine şunlan
ekliyor: "Birden fazla film var
'Forrest Gump'ta. Sanınm 17
civannda."
Foster, Universal Pictures'ın ses
stüdyosunda düzenlenen Sinema
Oyunculan Birliği ödül törenine
katılmadı. Martin Landau, "Ed Wood"filmindeki
rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü alırken,
Diane VVest de "BulletsOver Broadway " filmiyle en iyi
yardımcı kadın oyuncu ödülüne değer görüldü.
50 eyaletteki 78 bin oyuncuyu temsil eden Sinema
Oyunculan Birliği, kazananlara ödül olarak. elinde
komedi ve trajediyi simgeleyen tiyatro masklan
bulunan çıplak bir adamın yeşil mermerden yapılmış
heykelini verdi.Gecen ekim ayında ölen Raul Julia, en
dikkate değer oyunculuk ödülünü kazandı. Julia,
kablolu yaymda gösterilen TV dizisi "The Burning
SeasonT>
daki Chico Mendez portresi nedeniyle ödüle
layık görüldü. Birlik, aynca. komedyen-oyuncu Robert
Burnseyaşamboyubaşan ödülü verdi.
'Forrest Gump'-Tom Hanks
Kültür Servisi- 32 yaşında ol-
masınakarşın 31 Filmde rol alan
Jodie Foster, önümüzdeki ay si-
nemalanmızda gösterime gire-
cek olan Michael Apted'in
"NeU" adlı filminde sinema ka-
riyerine yapımcılığı da ekledi.
Bugüne dek şans hep yüzüne
güldü Jodie Foster'ın. Jonathan
Kaplan'ın "Sanık", Jonathan
Demme'nin ise "Kuzuların Ses-
siztiğT adlı filmlerindeki perfor-
mansıyla da En İyi Kadın Oyun-
cu Oscan'nı iki kez kazanmayı
başardı. Son fılmi Nell'de ise ol-
dukça ilginç bir karakterle sine-
maseverleri büyülemeye hazır-
lanıyor Foster. Vahşi bir kadın
olan ve kendine özgü farklı bir
dil konuştuğundan insanlarla ile-
tişim kuramayan Nell. kendisiy-
le ilgilenen ve ona yardım etme-
ye çalışan iki doktorun yardı-
mıyla çağdaş yaşama ayak uydu-
ruyor. Film üzerine Le Figaro ga-
zetesinde Jodie Foster ile yapılan
söyleşiyi sunuyoruz:
- \Tne şaşırtıcı bir
roUe seyirci karşıst-
na çıkıyorsunuz!
Umanm öyledir!
Hep aynı şeyleri
yapmaktan sıkılıyo-
rum. Aslında ben
tam anlamıyla
oyuncu değilim.
Çünkü seyirciden
biraz utanıyorum.
- Neden?
Yaşamımı rol ya-
parak, kırmızı bir
burunla şaklaban-
lıklar yaparak, ko-
mik öyküler anlata-
rak, insanlara sürek-
li "Bana bakın, ba-
na tapın!" diyerek
geçiremem. Yalnız-
ca yılda bir karakter
canlandırabilirim.
Herhangi bir yerde,
herhangi bir zaman
bir şey yapmak benim işim de-
ğil. Ancak çocukken aklıma ese-
ni yapardım.
-NeUkimdir?
Nell'i herhangi bir kategoriye
sokamazsınız. Otistik. şizofren
ya da geri zekâlı diyemezsiniz
Nell için. Tam anlamıyla gizem-
li birkişiliği var onun. Uygarlık-
larla hiçbir ilgisi yok ve konuş-
ma diline de oldukça uzak. Bir
gün bir doktor onu kendi kade-
rine terk edilmiş bir ormanda
yalnız yaşarken buluyor. Nell,
bir psikoloğun yardımıyla kendi
NelL bir psikoloğun yardımıyla gizeminden sıynlıp yaşama ulaşıyor.
gizeminden sıynlıp yaşama ula-
şıyor.
-Nen'ta öykiisü François Truf-
faut'nun "Enfant Sauvage" fil-
minc bir saygı duruşu mu?
Hayır. Nell tam anlamıyla
onunla aynı kulvarda değil. Nell
tüm tanımlamalara. analizlere
karşı bir film. Bu yüzden de
"L'Enfant Sauvage" ıle karşılaş-
tırmak çok zor. Doktor ve psıko-
log. Nell'i kendi yöntemieriyle
iyileştirmeye çalışıyorlar.
- Doktorun yöntemi neydi?
Nell'in dilini çözümlemek ol-
dukça ilginç bir iş. Nell'in gıze-
mi doktoru çok etkiliyor. Ancak
ona her yaklaşmaya çalıştığında
yıkıcı tepkilerle karşılaşıyor. Bu
tepkiler aslında ölümcül. Yardım
etme adı altında doktor ve psiko-
log, Nell'den bir canavar yarat-
maya çalışıyorlar. Nell ise onla-
ra sürekli karşı koyuyor. Kınl-
ganlığı onu koruyor sürekli.
Çevresindekilere çok şey öğreti-
yor. Özellikle yalnızİik ve ba-
ğımsızlık konusunda...
- Bu söyledikleriniz, 1991 yı-
Iuıdaçevirdiğiniz"Küçük Adam
Tate "in konusuyla da bağdaşmı-
yor mu?
Evet. bunun farkmdayım. Bu
bir roman yazannın farklı başlık-
lar altında pek çok kitap yazma-
sına benziyor! Insan büyük bir
aşkla bağlı olduğunda. dünyada
en çok sevdıği şeyi bile parçala-
yabilir. Masum kalabilmek için
insanın çok güçlü olması gereki-
yor. Çocuklan ele alın örneğin,
onlar kadar açık, kınlgan varlık-
lar olamaz dünyada. Bu yüzde
de çocuklara bir düşünce sistemi
aşılamak oldukça kolaydır.
- Sizi tek başına eğiten ve size
çok diişkün anncnize çektiğinizi
söyleyebilir miyiz?
Evet, tüm çocuklar gibı ben de
annemden çok etkilendim. Bu
son derece evrensel bir durum.
Ancak o bana hediyelerin en gü-
zelini verdi: Kendine güven ve
bir gün kendi kanatlanmla uça-
bilme inancı... O beni öncelikle
korudu. Bu da her annenin yap-
tığı bir şeydirdoğal olarak. Ama
aynı zamanda o bana çok geniş
birözgürlük alanı verdi.
- İlk kez ne zaman kendi uçu-
şunuzu gerçekleştirdiniz?
Bu oldukça kolay oldu. Anne-
mi her zaman arkadaşım gibi
gördüm. Arkadaşlanmm öneri-
lerini dinlediğim gibi annemin
önenlerini de dinledim hep! 12
yaşındayken bana gelip. "Bu
filmde rol alman sanınm iyi olur.
Bu konuda sen ne düşüniiyor-
sun" diye sordu. Aslında tabii kı
kızını sinema perdesınde gör-
mek, onun küçük saplantılann-
dan biriydi! Tabii benim cıddi
bir oyuncu olmamı hayal ediyor-
du. Geleceğimle de çok ilgileni-
yordu. Güçlü ve bağımsız bir ka-
dın olmamı istiyordu. Ve gördü-
ğünüz gibi bunu başardı da!
- Nell gibi vahşi bir kadmı can-
landırmak zor olmadı mı?
Senanst VVilliam Nichobonile
yaptığımız uzun çalışmalar so-
nucu Nell'in dılinı keşfettik. Bu.
oldukça etkileyıci oldu. Bubilin-
meyen dılin ipuçlannı bulduk-
tan sonra Nell daha canlı bir ka-
rakter olarak karşımıza çıktı.
Önceleri biraz korkuyordum.
Ama "Sanık" filminden önce de
çokkorkmuştum. Dolayısıylabu
duygu bana oldukça yakıngeldi!
- Nell filminde ilk kez yapımcı
rolünc soyundunuz—
Evet. bu yüzden de filmi yö-
netmek istemedim. Rol almak ve
yapımcıhğını üstlenmek yalnız
bir kadın için zaten büyük bir iş-
ti! Tabii senaryo ile de çok ya-
kından ilgılendim. Oyuncu seçi-
minde yönetmen Michael Ap-
ted'a yardımcı oldum. O da fil-
min baştan sona ınandıncı olma-
sını istiyordu.
- Tüm bu sorumluluklar sizi
korkutmadı mı?
Hayır, biliyorsunuz ki ben çok
aptalım! A'dan Z'yeher şeyin sot
rumluluğunu almak isterim.
Reldamda etik ve teknik..ZEKİCOŞKUN
Hani o banka reklamındaki "müthiş kaza"
sonrası gazetelerin, TV kanallannın telefon-
lan kilitlenmiş, "Bay Pardon yaşayacak mı?"
diye millet meraka boğulmuştu ya... Galiba
asıl kaza reklamın kendisinde oldu.
Çünkü iki yıldır süren ve yeni hiçbir ürün
ya da hizmet sunmaksızın reklamı yapılan ku-
rumu, izleyici için hep gündemde tutmayı ba-
şaran kampanyada ilk kez bir sanş, ilk kez bir
hizmet duyurusu vardr. Banka, mevduat he-
sabınız karşılığında size ücretsiz sağlık sigor-
tası sunuyor. Ama öyle bir "kaza şoku" yaşan-
dı ki izleyici şimdi kahramanın ("Bay Par-
don"un) sağlığına kavuşması tesellisiyle ga-
liba haberi de, sigortayı da es geçiyor.
Peki, iki yıldır gayet esprili-neşeli, aşklı-
meşkli geçen kampanyada öylesi dramatikbİT
kazaya ne gerek vardı?
Anımsayalınr. TezkeTe günü, askerler coş-
ku içinde, kofuşta bahar havası. Komutan, ga-
yet ciddi kapıda görünüp -gerçek hayatta sa-
hici olan- acı haberi veriyor: "Ikinci bü- emre
kadar terhisler durdunîldu... Ö>le kola> mı
tezkere!" Yıkım. çöküş. Yüreği dayanmıyor
hallerine. Dönüyor, şakaydı! Hadi bakalım,
hayatta başarılar. Yeniden mutluluk. Kışlaya
veda. Kahramanımız birtaksiye atlıyor. Dal-
gın. Şoför sohbet istiyor. Tanıyacak gibi yol-
cusunu ama... Kaza geliyor!
Acı haber telefonla babaya iletiliyor. Kah-
ramanımızın resmi yere düşüyor. Sankı can
çekişircesine son bir nefes gibi çerçeve bir ka-
nş havalanıp yeniden devriliyor. Cam param-
parça.
Kazaya uğrayan ne?
Reklamcılıkta bu uygulamaya 'teaser" de-
niyor. Yaygın bir teknik, doğrudan bir mesaj
verilmiyor. Genelde ana mesajın belki bir-iki
öğesine üstü kapalıca dokunulur, o kadar. Asıl
, amaç merak, beklenti yaratmak ve daha son-
ra açıklanacak asıl mesajı güçlendirmek.
"Pardon" kampanyasındaki "kaza"da ise
kampanyanın simgesi olan erkek oyuncu dı-
şında bankayla ilintili hiçbir şey yok filmde.
Bütün hesap kazanın yaratacağı etki üstüne
kurulmuş. Ardından gelecek filmle de sağlık
sigortalı mevduat hesabı "bombası"nın patla-
tılması düşünülmüş. Işte bunun için "Bay Par-
don"un başından bir kaza geçmesi ve hasta-
neye düşmesi gerekiyor...
Bakın sonraki reklam fılmine, meğer kaza
"ucuz atlatılmış". Anne ve baba. oğullannın
başında. Baba, "Şusigortaişinideihmalettin"
diye yakınarak lafı mevzuya getiriyor. Kahra-
manımız çekmeceye uzanıyor, Telecard'ı alı-
yor, döndüre döndüre yaklaştınyor ve hani bir
zamanlar (yine reklamda izlediğimiz) komu-
tanın kendisine yönelttiği soruyu yineliyor:
"Bu, nedir bu?" Ve öteki soru: "Ne yapıyor-
sun bununla?" Sonra da açıklama: Bununla,
sigortadan paranı alıyorsun!
Bütün dert bu mesajı vermek. Ama...
Tam o sırada telefon çaldığı için sigorta hiz-
meti (asıl mesaj) sanki araya sıkışıyor. Tele-
fon -izleyici için- önemli. Çünkü öteki uçtan
bizim kızın sesı geliyor. Hani "Bay Pardon"un
"yanhş banka"da bulduğu ve takıldığı, bir
filmde evine de gittiğimız kız. Doktor Metin
Bey, o yoksa doktor Çetin Bey soruluyor ve
fı nal: "Ama nasıl olur be>fendi, orası kaip has-
tauklan servisi d e p nıi?.. Pardon, pardon!"
Kazanın ucuz atlatılması. üstüne üstlük kı-
zın "kalp hastalıklan servisi" numarasıyla -ni-
hayet- bızimkıne göz kırpması izleyici için
yeterde artar...
Öte yandan kazayı oluşturan motifler
(ölümle burun buruna olunan askerlik; "öz-
gürlük"beklenirken, ana-baba, yakınlar, yol
gözlerken terhislerin durdurulması: her an
gündemde olan "trafîk canavan") reklamda
etik sorununu da gündeme getirdi.
Soru şu: Kendi özel amaçlanmız için, me-
sajımızı etkin olarak sunabilmek için her şe-
yi, her istediğimiz biçimde kullanabilir mi-
yiz?
Etik ve teknik •_
Çünkü işin özüne inildiğinde reklam, "Pa-
ranızı bizim bankada değerlendirin, paranız
ölçüsünde size sağlık sigortası olanağı sağlaya-
hm" diyor. Bu. reklamcılık diliyle bir tür pro-
mosyon. Müşteriye sunulan ek hizmet, eski
deyimle "eşantiyon". Bankada tuttuğunuz pa-
ra karşüığı, faizin yanında bir de sigorta veri-
yoruz.
Bu ticari duyuruyu yapmak için insanlara
ölümün eşiğini gösteriyorsunuz. Kıyamet ko-
puyor. Bizde reklam ve etik tartışması yeni ye-
ni başlıyor. Oysa bilinen örnek: Benetton,
dünyada hemen her kampanyasında aynı tar-
tışmayı alevlendiriyor. Bu kampanyalann fo-
toğrafçısı Olivero Toscani'nin The European
Magazin'de yayımlanan açıklamalan (kimi
bölümleri Cumhuriyet'te de yer aldı) tartışma-
ya yeni boyutlar getirecek nitelikte. Toscani.
yaşanan çağı ve klasik iletişim etkinliklerini
"ahlaksızukdenizT olarak niteliyor. kendi ça-
lışmalannı ise bu denizde-ortamda "ahlakh
tek şey" olarak konumluyor! Bu, biraz da Be-
netton'un yeni kampanyasının "lansman"ı gi-
bi. "Yabancılaşma" üzerine kurulan kampan-
yada iletişimin (özellikle televizyonun) bir tür
diktatörlüğe dönüşmesi işleniyor.
Toscani'ye göre üründen bağımsız ve genel
algılama içinde aykın (ahlaksız da denebilir)
görünen her imge, ınsanlan, başkalan üstüne
düşündürür. Bu da: düşünme, şaşırma sonuç-
ta etik (ahlaksal) bir etki yaratır.
Söylenenler ilk bakışta doğru. Ama "ah-
laksızlıkdenizi"diyc nitelenen genel ortam ve
iletişim kanallan eger yaygın ve standart bir
algılama biçimi oluşturuyorsa sizin yarataca-
ğınız etik etki de ona eklemlenmez mi? Tos-
cani'nin hesaplaşması bunlardan; kamuoyun-
daki algılamadan çok kendi alanındaki reka-
bete yönelik. Nitekim. klasik tanıtım teknik-
lerini geri zekâlılık. aynı zamanda da ahlak-
sızlılık olarak niteliyor.
Şiddetin, seksin satış öğesi olarak kullanıl-
dığını anımsatıyor.
Bunlan da geçelim. bence daha dikkat çe-
kici bir nokta var fotoğrafçının söylediklerin-
de. Toscani. "Eskiden, sanat tartışma ortamı
yaratırdı. Şimdi bu görcvu reklam ve tanıtım
üstlendi" diyor. Bu tezi iki önermeve dayan-
dınyor: Klasik sanatlar işlevini tamamlamış-
tır (Avrupa için konuşuluyor) ve reklam o bü-
yük evrimin ürünü olan mirasın (sanatın) var
olan temsikisidir. Dolayısıyla. işlevi devralı-
yor.
Bence asıl bunlan tartışmalıyız. O tartış-
ma. etik değeri de getirir. Yine "Pardon" kam-
panyasına dönülürse daha önceki yazımda il-
giyi yaratan asıl etkenin uygulanan anlatım
tekniğinde yattığını belirtmiştim. Başanlı bir
drama uygulaması, Türk reklam filmlerinde
alışılageleninötesindebiröyküsüreklilığisöz
konusuydu.
"Kim olacak canım, Bay Pardon"
Anlatımda ise yine görece özgün bir teknik
geliştirilmişti: Reklamın iki ana tipi; Yapı Kre-
di'de hesabı olan ve "Bay Pardon" olarak ko-
numlanan erkekle. "yanhş bankada" çalışan
kızın dışındaki diğer tipler de (askerde komu-
tan. kızın komşusu) olayı. öyküyü izleyicinin
gözünden - bakış açısından algılayan, anım-
satan roller üstleniyordu. Komutan. "Sen şu
reklamlardaki çocuk değil misin" diye sor-
maktadır. Öteki ana tipe de gönderme yapar:
"O kızı da fazla bekletme".
Aynı şekılde komşu kız da "Yanhş banka-
daki kız"a. "Seninld hâlâ gelmedi mi" diye
sorar. Böylece izleyıciye öteki kahramanın as-
kerde olduğunu anımsatır. "Kim olacak ca-
nım, Bay Pardon"u sormaktadır. Komşu kız
da tıpkı komutan -ve izleyiciler- gibi oyunun
dışında, tutumu da aynı; merak ediyor!
Bu anlatım tekniğinde reklam bir yandan
kendisıni reklam değilmış gibi, sahici öykü gi-
bi sunar, bir yandan da yine kendisini bir an-
latım-öykü malzemesi olarak kullanır. Bura-
da artık klasik dramanın ötesine geçildiği.
"meta-roman"dediğimiz modern anlatı tekni-
ğine yaklaşıldığı göriilecektir.
Reklamda etik ve tekniği bir arada düşün-
mek gerekiyor. Sanatın işlev ve mirasını rek-
lam mı devralıyor. Toscani haklı mı? Türki-
ye'de "kaxa"larla da olsa başlayan bir süreç
var.
\Velles
söylencesini
irdeleyen bir
dedektif öyküsü
Kültür Servisi- Bir biyografi yazannm başına
gelebılecek en kötü şey nedır? Yapıtını kaybedip
yeni baştan yazmak zoruda kalmak mı? Yoksa ya-
yıncısını kaybetmek mı?
Ingilız yazar ve oyuncu Simon Callovv. Orson
Welles'in biyografısi üzerinde çalışırken, her ıkı-
si de başına geldi. Ancak yazann, konusuna gı-
derek daha fazla ilgi duymaya başladığını keşfet-
mesi nedeniyle, bu iki felaket onu pek fazla etkı-
lemedi. Callovv'un konuştuğu insanlar, söze Wel-
les'le ilgılı sevgı dolu anılanyla başlasalar da ko-
nuşmayı tatsız bir biçimde bitıriyordu. VVelles'ın
bütün ıhşkıleri umarsızlık. ihanet ya da dostluğa
nokta konmasıy la sona ermış, msanlar onun ken-
dinı beğenmışlığinden. tembellığınden ve başka-
lanna kayıtsızhğından bıkıp usanmışlardı.
Welles'deki sevgi eksikliğınin farkına varan
Callovv. "Onun ha\Tan olduğum enerjisinin. ça-
lışma isteğinin ve hırsımn çe\ resindekilerc çok za-
rar verdiğini anladım. Oyıınlan, oyunculan. hal-
ku basını yönetmek; kanşnğı her ctkinliğin başfı-
gürü olmak istiyordu" diyor.
Callow. Welîes'ın yaşamını kaleme alırken,
ona ılışkın eleştirilerini
de katmadan edeme-
mış. Ancak düşündük-
çe, ona daha fazla acı-
dığının ayırdına var-
mış. Onun böyle bir ki-
şilığe hapsedilmiş, yal-
nız, acılar içinde, bu
yüzden de kazandığı
zaferlenn tadını çıka-
ramayan bir adam ol-
duğunu düşünüyor.
Welles'in düşüşüne, o
dahi ımgesınin bir do-
muza dönüşmesıne ta-
nık olmak Callovv'u
çok etkilemiş.
Buna karşın Wel-
les'm etkileyıciliği tar-
tışılmaz. lşte bir gaze-
te başlığı: 'Karikatürist oyuncu ve şair - Yalnız-
caonyaşında'. On altısında Dublın'deki Gate Ti-
yatrosu'nda ilk profesyonel oyunculuk deneme-
sinı gerçekleştirdi; yirmi altı yaşına geldığinde
'Otizen Kane-Vurttaş Kane' fılmını yapmıştı. Bu
on yıl içinde Welles, artık sonsuza dek yaşayacak
o söylenceyı yaratmıştı. Büyüme çağında Uzak-
doğu'ya, Çın'e, Küba'ya ve Avrupa'ya yaptığı
yolculuklann çalışmalannı ne ölçüde etkilediği
tartışma konusu.
Callovv'a göre, Welles öylesine sıradışı bir ya-
şam sürüyordu kı yaşamından daha da sıradışı
bir şeyler icat etme gereksinimi duyuyordu. An-
cak gerçek. oluşturduğu yalınlaştınlmış söylen-
ceden çok daha güzeldi." Birinsan VV'eOes gibi mit
meraklısı ve korkunç bir yalancıysa, çevresinde
ondan etkilenecek kazlar vanbr" diyor Callovv.
VV'elles söylencesının ardındakı gerçegin peşi-
ne düşen Callovv, kitabınm ilk 200 sayfasını yaz-
dığında, hâlâ Welles'in yedi yaşında olduğu dö-
nemlerde olduğunu fark edince neredeyse çıldı-
nyormuş.
Callovv'un kıtabı, Welles söylencesini her yö-
nüyle irdeleyen bir dedektif öyküsü olarak nite-
lenıyor.
Orson WeUes
Spielberg'den
Avrupa sinemasma
destek
• STRASBOURG (AA) -
Amerikan sinema
sanayisinin dünya sinema
pazan üzerindeki tekeline
karşı, başta Fransızlar
olmak üzere sinemacılar
tarafından başlatılan
savaşıma. ünlü Amerikalı
yönetmen Steven Spielberg
de destek verdi. Fransız
sinemasının Oscar'ı olarak
bilinen "Cesar"
ödüllerinin töreni
nedeniyle Paris'e giden
Spielberg, Fransız
sinemasının Amerikan
sineması karşısında kendi
kimliğinı korumak için
gösterdiği mücadeleye
büyük saygı duyduğunu
söyledi.
Türkçe
öğretmeni
yetiştipilecek
Almanya'da Türkçe'ye
duyulan ilginin gitgide
artması üzerine Kuzey Ren
Vestfalya eyaletinde
gelecek yaz döneminden
itibaren Türkçe
öğretmenliği yeni bir
öğretim dalı olarak ele
alınacak ve böylece
profesyonel öğretmenlik
mümkün olacak. Yeni
öğrenim dalı, Essen
Üniyersitesi tarafından üç
yıllık bir çalışma sonucu
hazırlandı. Türkçe, halen,
7. sınıfa kadar, anadilde
yapılan ek dersler
çerçevesınde, ancak 80 lise
ya da temel okulda
okutuluyor.
Kütüphane
Hattası nedeniyle
iki yarışma
• Kühür Senisi -Yakacık
Halk Kütüphanesi ve Özel
Ortadoğu Lisesi, 31.
Kütüphane Haftası
nedeniyle iki yanşma
düzenliyor. "Kitap ve
Kütüphane" konulu 2.
karikatür yanşmasına
ortaokul ve lise öğrencileri
katılabılecek. "Beldenizde
düşlediğiniz kütüphane
nasıl olmalıdır?" konulu
kompozisyon yanşması da
18 yaşından büyüklere
yönelik olarak '-"'
düzenleniyor. Ikisi de
ödüllü olan yanşmalara
son katılma tarihi 24 mart
olarak belirlendi. Sonuçlar
31 mart cuma günü belli
olacak. (377 27 51)
'Doga ve Çocuk'
konulu fotoğraf
yanşması
• ANKARA (ANKA) -
Gazı Ünıversıtesi Tıp
Fakültesi Çocuk Sağlığı ve
Hastalıklan Anabilim Dalı
ile Objektif Fotoğraf ve
Video Kulübü, "Doğa ve
Çocuk" konulu bir
fotoğraf yanşması
düzenliyor. Tıp öğrencileri
ile yardımcı sağlık
personelinin katılabileceği
vanşmanın son başvuru
tarihi 3 nisan olarak
belirlendi. 18x24 cm ya da
daha büyük ebatlarda
renkli ya da siyah-beyaz
fotoğrafla katılınabilecek
yanşmaya birden fazla
fotoğrafla da
başvurulabiliyor.
Yeni Biçem'
dergisînin mart
sayısı çıktı
• Kültür Servisi -Aylık
edebiyat dergisi "Yeni
Biçem'Mn mart ayı sayısı
çıktı. Dergide Haluk
Cengiz'in "Büyü
Söz'dedir'", Adnan
Satıcı'nın "Şiire ve Şaire
tlişkin Dağınık
Düşünceler", Ali
Aksoy'un "Kemal Tahir
KaçÇaytçtiYeşil'de?",
Muammer Ketencoğlu'nun
"Taş Plak Gazellerinin
Düşündürdükleri", Ahmet
Ada'nın "Taş Plak
Gazelleri Ostüne Birkaç
Söz", Hilmi Haşal'm "Son
Şiir Tutulması: Onat
Kutlar", Tuârul Asi
Balkar'm "fstanbilhan
Berk ya da Ilhanbul Berk",
Tan Tolga Demirci'nin
"Kanallarda Aşk",
Hüseyin Peker'in
"Dergiler Arası Gezinti"
başlıklı yazılan, Şükrü
Bilgiçin "Örgütsel Olarak
Yasaklanmış Bir Öykü"
adlı öyküsü, Ramis
Dara'nın "Yaz Bana" adlı
günlüğü ve Enis Batur,
Arif Madanoğlu, Ahmet
Ada, Serdar Unver, Ferruh
Tunç, Bedrettin Aykın,
Habib Bektaş, Avni
Cinozoğlu, Betül Tanman,
Turgay Değirmenci, Zeki
Büyüktanır ve Erhan
Kuzhan'm çevirisiyle Jack
Gilbert'in şiirleri yer
alıyor.