Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 1995 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Endoskopik yöntemler...
Prof. Dr. SELÇUK ONART
Uludağ Üni. Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Uzmanı
S
on yıllarda gelişme göste-
ren endoskopik yöntemler
(metotlar) burun ve para-
nazal sinüslerin patolojile-
rinin tanısında önemli bir
ilerleme saglamıştır. llk
kez 190l'de Hirschman modifiye bir
sistoskop kullanarak sinüzal ve nazal
endoskopiyi başlatmıştır. Işlevsel
(fonksiyonel) endoskopik sinüs cerra-
hisi tekniği orijinal olarak 1915'te Hul-
le tarafından tanımlanmış ve daha son-
ra Masserklinger, Stammberger veVVî-
gand tarafından gelişririlerek tanı ve te-
davide kullanılmaya başlanmıştır. Iş-
levsel endoskopik sinüs cerrahisinin
bugünkü ilgiyi görmesinin nedeni. bu
araştıncılann mukozayı koruyarak si-
nüse yeterli drenajı sağlamanın önemi-
ni belırtmeleri ve bu amaçla yeni alet-
ler geliştirmelendir.
1978'de Messerklinger ve Terrier.ta-
nısal nazal endoskopik bulgulan ilk kez
karşılaştırmalı olarak bildirdiklerinde
bu konuya ilgi artmış ve endoskopik
cerrahi ile birlikte, tanısal nazal endos-
kopi de popüler olmuştur.
Nazal endoskopi ne zaman yapılır?
- Nazal boşluğun geleneksel yöntem-
lerle ulaşılamayan alanlann değerlendi-
rilmesi.
- Burun ve paranazal sinüs tümörle-
rinin rezeksiyonundan sonra kavitenin
takip edilmesi.
- Nedeni açıklanamayan burun ka-
naması ve serebrospinal rinoreli hasta-
lann değerlendirilmesi.
- Paranazal sinüs tümörlerinin nazal
kaviteye yayılım derecesinin saptanma-
sı.
- Nazal ve paranazal sinüs enfeksi-
yonlannın tedavisinin takip edilmesi
(özellikle işlevsel endoskopik sinüs
cerrahisinin postoperatif bakımı.)
- Özellikle nazal kavitenin arka kı-
sımlannda lokalize nazal obstruksiyon
nedeninin tespit edilmesi.
- Horlama ve sJeep apne sendromlu
olgularda nazal ve naso farengeal hava
pasajının ve hastanın çerrahi tedaviden
göreceği yarann değerlendirilmesi.
- Nazal endoskopiyi takiben yapıla-
cak olan nasofarengoskopide:
- Endirektdolaylı nasofarengoskopi-
yi tolere edemeyen olgularda nasofa-
renksin değerlendirilmesi (bu muaye-
neyi tolere edemeyen hastalann oranı
yal'.laşık yüzde 15-20 kabul edilmekte-
dir.)
- Nasofarenks tümörlerinin tanısı ve
tedavi sonrası takibi.
- Tubadisfonksiyonu ve velofarenge-
al yetmezliği olan olgulann işlevsel de-
ğerlendirilmesi.
İşlevsel endoskopik sinüs cerrahisi-
nin avantajlan nelerdir?
Başlangıçta tanı amacıyla kullanılan
bu yaklaşımdan yola çıkarak sinüs has-
talıklannın etyopatolojilerine aıt neden-
lerin ortadan kaldırılmasına yönelik
ıfonksiyonel endoskopik sinüs cerrahi-
si yöntemi geliştirilmiştir.
İşlevsel endoskopik sinüs cerrahisi
frontal ve maviller siniisiere yapılacak
doğrudan (direkt) operasyonlann ikin-
ci derece önemi olduğunu savunan bir
girişimdir. Çünkü paranazal sinüslerin
enflamatur hastalıklan çoğunlukla bu-
run boşluğundan başlayıp ön ethmoid
hücreleryoluyla maksillerve frontal si-
nüslereyayılır.
Paranasal sinüs iltihaplannın etyolo-
jisi ve patolojisinde pateral nazal duvar-
lann endoskopik incelenmesi ve CTve-
rileriyle kombine edilmesi. günümüz-
de kabul edilen en doğru tanı yöntemi-
dir.
Bu >aklaşımla. ön ethmoid hücrele-
ri bölgesine yapılan sınırlı bir cerrahi
girişimden sonra dahi. maxiller ve fron-
tal sinüslerdeki büyük mukozal patolo-
jilerin kendiliğinden gerilediği gözlen-
miştir. Reçes'lerin açılması, laterai na-
zalduvar ve osteomeatal ünitedeki ana-
tomik varyasyonlann işlevsel endosko-
pik sinüs cerrahisi ile düzeltilmesi so-
nucu aerasyon \e drenaj sağlanarak
öbür sinüslerde spontan düzelme sağ-
lanabilir.
Yapılan fizyolojik çalışmalarda si-
nüslerdeki silyeraktivitenin natürel os-
tiumlara doğru olduğu gösterilmiştir.
Patolojilerine en sık rastlanan, maksU-
ier ve frontal sinüs gibi iki büyük sinü-
sün drenajı ve havalanması, milimetrik
çaplı ostiumian aracılığıyla, ethmoid
infundubuluma olmaktadır. Bu bölge-
de meydana gelebilen en ufak bir mu-
koza değişiminin sinüslerde patolojik
olayın başlangıcı olması normaldir. iş-
levsel endoskopik sinüs cerrahisinin
amacı bu dönemde de önlem alınması-
na dayanır.
Çocuklarda işlevsel endoskopik si-
nüs cerrahisi medikal ve konvansiyonel
cerrahi tedavi lerin başansız kaldığı va-
kalarda uygulanır.
ARADABIR
NtHAT TAYDAŞ
Onlar...
"Bütün karanlıklara inat/ Içinden pazartıklı rüzgârlara inat
I Yolumuz aydınlık bir nehirgibi I Büyük denizlere doğru akı-
yor I Ağır ağır dönen dünyamızda..." Mehmet Başaran.
Onlar, 1947'de Milli Eğitim Bakanlığı olarak, isteyen yurt-
taşlann "özel Din Seminerieri" açabileceğini öngören ka-
rarnameyi yayımlayanlar...
Onlar, 15 Mayıs 1949'da CHP Meclis Grubu'nun karan
uyannca on aylık Imam-Hatip Kurslan'nı açanlar... Onlar, di-
nin yalnızca bir vicdan ve inanma sorunu olmadığını, tam
tersine toplumsal ve siyasal yaşamı düzenlemede etkili ol-
duğunu savunanlar...
Onlar, 1951 'de 7 imam-hatip okulunu açanlar, 1956'da or-
taokullara din dersini koyduranlar, 1959'da Yüksek Islam
Enstitüleri'nin açılmasına ön ayak olanlar, 1982'de okullara
zorunlu din dersi öğretimini yerleştirenler, bu zamana dek
imam-hatip okullan ile Kuran kurslannın sayısını arttıranlar...
Onlar, okullar ve Diyanet işleri örgütü aracılığıyla dini dev-
letin güdümüne sokanlar... Resmi bir devlet dini yaratanlar...
Onlar, "bireyin inancına saygı" yerine, dine saygıyı geti-
renler -ikisinin arasındaki uçurumu görmezden gelenler- di-
ni önceleyenler... Onlara göre dine saygı, hangflslama ina-
nılacağının ve ne olçüde inanılacağının belirlenmesidir. (Bi-
reyin usu ererse, dinsiz olabilmeye hakkı yok mudur?.. Inan-
mayanlar ne olacak?.. Yanıtı çok kolay: Ölümlerden ölüm
beöensinler!)
Onlar, laikliği; bireyin özgürce düşüncelerini açıklayarak
yaşaması biçiminde düşünmeyenler... Onlann laiklikten an-
ladığı: Devletin sunduğu Islamdan birini kesinlikle seçecek-
sin.
Onlar, resmi imam-hatip okullanyla, devletten ödenekli
imamlanyla; devlet dairelerini cemaatlere ya da tarikatlara
yuvayaptıranlar...
Onlar, söylevlerinde Allah'ın adını anıp din duygulannı ok-
şayanlar... Kendilerini beğendirmek, oy almak çabasıyla
toplu namazlara katılan -Laik devlette (!) nasıl oluyorsa?- res-
mi iftar sofraları kurduran politikacılar...
Onlar, herfırsatta -insan olmanın güzelliğini vurgulayacak-
lan yerde- Müslüman olmanın erdeminden söz edenler, ko-
nuşmalannı ayetlerle-hadislerle süsleyen devlet adamlan,
olur olmaz her şey üzerine fetva veren Diyanet İşleri Baş-
kanları...
Onlar, iktidara gelmek için dini basamak olarak kullanan-
lar... Dini, boyun eğdirme aracı olarak kullananlar...
Onlan tanıyorsunuz.
Onlar, elbirtiğiyle öldürdüler Onat Kutlar'ı. Kimi şeyler
vardır ki tanımlanamaz, yalnızca yaşanır... Acımı tanımlaya-
mıyorum. Zalimin, yobazın, sömürücünün gül benzi solsun!
Onlann amacı, namuslu gelecekleri kunmak için direnci
uyanık tutanları ortadan kaldırmak! Onlar kryımlaria, işken-
celerle, baskılariaTürk'ıye'nin ışığını söndürmek istiyorlari
Onlar korkuyorlar... Aydınlıktan yana olanların örgütlü sa-
vaşımından korkuyorlar... Korkuyorlar, korkacaklar, kork-
sunlar! Tarihin gerçeğidir bu... Korkuyorlar, korktuklanndan
Onat Kutlar gibi ülkemizin yiğit yurtseverlerine, aydınlanna
kıyıyorlar. Haydi ilericilerin, demokratların, Kemalistlerin,
toplumculann 'örgütlü bihiği'ni oluşturmaya! Daha ne bek-
liyoruz? Içimizden birkaçının öldürülmelerini mi?
Merkez ve merkez dışı siyaset
Doç. Dr. DURSUN K1RBAŞ
• • lkemiz yakın tarihine ait büyük
U
bir bellek kargaşası yaşanıyor.
Siyaset dünyası belleğimizi yok
edip, yeni bir yakın tarih yarat-
ma çabasında. Yaşayarak öğren-
diklerim bile başka türlü sunu-
luyor. Onlann doğruluğu hakkında bile şüp-
heler uyanıyor zihnimde. Tek partililikten çok
partili hayata geçiş sürecini yaşamadım ama,
benim ilk çocukluk yıllanmın günlük öykü-
leri arasında birçok olayı dinledim. Demok-
rat Parti iktidannın yaptıklarını hemen du-
yumsamasam bile daha sonralan çok iyi du-
yumsayacaktım.
Benim öğrencilik yıllanm. 27 Mayıs Dev-
rimi'nin coşkulu günlerine denk düşer. Yeni-
den "Yerii Mah" haftalan başlamıştı. "Yerli
mah yurdun malı, herkes onu kuUanmah"
derdik. Siyaset arenasında CHP. AP ve ikisı
arasında irili ufaklı bazı partiler. bir de sol ka-
natta TtP vardı. TİP, TBMM'de fırtınalar es-
tirirdi. 16 TlP milletvekili o dönemde çok
önemli görevler yaptılar. Yavaş yavaş genç-
lik hareketleri dünyadaki çağdaşlanna koşut
(paralel) gelişmesini sürdürdü. AP ve CHP iki
merkez parti olarak siyaset hayatımızda ağır-
. lığını duyumsatıyordu. Merkez sag ve solu
temsil eden bu iki parti, marjinal sol ve sagın
gelişmesine olanak vermiyordu. 12 Mart
1971'desiyasi partiler kapatılmadı. Faaliyet-
leri kısıtlandı. Dönemin sonunda da bu iki
parti kitlesel desteklerini sürdürerek, siyaset
dünyamızı renklendirmeye devam ettiler.
12 Eylül 1980'e dek bu böyle sürdü. Ev-
ren Paşa liderliğindeki askeri yönetim, topbj-
mun bellegini silmeye kararlıydı. Çok parti-
lilige son vererek, sağda ve solda tek parti ya-
ratıp siyasi hayatımıza "istikrar" getırmek
istıyordu. 1983 seçimlerine böyle gelindi. Se-
çeneksiz anayasa oylaması ile birlikte cum-
hurbaşkanını da seçtikten sonra sagda MDP,
solda HP'nin ve bunlardan MDP'nin iktidar
olması planlandı. Çeşni olsun diye son anda
ANAP'ın seçimlere katılmasına izin vcrildi.
ANAP sürpriz yaparak iktidar oldu. Seçime
bir gün kala yasaklan delerek. oy verme yö-
nümüzü gösteren Kenan Paşa, Özal ile tarih-
sel kucaklaşmasını yapacaktı netekim. tşte
siyasal tarihimizin "en çok partili'"hayatı da
bundan sonra başladı. AP'nin yerinde bırden
fazla. CHP'nin yerinde de birden fazla parti
türeyerek. geçmiş mirasa sahip çıkarak ya da
çıkrnayarak kitleleri etkilemeye çalıştılar.
Babamız yeniden şapkasını alarak kıratın
sırtına bindi. Karaoglan kasketini başına ge-
çirdi. Yeni türeyen parti lıderlerimiz de degi-
şik imaj taktikleri ile siyaset dünyamızda yer
alırken, marjinal sagdaki iki parti, sağın da-
gınıklıgından yararlanarak oylannı arttırdı-
lar. Hele bunlardan bin tırpanlanan solun me-
sajlannı da kullanarak. otoritenin karşısında
yoksulun koruyucusu görüntüsüyle, dinsel
motifleri öne çıkararak iktidar yolu aramaya
başladı. Solda ise (sosyal demokrat kökenli
solu kastediyorum) tam bir siyasi kimliksiz-
lik yaşanmaya başladı. Sag onlan merkezin
sağina çeknieyi başardı (hükümet ortaklıgı
bağlamında degil). Ulusalcı sol teorileri ile
DSP bugüne kadar yaptıklan ile CHP ve
SHP'nin birbirinden farklı olmadıgı açıkça
ortadaydı. Siyasi istikrarsızlıgın tohumlannı
eken Kenan Paşamız da ressam olunca, "mut-
luluğun resmini yapacak"lar çogaldı. tşte
merkez sağ ve sol darmadagınık siyaset dün-
yamızı renklendirirken, merkez solun soluğu
bile çıkmamaktadır. Son 28 ocaktaki gülünç
durumlan ise utanç vericiydi. Radikal sola
gelınce. 12 Eylül'de ruhuna fatiha okundugu
için onlan toparlayacak dünyalının gelmesı
pek yakın gelecekte mümkün görünmüyor.
Işte bu boşlukta marjinal sag at koşturuyor.
Merkez sol, radikal solu da ipotek altına al-
dı. Radikal solun uzun süre merkez solun ve-
sayeti altında siyaset yapması hem merkez
solda, hem radikal solda bazı zaaflar yarattı.
Benzer gelişme merkez sağ ile marjinal sağ
arasında da yaşanmakla beraber, kısa sürede
marjinal sağ 12 Eylül'ün radikal sola ve de-
mokratik kurumlara indirdigi darbenin yarat-
tıgı boşluktan da yararlanarak bagımsızlıgı-
nı ilan etti.
RP, toplumdaki umutsuzluğu dini motif-
lerle süsleyerek radikal bir söylemle kitlele-
n etkilemeye, MHP ise yumuşak mesajlar ve-
rip, geçmişinı unutturmaya çalıştı. Işte siya-
sal bellegimizın 'depoütizt editerek yok edil-
mesi' sonucu sapla saman böyle birbirine ka-
nştı. Toz duman arasında bir adım önümüzü
göremez duruma geldik. Rüzgâr ekildi, fırtı-
na biçildi. Toplumun yeniden düzenlenmesi
için girişilen her darbe, düzensizliğin, istik-
rarsızlıgın temel dayanaklan oldu. Bugün
yapılması gereken, bu iki darbenin toplumu-
muzda açtığı yaralan saptamak ve onanlabi-
lenleri onarmaktır. Ama ne gezer!.. Umut
verici bir durum gözükmüyor şimdilik;
divelim de teselli bulalım bari.
TARTIŞMA
Yine yükseköğrenim harçlan
B
en. okumanın ve
öğrenmenin yaşı
olmadıgına inanan,
49 yaşında bir
ünıversite
öğrencisiyim. Okumakta
olduğum fakültenin öğretim
süresi dört yıl ve en çok yedi
yılda bitirme ya da bitirebilecek
duruma gelme zorunluğu var.
Yedi yıldan sonra geçilmeyen
ders adedini belli sayılara
indirmiş olmak koşuluyla ek
süre ve sınav haklan
tanınabiliyor fakülte
yönetmeliğine göre. Tüm bu
düzenlemeler, ögrencilerin,
dönemler itibanyla alacaklan
ders sayısını ve egitim sürelerini
durumlanna göre bir ölçüde de
olsa kendilerinin
belirleyebilmesine olanak tanır
nitelikte, genelde olumlu
düzenlemelerdır. Ne var ki
tanınan olanaklann
kullanılmasında çok önemli bir
engelle karşılaşılmaktadır:
Fakülte ögTetim süresinden -
yani en kısa öğrenım
süresinden- sonra öğrenimin
sürdürülmesi durumunda
miktan arttinlarak alınan
yükseköğretim kurumlan cari
hizmet ödeneği öğrenci katkı
paylan (harçlar). Ömeğin benim
okulumun öğretim süresinin
dört yıl olduğunu söylemiştim.
Bu dört yıl normal harcınızı
ödüyorsunuz. Eğer bir beşinci
yıl okuyacaksanız bunun yüzde
elli fazlasını, beşinci yıldan
sonra ise her yıl iki mislini
ödemek durumundasınız. Evine
ayda 8-10 milyon lıra para giren
ve bunun 5 milyonunu ev
kirasına veren, üç haneli
rakamlarda dolaşan enflasyon
ortammda aylığına yüzde 15,
yüzde 7.5 gibi trajikomik zamlar
reva görülen, "işini de bilme\'en"
memurlarla emeklilerin
çocuklannı düşünün. "Camm, o
da dört yılda bitirseydi"
demeyin. Parayla (rierkese
parası oranında) demokratik
eğitim ve hoşgörü olmaz. Aynca
endişeniz de olmasm; siz eğitim
koşullannı düzeltin, öğrencilere
fakülte yönetimlerinde söz
hakkı verin, harçlan tümüyle de
kaldırsanız onlar gene büyük
çoğunlukla okullannı en kısa
sürede bitirmeyi
yegleyeceklerdir.
Hançer Şenkon
Ankara
PENCERE
Konudan Konuya...
Gökdelen nedir?.. Kimine göre bir uygarlık anıtı!.. Mimar-
lık sanatının bulutlara yükselen dışavurumu!.. Kent yaşa-
mında kat kat yükselen arsa türetimi!..
Istanbul'da sayısı gün geçtikçe artan gökdelenlere ba-
kanlar seviniyoriar:
- Uygaıiaşıyoruz!..
Gerçekmi?..
Batı kentlerinde yalnız gökdelen yok, yerdelen de var...
Yerdelen nedir?..
Diyelim ki "mefro"nun Türkçe adı olsun!.. Uygarhğın
başkentlerinde gökdelenlerden önce yerdelenler yapılma-
dı mı? Biz ise tersinden başladık. Bir şehirde yerin altına
girmeden bulutlara ulaşmaya kalkmak, bizim gibi sonra-
dan görmelerin marifetidir; uygarlık mukallidi olduğumuz-
dan gösterişe önem veriyoruz. Sonuç ne oluyor? Gökde-
lenlerin yükseldiği bölgelerde trafık tam anlamında kilitle-
niyor; sokaklar, caddeler ve kavşaklardatıkananlann öfke-
si sövgülere dönüşüyor.
•
Bir ülke düşünün ki on yıldan beri yüzde 60 enflasyonla
birlikte yaşar, sonunda "canavar" gemi azıya alır, tırnakla-
nnı üç haneli sayılara geçirir, yüzde 150'yi aşar...
Kim sorumludur bu işten?..
Ne tuhaf; bizim ülkemizde enflasyonun suçlusunu da ya-
kalayamıyoruz; terörün ürettiği cinayetler gibi enflasyonu
kimin türettiği bilinemiyor; kimileri bu işin suçunu Klf'lere
yüklüyor, kimileri emekçilerin yakasına yapışıyor, kimileri
GAP harcamalannı gündeme getiriyor, kimileri "Güneydo-
ğu'daki savaş"ın masraflannı öne çıkarıyor; on yıldan be-
ri ellerini kollarını sallaya sallaya ortalıkta dolaşan enflas-
yon canavan "faili meçhul cinayet" kahramanına döndü;
ekonomi yazarları on yıldan beri enflasyon yazmaktan bık-
madılar; herkes enflasyonu konuşmaktan usanmadı; yine
de 1995'in ilk ayında sonuçlar açıklanınca herkesin duda-
ğı uçukladı...
Peki kim sorumlu bu işten?..
Hükümet değil mi?..
Eğer pariamenter bir düzende yaşanıyorsa, enflasyonu
patlatıp yüzde 150'yi aşıran bir başbakanın yakasına ya-
pışılmaz mı?..
Yok canım...
ABD'deki malları ve yatınmlan, Türkiye'deki vergi ka-
çaklanyla birlikte enflasyonu yüzde 60'lardan yüzde 150'ye
çıkaran Başbakan'a kimse hesap soramaz...
Çünkü rejim tıkandı...
Siyaset matyalaştı...
Uğur Mumcu öldürüldü, kimilerinin ağzında bir suçla-
ma:
"-Devlet öldürdü!.."
Ne demek o?..
Sağda solda faili meçhul cinayetler arttıkça bu laf yay-
gınlaşıyor;
"Devlet öldürdü!.."
"Devlet" soyut bir kavram, değil mi? Oysa birisini öldür-
mek için katil gerekli!.. Tabanca, tüfek, bombagerekli!.. Si-
lahın tetiğini kim çekecek?.. Bombanın saatini kim kura-
cak?.. Bu işleri yapan birinden emir alacak!..
Kimden?..
Devlet adına cinayeti kim tasarlıyor?.. Kim komut veri-
yor?.. Devlet bakanı mı?.. MİT Başkanı mı?.. Kontrgerilla
mı?.. Emniyet Genel Müdürü mü?.. Bilmediğimiz bir gizli
örgüt mü?.. Geride kim olursa olsun, ondan da hükümet
sorumludur. Devlet nasıl işler?.. Yürütmeyisimgeleyen hü-
kümetten Meclis hesap sorar!.. Hükümet elinin altındaki
bürokrasiden sonuna kadar sorumludur.
Eğer bu mantığı bir yana bırakır da hükümeti değil; dev-
leti sorumlu tutarsak, ya bilgisizliktendir ya kasrtlıdır ya da
havanda su dövüp vakit öldürmek için oyalamacadır.
•
Devlet yaşamında sap ile saman birbirine kanştı; yasa-
ma, yürütme, yargılama kavramlan al takke ver külah!.. Bu
boşlukta karı-koca Çillerier bakalım ülkeyi daha ne kadar,
nereye sürükleyecekler?..
Celâl Hafifbilek
SANA EL SALLAYACAĞIM
Akdeniz Yayınevi (242) 248 07 86
B u l a ş ı k M a k i n e l e r i n d e P e s i n F i y a t ı n a
taksit Arcelik'te...Arçelik'in birbirinden
kaliteli Bulaşık Makinelerini
şimdi, isterseniz p e ş i n
fiyatına taksitle,
isterseniz 14 ay vadeli,
veya sabit fiyat
garantisiyle Mayıs'ta
teslim alabilirsiniz!
Üstelik, Bulaşık M a k i n e n i z i n
komple m o n t a j ı ücretsiz.
Size en yakın Arçelik
Yetkili Satıcısı'na
hemen gelin.
Avantajlı çıkın.
M A V I S T E S L İ M f
BULAŞIK UAKlHELfltİ PeŞlNAT • 10 TAKSİT
3420 BULAflK MAKİNESİ 01
3440 BULAŞIK MAKİNESİ 02
3460 BULAflK MAKİNESİ 03
3484 KOMBİ BULAŞIK MAKİNESİ 04
348C KOMBİ BULAŞIK MAKlUEtl 03
PCfiMAT TAKtlT TOPLAH FİYAT
2.000.000 2.0O0.OO0 22.000.000
2.670.000 2.670.000 29.370.000
3.OO0.0O0 3.OO0.O0O 33.0O0.OO0
3.050.000 3.050.000 33.5SO.0OO
3.46O.O0O 3.4*0.000 3B.OeO.OOO
PESİN NSINAT . 4 TAKSİT Ifnin Firann
Seçtığınız unjnun peşınatını, csaâıdoı; banka Kesap numorasına Kavole edın.
Koçbonk A^. Mertteı Şubesi Kompanya Hesap No: 2108J
T u b v l i c ı D o n . » m o S e r v . t ı
O *0O M I U I S O 100 261 «3 tA - O tOO 161 U *t
3420 »ULAVK
3460 9ÜLASIK MAKtNSSİ
34M KOMBİ HHAyH
14U KOMBİ l
19.000.000
2S.400.0O0
2S.50O.0O0
29.000.000
PtSİNAT TAKSİT TOPIAM fttAT
3.800.000 3.SOO.OOO 19.000.000
Ş.OSO.OOO S.0S0.OO0 2S.4O0.0OO
5.700.000 S.700.000 2t.SOO.000
S.aOO.OOO 5.800.000 29.000.000
PfSİNAT TOPIAM fİTAT
2.370.000 2.370.000 21.330.000
3.170.000 3.170.000 28.S30.OOO
3.S6O.O0O 3.560.000 32.040.000
3.620.000 3.620.000 32.580.000
3430 BUlASm MAKİNİSİ
3440 BIAASK MAKİmU
34tOBUtASKMAKİmtl
3494 KOMBİ BlHAŞtK MAJONISI
H » KOMBİ BUİAİIK MAMINIV
TAKSTT TOPLAM rİYAT
1.970.000 1.970.000 23*40.000
2.640.000 2.640.000 31.680.000
2.970.000 2.970.000 35.640.000
3.020.000 3.020.000 36.240.000
3.420.000 3.420.000 41.040.000
0.000 4.110.000 36.9 .
Kompanyama, Sonayi v« T
rvsİNAT TAKSİT TOPIAM FİTAT~\ Bokanlığı'nın 20.05.1994 tarihli, 21940 wyıb «csmi G a ı r t ' d . üon
«fiten t«WiJe uyounoUr. • ÜfCnhfimil, Ansük T«Hdt SotKikın'naaı
1.800.000 1.800.000 27.000.000
2.410.000 2.410.000 36.150.000
2.710.000 2.710.000 40.650.000
2.750.000 2.750.000 4I.2S0.0O0
3.120.000 3.120.000 46.800.000
Fıyoltonmtzo KDV doh Id.r KDV veyo dçe- «rg
orantorında ckjbılecek d«$ı$ıltlı)tW (ryadara aynen
tnKm tMr. • ArtcHı -So»ı|" Koroofro. Cad. 2/6, «0M0 SülHk.,
irtanbuL • Konipanyaımı, 20 Şubot 1995 tarihin. kadar
g«^«rli olup, üntim ifnkanlan ile »mriıdır.
tLAN
T.C.
İNEGÖL
SULH
CEZA
MAHKEMESİ
EsasNo: 1993'741
KararNo: 1994/747
C.Savcı No:
1994/747
Hâkim: Saffettin Al-
demir 23998
Kâtip: Fatma Arslan
Davacı: K.H.
Sanık: Ahmet Kur-
han, Recepoğlu. 1962
doğumlu Engöl Cerrah
Köyü nüfusuna kayıtlı
olup, ayru yerde oturur.
Suç: Gıda maddele-
ri tüzüğüne muh.
Suç tarihi:
21.6.1993
Karar tarihi:
31.10.1994
Sanığın suç tarihin-
de satışa arz ettiği kır-
mızı toz biberlerin sa-
bit ekstra miktan dü-
şük, külü yüksek ve
içinde nışai madde bu-
lundugundan eylemine
uyanTCK'nin 398-19
maddesi uyannca
1.060.000 lira ağır pa-
ra cezası 402/1 -2 mad-
deleri uyannca cürme
vasıta kıldığı meslek
ve sanat ve ticaretinin
3 ay süre ile tatiline ve
7 gün süre ile işyerinin
kapatılmasına ve hü-
küm özetimın ilanına
karar verildiği ilan olu-
nur.
13.1.1995
Basın:4569