Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 ŞUBAT1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
5.Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü yayımlanmış kitap dalında Hulki Aktunç,
yayımlanmamış dosya dalında ise Hakan Savlı kazandı
PELİNÖZER
Bu yıl beşincisi düzenlenen Cemal Süreya Şiir
ödülü'nü; yayımlanmış kitap dalında Hulki
Aktunç'un "Isüraplar AjısikJopedisi".
yayımlanmamış dosya daiında ıse Hakan
Savb'nın "Unutulmuş Çocukluk Eskizleri" adlı
yapıtlan kazandı. Can Yücel, Cevat Çapan,
Füsun Akatfa, Tuğnıl Tanyol ve Ahmet
Otoy'dan oluşan seçicı kurul, aday olmayan
Hulki Aktunç'un Oğlak Yayınlan tarafindan
yayımlanan son kitabını ödüle değer buldu.
1976 sonrasında şiıre özel bir ağırlık veren
Hulki Aktunç'un; 1989 yılmda, "Sır Kâtibi" ve
"Ishkb Tarihçe*. 1991 de"Adresim Aynatar",
1992'de "Şartalar'', 1993'te yine aday
olmamasına karşın kendisine Halil Kocagöz Şiir
Ödülü'nü kazandıran "fnsan Aşklannın
Külüdür"adlı şiırkitaplan yayimlanmıştı.
Şıirinde bugünün insanında aradığı
kendiliğinden şiirsel bakışın araştınlmasına ve
saptanmasma yönelen Aktunç, şiinmizin henüz
tüketilmemiş olanaklannı sınayarak şiirini
geliştiriyor ve yeni bir 'şiirsel Nok' oluşturmaya
yöneliyor. "GidenlerDönmeyenler",
"Kurtarümış Haaran", -Teıi ve Gölge", "Bir
Yer Gösterici'nin Hayaö" adlı öykii kitapları,
-Bir Çağ YanguıT ve "Son Iki Eylül" adlı
romanlan ve 1990 yılmda yayımlanan on yıllık
çalışmasının ürünü "Büyük Argo Sözlüğü"nü
yayımlayan Hulki Aktunç'un. Türk edebıyatında
özel bir yeri var.
Şıırlenni dergilerde yayımlamayan, ancak 10
yıldir şiir çalışmalannı sürdDren Hakan
Savlf nın şiirleri, katıldığı; 1993 Yaşar Nabi
Nayır Şiir Ödülü'nde mansıyona ve 1994 Sabri
Altınel Şiir Ödülü'ne değer görülmüşrü. Kanser
genetiği üzerine araştırmalannı Istanbul
Universitesi'nde sürdûren otuz yaşındaki Hakan
Savlı. üniversite yıllannda şiir yazmaya
başlamış. O yıllarda, yazdığı şiirlerin önemlı
olduğuna ınanan bir üniversite öğrencisiyken
Şükran Kurdakul'la tanışan Savlı, ondan çok
şey öğrendığıni söylüyor: "Özeilikle de şiirin
nasil yazrimaması gerektiğini"... Bir yere gelene
kadar şiirlerini hîçbir yerde yayımlamamaya
karar vermiş. Ve şiiri olgunlaşıncaya kadar
dergilere şiir yollamamış. 1989 yılmda Tıp
Fakültesi'nden mezun olan ve 'kanser genetigT
doktorası yapan Savlı, 1993 yılmda ögrenimini
sürdürmek amacıyla Ingiltere'ye gitmiş. Girdiği
tüm yanşmaiarda ilk ödülü alabileceğini
bilmediğini söylüyor Savlı. Bu ödüller onun için
şaşırtıcı olmuş: "Çok ayn, farklı insanlann
olıışturduğu jiiriler, genelde isim üzerinde
tereddüt etmeden bana bu ödülieri vermişler.
İnsanın kendine ait gördüğü bir şeyin başkalan
tarafindan da sevilmesi çok şaşırtıcı ve
sevindirici. Ödüllerin bir işlevi yok derler ama,
çok büviik işlevi var bana göre. Arrık çok daha
yoğtın şiir yazacağnn."
Cemal Süreya Şiir Ödülü'ne değer görülen
Hulki Aktunç ve Hakan Savlı ile yapıtlan ve şiir
üzerine konuştuk.
'Yenibaşlamışlık'duygusundan keyifahyorum
-Cemal Süreya şnri üzerine ne-
lerdüşünüyorsunuz? Sizce Türk
sürinde Cemal Süreya'nın yeri ve
öoeminedir?
HULKİ AKTUNÇ- Cemal
Süreya'yı ve şiirini hep "bir ze-
kâ gülümseyişi" olarak görmü-
şümdür. Kendisinı dilin herkes-
çe bilinmeyen olanaklanyla sü-
rekli besleyip geliştirmış bir ze-
kânm gülümseyişi. O. şıirimizin
bilinci gibiydi. Şiirle, şairle ilgi-
li en küçük aynntılan bile dikkat-
le izler, değerlendirirdi Cemal
' Süreya ile ilgili doyurucu bir in-
Icelemenin hâlâ yapılmamış ol-
ması ne acı çelişkidir.
• - Siz bu ödüle aday olmaduuz.
Bunun nedenini açıklar nrıısınız?
Bir edebiyaıçı olarak ödüller,
ödüllerin sayguılığı ve işlevi üze-
rine neler düşünüyorsunuz?
' Son yıllarda ödüllere pek ka-
blmıyorum. Doğrusu bunun ne-
denini de bilmiyorum. Gerek
1994 Halil Kocagöz Ödülü, ge-
rek 1995 Cemal Süreya ödülü,
beni "butan" ödüiler oldu. Bun-
danonurduyuyorum. Cemal Sü-
reya Ödülü'ne katılmayışım, ki-
şiscl bir ilke gereği. Aslında iki
dalda verilecekti bu ödül. Birin-
cisi şiir, ikincisi inceleme. Ince-
leme ödülünün ilk konusu. Ce-
mal Süreya idı. Dörtyıl önce Ce-
mal Süreya İnceleme Ödülü'nün
jürisindeydim. Bunca yıldır o
'ödüle hiç başvuru olmadı. An-
Hulki Aktunç'a göre, Cemal Süreya ve şiiri hep 'bir zeka gülümseyişi': O, şiirimizin bilinci gibiydi. (Fotoğraf:UĞUR GÜNYÜZ)
cak ben yine de şiir jürisini etki-
leyebilir diye ödüle aday olma-
mıştım.
- "Isttraplar Ansiklopedısi",
üzerinde uzun sürc çalıştığtnı/
bir kitap. Bu ansiklopedinin
maddelerini nasıl oiuşturdunuz?
Kitabın öyküsünü anlatır mısı-
nız?
Ben o ömürtörpüsü "Meydan
Larousse"da sanınm on bin say-
fa düzelti yapmış, yüzlerce dos-
yanın da son redaksıyonu üze-
rinde çalışmıştım. Hep söylerim:
Buzkıran maddesinde başladım,
ZZZTT maddesinde de ışsiz kal-
dım. "AnsiklopedT ve -sözlük"
kavramlan bana küçük yaştan
beri çok çekicı ve gızemli görün-
müştür. 1978'de kendısini ağır
ağır başlatan "Istıraplar Ansik-
topedisi" de 1994'te yenı bir bı-
çim aldı ve bütünlendi. Şıırde
felsefeden, tarihten, sosyoloji-
Hep çocukluğunu arayan kocaman adamlanz
Hakan Savb'nın. 'UnutulmuşÇocuk-
luk EskizJeri"adJı, yakında kitap olarak
da yayımlanacak olan dosyasındaki şi-
irler
u
uzak bir yakınuğT yansıtıyor.
Farkiı bir kültürün ve yaşanmışlığın
zenginleştirdiği şiirlerdeki "kendine öz-
gü" dil dikkati çekiyor.
Bir insanın yaşayabileceği bütün du-
rumlann şiirini yazmak isteyen Savh'ya
göre şiirlerinin içindeki öyküler hemen
herkesin yaşayabileceği türden Yaşa-
nan ve yazılan arasındaki ilişki ise çok
önemli ona göre.
Şiirinın, çocukluğunun köylennden
geldiğine inanıyor Savlı. Esprili, roman-
tik insanlarla. Fellini'nin "Amar-
cord"unu anımsatan bir atmosferde geç-
miş çocukluk yıllan... Çocukluğun in-
san yaşamında çok önemli bir yeri var
ona göre. Dosyasının adını da bu görü-
şünden yola çıkarak koymuş: "Hep ço-
cukluğunu arayan kocaman adamlar-
mıştz gibi geliyor bana. Çocukmuşuz da
büviik roiü yapryormuşuz gibi. Hepimi-
zin de en çok içinde taşıdığı \e dönmek
istedigi yer çocukluk. Keşke çocukluğun
dünyasuidaki gibi kalsaydık. Daha hoş,
daha özgür, daha insanca şeyler yaşar-
dik. Körü darbeler yememiş, doğal ola-
rak gelişen çocuklar kimseyi öldürebilir-
lermi?"
Orhan VeH okuyarak şiirle tanışan
Hakan Savlı, bugüjı yazılan şiiri de ya-
kından izliyor. îkinci Yeni şairleri ona
göre klasik. En çok etkilendiği şairler-
se öncelikle: Nâzım Hikmet, Turgut
Lyar, Ritsos, Eluot, Bob Dylan. Edip
Cansever... "Şiir, aslında insanın çaresiz-
likten yazdığı bir şey" diyor Savlı. Yaşa-
mındeğişikolabilmesiiçinrisktaşıma-
sı gerektigine inanıyor. Bugüne kadar
yazılanlan okuyan ve on yıldır şiirini
olgunlaştıran Savlı. asıl önemli olanın
'iyi şür'yazabilmek olduğunu düşünü-
yor. Dergilerde görünmek ya da bir ki-
tap yayımlamak o
kadar da önemli
birölçütdeğil. Et-
kilenmelerden ka-
çınmamak gerek-
tığini düşünüyor:
"Hiçbir şeyden et-
kilenmeyim de-
yinceinsan bir şey
yazamazhale geli-
yor. Bir şürimi
açıkça 'Ağlayan
KadıniarLahdi'ni
okuyup etkilene-
rek \e bu etkiden
kurtulmadan yaz-
maya çalıştım.
Ama ben, farklı
bir insan olduğum
\e kopyacı olma-
dığun için etkilen-
meye karşın yaz-
dıgım, biraz öz-
gün bir şey olabiliyor. Çok farklı şeyler
yazmaya değil, başı sonu belli, sözcükle-
ri veTürkçesJ belirii bir şiir yazmaya ça-
lışıyonım."
1992 ve 93 yıhnı öğrenimi için gitti-
ği lngiltere'de geçiren Savlı, yabancı bir
ülkede yaşamanın, farklı bir kültürle iç
ıçe olmanın şiirini etkılediğini ve ora-
dayken Türkçe'ye yalnızca kitaplardan
uiaşmanın kendisi için avantajları oldu-
ğuna değiniyor: "fngiltere'deyken dil
açısından oldukça raharüm. Buradaki
dil kirlenmesini y aşamıyordum en aan-
dan. Döndüğümde her şey rahatsız edi-
ciydi. Teievizyondaki, sokaktaki Türkçe
ve lngiltere'de ki-
taplardan ve dergi-
lerden bana gelen
Türkçe arasında
çok büviik fark \
<
ar-
dı. İngüizler kültür-
lerini korumuşlar.
Orada yaşamak in-
sanadaha şiirsel bir
atmosfer sağlıvor.
Sonuçta tngUte-
re'de yaşadığım
şeyler beni şiiryaz-
maya sevk ettL"
Şiiri mümkünol-
duğu kadar az söz-
le yazmak gerekti-
gine inanıyor: "Şi-
irden bir sözcük çt-
kanldığında sağ-
lamlığı bo/ulmalı.
Hakan Savb 'nın şürieri kitap oJacak. Yapısı bu kadar
sağlam olmalı şi-
irin. Bunu ne kadar başardığımdan
emin degilim. Kafamdaki müzik orada
var mı bana mı öyie geliyor ondan da
emin degilim. Bulduğumu sandtğım şey
bu: tnsan kendi içine girmeli, kendi için-
de bir ses var. O sesi hulmalı. Ondan son-
ra da kendine de garip, şaşırtıcı gelen
şeyleri aramaİL Bunu açıklamak da çok
zor. ( ^
Büyük şarrlerin yaşâmfarjndan kopuk
düşünülemeyeceğini savunan Hakan
Savlı. yaşamıyla da iyi birşairolabilme-
yi hedefliyor: "tnsan şiir yazabilir ama
şair ounak daha farklı... Büyük şair di-
ye düşündüğünüz insanlara baktığuıız-
da, bunu onlann yaşamlannda da görii-
yorsunuz. Nâzun'ın sadece şiirini oku-
yup bırakamaz insan. Ben böyle bir şe-
yi bundan sonraki yaşamımda yaşaya-
cak mıvını7 Vaşamunla da bir şair otma-
yı başarabilecek miyün? Bütün büyük
şairleri düşünün; Neruda'yı, Ritsos'u,
Cemal Süıeya'yi™ Cemal Süreya'nın
mektuplanndan çok etkilendigim şey-
ler çıkıyor hâlâ. 'Bız gözyaşımızı giz-
leyen insanlanz/ Bız kahkahamızı da
gizleriz Biz yanşı kaybettikten sonra
da koşan atlanz" diyorSüreya. Bunu sev-
gilhine hastahedeyken yazdığı mektup-
ta söylüyor. Ben bu sarmalı kurabilecek
miyin)? Hem yaşamı. hem şiiri iç ice geç-
miş, bu anlamda da merak edilen bir in-
san olabiiecek miyim ? Atılla Jozsef in
hayat hikâyesini bilmeyen bir insan için
onun şiiri ne anlam ifade edebilir ki? O,
kendini trenin altına atarak ölebiiecek
kadar cesur bir adamdı.''
Hakan Savlı, biryandan kansergene-
tigi üzerine Istanbul Universitesi'nde
araştirma yaparken bir yandan da yogun
bir şekılde şiir çalışmalannı sürdürüyor.
Çünkü daha anlatmak istedigi pek çok
hikâye var. O, bir şiirin kâğıt üstündeki
yansımasıyla yetinmiyor. Şair olarak
dünyadan aynlmadan önce pek çok şeyi
dönüştürmek istiyor.
den artık korkmamaya başladı-
ğım yıIP
- Bu kitapta şairin "dil ustası"
olduğunu kanıtlıvorsumız. Şiir-
lerde dilin olanaklannı kullana-
rak şiirin bütün pcncerekrini ar-
dına kadar açıyorsunuz...
Dilimiz, Türkçemiz, bizim
içinde yaşadığımız sudur. Yaşa-
mın ta kendisidir. Şiir ve bütün
edebiyat, insanın yaşama katıl-
ma biçimlerinden birisidir. Çok
ter dökerse insan, katıldığı gibi
katkıda da bulunabilır. Kitabı-
mın kalınlığı, aslında benim bü-
tün yazarlığımın bırözetidır.
- Kitabınızda çağdaş bir masal
anlattıgınızı söyleyebilir miyiz?
Bugün ve dün arasında gezinen,
Doğu'nun zenginliğini de kapsa-
yan şiirler yer alıyor kitapta.»
"Yeni Mımesıs" adlı şürinizde
ise "Şiirin aslıdır bazen karşı şi-
ir" diyorsunuz...
Biryapıtyayımlandığindaya-
zanndan garip biçimde "kopar".
"Istıraplar Ansiklopedısi" çağ-
daş bir masaldan çok bir açıkla-
ma gibi geliyor bana. Evet, bir
açıklama çabası Işte bu yüzden
"Şiirin aslıdır bazen karşı şiir"
demış olabilinm. Bir açıklama,
hatta bir "beyanat" gerekliyse,
zorunluysa şiirin dışına hatta
karşısına düşmek tehlikesiyle de
olsa yapılmalıdır.
- Siz," Bir harte ayna takıp bü-
tün çarşılan dolaşan" bir şair ola-
rak: bugün Türkiye'de yazılan şi-
ir, şairler arasındaki ilerişim (ile-
tişûnsizlik) ve şiirin konumu üze-
rine neler düşünüyorsunuz?
Şimdi Cemal Süreya'yı yine
anmanın yendir: Yazdıklan şiir-
•den çok kopardıklan gürültüyle
varolmaya çalısanfar için "hezar
avaz yek yumurta" demıştı Bin
gıdıklama. bir adet yumurta.
Oturup çalışmak insanı her tür-
lü gürültü ve zehirden korur.
- "Istıraplar Ansikk)pedisi",
tek ciltlik bir ansiklopedi mi ola-
cak? Bugünlerde üzerinde çalış-
tıgınız yapıt hakkında bilgi verir
misiniz?
"Istıraplar Ansiklopedisi"nın
sonunda "bitti mi?" anlamında
"Temmet?" demiştim. O kitabın
bıtip bitmediğini gerçekten bile-
miyorum. Bugünlerde "Bir Şe-
yin Varoiuşu" adlı uzun şiiri sür-
dürmeye çalışıyorum. Birde. ye-
ni hikâye kitabımla. "Güz Her
Şeyi BiUr" ile uğraşıyorum. Bir
arkadaş. 1994 Şiir Yılı ile ilgili
değerlendirmesinde benim "ola-
ğanüstü verimli" olduğumu yaz-
mıştı
Asla olağanüsrü verimli say-
mıyorum kendimi. Tembellik
hakkımı da biraz fazla mı kulla-
nıyorum nedir? Masamda topar-
lanması gereken on kitap var.
Onlann varoluşuyla uğraşaca-
ğım yerde "Bir Şeyin Varoluşu"
ile uğraşıyorum. Şiın, şairlığı her
nasılsa "tapulu mal" olarak gö-
renler de şiire geciktiğimi sanı-
yorlar. Yirmi yıldır şiir yayımlı-
yorum. Ve yine de "yeni başla-
mışük" duygusundan büyük ke-
yıfalıyorum.
Rahmi Aksungur'un ahşap heykelleri Siyah Beyaz Sanat Galerisi'nde sergileniyor
w
Sanat, sosyolojik sonımluluk ister'
KültürServisi-Önceki yıllarda sili-
konj ve bronzu malzeme olarak kul-
lanaı Rahmi Aksungur, bu kez ahşap
heytellerini 3 şubattan itibaren Anka-
ra Syah-Beyaz Sanat Galerisi'nde ser-
giliyor. "Animist"yaklaşımı benimse-
yen ve bu sergisinde sadece canlı çı-
kışl çalışmalannı sunan Aksungur,
heytellerinde, binlerce yıl önceye da-
yanın efsaneler ile güncel yaşamı bu-
luştıruyor.
Calerinin 11. kuruluş yıldönümüne
rastayan heykel sergisi, 22 şubat tari-
hint dek görülebilecek. Sanatçı, son
dörem işlerine ilişkin yönelrtigimiz
sonlan yanıtladı:
- Siyab-Beyaz SanatGalerisi'nde yer
alaı heykelleriniz, geçmiş zamanlar-
daji izfer taşryor. Son işierinizden söz
e d c misiniz?
Bellı bir konu veya simge üzerinde
yo|£ınlasarak başlamıyorum işe. Ça-
lışna. önce benim belleğimin bir ke-
narnda durur, gittikçe def ışir, gelişir
ve brangeliroimgekafamdatamam-
lanr. Tamamlandıktan sonra da heyke-
HnLİyapacağım imgenin bir ıki krokı-
siniçizerim... Tabii ki insan belleğin-
de «lan imgeleri kullanıyor. 3 bin yıl
öncsine dayalı bir efsane de sizı erki-
leyd)iliyor,güncelsorunlarda... Bütün
bıuiann üstüne, tasarladıgınızı çalış-
m^;abaşlıyorsunuz. Henüz oluşan bu
çaJtma. bırçok mesajlar içerebiliyor.
Heyke! çalışırken belli bir konuyu ele
almak taraftan degilim. Herhangi bir
konunun sınemada daha iyi ifade edi-
lebileceğıni sanıyorum. Yanı bir konu
üzerinde yoğunlaşmak bence heykel
için hata olur. Ben, bu heykellerle, söz-
cüklerle ifade edilemeyecek duygular
yaratmak istiyorum.
- Hey kellerinize "Ay Tutuldu", "Ağ-
layan Bakire*1
. "Tahammül" gibi isim-
ler veriyorsunuz. Çıkış noktası ile hey-
keflerin isünleri arasında bir ilişki var
mı?
Bence bir sanat eserinin ıfadesi ken-
dinde yüklüdür. isim sadece onu belır-
leyen ve ayırt etmeye yarayan bir sim-
geden ileri gitmez. Çalışma sürecinde
sadece iç dürtülerim ve birikimlerim-
le sürüklenirim, bu süreç içinde ismı
hiç düşünmem, ama ayırt edici olma-
sı için bazen isim koyuyorum. Genel-
de isim koymakta zorlanınm. çünkü
ben, sözün ifade sınırlanna sığmayan
yönleriy le duygu ve düşünceleri konu
alıyorum.
Çalışmalanmın çıkış noktalan, tari-
hın derinliklerinden güncel yaşama
kadar uzanan biryelpazede. ilgimi çe-
ken yönler ve belleğimdeki ımgelerle
başlar. Örneğin bundan binlerce yıl ön-
cesinin bir efsanesiyle, güncel bir so-
run veya coşkunun iç içe oluşumu gi-
bi...
- Bir konuşmanızda, 'kütle ve me-
kân ilişkisinin öneminden söz etmişri-
i
Kütle ve mekân, insanın algılama ve
duyumsamasıdır. İnsan, gövdesinin al-
gılayabıldiği kütle veya mekânı be-
nımser; bu bir dolaşma, yaşama alanı
veya kollannın elinin kavrayabildigi
bir kütle olabilir. Bu değerlere tinsel ve
estetık yükleme ise sanatçının tercih-
lennı ortaya koyar. Heykeltıraşın sa-
natsal fikrini de ifade eden kütle. ge-
rilimli ya da gerilimsiz düzeylerıyle
mekânın ve çevrenin kendine katılma-
sını sağlar; insanı yonlendirici rolü ol-
duğu gibi davranışlannı da etkıler. Çok
yumuşak bir kütlesi olan koltuğun in-
sanı çağırması gibi... Kütle ve ona ka-
tılan mekânın duygulan da yönlendir-
diği kuşkusuzdur; insanı olumlu veya
olumsuz etkileyebilir, gerilimı arttıra-
bilir, sakinleştirebilir ya da mistik, ero-
tik duygulan öne çıkarabilir.
- Sergide yer aian heykellerinizin tü-
münde canlı varnkian yorumluyorsu-
nuz. Cansız bir objeyi heykele dönüş-
rürme fikri size pek yakın düşmüyor
sanınm»
Hayır. böyle peşin bir hükümle bak-
mıyorum. Bazen çok ilgimi çekiyorsa
soy ut işler de üretiyorum. Örneğin da-
ha önce bir "'Saltanat Kayıgf'm yap-
tım; çeşitli göndermeleri olan bir ça-
lışmaydı ve canlıya ilişkin hiçbir şey
yoktu. Ancak genelde canlı çıkışlı ça-
lışmalan tercih ediyorum. Bu da be-
nim seçtiğim bir yol... Her şey insan
için yapıhyor ve mikrokosmos, doğa
hâlâ birçok sırn içinde saklıyor...
- GeçenJerde, içi doldurulmuş ya\ ru
köpekleri sergisinde kullanan bir Av-
nıpalı sanatçuıın fotoğraflannı gazete-
lerde,dergi sayfalannda gördük. Sanat
adına köpeklerin katledilmesi, degişik
çevrelerde büyük tepki yarattı. Ancak
bir yandan da adı hiç duyulmamış bir
sanatçı, bütün dünya basınına konu
oluverdL Siz bu olayı nasıl değeriendt-
riyorsunuz?
Bazı kişiler var kı -bunlara "sanat-
çı" demeye dilim varmıyor- medyanın
gündemine girebilmek için her şeyi
yapmayı göze almışlardır. Bunu med-
ya açısından yadırgamıyorum, en ni-
hayetinde olaya "haber" olarak bakı-
yorlar. Ben, bunu yapan sanatçıyı ayıp-
lanm. Çünkü bu yapılanın sanatla bir
ilişkisi yok! Daha popüler, daha ünlü
olmak için bu mesleği seçenlerin sayı-
s>ı artmaya başladı. Birçok sanatçı ken-
di ceplerinden para harcayarak meşhur
oldular. Birçok amatör. profesyonel gi-
bi ortalığa çıktı. Bir heykel, bir resim
yapmak çok ciddi sorumluluk isteyen
bir iştir. Çünkü sosyolojik bir etki ya-
ratmaktadır. Bızim mesleğimiz, toplu-
mun sosyal hayatıyla doğrudan ılişki-
lidir. Ben sanat yapmayı çok ciddi bir
ış olarak görüyorum.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
İşte Tarih, İşte Biz...
Erdal Atabek, Mehmet Başaran, Faik Baysal, Peri-
de Celal, Feride Çiçekoğlu, Arrf Damar, Leyla Erbil,
Muzaffer İzgü, Alpay Kabacalı, Yaşar Kemal, Şükran
Kurdakul, Zülfü Lrvaneji, Fethi Naci, Aziz Nesin, Erdal
Öz, Demir Özlü, Adnan Özyalçıner, Orhan Pamuk, Sen-
nur Sezer, Osman Şahin, Vecihi Timuroğlu, Tomris
Uyar, Öner Yağcı, Tahsin Yücel.
Adlarını okuduğunuz düşün ve edebiyat adamlarının or-
taklaşa hazırladıklan "Düşünce Özgüriüğü ve Türkiye'ki-
tabı DGM Savcılığı'nca toplatıldı. Kitabı yayımlayan Erdal
Öz için kovuşturma açılacak.
Haberi okuyunca, bizim loncanm ilk kez karşılaştığı bir
o)ay olmamasına karşın, içim burkuldu üzüntüden.
Ama emin olun, sadece kitabın toplatılmasından kay-
naklanmıyor bu üzüntü; bu acı.
Kitaba, dergiye, gazeteye yasak koymanın alışkanlık ha-
line getirildiği, nerdeyse olağan sayıldığı bir üike oldu Tür-
kiyemiz.
İçin için kanayan bu.
Yoksa, bilmez miyiz, kitaplan toplatılan bu yazarların, şa-
irlerin düşün ve edebiyat dünyamızdaki variıklan, insanlı-
ğın anayasaJanna ters düşen yasalann çıkanlmasında par-
mağı olan günü geçmiş nice politikacının vicdanına tutul-
muş birer ayna gibidir.
Algılama yeteneklerini yitirmemişlerse.
Geçmiş, yaşanan, gelecek sürecini değeriendirme güç-
lerinden ellerinde ne kalmışsa...
İşte tarih, işte biz.
"Kardeş! Sen ancak o düşünceden ıbaretsin."
(Mevlana, Mesnevi)
"Zannetme ki şöyle böyle bir söz,
Gel sen dahi söyle böyle bir söz." '
(Şeyfı Galib, Fahriye-i Şâırâne
"Ne mümkün zulm ile bîdâd ile ımhâ-yı hüm'yet
Çalış ıdrâkı kaldır muktedirsen âdemiyetten."
(Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi)
"Çığnendı yazık gene milletin ümmidi bülendi
Kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi."
(Tevfik Fikret, Doksan Beş'e Doğru)
"Ve elbette ki sevgilim, elbet
Dolaşacaktır etini kolunu sallaya sallaya
Dolaşacaktır, en şanlı elbisesıyle: Işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürnyet.."
(Nazım Hikmet, 6 Aralık 1945)
"özgüriük sevgisi bu
İnsan kapılmayagörsün bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir düş kı gerçekten daha doğru."
(Oktay Rtfat, Ellen Var Özgürlüğün)
"Boşuna değil dökülen kan , .
Hatıran daha aziz çıkacaktır
Bu felaket senelerinden
Asıhardır bu böyledir
Bütün kötülükler geçer
Yaşar iyi ve güzel olan."
(Necati Cumalı, Hiirriyet'e Övgü)
"Hürlüğü var edenler var etmediler mi düşün
lletenler sana kadar iletmedıler mi düşün
Türküsüyle yetinmenin övünecek yanı yok
Kapılan itenler itmediler mı düşün."
(Arrf Damar, Dörtlük)
"Kanun çalacağız diye çıkıp orta yere
Kanunu çaldılar yere."
(Can Yücel, Kanun?)
Kalan bu dizelerdir.
Nasılsa tükenecek olan, aykın toplum güçlerini simge-
leyenler.
Özgürlüğün ve yaratmanın adamları ölerek çoğalıyorlar
da, yapıtlarına konan yasaklarla mı yok olacaklar.
TBMM'ye egemen partilerdeki düşünebilenler "Terörie
Mücadele Yasası"w düşünce ve anlatım özgürlüğünü ya-
saklayan maddelerden anndırsınlar da, tarih önünde ak-
lamaya baksınlar kendilerini!
Kokteylde, arba tırnıanan kedı. en az Or-
h a n
?*muk k a d a r U
8» ?ekti. (Fotoğraf:
HATlCE TUNCER)
Ayrıntı Yayınlam, 100. kitabmı kutladı
• Kültür Servisi-
Aynntı Yayınlan.
kuruluşunun
yedincı yılmda
yayımladığı
yüzüncü kitabı,
Bilsak 5. Kat'ta
düzenlediği bir
kokteylle kutladı.
Kokteyle,
yayınevine
kurulılşundan bu
yana emeğı geçen
çevirmen. redaktör
ve yazarlarla.
yayın dünyasından
kişiler katıldı.
Yayıne\inin
yüzüncü kitabı;
Alev Türker'in
çevirdiğı, Murray
Bookchin'ın.
'Özgürlüğün
Ekolojısı". Yedi
vıl önce küçük bir
yayınevi olarak
kurulan ve bu süre
içındenıtehkli
çevıri kitaplar yavımlayan yayınevınin yöneticisi Omer Faruk.
kokteylde yaptığı kısa konuşmada. yüzüncü ki^ba
ulaşacaklannı ilk günlerde hayal bile edemediklerine değinerek.
yayınevinin kendilerine destek olan kişiler sayesinde yüzüncü
kitaba ulaştığını vurguladı. Fatma Gül'ün birarp resitali verdiği
kokteyle, Orhan Pamuk. Fethi Naci, Doğan Hızlan, Fatih
Özgüven, Sadık Karamustafa ile yayınevi çevirmen ve
redaktörlerinden: Osman Akınhay, Zeliha Akarsu, Aslı Biçen,
Alev Türker. Abdullah Yılmaz, Tuncay Birkan, Işık Ergüden vc
Veysel Atayman katıldı.
Hayvan dosUı yazar Gerald Durpell,
70 yaşında öldü
Kültür Servisi- Hayvanlarla ilgili yazdığı kitaplar. radyo ve
televizyon programlan ve doğal yaşamın korunmasına
katkılanyla ün kazanmış yazar Gerald Durrell öldü.
Durrell. yaşamım üçe ayırmıştı: yabanıl doğada hayvan
davranışlannı araştırmak ve soyu rükenen türleri kurtarmak
amacıyla yaptığı yolculuklar, Jersey'de kendi kurduğu hayvanat
bahçesini işletmesi ve Güney Fransa'da yazı yazdiğı günler.
Otuzu aşkın kitap ve televizyon için bırdüzine film
tamamlamış olmasına karşın. yazmay ı \e film çekmeyi, bütün
bu etkinlıklenn içinde en önemsiz. yalnızca gerçek işine para
desteği sağlamak amacıyla yaptığı bir şey olarak görüyordu.
Durrell. doğanın korunması konusunda ateşli bir savaşçı ve
hayvanat bahçelennin bu konudakı olumlu etkisine inanan
görüşün güçlü bir destekçisiydi. Hayvanat bahçelennin genç
kuşaklan eğirmek ve soyu tükenen hayvanlara güvenli bir
sığınak sağlamak için gereklı olduğuna inanıyordu.
I959'da Jersey Hayvanat Bahçesi'nı, beş yıl sonra da
Menagerie Manor( 1964)'da sözünü ettiği Jersey
Yabanıl Yaşamı Koruma Derneği'nı kuran Durrell, 70
yaşındaydı.