Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ŞUBAT 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Soydaşınız Balık Burcu', otobiyografik niteliğiyle Mehmet Yaşın'ın 'sahici' romanı
'Hiçbiryere ait olmayanlar'ın gözüyleGAMZEVARIM
'Soydaşınız Balık Burcu' adlı
romanı Cevdet Kudret Edebiyat
Ödülü'ne değergörûlen Kıbnslı
Türk şair Mehmet Yaşın, ödül
töreninde yaptığı konuşmada
"Romanuı yanı sıra şiir, hikâye,
deneme, eteştiri. oyun gibi degişik
edebiyat türlerinde bize değerli
yapıtlar bırakan Cevdet kudret'in
çok yönlülüğüne duyduğum
sempatiyi beu'rtmeliyim. Bu
özeliiğhle bana örnek oluyor"
diyordu.
Yaşın, on dört yaşında yazmaya
başlayıp otuz üç yaşında bitırdiği
yapıtında. çocuklukla yetişkinlik
arasındaki süreçte aldığı notlan,
tuttuğu günlükleri, yazdığı öyküleri
roman kurgusu içinde birleştirmiş.
Romanda sinematografik öğelerin
yanı sıra farklı yazın türlerini
anımsatan bölümler var. Zaten
kitabın alt başlığı da "Ne anı ne
roman ne deneme hepsi hikâyedir'
Jlk şiir kitabı 'Sevgilim Öjü Asker'le
Akademi Şiir Binncilık Ödülü'nu
kazanan Yaşın. "Asünda bu kitap
yayımlandığı zaman da \ardı bu
öyküler. Ama ben kendimi en çok
şair gibi hissediyorum \e önce şiirde
tutariı bir biçimde kendimi
konumlamauy ım, şiir çizgimin
nctleşmesi iyi olur diye düşiinerek
bu romanı beklettim" dıyor.
Şiir ve romanın yanı sıra deneme de
yazan Yaşın. 1995 yılı içinde bır
deneme kitabı yayımlamayı
düşünüyor. Bunu. Yunanca,
Ingilızce ve Türkçe olmak üzere üç
dilde yayımlanacak şiirleri
ızleyecek belki
Farklı türlerde yazmak onu
zenginleştiriyor. Yazın türlerinın
birbirinden etkilenmesi, bir yazın
adarruna yeni ufuklar, teknikler
kazandınyor. Ama şiir ile romanın,
senaryo ile denemenin ne kadar iç
içe geçebileceği 'btçak sırö bir
konu'. Bunun yazan daha dikkatli
olmaya, daha çok çalışmaya
götürmek gibi gizli bir ışlevi
olabileceğini de düşünüyor Yaşın.
Bütün bunlann ötesinde, bir yazın
türünden diğerine kaçtığı oluyor
zaman zaman ve bu onu
dinlendiriyor.
Mehmet Yaşın, kendi için yazdığı,
bu yüzden 'sahici" olarak nitelediği
'Soydaşınız Balık Burcu'yla
- Romanın ana izieklerinden biri
hiçbir yere ait olmama. her yerde
azınlık olma_
Bu aıdiyetsizlik sadece etnik
anlamda değil. Burada siyasal bir
aidiyetsizlik, sola yönelik eleştirel
bir yaklaşım. sağın yaklaşımlan.
çeşitli politik görüşlerin karşısında
da bir aidiyetsizlik var.
Cinsel kimlik ve insanlann aşk
ilişkilerinde de, kesin tercihler ya
da başı sonu belirlenmiş ilişkiler
anlamında bir kesinlik yok. Orada
da bir aidiyetsizlik çıkabilir. Etnik
• Kendim içın ve yazma ihtiyacı
duyarak yazdığım bir şey. Belki de
yan otobiyografik oluşu ve sahiciliği
buradan geliyor. Çok tartışılan bir
konu var; klasik roman mı, modern
mi, post-modern mi? Beni hiç de
ilgilendirmiyor. Önemli olan benim
anlatmak istediklerimi anlatabilmem,
karşımdakiyle samimi bir diyalog kurabilmem..
başladığı olgunlaşma serüvenini,
bir sonraki romanında da
sürdürmeyi düşünüyor.
- Çocukluktan yetişkinliğe geçiş
sürecinde yaşamı atguaYişınızdaki
degişimler romana büyük ölçüde
yansımış olmalı~
Başladığım kitap bu kitap değildi.
Bazı notlan, günlüklen, öyküleri
sonra bir roman kurgusu içinde
entegre olacak biçimde gözden
geçirerek birleştirdim. O zaman
yazılmış olanlar, yeni yazdıklanma
yol gösterdi. Kahramanlann
çocukluğunu gözden geçirmemi
sağladı. Onlar bugünkü yazann
göriişlerinden ziyade, yazann
kahramanlannın görüşleri olarak
romana gırdi.
olarak kanşık olmayan bir kimse
kültürel anlamda bir aidiyetsizlik
duyabilir.
Dolayısıyla bu biraz da ulus ötesi
bir kültürel birimin oluşmaya
çalıştığı bir dönemde insanlann
daha çok sorguladığı bir duygu.
lnsan otuz üç yaşından sonra bu
sorulan çok fazla sormuyor. Ama»
on dört-otuz üç yaşlan arasında,
özellikle de bu tür kesin sınırlan
çizilmemiş bir yaşam tarzı
içerisindeki insanlann halletmesi
gereken sorunlardan birisi.
- Türk vazuunda sık sık yinelenen
bazı izlekleri ti'ye alıyorsunuz gibi
bir izJenim edindim»
Ben Türk romanını okurken
kendimi özdeşleştırebileceğim çok
TYB Başkanı Aygören Dirim, yasadaki yeni düzenlemelerin yetersiz olduğunu savunuyor:
Korsan kitap basımı önlenemiyorKültür Servisi - Türkiye Yayıncılar
Birliği Başkanı Aygören Dirim son yıl-
larda büyûk boyutlara ulaşan korsan ki-
tap basımı konusunda, Fıkır ve Sanat
Eserleri Yasasf nda yapılacak yeni dü-
zenlemelerin korsan yayınlan önlemek
için yeterli olmadığını söyledi.
Dirim, Meclis'te Adalet Komisyo-
riü'ndan geçen tasanhîn parâ'cezalannı
arttırdığını. ancak bunun dışında çok
fazla önleyici bir düzenlemegetirmedi-
ğini belırterek "Burada esas düzenlen-
tnesi gereken madde 75. maddcvdi. Fa-
kat bu madde a>nen korunmuş yeni ta-
sanda. Korsan basımın kamu suçu nite-
liginde sayıiması gerekirdi. Şimdiye dek
kamu suçu sayıJmadığı \e sikavete baglı
olduğu için ancak mahkeme karan al-
dıktan sonra korsan basılan kitaplara el
konabiliyor. Bu da en az bir haftalık bir
zamanı gerektiriyor ve bu siire içinde
korsan basılan kitaplar ka>boluyor. Böy -
lece kitapiara el konamıyor. polis hare-
kete geçirilemiyor'* dedı.
5846sayılı Fikir\e Sanat Eserleri Ya-
sası'nın bazı maddelerinin değiştirilme-
sine ilişkın yasa tasansının 27. madde-
sinde, yasanın 81. maddesi aşağıdakı şe-
kilde değiştinliyor:
u
Fikir ve sanat eserleri sahiplerinin.
hak sahiplerinin \e>a komşu haklannın
hak sahibi dışındaki kişiler tarafından
izinsiz olarak kullanılması halinde. eser
ve mali hak sahiplerinin ya da yetkili
meslek biıiiğinin başvurması üzerine.te-
cavüzün gerçeklestiği veya sonuçlarının
meydana geldiği yerin Cumhuriyet Baş-
savcılığı;yetkili >argıçtan. usulsüz çogal-
tılmış ya da temsil edilmiş eser nüshala-
nnın toplatılmasını ve bu konuda kulla-
nılan teknik araçlann mühürlenmesini
talep edebilir. Gecikmesinde sakınca bu-
lunan hallerde Cumhuriyet Başsavcısı,
üç gün içinde yetkili y argıcın onay ına su-
nulmak üzere toplatma ve müriürleme
karannı resen verebilir.
Hak sahipleri haklarını kanıtlayan
belgelerie birliktc, suçun dava zamana-
şımı süresi içinde kalmak koşulu ile te-
cavüzü ve faili öğrendikleri tarihten iti-
baren altı ay içinde Cumhuriyet Başsav-
cılığı'na başvuruda bulunabilirler. Bu
suçla ilgili olarak 3005 sayılı Meşhud
Suçlann Muhakeme Isulu Kanunu hii-
kümleri uygulanır.
Bu maddede belirtilen ya/jlı izinleri ve
bandrölü almadan işaret. resim ve ses
tekranna yaray an alet veya yöntemlerle
eserleri çoğaltan veya yayanlar hakkın-
da, üç aydan bir yılâ kadar hapis ve 300
miryon liradan 600 miryon liraya kadar
ağır para cezasına hükmohınur."
Korsan basımın, kıvmetli evrak gibi
nitelendırilmesı gerektiğini defalarca
gündeme getirdiklerini ifade eden Ay-
gören Dirim. "Nasıl para ya da tahvil
basıldığı zaman, polis herhangi bir şika-
yete gerek duymadan buna el koyabili-
yorsa. korsan kitap basımı da kıymetli
evrak kapsamına girmesi gereken bir
olaydır. Buna da poiisin şikayete baglı oV-
madan el koyması gerekir" dedi
Fıkir ve Sanat Eserleri Yasasf nda kor-
san baskıyı önleyici yeni düzenlemele-
Aygören Dirim. ihrisas mahkemelerinin kuruhnası ve konuyla ilgili davaiarda bilirki-
şilerin sektörün içinden olması gerektiğini belirtiyor. (KAAİN SAĞANAK)
rin Fikri Saglar'ın kültür bakanlığı dö-
neminde gündeme geldiğini, ancak ger-
çekleşmesinin bir hayli uzun sürdüğünü
belırten Dirim, bugüne kadar korsan ki-
tap basımıyla ilgili açılan hiçbirdavanın
sonuçlanmadığını, sonuçlansa da eski
yasada çok düşük olan para cezalannın
hiç de caydıncı olmadığını ifade etti.
Yasada korsan kitap basımmın tıpla-
basım, izinsiz basım' diye geçtiğine de
değinen Dirim, izinsiz basımın yazarla
yayınevi arasındaki bir ihtilafta da söz
konusu olabileceğini, korsan basımın ise
daha farklı bir nitelıği olan bir suç ola-
rak karşımıza çıktığını, bu suçun da ya-
sada belirtilmesi gerektiğini vurguladı.
Kamu suçu nitetiği getirilmeli
Yasanın 'Izûısiz baskıyla Ugili 71, 72,
73. maddelerde sayılan suçlardan dola-
yı kovusturma şikayete bağhdır'biçimin-
deki 75. maddesinın tasanda muhafaza
edildiğinj söyleyen Dirim. "Biz Meclis'-
te verilecek bir önergeyle 75. maddenin
bu birinci nkrasuıın ya kaldınlmasını ya
da 'Bu tür suçlar resen kovuşturulur'
olarak degişririlmesini ve 'Kamu suçu
nitelıği taşır' ibaresinin bu maddeyegir-
mesini istiyoruz. Aksi halde bu tasan
korsan basımı hiçbir şeküde önlemiyor.
Bu enflasyonda zamanla bu para ceza-
ları zaten sembolik kaiıyor" dedi.
Aygören Dirim. yasanın öngördüğü
hapıs cezasının da para cezasına çevril-
mesinin önlemesi gerektiğini vurguladı.
Ankara'da oluştumlan Korsan Yayın-
lan Önleme Komitesi'nin. geçen hafta-
larda bir korsan yayınla ilgili araştırma
>aparken, bırmatbaada kırk ayn kitabın
korsan olarak ikişer bin tane basıldığım
ortaya çıkardığını söyleyen Dirim, sav-
cılığın kitaplann korsan olup olmadığı-
na dair mahkeme karannı almadan ki-
taplara el koyamaması nedeniyle, geçen
süre içinde matbaalann boşaltıldığını
anlatfı.
Dirim, ihtisas mahkemelerinin kurul-
ması ve korsan kitap basımı ile ilgili da-
vaiarda bilirkişilerin sektörün içinden
uzman kişiler, matbaacı ya dayayıncı ol-
malan gerektiğini sözlerine ekledi.
JeffBuckley'nin müziğinde coşku, yaşam ve içtenlik ön planda
Sanki rock birdenbire şiiri öğrenmiş gibi...Kültür Servisi- Geçen yaz çı-
kardığı ılk albümü "Grace" ile
büyük bır çıkış yapan 28 yaşıda-
kı Amerikalı gitanst-şarkıcı Jeff
Bucktey. bugünlerde bır dızı kon-
ser ıçın Fransa'da bulunuyor.
Columbia Plak Şirketi yetkili-
leri. tele\izyon ya da radyodan
pek destek görmeden büyük bır
üne ka\ uşan Buckley'ın albümü-
nün Fransa'ya düzenlenen bu ılk
turne dolayısıyla. 55 bin adet sat-
tıgını bildinyorlar.
Tım Buckley'ın bu anıden ge-
len ününde babasının da payı ol-
dugunu söylemek mümkün: Jeff.
bir zamanlar Amenka'da Hippı
modasının tohumlannı eken ve
1975'te aşın dozda uyuşturucu-
dan ölen Tim Bucldey'ın oğlu.
Sıradan bırçocukluk geçırdığı-
ni söylüyor: Okulda yalnız geçen
günler, ü\ey babasının kafasına
sokmaya çalıştığı rock müzıgı...
Delı gibi kitap okuyan ve müzık-
le beslenen Jeff. Edith Piafa ve
Pakıstanlı sanatçı Nusrat Fateh
Ali Khana hayranmış.
Onu bugünlere getıren yolun
çıkış noktası. Nex York'takı kü-
çük. kendi halinde bir bar Cafe
Sın e. Şımdı de yoğun tumelerin-
den zaman buldugu anda soiuğu
burada alıyor Buckley.
u
En son gelişinde İütfen bıra-
kın bulaşıklan yıkayayım. Buna
ıhtiyacım var' dedi.'" dıye anlatı-
yor kasada duran Emer Nagle:
"Burada saatlerce kalır, sobbet
eder, çok rahattır. ev indt- gibi".
"Bu ani başan bana ağır geli-
yor. Anlamakta güçlük çekiyo-
rum. Fazla hızfa oldu. Ondan bun-
dan borç akfağım günler pek de
uzaksayılmaz."dıyeaçıklıyorbu
sıkıntısını nedenini Buckley.
Her şeye denn bır anlam yük-
lemekten hoşlanan genç sanatçı,
Cafe Sın e'de geçen günlerden,
yan mistik bir ögrencimik döne-
mı gibi söz ediyor. Oraya gıtti-
gınde şekillenmemiş bır hamur
gıbı olduğunu söylüyor.
Daha önce. 1991 yılında Tim
BuckJey'in anısına bır kılisede
düzenlenen konserde sahneye
çıkmış:
"Önce bunu kabul crmck iste-
medim. Ama babamın cenaze tö-
reninegörüriilmemiştim ve bu be-
ni huzursu/ edivordu. Sahneye çı-
kıp saygımı dile getirirsem bu
duygudan kurtulacağunı düşün-
düm.' I Never Asked to be your
Mountaın"ı söyledim. Bohem bir
yaşam tarzı için gündelik havaü
Kitapta KDV'nin arttırılmasına tepkiler sürüyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Ya-
yıncılar Bırlıği Onur Kurulu Başkanı ve Bılgı Ya-
yınev ı Sahibi Ahmet Küflii. kıtaba uygulanan
KDV oranının yüzde 1 'den yüzde 8"e çıkarılma-
smın kitaba ve kültüre vurulan en büyük darbe ol-
duğunu vurguladı.
Küflü. "Binbir güçlükle mesleklerini sürdür-
meçabası içinde olan yayınevleri vc kitapcılar dev-
letten teşvik beklerken. bö'v le bektenmedik bir ka-
rarla KDV'nin arttınlmasını, kitaba ve kültüre
vurulan en büyük darbe olarak görüyoruz" dedı.
Istanbul Serbest Muhasebecı Malı Müşavirler
Odası Başkanı Yahya Ankanda kitaba yapılan
KDV oran artışının kültürle bağları koparmaya
yönelik olduğunu söyledi.
Insanlan yaşamdan bezdıren ekonomik koşul-
lann gidenlmesı yönünde önemli biraraç olan ki-
tap dünyasının, yüzde 8'e çıkan KDV zammından
sonra. büyük darbeler yıyecegıni bıldiren Ankan.
"KDVoranlanvlaoynanmamasınısöylerkenbir-
çok bakımdan haklıydık. Yükselen oranlarla, in-
sanlar arasında vergi dışı ilişkiler gelişmektedir.
Okur, kitap alamamakta ya da korsan yayıncüığa
prirn vermektedir.
Öte vandan, vergi kaçağı oluşmaktadır. Devlet,
maüyet hcsabı vapmadan kültür politikası uygu-
lamâlıdır. Okuyan ve düşünen insanlar. ülke kal-
kınması için gcreklidir" dedı.
terketmeyeduydugu istegi dile ge-
tirivordu bu şarkıda. Bu gündclik
hayatta annem ve ben de vardık.
Çok sevdiğûn venefrctettiğim bir
şarkıydı".
Burada çok sevdiği Edith Pi-
af 'ın şarkılanna farklı bir yorum
getirmeye çalışmış. "Grace"de
de seçiciliğinı ortaya koymak
üzere Leonard Cohen'ın "Hafle-
lujah" \e Benjamin Britten'ın
"Corpus Christi CaroJ" adlı par-
çalannı seslendinyor. Jeff Buck-
ley, alışılmış rock müziğinden
çok başka birmüzik yapmaya ça-
lışıyor.
Sahnedeki büyüleyiciliği za-
man zaman Jim Morrison'ı
anımsatsa da o, provokasyon
amacı gütmüyor. Ondan öncekı
kuşağın -babasının kuşağı- de-
ğerlennden aceleyi ve tutkuyu al-
mış ama, kargaşaya. düzensiz bir
yaşama özlem duymuyor.
Belki The Doors'un 'grun-
ge'dan sonra keşfedebıleceği bır
müzik türii bu. Sadece ünzm de-
ğil; coşku, yaşam, içtenlik... San-
kı rock birdenbire şııri öğrenmiş
aıbi.
az kitap okuyabildim. Daha önceki
romanlan yargılamak gibi bir
tavırla söylemiyonım bunu.
Cumhuriyet dönemi Türk romanı. o
dönemin ideolojisi, karakterleri,
klasikleşmiş, kanıksanmış
tiplemeleri ve onlann malum
serüvenleri çerçevesınde gıdiyor.
- Romanın bir yerinde Deniz Misel'e
"Sen hiçbir ülkenın ulusal
edebiyatını temsil edemezsin, her
yerde azınlıksın" diyor. Yazında
ulusalhk ve evrenselİik konusunda
ne düşünüyorsunuz?
Ulusaldan evrensele
ulaşılabileceğine inanmıyorum.
Bütün edebiyat kuramlannın,
toplumculuk, sosyalist gerçekçilik
dahıl olmak üzere aynı sanat dalının
varyasyonlan olduğunu
düşünüyorum. Bir zamanlann
sosyalist devletlerinin de ulus
devlet edebıyatlan vardı ve ulusal
edebiyattı onlar; ulus devletlerin
haklıhğını temsil eden, doğrulannı,
kültürünü, dilini. etiğinı geçerli
kılan edebiyatlar... Bu ulusal aidiyct
içerisine giremeyen kimseler
açısından baktıgım zaman olaya,
zaten benim kahramanlanm ulusal
ve evrenseli aynı anda yaşayan
kimseler. Çünkü eğer etnik
kökenleri kanşıksa, farklı dinler ve
kültürler arasında. farklı ülkelerde
farklı dilleri konuşuyorlarsa, o
insanlar 'önce ulusal mı, sonra
evrensej mi' gibi bir tartışma
yapamazlar.
Türk romanında genel çizgi, kodlar,
bunlara karşılık yapılacak eleştiriler
bellidir. Ama Batılılaşma,
modernleşme gibi birbirinin yerine
kullanılan kavramlann, Türk
oimayanlar ya da Türk vatandaşı
olmayan Türkler açısından ne
anlama geldiğini hiçkimse
sorgulamıyor. Bu durumdaki Mişel,
böyle romanlar yazmaya
çalışan ama ne fsraıre ne
Fransa'ya ne de Türkiye'ye ait
olabilen. dolayısıyla da hangi
ulusal edebiyatın metropolü
içerisinde üretebileceğini
bilemeyen bır kahraman. Ben
hâlâ Mişel "in bır uiusun, bır
dilin yazan olabileceğine
inanmıyorum. lkinci romanda
serüveni ne olacak
bilmiyorum...
- tkinci romanınızda kaldığınız
yerden devam etmeyi mi
düşünüyorsunuz?
Buradan mı yoksa başka bir
yerden mi bilmiyorum ama bir
yerden devam etmeyi
düşünüyorum. Olgunlaşma
süreci tamamlanmış değil.
- Romanda zaman zaman
İngilizce, Fransızca. Yunanca,
Ibranice sözcük ve tümcelere
yer veriyt)rsunuz. Bütün
okuıiaruıız çok dilli
olamayacağına göre, bu
tümcelerin anlaşılamamalannı
önemsemiyor musunuz?
Öyle bir endişe duymasaydım
Yunanca. lngilizce yazılmış
daha fazla bölüm koyardım.
Bunlar. o atmosferi yaratmak
anlamında işlevi olan.
mümkün olduğunca basit
cümleler. Anlamlan
anlaşılamasa bile, roman
kahramanının çok dilliligi ve
onun yarattığı ruh hali okura
yansıyordur.
- Romanda özyaşamınızın
nerede başlayıp nerede bittiğini
kestirmek güç. Örneğin
Kıbns'ta insanlann Türk ve
Rum diye aynldığını dehşetle
farkeden,
BirieşmişNliUetler(UN)
askeıierini un taşıyicısı sanan o
çocuk siz misiniz?
Hangisinin ben olduğum,
hangisinin ben olmadığım
belli olmazsa. kendimi daha
rahat ifade edebiliyorum,
içtenliğimi koruyabiliyorum.
Bu benim kendi kendime
oynadığım bir oyun. Eğer ben
olduğumu, herkesin bunu
okuyacağını ve
'Mehmet Yaşın bunu yapmış'
diyecegini bilirsem, o zaman
kendi kendimi denetlemeye
başlıyorum. Ama bazı şeyleri
kahramanlanma yükleyerek
kurmaca içerisinde hayal
gücüyle hareket edip gerçeğe
daha çok yaklaşıyorum.
- Savaşın, sürekli öldürülme
korkusuyla yaşamanın neden
olduğu Kıbns sendromunun
dehşetini buz gibi bir gazete
yazısıyla veriyorsunuz™
Bunun daha etkileyici olacağı
hissine kapıldım.
Okura uzun uzun bir şeyler
izah ermek istemiyorum da
galiba onu arkadaşım gibi
görüyorum.
Böyle yaptığımda benim
hissettiğımi okur da
hissedecek diye düşünüyorum.
Ayrtca bu yazı kahramanımı.
bütün takıntılannı başka bir
bağlamda, bir yere oturtuyor.
- Son olarak, burcunuz ne?
Kovaya düşmüş bir balığım.
Balık burcunun belli
özellikleri var,
sanatçılar burcu sayılıyor.
Sadece burcum
olduğu için değil. romanda
yaratılmak istenen atmosfere
ve kahramanlara uyduğu için
romana bu adı verdim.
Bütünüyle balık burcundan
olan insanlann kitabı diye
düşünüyorum böyle
bakınca.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
"Katharina Blum'un Çiğnenen
Omıru" ya da Medya Terörü
Yüzyılımız Alman yazarlarının en önemlilerinden olan
Heinrich Böll (1917-1985), "Katharina Blum'un Çiğne-
nen Onuru" adlı romanında, siyasal terörün ikizi niteliğiy-
le medya terörü üzerinde durur. Baader Meinhof yıllarının
Batı Almanyası'ndan bir panoramayı yansıtan romanın
konusu şöyle gelişir: Varlıklı bir çiftin evinde çalışmakta
olan Katharina Blum'un, polis tarafından aranan bir anar-
şistle çok kısa bir ilişkisi olmuştur. Daha sonra anarşistle
ilgili soruştunmayurütülürken, olaya el atan bir gazete, Kat-
harina Blum'un bu ilişkisini neredeyse asıl soruşturma ko-
nusundan daha fazla "güncel" kılmayı başanr. Medyada
kopanlan fırtına sırasında Katharina Blum'un özel yaşamı
bütün yönleriyle ve türlü tahminlerle de desteklenerek teş-
hir edilir. Romanın sonunda, asıl olayla hiçbir ilişkisi olma-
yan Katharina Blum, herhangi bir mahkeme önüne çık-
madan basın medyası tarafından çoktan mahkûm edilmiş-
tir. Üstelik bu mahkûmiyet kararının anonim niteliğinden
ötürü temyiz edilebilmesi de olanaksızdır...
Heinrich Böll, yukarıda özetlemeye çalıştığımız roman
örgüsünün yardımıyla basın özgürlüğünün sınıriannı ve
uygulamadaki sınırsızlığını, basın gibi kitleler üzerinde
bunca etkili bir araç karşısında, özel yaşamının bütün du-
varlan bir çırpıda yıkılan bireyin insan haklan bağlamında-
ki savunmasızlığını gündeme getirir. Satıraralarındaki atıf-
ların amacı ise toplumlarda faşizm belasının kendıliğinden
ortaya çıkmadığını, ortaya çıkmazdan önce sinsi bir mik-
rop gibi nasıl kuluçka dönemleri yaşadığını göstermekte-
dir. 1933-1945 yılları arasında Avrupa'da, faşizmin doruk-
larında yaşamış bir ülkenin vatandaşı olan Böll, örneğin
Yahudi düşmanlığının Alman toplumunda bir çırpıda doğ-
madığmın, fakat ta 1870'lerde, görünüşte o zamanki si-
yasal kadrolann çok uzağında, salt bireyler arası tepkiler
kılığında göveren bir düşmanlığın türlü desteklerle sonra-
dan nasıl örgütlü soykırımıyla noktalanmış olduğunun bi-
lincindedir.
Heinrich Böll'ün adı geçen romanı benim çevirimle
1974. 1983 ve 1991 yıllarında toplam üç kez ülkemizde
de basılmıştı. Ayrıca romandan yapılan bir oyun uyaria-
ması da Istanbul Şehir Tıyatrolan'nda uzunca bir süre ser-
gilenmişti. Geçen günlerde ise yine ülkemizde, aynı roma-
nın ve oyunun bu kez "yerli" versiyonlan sergilendi. Artık
yargının önünde olması nedeniyle tartışamayacağımız bir
olayla ilintili olarak değerlı şair ve yazar Murathan Mun-
gan, olayla hiçbir ilgisinin bulunmamasına karşın, özel
yaşamlar çıkış noktası yapılarak ülkemizde özellikle son
zamanlarda giderek yoğunlaşan medya terörüne kurban
seçildi. Bu amacın gerçekleşmesi için sanatçı veyayıncı-
ların 11 şubat tarihli Cumhuriyet'te yayımlanan bildiıile-
rinde çok açık biçimde dile getirildiği gibi, şairin "şiiıieri-
nin barbarca parçalanarak medyanın kıyıcı iştahına mal-
zeme edilmesi"nden bile çekinilmedi. Bu iğrenç saldın-
nın failleri, bir şairin özel hayatını, aynı bildirideki ifadeyle
"kendi malum dillerine tercüme ederek kamuoyuna sun-
maya" çalıştılar.
Bu aşamada bir noktanın defalarca vurgulanmasını, ül-
kemizin bugünü ve yakın geleceği açısından çok, ama çok
önemli sayıyoruz. Bu tür kalemlerin ve ekranların, hangi
kılıkta olursa olsun, bir süredir devam edegelen eylemle-
ri, Türkıye'de yeni bir faşizmin yardakçılığından başka bir
şey değildir. Benzer yazılar ve şiddet dolu ekranlar aracı-
lığıyla toplumdakı saldırganlık ve şiddet içgüdülerinin kam-
çılanması, bir toplumun demokrasi yolundaki ilerleyişi
bağlamında en temel kurumlardan biri olan basın özgür-
lüğünün, bireyin en doğal haklarını çiğneme amacıyla kö-
tüye kullanılarak kirletilmesi ve böylece saygınlığının tar-
tışma konusu yapılması, terörün öteki türlerinden kesin-
likle aşağı kalmayan, üstelik kullandığı araçlann etkinliği
nedeniyle, onlann çoğundan daha tehlikeli olan medya te-
rörünün ayak sesleridir. Dünyanın yakın tarihi, bu ayak
seslerine zamanında kulak verilmemesinin sonuçlanna
ilişkin tüyler ürpertici örneklerle doludur. Bugün ülkemiz-
de yaşanmakta olan medya terörüne son verilmesi için se-
sini yükseltmek, artık medyanın özgürlüğünden yana olan
bütün özgür katalar için bir görev niteliğini kazanmıştır.
Tahriye Abla' mahkemelik
• A-NKARA(AA)- "Fahriye Abla" şiirinin yazan Ahmet
Muhip Dıranas'ın, şiırden esinlenerek gerçekJeştirilen
"Fahriye Abla" ısimli filmin izinsiz ve sansürsüz olarak özel
televizyon kuruluşu Interstar'da yayımlanması nedeniyle
açtığı 300 milyon TL'lik tazminat davası sürüyor. Münire
Dıranas tarafından verilen dava dilekçesinde. 18 Ekim 1991
tarihinde, basından "Fahriye Abla" filmmin tnterstar'da
sansürsüz olarak yayımlanacağının öğrenildiği ve ilgili
televizyon kuruluşuna filmin yayımlanmaması için gerekli
ihtann yapılmasına karşın Fılrnin gösterildiği belirtiliyor.
'Orta Öğretim ve Sorunlapı'
taptışılıyon
• Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Bakırköy Şubesi, cumartesi günü saat 15.30'da "Orta Öğretim
ve Sorunlan" konulu bir panel düzenliyor. Ataköy Galleria 4.
kat konferans salonunda gerçekleştirilecek olan panele
konuşmacı olarak Doç. Dr. Mine Küçüker, Doç. Dr. Tüten
Ang ve Gülsün Özakın katılacak.
Dünya Kitap' dergisinden şiir ödülü
• Kültür Servisi - 'Dünya Kitap' dergisı. herkese açık kitap
basımı ödüllü şiir yanşmasmın üçüncüsünû düzenliyor. Hiçbir
sınırlama olmayan Dünya Kitap 3. Şiir Ödülü'ne isteyen
herkes katılabilecek. Katılan şiirler arasından ön kurulca
seçılip finale kalanlar, kasım ayına dek Dünya Kitap
dergisinde yayımlanacak. Finale kalanlar arasından bir şairin
çalışmalan Refik Durbaş, Melisa Gürpınar, Şükran Kurdakul,
Ahmet Oktay ve Tuğrul Tanyol'dan oluşan seçici kurul
tarafından kitap haline getirilmeye değerbulunacak.
'Kıyı' dergisînin 107. sayısı
• Kültür Servisi - Aylık kültür ve sanat dergisi 'Kjyı'nın
şubat sayısında. IsmetZeki Eyüboğlu'nun "Okumanın
Erdemi". Ruşen Hakkı'nın "Göçebe Sevinçler", Şinasi
Özdenoğlu'nun "Türk Devnminin Coşkulu Şairi: Behçet
Kemal Çağlar". Muzaffer Uyguner'in "Özdenoğlu'nun Şiiri
Üzerine", Ümit Tan'nın "Merzifon'da Edebiyat", Nazif
Evren'in "Kozmodi'nin Çuvalı", Ahmet Özer'in "Keşanlı Ali
Destanı", Munsin Şener'in "1758 Dize" Tansu Bele'nin
"Kınk Saz" ve Hasan Akarsu'nun "Sanatçısı, Ekini,
Doğasıyla Karadeniz Kıyıları" başhklı yazılan, Sevda
Yüksel'in bir öyküsü, Ahmet Özer'in Mehmet Başaran'la
yaptığı söyleşi, Kadri Gül. Nusret Kemal Otyam, Gazanfer
Eryüksel. Gültekin Yücesan.Gündoğdu Sanımer. Ali Mustafa,
Şeref Bilsel, Mıthat Yaban, Kenan Sanaiioğlu ve Filiz Yar'ın
şiirleri ve Muzaffer Gündoğar'ın hazırladığı "Şiir Diliyle
Nasreddin Hoca" köşesi yer alıyor.
İpekyolu' yayın hayatında
• Kültür Servisi - Üç ayda bir yayımlanması planlanan
Uzakdoğu kültür dergisi "Ipekyolu" çıktı. Dergide Çin,
Filipinler. Güney Kore. Endonezya, Hindistan, Malezya ve
Tayland büyükelçileriyle yapılmış röportajlara, "Doğuya
Giden Yollar: tpeğın Yolu" ve "Pasifik Yükseliyor" başhklı
yazılara yer veriliyor. Dergi tngilizce ve Türkçe yayımlanıyor.