Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ARALIK 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Kültür Bakanlığı, yurttaşlığı hâlâ geri verilmeyen şair Nâzım Hikmet'in anıtını bugün Ankara'da açıyor
Oysa bîr çmar ağacıych özleııri...• 35-40 yaşlanndaki Nâzım
Hikmet'i betimleyen heykel, 3
metre 20 santim yüksekîiğinde
ve kaidesinde Nâzım Hikmet
Ran'ın doğum ve ölüm
tarihleri yazılı. Açılış töreninde
Kültür Bakanlığı Devlet
Çoksesli Korosu, Nâzım
Hikmet'in "Memleketim" adlı
şiirinden bir parçayı
seslendirecek.
Kültür Servisi- Kültür Bakanı FıkriSag-
lar, Kültür Bakanlığı'nca yaptınlan Nâzım
Hikmet Anıtf ru bugün Ankara'da açıyor.
Heykeltraş Sait Röstem tarafmdan yapılan
"Rüzgara Karşı Yürüyen Adam" heykelı
Atatürk Kültür Merkezı alanı ıçerisinde > er
alacak. 35-40 yaşlanndaki Nâzım Hikmet'ı
betimleyen heykel, 3 metre 20 santim yük-
sekîiğinde \e kaidesinde Nâzım Hikmet
Ran'ın dogum ve ölüm tarihleri yazılı. Açı-
lış töreninde Kültür Bakanlığı Dev let Çok-
sesli Korosu. Nâzım Hikmet'in "Memle-
ketim" adlı şiinnden bir parçayı seslendi-
recek. Anıtın açılış törenine konuşmacı
olarak. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat
Vakfı Başkanı Aydın Aybay. CHPGenel
Başkanı Deniz Baykaİ, Kültür Bakanı
Fikri Sağlar v e gazeteci Refik Erduran-
katılacak. Açılış töreninde Nâzım Hik-
met Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Ku-
rulu üyeleri Tank Akan (Başkanvekili),
Kıymet Coşkun (Genel Sekreter), Halit
Çelenk, Mustafa Ekmekçi de katılacak.
Sağlar. ılk kez 1992 yılında "90-Vılında
Nâzım Hikmet Aramızda" gecesmde dev-
letin Nâzım'a yaptıgı haksızlıklar içın Kül-
tür Bakanı olarak Nâzım'dan ve onun şah-
sında haksızlığa uğrayan tüm sanatçılar-
dan 'özfir' dilemışti.
Nâzım'ın tutukluğunun yıllarca sürdü-
rülmesını 'utanç verici bir gerçek' olarak
nıtelendıren Sağlar. belkı de dünyada ken-
di ülkesınde en uzun süre 'yasak'uygula-
nan ozanın da Nâzım olduğûnu belırterek.
"Işte gerçek demokratikleşme bu yasağı
kaldırmakhr. Gerçek demokrasiyi hedef
alan nizler de bu yasağı kaldımoruz. Ve bu
anlamda de\ let, ilk kez Nâzım'la buluşu-
yor" demiştı.
Devlet, ılk kez 'Nâzım'la buluşmuştu.
Daha sonra Fikri Sağlar'ın da değındıği
Yaşamının biiyük bir böliimünü cezaevierinde ve yurt dışında geçiren biiyük ozan Nâzım Hikmet, yurdunda hâlâ yurt-
taş değil ama birçok dile çevrilen şiirleriyle dümanın pek çok köşesinde kendine okur bulabilmiş bir dünya şairi...
gıbı,bırzamanlaradınıyazmaktançekınen
gazeteler. ulusal bayramlarda Nâzım Hik-
met'in şıirlennden dızeleri ılk sayfalann-
da verdıler. Ve yine bir zamanlar kendisi-
nı "vatan haini" ilan edenler, kürsüde şıir-
lennden dızeler okudular...
-De\let, Nâzım Hikmet'in kitaplannı
okuduklan için insanlan hapse ahyordu
dün. Bugünse Kültür Bakanlığı. \aşamını
konu edinen filmlere destek sağlnor. Dev-
let Tiyatrolan'nda oyunlannı sahneüvor.
Şimdi de Kültür Bakanlığı bu bü> ük şairin
anıtını dikhor."
Nâzım hâlâ yurttaş değil
Devletın, Nâzım Hikmet'e karşı
l
dc0-
şen' yasakçı ta\nna karşın, Nâzım Hikmet
hâlâ yurttaş değil. 25 temmuz 1951 tanhin-
de Bakanlar Kurulu karanyla "memleket
aleyhine beyanatta bulunmak, radyo yayın-
lanndan Türkiye'nin hükümet şekii ve
Türkiye'yi idare edenler aleyhinde propa-
ganda yapmak, Sovyet bükümetinin \erdi-
ği hizmeti ifa etmek" gerekçelerıvle yurt-
taşlıktan çıkanlan Nâzım Hikmet'in vurt-
taşlığı. bugüne dek gerçekleştirilen tüm
başvurulara. binlerce kışinin ımzalanyla
katıldığı kampanyalara karşın iade edilme-
di. Nâzım'ın kızkardeşi Samiye Yaltınm'ın
Bakanlar Kurulu'nun verdiğı bu kararın
iptalı içın 1988 yılında Danıştay'a açtıgı
davada ünlü şaın savunan avukatlardan
Halit Çelenk e göre. Nâzım'ın yurrtaşlık-
tan çıkanlmaM "önyargılara dayalı keyfl
birkarar"dı.
Bakanlar Kurulu'nun 131461 sayılı ka-
ran gerekçeleri arasında yer alan. "...Sov-
yet hükümednin verdiği hizmeti ifa etmek,
Nâzım Hikmet bu hizmeti terk etmeyecegi
için ve bu da bizce belli olduğu için kendi-
sine hizmeti ifaden vazgeçmesi yolunda bir
tebligat >apılmasına gerek göriilmemiş ve
1312 sayüı yasanın 10. maddesine göre \a-
tandaşıktançıkanlmıstır" ifadesi üzennde
duran avukat Halit Çelenk. 1992 yılında
yaptığı bıraçıklamadaşöylediyordu: "Ba-
kanlar Kurulu karannda ileri sürülen kJ-
dialar gerçek dışıdır. Buna ilişkin hukuki
bir araştirma yapılmamış \e herhangi bir
kanıt ortaya konulmamıstır. Yasava göre,
vatandaşlıktan çıkanlması sözkonusu kişi-
>e eylemlerinden \azgeçmesi için bir süre
tanınarak kendisine tebligat yapılır. Oysa
Nâzım Hikmet'e \arsa> ılan e> İemleri konu-
sunda böyle bir taMigat yapılmamış ve
Nâzım Hikmet'in eylemlerinden \azgeçme-
yeceği belli olduğu gerekçesiyle böyk bir
tebligata gerek görülmediği kararda açık-
lanmıştır."
Nâzım Hikmet'in kızkardeşi Samiye
Yaltınm. 1988 yılında uzun süren suskun-
luöuna son vererek, "Nâznn'a Yurttaşhk
Kampanyasrbaşlatmıştı
Bakanİar Kurulu'nun Nâzım'ı yuıttaş-
lıktan çıkarma karannın ıptali için Yaltı-
nm'ın avukatlan Halit Çelenk, Metin Şe-
kerdoğlu, AtillaCoşkıın ve Bilgin Inanç ın
Danıştay'a açtığı dâva da aynı vıla rastlı-
yor. AncakDanıştay.budavaya İdare Mah-
kemesı'nin bakması gerektiğı düşüncesıy-
le görevsızlık karan vermişti. Bu karara
avukatlann yaptığı itiraz da reddedıldi.
Sonuçta davaya Ankara 2.1dan Mahke-
mesi baktı. ancak davayı Samiye Yaltı-
nm'ın konuyla ılgili "menfcat Uişkisi bu-
lunmadıgu dolayısıyla dava açma ehliyeti
olmadığı" gerekçesiyle reddettı.
Kısacası. bir yılan hikayesine döndü
Nâzım'ın yurttaşlığı...
1993 yılında Nâzım Hikmet Kültür ve
Sanat Vakfı'nın öncülüğünde başlatılan
dev ımza kampanyası da bir işe yaramadı.
Gerçi, Sağlar Nâzım'ın yurttaşlığa alınma-
sı içın yürütülen imza kampanyalarının
"sonucu bekleyip", imzalann kendisine
ulaşmasından sonra konuyu Bakanlar Ku-
rulu'na sunacağını söylemiştı ama, bu gı-
rişımden de bir sonuç alınamadı.
'C Blok'a
Beş Ödül
Kültür Servisi-StYAD
(Sinema Yazarlan
Derneği) ve
YönetmeıdOT'
Derneği'nin ortakia$a
düzenledjklen SÎYAD
Sinema Ödülleri,
Beyoğlu Lale
Sinemasfnda
düzenlenen bir törenle
sahiplerini buldu. 1994-
95 sezonunda gösterime
giren filmler arasında
yapılan
değerlendirmede. Zeld
Demirkubuz'un "C
Blok
1
* filmi, en iyi
yönetmen . fılm. en iyi
yardımcı kadm ve erkek
oyuncular ve en iyi
erkek oyuncu dallannda
ödül aldı. Güben
Tuncer'in sunduğu
gecede açılış
konuşmasını
Yönetmenler Derneği
tkinci Başkanı Engin
Ayçayaptı. Ayça,
konuşmasında Türk
sinemasınm zor günler
geçirdiğini.
Yönetmenler
Demegi'ninbuzor
koşullarda film yapan
bütün yönetmenlerin
yanınd'a olacağını
söyledi.
'Fotoğraf, garip olanı sevmektir'DUYGU DURGUN
"GenelKkle tüm gücümle sarkı söylerim ve
tüm başardıgimın dışa vurduğum enerjiyi ak-
tarmak olduğunu fark fltim. Birde bir jey ilet-
mek için müthiş birgereksinim duyduğumu.
Çoğu kez hiç kimse tam olarak ne iletmeye ça-
lıştığımı anlay ama/. Ben kendim bile sık sık so
sim ani, keskin. acılı biryere Drmandıgında çok
derin bir şeye dokunduğumu duyanm... IzJe-
yici çoğu kez ben bir dizi saçma. kafa kanşb-
ncı ses üretirken şaşkınlık içinde izler sesleri:
bunlann ne anlama geldiğini bilmeyerek"
1974'te kurulan ünlü Talking Heads grubunun
beynı David Byme yaptığı müzık içın bunla-
n düşünüyor.
Ancak şimdi, bambaşka bir alanda sürdür-
düğü çalışmalan, fotoğraflan ile gündemde
Byrne. 20 yılda oluşturdugu fotoğraf koleksi-
yonunu Moskova, New York. Londra. Zagrep
ve Lizbon'dan sonra Istanbul'da sergılıyor. Sa-
natçının 1979-1995 yıllan arasında çektıği
338 fotoğraflan oluşan sergide. dünyanın de-
ğişik kültürlen ve farklı ka\ramlar üzerinde
yaptığı çalışmalaryansıtılıyor. Genelliklevıt-
rin, sandalye, solmuş pano. oteller (bunlann
arasında geçen yıl Pera Palas'ta çektiğı bir fo-
toğraf da yer alıyor) ve nesnelerin fotoğrafını
çeken David Byrne günlük, sıradan şeylerin
gizemli yönlerinı göstermeye çalışıyor sankı.
Bakırköy Çarousel Alışveriş ve Yaşam Mer-
kezi'nde 8-18 aralık tarihlerinde yer alacak
'Strange Ritual(Garip A\in)adlı fotoğraf ser-
gisi içın tstanbul'a gelen sanatçı iie bu defa
müzıği değil, fotoğraflan üzenne konuşuyo-
ruz.
Istanbul'da sergi açmak bir bakıma rastlan-
tısal bir nedene dayanıyor. 'Yaşamımızda pek
çuk şcyi daha önceden planlı bir şekilde ger-
çekkştiririz. Ama benim İstanbul'agelişimöy-
le olmadı. Geçen yıl Kumkapı'da yemek yer-
ken DDF'den(Dream Design Factory) birileri
ile Istanbul'da sergi aç maktan konuşuyorduk.
Her şe> birdenbire olu\çrdi işte". Fotoğrafa
duyduğu ılgı 20 yıllık bir geçmışe sahip. Yıl-
lar önce komşularının tavan arasında bulduğu
negatifleri basarak başladığı çalışmalannı.
Talking Heads ile ya da tek ba>ına çıktığı tur-
nelerde sürdürmüş. Dünyanın pek çok ülke-
sinden farklı görüntüler toplamış. Pekı neden
fotoğrafçekı>or'.' "Fotoğrafçekerekiçdünya-
mı.dünyayabakışımıyansıtıyorum. Hattaba-
zen başka insanlann içdümasını". Fotoğrafın
da müzık gıbt bir çeşit ıletişim aracı olduğu-
nu düşünf'yor. Hem de müthış bir ıstekle sa-
rıldığı b"" ıleti^ım aracı. 'Fotoğrafçekmek bir
bakıma dünyayı anlama biçimi. Bunun için sa-
dece küçük bir makineye gereksiniminiz var.
O makinenin ardında dünyayı göîdeyip anla-
yabiliyor, gizemli oianı inceliyonım. Dünyayı
sadece ona bakarak anlayamazsınız çünkü'
Havaalanları. otel odaları ve kondorların
fotoğraflannı gösteriyor. "İnsanlann olmadı-
ğı, bomboş yerler. Baktığınızda hiçbir şey gö-
remezsiniz. Ama ba/en çok kalabalık bir yer-
de de aynı duyguya kapılırsınız. Tıpkı o boş-
luk, tonsuzluk. sıkıcüık gibi". Fotoğraf çeker-
ken içgüdüsel olarak da\ randığını belirten sa-
natçı. çekım sürecını *ritüeT olarak değerlen-
dınyor. tnsanın bulunduğu çeşitlı mekânlann
yani sıra, davranışbiçimlennin de 'avinsel* bir
yönü var. İç dünyamızın birer yansıması olan
her şey' çok garip' geliyor Byrne'e. Kımı fo-
toğraflannı. 'ayin'ın bir parçası oldukları içın
yaldızlı çerçeveler içerisınde sergıliyor. Çün-
kü, 'Sanat, bir anlamda din; sanatçı da din
adanu'. Kılıseye gitmek kadar alışvenşe çık-
ma da bir tür ayın Byrne içın.
Kendisinı diğer sanat alanlan arasında (mü-
zık dışında) fotoğrafa daha yakın hıssetmene-
denıni "Fotoğrafulaşılmaz bir uğraşdeğiLÖn-
celikle, çok şeye ihtiyacımz yok. Fotoğrafa ko-
nu olan bir düşüncedir. O düşüncenin ortaya
çıkması. resim ya da diğer sanat dallanna
oranla çok daha doğal yollaria olur. Çok fazla
çaba harcamanız gerekmez" dıye açıklavan
Byrne. hareketlı \e yoğun müzik yaşamı bo-
yunca gittiği sayısız ülkelerde sürekli fotoğ-
raf çekmiş. Hindistan'da bulunduğu sırada
caddelerde gördüğü ünlü ınsanlara aıt poster-
lenn fotoğraflannı gösteriyor. "İnsanlarade-
ta taparcasına hayranhk duyııyor bu ünlülere"
diyor. Pekı yasokakta. doğal ortamdakı ınsan-
lar? "Sokaktaki insanlan çekmek bana ilginç
gelmiyor. Zaten portre fbtografçıtığı konusun-
da basanlı olduğum söylenemez. Bazen sade-
ce kendim için çekiyor \e saklıyorum".
Fotoğrafın. 'garip olanı sevmeyolu' olduğu-
nu düşünen ve bu yolla gerçeğın küçük ama
önemli bir parçasını yansıttıgını söyleyen
Byme 'O küçük parçagerçeğin rümü göz önü-
ne alınırsa önemsiz gibi görünebilir belki. ama
öyledeğü" dı>or. Çünkü "Fotoğraflan aynalar-
dir. Onlarda özkmlerimizin. varsayımlanmı-
zın, tasanmlanmızın yansımalannı görürüz.
Görmediğimiz ise yüzümüzün yansımasıdır.
Bunun yerine tçimizin yansımasını görürüz-
Tek başına bir ayna."
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Tiirk Dilleri
Bursa'da yayımlanan çeviri dergisinden söz etiğım
yazıda kısaca Tömer Dil öğretim Merkezi'nin etkinlik-
lerine de değinmiştım. Bu merkezde öğretilen on beş
dili sıralarken, "Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız lehçe-
leri" demem Teoman Aktürel'in dikkattni çekmiş. Dil-
ciler arasındaki tartışmada, konuya siyasal kaygılarla
yaklaşanlann yanında mı yer aldığımı sordu.
Bilginlenn tartıştığı bir uzmanlık alanında benim gö-
rüşümün bir değeri olamaz.
Ankara Üniversitesi'ne bağlı Tömer Dil Öğretim Mer-
kezi'nin şubelerınde öğretilen diller sıralanırken dört
Türk dili için "lehçe" deniyordu. Demek Tömer'in ba-
şındaki dilciler o görüşteler. Aynca, "Tömer Türk Leh-
çelerı Dergısi" adıyla Ankara'da iki ayda bir yayımla-
nan bir dergileri de olduğuna göre bu işin üstüne gıdi-
yorlar.
Nedir tartışılan konu?
Prof. Talat Tekin'in Türkoloji Eleştirileri (Doruk Ya-
yınları, 1994) adlı yapıtında bu konuya ışık tutan iki ya-
zı yer alıyor. Biri Haziran 1991 'de "Tarih ve Toplum" der-
gisinde çıkmış. Prof. Şinasi Tekin'e yanıt. Öbürü Ma-
yıs-Haziran 1993'te "Türk Dili Dergisi"nöe çıkmış. Prof.
Hasan Eren'e yanıt. O yazılan karıştırarak tartışmanın
özünu yakalamaya çalışahm. Prof. Talat Tekin, yan tut-
mayan bir bilım adamı olarak eje aldıüı her şeyın adını
doğru koymaya çalıştığını söylüyor. Ona göre, bugün
yeryüzünde bir tek "Türk dili" yok, birçok "Türk dille-
ri", daha doğrusu bir "Türk dillen ailesi" var. "Latin dil-
leri ailesi" ya da "Slav dilleri ailesi" gibi...
"Nasıl Italyanca, Ispanyolca, Portekizce vb. Fransız-
canın lehçeleri sayılamazsa, Türkmence, Kazakça, Kır-
gızca vb. de Türkçenın dıyalektleri sayılamaz" dıyor. (s.
150)
Harvard Üniversitesi profesörterinden Şinasi Tekın
ıse Orta Asya'da Türk dilleri olduğûnu kabul edıyor,
ama bunlann son yetmiş yıldaki siyasal baskılarla ya-
ratıldığı görüşünde. Baskılar altında o dillen yaratmak
zorunda kalanların artık durumu değiştirmek istedikle-
rini, tek bir abece, tek bir yazı dili aranışına gırdiklerint
ileri sürüyor.
Onun için de "bilimselcilik oyunu"nur\ bir süre askı-
ya alınmasını öneriyor:
"Orta Asya 'nın tek alfabelı tek yazı diline giden yol-
da, bizim Türk dilleri vardır dıye değil, Türk şiveleri, Türk
lehçeleri vardır! diye bağırmamız gerekmektedir!" (s.
129).
Prof. Talat Tekin ile Prof. Şinasi Tekin arasındaki an-
laşmazlık, ilk bakışta bilıme ya da siyasaya ağırlık ver-
menin sonucu gibi görünüyor. Ama bunun otesinde
birtakım değerlendirme aynmlan da söz konusu.
Prof. Talat Tekin, "Türk dillen" deyimini yalnızca Sov-
yetler Birliği Türkploglannın değil. on dokuzuncu yüz-
yıldan beri Batılı Türkologlann da kullandığını söylüyor:
"SSCB'deki ve Çin'deki Türk dilleri Sovyet Devri-
mi'nden sonra değil, bu devrimden çok önce farklılaş-
mışlardır." (s. 132)
Prof. Şinasi Tekin'in "Orta Asya Türklerinin Sovyet
Devrimi'nden önce birortak dili vardı; Sovyetler, Dev-
rimden sonra diyalektlen dil yaparak bu bırliğı parça-
ladılar" savının nereye kadar doğru olduğûnu, Prof. Ta-
lat Tekin şöyle açıkhyor:
"Arap alfabesı ile yazılan eskı Çağatayyazı dilinın Or-
ta Asya Türk halklan arasında bir süre dil bıriiğini sağ-
ladığı düşüncesidoğrudur. Ancak, (...) Çağatayca ge-
nellikle sanıldığı gibi bütün SSCB Türk halklannın de-
ğil, sadece Orta Asya 'daki Türk halklannın, başlıca Öz-
beklerin ve Uygurlann, bir dereceye kadar da Kuzey
Türk halklannın ortak yazı dili idi ve Çağatayca bu gö-
revini ancak 15-18. yüzyıllar arasında, yani ancak üç-
dört yüzyıl kadar sürdürebılmiştır." (ss. 146-147)
Prof. Hasan Eren ise çok geniş bir alana yayılmış olan
Türklerin dilinde birtakım ayrımlar görülmesini doğal
karsılıyor, ama bu aynmların çeşitli Türk kollan arasın-
daki anlaşmayı engelleyecek kadar dennleşmediği ka-
nısında. Prof. Talat Tekin de "lehçe" ile "cW"i ayıran
özelliği "anlaşma "dagörüyor:
"DİIbilıme göre birdilın iki 'şıve's/n/ya da 'diyalekt'/n/'
konuşanlann birbirierini anlamalan gerekir; eğerbirko-
nuşma türü arada tercüman kullanılmaksızın anlaşılmı-
yorsa ona 'şive' ya da 'diyalekt' denilemez; akraba da
olsa artık ayrı bir 'dil' karşısındayız demektir." (s. 150)
Oysa, bilindiği gibi, Azeriler bir yana, Orta Asya Türk
Cumhuriyetlerinden gelenlerle dilmaçsız anlaşamıyo-
ruz. Ayrımlann anlaşmayı engelleyecek kadar derin-
leştiği açık.
Prof. talat Tekin bir de şunu soruyor "lehçe" görü-
şünü savunanlara:
"Bunca diyalektlen olan Türk dili hangi Türk dilıdir?
Çağatayca mı? Kıpçakça mı? Yoksa Türkçemiz mi?"
(s. 146)
Bu soruyla, görüyorsunuz, Türkçemizin dil değil de
lehçe sayılması olasılığı da beliriyor.
Asıl Türk halkı biziz, bütün ötekiler bize bağlı olmaları
gereken kpllar; asıl Türk dili bizim dilimiz, ötekiler çeşitli
lehçeler diye mi düşünülecek?
Prof. Talat Tekin, Türk cumhuriyetlerinın böyle bir
yaklaşımı kesınlikle benimsemeyecekleri görüşünde:
"SSCB'deki Türk halklan, yetmiş yıllık diktacı rejim
süresince benliklerini ve kimliklerini bir bakıma bu
anadilleri ile korumuşlardır. Bunlar kendilerını haklı
olarak Kazak, Kırgız ve Tatar sayarlar, dillerini de Kaza-
kça, Kırgızca ve Tatarca olarak adlandınrlar. Biz şimdi
kalkıp 'Hayır, sızın dilinız dil değil, diyalekttir. Türkçenin
diyaiektidir' dersek bunlar alınmaz ve bundan kendı-
lerinin, dolayısıyla da dillerınin küçümsendıği sonu-
cunu çıkarmazlar mı?"
T.E.M.A.
TÜRKİYE'Yİ ve DOĞAYI SEVENLERE DUYURU!
Bilindiği gibi, 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmasının Desteklenmesi Hak-
kındakı Kanun"un bazı maddelerinin değiştirilmesi ile ilgili 4127 sayılı kanun önce
TBMM'de bütün partilerin tasvibiyle kabul edilmiş daha sonra vakfımız girişimleri-
ne rağmen Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanarak 4 Kasım 1995 tarihli
Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
Tanm, yerleşme ve benzeri amaçlarla kullanılmak üzere, yakılmak, kesilmek yo-
luyla tahrip edilen orman alanlannın, yasadışı yollaria bu tahribatı yapan kişilere
satılmasına olanak sağlayan bu düzenleme, Anayasa'nın 169, 163, 56 ve 170.
maddelerine aykın olup, 1991 ile 1993 yıllannda iki kez iptal edilmiştir.
Günümüze dek tahrip edilmiş orman sahalarının tamamen yitirilmesinin yanı sı-
ra, yakın bir gelecekte orman tahribatını hızlandıracak, kaçınılmaz olarak or-
man alanlannın daralmasına yol açacak olan ve Devtetin adaletine güvenen va-
tandaşlar için adeta bir ceza niteliği taşıyan bu düzenlemenin iptal edilmesi
için, T.E.M^V. Vakfı, konuya duyaıiı 90 milletvekilinin Anayasa Mahkemesi'ne
başvurmasını sağlamak üzere kamuoyu oluşturma çalışmalanna 4 aralık
pazartesi gününden itibaren başlamıştır.
Bu konuya milletvekillerinin dikkatinin çekilmesi ve Anayasa Mahkemesi'ne
başvurunun acilen yapılması için, siz değerli vatandaşlanmızın desteğine ihti-
yaç duymaktayız. Bunun için,
1- Anılan kanunun iptaline yönelik talebinizi. aşağıda faks numaralan bulu-
nan TBMM'ne ve Parti Merkezlerine acilen yollayabilirsiniz.
2- Yasanın. yörenizde başlaması muhtemel uygulamalanndan doğan doöru-
dan veya dolavlı olumsuzluklan izleyerek. ısterseniz diğer gonüllü kuruluş ve il-
gili kışilerle, orman mudurlukleri. orman ve kadastro komisyonlarının yardımına
başvurarak. uvgulamanın iptali için İdare Mahkemesi'ne başvurabilirsiniz.
T.E.M.A. Vakfı'na da bildirmenizde fayda olan bu başvurunuzda, uygulamaya da-
yanak olan yasanın anayasaya aykın olduğûnu mutlaka belirtinız.
Başvurunuzun teknik içeriğini hazırlamada T.E.M.A. Vakfı olarak size yardımcı
olrnaya hazırız.
Ülkemiz doğasının korunması adına başlattıöımız harekete. somut adım-
laria katılmanızı beklivoruz.
TURKİYE ÇÖL OLMASIN
T.E.M.A. Vakfı
Tepkinizi yazılı olarak iletebileceğiniz faks numaralan:
TBMM Faksı 0.312 420 69 41
Parti merkez fakslan
DYP: 0.312 418 56 57 - ANAP: 0.312 286 50 19 - CHP: 0.312 468 59 59 -
MHP: 0.312 231 14 24 - DSP: 0.312 221 34 74 - RP: 0.312 285 03 16 - YENİ
PARTİ: 0.312 446 95 79 - DEMOKRAT PARTİ: 0.312 467 99 55 - YENİDEN
DOĞUŞ PARTİSİ: 0.312 435 65 64 -
BÜYUK BİRLİK PAR1İSİ: 0.312 435 58 18
T.E.M.A Vakfı Tel.: 0.212 281 10 27, 268 09 85
FEYZİYE MEKTEPLERÎ
VAKFI
IŞIK LtSELERÎNDEN
DAVET
Işık (Feyziye) Liseleri'nin 110. kuruluş yıldönümünü
törenlerle kutluyoruz.
Bu törenlerde mezuniyetlerinin 50. yılını kutlayan
1944-1945'li, 40. ydını kutlayan 1954-1955'li ve 25. yılını
kutlayan 1970-197l'li Işıklı'lara Gümüş Anı Plaketleri
verilecek sonra birlikte "Geleneksel tç Pilav" yenecektir.
Bu mutlu günde kurucular ve aileleri, eski yönetici ve
öğretmenlerimiz, mezunlarımız ve Işık'tan ışık almış
herkesle birlikte olmak istiyor, katılmalarını diliyoruz.
17 Arahk 1995 Pazar Saat 11.00
FMV ÖZEL AYAZAĞA IŞIK LÎSESÎ
Büyiikdere Cad. Maslak-tstanbul
Not: Ayazaga Kampiisüne, Nişantaşı Karnpüsü önünden saat 10.00 ve
10.30 da servis temin edilmiştir.
TEŞEKKÜR
28 Kasım 1995 tarihinde kaybettiğimiz değerli ve sevgili varhğımız
Aziz Çalışlar
vefatı nedeniyle, maddi ve manevi yardımlanndan dolayı
T.C. Kültür Bakanı Fikri SAĞLAR'a,
başsağhğı dileyen T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mustafa KUL'a, içten desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Mitos/Boyut
Yayınevi sahibi Yılmaz ÖĞÜT'e, Rutkay AZİZ'e; hastalığı sırasında
tedavisini sevgi, saygı ve sabırla sürdüren Hacettepe Üniversitesi
Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nın genç doktorlaraıa ve Prof. Dr.
Ergin TURAN'a, Doç. Dr. Enis ÖZYAR ve Radyoterapi Anabilim Dalı
öğretim üye ve yardımcılanna, Prof. Dr. Dinçer FIRAT ve
Prof. Dr. Miinci ORAN'a, yardımlannı sürekli yanımızda bulduğumuz
Prof. Dr. Yavuz RENDA ve Prof. Dr. Kemal ÜSTAY'a; duyarlı yazılanyla
onu anan meslektaşlanna ve aydın gazetelerimize, ilan veren. bağışta
bulunan, telgraf ve telefonla veya bizzat gelerek acımızı paylaşan akraba
ve dostlara, mesleki dernek ve kuruluşlara, her zaman yanında olan
arkadaşlanna. İncila-Levent TUNA, Erkal GÜNGÖREN,
Turhan AKBAŞ, Alaaddin AKSOY, Ülker-Özdemır İNCE
ve Ersin SALMAN'a en içten duygulanmızla teşekkür ederiz.
AİLESİ
Kaybolan toprak değil, ekmektir. T.E.M.A.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı
Tel.: (0212) 281 10 27 268 09 85