01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Kültür Bakanlığı, yurttaşlığı hâlâ geri verilmeyen şair Nâzım Hikmet'in anıtını bugün Ankara'da açıyor Oysa bîr çmar ağacıych özleııri...• 35-40 yaşlanndaki Nâzım Hikmet'i betimleyen heykel, 3 metre 20 santim yüksekîiğinde ve kaidesinde Nâzım Hikmet Ran'ın doğum ve ölüm tarihleri yazılı. Açılış töreninde Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu, Nâzım Hikmet'in "Memleketim" adlı şiirinden bir parçayı seslendirecek. Kültür Servisi- Kültür Bakanı FıkriSag- lar, Kültür Bakanlığı'nca yaptınlan Nâzım Hikmet Anıtf ru bugün Ankara'da açıyor. Heykeltraş Sait Röstem tarafmdan yapılan "Rüzgara Karşı Yürüyen Adam" heykelı Atatürk Kültür Merkezı alanı ıçerisinde > er alacak. 35-40 yaşlanndaki Nâzım Hikmet'ı betimleyen heykel, 3 metre 20 santim yük- sekîiğinde \e kaidesinde Nâzım Hikmet Ran'ın dogum ve ölüm tarihleri yazılı. Açı- lış töreninde Kültür Bakanlığı Dev let Çok- sesli Korosu. Nâzım Hikmet'in "Memle- ketim" adlı şiinnden bir parçayı seslendi- recek. Anıtın açılış törenine konuşmacı olarak. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Aydın Aybay. CHPGenel Başkanı Deniz Baykaİ, Kültür Bakanı Fikri Sağlar v e gazeteci Refik Erduran- katılacak. Açılış töreninde Nâzım Hik- met Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Ku- rulu üyeleri Tank Akan (Başkanvekili), Kıymet Coşkun (Genel Sekreter), Halit Çelenk, Mustafa Ekmekçi de katılacak. Sağlar. ılk kez 1992 yılında "90-Vılında Nâzım Hikmet Aramızda" gecesmde dev- letin Nâzım'a yaptıgı haksızlıklar içın Kül- tür Bakanı olarak Nâzım'dan ve onun şah- sında haksızlığa uğrayan tüm sanatçılar- dan 'özfir' dilemışti. Nâzım'ın tutukluğunun yıllarca sürdü- rülmesını 'utanç verici bir gerçek' olarak nıtelendıren Sağlar. belkı de dünyada ken- di ülkesınde en uzun süre 'yasak'uygula- nan ozanın da Nâzım olduğûnu belırterek. "Işte gerçek demokratikleşme bu yasağı kaldırmakhr. Gerçek demokrasiyi hedef alan nizler de bu yasağı kaldımoruz. Ve bu anlamda de\ let, ilk kez Nâzım'la buluşu- yor" demiştı. Devlet, ılk kez 'Nâzım'la buluşmuştu. Daha sonra Fikri Sağlar'ın da değındıği Yaşamının biiyük bir böliimünü cezaevierinde ve yurt dışında geçiren biiyük ozan Nâzım Hikmet, yurdunda hâlâ yurt- taş değil ama birçok dile çevrilen şiirleriyle dümanın pek çok köşesinde kendine okur bulabilmiş bir dünya şairi... gıbı,bırzamanlaradınıyazmaktançekınen gazeteler. ulusal bayramlarda Nâzım Hik- met'in şıirlennden dızeleri ılk sayfalann- da verdıler. Ve yine bir zamanlar kendisi- nı "vatan haini" ilan edenler, kürsüde şıir- lennden dızeler okudular... -De\let, Nâzım Hikmet'in kitaplannı okuduklan için insanlan hapse ahyordu dün. Bugünse Kültür Bakanlığı. \aşamını konu edinen filmlere destek sağlnor. Dev- let Tiyatrolan'nda oyunlannı sahneüvor. Şimdi de Kültür Bakanlığı bu bü> ük şairin anıtını dikhor." Nâzım hâlâ yurttaş değil Devletın, Nâzım Hikmet'e karşı l dc0- şen' yasakçı ta\nna karşın, Nâzım Hikmet hâlâ yurttaş değil. 25 temmuz 1951 tanhin- de Bakanlar Kurulu karanyla "memleket aleyhine beyanatta bulunmak, radyo yayın- lanndan Türkiye'nin hükümet şekii ve Türkiye'yi idare edenler aleyhinde propa- ganda yapmak, Sovyet bükümetinin \erdi- ği hizmeti ifa etmek" gerekçelerıvle yurt- taşlıktan çıkanlan Nâzım Hikmet'in vurt- taşlığı. bugüne dek gerçekleştirilen tüm başvurulara. binlerce kışinin ımzalanyla katıldığı kampanyalara karşın iade edilme- di. Nâzım'ın kızkardeşi Samiye Yaltınm'ın Bakanlar Kurulu'nun verdiğı bu kararın iptalı içın 1988 yılında Danıştay'a açtıgı davada ünlü şaın savunan avukatlardan Halit Çelenk e göre. Nâzım'ın yurrtaşlık- tan çıkanlmaM "önyargılara dayalı keyfl birkarar"dı. Bakanlar Kurulu'nun 131461 sayılı ka- ran gerekçeleri arasında yer alan. "...Sov- yet hükümednin verdiği hizmeti ifa etmek, Nâzım Hikmet bu hizmeti terk etmeyecegi için ve bu da bizce belli olduğu için kendi- sine hizmeti ifaden vazgeçmesi yolunda bir tebligat >apılmasına gerek göriilmemiş ve 1312 sayüı yasanın 10. maddesine göre \a- tandaşıktançıkanlmıstır" ifadesi üzennde duran avukat Halit Çelenk. 1992 yılında yaptığı bıraçıklamadaşöylediyordu: "Ba- kanlar Kurulu karannda ileri sürülen kJ- dialar gerçek dışıdır. Buna ilişkin hukuki bir araştirma yapılmamış \e herhangi bir kanıt ortaya konulmamıstır. Yasava göre, vatandaşlıktan çıkanlması sözkonusu kişi- >e eylemlerinden \azgeçmesi için bir süre tanınarak kendisine tebligat yapılır. Oysa Nâzım Hikmet'e \arsa> ılan e> İemleri konu- sunda böyle bir taMigat yapılmamış ve Nâzım Hikmet'in eylemlerinden \azgeçme- yeceği belli olduğu gerekçesiyle böyk bir tebligata gerek görülmediği kararda açık- lanmıştır." Nâzım Hikmet'in kızkardeşi Samiye Yaltınm. 1988 yılında uzun süren suskun- luöuna son vererek, "Nâznn'a Yurttaşhk Kampanyasrbaşlatmıştı Bakanİar Kurulu'nun Nâzım'ı yuıttaş- lıktan çıkarma karannın ıptali için Yaltı- nm'ın avukatlan Halit Çelenk, Metin Şe- kerdoğlu, AtillaCoşkıın ve Bilgin Inanç ın Danıştay'a açtığı dâva da aynı vıla rastlı- yor. AncakDanıştay.budavaya İdare Mah- kemesı'nin bakması gerektiğı düşüncesıy- le görevsızlık karan vermişti. Bu karara avukatlann yaptığı itiraz da reddedıldi. Sonuçta davaya Ankara 2.1dan Mahke- mesi baktı. ancak davayı Samiye Yaltı- nm'ın konuyla ılgili "menfcat Uişkisi bu- lunmadıgu dolayısıyla dava açma ehliyeti olmadığı" gerekçesiyle reddettı. Kısacası. bir yılan hikayesine döndü Nâzım'ın yurttaşlığı... 1993 yılında Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın öncülüğünde başlatılan dev ımza kampanyası da bir işe yaramadı. Gerçi, Sağlar Nâzım'ın yurttaşlığa alınma- sı içın yürütülen imza kampanyalarının "sonucu bekleyip", imzalann kendisine ulaşmasından sonra konuyu Bakanlar Ku- rulu'na sunacağını söylemiştı ama, bu gı- rişımden de bir sonuç alınamadı. 'C Blok'a Beş Ödül Kültür Servisi-StYAD (Sinema Yazarlan Derneği) ve YönetmeıdOT' Derneği'nin ortakia$a düzenledjklen SÎYAD Sinema Ödülleri, Beyoğlu Lale Sinemasfnda düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. 1994- 95 sezonunda gösterime giren filmler arasında yapılan değerlendirmede. Zeld Demirkubuz'un "C Blok 1 * filmi, en iyi yönetmen . fılm. en iyi yardımcı kadm ve erkek oyuncular ve en iyi erkek oyuncu dallannda ödül aldı. Güben Tuncer'in sunduğu gecede açılış konuşmasını Yönetmenler Derneği tkinci Başkanı Engin Ayçayaptı. Ayça, konuşmasında Türk sinemasınm zor günler geçirdiğini. Yönetmenler Demegi'ninbuzor koşullarda film yapan bütün yönetmenlerin yanınd'a olacağını söyledi. 'Fotoğraf, garip olanı sevmektir'DUYGU DURGUN "GenelKkle tüm gücümle sarkı söylerim ve tüm başardıgimın dışa vurduğum enerjiyi ak- tarmak olduğunu fark fltim. Birde bir jey ilet- mek için müthiş birgereksinim duyduğumu. Çoğu kez hiç kimse tam olarak ne iletmeye ça- lıştığımı anlay ama/. Ben kendim bile sık sık so sim ani, keskin. acılı biryere Drmandıgında çok derin bir şeye dokunduğumu duyanm... IzJe- yici çoğu kez ben bir dizi saçma. kafa kanşb- ncı ses üretirken şaşkınlık içinde izler sesleri: bunlann ne anlama geldiğini bilmeyerek" 1974'te kurulan ünlü Talking Heads grubunun beynı David Byme yaptığı müzık içın bunla- n düşünüyor. Ancak şimdi, bambaşka bir alanda sürdür- düğü çalışmalan, fotoğraflan ile gündemde Byrne. 20 yılda oluşturdugu fotoğraf koleksi- yonunu Moskova, New York. Londra. Zagrep ve Lizbon'dan sonra Istanbul'da sergılıyor. Sa- natçının 1979-1995 yıllan arasında çektıği 338 fotoğraflan oluşan sergide. dünyanın de- ğişik kültürlen ve farklı ka\ramlar üzerinde yaptığı çalışmalaryansıtılıyor. Genelliklevıt- rin, sandalye, solmuş pano. oteller (bunlann arasında geçen yıl Pera Palas'ta çektiğı bir fo- toğraf da yer alıyor) ve nesnelerin fotoğrafını çeken David Byrne günlük, sıradan şeylerin gizemli yönlerinı göstermeye çalışıyor sankı. Bakırköy Çarousel Alışveriş ve Yaşam Mer- kezi'nde 8-18 aralık tarihlerinde yer alacak 'Strange Ritual(Garip A\in)adlı fotoğraf ser- gisi içın tstanbul'a gelen sanatçı iie bu defa müzıği değil, fotoğraflan üzenne konuşuyo- ruz. Istanbul'da sergi açmak bir bakıma rastlan- tısal bir nedene dayanıyor. 'Yaşamımızda pek çuk şcyi daha önceden planlı bir şekilde ger- çekkştiririz. Ama benim İstanbul'agelişimöy- le olmadı. Geçen yıl Kumkapı'da yemek yer- ken DDF'den(Dream Design Factory) birileri ile Istanbul'da sergi aç maktan konuşuyorduk. Her şe> birdenbire olu\çrdi işte". Fotoğrafa duyduğu ılgı 20 yıllık bir geçmışe sahip. Yıl- lar önce komşularının tavan arasında bulduğu negatifleri basarak başladığı çalışmalannı. Talking Heads ile ya da tek ba>ına çıktığı tur- nelerde sürdürmüş. Dünyanın pek çok ülke- sinden farklı görüntüler toplamış. Pekı neden fotoğrafçekı>or'.' "Fotoğrafçekerekiçdünya- mı.dünyayabakışımıyansıtıyorum. Hattaba- zen başka insanlann içdümasını". Fotoğrafın da müzık gıbt bir çeşit ıletişim aracı olduğu- nu düşünf'yor. Hem de müthış bir ıstekle sa- rıldığı b"" ıleti^ım aracı. 'Fotoğrafçekmek bir bakıma dünyayı anlama biçimi. Bunun için sa- dece küçük bir makineye gereksiniminiz var. O makinenin ardında dünyayı göîdeyip anla- yabiliyor, gizemli oianı inceliyonım. Dünyayı sadece ona bakarak anlayamazsınız çünkü' Havaalanları. otel odaları ve kondorların fotoğraflannı gösteriyor. "İnsanlann olmadı- ğı, bomboş yerler. Baktığınızda hiçbir şey gö- remezsiniz. Ama ba/en çok kalabalık bir yer- de de aynı duyguya kapılırsınız. Tıpkı o boş- luk, tonsuzluk. sıkıcüık gibi". Fotoğraf çeker- ken içgüdüsel olarak da\ randığını belirten sa- natçı. çekım sürecını *ritüeT olarak değerlen- dınyor. tnsanın bulunduğu çeşitlı mekânlann yani sıra, davranışbiçimlennin de 'avinsel* bir yönü var. İç dünyamızın birer yansıması olan her şey' çok garip' geliyor Byrne'e. Kımı fo- toğraflannı. 'ayin'ın bir parçası oldukları içın yaldızlı çerçeveler içerisınde sergıliyor. Çün- kü, 'Sanat, bir anlamda din; sanatçı da din adanu'. Kılıseye gitmek kadar alışvenşe çık- ma da bir tür ayın Byrne içın. Kendisinı diğer sanat alanlan arasında (mü- zık dışında) fotoğrafa daha yakın hıssetmene- denıni "Fotoğrafulaşılmaz bir uğraşdeğiLÖn- celikle, çok şeye ihtiyacımz yok. Fotoğrafa ko- nu olan bir düşüncedir. O düşüncenin ortaya çıkması. resim ya da diğer sanat dallanna oranla çok daha doğal yollaria olur. Çok fazla çaba harcamanız gerekmez" dıye açıklavan Byrne. hareketlı \e yoğun müzik yaşamı bo- yunca gittiği sayısız ülkelerde sürekli fotoğ- raf çekmiş. Hindistan'da bulunduğu sırada caddelerde gördüğü ünlü ınsanlara aıt poster- lenn fotoğraflannı gösteriyor. "İnsanlarade- ta taparcasına hayranhk duyııyor bu ünlülere" diyor. Pekı yasokakta. doğal ortamdakı ınsan- lar? "Sokaktaki insanlan çekmek bana ilginç gelmiyor. Zaten portre fbtografçıtığı konusun- da basanlı olduğum söylenemez. Bazen sade- ce kendim için çekiyor \e saklıyorum". Fotoğrafın. 'garip olanı sevmeyolu' olduğu- nu düşünen ve bu yolla gerçeğın küçük ama önemli bir parçasını yansıttıgını söyleyen Byme 'O küçük parçagerçeğin rümü göz önü- ne alınırsa önemsiz gibi görünebilir belki. ama öyledeğü" dı>or. Çünkü "Fotoğraflan aynalar- dir. Onlarda özkmlerimizin. varsayımlanmı- zın, tasanmlanmızın yansımalannı görürüz. Görmediğimiz ise yüzümüzün yansımasıdır. Bunun yerine tçimizin yansımasını görürüz- Tek başına bir ayna." DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Tiirk Dilleri Bursa'da yayımlanan çeviri dergisinden söz etiğım yazıda kısaca Tömer Dil öğretim Merkezi'nin etkinlik- lerine de değinmiştım. Bu merkezde öğretilen on beş dili sıralarken, "Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız lehçe- leri" demem Teoman Aktürel'in dikkattni çekmiş. Dil- ciler arasındaki tartışmada, konuya siyasal kaygılarla yaklaşanlann yanında mı yer aldığımı sordu. Bilginlenn tartıştığı bir uzmanlık alanında benim gö- rüşümün bir değeri olamaz. Ankara Üniversitesi'ne bağlı Tömer Dil Öğretim Mer- kezi'nin şubelerınde öğretilen diller sıralanırken dört Türk dili için "lehçe" deniyordu. Demek Tömer'in ba- şındaki dilciler o görüşteler. Aynca, "Tömer Türk Leh- çelerı Dergısi" adıyla Ankara'da iki ayda bir yayımla- nan bir dergileri de olduğuna göre bu işin üstüne gıdi- yorlar. Nedir tartışılan konu? Prof. Talat Tekin'in Türkoloji Eleştirileri (Doruk Ya- yınları, 1994) adlı yapıtında bu konuya ışık tutan iki ya- zı yer alıyor. Biri Haziran 1991 'de "Tarih ve Toplum" der- gisinde çıkmış. Prof. Şinasi Tekin'e yanıt. Öbürü Ma- yıs-Haziran 1993'te "Türk Dili Dergisi"nöe çıkmış. Prof. Hasan Eren'e yanıt. O yazılan karıştırarak tartışmanın özünu yakalamaya çalışahm. Prof. Talat Tekin, yan tut- mayan bir bilım adamı olarak eje aldıüı her şeyın adını doğru koymaya çalıştığını söylüyor. Ona göre, bugün yeryüzünde bir tek "Türk dili" yok, birçok "Türk dille- ri", daha doğrusu bir "Türk dillen ailesi" var. "Latin dil- leri ailesi" ya da "Slav dilleri ailesi" gibi... "Nasıl Italyanca, Ispanyolca, Portekizce vb. Fransız- canın lehçeleri sayılamazsa, Türkmence, Kazakça, Kır- gızca vb. de Türkçenın dıyalektleri sayılamaz" dıyor. (s. 150) Harvard Üniversitesi profesörterinden Şinasi Tekın ıse Orta Asya'da Türk dilleri olduğûnu kabul edıyor, ama bunlann son yetmiş yıldaki siyasal baskılarla ya- ratıldığı görüşünde. Baskılar altında o dillen yaratmak zorunda kalanların artık durumu değiştirmek istedikle- rini, tek bir abece, tek bir yazı dili aranışına gırdiklerint ileri sürüyor. Onun için de "bilimselcilik oyunu"nur\ bir süre askı- ya alınmasını öneriyor: "Orta Asya 'nın tek alfabelı tek yazı diline giden yol- da, bizim Türk dilleri vardır dıye değil, Türk şiveleri, Türk lehçeleri vardır! diye bağırmamız gerekmektedir!" (s. 129). Prof. Talat Tekin ile Prof. Şinasi Tekin arasındaki an- laşmazlık, ilk bakışta bilıme ya da siyasaya ağırlık ver- menin sonucu gibi görünüyor. Ama bunun otesinde birtakım değerlendirme aynmlan da söz konusu. Prof. Talat Tekin, "Türk dillen" deyimini yalnızca Sov- yetler Birliği Türkploglannın değil. on dokuzuncu yüz- yıldan beri Batılı Türkologlann da kullandığını söylüyor: "SSCB'deki ve Çin'deki Türk dilleri Sovyet Devri- mi'nden sonra değil, bu devrimden çok önce farklılaş- mışlardır." (s. 132) Prof. Şinasi Tekin'in "Orta Asya Türklerinin Sovyet Devrimi'nden önce birortak dili vardı; Sovyetler, Dev- rimden sonra diyalektlen dil yaparak bu bırliğı parça- ladılar" savının nereye kadar doğru olduğûnu, Prof. Ta- lat Tekin şöyle açıkhyor: "Arap alfabesı ile yazılan eskı Çağatayyazı dilinın Or- ta Asya Türk halklan arasında bir süre dil bıriiğini sağ- ladığı düşüncesidoğrudur. Ancak, (...) Çağatayca ge- nellikle sanıldığı gibi bütün SSCB Türk halklannın de- ğil, sadece Orta Asya 'daki Türk halklannın, başlıca Öz- beklerin ve Uygurlann, bir dereceye kadar da Kuzey Türk halklannın ortak yazı dili idi ve Çağatayca bu gö- revini ancak 15-18. yüzyıllar arasında, yani ancak üç- dört yüzyıl kadar sürdürebılmiştır." (ss. 146-147) Prof. Hasan Eren ise çok geniş bir alana yayılmış olan Türklerin dilinde birtakım ayrımlar görülmesini doğal karsılıyor, ama bu aynmların çeşitli Türk kollan arasın- daki anlaşmayı engelleyecek kadar dennleşmediği ka- nısında. Prof. Talat Tekin de "lehçe" ile "cW"i ayıran özelliği "anlaşma "dagörüyor: "DİIbilıme göre birdilın iki 'şıve's/n/ya da 'diyalekt'/n/' konuşanlann birbirierini anlamalan gerekir; eğerbirko- nuşma türü arada tercüman kullanılmaksızın anlaşılmı- yorsa ona 'şive' ya da 'diyalekt' denilemez; akraba da olsa artık ayrı bir 'dil' karşısındayız demektir." (s. 150) Oysa, bilindiği gibi, Azeriler bir yana, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden gelenlerle dilmaçsız anlaşamıyo- ruz. Ayrımlann anlaşmayı engelleyecek kadar derin- leştiği açık. Prof. talat Tekin bir de şunu soruyor "lehçe" görü- şünü savunanlara: "Bunca diyalektlen olan Türk dili hangi Türk dilıdir? Çağatayca mı? Kıpçakça mı? Yoksa Türkçemiz mi?" (s. 146) Bu soruyla, görüyorsunuz, Türkçemizin dil değil de lehçe sayılması olasılığı da beliriyor. Asıl Türk halkı biziz, bütün ötekiler bize bağlı olmaları gereken kpllar; asıl Türk dili bizim dilimiz, ötekiler çeşitli lehçeler diye mi düşünülecek? Prof. Talat Tekin, Türk cumhuriyetlerinın böyle bir yaklaşımı kesınlikle benimsemeyecekleri görüşünde: "SSCB'deki Türk halklan, yetmiş yıllık diktacı rejim süresince benliklerini ve kimliklerini bir bakıma bu anadilleri ile korumuşlardır. Bunlar kendilerını haklı olarak Kazak, Kırgız ve Tatar sayarlar, dillerini de Kaza- kça, Kırgızca ve Tatarca olarak adlandınrlar. Biz şimdi kalkıp 'Hayır, sızın dilinız dil değil, diyalekttir. Türkçenin diyaiektidir' dersek bunlar alınmaz ve bundan kendı- lerinin, dolayısıyla da dillerınin küçümsendıği sonu- cunu çıkarmazlar mı?" T.E.M.A. TÜRKİYE'Yİ ve DOĞAYI SEVENLERE DUYURU! Bilindiği gibi, 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmasının Desteklenmesi Hak- kındakı Kanun"un bazı maddelerinin değiştirilmesi ile ilgili 4127 sayılı kanun önce TBMM'de bütün partilerin tasvibiyle kabul edilmiş daha sonra vakfımız girişimleri- ne rağmen Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanarak 4 Kasım 1995 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Tanm, yerleşme ve benzeri amaçlarla kullanılmak üzere, yakılmak, kesilmek yo- luyla tahrip edilen orman alanlannın, yasadışı yollaria bu tahribatı yapan kişilere satılmasına olanak sağlayan bu düzenleme, Anayasa'nın 169, 163, 56 ve 170. maddelerine aykın olup, 1991 ile 1993 yıllannda iki kez iptal edilmiştir. Günümüze dek tahrip edilmiş orman sahalarının tamamen yitirilmesinin yanı sı- ra, yakın bir gelecekte orman tahribatını hızlandıracak, kaçınılmaz olarak or- man alanlannın daralmasına yol açacak olan ve Devtetin adaletine güvenen va- tandaşlar için adeta bir ceza niteliği taşıyan bu düzenlemenin iptal edilmesi için, T.E.M^V. Vakfı, konuya duyaıiı 90 milletvekilinin Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasını sağlamak üzere kamuoyu oluşturma çalışmalanna 4 aralık pazartesi gününden itibaren başlamıştır. Bu konuya milletvekillerinin dikkatinin çekilmesi ve Anayasa Mahkemesi'ne başvurunun acilen yapılması için, siz değerli vatandaşlanmızın desteğine ihti- yaç duymaktayız. Bunun için, 1- Anılan kanunun iptaline yönelik talebinizi. aşağıda faks numaralan bulu- nan TBMM'ne ve Parti Merkezlerine acilen yollayabilirsiniz. 2- Yasanın. yörenizde başlaması muhtemel uygulamalanndan doğan doöru- dan veya dolavlı olumsuzluklan izleyerek. ısterseniz diğer gonüllü kuruluş ve il- gili kışilerle, orman mudurlukleri. orman ve kadastro komisyonlarının yardımına başvurarak. uvgulamanın iptali için İdare Mahkemesi'ne başvurabilirsiniz. T.E.M.A. Vakfı'na da bildirmenizde fayda olan bu başvurunuzda, uygulamaya da- yanak olan yasanın anayasaya aykın olduğûnu mutlaka belirtinız. Başvurunuzun teknik içeriğini hazırlamada T.E.M.A. Vakfı olarak size yardımcı olrnaya hazırız. Ülkemiz doğasının korunması adına başlattıöımız harekete. somut adım- laria katılmanızı beklivoruz. TURKİYE ÇÖL OLMASIN T.E.M.A. Vakfı Tepkinizi yazılı olarak iletebileceğiniz faks numaralan: TBMM Faksı 0.312 420 69 41 Parti merkez fakslan DYP: 0.312 418 56 57 - ANAP: 0.312 286 50 19 - CHP: 0.312 468 59 59 - MHP: 0.312 231 14 24 - DSP: 0.312 221 34 74 - RP: 0.312 285 03 16 - YENİ PARTİ: 0.312 446 95 79 - DEMOKRAT PARTİ: 0.312 467 99 55 - YENİDEN DOĞUŞ PARTİSİ: 0.312 435 65 64 - BÜYUK BİRLİK PAR1İSİ: 0.312 435 58 18 T.E.M.A Vakfı Tel.: 0.212 281 10 27, 268 09 85 FEYZİYE MEKTEPLERÎ VAKFI IŞIK LtSELERÎNDEN DAVET Işık (Feyziye) Liseleri'nin 110. kuruluş yıldönümünü törenlerle kutluyoruz. Bu törenlerde mezuniyetlerinin 50. yılını kutlayan 1944-1945'li, 40. ydını kutlayan 1954-1955'li ve 25. yılını kutlayan 1970-197l'li Işıklı'lara Gümüş Anı Plaketleri verilecek sonra birlikte "Geleneksel tç Pilav" yenecektir. Bu mutlu günde kurucular ve aileleri, eski yönetici ve öğretmenlerimiz, mezunlarımız ve Işık'tan ışık almış herkesle birlikte olmak istiyor, katılmalarını diliyoruz. 17 Arahk 1995 Pazar Saat 11.00 FMV ÖZEL AYAZAĞA IŞIK LÎSESÎ Büyiikdere Cad. Maslak-tstanbul Not: Ayazaga Kampiisüne, Nişantaşı Karnpüsü önünden saat 10.00 ve 10.30 da servis temin edilmiştir. TEŞEKKÜR 28 Kasım 1995 tarihinde kaybettiğimiz değerli ve sevgili varhğımız Aziz Çalışlar vefatı nedeniyle, maddi ve manevi yardımlanndan dolayı T.C. Kültür Bakanı Fikri SAĞLAR'a, başsağhğı dileyen T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa KUL'a, içten desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Mitos/Boyut Yayınevi sahibi Yılmaz ÖĞÜT'e, Rutkay AZİZ'e; hastalığı sırasında tedavisini sevgi, saygı ve sabırla sürdüren Hacettepe Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nın genç doktorlaraıa ve Prof. Dr. Ergin TURAN'a, Doç. Dr. Enis ÖZYAR ve Radyoterapi Anabilim Dalı öğretim üye ve yardımcılanna, Prof. Dr. Dinçer FIRAT ve Prof. Dr. Miinci ORAN'a, yardımlannı sürekli yanımızda bulduğumuz Prof. Dr. Yavuz RENDA ve Prof. Dr. Kemal ÜSTAY'a; duyarlı yazılanyla onu anan meslektaşlanna ve aydın gazetelerimize, ilan veren. bağışta bulunan, telgraf ve telefonla veya bizzat gelerek acımızı paylaşan akraba ve dostlara, mesleki dernek ve kuruluşlara, her zaman yanında olan arkadaşlanna. İncila-Levent TUNA, Erkal GÜNGÖREN, Turhan AKBAŞ, Alaaddin AKSOY, Ülker-Özdemır İNCE ve Ersin SALMAN'a en içten duygulanmızla teşekkür ederiz. AİLESİ Kaybolan toprak değil, ekmektir. T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı Tel.: (0212) 281 10 27 268 09 85
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle