Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 ARALIK 1995 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Siyasal Iktidann Cinsiyeti Var mı?*/ •/Hem kadınlanmızm hem de erkeklerimizin siyasete ilgilenni
arttırmak üzere önlemler almanın yanı sıra, toplumda egemen
olan yanlı ve yanlış geleneksel kültür kalıplannı değiştirmemiz,
toplumsal cinsiyete ve aile içi işbölümüne ilişkin önyargıları or-
tadan kaldırmamız gerekiyor.
bette simgesel işlevleri de vardı. Amaç.
toplumun belleğindeki geleneksel kadın
imgesini değiştirmek. siyasetin erkekler 5. 6. 4. 12. 6. 8 gibi dengesizliği ve eşit-
kadınmilletvekilisayısı.dahasonrakise- kemli başlangıca karşın. bu seçimlerde
çim dönemlerinde sırasıyla 3. 4. 8, 3. 8. de kadın temsili açısından gerçek de-
f. Dr. NECLA ARAT ttÜ Kudm Sonmları Arajtırma ve Uygıılu-
nıa Merkezi Başkunı)
B
ugün 5 Aralık 1995... Top-
lumumuz kadınlannın
seçme ve seçilme hakları-
nı elde etmelerinin 61. yıl-
dönümünde artık demok-
rasi kültürümüzde kadın-
ların yerini iyice sorgulamamız gereki-
yor.
Bu yazmın başlığı "Siyaset Yalnızca
Erkekİerintşimrdeolabilirdi. Öylesa-
nıyorum ki toplumumuzdaki erkeklerin
büyük çoğunluğu. kadınlann da büyük-
çe birbölümü bu soruya. böyle koşullan-
dınlmış olduklan için "Evet, sivaset er-
keklerin işidir"yanıtını venrlerdi. Bu so-
nuca varmamızda bazı bilimsel araştır-
malann etkisi var. Uluslararası bir siya-
sal tutum araştırması. ülkemizde kadın-
ların yüzde 38'inin siyasete az da olsa il-
gi gösterdiğıni. bu ilgi oranının erkek-
lerde yüzde 57 olduğunu ortaya çıkar-
mış bulunuyor (l). Aynı araştırma. ka-
dınlann birinci görev ve rolünün ev ka-
dınlığı ve annelik olduğunu onaylayan
kadınlanmızm oranının yüzde 81, erkek-
lerimizin oranının ise yüzde 86 olduğu-
nu gösteriyor(2).
Demek ki hem kadınlanmızm hem de
erkeklerimizin siyasete ilgilerıni arttır-
mak üzere önlemler almanın vanı sıra.
toplumda egemen olan yanlı ve yanlış ge-
leneksel kültür kalıplannı değiştirme-
miz. toplumsal cinsiyete ve aile içi işbö-
lümüne ilişkin önyargıları ortadan kaldır-
mamız gerekiyor. Ama biz. siyaseti da-
ha saydam. daha çekici ve gerçekten ilgi
duyulacakerdemlibiruğraşadönüştüre-
cek yerde, gerek partiler arası gerekse
parti içi kısır çekişmelere eklemlenen.
bazı niteliksiz siyasetçileryüzünden iti-
ci ve yanaşılmaması gereken bir alan gi-
bi görmeye başlıvoruz. Toplumsal cinsi-
yete ve aile içi işbölümüne ilişkin önyar-
gılarımız ise eşit temsil ve eşit katılım
önünde bir engel oluşturuyor.
Bütün bunlann üstesinden gelemedi-
ğimiz için son 60 yılda (1935-1995 ara-
sında) toplumumuzdaki milyonlarca ka-
dını temsil etmek üzere. Türkiye Büyük
Millet Meclisi'ne ancak 82 kadın millet-
vekıliniseçimlegönderebildik.(Busayı.
Kurucu Meclis. Danışma Meclisi ve Se-
nato deneyimleri ve dışarıdan yapılan
birkaç atama ile 95'i buluyor.)
Oysa. Mustafa Kemal ve devrimci ar-
kadaşlan. 1935 yılında parlamentomuza
18 kadın milletvekilinin girmesini sağ-
larken kadının siyasal hakları ve gerçek
anlamında vurttaşlığı yönünde bir dev-
rim yapmışİardı. Bu 18 öncü kadının el-
ve kadınlar tarafından birlikteyapılan bir
iş olduğunu göstermekti. Bu kadınlar.
yüzyıllar boyu üstlenmiş olduklan yal-
nızca yönetiîen ve buyurulan kişi rolün-
den artık yöneten ve buyruk veren kişi
rolüne geçişi. vani köktenci bir toplum-
sal değişimi simgeliyorlardı.
Cumhuriyet. bu toplumun kadınlanna
yeni. eşit. özgür ve yaratıcı bir kimlik
öneriyor ve bu önenyi uygulamada so-
mutlaştırmak için kamusal yaşamın ka-
pılannı ardına kadar açıyordu. Demok-
rasi kültürümüz için önemli bir ders ve
adım olarak yorumlanması gereken 1935
deneyimini. dünyanın değişik ülkelenn-
de kadınlar. bizden sonra vaşayabildiler.
Örneğin Belçika. Fransa. fsraif. İtalva ve
Japonya'da kadınlar. siyasal haklarını
1940"l'arda elde ederken Mısır. Yunanis-
tan.Hindistan veTunus"un 1950"leri;Ce-
zavir. Avustralya. Kanada. Kıbrıs ve
Iran"ın 1960'ları: Ürdün. Portekiz\e Is-
viçre'nin ise 1970"leri beklemeleri ge-
rekti.
Ne var ki bu güzel ve onurlu başlangı-
cı. 1935'teki coşku ve kararlılıkla sür-
dürme başansını toplum olarak göstere-
medik. Artan nüfusumuza. çok partili si-
yasal sisteme geçişimize ve yoğun de-
mokratikleşme çabalarına karşın. günü-
müzedeğin 1935'teki 18 kadın milletve-
kili sayısına bir daha ulaşamadık. Bunun
demokrasi kültürümüz açısından, çok
ciddi ve önemli. olumsuz bir gösterge ol-
duğunu düşünüyorum.
1935"ten sonraki 1939 seçimlerinde
16. 1943seçimlennde 16. I946'da9olan
sizliği yansıtan bir temsil eörüntüsü ver-
di.
Kuşkusuz. siyasal temsil ve karar me-
kanizmalanna katılım söz konusu oldu-
ğunda. kadınlar bütün dünyada ortak ve
benzer bir sorunu paylaşıyorlar: Düşük
temsil veyetki. Dünyadaki 178 ulusal par-
lamentonun 40.500 üyesinin yüzde 89"u
erkek iken kadın milİetvekillerinin ora-
nı. yalnızca yüzde 11. Ülkelerın yüzde
34'ünde en yüksek kararorganı olan ba-
kanlar kurulunda hiç kadın bakan yok.
190 bağımsız devlette kadın dev let baş-
kanı ya da başbakan oranı yüzde 1 "in al-
tında (3). Kadın milletvekili oranının
yüksek olduğu ülkeler. Iskandinav ülke-
leri ve de kadınlann siyasal haklarını
199O'lı yıllarda kazandıklan Güney Af-
rika.
Güney Afrika'da kadınlar. parlamento-
da yüzde 25'lik bir temsil oranını elde et-
miş bulunuyorlar. Buoran. Isveç'te yüz-
de 41. Finlandiya'da yüzde 33.5, Danı-
marka'da yüzde 33.
Kuşkusuz eşitliğe doğru yükselen bu
oranın arka planında siyasetin erdemli \e
gereldi bir uğraş olarak algılanması yatı-
yor. Ayrıca toplumun ataerkil ideolojik
kalıplan aşarak toplumsal cinsiyet konu-
sundaeşitlikçi işbölümünü. yani eşit hak.
eşit sorumluluk ve eşit vetki bilıncini
oluştunnuş bulunması da önemli bir et-
ken.
Bize gelince, 24 Aralık 1995 seçimle-
ri için siyasal partilerin oluşturduklan
aday lıstelenne kadın adaylan odak ala-
rak baktıgımızda, geçen 60 yıla ve o gör-
mokrasiye yaraşır bir yol alamayacağı-
mızı kestirebiliyoruz. Doğru Yol Parti-
sı'nin yaklaşık 55. Cumhuriyet Halk Par-
tisi'nin 41. Anavatan Partisinin 28, De-
mokratik Sol Parti'nin 36. Yeni Demok-
rasi Hareketi'nin 21. HADEP'in 54 ka-
dın milletvekili adayının sırasıyla ancak
6"sı. 8"i, 3"ü. 1 'i ve 19'u listelerde seçil-
me olasılığı yüksek yerlerde (1 ve 2. sı-
ralarda)...
Bu da seçim sonucunda, iyimser bir
yorumla 20"nin üzerinde kadının parla-
mentoya girme şansı olabileceğini gös-
teriyor. Bekleyelim v e görelim. Ama geç-
mişe karşı başımızın eğik kalmaması ve
geleceğe olan borcumuzu ödemek için
siyasal partilerin içinde ve dışında çok
ciddi. akılcı ve islevsel kadın örgütlen-
meleri oluşturmamız gerekiyor. Ayrıca
buörgütlenme, siyasal ıktidann cinsiye-
ti olmaması gerektiğini; "erkek millet".
"erkek parti", "erkek parlamento" iste-
mediğimizi savunmalı. Bizler çağdaş ve
demokrat bir ulus, çağdaş ve demokrat
partiler. çağdaş ve demokrat bir parla-
mento oluşturmak konusundaki kararlı-
lığımızı "erkek" partilerin "erkek" ve de
"erkek gibi"liderlerine her fırsatta yan-
sıtmalı ve bu durumu düzeltmek için ge-
rekli strateji. program ve projelerle bir an
önce harekete geçmeliviz.
(I) A \Vorld Vievv of VVomen, A Spe-
cial Report Issued by the OfFice Rese-
arch, L'SIA s. 4
(2)Agk. s. 10
(3) Women a World Survey, 1995,
s. 48
ARADABIR
AHMET ARPAD
Yozlaşan Toplum Yapısı
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) içinde yer alan
Atatürk Barajı'na ülkemizde büyük ümitler bağlan-
makta. Dev ölçülerdeki bu yapı için Ankara milyar-
larca doları kesesinden çıkardı. Erzurum'un 3100
metredeki Dumlu Dağlan'ndan uzun yolculuğunaçı-
kan Fırat sularından ülke çok şey bekliyor. Bolluk,
yüksek gelir ve huzur. Diyarbakır ile Şanlıurfa, Dicle
ve Fırat arasındaki çorak alanlara bereket gelecek.
GAP 'taki 21 baraj gerçekleştiğinde toplam 1.6 mil-
yon hektar alan sulanacak. Ankara, gelişmiş Batı ül-
kelerinden büyük yatırımlar ümitleniyor. Zenginin
zengini işadamlarımız da kaz gelecek yerden tavuk
esirgenmeyeceğini anlamışa benziyor. Birinci Ş. Ur-
fa kanalından Harran Ovası'na fışkıran Fırat suları ile
bu çorak topraklar birkaç ay içinde yemyeşil oldu.
40 bin hektar alandan 1995'te elde edilen pamuk re-
koltesi 350 bin ton. Her yıl 300 bin insan Çukuro-
va'nın pamuk tarlalarına ırgatlığa giderken, bu kez
200 bini Ş. Urfa yöresindeki tarlalarda iş buldu. Ya-
kın gelecekte onlar doğduklan topraklarda kalacak,
ekmek parası uğruna uzak diyarlara gitmeyecek, ta-
şı toprağı altın kentleri doldurmayacak. Yaşadıkları
yörelerde "cennet bahçeleri" oluşacak, binlerce yıl
önceki gibi... Tüm bunlar güzel bir düş mü?
•
istanbul son 40 yılda başdöndürücü bir hızla bü-
yüdü. 1950'li yıllarda nüfusu bir milyon olan bu kent-
te günümüzde 13-15 milyon insanın yaşadığı tah-
min ediliyor. Özellikle Demokrat Parti döneminde
başlayan "Altına Hücum" niteliğindeki iç göç, tüm
Türkiye'nin toplum yapısını olumsuz etkiledi. Yaşa-
dıkları yörelerde ezilen insanlar, büyük kentlere akın
etti. Önce bir toprak parçası ele geçirdiler, sonra iş
peşinde koştular. ilk gecekondulann temelleri Zey-
tinburnu ve Taşlıtarla'da atıldı. istanbul'un büyük
vurgunlar, kaçakçılar, kara para babaları düzenine
ayakuydurmayıbecerenlerçabuktırmandı.Önceel
arabalı işportacı, sonra dükkân sahibi oldu. Topra-
kaltı mağaradan gecekonduya gelen, kısa sürede
parke döşeli apartman katlarına taşındı. Mende-
res'le başlayan gecekonducularatapu dağıtmadü-
zeni hep devam etti. Istanbul'da "nasyonal sosya-
list" önderlerden demokratik sol belediye başkan-
larına kadar önüne gelen politikacı gecekonducula-
n kolladı.
Anadolu'nun çorak yörelerinden büyük kentlere,
vurgun ve kazanç karmaşasından nasibini almak
için koşup gelen üretici ırgat, tüketici oldu. Önüne
ne iş çıktıysayaptı. Amelelikten karaborsacılığa... Bu
"tırmanmış insanlar" ve trilyonlarla oynayan baba-
lar arasına sıkışmış "gerçek" Istanbullu küçük bur-
juva ise günümüz toplum yapısında önemini yitirdi.
•
Tevrat'ta sözü edilen cennetin bahçelerine kavuş-
maz belki Fırat ile Dicle arası çorak topraklar, ancak
GAP'ın yörede çok yönlü değişiklikler getireceği ke-
sin. Sadece Güneydoğu değil. doğusu da ilgi ve ya-
tınm bekliyor ülkemizin. Son yıllarda hayvancılığın
çeşitli nedenlerte gerilemesi, artan erozyon sonucu
ekilen toprakların azalması Van, Kars, Erzurum. Er-
zincan ve Elazığ'dan batı kentlerine insan gücü akı-
mını daha da hızlandırdı.
Ekmeğimizin buğdayı artık yabanellerinden geli-
yor. Neydiği belirsiz ithal etleri, balıkları, muzları da
yemeye alıştırıldık. Bir yandan televizyon reklamları
tüketicinin aklını çelerken, öte yandan Ikitelli'nin "bo-
yalı basın"\ da başını döndürüyor. Ülkede üretim hız-
la düşerken, tüketim aynı hızla doruğa tırmandınlı-
yor.
Toplum yaşamımız dengesizliklerle dolu. Toplum
yapımız da gittikçe yozlaşıyor. Nedenlerinden en
tehlikelisi iç göç. Bu göç bir de ters yönde olabilse:
"Batıdan doğuya..."
İLAN
TC
ALAŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK
IVIAHKEMESİ
1994 354E.
Davacı Rahime Ekici tarafından davalı Mesut Ekici
aleyhine açılmış bulunan boşanma davasının yapılan
açık yargılaması sonunda: Davanın kabulü ile lzmır ili
Bornova ilçesi Fe\'zi Çakmak Mahallesi. 014 7. cılt: 73.
Sahıfe 751 hanede nüfusa kayıtlı Kurban ile Hüsnüha-
tıme'den olrna 5.9.1963 doğumlu Rahime Ekici ile Hüs-
nü ve Nazıme'den olma 14 6.1946 doğumlu Mesut Ekı-
ci"nn M.K'nin 134 l'inci maddesi gereğince şiddetlı
geçimsizliknedenıyleboşanmalannadairvenlenkararın
ilan tarihinden itibaren yasal süresı ıçerisinde temyiz
edilmedigi takdirde hükmün kesinleşeceği \e karann
infazan Alaşehır Nüfus Müdürlüğü'ne gönderileceğı
hususu karar tebliği yerine geçerlı olmak üzere davalı
Mesut Ekicıye tebliâ olunur.
Basın: 60033
Bir Yara: Öğrenci Yurtlan
Öerenciler zamanlannın büyük bir bölümünü yurtlarda geçiriyor.
arkadaşlarını, kahcı alışkanlıklarını daha çok yurtlarda ediniyorlar.
Tarikatlar bunu bildiği için yurtlan ikinci bir eğitim yeri gibi kullanıyor.
MUSTAFA GAZALCI EĞİT-DER Genel B^kum
• • lkemizde hemen her öğretim yılı
U
başında eğitımin. öğretmenin. öğ-
rencinin sorunları üzerinde çok ko-
nuşulur. vazılır ama bir süre sonra
bu konuşulanlar. yazılanlar bütü-
nüyle unutulur.
27.8.1995 tarihınde bu sütunlarda çıkan. ''Öğ-
renci Vurtlan" adlı yazım olumlu tepkiler aldı.
O yazıda özetle, birçok öğrenci yurdunun. din-
sel vakıf ve derneklerin eline düştügünü. devie-
tin ivedilikle önlem alıp öğrencinin ekonomik
durumuna bakılmaksızın bu sorunu cözmesi ge-
rektiğini anlatmıştık.
Bütün uyanlara karşın sorumlular köklü çö-
zümlere gidecekleri yerde hayırsever yurttaşlara
çağnçıkarmaklayetindiler. Ozamanki Milli Eği-
tim bakanı Sayın NeA-zat Ayaz. illere bir genelge
göndererek "Yurt olma özelliğini haiz binaiarın
öncelikle hibe yoluyla temin edilmesini veya kira-
lamak suretivle V'urtkur'a kazandınlmasım" is-
tedi. YurtkurGenel Müdürü Sayın Halim Küçük
de "Hayırsever vatandaşlanmızın yardımını isri-
yoruz. Her yıl yeni üni\ersite açılıvor. Veni fakül-
te ve yüksek okulun yanında da bir yurt yapılma-
sı gereki>or. Ancak ödeneklerimiz bunun için >e-
terli değii. Eğer, \atandaştarımız yeni yurt bina-
ları yapariarsa ya da mevcut binalarını bize kira-
ya \erirlerse kapasite sıkıntısını aşabiliriz" dedi.
Aynca banka hesap numarası verilerek yurttaş-
lar yardıma çağnldı.
Oy sa konu "Ne >apalım ödeneğim yetersiz, yar-
dım da yapılmıyor" denilerek geçiştinlecek bir
konu değil. Yurt sorununun çözümü ileri sürül-
düğü gibi devlete büyük bir ekonomik yük de ge-
tirmeyecek. İnsanlar. sağlıklı ve güvenli bir or-
tamdaçocuklannın kalması için para ödemeye de
hazırlar. Devletin yapacağı, sadece eşgüdüm.
Devlet yurt için salt daha çok bina yapacak ya da
kiralayacak.
Öğreneilerzamanlarının büyük bir bölümünü
yurtlarda geçiriyor, arkadaşlannı. kalıcı alışkan-
lıklarını daha çok yurtlarda ediniyorlar. Tarikat-
lar bunu bildiği için yurtlan ikinci bir eğitim ye-
ri gibi kullanıyor. oralan kendilerine göre disip-
line ediyorlar. Yurtlarda salt dinsel kitaplan. bant-
lan bulunduruyorlar.
Ülkemizde 139 devlet yurduna karşılık 1761
özel vurt var. Bunlann 385'i vakıf vurdu: 58'i
Akyazılı Vakfi. 44"ü Akkaya Vakfı. 16"sı Büyük
Koyuncu Vakfı gibi vakıflar. Çok sayıda benzeri
kuruluşlar da ev tutarak öğrenci barındınyorlar.
Bunlann sayılannı bilmek olanaksız.
Eğıt-Der olarak bu konuda kamuoyu oluştur-
mak için 21-30 Eylül 1995 tarihleri arasında bir
imza kampanvası açtık. Ankara V'aliliği. Emni-
yet Müdürlüğü'nün kampanyayı salt bir noktada
yürütmemize izin \ermesine karşın. kısa sürede
32 bin imza topladık.
7 Ekim 1995 tarihindeÖğretmen Dünyası Der-
gisi "Tarikat Yurdan" adlı bir söyleşi düzenle-
di. O söyleşide bu konuda neler yapılabilir diye
tartışıldı. 14 Ekim 1995 tarihinde Eğit-Der Ge-
nel Merkezi'nde demokratik kitle örgütleriyle
toplanarak konujoı daha yakından izlemeye ka-
rar \erdik.Aslında devletin öğrenci yurtlan ile il-
gili köklü hazırlıklan olmalı. Devletindermeçat-
ma binalardan oluşan yurtlan yerine. spor alan-
lan. kütüphanesi, etkinlik salonu. doktoru. psi-
koloğu olan ve kendi içinde bir bütünlük göste-
ren yurtları bulunmalı. Yalnız yüksek öğretim
gençleri için değil. ortaöğretim öğrencileri için
de ilçelere vanncaya değin yurtlar yapılmalı.
Ailesinden ayn yerlerde okuyan yoksul, köy
çocuklan. başka birolanağı olmadığı için ya pan-
siyonu olan imam-hatip lisesine ya da tarikat
yurtlanna gitmek zorunda kalmaktadır. Bu yurt-
lara genellikle başka illerden çocuklar getirilip
yerleştirilmektedir.
Tarikat yurtlarında öğrencilere hiç de iyi dav-
ranılmamaktadır.Örnegin 12 Eylül 1980'den son-
ra Denizli Kızılcabölük öğrenci >urdunda birço-
cukintiharetmiştir. İlgililerceola>ın nedeni.araş-
tınlacağına hemen örtbas edildi. Mne geçen yıl
Güney ilçesi imam-hatip lisesinde 3 öğrenci oruç
tutmadı diye bir öğretmen tarafından hastanelik
edilinceye kadar dövülrdü.
Bu. salt Denizli'de görülen iki bilinen örnek-
tir. Bilinmeyen kimbilir neler neler vardır. Kör-
pecik çocuklar, gençlerbu yurtlarda isteklerinin
dışında bir yaşam biçimine zorlanmaktadırlar.
Örneğin. kızlann başları örttürülmektedir.
Sorun. ülkemiz ve halkımız açısından çok
önemlidir. Ülkemizde adı konmasa da genel bir
paralı eğitim uygulanmaktadır. Zamlı harçlar.
katkı payları. kitap ve kırtasiye harcamalan. ser-
vis ücretleri. giyim kuşam. yoksul \e orta gelir-
li ailelerin belini bükmektedir. Aileler için bun-
lara ek olarak bir de çocuklannı güvenli. sağlık-
lı bir ortamda barındırma derdi. yurt derdi var.
Birçok gereksiz harcamalara kaynak ayıran.
batık şirketleri ve bankaları kurtaran sorumlu yet-
kililer. iş yurtlara gelince. yardımseverleri göre-
ve çağınyorlar...
Devletin bıraktığı bu boşluk. tarikatların işine
yarıyor. Ülkemizde bugün birçok tarikat. genç-
leri. dediklerini yerine getirmek. empoze ettikle-
ri yaşam biçimini kabullennıek koşuluyla. az bir
parayla ya da parasız olarak banndırmaktadır.
Oralarda barınan gençler. ister istemez aklın ve
bilimin ışıöındadegil. barındıgı yurdun inandığı
tarikatın yönlendirmesiyle vetışmektedir.
Söylendiği gibi konu ekonomik değil. ideolo-
jiktir. Sorumlular. vurt için yapılan harcamalann
karşılığının öğrencilerden kısa sürede alınacağı-
nı bile bile, yeterli yurt binalan kiralamamakta.
yapmarnaktadır.
Neler yapılabilir?
1 - Sorunun ivedilikle çözümü için Yurtkur'un
ve üniversitelerin ödenekleri arttınlarak yeni bi-
nalar kiralanabilir ya da yaptınlabilir.
2- Yerel ve genel yönetimlerin elinde bulunan
misafirhaneler ve öteki uygun binalar geçici bir
süre için yurt olarak kullanılabilir.
3- Özel kesimin elindeki yurtlar sıkı denetim-
den geçirilerek koşulları uygun olmayanlar ka-
patılır ya da bakanlığa devredilebilir.
4- Sorunu kökten ve uzun süreli çözmek için
devlet tarafından bir plandahilinde türlüdonanı-
ma sahip yurtlar yapılmalıdır.
Ötıeminden dolayı aynı konuyu ikinci kezyaz-
mak zorunda kaldık. Eğer hükümet konuya ge-
reken ilgiyi göstermezse. belediye ya da demok-
ratik kitle örgütlen bu iş için kollan snamalıdır-
lar. Yoksa iş işten geçmiş olacaktır. Sevinilecek
bir gelişme midir bilemiyoruz ama kimi kuruluş-
lar dev letten umudu keserek bu işe başlamışlar.
Örneğin. Atatürkçü Düşünce Dernegi'nin Sam-
sun'da. Antalya'da. Ankara"da yurt açmak için
kimi görüşmeleri başlattığını gözlüyoruz. Bir
başka örnegi de eski CHP parti meclisi üyesi Sa-
yın KeramettinGençtürkanlattı: öğrenci yurtla-
n konusundaki geçenlerde Cumhuriyet'teki ya-
zı çıktığında çok etkilenmişler, belediye ile işbir-
liği yaparak 140 kişilik bir yurt açmışlar. Belki
buna yenilere eklenir. Böylece öğrencilerin hiç
değilse bir bölümü demokratik bir ortamda ba-
nnma olanağı bulur.Ancak gerçek çözüm devle-
tin bu konuya eğilmesiyle bulunacaktır.
TARTIŞMA
Bu Günlere mi Gelinecekti!..
• ^ ^ • e diyordu
^ L I Atatürk:
I ^ ^ I *De\ letimizi,
I ^ ^ ^ 1 dünyanın en
I ^ M medeni
-JL- ^ devletlerinin
v^sıta ve kaynaklanna
sahip kılacağız ve
millrtimizi. muasır
medeniyet seviyesinin
(çağdaş uygarlık düzeyinin)
üstüne çıkaracağız."
Atatürk için söylemek
demek. yapmak ve
başarmak demektir. Bu
nedenle sıra. cumhuriyetin
ilanına ve denıokrasirnizin
kurulmasına gelmiş
bulunuvordu...
Atatürk'ün. Kurtuluş
Savaşı'na başlarken
egemenliğin kayıtsız şartsız
millete ait olduğunu
açıklaması, 23 Nisan
1920"de Millet Meclisi'ni
açarak kendi iradesini.
Meclis'in ve milletin
iradesine bağlaması, 29
Ekim 1923 'te cumhuriyeti
ilan etmek suretivle.
demokrasiye giden yolda
en büyük adımı atmış
olması, kadınlara seçme ve
seçilme hakkının verilmesi,
laiklik ilkesinin kabulü.
ülkemizde hukuk
devriminin
gerçekleştirilmesi. yeni
Türk lıarflerinin kabulü ve
yapılan bütün devrimler
dikkatlice değerlendirilirse.
ulaşmak istediği hedefin.
demokrasi ortamını
hazırlayabilmek olduğu
kolayca anlaşılacaktır.
Atatürk. sandık ve parmak
oyunlanna dayanan sahte.
şekilci, içerikten yoksun ve
sadece göstermeiik bir
demokrasi anlayışına her
zaman karşı çıkmıştır. O.
her zaman. çok partili
parlamenter sistemin, Batılı
anlamda ve bütün koşulları
ile ülkemizde
uygulanmasının,
milletimize refah ve
mutluluk getireceğine
yürekten inanıyordu. Bir
erdem rejimi olan
demokrasi. aynı zamanda
haklar ve sorumluluklar
rejimidir. Demokratik
sistemin iyi işlemesinde.
politikacıların sorumluluk
duygusu ile hareket
etmeleri son derece
önemlidir. Milletçe bugün
çektiğimiz sıkıntılann
temelinde. doğru ve dürüst
insanları koruyan ve her
verde baştacı eden.
hırsızlan ve soyguncuları
ise kısa sürede yüce
divanın karşısına çıkaracak
siyasal anlayışı. o hukuk
sistemine saygılı iktidarlan
henüz yaratamadık. Bu
başıboşluk ve bu
denetimsizlik. ülkemizde
siyasal yozlaşmayı her gün
biraz daha
hızlandırmaktadır.
Hayali ihracatçılara devlet
kasasından. kanunsuz
olarak ödenen trilyonlann
devlet kasasına dönmesi
sağlanamamıştır. Banka
batırarak vurgun yapmak.
ülkemizde gelenek haline
gelmiştir. V'ergi borcunu
ödemevenler, SSK
pnmlenni yatırmayanlar
takip edilmiyor. Devlet
bankalanndan verilen
trilyonluk kredilergeri
dönmüyor. KlT'ler
politikacılann arpalığı
olmuş. ihale vurgunlarını
önleyecek önlemler
alınmıyor. Din siyasete alet
ediliyor, seçimlerde oy
uğruna gecekondu
yağmasına göz yumularak
vatandaşın sel suyunda ve
deprem enkazı altında
ölmesine. bütün sorumlular
seyirci kalıyorlar. İLKSAN
yolsuzluguymuş. İSKt
yolsuzluğuymuş... Canım
bütün bunlardan kime ne?..
Milletvekillerimizin kıyak
emekliliği devam ediyor
ya. sizona bakın!..
Ülkemizde. bütün bu olup
bitenlerden. sadece
politikacılanmızı sorumlu
tutmak haksızlık olur. Bu
yozlaşmada elbet başka
gruplann da sorumluluk
NİKSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1994:86 Esas
Davacı Mehmet Palalı tarafından davalı Mustafa Çıtır aleyhine mahkememize açılan tescil davası nedeniyle:
Niksar ilçesi ismetpaşa Mahallesi llıeakder mevkıindeki 351 metrekare miktarındaki tapunun 76 ada 3 parselindeki dava konusu yerin davacı tarafından
kendi adına tapuya kayıt ve tescili istenmektedir.
Tüm aranıalara rağmen davacının adresı bulunamadığından dava dilekçesinin ve duruşma günü yerine kaim olmak üzere duruşmanın bırakıldıgı 18.1.1996
günü Niksar Asliye Hukuk Mahkemesi"nde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde yokluŞunda yargılamanın yapılacağı
ve hüküm venleceği hususu HUMK'nın 213 ve 377 sayılı maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 44587
PENCERE
paylan vardır. Örneğin. iş
âleminde dönen
dolaplardan. işadamlarımız
sorumludur.
Üniversitelerimizde dönen
dolaplardan bilim
adamlarımız sorumludur.
Basında dönen dolaplardan
hükümetler. patronlar ve
basın kuruluşlanmız
sorumludurlar. Fakat
politikacının sorumluluğu.
bunların hepsinin
toplamından daha fazladır.
Yayılmış bu yozlaşmalan
önİeyecek. yasal
düzenlemeleri süratle
yapmak ve bunlann
olaylara hızla
uygulanmasını sağlamaktır.
Politikacılar. bu asli
görevlerini yapmadıkları
zaman. toplumun normal
düzeni bozulur ve
hükümetler her sefennde
yeni ek paketler hazırlamak
zorunda kalırlar...
MÜSLtM ER Eğitim ve
Hukuk Danışmanı
Alınteri Erlerinden:
Kemal Sülker...
Her ölüm düşündürür, kimi ölüm acındırır, kimi
yüreğe bıçak gibi saplanır, kiminin acısı sonradan
koyar, kimi bir iç hesaplaşmaya yol açar, kimi kar-
maşık duyguların kuyusuna çeker, kimi ölümün ar-
dından hayıflanırsın...
Yaşamın en büyük gerçeği değil mi ölüm?..
Birkaç gün önce gazeteye geldiğimde, masamın
üstünde bir not buldum; Kemal Sülker'in eşi Pe-
rihan Hanım aramış. "Eyvah" dedim kendi kendi-
me, aklımın bir yanına takılıydı Sülker!.. Sontelefon
konuşmamızın üstünden ne kadar zaman geçmiş-
ti?.. Hasta olduğunu biliyordum, ama, nasıldı?..
Kötü bir haber mi alacaktım?..
Evet!..
Sülker'in evini aradım, telefona kızı çıktı, acılı ve
tepkiliydi; son yıllarında Kemal Sülker yalnız bırakıl-
mıştı; hem de yapayalnız...
•
Kemal Sülker, DİSK kurucularından ve genel sek-
reterlerindendi. Nasıl gelmişti bu noktaya?..
ilk yazılannı Antakya ve Beyrut gazetelerinde ya-
yımlayan Sülker, yükseköğrenim için 1938'de is-
tanbul'a geldiğinde, Hatay muhabiriiğini yaptığı Tan
gazetesine girdi.
Alınteri felsefesinin dünya görüşüne tutkunluğu,
o yıllarda başladı. •;
27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası'yla sola açir
lan Türkiye'de, Kemal Sülker Işçi Partisi'ne girdi;
1967'de DİSK'in kurucuları arasına katıldı. O za-
man 'Devrimci Işçi Sendikalan Konfederasyo-
nu'nun iki Kemal'i vardı:
Biri Kemal Türkler.
Ve Kemal Sülker..
Türkler, DİSK Genel Başkanı'ydı, ileride biralçak-
ça cinayete kurban gideceğini kim bilebilirdi?..
Kemal Sülker gülümseyen bir insandı, her zaman
efendi veçelebi...
•
Yirmiye yakın kitap yazdı Kemal Sülker, çoğu Nâ-
zım Hikmet e ilişkindir.
Üreten, düşünen, yaşayan bir kişiliği vardı; işçi sı-
nıfına adamıştı benliğini...
Sendikacı..
Gazeteci..
Yazar..
Ve eylemciydi...
"15-16 Haziran Işçi Eylemlen'"nden sonra tutuk-
landı, aylarca içerde yattı...
"Işçi sınıfı" bir kavram...
Bir soyut düşünce; ama, sendikalaşma ve parti-
leşme yaşama geçirildiğinde, işçi sınıfı bir gerçek!..
Kurumlarıyla bir gerçek!.. Örgütleriyle bir gerçek!..
Grevleriyle, toplusözleşmeleriyle, eylemleriyle bir
gerçek!.. Yapılan, malları, tatil yerleri, kitaplıkları,
konferanssalonları, eğitim seminerleri, başkanları,
yönetim kurulları, üyeleri, paraları, hesapları, politi-
kalarıyla bir gerçek!..
Bu gerçeği Türkiye'de yaratanlardan biriydi Ke-
mal Sülker; gönül isterdi ki, yaşamının sonuna dek
bu gerçeğin sıcaklığı soğumasın...
•
Ömer Faruk Toprak'ın üç dizesiyle bu yazıyı bi-
tirmek istiyorum, Kemal Sülker yaşama gözlerini
kaparken ne söyleyebilirdi:
"inadına çokyaşasın isterim insanlar
Se vsinler birbirlerini yürekten
Kutsal bilsinler çalışmayı ve hürriyeti." ,
Onur üyemiz,
yazarlık uğraşını düşüncesine adamış
KEMAL SÜLKER'İ
yitirmenin acısını dostlanyla paylaşıyoruz
Onurla yaşayacak!
EDEBİYATÇILAR DERNEĞ1
İLAIS
TC
SAMSUN ASLİ\T 1. HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sayı: 1995.720
Davacı Arman Ay vek. Av. Selçuk Aksoy tarafın-
dan davalı İbrahim Semiz aleyhine boşanma davası
açılmış olup. davalıya tebligat yapılamadığından da-
valının duruşma günü olan 22.12.1995 saat 09.40'ta
bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir
vekille temsil ettirmesi meşruatlı duruşma gününü
bildirirdavetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
(Gelmediği takdirde duruşmalara yokluğunda devam
edilip hatta karar dahi verilecektir.l
Basın: 58132
İLAN
TC
AJSTALYA KALE İCRA
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
DoşyaNo: 1995214
Alacaklı: Durali Önal. Kale
Vekili: Av. Bayram Erkol. Kofalak Işhanı. kat: 1, Ka-
le Antalya
Borçlu: Mehmet Ali Yücel. Kâmil oğlu (Su Ürün-
leri Beymelek Kale-Ant.)
Borç* mıktarı: 915.720.000.-TL. Alacağın takip ta-
rihinden ödeme tarihine kadar % 72 faiz. vekâlet üc-
reti ve icra masrafları ile tahsili.
Takip yolu: llamsız takip.
Takibin dayanağı: 25.5.1994 tanzim ve 30.4.! 995 va-
deli 30.000 DM içenr bono.
Borçlu adına çıkanlan örnek 49 sayılı ödeme emri
borçlunun adresinde bulunamadığından ve zabıta ma-
rifetiyle yapılan adres tetkikatında da tespit edileme-
miş olması ile Tebligat Kanunu'nun 29. tüzüğün 47.
maddesi gereğince ilanen tebliğine talep veçhile karar
verilmiştir.
Işbu ödeme emrinin ilan tarihinden itibaren 14 gün
içinde senedi imzaya borçlu bulunmadığınıza, ödendi-
ğine dair itirazlarınızı İcra Tetkik Mercii Hâkimliği'ne
yaparak iptaline dair karar getirmeniz. getirmediğiniz
takdirde alacağın kesinleşerek cebri icraya devam ol-
unacağı ilanen bildirılir. 4.10.1995
Basın: 49655