28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ARALIK 1995 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Siyasal Iktidann Cinsiyeti Var mı?*/ •/Hem kadınlanmızm hem de erkeklerimizin siyasete ilgilenni arttırmak üzere önlemler almanın yanı sıra, toplumda egemen olan yanlı ve yanlış geleneksel kültür kalıplannı değiştirmemiz, toplumsal cinsiyete ve aile içi işbölümüne ilişkin önyargıları or- tadan kaldırmamız gerekiyor. bette simgesel işlevleri de vardı. Amaç. toplumun belleğindeki geleneksel kadın imgesini değiştirmek. siyasetin erkekler 5. 6. 4. 12. 6. 8 gibi dengesizliği ve eşit- kadınmilletvekilisayısı.dahasonrakise- kemli başlangıca karşın. bu seçimlerde çim dönemlerinde sırasıyla 3. 4. 8, 3. 8. de kadın temsili açısından gerçek de- f. Dr. NECLA ARAT ttÜ Kudm Sonmları Arajtırma ve Uygıılu- nıa Merkezi Başkunı) B ugün 5 Aralık 1995... Top- lumumuz kadınlannın seçme ve seçilme hakları- nı elde etmelerinin 61. yıl- dönümünde artık demok- rasi kültürümüzde kadın- ların yerini iyice sorgulamamız gereki- yor. Bu yazmın başlığı "Siyaset Yalnızca Erkekİerintşimrdeolabilirdi. Öylesa- nıyorum ki toplumumuzdaki erkeklerin büyük çoğunluğu. kadınlann da büyük- çe birbölümü bu soruya. böyle koşullan- dınlmış olduklan için "Evet, sivaset er- keklerin işidir"yanıtını venrlerdi. Bu so- nuca varmamızda bazı bilimsel araştır- malann etkisi var. Uluslararası bir siya- sal tutum araştırması. ülkemizde kadın- ların yüzde 38'inin siyasete az da olsa il- gi gösterdiğıni. bu ilgi oranının erkek- lerde yüzde 57 olduğunu ortaya çıkar- mış bulunuyor (l). Aynı araştırma. ka- dınlann birinci görev ve rolünün ev ka- dınlığı ve annelik olduğunu onaylayan kadınlanmızm oranının yüzde 81, erkek- lerimizin oranının ise yüzde 86 olduğu- nu gösteriyor(2). Demek ki hem kadınlanmızm hem de erkeklerimizin siyasete ilgilerıni arttır- mak üzere önlemler almanın vanı sıra. toplumda egemen olan yanlı ve yanlış ge- leneksel kültür kalıplannı değiştirme- miz. toplumsal cinsiyete ve aile içi işbö- lümüne ilişkin önyargıları ortadan kaldır- mamız gerekiyor. Ama biz. siyaseti da- ha saydam. daha çekici ve gerçekten ilgi duyulacakerdemlibiruğraşadönüştüre- cek yerde, gerek partiler arası gerekse parti içi kısır çekişmelere eklemlenen. bazı niteliksiz siyasetçileryüzünden iti- ci ve yanaşılmaması gereken bir alan gi- bi görmeye başlıvoruz. Toplumsal cinsi- yete ve aile içi işbölümüne ilişkin önyar- gılarımız ise eşit temsil ve eşit katılım önünde bir engel oluşturuyor. Bütün bunlann üstesinden gelemedi- ğimiz için son 60 yılda (1935-1995 ara- sında) toplumumuzdaki milyonlarca ka- dını temsil etmek üzere. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ancak 82 kadın millet- vekıliniseçimlegönderebildik.(Busayı. Kurucu Meclis. Danışma Meclisi ve Se- nato deneyimleri ve dışarıdan yapılan birkaç atama ile 95'i buluyor.) Oysa. Mustafa Kemal ve devrimci ar- kadaşlan. 1935 yılında parlamentomuza 18 kadın milletvekilinin girmesini sağ- larken kadının siyasal hakları ve gerçek anlamında vurttaşlığı yönünde bir dev- rim yapmışİardı. Bu 18 öncü kadının el- ve kadınlar tarafından birlikteyapılan bir iş olduğunu göstermekti. Bu kadınlar. yüzyıllar boyu üstlenmiş olduklan yal- nızca yönetiîen ve buyurulan kişi rolün- den artık yöneten ve buyruk veren kişi rolüne geçişi. vani köktenci bir toplum- sal değişimi simgeliyorlardı. Cumhuriyet. bu toplumun kadınlanna yeni. eşit. özgür ve yaratıcı bir kimlik öneriyor ve bu önenyi uygulamada so- mutlaştırmak için kamusal yaşamın ka- pılannı ardına kadar açıyordu. Demok- rasi kültürümüz için önemli bir ders ve adım olarak yorumlanması gereken 1935 deneyimini. dünyanın değişik ülkelenn- de kadınlar. bizden sonra vaşayabildiler. Örneğin Belçika. Fransa. fsraif. İtalva ve Japonya'da kadınlar. siyasal haklarını 1940"l'arda elde ederken Mısır. Yunanis- tan.Hindistan veTunus"un 1950"leri;Ce- zavir. Avustralya. Kanada. Kıbrıs ve Iran"ın 1960'ları: Ürdün. Portekiz\e Is- viçre'nin ise 1970"leri beklemeleri ge- rekti. Ne var ki bu güzel ve onurlu başlangı- cı. 1935'teki coşku ve kararlılıkla sür- dürme başansını toplum olarak göstere- medik. Artan nüfusumuza. çok partili si- yasal sisteme geçişimize ve yoğun de- mokratikleşme çabalarına karşın. günü- müzedeğin 1935'teki 18 kadın milletve- kili sayısına bir daha ulaşamadık. Bunun demokrasi kültürümüz açısından, çok ciddi ve önemli. olumsuz bir gösterge ol- duğunu düşünüyorum. 1935"ten sonraki 1939 seçimlerinde 16. 1943seçimlennde 16. I946'da9olan sizliği yansıtan bir temsil eörüntüsü ver- di. Kuşkusuz. siyasal temsil ve karar me- kanizmalanna katılım söz konusu oldu- ğunda. kadınlar bütün dünyada ortak ve benzer bir sorunu paylaşıyorlar: Düşük temsil veyetki. Dünyadaki 178 ulusal par- lamentonun 40.500 üyesinin yüzde 89"u erkek iken kadın milİetvekillerinin ora- nı. yalnızca yüzde 11. Ülkelerın yüzde 34'ünde en yüksek kararorganı olan ba- kanlar kurulunda hiç kadın bakan yok. 190 bağımsız devlette kadın dev let baş- kanı ya da başbakan oranı yüzde 1 "in al- tında (3). Kadın milletvekili oranının yüksek olduğu ülkeler. Iskandinav ülke- leri ve de kadınlann siyasal haklarını 199O'lı yıllarda kazandıklan Güney Af- rika. Güney Afrika'da kadınlar. parlamento- da yüzde 25'lik bir temsil oranını elde et- miş bulunuyorlar. Buoran. Isveç'te yüz- de 41. Finlandiya'da yüzde 33.5, Danı- marka'da yüzde 33. Kuşkusuz eşitliğe doğru yükselen bu oranın arka planında siyasetin erdemli \e gereldi bir uğraş olarak algılanması yatı- yor. Ayrıca toplumun ataerkil ideolojik kalıplan aşarak toplumsal cinsiyet konu- sundaeşitlikçi işbölümünü. yani eşit hak. eşit sorumluluk ve eşit vetki bilıncini oluştunnuş bulunması da önemli bir et- ken. Bize gelince, 24 Aralık 1995 seçimle- ri için siyasal partilerin oluşturduklan aday lıstelenne kadın adaylan odak ala- rak baktıgımızda, geçen 60 yıla ve o gör- mokrasiye yaraşır bir yol alamayacağı- mızı kestirebiliyoruz. Doğru Yol Parti- sı'nin yaklaşık 55. Cumhuriyet Halk Par- tisi'nin 41. Anavatan Partisinin 28, De- mokratik Sol Parti'nin 36. Yeni Demok- rasi Hareketi'nin 21. HADEP'in 54 ka- dın milletvekili adayının sırasıyla ancak 6"sı. 8"i, 3"ü. 1 'i ve 19'u listelerde seçil- me olasılığı yüksek yerlerde (1 ve 2. sı- ralarda)... Bu da seçim sonucunda, iyimser bir yorumla 20"nin üzerinde kadının parla- mentoya girme şansı olabileceğini gös- teriyor. Bekleyelim v e görelim. Ama geç- mişe karşı başımızın eğik kalmaması ve geleceğe olan borcumuzu ödemek için siyasal partilerin içinde ve dışında çok ciddi. akılcı ve islevsel kadın örgütlen- meleri oluşturmamız gerekiyor. Ayrıca buörgütlenme, siyasal ıktidann cinsiye- ti olmaması gerektiğini; "erkek millet". "erkek parti", "erkek parlamento" iste- mediğimizi savunmalı. Bizler çağdaş ve demokrat bir ulus, çağdaş ve demokrat partiler. çağdaş ve demokrat bir parla- mento oluşturmak konusundaki kararlı- lığımızı "erkek" partilerin "erkek" ve de "erkek gibi"liderlerine her fırsatta yan- sıtmalı ve bu durumu düzeltmek için ge- rekli strateji. program ve projelerle bir an önce harekete geçmeliviz. (I) A \Vorld Vievv of VVomen, A Spe- cial Report Issued by the OfFice Rese- arch, L'SIA s. 4 (2)Agk. s. 10 (3) Women a World Survey, 1995, s. 48 ARADABIR AHMET ARPAD Yozlaşan Toplum Yapısı Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) içinde yer alan Atatürk Barajı'na ülkemizde büyük ümitler bağlan- makta. Dev ölçülerdeki bu yapı için Ankara milyar- larca doları kesesinden çıkardı. Erzurum'un 3100 metredeki Dumlu Dağlan'ndan uzun yolculuğunaçı- kan Fırat sularından ülke çok şey bekliyor. Bolluk, yüksek gelir ve huzur. Diyarbakır ile Şanlıurfa, Dicle ve Fırat arasındaki çorak alanlara bereket gelecek. GAP 'taki 21 baraj gerçekleştiğinde toplam 1.6 mil- yon hektar alan sulanacak. Ankara, gelişmiş Batı ül- kelerinden büyük yatırımlar ümitleniyor. Zenginin zengini işadamlarımız da kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceğini anlamışa benziyor. Birinci Ş. Ur- fa kanalından Harran Ovası'na fışkıran Fırat suları ile bu çorak topraklar birkaç ay içinde yemyeşil oldu. 40 bin hektar alandan 1995'te elde edilen pamuk re- koltesi 350 bin ton. Her yıl 300 bin insan Çukuro- va'nın pamuk tarlalarına ırgatlığa giderken, bu kez 200 bini Ş. Urfa yöresindeki tarlalarda iş buldu. Ya- kın gelecekte onlar doğduklan topraklarda kalacak, ekmek parası uğruna uzak diyarlara gitmeyecek, ta- şı toprağı altın kentleri doldurmayacak. Yaşadıkları yörelerde "cennet bahçeleri" oluşacak, binlerce yıl önceki gibi... Tüm bunlar güzel bir düş mü? • istanbul son 40 yılda başdöndürücü bir hızla bü- yüdü. 1950'li yıllarda nüfusu bir milyon olan bu kent- te günümüzde 13-15 milyon insanın yaşadığı tah- min ediliyor. Özellikle Demokrat Parti döneminde başlayan "Altına Hücum" niteliğindeki iç göç, tüm Türkiye'nin toplum yapısını olumsuz etkiledi. Yaşa- dıkları yörelerde ezilen insanlar, büyük kentlere akın etti. Önce bir toprak parçası ele geçirdiler, sonra iş peşinde koştular. ilk gecekondulann temelleri Zey- tinburnu ve Taşlıtarla'da atıldı. istanbul'un büyük vurgunlar, kaçakçılar, kara para babaları düzenine ayakuydurmayıbecerenlerçabuktırmandı.Önceel arabalı işportacı, sonra dükkân sahibi oldu. Topra- kaltı mağaradan gecekonduya gelen, kısa sürede parke döşeli apartman katlarına taşındı. Mende- res'le başlayan gecekonducularatapu dağıtmadü- zeni hep devam etti. Istanbul'da "nasyonal sosya- list" önderlerden demokratik sol belediye başkan- larına kadar önüne gelen politikacı gecekonducula- n kolladı. Anadolu'nun çorak yörelerinden büyük kentlere, vurgun ve kazanç karmaşasından nasibini almak için koşup gelen üretici ırgat, tüketici oldu. Önüne ne iş çıktıysayaptı. Amelelikten karaborsacılığa... Bu "tırmanmış insanlar" ve trilyonlarla oynayan baba- lar arasına sıkışmış "gerçek" Istanbullu küçük bur- juva ise günümüz toplum yapısında önemini yitirdi. • Tevrat'ta sözü edilen cennetin bahçelerine kavuş- maz belki Fırat ile Dicle arası çorak topraklar, ancak GAP'ın yörede çok yönlü değişiklikler getireceği ke- sin. Sadece Güneydoğu değil. doğusu da ilgi ve ya- tınm bekliyor ülkemizin. Son yıllarda hayvancılığın çeşitli nedenlerte gerilemesi, artan erozyon sonucu ekilen toprakların azalması Van, Kars, Erzurum. Er- zincan ve Elazığ'dan batı kentlerine insan gücü akı- mını daha da hızlandırdı. Ekmeğimizin buğdayı artık yabanellerinden geli- yor. Neydiği belirsiz ithal etleri, balıkları, muzları da yemeye alıştırıldık. Bir yandan televizyon reklamları tüketicinin aklını çelerken, öte yandan Ikitelli'nin "bo- yalı basın"\ da başını döndürüyor. Ülkede üretim hız- la düşerken, tüketim aynı hızla doruğa tırmandınlı- yor. Toplum yaşamımız dengesizliklerle dolu. Toplum yapımız da gittikçe yozlaşıyor. Nedenlerinden en tehlikelisi iç göç. Bu göç bir de ters yönde olabilse: "Batıdan doğuya..." İLAN TC ALAŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK IVIAHKEMESİ 1994 354E. Davacı Rahime Ekici tarafından davalı Mesut Ekici aleyhine açılmış bulunan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Davanın kabulü ile lzmır ili Bornova ilçesi Fe\'zi Çakmak Mahallesi. 014 7. cılt: 73. Sahıfe 751 hanede nüfusa kayıtlı Kurban ile Hüsnüha- tıme'den olrna 5.9.1963 doğumlu Rahime Ekici ile Hüs- nü ve Nazıme'den olma 14 6.1946 doğumlu Mesut Ekı- ci"nn M.K'nin 134 l'inci maddesi gereğince şiddetlı geçimsizliknedenıyleboşanmalannadairvenlenkararın ilan tarihinden itibaren yasal süresı ıçerisinde temyiz edilmedigi takdirde hükmün kesinleşeceği \e karann infazan Alaşehır Nüfus Müdürlüğü'ne gönderileceğı hususu karar tebliği yerine geçerlı olmak üzere davalı Mesut Ekicıye tebliâ olunur. Basın: 60033 Bir Yara: Öğrenci Yurtlan Öerenciler zamanlannın büyük bir bölümünü yurtlarda geçiriyor. arkadaşlarını, kahcı alışkanlıklarını daha çok yurtlarda ediniyorlar. Tarikatlar bunu bildiği için yurtlan ikinci bir eğitim yeri gibi kullanıyor. MUSTAFA GAZALCI EĞİT-DER Genel B^kum • • lkemizde hemen her öğretim yılı U başında eğitımin. öğretmenin. öğ- rencinin sorunları üzerinde çok ko- nuşulur. vazılır ama bir süre sonra bu konuşulanlar. yazılanlar bütü- nüyle unutulur. 27.8.1995 tarihınde bu sütunlarda çıkan. ''Öğ- renci Vurtlan" adlı yazım olumlu tepkiler aldı. O yazıda özetle, birçok öğrenci yurdunun. din- sel vakıf ve derneklerin eline düştügünü. devie- tin ivedilikle önlem alıp öğrencinin ekonomik durumuna bakılmaksızın bu sorunu cözmesi ge- rektiğini anlatmıştık. Bütün uyanlara karşın sorumlular köklü çö- zümlere gidecekleri yerde hayırsever yurttaşlara çağnçıkarmaklayetindiler. Ozamanki Milli Eği- tim bakanı Sayın NeA-zat Ayaz. illere bir genelge göndererek "Yurt olma özelliğini haiz binaiarın öncelikle hibe yoluyla temin edilmesini veya kira- lamak suretivle V'urtkur'a kazandınlmasım" is- tedi. YurtkurGenel Müdürü Sayın Halim Küçük de "Hayırsever vatandaşlanmızın yardımını isri- yoruz. Her yıl yeni üni\ersite açılıvor. Veni fakül- te ve yüksek okulun yanında da bir yurt yapılma- sı gereki>or. Ancak ödeneklerimiz bunun için >e- terli değii. Eğer, \atandaştarımız yeni yurt bina- ları yapariarsa ya da mevcut binalarını bize kira- ya \erirlerse kapasite sıkıntısını aşabiliriz" dedi. Aynca banka hesap numarası verilerek yurttaş- lar yardıma çağnldı. Oy sa konu "Ne >apalım ödeneğim yetersiz, yar- dım da yapılmıyor" denilerek geçiştinlecek bir konu değil. Yurt sorununun çözümü ileri sürül- düğü gibi devlete büyük bir ekonomik yük de ge- tirmeyecek. İnsanlar. sağlıklı ve güvenli bir or- tamdaçocuklannın kalması için para ödemeye de hazırlar. Devletin yapacağı, sadece eşgüdüm. Devlet yurt için salt daha çok bina yapacak ya da kiralayacak. Öğreneilerzamanlarının büyük bir bölümünü yurtlarda geçiriyor, arkadaşlannı. kalıcı alışkan- lıklarını daha çok yurtlarda ediniyorlar. Tarikat- lar bunu bildiği için yurtlan ikinci bir eğitim ye- ri gibi kullanıyor. oralan kendilerine göre disip- line ediyorlar. Yurtlarda salt dinsel kitaplan. bant- lan bulunduruyorlar. Ülkemizde 139 devlet yurduna karşılık 1761 özel vurt var. Bunlann 385'i vakıf vurdu: 58'i Akyazılı Vakfi. 44"ü Akkaya Vakfı. 16"sı Büyük Koyuncu Vakfı gibi vakıflar. Çok sayıda benzeri kuruluşlar da ev tutarak öğrenci barındınyorlar. Bunlann sayılannı bilmek olanaksız. Eğıt-Der olarak bu konuda kamuoyu oluştur- mak için 21-30 Eylül 1995 tarihleri arasında bir imza kampanvası açtık. Ankara V'aliliği. Emni- yet Müdürlüğü'nün kampanyayı salt bir noktada yürütmemize izin \ermesine karşın. kısa sürede 32 bin imza topladık. 7 Ekim 1995 tarihindeÖğretmen Dünyası Der- gisi "Tarikat Yurdan" adlı bir söyleşi düzenle- di. O söyleşide bu konuda neler yapılabilir diye tartışıldı. 14 Ekim 1995 tarihinde Eğit-Der Ge- nel Merkezi'nde demokratik kitle örgütleriyle toplanarak konujoı daha yakından izlemeye ka- rar \erdik.Aslında devletin öğrenci yurtlan ile il- gili köklü hazırlıklan olmalı. Devletindermeçat- ma binalardan oluşan yurtlan yerine. spor alan- lan. kütüphanesi, etkinlik salonu. doktoru. psi- koloğu olan ve kendi içinde bir bütünlük göste- ren yurtları bulunmalı. Yalnız yüksek öğretim gençleri için değil. ortaöğretim öğrencileri için de ilçelere vanncaya değin yurtlar yapılmalı. Ailesinden ayn yerlerde okuyan yoksul, köy çocuklan. başka birolanağı olmadığı için ya pan- siyonu olan imam-hatip lisesine ya da tarikat yurtlanna gitmek zorunda kalmaktadır. Bu yurt- lara genellikle başka illerden çocuklar getirilip yerleştirilmektedir. Tarikat yurtlarında öğrencilere hiç de iyi dav- ranılmamaktadır.Örnegin 12 Eylül 1980'den son- ra Denizli Kızılcabölük öğrenci >urdunda birço- cukintiharetmiştir. İlgililerceola>ın nedeni.araş- tınlacağına hemen örtbas edildi. Mne geçen yıl Güney ilçesi imam-hatip lisesinde 3 öğrenci oruç tutmadı diye bir öğretmen tarafından hastanelik edilinceye kadar dövülrdü. Bu. salt Denizli'de görülen iki bilinen örnek- tir. Bilinmeyen kimbilir neler neler vardır. Kör- pecik çocuklar, gençlerbu yurtlarda isteklerinin dışında bir yaşam biçimine zorlanmaktadırlar. Örneğin. kızlann başları örttürülmektedir. Sorun. ülkemiz ve halkımız açısından çok önemlidir. Ülkemizde adı konmasa da genel bir paralı eğitim uygulanmaktadır. Zamlı harçlar. katkı payları. kitap ve kırtasiye harcamalan. ser- vis ücretleri. giyim kuşam. yoksul \e orta gelir- li ailelerin belini bükmektedir. Aileler için bun- lara ek olarak bir de çocuklannı güvenli. sağlık- lı bir ortamda barındırma derdi. yurt derdi var. Birçok gereksiz harcamalara kaynak ayıran. batık şirketleri ve bankaları kurtaran sorumlu yet- kililer. iş yurtlara gelince. yardımseverleri göre- ve çağınyorlar... Devletin bıraktığı bu boşluk. tarikatların işine yarıyor. Ülkemizde bugün birçok tarikat. genç- leri. dediklerini yerine getirmek. empoze ettikle- ri yaşam biçimini kabullennıek koşuluyla. az bir parayla ya da parasız olarak banndırmaktadır. Oralarda barınan gençler. ister istemez aklın ve bilimin ışıöındadegil. barındıgı yurdun inandığı tarikatın yönlendirmesiyle vetışmektedir. Söylendiği gibi konu ekonomik değil. ideolo- jiktir. Sorumlular. vurt için yapılan harcamalann karşılığının öğrencilerden kısa sürede alınacağı- nı bile bile, yeterli yurt binalan kiralamamakta. yapmarnaktadır. Neler yapılabilir? 1 - Sorunun ivedilikle çözümü için Yurtkur'un ve üniversitelerin ödenekleri arttınlarak yeni bi- nalar kiralanabilir ya da yaptınlabilir. 2- Yerel ve genel yönetimlerin elinde bulunan misafirhaneler ve öteki uygun binalar geçici bir süre için yurt olarak kullanılabilir. 3- Özel kesimin elindeki yurtlar sıkı denetim- den geçirilerek koşulları uygun olmayanlar ka- patılır ya da bakanlığa devredilebilir. 4- Sorunu kökten ve uzun süreli çözmek için devlet tarafından bir plandahilinde türlüdonanı- ma sahip yurtlar yapılmalıdır. Ötıeminden dolayı aynı konuyu ikinci kezyaz- mak zorunda kaldık. Eğer hükümet konuya ge- reken ilgiyi göstermezse. belediye ya da demok- ratik kitle örgütlen bu iş için kollan snamalıdır- lar. Yoksa iş işten geçmiş olacaktır. Sevinilecek bir gelişme midir bilemiyoruz ama kimi kuruluş- lar dev letten umudu keserek bu işe başlamışlar. Örneğin. Atatürkçü Düşünce Dernegi'nin Sam- sun'da. Antalya'da. Ankara"da yurt açmak için kimi görüşmeleri başlattığını gözlüyoruz. Bir başka örnegi de eski CHP parti meclisi üyesi Sa- yın KeramettinGençtürkanlattı: öğrenci yurtla- n konusundaki geçenlerde Cumhuriyet'teki ya- zı çıktığında çok etkilenmişler, belediye ile işbir- liği yaparak 140 kişilik bir yurt açmışlar. Belki buna yenilere eklenir. Böylece öğrencilerin hiç değilse bir bölümü demokratik bir ortamda ba- nnma olanağı bulur.Ancak gerçek çözüm devle- tin bu konuya eğilmesiyle bulunacaktır. TARTIŞMA Bu Günlere mi Gelinecekti!.. • ^ ^ • e diyordu ^ L I Atatürk: I ^ ^ I *De\ letimizi, I ^ ^ ^ 1 dünyanın en I ^ M medeni -JL- ^ devletlerinin v^sıta ve kaynaklanna sahip kılacağız ve millrtimizi. muasır medeniyet seviyesinin (çağdaş uygarlık düzeyinin) üstüne çıkaracağız." Atatürk için söylemek demek. yapmak ve başarmak demektir. Bu nedenle sıra. cumhuriyetin ilanına ve denıokrasirnizin kurulmasına gelmiş bulunuvordu... Atatürk'ün. Kurtuluş Savaşı'na başlarken egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu açıklaması, 23 Nisan 1920"de Millet Meclisi'ni açarak kendi iradesini. Meclis'in ve milletin iradesine bağlaması, 29 Ekim 1923 'te cumhuriyeti ilan etmek suretivle. demokrasiye giden yolda en büyük adımı atmış olması, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi, laiklik ilkesinin kabulü. ülkemizde hukuk devriminin gerçekleştirilmesi. yeni Türk lıarflerinin kabulü ve yapılan bütün devrimler dikkatlice değerlendirilirse. ulaşmak istediği hedefin. demokrasi ortamını hazırlayabilmek olduğu kolayca anlaşılacaktır. Atatürk. sandık ve parmak oyunlanna dayanan sahte. şekilci, içerikten yoksun ve sadece göstermeiik bir demokrasi anlayışına her zaman karşı çıkmıştır. O. her zaman. çok partili parlamenter sistemin, Batılı anlamda ve bütün koşulları ile ülkemizde uygulanmasının, milletimize refah ve mutluluk getireceğine yürekten inanıyordu. Bir erdem rejimi olan demokrasi. aynı zamanda haklar ve sorumluluklar rejimidir. Demokratik sistemin iyi işlemesinde. politikacıların sorumluluk duygusu ile hareket etmeleri son derece önemlidir. Milletçe bugün çektiğimiz sıkıntılann temelinde. doğru ve dürüst insanları koruyan ve her verde baştacı eden. hırsızlan ve soyguncuları ise kısa sürede yüce divanın karşısına çıkaracak siyasal anlayışı. o hukuk sistemine saygılı iktidarlan henüz yaratamadık. Bu başıboşluk ve bu denetimsizlik. ülkemizde siyasal yozlaşmayı her gün biraz daha hızlandırmaktadır. Hayali ihracatçılara devlet kasasından. kanunsuz olarak ödenen trilyonlann devlet kasasına dönmesi sağlanamamıştır. Banka batırarak vurgun yapmak. ülkemizde gelenek haline gelmiştir. V'ergi borcunu ödemevenler, SSK pnmlenni yatırmayanlar takip edilmiyor. Devlet bankalanndan verilen trilyonluk kredilergeri dönmüyor. KlT'ler politikacılann arpalığı olmuş. ihale vurgunlarını önleyecek önlemler alınmıyor. Din siyasete alet ediliyor, seçimlerde oy uğruna gecekondu yağmasına göz yumularak vatandaşın sel suyunda ve deprem enkazı altında ölmesine. bütün sorumlular seyirci kalıyorlar. İLKSAN yolsuzluguymuş. İSKt yolsuzluğuymuş... Canım bütün bunlardan kime ne?.. Milletvekillerimizin kıyak emekliliği devam ediyor ya. sizona bakın!.. Ülkemizde. bütün bu olup bitenlerden. sadece politikacılanmızı sorumlu tutmak haksızlık olur. Bu yozlaşmada elbet başka gruplann da sorumluluk NİKSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1994:86 Esas Davacı Mehmet Palalı tarafından davalı Mustafa Çıtır aleyhine mahkememize açılan tescil davası nedeniyle: Niksar ilçesi ismetpaşa Mahallesi llıeakder mevkıindeki 351 metrekare miktarındaki tapunun 76 ada 3 parselindeki dava konusu yerin davacı tarafından kendi adına tapuya kayıt ve tescili istenmektedir. Tüm aranıalara rağmen davacının adresı bulunamadığından dava dilekçesinin ve duruşma günü yerine kaim olmak üzere duruşmanın bırakıldıgı 18.1.1996 günü Niksar Asliye Hukuk Mahkemesi"nde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde yokluŞunda yargılamanın yapılacağı ve hüküm venleceği hususu HUMK'nın 213 ve 377 sayılı maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 44587 PENCERE paylan vardır. Örneğin. iş âleminde dönen dolaplardan. işadamlarımız sorumludur. Üniversitelerimizde dönen dolaplardan bilim adamlarımız sorumludur. Basında dönen dolaplardan hükümetler. patronlar ve basın kuruluşlanmız sorumludurlar. Fakat politikacının sorumluluğu. bunların hepsinin toplamından daha fazladır. Yayılmış bu yozlaşmalan önİeyecek. yasal düzenlemeleri süratle yapmak ve bunlann olaylara hızla uygulanmasını sağlamaktır. Politikacılar. bu asli görevlerini yapmadıkları zaman. toplumun normal düzeni bozulur ve hükümetler her sefennde yeni ek paketler hazırlamak zorunda kalırlar... MÜSLtM ER Eğitim ve Hukuk Danışmanı Alınteri Erlerinden: Kemal Sülker... Her ölüm düşündürür, kimi ölüm acındırır, kimi yüreğe bıçak gibi saplanır, kiminin acısı sonradan koyar, kimi bir iç hesaplaşmaya yol açar, kimi kar- maşık duyguların kuyusuna çeker, kimi ölümün ar- dından hayıflanırsın... Yaşamın en büyük gerçeği değil mi ölüm?.. Birkaç gün önce gazeteye geldiğimde, masamın üstünde bir not buldum; Kemal Sülker'in eşi Pe- rihan Hanım aramış. "Eyvah" dedim kendi kendi- me, aklımın bir yanına takılıydı Sülker!.. Sontelefon konuşmamızın üstünden ne kadar zaman geçmiş- ti?.. Hasta olduğunu biliyordum, ama, nasıldı?.. Kötü bir haber mi alacaktım?.. Evet!.. Sülker'in evini aradım, telefona kızı çıktı, acılı ve tepkiliydi; son yıllarında Kemal Sülker yalnız bırakıl- mıştı; hem de yapayalnız... • Kemal Sülker, DİSK kurucularından ve genel sek- reterlerindendi. Nasıl gelmişti bu noktaya?.. ilk yazılannı Antakya ve Beyrut gazetelerinde ya- yımlayan Sülker, yükseköğrenim için 1938'de is- tanbul'a geldiğinde, Hatay muhabiriiğini yaptığı Tan gazetesine girdi. Alınteri felsefesinin dünya görüşüne tutkunluğu, o yıllarda başladı. •; 27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası'yla sola açir lan Türkiye'de, Kemal Sülker Işçi Partisi'ne girdi; 1967'de DİSK'in kurucuları arasına katıldı. O za- man 'Devrimci Işçi Sendikalan Konfederasyo- nu'nun iki Kemal'i vardı: Biri Kemal Türkler. Ve Kemal Sülker.. Türkler, DİSK Genel Başkanı'ydı, ileride biralçak- ça cinayete kurban gideceğini kim bilebilirdi?.. Kemal Sülker gülümseyen bir insandı, her zaman efendi veçelebi... • Yirmiye yakın kitap yazdı Kemal Sülker, çoğu Nâ- zım Hikmet e ilişkindir. Üreten, düşünen, yaşayan bir kişiliği vardı; işçi sı- nıfına adamıştı benliğini... Sendikacı.. Gazeteci.. Yazar.. Ve eylemciydi... "15-16 Haziran Işçi Eylemlen'"nden sonra tutuk- landı, aylarca içerde yattı... "Işçi sınıfı" bir kavram... Bir soyut düşünce; ama, sendikalaşma ve parti- leşme yaşama geçirildiğinde, işçi sınıfı bir gerçek!.. Kurumlarıyla bir gerçek!.. Örgütleriyle bir gerçek!.. Grevleriyle, toplusözleşmeleriyle, eylemleriyle bir gerçek!.. Yapılan, malları, tatil yerleri, kitaplıkları, konferanssalonları, eğitim seminerleri, başkanları, yönetim kurulları, üyeleri, paraları, hesapları, politi- kalarıyla bir gerçek!.. Bu gerçeği Türkiye'de yaratanlardan biriydi Ke- mal Sülker; gönül isterdi ki, yaşamının sonuna dek bu gerçeğin sıcaklığı soğumasın... • Ömer Faruk Toprak'ın üç dizesiyle bu yazıyı bi- tirmek istiyorum, Kemal Sülker yaşama gözlerini kaparken ne söyleyebilirdi: "inadına çokyaşasın isterim insanlar Se vsinler birbirlerini yürekten Kutsal bilsinler çalışmayı ve hürriyeti." , Onur üyemiz, yazarlık uğraşını düşüncesine adamış KEMAL SÜLKER'İ yitirmenin acısını dostlanyla paylaşıyoruz Onurla yaşayacak! EDEBİYATÇILAR DERNEĞ1 İLAIS TC SAMSUN ASLİ\T 1. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1995.720 Davacı Arman Ay vek. Av. Selçuk Aksoy tarafın- dan davalı İbrahim Semiz aleyhine boşanma davası açılmış olup. davalıya tebligat yapılamadığından da- valının duruşma günü olan 22.12.1995 saat 09.40'ta bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi meşruatlı duruşma gününü bildirirdavetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (Gelmediği takdirde duruşmalara yokluğunda devam edilip hatta karar dahi verilecektir.l Basın: 58132 İLAN TC AJSTALYA KALE İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DoşyaNo: 1995214 Alacaklı: Durali Önal. Kale Vekili: Av. Bayram Erkol. Kofalak Işhanı. kat: 1, Ka- le Antalya Borçlu: Mehmet Ali Yücel. Kâmil oğlu (Su Ürün- leri Beymelek Kale-Ant.) Borç* mıktarı: 915.720.000.-TL. Alacağın takip ta- rihinden ödeme tarihine kadar % 72 faiz. vekâlet üc- reti ve icra masrafları ile tahsili. Takip yolu: llamsız takip. Takibin dayanağı: 25.5.1994 tanzim ve 30.4.! 995 va- deli 30.000 DM içenr bono. Borçlu adına çıkanlan örnek 49 sayılı ödeme emri borçlunun adresinde bulunamadığından ve zabıta ma- rifetiyle yapılan adres tetkikatında da tespit edileme- miş olması ile Tebligat Kanunu'nun 29. tüzüğün 47. maddesi gereğince ilanen tebliğine talep veçhile karar verilmiştir. Işbu ödeme emrinin ilan tarihinden itibaren 14 gün içinde senedi imzaya borçlu bulunmadığınıza, ödendi- ğine dair itirazlarınızı İcra Tetkik Mercii Hâkimliği'ne yaparak iptaline dair karar getirmeniz. getirmediğiniz takdirde alacağın kesinleşerek cebri icraya devam ol- unacağı ilanen bildirılir. 4.10.1995 Basın: 49655
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle