Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ARALIK 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU
Klasik müzik acluıa i
Ülkemizde herkonuda ikilemleryaşa-
nıyor. Sanatın dallan için de geçerlı bu
ikilemler. Ancak müzik dünyamızdaki
uçurumlara hiçbir dalda rastlayamazsı-
nız. Pop müziği almış yürümüş. eğitım-
siz müzikçilenn bir parlayıp bir sönen
ezgileri yediden yetmişe herkesin diline
dolanmış. llk ve orta eğitimimizde cid-
di müzik dersleri neredeyse yok olmuş.
Biz de hâlâ klasik müziği anlatmaya ça-
lışıyoruz. Kendi daracık varlığı içinde
klasik müzik dünyamızı sorguluyor,
eleştiriyor, irdelıyoruz. Türkiyeüe klasik
müziğe ne kadar önem verilir ki. Hatta
bunca yazdığımızı acaba kaç kişi okur
ki... Işte tam böylesine bir karamsarlığa
girdigınizde bir de bakıyorsunuz. ne çok
kıpırtı var bu alanda!
Yalnız bu hafta içinde duydugumuz ve
yaşadığımız olayları bir solukta savıp
dökmeliyiz: Leyla Gencer'in Ankara'da-
ki heykelı. Bılkent Konser Salonu'nda-
ki ışıl ışıl etkinhkler. Istanbul'daki İMKB
Merkezi ıle kazanılan konser salonu,
Hüseyin Sermet'ın rafıne resıtalı, Wilh
Claes'ın Çukurova Devlet Senfoni Or-
kestrasfndakt şefliği. Faal Say'ın Ber-
lin Fılarmoni'deki solistliği. Gülşen Ta-
tiTnun Kobe Flüt Yanşması'ndaki jüri
üyeliği... Bütün bunlar. kötümserlık
maskesınin ikilemindeki seçenekler.
Leyla Gencer'in ilk kez sahneye çık-
tığı binanın. Ankara Devlet Operası'nın
önüne sanatçının Sait Rüstem tarafından
yapılan biranıtıdikıldı geçen hafta. Dün-
yanın alkışladığı bir sanatçıya sahip çık-
mak adına gurur vericı bir olay. Aynca
ona bir dev let adamının. Kjltûr Bakanı
Fikri Sağlar'ın sahip çıkarak böylesi bir
projeyi gerçekleştirmesı çok anlamlı. Zi-
ra devlet büyüklerimiz her zaman geniş
kitlenin ilgisini çekmek içın uğraşırlar.
Klasik müzik dünyasına emek veren ki-
şileri onurlandırmak. hele Leyla Gencer
gibi bir "Dh
ı
a"yı ölümsüzleştirmek ya-
nnlara bırakacagımız en güzel armağan-
lardan biri.
Hüseyin Sermet'ten Hindemith
lstanbul Menkul Kıymetler Borsa-
sı'nın lstinye sırtlanndaki tesisi iş dün-
yasına olduğu kadar sanat dünyasına da
bir armağan. Mükemmel akustikli bir
konferans'lconser salonuna bir de Stein-
way pıyano yerleştırilmiş. Park yeri. ula-
şımı ve huzurlu ortamıyla düzenli kon-
serlerin de yer alacağı bir merkez. Bura-
da Hüseyin Sermet'i dinlemek ise başlı-
başına bir coşkuydu. Hindemith yılı ne-
deniyle ülkemizde kendinden başka hiç
kimsenin bugüne dek çalmadığı Ludus
TonaBs adlı Bach tipi füglerden oluşan
yapıtı seslendirdi. Ardından da Mus-
sorgsky'nın Bir Sergiden Tablolar'ını
dinledık Bu yapıt için salondaki yanm
Müzik dünyamızın acıklı
olayı, bu hafta
yitirdiğimiz değerli
piyanist Gülay Uğurata'nın
ölüm haberi oldu. Ülkemizde
keman-piyano ikilisi dendi mi
Suna Kan-Gülay Uğurata ikilisi
gelir akla. Yıllar boyunca
sayısım unuttuklan resital
vermişler birlikte.
T" Tüseyin Sermet.
ğ—i Hindemith yılı
-L. A. nedeniyle ülkemizde
kendinden başka hiç kimsenin
bugüne dek çalmadığı Ludus
Tonalis adlı Bach tipi
füglerden oluşan yapıtı
seslendirdi. Ardından da
Mussorgsky'nin Bir Sergiden
Tablolar'ını dınledik.
G
ülşen Tatu. 1985 yılında
ilk kez yapılan Kobe
Uluslararası Flüt
Yarışmasf nın birincisi
olmuşru. Hazırlıklanna
şimdiden başlanan 1997'de
gerçekleşecek flüt
yanşmasında ise Gülşen Tatu
bu kez yanşmanın jüri üyesi
olacak.
kuyruk piyano biraz güçsüz kaldıysa da
Sermet'ın saydamlaşan bilge teknığı ile
dengelendi. Hüseyin Sermet. yaşadığı
çağın. toplumun. çevrenin bir sanatçısı
olmayı yeğledi bugüne kadar. Kendını
çevreden soyutlayıp bir başına müziğe
kapatmadan da iyı piyanist olmayı basa-
rabildi. Hobileriyle(arabayanşçılığında
kazalar bıle yaşadı). içinde yaşadığı top-
lumu kollayarak (Alkan gibı. az çahnan
Fransız bestecilerini plak yaparak ma-
dalyalar bile kazandı) çoluk çocuğa ka-
nşarak (oğlu artık beş buçuk yaşına bas-
tı) ve de her zaman sanatın ciddiyetini el-
den bırakmadan çalıştı. Bir süre Mona-
co Konservatuvarf nda ögretim üveligi
yapan Sermet'e şimdılerde öğrenci ye-
tiştirme konusunu soruyoruz: "•1989'da
konservatuvardaki görevimi bıraktım.
Ancak master kurslan veriyorum. Kaç
yıldır Japoma. Fransa ve Monaeo'da bu
kursları sürdürdüm. Japonya'dan son
derece yetenekli biröğrencim beni izleye-
rek Paris'e geldi. Bundan bö>le Paris'te
bana yakın yaşayacak ve ben de ona üc-
retsiz olarak ders vereceğim. Bu bir a\ n-
calık. Hani vaşlı bilgeler kendi enerjileri-
ni ölmeden önce gihenilir bir genç \ete-
nege verirler ya ben de bu Japon öğren-
ciye el vereceğim, işin hünerlerini öğrete-
ceğim."" Türkiye'den son günlerde bir
master kursu teklifi almış. Ancak artık
her türlü konserin ve öğretmenligin pro-
fesvonel bir ış oldugunu söylüyor Hüse-
vın Sermet: "Dünya standartlanna uy-
mak zorundayız. Sözgelimi ben böylesi
bir uzmanhk kursunda 10 bin dolar alı-
yorsam. Tiirkiye için yansını isterim.
Ama bana, köse başında köfte yerken bi-
raz da pivaz ekleyeîim, gel şu dersleri ya
da konseri \ertver, dediklerinde çileden
çıkıyorum.*
1
Hüseyin Sermet gibi sanat-
çılanmızdan yararlanmak. onlann sanat
dısiplinini genç yeteneklerimize aşıla-
mak zorundayız.
BUkent ışıl ışıl
Bilkent Senfonik Orkestrası'nın dü-
zenlı konserleri Ankara'nın sanat yaşa-
mına yeni bir renk kattı. Pazar ve salı
konserleri olmak üzere iki ayn seride ya-
pılan etkinhkler. okulun kusursuz bir
akustığe sahip 850 kişılık salonunda yer
alıyor. Prof. Ersin Onay'ın anlattığına
göre lsv içreli şef Karl Anton Rkrkenbac-
her bu topluluga artık geleneğine sahip
bir Alman orkestrasının tınısını yerleş-
tirtmiş. Öyle ya herkesin aklında aynı
soru vardı: Bunca degişik ekolden mü-
zisyeninbirarayageldigibırtopluluktı-
nı birliğı konusunda sorun yaşamaz mı?
Şimdi ise tümünün aynı ortamda tınla-
dıgı. hatta artık topluluk olarak belli bir
imza taşıdığı ileri sürülüyor. Her şeyı
devlerten beklememek gereğinin canlı
birörnegi Bilkent Orkestrasi.
Gülşen Tatu. Kobe Flüt
Yarışması jürisinde
Ünlü flütçümüz Gülşen Tatu'yu ne ya-
zık kı ikı yıldır lstanbul 'da dinleyemıyo-
ruz. Almanya'da kariyerini sürdüren sa-
natçı aynı zamanda önemlı bir ögretim
üyesi olarak da saygınlığını korumakta.
Gülşen Tatu, 1985 yılında ilk kez yapı-
lan Kobe Uluslararası Flüt Yanşmasf nın
birincisi olmuştu. O günden beri dört yıl-
da bir yinelenen yanşma bütün dünya-
dan katılacak genç yeteneklere açık Bu
yıl korkunç bir deprem felaketi geçiren
Kobe kenti her şeye karşın sanatsal etkin-
liklerden geri kalmıyor. 1997'de gerçek-
leşecek flüt yanşması içın hazırlıklara
başlamış bile. Gülşen Tatu da bu kez ya-
nşmanın jüri üyesi olacak.
Willy Claes, Çukurova
Orkestrası'nı yönetiyor
Eski NATO Genel Sekreteri'nin bir
hüneri de orkestra şefligi. Bu kez Çuku-
rova Devlet Senfoni Orkestrasi konser-
lerinden birini yanya kadar yönetmek
üzere Adana'ya gelecek. 22-23 aralıkta
yer alan konserde genç solistimiz Mu-
hiddin Dürrüoğlu, Brahms'ın I. Piyano
Konçertosu'nu çalacak. Diğer yapıt ise
Hacaturyan'ın Maskara adlı süiti. Bu
konsenn başansı eski NATO Genel Sek-
reteri Wilh Claes'in müzikalitesi kadar
orkestranın kendi hüneri olacak. Böyle-
si renklerklasik müzik dünyasına dikka-
ti çekmek bakımından çok önemli.
Genç piyanistimiz Fazıl Say, Nevv
York'taki ilk sahneye çıkışı ardından
Berlin'e geldi ve Berlin Senfoni Orkest-
rasi ileSaintSaens'ın 2. Piyano Konçer-
tosu'nu ılk kez seslendirdi. Amenka
konserinden sonra hemen Ertegün fir-
masından caz yatkını yapıtlanyla ilgili
bir CD yapımı teklif almış.
Güla> Uğurata'yı yitirdik
Müzik dünyamızın acıklı olayı bu haf-
ta yitirdiğimiz değerlı piyanist Gülay
Uğıırata'nın olüm haberi oldu. Ferdi
Ştatzer'in yetiştirdiği Uğurata. Münih
Devlet Müzik Akademisi mezunu ıdi.
Solist piyanistlığinin yanı sıra oda mü-
ziği çalışmalanna Almanya'da ıki Al-
man arkadaşı ile kurduğu tno ile başla-
mış. Ülkemizde keman, piyano ikilisi
dendi mi Suna Kan-Gülay Uğurata iki-
lisi gelir akla. Yıllar boyunca sayısım
unuttuklan resital vermişler birlikte.
Adeta bir tarihi yazmış bu sanatçılar.
Çin'den Kenya'ya. Habeşistan'dan Ame-
rika'ya uçmuşlar. Ne acıklı kı hiçbir ka-
yıtları bugüne kadar CD yapılmamış.
Gülay Uğurata 1971 'de ilk devlet sanat-
çısı olan gruptandı. Bu unvanın 1991 "de
yozlaşmaya başlamasından sonra kendı-
siyle vaptığımız bir söyleşide. "Bugün
verilsealmazdım" gibi bir yüreklilikgös-
termiştı: "Bir dcvlerin sanatçılanna kol
kanatgermesi çok güzel. Amaödülünev-
rensellik kıstası kalktıysa başka bir şek-
le büründü demek. Ben de zamanında is-
tisnai kişilerin yanında yer alarak bu ödü-
ledeğer bulunduğum için gurur duyuyo-
rum. Bugün verilsey di kabul etmezdim."
1976'dan beri Cumhurbaşkanlığı Senfo-
ni Orkestrası'nın solisti olan sanatçıyı
saygıyla anıyoruz.
emeğin,
barışın,
demokrasinin
ve
özgürlüklerin
yılmaz savunucusu,
büyük işçi önderi
Genel Başkanımız
ABDULLAH
BAŞTÜRK'ü
ölümünün 4. yılında
saygıyla anıyoruz.
TÜRKİYE DEVRİMCİ
İŞÇİ SENDİKALARI
KONFEDERASYONU
Not: Genel Başkanımız Abdullah
Baştürk, 21 Aralık 1995
Perşembe günü, saat 11.00'de
Zincirlikuyu'daki mezarı başında
anılacaktır.
Can dostu, değerli
öğretmen
NUSRET
DURUKAN
"Dünyanın bütün çiçeklerini getirdik sana"
Dürüstlüğünle, insan sıcaklığınla, örnek
kişiliğinle hep yaşayacaksın.
tmmob
makina mühendisleri
istanbul şubesi
22. DÖNEM GENEL
KURUL TOPLANTIDUYURUSU
Şubemizin 22. Olağan Genel Kurulu aşağıda belirtılen
günlerde gündemimizdeki konuları görüşmek üzere
toplanacaktır. Genel Kurul toplantısının daha etkin ve
güçlü bir döneme başlangıç olması umuduyla, tüm
üyelerımizin katılmasını önemle rica ederiz.
Saygılanmızla
21. DÖNEM YÖNETtM KURÜLU
GÜNDEM:
1. GÜN: Görüşmeler (Saat: 9.00 - 17.00)
1. Açılış
2. Başkanlık Divanı seçimi
3. Saygı Duruşu,
4. Yönetim Kurulu Başkanının Konuşması
5. Konuklann Konuşması
6 Çalışma Raporunun Okunması ve
Değerlendırilmesı
7. Ülke, Kent. Meslek ve Meslektaş Sonınlan
8. Oda Genel Kuruluna Götürülecek Önerilerin
Göriişülmesi
9. Adaylann Belirlenmesi
a. Şube Yönetim Kurulu Adaylan
b. Oda Genel Kurulu Adaylan
10. Adaylann Tutanağa Bağlı Olarak llanı
11. Dilekler
2. GÜN: SEÇİMLER (Saat: 9.00 - 17.00)
12. Secimler
13. Kapanış.
ÇOĞUNLUK ARANMAK KOŞULUYLA
Y AP1LACAK GENEL KURUL TOPLANTISI
1. GÜN: 06 Ocak 1996 Saat: 9.00 - 17.00
2. GÜN: 07 Ocak 1996 Saat: 9.00 - 17.00
YER: tstiklal Cad. No. 99'4 Ankara Işhanı
Beyoğlu - tstanbul
07 Ocak 1996 günü çoğunluk sağlanamazsa Genel
Kurul Toplantısı aşağıda belırtilen tarih ve yerde
yapılacaktır.
ÇOĞUNLUK AR.ANMAKSIZIN
YAPILACAK GENEL KURUL TOPLANTISI
l.GÜN: 13 Ocak 1996 Saat: 9.00-17.00
2. GÜN: 14 Ocak 1996 Saat: 9.00 - 17.00
YER: BAYIND1RLIK ve İSKAN
MÜDÜRLLGÜ KONFERANS
SALONU DARPHANE DURAGl -
BALMUMCU/İSTANBUL
1996
CUMHURİYET
AJANDASI
Lüks ciltli,
büyük boy ajandayı
Cağaloğlu,
Taksim ve
Caddebostan
sergi
salonlarımızdan
bulabilirsiniz.
Fiyatı:350.000TL
jmnurıyet
ÎIİ
SDfj.il
,X Vakfmda yaşayacak
Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş.
Türkocağı Cad. 39/41 (34334) Cağaloğlu-İstanbul Tel: 512 05 05
Diğer Sergi Salonlanmız:
Istiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Beyoğlu Tel: 252 38 81
Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi
Haldun Taner Sok. Caddebostan/Kadıköy
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel.: 554 08 04
MEİS CAFE & BAR
Bu Çarşamba ve Her Çarşamba Saat 22.30'da
Gürol
Ağınfaaş
Hakan
Beşer
Bülent Ortaçgil
Mis Sokak No: 20 Rez: 244 gg 70 - 293 99 73
Yeni Yıl Nedeniyle
SANATSAL
ÜRÜNLER
SERGİSİ
Maya Sanat Galerisi'nde
31 Aralık Tarihine Kadar
= M
İstıldal Cd. Hılep İ}
h»nı 140/20-29 Beyoğlu Tel. (212)293 98 71
îçinizde veya çevrenizde
ülkemiz için çalışma
potansiyelinin varhğını
hissediyorsunuz, ama nasıl ve
nereye yönlendireceğinizden
emin değilsiniz.
ÇAĞDAŞ YAŞAMI
DESTEKLEME
DERNEĞÎ'ni
aramanız, yaşamınızda yeni
bir ışık yaratabilir.
Tel.: 275 50 82
latanseverler, insanlar, doğaseverler, loprak erozyonusizesevebileceğiniz hiçbirşey bırakmıyor.
T.E.MA.
Turkive Eroz\onla Mucadelc. Agaçlandımu ve Dogal Varlıklan Koruma Vakfı Tel.: (0212) 28110 27
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Tenha Yolun Ortasında
Füsun Akatlı, son beş yıldır yazdığı yazıları Ten-
ha Yolun Ortasında adını verdiği bir kitapta topladı.
Oğlak Yayınları'nca yayımlanan yapıtta yazarın,
uzunlu kısalı, otuz iki yazısı var.
Bunlardan yirmi altısı yeni çıkan kıtaplan tanıtmak
amacıylayazılmış olan, ama "kitap tanıtmayazısı" ni-
teliklerini çok aşan eleştirel değinmeler.
Yazar bir yerde amacını, "kitaba okurun ilgisini
çekme" (s. 114) diye özetlemişse de. başka bir yer-
de yazdığı yazıyı "küçük bir değinme yazısı" (s. 103)
diye anmış. Bence buna "eleştirel" sözcüğünü de ek-
lemek gerekir, çünkü kitapları tanıtırken yaptığı iş sı-
kıştınlıp yoğunlaştınlmış bir eleştiri çalışması.
Öbür altı yazı ise şöyle:
"Milliyet Sanat Dergisi" için yazılmış, yazmımızın
son yirmı yılını on sayfada özetleyen bir döküm.
Melih Cevdet Anday'ın yetmiş altıncı yaşını kut-
lama toplantısı içın şiiri üzerine bir konuşma.
Haldun Taner'e Armağan kitabı içın yazılmtş birya-
zt.
Ölümünün ardından Cemal Süreya ya bir sesle-
nış.
Ankara'daki Edebiyat Derneği'nce düzenlenen
Nâzım Hikmet günleri için şairin öyküleri, romanla-
n üzerine bir konuşma.
Nusret Hızır'ın anısına bir yazı.
Füsun Akatlı ilginç bir eleştirmen. Bir zorlama ol-
mazsayazmıyor...
Bir toplantı, bir ölüm, bir armağan kitabı, bir kitap
tanıtma köşesi, itıcı bir güç oldu mu yazıyor...
Yazmaya başladığında ise kendisine ayrılan yerle-
re sığmakta zorlanıyor. Öylesine dolu. öylesine do-
nanımlı ki bıraksalar bambaşka işler çıkaracak orta-
ya...
Hayır, bıraksalar değil, o yönde zorlasalar...
Kendini nasıl tuttuğunu gösteren sözlerini okuya-
lım yazılanndan:
"Melih Cevdet şiirinin haritasını taramaya ginşme-
dim bu konuşmada." (s. 29)
"Kısa biryazının sının'an içinde, isabetı sınanama-
yacak acele yargılara varmaktan da, dennleştireme-
yeceğim çözümlemelere girışmekten de kaçtnmak
isterim." (s. 81)
"Kara Kitap'fan (...) olağanüstü güzellikteki bö-
lümlerı seçip onlar üzennde aynntılı çözümlemele-
re girişmeyi (...) isterdim. Ya da bu romanı, 'Hatırlı-
yorum, hatırlıyorum ki unutmayayım' cümlesinde ki-
litlenen izlekçeler üzerine döşeyerek, bellek veanım-
sama ekseni çevresinde okumanın bir ömeğinı ve-
rebilirdim. Hepsinden çok; aynntılı bir aynştırmadan
sonra, romanın çekirdeği olarak görebıleceğimizi
düşündüğüm 'kendi olmak' temasına getihlen açı-
lımlan tartışmak ılgimi çekerdi.
"Kara Kitap üzerine, 'BirTopografyaRomanı', 'Bir
Esrar ve Kumpas Romanı' ve 'Bir Paranoyanın Ro-
manı' başlıklan altında bir üçleme yazabilirdim. Ikin-
ci bir üçleme de; 'Kara Kıtap'ın felsefi Içerıği -Yazın-
sal Içeriğı- Dili, Biçemi' başlıklarıyla tefrika edilebılir-
di. Bütün bunlar için malzeme olabılecek notlar da
almıştım. Ama, hakkıyla yazıldığında, bir derginin
sayfalannı fazla zorlayacak ve neredeyse kendisı bir
kitapçık oluşturacak bu projeyi -en azından- ertele-
dim." (s. 96)
Görüldüğü gibi. Füsun Akatlı okurken çok düşün-
ce üreten bir eleştırmen, bunları bırkaç sayfahk eleş-
tirel değinmelerle aktarabılmesi olanaksız. Kendisın-
den ıstenen neyse, onu yapıp arkasını bırakıyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Mahir Öztaş'a bir-
çok yazarın yeni çıkan kitaplanndan söz ederken,
kendi deyışiyle, onlara okurların ilgisini çekmeye ça-
balarken aslında çok uzun süreli okumalara yaslanı-
yor. En azından, ele aldığı yazarlann bütün yapıtlan-
nı dikkatle okuduğunu, üstlerinde düşündüğünü he-
men anlıyorsunuz.
Evet, üstlenndedüşünüyor...
Düşünmek Füsun Akatlı'nın en belirgın özellıği. Fel-
sefe eğitıminin etkisi olmalı. Düşünce üretmeden,
öylesine kendini kaptınp okumuyor.
Onun için de yazarlar üzerine şöyle yargıları büyük
bir kolaylıkla verebildiğini görüyoruz:
"Bilge Karasu her zaman olduğu gibi burada, Kı-
lavuz'da da kurmanın/kurmacanın peşinde." (s. 58)
"Tarihsel-toplumsal tabanı ve sorunsallanyla, 'ger-
çekçi yazın' kapsamına giriyor kuşkusuz Adalet
Ağaoğlu'nun bütün romanlan." (s. 66)
"Bir Cinayet Romanı'n/ okuyana kadar Pınar
Kür'ün öykülehni romanlanna değişmezdim. Hele o
unutulmaz 'Yaz Gecelerinde Keman' ve 'Bir Ayrılık
Şarkısı', yazarın en sevdiğim romanının bıle önüne
geçerdi benim için." (s. 78)
"Osmanlıya Dair Hikâyat'fa dil kurma, Kum Sa-
ati'nde belli bir tarih ve coğrafya içinde şiirle söz al-
ma, Sahtiyan'c/a ise imgelerden örülü bir atmosfer
yaratma kaygılan öne çıkmaktaydı. (...) Yaz Sinema-
lan'nda ise şiirin dilı kendi içinde bütünlenmış ve ye-
ni boyutlarta biçimlenmek üzere açık uçlar da bıra-
karak şairin ımzasını sentaksı içine almıştır." (s. 88)
Örnekleri çoğaltmanın gereğ: yok. Ne kadar iyi
okuyan, ne kadar dolu bireleştirmenle karşı karşıya
olduğumuz açık.
Ama yıllardır bir cenderenin içinde gibi yazıyor...
Oğlak Yaymlan'nın, tuttuğunu koparan yönetme-
ni Raşit Çavaş'a Tenha Yolun Ortası'ndayı tarayıp
Füsun Akatlı'nın yazabileceği kıtaplann bir lıstesinı çı-
karmasını, sonra da o kitapları yazması için yazarla
ön sözieşmeler imzalamasını öneriyorum.
Sanatçılardan partilere tepki
ANKAR4 (ANK.'V) - Sanatçılar. seçımler yaklaşırken
hemen her konuda vaatlerde bulunan. ancak sanat ve
kültür politikalan ile bu alana yaklaşımlan konusunda
programlannı açıklamayan partilere tepki gösterdiler.
Devlet sanatçısı, orkestra şefi Prof. Hikmet Şimşek.
21. yüzyıla girerken partilerin hâlâ bir sanat ve kültür
politikası ortaya koyamayışını "çağdışı" olarak
nitelendirdı. Atatürk"ün "Sanatı olmayan bir milletin
hayat damarlanndan bın kopmuş demektir" sözlenni
hatırlatan Şimşek. Refah Partisi'nın sanata bakışını
değerlendirirken de "Bu konuda söz söylemeye bıle
gerek görmüyorum. Bu süper çagdışılıktır" ıfadesini
kullandı. Dünyaca ünlü keman sanatçısı Suna Kan'da
yıllardan beri devletin sanat politikası olmadığından
yakınıldığını kaydederek, partilerin yine sanat ve
kültür konusunda somut polıtikalan olmayışını
üzüntüyle karşıladığını söyledi. "Çağdaş. evrensel
olmak zorundayız" diye konuşan Suna Kan. Atatürk
Türkiyesi'nin sanatçısı olarak, Türk kadını olarak 21.
yüzyıla girilirken hâlâ sanata değer verilmemesini
büyük bir üzüntüyle karşıladığını vurguladı TOBAV
Genel Başkanı Tamer Levent ise demokrasinin bir
kültür rejimi oldugunu vurgulayarak. politıkacıların
demokrasinin korunmasının kültür önemsenmeden
olabilecegi yanılgısında oldugunu belirttı. Kültür ve
sanat politikalan olmadan. insana yatınm yapılmadan
demokrasinin korunamayacagını savunun Levent.
"Sanatın ciddi şekilde sahıplenilmesı gerekir" dedi.