Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1995 PA2AR
8 PAZAR KONUGU
ABD'deki Atatürk Derneği Başkanı Hüdai Yavalar, MEB tarafından gönderilen burslu öğrencilerin ortama uyum sağlayamadığını söyledi
'Aralannda çok sayıda şeriatçı var'
tS LJISLJç ABD'de yaşayan Türkler, son birkaç yıldır, bu ülkeye
Türkiye'den gönderilen burslu öğrenciler yüzünden iyice tedirginler.
Bu öğrencilerin, birtakım siyasi güçlerden aldıklan destekle, hatta
sınava tabi tutulmadan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ABD'deki
üniversitelere gönderildikleri, ABD'ye gittiklerinde de burada şeriat
propagandasına başladıklan belirtiliyor. Bu durumdan Milli Eğitim
Bakanlığı'nda bakan dahil en üst düzey bürokratlann, YÖK'ün
bilgisi olduğu, ama hiçbir şey yapılmadığı da anlatılıyor. Konuyu
aynntılı olarak olayın ABD'deki tanıklanndan, ABD'deki Atatürk
Derneği Başkanı Hüdai Yavalar'la konuştuk.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
PAZAR
KONUGU
ı Atatürk Derneği'ni ne zaman,
amaçla kurdunuz?
ne
YAVALAR - Derneği. \Vashington D.C.'de
1995'in 19 Mayıs günü. Ritz Carlton Oteli'nde dü-
zenlenen bir törenle kurduk.
Amacımız. Amerikalılara Türkiye'yi kültürel
açıdan tanıtmaktı. Zaten bu cemiyet siyasi birör-
güt değildir. Tamamiyla eğitim ve kültür amaçlı-
dır. Bir amacımız da NV'ashington'da büyük bir Ata-
türk Kültür Merkezi kurmak. burada konferanslar
vermek. Türkiye'den gelen öğrencilerle ilgilen-
mek.
Kendim öğrenci olarak Amerika'ya gittiğim
için buraya öğrenci olarak gelen gençlerin sorun-
lannı yakından biliyorum. Şimdiye kadar Ameri-
ka'ya gelen işadamlannın. hastalann başvurabile-
cekleri bir merkez yoktu. Nevv York'ta Türk Evi
var. ama o devlete ait olduğu için gelenler oraya
başvursalar bile yeterli ilgı göremiyorlar.
• ^ • ^ " Atatürk Derneği'nin kurucu üyeleri
arasında çok tanınmış kişilerin, örneğin eski
ABD Genelkurmay başkanlanndan Amiral Wil-
liam Crotve, Senatör Byrd gibi isimlerin bulun-
duğunu biliyoruz. Bu insanlar bu derneğe nasıl
ilgi gösterdiler?
YAVALAR - Aynca, bir zamanlar Sinop'ta as-
kerliğinı yapmış olan Temsilciler Meclisi üyesi
John Tanner var. Bu kişıler ABD'de hiçbir örgü-
te. derneğe üye olmadıklan halde bızim cemiye-
timıze gırmek ıstediler.
Bu ınsanların Atatürk"e karşı büyük bir sevgi-
lerı var. Dernegın açılış toplantısında Senatör Byrd
baş konuşmacı olarak aramızda yer aldı. Bugün
Temsilciler Meclısı Cumhuriyetçi Grup Başkanı
olan Newt Gingridge de büyük bir Atatürk hayra-
nıdır.
Gingridge. seçımlerden önce "ABDekonomisi-
ni 100 gün içinde dengeleyeceğim" teziyle ortaya
çıktı. Bir televızyon programında Gingridge'e,
"Neden 100 gün" diye sordular. Gingridge'in ce-
vabı şöyle oldu:
-20. yüzy ılın en büyük devlet adamı Atatürk.
1920'lerde cumhuriyeti kurduğu zaman bugün
ABD'nin eğitim bütçesinin sekizde biri kadarolan
bütçeshle 10 yılda yapacağı reformlan 6 ay içinde
yapacağına söz vermiş. bu sözünü de tutmuştur. O
halde bugünkü Amerika, bu işi 100 günde neden
başarmasın?" Bu konuşma ABD'deki bütün ba-
sılı ve görsel medya organlannda yer aldı.
Üstelik Gingridge, ABD'deki Rum ve Ermeni
oylanni kaybetmeyı göze alarak bu sözleri söyle-
di. ABD Senatosu \e Temsilciler Meclisi. Türki-
ye'de şeriatçılıgın yaygınlaşması. Ortadoğu'da da
böyle bir akımın olduğunun bilinci içinde Türki-
ye'nin o tarafa doğru kaymamasına çok dikkat
ediyor. Bu nedenie Türkiye'ye verilen kredilerın
kesilmemesi için var güçle çaba harcanıyor. Bu
amaçla çalışanlann başında da Senatör Byrd ge-
liyor.
Senato ve Temsilciler Meclisi'nde sürekli ola-
rak Atatürk \e onun yaptığı reformlar gündeme
getiriliyor. Türkiye'nin ikinci bir lran olması teh-
likesi sık sık hatırlatılıyor.
Bu derneği kurmamızın bir amacı da ABD Se-
natosu ve Temsilciler Meclisi üyeleriyle yan yana
çalışıp mücadele vermek. Bu kişilerle bizim epey-
ce temaslanmız oluyor.
m^m^m ABD'deki Rum lobisinin başı olan
Maryiand Senatörü Sarbanes le de son zaman-
larda biryakınlaşmanız olduğunu öğrendik. Bu
nastl oldu?
YAVALAR - Kendisine Amerika Atatürk Der-
neği olarak yazdığım bir mektupta Atatürk'le Ve-
nizelos arasında kurulan dostluğu hatırlatarak
1923 'te ilan edilen Türkiye Cumhuriveti 'nin tarih-
te yaşanan olaylarla hiçbir ilgisi olmadığını, Yu-
nanistan'ın Osmanlı lmparatorluğu'ndan bağım-
sızlığını kazanmasmdan aşağı yukan 100 yıl son-
ra kurulduğunu anlattım. Böylece bir yakmlaşma
oldu.
Bunu sadece Rumlara ve Yunanlılara değil. Er-
meni topluluğuna da anlatıyoruz. Onlara bu şekil-
de yaklaşmamız Türkiye Cumhuriyeti hükümeti-
nin yaklaşmasından çok daha farklı. Çünkü biz
1920'lerden geriye gitmiyoruz. Üstelik de geçmi-
şin yaşanan acıları üzerine hiçbir şey bina edilme-
yeceğini de biliyoruz. O nedenle aramızda çok gü-
zel bir yakınlaşma doğmaya başladı.
Onlarla sürekli toplantılanmız oluyor. Mem-
nunlukla bu toplantılara katılıyorlar. Çünkü onla-
ra kültürel açıdan yaklaşıyoruz. Amacımız da ta-
mamıyla dostluk kurmak.
Bu yakınlık Kongre üyelerinin turumlanna da
yansımaya başladı.
• • • Son olarak Türkiye 'ye verilecek kredi-
lerin kesilmemesi bu yakınlaşma sayesinde ola-
bilir mi?
YAVALAR - Bu konuda gidip Senatör Byrd'le
şahsen konuştum ve kredilerin kesilmemesini is-
tedim. Bu görüşmeden önce Washington Büyükel-
çimız Nüzhet Kandemir de bana. "Ortadoğu'da
çok önemli sorunlar var. Bunun başında da şeriat-
çı akımlar geliyor. Onun için Türkiye'ye verilecek
krediler kesilmemeli" demişti.
Amerikan Kongresi üyeleri bunu zaten biliyor-
lar. Onlar Atatürk'ün Türkiyesi'ne çok sıcak ba-
kıyorlar.
• • M M Amerikan basınıyla Uişkileriniz nasıl?
YAVALAR- VVashington Post olsun. New York
Times olsun, Wall Street Journal olsun, bu gaze-
telerde Türkiye hakkında sık sık yazılar çıkıyor.
Biz bu gazetelenn editörlerine sürekli yazılar ya-
zıyoruz, onlan evlerimize çağınyoruz. Onlara
Türk tezlerini anlatıyoruz. Türkiye'nin laik, çağ-
daş birülke olduğunu, bizim Atatürk'ün Türkiye-
si'nde yaşadığımızı anlatmaya çalışıyoruz.
ABD'nin şimdiki Genelkurmay Başkanfyla
ılışkılerimizçok iyi. Başkan Clinton'ın Ulusal Gü-
venlık Danışmanı Anthony Lakebaşka iyi birdost.
Bundan sonra düzenleyeceğimiz toplantıya katıl-
maya söz verdi.
Bütün bunlar bizim Atatürk Cemiyeti olarak
ABD'de yaptığımız etkinlikler.
Derneğin toplam kaç üyesi var?
HUDAI YAVALARllk ve ortaöğrenimini Iztnit te vaptı. Darüşşafaka
basketbol takımında ovnadı. O sırada Güzel Sa-
natlar Akademisi Mimarlık Bölümü nde bir vıl
okudu. ABD'yegitmeye karar verdi. ABD'de. kı-
sa bir süre sonra turist vizesini öğrenci vizesine
çevirerek George Washington Üniversitesi Mii-
hendislik Bölümü 'ne girdi. Bu iiniversiteden mi-
mar-mühendis olarak mezun oldu. Uzay uydula-
rının değişik ülkelerde ver istasyonlannm vapıl-
masında çalışlı. Üçüncü Dıinva ülkelerinde okul
ve yol inşaatlannda görcv aldı. 19X5 te B.M adı-
na Haliç in temizlenmesi pıojesinde yer aldı. Şu
anda IVashington'dakendi kurduğu inşaat şirke-
tinin başında çalışıyor. ABD 'de etkisi giderek ar-
tan Atatürk Derneği nin de başkanı.
yoruz. Bu öğrencilerin hemen hemen yüzde 60'
tamamıyla grup halinde yaşıyorlar. Hiçbir zaman
ortama uymak için çaba harcamıyorlar. Amerika-
lı ögrencilerle hiçbir şekilde dostluk kurmamaya
dikkat ediyorlar.
Bu saydığım nedenler yüzünden Ingilizceleri
çok zayıf. Bazılan. geleli iki yıl olmasına rağmen
dil sınavlarını verip astl derslere başlama başarı-
sını bilegösteremediler. Tabiı bunlann içinde çok
sayıda şeriatçı da var.
Peki, Milli Eğitim nasıl oluyor da bu tür
öğrencileri bursla Amerika 'ya gönderebiliyor?
YAVALAR - Nevzat Ayaz, Milli Eğitim Baka-
nı'yken NVashington'a gelmişti. Yanında da yedi-
sekiz kisi vardı. Onlan kendı evime yemeğe davet
ettim. O yemekte. eskı başkanlar George Bush ve
RonakJReagan'ın basın sözcülüğünü yapmış olan
CNN televizyonundan Bernard Kalb, eski Ame-
rikan Büyükelçisi Morton Abramovvitz, bazı
Kongre üyeleri. atv Televizyonu Haber Koordina-
törü Ali Kırca gibi isimler vardı.
Yemek öncesinde Bernard Kalb. bir konuşma
yaparak Atatürk Derneği'nin Amerika'daki yarar-
lı çalışmalanndan söz ettı. Nevzat Ayaz da konuş-
masında Türkiye'nin hiçbir zaman Atatürkçülük
ve laiklikten aynlmayacağını söyledi.
Ertesi gün büyükelçilikte Ayaz'la yanm saat.
kırk beş dakika kadar bir görüşme yaptık. Kendı-
sı de buraya gönderilen öğrencilerden çok şikâyet-
çi olduğunu, son bir gündür bu şikâyetleri dinle-
diğini, üniversitelerden gelen şikâyet mektuplan-
nı okuduğunuanlattı. Bunun üzerine ona. "Buöğ-
rencileri buraya nasıl gönderiyorsunuz? Buraya
gönderilen şeriatçı öğrenciler, milli bayram kutla-
malanmızda Suudi Arabistanlı ve tranlılaria bir-
lik olup bizim Atatürkçü. laik öğrencilere saldın-
yorlar. Onlarla gnıplar halinde yaşıyorlar. Cuma
günleri hafta tatili yapıp pazar günleri derslere gir-
mek isriyorlar. Gittikleri üniversitelerin yetkilileri
de bize 'Bunlarla biz ne yapacagız' sorusunu so-
ruyorlar" dedim.
Nevzat Ayaz. "Siz bu çocuklarla ilgiienin. On-
lan kazanmaya çalışalım" dcyince cevabım şu ol-
du:
"Bunlar 1.200 öğrencinin neredeyse 600-
700'ünü oluşturuyor. Hangi birini kazanacaksı-
nız? Siz bize beş bin öğrenci daha göndereceğinizi
söyiüyorsunu/, Biz bunlan artık kontnıl edeme>e-
cekduruma geleceğiz. İn«ili/tc bilmeyen bu öğren-
ciler buraya nasıl gönderiliyorlar? Bu çocuklar, hiç
sınava tabi rutulmuyoıiar mı?~
Nevzat Ayaz bana şöyle bırkarşılık verdi
"Biz bunlan bakanlann. milletvekillerinin bas-
kısı üzerine buraya göndermek zorunda kalıyo-
ruz. Bu tamamıyla politik bir seçim." Ben de sö-
zümü esirgemedım:
"Nevzat Bcy, bu öğrenciler. ileride sizin ipinizi çe-
kerler."
YAVALAR - Çoğu Amerikalı olmak üzere
4000'ın üzerinde üyemiz var. Unutmayın ki biz
yepyenı bir derneğiz. Üstelik ABD'deki Türk ce-
miyetleri şimdi bizimle birleşmek. bizim altımız-
da çalışmak için öneriler getiriyorlar.
^ H ^ H Türk-Amerikan DerneklerıFederasyo-
nu 'yla Uişkileriniz nasıl?
YAVALAR - Onlarla da ilişkilerimiz iyi. Fakat
biz onlann altında çalışmıyoruz. Çünkü Ata-
türk'ün ısmi çok büyüktür. O dernekler biraz da
siyasi. Biz siyasete hıç girmiyoruz. Daha çok me-
selenın kültür ve tanıtım boyutuyla ilgileniyoruz.
Sürekli olarak Atatürk'ü ve Atatürk'ün Türkiye-
si'ni anlatmaya çalışıyoruz. Derneğimizin adı da
o nedenle Atatürk Derneği. Üstelik biz bölgesel
değil, uluslararası bir derneğiz. Çok geniş yelpa-
zede üyelerimiz var. Arjantin'den, Avustralya'dan,
Yeni Zelanda'dan üye aldık. Amerikan büyükelçi-
leri, Türk işadamlarımız da üye oldular.
Sakıp Sabancı, Rahmi Koç, Prof Suna Kili gibi
isimler bizim üyemiz.
ABD'de çok Atatürkçü insan var; Amerikalı ol-
sun, Türk olsun. Hele Türklerin. divebilirim ki
ABD 'ye gelen Türk öğrencilerine çok
yardım ettiğinizi söylediniz. Bu yardımlar nasıl
oluyor?
YAVALAR-Onlara yol gösteriyoruz. Bazen pa-
rasız kalıyorlar: biz yardım ediyoruz. Bu arada
gelecek yıl 24 nısanda Avustralya ve Yeni Zelan-
da hükümetleriyle ortaklaşa Çanakkale'deki An-
zak anıtının çevresini yeşıllendireceğiz. Aynca
Washington D.C.'de büyük bir Anzak günü dü-
zenleyeceğiz. Çanakkale'de ölen Anzak askerle-
rini anacağız. Bu amaçla bizim Kültür Bakanlı-
ğı'yla temastayız.
Aynca Washington'da bir Atatürk Ormanı kur-
ma çalışmalarına başladık. Bu amaçla Washing-
ton Valisi'yle görüştük. Bize bir arazi tahsis etti.
Derneğinizin Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından gönderilen burslu ögrencilerle bazı
sorunlan olduğunu duyduk. Bunlar neler?
YAVALAR-Evet. doğru. Devamlı surette Ame-
rika'daki değişik üniversitelerden şikâyetler alı-
yüzde 95'i Atatürk havTanı. Bu çocuklar. Amerika'ya zaten beyinleri yıkan-
mış olarak geldikleri için Türkıye'ye, Amerika ve
Hıristiyanlığa daha çok düşman olarak dönüyor-
lar. Amerika'da, değişik isimlerle Atatürk aleyhi-
ne yazı lar da yazıyorlar. Bunlar daha çok Pennsy!-
vania, Teksas, VVisconsın. Michıgan ve Ohıo'da
kümelenmişler.
Biz, bunlann arasından bazı öğrencileri kurtar-
dık. Kimisini kendi evlerimize aldık, kimisine
apartman dairesi bulup yerleştirdik.
O göriişme sırasında Nevzat Ayaz'a aynca, bu-
na karşı önlem almalannı da önemie rica ettim.
Tabii burada bir şey var. Bu öğrenciler Dünya
Bankası kredisiy le burada burslu okuyorlar. Bu ne-
denle de biz bu öğrencileri Dünya Bankası"na şi-
kâyet ediyoruz ve kredilerinin kesilmesini istiyo-
ruz.
Bu durumdan YÖK'ün haberi var mı?
YAVALAR- Milli Eğitim Bakanlığı gibi YÖK
ve eski Başkanı Prof. Mehmet Sağlam da çok ı> ı
biliyor. Prof. Sağlam, Washington'a YÖK başka-
nı olarak geldiği zaman George VVashington Üni-
versitesi'nde Samanyolu adıyla daanılan, kökten-
dincilıği körükleyen Galaxy örgütünün toplantısı-
na katıldı. Prof. Sağlam'a bu toplantıya katılma-
sının nedenıni açık bir bıçimde de sorduk. Ayrıca
Nevv York'ta da bir toplantıları oldu.
Gaiaxy'nın toplantısı olduğu sırada daha derne-
ğimiz kurulmamıştı. Ama ben Atatürkçü bir insan
olarak onlann bu tür toplantılannı hep izlediğim
için buna da gıttım.
Daha önceleri Washington'a gelen bakanlara.
YÖK Başkanı Mehmet Sağlam'a bu olup bitenle-
ri anlatmaya çalıştık. Arada bir elındetespihli ba-
kanlanmız da geliyordu. Onlara. "Kongre'ye gi-
derken lütfen tespihlerinizi cebinize koyun. Bizi
yanhş tanımasınlar" diye uyanyorduk.
Galax> toplantısına katılanlar inanılmaz btr bi-
çimde şeriatçı konuşmalaryaptılar. Bazılan Arap-
ça konuşuyordu. Oraya sadece merak nedenıyle
gelmiş olan bazı öğrenciler. "Biz nereye gelmiştz
böyle?" diye haykırarak salonu terk ettiler.
wı^a^mm YÖK Başkanı Mehmet Sağlam bunu
göriince neyaptı?
YAVALAR - Kendisine bu tür toplantılann ne
kadar zararlı olduğunu söyleyince terslendi. Or-
tada çok tatsız bir hava esti.
Yani Galaxy'yi misavunmak istedi?
YAVALAR-Galaxy'yi de şeriatçıları da savun-
mak istedi. "Bu öğrenciler bilekierinin hakkıy la bu
bursu kazanmışlardır. Onun için de buray a gelme-
leri lazını"'dedı. Ben de patladım.
"Ne hakkı beyefendi? Bunlar türiü çeşitli torpil-
le buraya gönderildiler." Bunun iizenne. bu öğren-
cilerin yüzde 60'ının sınav kazanarak burayagel-
diklerini filan söylemeyeçalıştı. Bende, "Alman-
ya'da yaptığınız hatalan burada da yapmaya kal-
kışıyorsunuz. Dikkatü olun. Bunlann burada oku-
nıalan için harcanan paralar benim anamın baba-
mın, Türk halkının cebinden çıkıyor. Dünya Ban-
kası, bu eğitim kredisini size bedava vermiyor ki.
Bunun geri ödemesi var. Dünya Bankası bu para-
yı, Türk eğitimini çağdaşlaştırmak amacıyla veri-
yor. Bu parayi size. şeriatçıbğa. gericiliğe yatınm ya-
pasınrz diye vermiyoriar. Onun için sizİeri Dünya
Bankası'na şikâyet edecek ve bu kredilerin kesil-
mesini isteyeceğiz" dedim.
Gerçekten de durumu Dünya Bankası yetkilile-
rine. Kongre üyelerine de dernek olarak anlattık.
m^mmm Size ne cevap verdiler?
YAVALAR - "Bunu Türk yetkililerle konuşaca-
ğız" dediler. Hatu Dünya Bankası'ndan bir üst
düzey yetkilı. "Bunu ne zamandır konuşmak isti-
yoruz. Ama ülkenizin üst yönetimlerinde hiç dur-
madan değişiklikler oluyor. Kendimize muhatap
kişi bulamıyoruz. Kime haşvuracağımızı biz deşa-
şırdık" diye anlattı.
Amerika'da gazeteler. "Atatürk'ün Türkiyesi
Nereye Gidiyor?'' başlıklı yazılar yayımlıyorlar.
Bunlan okudukça çok üzülüyoruz. Financıal Ti-
mes gazetesi seçımlerden sonra Refah'ın nasıl ik-
tidarolacağınıanlatanbiryazıyayımladı. Bundan
Avrupa da Amerika da ürküyor.
Benim aklımın takıldığı bir nokta var. Diyanet
lşleri Başkanlığı'nın bütçesi Milli Savunma Ba-
kanlığı'ndan sonra ikinci sırada. Her gün yerden
bitergibi heryerde iki cami bitiveriyor. Bircami-
nın malıyeti. dolar hesabına vuracak olursak 50 bin
dolar. Bunda eminim Suudi Arabistan'tn. Iran'ın.
öbür şeriatçı devletlerin etkisi var. Benim anlama-
dığım bir şey var. Hem Türkiye Cumhuriyetf ne
"laik de\ iet" diyoruz hem de Diyanet lşleri 'ne akı I
almaz bir bütçe çıkarıyoruz.
Oysa laik devletlerde bu dini kuruluşların ken-
di kendini idareetmeleri geregi vardır. Devlet bun-
lara bütçe çıkarmaz. O mahalledcki adam camiye
gitmek istiyorsa parasını versin; hacısının, hoca-
sının maaşını karşılasın. Zaten bu mahalle cami-
leri çok para topluyorlar. Neden aynca devlet Di-
yanet lşleri adı altında bunlara muazzam bir büt-
çe çıkarıyor?
Bunlar zaten ölü yatınm Cami cami cami...
Bunlara imam tayin edıyorsunuz. Zaman içinde
bunlar üretici değil. tüketıci halıne gelıyor.
Birde bugünün camılen insanın gözünü okşa-
mıyor. Nerede o Osmanlı dönemi camileri? Mı-
mar-mühendis gözüyle söylüyorum. "Ah, ne gü-
zdinşaafdiyebiliyormuvuz bugünün camilerine?
Hepsı birer beton yıgını. Üstelik bunlan olmadık
yerlere yapıyorlar.
Bütün bunlan gördükçe dış ülkelerde yaşayan
biz Türkler çok üzülüyoruz. Bızler şiradi bir mü-
cadelenın içindeyız.
Ben Türkiye"deyken ÇEKÜL Vakfı'nın düzen-
lediği etkinlik çerçevesınde Atatürkçülük için çok
uğraşan ve yaşamını yıtiren Nadir Nadi, L'ğur
Mumcu, Çetin Emeç gibi gazetecıler. Ahnıet Ta-
ner Kışlalı'nın eşi için ağaç dıktım.
Türkiyede daha çok şey ler yapacagız. Gençler-
le toplantılanm oldu. Gençlerin çok ateşli olduk-
lannı gördüm. Bütün bunlan gördükten sonra Tür-
kıye'nin şerıatçılara kalmayacağma kani oldum.
Dünya o kadar küçülüyor ki. televizyon olsun bil-
gisayar olsun. dünyayı o kadar birbirine yaklaştı-
nyorki.obatıldüşünceleringün gelecek hiçbir de-
ğeri kalmayacak. Bunlar zaten bilımsel düşünce-
ye aykın.
Türkiye'de çok Atatürkçü insan var. Aydınları-
mızaçokgüveniyorum. Refah Partililer. hüküme-
timizin başındakiler Ortadoğu'daki şeriatçılann
aleti olmuşlar. Ben buna üzülüyorum.
AVRUPA'DAN îsveç'teki Türk politikaeılar karamsarlar
GURHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Isveç vatandaşlan. yerel ve ge-
nel seçımlerde bulunduklan ülke neresi olursa olsun
oradan ve hatta gemide çalışanlar gemilerden oy kul-
lanabiliyorlar. Haftalarca önce postayla oy kullanma
hakkına sahipler. Oysa sayılan iki milyonugeçenyurt-
dışındaki vatandaşlanmız. sınır kapılanna gelmeden
oy kullanamıyorlar. Bunun için de, önceden seçmen
kütüğüne kayıt yaptırmış olmak gerek.
24 Aralık genel seçimlerine yaklaşıldıkça, İsveç-
Türkiye seferi yapan uçaklarda yer bulmak neredey-
se olanaksızlaştı. THY'de hiç yer kalmadığı belirtili-
yor. Vatandaşlanmızın önemli bölümü, seçimler vesi-
İesiyle yeni yıla da yakınlanyla birlikte Türkiye'de
girmeyi amaçlıyorlar. Bu arada. parası bol birpartinin
toplu olarak seçmenleri kayıt ve oy için Türkiye'ye gö-
türdügü söyleniyor.
Türkiye vatandaşlan. artık Isveç politik yaşamına
iyiden iyiye girmeye başladılar. Stockholm'ün büyük
semtlerinden Varby Gard'un bölge Belediye Başkanı
Şerefhan Ciziri, Sbl Parti'den, Stockholm Belediye
Meclisi üyesi Hamza Erdal da sosyal demoratlardan
seçilmeyi başaranlar arasmdaiar. Aynca, demek ya-
şantısında yıllardır etken olarak yer alan. halen Isveç
Türk lşçi Dernekleri Federasyonu'nun yürütme kuru-
lu üyesi olan Rahim Kulbay DSP'de, eski federasyon
başkanı ve federasyonun denetleme kurulu üyesi olan
A-Haydar Akan da CHP'de. Türkiye deki politik ya-
şama atıldılar. Her ikisinin de ortak amacı, Isveç po-
litik yaşamından edindikleri deneyımlerden Türki-
ye'de yararlanmak, bildiklerini aktarmaktı. Aldıklan
ortak sonuç ise düşkınklığı oldu. Kulbay, önceden ve-
rilen sözlerin yerine getirilmemesi sonucu memleke-
ti Konya'dan listeye gıremedi, Akan da Konya'da 6. sı-
raya konulunca adaylıktan çekildi.
Nedir Türkiye"deki politika dünyasında Isveç'ten
gelen birisine aykın gelen şey? Rahim Kulbay'ı din-
liyoruz: "Gördügum kadanyla Türkiye'de bugün va-
tandaşın hiçbir siyasi parfiye güveni yok. Partisindeki
seçilme ihtimalini yüksek bulmayanlann. seçim önce-
si apar topar, seçiiebilir bir yere lionulabilecekleri baş-
ka partiyc transfer olmalan. bunlann ilerde Vleclis için
yeni bir parti oluşrurmalan kuşkusunu yaratıyor. 80'li
yülardaki gibi çok hunalımlı bir Meclis'in oluşacağı
kanısındayınv"
A.Haydar Akan da oluşturulacak parlamentonun 5
yılı doldurması konusunda kuşkulu. Gerekçesini şöy-
İe di le getiriyor: "Türkiye'de iki parrili koalisyonu haz-
medememiş yapı, üç parrili koalisyona doğru gidiyor.
Bunu toplumun kabul etmesi zor. Veniden erken seçim
havası oluşturacak. Vcrel seçimlerden bugüne iki yıl geç-
ti. Sanınm bu seçimler de 5 ydını dolduramayacak ve
erken genel seçbnle birtikteyerel seçimlerde yapılacak."
Rahim Kulbay ve A.Haydar Akan. parti merkezle-
rinin adaylan saptamasının olumsuz yanlanna parmak
basıyorlar. Rahim Kulbay. "Türkiye'de liderk'r sulta-
sı" var saptamasını yaptıktan sonra izlenimlerini şöy-
le anlatıyor:
"Türkiy e'deki acil olay, merkez yokla ma> la adayla-
nn tespit edilmesidir. Eğer Uderler buna ısınırlarsa.
önümüzdeki seçimlerde de ön seçimi kaldınrlarsa. de-
mokrasinin gelişmesi. bizim anladığımız anlamda bir
pariamenteriznıin yerleşmesi çok zor olabilir. Ben Tür-
kiye'de partilerdeki keşmekeşi görünce çok şaşırdım,
birduraklama geçirdim. Yıllarca millervekili olmuş,ba-
kan olmuş. partide yıllardır çalışmış olan kişiler, sırfye-
rini konıyabUmek için lideıierin çevresinde dört dönü-
yor ve resmen yağ çekhorlar. tlerisi için bunun önüne
geçilmesi lannı.
A.Haydar Akan, yurtdışındaki vatandaşlanmızın
seçme ve seçilme hakkı talep ettiğini belırterek birçok-
lannın duvgusunu dile getiriyor: "1987'de ilk kez uy-
gulamaya konulan, yurtdışındaki vatandaşlanmızın
sınır kapılanna gelerek seçme hakkını -seçilme hakkı
değil de seçme hakkını- kullanmalannın sonucu yüz-
de ?'i aşmadı. 1991'de uygulanduyine aşmadı. Ama *95
seçimleri nnccsi partiler, yurtdışında yaşayan vatan-
daşlara bir çeşit umutdağıttılar. Seçmenin yanında, se-
çilmenin de muttaka gerçekleştirilebileceği umudunu
dağıttılar. Ama seçimler. birdenbire baskın seçim hali-
ne dönüşünce, bu sevdalanndan vaz geçtiler. Bizlerin
seçilmesinden korkusu olan partiler de var. medet bek-
leyen partiler de. Korkusu olan partiler, yurtdışındaki
yandaşlannı kaybetmiş. onlara son 10-15 vilda hiç sa-
hip çıkmamış olan partiler. Diğer partiler ise, 12 Ey-
lül'den sonra yurtdışında örgütlenmiş, Türkiye'de par-
ti kurmuş ve gerek yerel, gerekse genel seçimlerde ka-
zanımlar elde etmiş partiler."
Isveç'te gerek dernek yaşantısında. gerekse yerel
politikada tanınmış simalardan biri de Mustafa Sön-
mez. Sönmez. Sol Parti üyesi. Yerel seçimlerde,
Botkyrka Belediye Meclisi'ne seçildi. Onun herhan-
gi bir Türkiye serüveni olmadı.
Ancak. İsveç'te parti içinde nasıl çalışıldığını ken-
di deneyimleriyle bildigi. Türkiye'yi de hem gazete-
lerden, hem de uydu aracılığıyla TVr
'den izleyebıldıği
için iki ülkedeki parti politikacılığinı karşılaştırabili-
yor:
"fsveç'te çocuk. aile içinde demokrasiyle tamşıyor,
yetişiyor. Partiye gençlik örgütünden giriyor ve yukan
doğru bu şekilde hrmanıyor. Sokakta bildiri dağıhyor,
üç kişinin dinlediği sokak başı. meydan konuşmalan
yapıvor. Burada bir gün A görüşünü desteklerken. er-
tesi gün B görüşüne geçilmiyor. Bir yere gelebilmek
için, umulmadık parti değiştirmekri yapılmıyor. Tür-
kiye'de çok partili rejim henüz 50 yıllık. Sağlıklı bir de-
mokrasiden söz etmek mümkün değil. Bu durumda da,
politik yaşamın yankşlıklan kendiliğinden ortaya çıkı-
yor. İsveç'te kişiler. parti tabanından başbyorlar ve alın
teriyle yukanlara tırmanıyorlar. Türkiye'de ise polifi-
kacılann politik yaşamda yeni şey üretmeleri, bu yaşa-
ma üretici olarak katılmaİan mümkün olmuyor. Bu-
nun nedeni, tabandan gelmemeleri, aşamalardan geç-
memeleri. Türkiye'de son dönemde 450 milletvekili
olan Meclis'te, 1 yıl içinde 130 kişi parti değiştirebiU-
yor. Ben İsveç'te parti değiştiren, birinden çıkıp öteki-
ne giren milletvekili görmedim. 12 yıldır buradaki po-
lirik yaşamın içindeyim. Partisinden hoşnut olmayan
bir milletvekili eğer büyük dıış kınklığına uğrarsa. par-
tisinden istifa edip bağımsız milletvekili olarak kahyor,
bir başka partiye geçmiyor."
Mustafa Sönmez. partilerde düşünce üretebilen. dü-
şünceleri yaşama geçirebilen kışilenn önemli yerlere
getinldiklenni. bölge örgütlerince aday adayı olarak
genel merkeze tanıtıldıklannı söylüyor. Türkiye'de ise
düşünce üreterek ılerleme söz konusu olmadıgından
önemli yerlere, tepeden ınme geliniyor. Ülke yöneti-
mi. hiçbir şey üretemeyen polıtıkacılann eline kalıyor.
Sonuç i>e. ortada. .