14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1995 PA2AR 8 PAZAR KONUGU ABD'deki Atatürk Derneği Başkanı Hüdai Yavalar, MEB tarafından gönderilen burslu öğrencilerin ortama uyum sağlayamadığını söyledi 'Aralannda çok sayıda şeriatçı var' tS LJISLJç ABD'de yaşayan Türkler, son birkaç yıldır, bu ülkeye Türkiye'den gönderilen burslu öğrenciler yüzünden iyice tedirginler. Bu öğrencilerin, birtakım siyasi güçlerden aldıklan destekle, hatta sınava tabi tutulmadan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ABD'deki üniversitelere gönderildikleri, ABD'ye gittiklerinde de burada şeriat propagandasına başladıklan belirtiliyor. Bu durumdan Milli Eğitim Bakanlığı'nda bakan dahil en üst düzey bürokratlann, YÖK'ün bilgisi olduğu, ama hiçbir şey yapılmadığı da anlatılıyor. Konuyu aynntılı olarak olayın ABD'deki tanıklanndan, ABD'deki Atatürk Derneği Başkanı Hüdai Yavalar'la konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU PAZAR KONUGU ı Atatürk Derneği'ni ne zaman, amaçla kurdunuz? ne YAVALAR - Derneği. \Vashington D.C.'de 1995'in 19 Mayıs günü. Ritz Carlton Oteli'nde dü- zenlenen bir törenle kurduk. Amacımız. Amerikalılara Türkiye'yi kültürel açıdan tanıtmaktı. Zaten bu cemiyet siyasi birör- güt değildir. Tamamiyla eğitim ve kültür amaçlı- dır. Bir amacımız da NV'ashington'da büyük bir Ata- türk Kültür Merkezi kurmak. burada konferanslar vermek. Türkiye'den gelen öğrencilerle ilgilen- mek. Kendim öğrenci olarak Amerika'ya gittiğim için buraya öğrenci olarak gelen gençlerin sorun- lannı yakından biliyorum. Şimdiye kadar Ameri- ka'ya gelen işadamlannın. hastalann başvurabile- cekleri bir merkez yoktu. Nevv York'ta Türk Evi var. ama o devlete ait olduğu için gelenler oraya başvursalar bile yeterli ilgı göremiyorlar. • ^ • ^ " Atatürk Derneği'nin kurucu üyeleri arasında çok tanınmış kişilerin, örneğin eski ABD Genelkurmay başkanlanndan Amiral Wil- liam Crotve, Senatör Byrd gibi isimlerin bulun- duğunu biliyoruz. Bu insanlar bu derneğe nasıl ilgi gösterdiler? YAVALAR - Aynca, bir zamanlar Sinop'ta as- kerliğinı yapmış olan Temsilciler Meclisi üyesi John Tanner var. Bu kişıler ABD'de hiçbir örgü- te. derneğe üye olmadıklan halde bızim cemiye- timıze gırmek ıstediler. Bu ınsanların Atatürk"e karşı büyük bir sevgi- lerı var. Dernegın açılış toplantısında Senatör Byrd baş konuşmacı olarak aramızda yer aldı. Bugün Temsilciler Meclısı Cumhuriyetçi Grup Başkanı olan Newt Gingridge de büyük bir Atatürk hayra- nıdır. Gingridge. seçımlerden önce "ABDekonomisi- ni 100 gün içinde dengeleyeceğim" teziyle ortaya çıktı. Bir televızyon programında Gingridge'e, "Neden 100 gün" diye sordular. Gingridge'in ce- vabı şöyle oldu: -20. yüzy ılın en büyük devlet adamı Atatürk. 1920'lerde cumhuriyeti kurduğu zaman bugün ABD'nin eğitim bütçesinin sekizde biri kadarolan bütçeshle 10 yılda yapacağı reformlan 6 ay içinde yapacağına söz vermiş. bu sözünü de tutmuştur. O halde bugünkü Amerika, bu işi 100 günde neden başarmasın?" Bu konuşma ABD'deki bütün ba- sılı ve görsel medya organlannda yer aldı. Üstelik Gingridge, ABD'deki Rum ve Ermeni oylanni kaybetmeyı göze alarak bu sözleri söyle- di. ABD Senatosu \e Temsilciler Meclisi. Türki- ye'de şeriatçılıgın yaygınlaşması. Ortadoğu'da da böyle bir akımın olduğunun bilinci içinde Türki- ye'nin o tarafa doğru kaymamasına çok dikkat ediyor. Bu nedenie Türkiye'ye verilen kredilerın kesilmemesi için var güçle çaba harcanıyor. Bu amaçla çalışanlann başında da Senatör Byrd ge- liyor. Senato ve Temsilciler Meclisi'nde sürekli ola- rak Atatürk \e onun yaptığı reformlar gündeme getiriliyor. Türkiye'nin ikinci bir lran olması teh- likesi sık sık hatırlatılıyor. Bu derneği kurmamızın bir amacı da ABD Se- natosu ve Temsilciler Meclisi üyeleriyle yan yana çalışıp mücadele vermek. Bu kişilerle bizim epey- ce temaslanmız oluyor. m^m^m ABD'deki Rum lobisinin başı olan Maryiand Senatörü Sarbanes le de son zaman- larda biryakınlaşmanız olduğunu öğrendik. Bu nastl oldu? YAVALAR - Kendisine Amerika Atatürk Der- neği olarak yazdığım bir mektupta Atatürk'le Ve- nizelos arasında kurulan dostluğu hatırlatarak 1923 'te ilan edilen Türkiye Cumhuriveti 'nin tarih- te yaşanan olaylarla hiçbir ilgisi olmadığını, Yu- nanistan'ın Osmanlı lmparatorluğu'ndan bağım- sızlığını kazanmasmdan aşağı yukan 100 yıl son- ra kurulduğunu anlattım. Böylece bir yakmlaşma oldu. Bunu sadece Rumlara ve Yunanlılara değil. Er- meni topluluğuna da anlatıyoruz. Onlara bu şekil- de yaklaşmamız Türkiye Cumhuriyeti hükümeti- nin yaklaşmasından çok daha farklı. Çünkü biz 1920'lerden geriye gitmiyoruz. Üstelik de geçmi- şin yaşanan acıları üzerine hiçbir şey bina edilme- yeceğini de biliyoruz. O nedenle aramızda çok gü- zel bir yakınlaşma doğmaya başladı. Onlarla sürekli toplantılanmız oluyor. Mem- nunlukla bu toplantılara katılıyorlar. Çünkü onla- ra kültürel açıdan yaklaşıyoruz. Amacımız da ta- mamıyla dostluk kurmak. Bu yakınlık Kongre üyelerinin turumlanna da yansımaya başladı. • • • Son olarak Türkiye 'ye verilecek kredi- lerin kesilmemesi bu yakınlaşma sayesinde ola- bilir mi? YAVALAR - Bu konuda gidip Senatör Byrd'le şahsen konuştum ve kredilerin kesilmemesini is- tedim. Bu görüşmeden önce Washington Büyükel- çimız Nüzhet Kandemir de bana. "Ortadoğu'da çok önemli sorunlar var. Bunun başında da şeriat- çı akımlar geliyor. Onun için Türkiye'ye verilecek krediler kesilmemeli" demişti. Amerikan Kongresi üyeleri bunu zaten biliyor- lar. Onlar Atatürk'ün Türkiyesi'ne çok sıcak ba- kıyorlar. • • M M Amerikan basınıyla Uişkileriniz nasıl? YAVALAR- VVashington Post olsun. New York Times olsun, Wall Street Journal olsun, bu gaze- telerde Türkiye hakkında sık sık yazılar çıkıyor. Biz bu gazetelenn editörlerine sürekli yazılar ya- zıyoruz, onlan evlerimize çağınyoruz. Onlara Türk tezlerini anlatıyoruz. Türkiye'nin laik, çağ- daş birülke olduğunu, bizim Atatürk'ün Türkiye- si'nde yaşadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. ABD'nin şimdiki Genelkurmay Başkanfyla ılışkılerimizçok iyi. Başkan Clinton'ın Ulusal Gü- venlık Danışmanı Anthony Lakebaşka iyi birdost. Bundan sonra düzenleyeceğimiz toplantıya katıl- maya söz verdi. Bütün bunlar bizim Atatürk Cemiyeti olarak ABD'de yaptığımız etkinlikler. Derneğin toplam kaç üyesi var? HUDAI YAVALARllk ve ortaöğrenimini Iztnit te vaptı. Darüşşafaka basketbol takımında ovnadı. O sırada Güzel Sa- natlar Akademisi Mimarlık Bölümü nde bir vıl okudu. ABD'yegitmeye karar verdi. ABD'de. kı- sa bir süre sonra turist vizesini öğrenci vizesine çevirerek George Washington Üniversitesi Mii- hendislik Bölümü 'ne girdi. Bu iiniversiteden mi- mar-mühendis olarak mezun oldu. Uzay uydula- rının değişik ülkelerde ver istasyonlannm vapıl- masında çalışlı. Üçüncü Dıinva ülkelerinde okul ve yol inşaatlannda görcv aldı. 19X5 te B.M adı- na Haliç in temizlenmesi pıojesinde yer aldı. Şu anda IVashington'dakendi kurduğu inşaat şirke- tinin başında çalışıyor. ABD 'de etkisi giderek ar- tan Atatürk Derneği nin de başkanı. yoruz. Bu öğrencilerin hemen hemen yüzde 60' tamamıyla grup halinde yaşıyorlar. Hiçbir zaman ortama uymak için çaba harcamıyorlar. Amerika- lı ögrencilerle hiçbir şekilde dostluk kurmamaya dikkat ediyorlar. Bu saydığım nedenler yüzünden Ingilizceleri çok zayıf. Bazılan. geleli iki yıl olmasına rağmen dil sınavlarını verip astl derslere başlama başarı- sını bilegösteremediler. Tabiı bunlann içinde çok sayıda şeriatçı da var. Peki, Milli Eğitim nasıl oluyor da bu tür öğrencileri bursla Amerika 'ya gönderebiliyor? YAVALAR - Nevzat Ayaz, Milli Eğitim Baka- nı'yken NVashington'a gelmişti. Yanında da yedi- sekiz kisi vardı. Onlan kendı evime yemeğe davet ettim. O yemekte. eskı başkanlar George Bush ve RonakJReagan'ın basın sözcülüğünü yapmış olan CNN televizyonundan Bernard Kalb, eski Ame- rikan Büyükelçisi Morton Abramovvitz, bazı Kongre üyeleri. atv Televizyonu Haber Koordina- törü Ali Kırca gibi isimler vardı. Yemek öncesinde Bernard Kalb. bir konuşma yaparak Atatürk Derneği'nin Amerika'daki yarar- lı çalışmalanndan söz ettı. Nevzat Ayaz da konuş- masında Türkiye'nin hiçbir zaman Atatürkçülük ve laiklikten aynlmayacağını söyledi. Ertesi gün büyükelçilikte Ayaz'la yanm saat. kırk beş dakika kadar bir görüşme yaptık. Kendı- sı de buraya gönderilen öğrencilerden çok şikâyet- çi olduğunu, son bir gündür bu şikâyetleri dinle- diğini, üniversitelerden gelen şikâyet mektuplan- nı okuduğunuanlattı. Bunun üzerine ona. "Buöğ- rencileri buraya nasıl gönderiyorsunuz? Buraya gönderilen şeriatçı öğrenciler, milli bayram kutla- malanmızda Suudi Arabistanlı ve tranlılaria bir- lik olup bizim Atatürkçü. laik öğrencilere saldın- yorlar. Onlarla gnıplar halinde yaşıyorlar. Cuma günleri hafta tatili yapıp pazar günleri derslere gir- mek isriyorlar. Gittikleri üniversitelerin yetkilileri de bize 'Bunlarla biz ne yapacagız' sorusunu so- ruyorlar" dedim. Nevzat Ayaz. "Siz bu çocuklarla ilgiienin. On- lan kazanmaya çalışalım" dcyince cevabım şu ol- du: "Bunlar 1.200 öğrencinin neredeyse 600- 700'ünü oluşturuyor. Hangi birini kazanacaksı- nız? Siz bize beş bin öğrenci daha göndereceğinizi söyiüyorsunu/, Biz bunlan artık kontnıl edeme>e- cekduruma geleceğiz. İn«ili/tc bilmeyen bu öğren- ciler buraya nasıl gönderiliyorlar? Bu çocuklar, hiç sınava tabi rutulmuyoıiar mı?~ Nevzat Ayaz bana şöyle bırkarşılık verdi "Biz bunlan bakanlann. milletvekillerinin bas- kısı üzerine buraya göndermek zorunda kalıyo- ruz. Bu tamamıyla politik bir seçim." Ben de sö- zümü esirgemedım: "Nevzat Bcy, bu öğrenciler. ileride sizin ipinizi çe- kerler." YAVALAR - Çoğu Amerikalı olmak üzere 4000'ın üzerinde üyemiz var. Unutmayın ki biz yepyenı bir derneğiz. Üstelik ABD'deki Türk ce- miyetleri şimdi bizimle birleşmek. bizim altımız- da çalışmak için öneriler getiriyorlar. ^ H ^ H Türk-Amerikan DerneklerıFederasyo- nu 'yla Uişkileriniz nasıl? YAVALAR - Onlarla da ilişkilerimiz iyi. Fakat biz onlann altında çalışmıyoruz. Çünkü Ata- türk'ün ısmi çok büyüktür. O dernekler biraz da siyasi. Biz siyasete hıç girmiyoruz. Daha çok me- selenın kültür ve tanıtım boyutuyla ilgileniyoruz. Sürekli olarak Atatürk'ü ve Atatürk'ün Türkiye- si'ni anlatmaya çalışıyoruz. Derneğimizin adı da o nedenle Atatürk Derneği. Üstelik biz bölgesel değil, uluslararası bir derneğiz. Çok geniş yelpa- zede üyelerimiz var. Arjantin'den, Avustralya'dan, Yeni Zelanda'dan üye aldık. Amerikan büyükelçi- leri, Türk işadamlarımız da üye oldular. Sakıp Sabancı, Rahmi Koç, Prof Suna Kili gibi isimler bizim üyemiz. ABD'de çok Atatürkçü insan var; Amerikalı ol- sun, Türk olsun. Hele Türklerin. divebilirim ki ABD 'ye gelen Türk öğrencilerine çok yardım ettiğinizi söylediniz. Bu yardımlar nasıl oluyor? YAVALAR-Onlara yol gösteriyoruz. Bazen pa- rasız kalıyorlar: biz yardım ediyoruz. Bu arada gelecek yıl 24 nısanda Avustralya ve Yeni Zelan- da hükümetleriyle ortaklaşa Çanakkale'deki An- zak anıtının çevresini yeşıllendireceğiz. Aynca Washington D.C.'de büyük bir Anzak günü dü- zenleyeceğiz. Çanakkale'de ölen Anzak askerle- rini anacağız. Bu amaçla bizim Kültür Bakanlı- ğı'yla temastayız. Aynca Washington'da bir Atatürk Ormanı kur- ma çalışmalarına başladık. Bu amaçla Washing- ton Valisi'yle görüştük. Bize bir arazi tahsis etti. Derneğinizin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderilen burslu ögrencilerle bazı sorunlan olduğunu duyduk. Bunlar neler? YAVALAR-Evet. doğru. Devamlı surette Ame- rika'daki değişik üniversitelerden şikâyetler alı- yüzde 95'i Atatürk havTanı. Bu çocuklar. Amerika'ya zaten beyinleri yıkan- mış olarak geldikleri için Türkıye'ye, Amerika ve Hıristiyanlığa daha çok düşman olarak dönüyor- lar. Amerika'da, değişik isimlerle Atatürk aleyhi- ne yazı lar da yazıyorlar. Bunlar daha çok Pennsy!- vania, Teksas, VVisconsın. Michıgan ve Ohıo'da kümelenmişler. Biz, bunlann arasından bazı öğrencileri kurtar- dık. Kimisini kendi evlerimize aldık, kimisine apartman dairesi bulup yerleştirdik. O göriişme sırasında Nevzat Ayaz'a aynca, bu- na karşı önlem almalannı da önemie rica ettim. Tabii burada bir şey var. Bu öğrenciler Dünya Bankası kredisiy le burada burslu okuyorlar. Bu ne- denle de biz bu öğrencileri Dünya Bankası"na şi- kâyet ediyoruz ve kredilerinin kesilmesini istiyo- ruz. Bu durumdan YÖK'ün haberi var mı? YAVALAR- Milli Eğitim Bakanlığı gibi YÖK ve eski Başkanı Prof. Mehmet Sağlam da çok ı> ı biliyor. Prof. Sağlam, Washington'a YÖK başka- nı olarak geldiği zaman George VVashington Üni- versitesi'nde Samanyolu adıyla daanılan, kökten- dincilıği körükleyen Galaxy örgütünün toplantısı- na katıldı. Prof. Sağlam'a bu toplantıya katılma- sının nedenıni açık bir bıçimde de sorduk. Ayrıca Nevv York'ta da bir toplantıları oldu. Gaiaxy'nın toplantısı olduğu sırada daha derne- ğimiz kurulmamıştı. Ama ben Atatürkçü bir insan olarak onlann bu tür toplantılannı hep izlediğim için buna da gıttım. Daha önceleri Washington'a gelen bakanlara. YÖK Başkanı Mehmet Sağlam'a bu olup bitenle- ri anlatmaya çalıştık. Arada bir elındetespihli ba- kanlanmız da geliyordu. Onlara. "Kongre'ye gi- derken lütfen tespihlerinizi cebinize koyun. Bizi yanhş tanımasınlar" diye uyanyorduk. Galax> toplantısına katılanlar inanılmaz btr bi- çimde şeriatçı konuşmalaryaptılar. Bazılan Arap- ça konuşuyordu. Oraya sadece merak nedenıyle gelmiş olan bazı öğrenciler. "Biz nereye gelmiştz böyle?" diye haykırarak salonu terk ettiler. wı^a^mm YÖK Başkanı Mehmet Sağlam bunu göriince neyaptı? YAVALAR - Kendisine bu tür toplantılann ne kadar zararlı olduğunu söyleyince terslendi. Or- tada çok tatsız bir hava esti. Yani Galaxy'yi misavunmak istedi? YAVALAR-Galaxy'yi de şeriatçıları da savun- mak istedi. "Bu öğrenciler bilekierinin hakkıy la bu bursu kazanmışlardır. Onun için de buray a gelme- leri lazını"'dedı. Ben de patladım. "Ne hakkı beyefendi? Bunlar türiü çeşitli torpil- le buraya gönderildiler." Bunun iizenne. bu öğren- cilerin yüzde 60'ının sınav kazanarak burayagel- diklerini filan söylemeyeçalıştı. Bende, "Alman- ya'da yaptığınız hatalan burada da yapmaya kal- kışıyorsunuz. Dikkatü olun. Bunlann burada oku- nıalan için harcanan paralar benim anamın baba- mın, Türk halkının cebinden çıkıyor. Dünya Ban- kası, bu eğitim kredisini size bedava vermiyor ki. Bunun geri ödemesi var. Dünya Bankası bu para- yı, Türk eğitimini çağdaşlaştırmak amacıyla veri- yor. Bu parayi size. şeriatçıbğa. gericiliğe yatınm ya- pasınrz diye vermiyoriar. Onun için sizİeri Dünya Bankası'na şikâyet edecek ve bu kredilerin kesil- mesini isteyeceğiz" dedim. Gerçekten de durumu Dünya Bankası yetkilile- rine. Kongre üyelerine de dernek olarak anlattık. m^mmm Size ne cevap verdiler? YAVALAR - "Bunu Türk yetkililerle konuşaca- ğız" dediler. Hatu Dünya Bankası'ndan bir üst düzey yetkilı. "Bunu ne zamandır konuşmak isti- yoruz. Ama ülkenizin üst yönetimlerinde hiç dur- madan değişiklikler oluyor. Kendimize muhatap kişi bulamıyoruz. Kime haşvuracağımızı biz deşa- şırdık" diye anlattı. Amerika'da gazeteler. "Atatürk'ün Türkiyesi Nereye Gidiyor?'' başlıklı yazılar yayımlıyorlar. Bunlan okudukça çok üzülüyoruz. Financıal Ti- mes gazetesi seçımlerden sonra Refah'ın nasıl ik- tidarolacağınıanlatanbiryazıyayımladı. Bundan Avrupa da Amerika da ürküyor. Benim aklımın takıldığı bir nokta var. Diyanet lşleri Başkanlığı'nın bütçesi Milli Savunma Ba- kanlığı'ndan sonra ikinci sırada. Her gün yerden bitergibi heryerde iki cami bitiveriyor. Bircami- nın malıyeti. dolar hesabına vuracak olursak 50 bin dolar. Bunda eminim Suudi Arabistan'tn. Iran'ın. öbür şeriatçı devletlerin etkisi var. Benim anlama- dığım bir şey var. Hem Türkiye Cumhuriyetf ne "laik de\ iet" diyoruz hem de Diyanet lşleri 'ne akı I almaz bir bütçe çıkarıyoruz. Oysa laik devletlerde bu dini kuruluşların ken- di kendini idareetmeleri geregi vardır. Devlet bun- lara bütçe çıkarmaz. O mahalledcki adam camiye gitmek istiyorsa parasını versin; hacısının, hoca- sının maaşını karşılasın. Zaten bu mahalle cami- leri çok para topluyorlar. Neden aynca devlet Di- yanet lşleri adı altında bunlara muazzam bir büt- çe çıkarıyor? Bunlar zaten ölü yatınm Cami cami cami... Bunlara imam tayin edıyorsunuz. Zaman içinde bunlar üretici değil. tüketıci halıne gelıyor. Birde bugünün camılen insanın gözünü okşa- mıyor. Nerede o Osmanlı dönemi camileri? Mı- mar-mühendis gözüyle söylüyorum. "Ah, ne gü- zdinşaafdiyebiliyormuvuz bugünün camilerine? Hepsı birer beton yıgını. Üstelik bunlan olmadık yerlere yapıyorlar. Bütün bunlan gördükçe dış ülkelerde yaşayan biz Türkler çok üzülüyoruz. Bızler şiradi bir mü- cadelenın içindeyız. Ben Türkiye"deyken ÇEKÜL Vakfı'nın düzen- lediği etkinlik çerçevesınde Atatürkçülük için çok uğraşan ve yaşamını yıtiren Nadir Nadi, L'ğur Mumcu, Çetin Emeç gibi gazetecıler. Ahnıet Ta- ner Kışlalı'nın eşi için ağaç dıktım. Türkiyede daha çok şey ler yapacagız. Gençler- le toplantılanm oldu. Gençlerin çok ateşli olduk- lannı gördüm. Bütün bunlan gördükten sonra Tür- kıye'nin şerıatçılara kalmayacağma kani oldum. Dünya o kadar küçülüyor ki. televizyon olsun bil- gisayar olsun. dünyayı o kadar birbirine yaklaştı- nyorki.obatıldüşünceleringün gelecek hiçbir de- ğeri kalmayacak. Bunlar zaten bilımsel düşünce- ye aykın. Türkiye'de çok Atatürkçü insan var. Aydınları- mızaçokgüveniyorum. Refah Partililer. hüküme- timizin başındakiler Ortadoğu'daki şeriatçılann aleti olmuşlar. Ben buna üzülüyorum. AVRUPA'DAN îsveç'teki Türk politikaeılar karamsarlar GURHAN UÇKAN STOCKHOLM - Isveç vatandaşlan. yerel ve ge- nel seçımlerde bulunduklan ülke neresi olursa olsun oradan ve hatta gemide çalışanlar gemilerden oy kul- lanabiliyorlar. Haftalarca önce postayla oy kullanma hakkına sahipler. Oysa sayılan iki milyonugeçenyurt- dışındaki vatandaşlanmız. sınır kapılanna gelmeden oy kullanamıyorlar. Bunun için de, önceden seçmen kütüğüne kayıt yaptırmış olmak gerek. 24 Aralık genel seçimlerine yaklaşıldıkça, İsveç- Türkiye seferi yapan uçaklarda yer bulmak neredey- se olanaksızlaştı. THY'de hiç yer kalmadığı belirtili- yor. Vatandaşlanmızın önemli bölümü, seçimler vesi- İesiyle yeni yıla da yakınlanyla birlikte Türkiye'de girmeyi amaçlıyorlar. Bu arada. parası bol birpartinin toplu olarak seçmenleri kayıt ve oy için Türkiye'ye gö- türdügü söyleniyor. Türkiye vatandaşlan. artık Isveç politik yaşamına iyiden iyiye girmeye başladılar. Stockholm'ün büyük semtlerinden Varby Gard'un bölge Belediye Başkanı Şerefhan Ciziri, Sbl Parti'den, Stockholm Belediye Meclisi üyesi Hamza Erdal da sosyal demoratlardan seçilmeyi başaranlar arasmdaiar. Aynca, demek ya- şantısında yıllardır etken olarak yer alan. halen Isveç Türk lşçi Dernekleri Federasyonu'nun yürütme kuru- lu üyesi olan Rahim Kulbay DSP'de, eski federasyon başkanı ve federasyonun denetleme kurulu üyesi olan A-Haydar Akan da CHP'de. Türkiye deki politik ya- şama atıldılar. Her ikisinin de ortak amacı, Isveç po- litik yaşamından edindikleri deneyımlerden Türki- ye'de yararlanmak, bildiklerini aktarmaktı. Aldıklan ortak sonuç ise düşkınklığı oldu. Kulbay, önceden ve- rilen sözlerin yerine getirilmemesi sonucu memleke- ti Konya'dan listeye gıremedi, Akan da Konya'da 6. sı- raya konulunca adaylıktan çekildi. Nedir Türkiye"deki politika dünyasında Isveç'ten gelen birisine aykın gelen şey? Rahim Kulbay'ı din- liyoruz: "Gördügum kadanyla Türkiye'de bugün va- tandaşın hiçbir siyasi parfiye güveni yok. Partisindeki seçilme ihtimalini yüksek bulmayanlann. seçim önce- si apar topar, seçiiebilir bir yere lionulabilecekleri baş- ka partiyc transfer olmalan. bunlann ilerde Vleclis için yeni bir parti oluşrurmalan kuşkusunu yaratıyor. 80'li yülardaki gibi çok hunalımlı bir Meclis'in oluşacağı kanısındayınv" A.Haydar Akan da oluşturulacak parlamentonun 5 yılı doldurması konusunda kuşkulu. Gerekçesini şöy- İe di le getiriyor: "Türkiye'de iki parrili koalisyonu haz- medememiş yapı, üç parrili koalisyona doğru gidiyor. Bunu toplumun kabul etmesi zor. Veniden erken seçim havası oluşturacak. Vcrel seçimlerden bugüne iki yıl geç- ti. Sanınm bu seçimler de 5 ydını dolduramayacak ve erken genel seçbnle birtikteyerel seçimlerde yapılacak." Rahim Kulbay ve A.Haydar Akan. parti merkezle- rinin adaylan saptamasının olumsuz yanlanna parmak basıyorlar. Rahim Kulbay. "Türkiye'de liderk'r sulta- sı" var saptamasını yaptıktan sonra izlenimlerini şöy- le anlatıyor: "Türkiy e'deki acil olay, merkez yokla ma> la adayla- nn tespit edilmesidir. Eğer Uderler buna ısınırlarsa. önümüzdeki seçimlerde de ön seçimi kaldınrlarsa. de- mokrasinin gelişmesi. bizim anladığımız anlamda bir pariamenteriznıin yerleşmesi çok zor olabilir. Ben Tür- kiye'de partilerdeki keşmekeşi görünce çok şaşırdım, birduraklama geçirdim. Yıllarca millervekili olmuş,ba- kan olmuş. partide yıllardır çalışmış olan kişiler, sırfye- rini konıyabUmek için lideıierin çevresinde dört dönü- yor ve resmen yağ çekhorlar. tlerisi için bunun önüne geçilmesi lannı. A.Haydar Akan, yurtdışındaki vatandaşlanmızın seçme ve seçilme hakkı talep ettiğini belırterek birçok- lannın duvgusunu dile getiriyor: "1987'de ilk kez uy- gulamaya konulan, yurtdışındaki vatandaşlanmızın sınır kapılanna gelerek seçme hakkını -seçilme hakkı değil de seçme hakkını- kullanmalannın sonucu yüz- de ?'i aşmadı. 1991'de uygulanduyine aşmadı. Ama *95 seçimleri nnccsi partiler, yurtdışında yaşayan vatan- daşlara bir çeşit umutdağıttılar. Seçmenin yanında, se- çilmenin de muttaka gerçekleştirilebileceği umudunu dağıttılar. Ama seçimler. birdenbire baskın seçim hali- ne dönüşünce, bu sevdalanndan vaz geçtiler. Bizlerin seçilmesinden korkusu olan partiler de var. medet bek- leyen partiler de. Korkusu olan partiler, yurtdışındaki yandaşlannı kaybetmiş. onlara son 10-15 vilda hiç sa- hip çıkmamış olan partiler. Diğer partiler ise, 12 Ey- lül'den sonra yurtdışında örgütlenmiş, Türkiye'de par- ti kurmuş ve gerek yerel, gerekse genel seçimlerde ka- zanımlar elde etmiş partiler." Isveç'te gerek dernek yaşantısında. gerekse yerel politikada tanınmış simalardan biri de Mustafa Sön- mez. Sönmez. Sol Parti üyesi. Yerel seçimlerde, Botkyrka Belediye Meclisi'ne seçildi. Onun herhan- gi bir Türkiye serüveni olmadı. Ancak. İsveç'te parti içinde nasıl çalışıldığını ken- di deneyimleriyle bildigi. Türkiye'yi de hem gazete- lerden, hem de uydu aracılığıyla TVr 'den izleyebıldıği için iki ülkedeki parti politikacılığinı karşılaştırabili- yor: "fsveç'te çocuk. aile içinde demokrasiyle tamşıyor, yetişiyor. Partiye gençlik örgütünden giriyor ve yukan doğru bu şekilde hrmanıyor. Sokakta bildiri dağıhyor, üç kişinin dinlediği sokak başı. meydan konuşmalan yapıvor. Burada bir gün A görüşünü desteklerken. er- tesi gün B görüşüne geçilmiyor. Bir yere gelebilmek için, umulmadık parti değiştirmekri yapılmıyor. Tür- kiye'de çok partili rejim henüz 50 yıllık. Sağlıklı bir de- mokrasiden söz etmek mümkün değil. Bu durumda da, politik yaşamın yankşlıklan kendiliğinden ortaya çıkı- yor. İsveç'te kişiler. parti tabanından başbyorlar ve alın teriyle yukanlara tırmanıyorlar. Türkiye'de ise polifi- kacılann politik yaşamda yeni şey üretmeleri, bu yaşa- ma üretici olarak katılmaİan mümkün olmuyor. Bu- nun nedeni, tabandan gelmemeleri, aşamalardan geç- memeleri. Türkiye'de son dönemde 450 milletvekili olan Meclis'te, 1 yıl içinde 130 kişi parti değiştirebiU- yor. Ben İsveç'te parti değiştiren, birinden çıkıp öteki- ne giren milletvekili görmedim. 12 yıldır buradaki po- lirik yaşamın içindeyim. Partisinden hoşnut olmayan bir milletvekili eğer büyük dıış kınklığına uğrarsa. par- tisinden istifa edip bağımsız milletvekili olarak kahyor, bir başka partiye geçmiyor." Mustafa Sönmez. partilerde düşünce üretebilen. dü- şünceleri yaşama geçirebilen kışilenn önemli yerlere getinldiklenni. bölge örgütlerince aday adayı olarak genel merkeze tanıtıldıklannı söylüyor. Türkiye'de ise düşünce üreterek ılerleme söz konusu olmadıgından önemli yerlere, tepeden ınme geliniyor. Ülke yöneti- mi. hiçbir şey üretemeyen polıtıkacılann eline kalıyor. Sonuç i>e. ortada. .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle