Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1995 PAZAR
14 KULTUR
Leyla Gencer'in ilk kez sahneye çıktığı Ankara Operası'nın önünde Kültür Bakanlığı'nca anıtı dikildi
^Oliimsüz hissettim kendinri'HANDAN ŞENKÖKEN
"Ben şimdi artık sanatımın kendime
göre birdoruğunageldûn. Ama bundan
sonra bu heykel de bunu noktaladı. Baş-
ka bir şey istemiyorum. Ödüller aldım,
dev let sanatçısı oklum, bazen bana basın-
dan "sıze borcumuzu ödemedık' diyor-
lar. Hayır, çünkü arada böyle kopmalar
oluyor ama 1950'lerden bu yana her za-
man bir bağlantı vardu memleketimle.
kendi basınımla. insanlarımla.devletim-
le... Onun için ben bunu kabul ermiyo-
rum. Hayatımdan çok menınunum. Ha-
kikaten Sayın Kültür Bakanı Fikri Sağ-
lar'a çok müteşekkirim. Bu, benim için
en son, en büy ük heyecan oldu. En büy ük
mükafat oldu."
Az önce Ankara Devlet Opera ve Ba-
lesi binasının önünde anıtı törenle açıl-
mıştı Leyla Gencer'in. Şimdi de tam 45
yıl önce ilk kez sahneye çıktığı yerde
"Kendi kendime sordum, ben hakikaten
bu kadar büy ük bir onura lavık mıyım di-
ye düşündüm. Bu heykel. yalnız benim
değil. Bu tiyatroyu. bu operayı 1940'lar-
da kuranlann, bugüne kadar devam et-
tirenlerin isimleri benim hcykelimin üs-
tünde. içinde altın harflerle yazılı. Onla-
n unutmayalıın"dıyerek. teşekkür edı-
yordu herkese Devlet Sanatçısı Leyla
Gencer
Anıta baktıgımda garip bir
hisse kapıldjjn
Türkıye'deilkkez 18Ekim 1993'tels-
tanbul Devlet Opera ve Balesı'nce Yek-
ta Kara tarafından Leyla Gencer'e Say-
gı gecesı düzenlenmıştı. Işte bu görkem-
li gecede Leyla Gencer ile tanışan Kül-
tür Bakanı Fıkn Sağlar. kendisine hey-
kelıni yaptırnıayı düşundüğünü belirttı-
ğinde Leyla Gencer. aynı şan yanşma-
sındakı tepkıyı göstermıştı:"Amabutür
şeyler. insanlar öldükten sonra yapılır be-
nim hikJiğim. İstersenizbirazbekleyelim,
ben öldükten sonra yaparsınız." Fıkn
Sağlar ıse her zamankıdeğerbılirliği.ka-
rarlılığı ve inatçılığıyla yanıt vermıştı
Gencer'e "Hayır. ben mutiaka siz ha-
yattay ken yapmak istiyorum."
5 Âralık 1994'te Leyla Gencer'e Sev-
da Cenap And Müzık Vakfı Onur Ödü-
lu Altın Madalyası verilmesı nedeniyle
düzenlenen törende yılmadan aynı dile-
ğını yınelemişti Fikri Sağlar: "Bunu
unutmadım. mutiaka yapacağım" diyc-
rek. Bu kez Leyla Gencer'in yanıtı fark-
lıydı. şakayla karışık da olsa:"Ben öl-
dükten sonra. bari mezanm da burada
olsun. Nasıl olsa bu ilk tiyatrom. Beraber
doğduk, beraber gidey im ay nı yerde."
Sonunda 11 Aralık 1995'te Ankara
Dev let Opera ve Balesi'nin önünde -büst
beklerken. bırdenbıre dört metrelik bir
heykel görünce çok şaşırmıştı- anıtına
baktığında "garip bir hisse'' kapılmıştı.
Çok beğenmışt], çokgüzel olmuştu. Do-
ğal jestlerinden biriydi anıtın duruşu.
Ama "sanki başka bir dünvada. öbür
dünyadaymış gjbi, kendini y ukardan sey -
rediyormuş gibi" gelmişti ona.
Leyla Gencer öylesine mutluydu ki.
anıtın açilıştörenınden sonra. Küİtür Ba-
kanı Fıkn Sağlar'a. "Size yeterince te-
şekküredemedim, konuşmamdaduygu-
larımı anlatamadım galiha" diyordu.
Mutluluğu sözlerle anlatılamıyordu ki..
O kadar büyük bir heyecan duymuştu
ki...
Kültür Bakanı Fıkn Sağlar da bu ge-
cenin "muhteşem"liğinden söz ederek
başlıyordu konuşmasına. Gümrük birli-
ğıne gınşimızi siyası zafer olarak nite-
lendıren. Avrupa Topluluğu içinde yer
almamız için çaba gösteren politıkacıla-
rın, bundan 42 y ıl önce çok daha büyük
Bakanı Fikri Sağlar tarafından yaptırılan anıtının açıhş töreninde Devlet
Sanatçısı Leyla Gencer mutluluğunu şu sözlerle aktarıyordu: "Sanki bütün bir
hayat çizgisi, uzun dikenli, zorlu, fakat görkemli, coşkulu, heyecanlı bir
hayatta o tiyatroda başlayıp o tiyatroda noktaladım gibi geldi bana. Kendimi
başka bir dünyadan seyreder gibi hissettim. Ölümsüz hissettim kendimi."
coğrafyaya hitap etmiş. orada Türkiye'yı
temsil etmış Leyla Gencer'in yaptıkları-
nı düşünmelen gerektiğını belırtıyordu
Tıirk sanatını. kültürünü bütün dünvaya
tanıtan kişilere "saygı duymak"zorunda
olduğunıuzu vurgulayan Sağlar, böyle
sanatçılann bızım toplumumuzun şans-
ları. medan iftıharı olduğunu. Leyla
Gencer'in de bunların en önde gelenı ol-
duğunu söylüyordu.
"Düşünebiliyor musunuz 42 yıl önce
İralya'da Leyla Gencer keşfediliyor, bü-
tün dünya ona sahip çıkıyorve tannçade-
niliyor. Bizim için ne kadar onurlu ve gu-
rurlu bir olay Ben çok heyecanlıyını. Her-
şeyden önce toplumumuzun Levla Gen-
cer'e göstermiş olduğu say gıy u sev giyi an-
latmak adına çok heyecanlıyını. Değerli
sanatçılarınıızın Ley la Gencer'in açmış
olduğu voldan yürüdükleri görmek adı-
na heyecanlıyım. Her şevden önce Levla
Gencer'e sabip olduğumuz için heyecan-
lıyım." ^ ' y ^ '
Bu opera, mektebim olmuştu
Sanata ve sanatçı^ına sahip çıkmayan
toplumlann. Atatürk'ündedıği gibi çağ-
daş uygarlıklann üzenne çıkamayacak-
lannı belırten Sağlar. sanatçımıza sahıp
çıkmak gereklılığıne değıniyordu. üste-
lık mutiaka yaşarken saygı göstererek:
"Bizim önderimiz, bize vol açanlara,
sanata savgısı olan toplumlann geleceği
vardır. Türkive Cumhuriyeti'nin de ge-
lecegi var. Kimse onu karaçarşaflar içine
sokamavacak, çağdışına itemevecek.
Çünkü bizim Leyla Gencer gibi önder
sanatçılarımı/ var. Onu takdir eden siz
sanatseverlerimiz var. Biz Kültür Bakan-
lığı olarak vapabildiğimiz derecede çok
küçük bir minnetimizi dile getirmek is-
tedik. Bu değerii sanatçJanmızın vaşar-
ken de anıtlaşmış olan gerçekkrini orta-
ya koymava çalıştık.
Ölümünden sonra amttar vapalım ka-
nısı var, ancak yaşarken saygı duyduğu-
muzu sanatçımıza gösterirseniz, inanıyo-
nım ki, o sanatçımız daha da büvük şey-
ler nrtaya kovacaktır. Asıl önemlisi, arka-
dan gelecekler onu görerek. o toplumda
sanatın değerinin bilindiğinin farkına va-
rıldığını görerek daha büvük şeyler üre-
tecekler. Ne mutluv uz ki, sizler gibi sanat-
çılara sahibiz. Ne mutluv uz ki, sizlerin
savesinde sanat toplumu oluvoruz, çağ-
daş uvgar bir topluluk halinc gelivonız.
Atatürk'e sa> gı gösterdigimizi, onun kur-
duğu Cumhurivet'le v aşadığımız anlıyo-
ruz ve Atatürk'ün volunda ilerliyoruz."
15 Ocak 1950de Ankara karlara bu-
rünmü^tü ve Le>la Gencer ilk kez bu
sahnede. Ankara Devlet Tıyatrove Ope-
ra.M'nda "Cavalleria Rusticanan
nın San-
tuzza'sıydı.
Bir yıl önce Istanbul Konservatuva-
n'ndan geldiğinde. kadrosuzluktan -her
zamanki gibi. törenden önce kendısinı
kabul eden Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'e de yıllar sonra yıne bıkmadan
sözünü ettiği kadrosuzluk sorunundan
dolayı- bir yılı koroda geçirmişti Koro
arkada!}lanyla hâlâ gorüşüvor. vine aynı
sevgiv le. coşkuyla karşılaşıyordu. O yıl-
larda çok genç olduğu için opera çağımı-
zın ne denlı yenı olduğunu pek anlama-
mıştı doğrusu. Başka bir ıtirafta bulun-
ması gerekirse. Ankara'ya gelmeden ön-
ce çok müzik dinlemesine, operalar bıl-
mesine karşın. hiçbir tiyatroda opera
görmemişti. Bu yüzden burası- Ankara
Operasi- onun "mektebi" olmuştu.
"Burası benim mektebim olmuştu. Ba-
na tiv atroyu, operajı se>Tne>i öğretti. Bu-
rada her şevi öğrendim. Sahnede nasıl
duracağımı. bir o> unu nasıl o\ nayacağı-
mı. bir rolü nasıl benimseyecegimi, hisse-
deceğimL O zaman çok büyük şan hoca-
lanmız vardı Avrupa'dan gelen. Rejisör-
ler, orkestra şefleri vardı. Bu tivatro yeni
açılmıştı ve hepimiz coşkuyla çalışıvor-
duk.
Benden birkaç sene evvel başlayanla-
nn hepsini anmak tsterim, hepsinin bir
bir burada katkısı var. Av han Baran'dan,
Belkıs Aran'dan başlayarak. Yalnız Ley-
la Gencer'in değil. bu operada hepimizin
katkısı var. Çağ atlamak kelimesini çok
sev mivorum, fakat hepimiz çağdaş olduk
ve bunu bütün dünvava da gösterdik.
Bundan çok gururlanıyorum."
Burada geçırdiği üç yıl sonra "şansı"
vardım etmı>. Avrupa'ja gittiğı biryol-
cıılukta sesi beğenılmiş \c tüm dünvaya
açılmı>tı. "Çok zor, coşkulu. dikenli,
azapb fakat avnı zamanda çok zengin,
insan mhunu zenginleştiren bir meslek"
seçmıştı ve bütün yaşamı boyunca önce
opera>ı. müziğı sevnıış, ondan sonra
baijka şeylerdüşunmüştü. Bunca başan-
ya. 50'ye yakın ödüle karşın yıne de so-
ruv ordu. "Hepsini başardım mı acaba?"
Övücü sözler karşısında çok heyecanla-
nıvorduanıu. "Ben bu kadar sev miyap-
tım? Bilmiyorum. herkes bunu yapıyor.
Ben hiç bir zaman kendimi fazla övme-
dim, inanmadım, fazla zirvelerde görme-
dim, belki mütevazıyım ama belki de de-
ğilim o kadar."
Aslında Leyla Gencer'i yani "yeryii-
zünün en muhteşem kraliçesi"ni en gü-
zel Zeynep Oral anlatmıştı törenin başın-
da. ("İutkunun Romanı" ile LeylaGen-
cer'i tanıtnııştı bıze "LeylaGencer'eAr-
magan" başiıklı kıtabında da özellikle
Türkıye dönemını aktararak, "cadı ka-
zanlan'nın belgelerini sergiliyorOral.)
Tutkusu hiç bitmiyor
"Bundan tam 45 yıl önce ilk kez bura-
da sahnev e çıkmıştî Leyla Gencer. O gün
bugün opera dünvasının doruklarına
yerleşirken. hep avnı silahlan kullandı;
vani sesini. tekniğini. oy un gücünü. aklı-
nı. engin kültürünü. sahne karizmasını ve
sonsuz çahşma azminL Ancak bu sırala-
dıgım özellikler bir insanı büyük sanatçı
yapmav a v etebilir. Ama Le> la Gencer söz
konusu olduğunda bunun vani büyüksa-
natçı olmanın çok ötesi var.
Çünkü onun sorumluluğu, bilincl, ivi.
-hadi vinelemekten çekinmeyevim- tut-
kusu, yalnız sahnede başlayıp, sahnede
bitmivor ve birmedi. Sahnedeki her roL
her an bir sınav du bir sonraki sınavın ipu-
cu ya da tuzagıydL Evet, kimi yerde çıkar
ilişkikri. kimi yerde bürokrasi çarklan
dönüyor ve her dönüşte insan öğütüyor-
du.dişlileri arasında, yetcnekleri veeme-
ği yok edivordu. Ev«t yol engebeliydi ve
aşmak gerekiyordu.
O, bunlan aşarken yalnız sahnede de-
ğil. sahne dışındaki yaşamda da insan ol-
manın, çağdaş insan olmanın. çağım
özümlemenin. çağınuı bilincini yansjrma-
nın ve hep yarınlara y önelmenin tohum-
lannı attı. Bunun içindir ki. ulaşnğı do-
rukta bir ömek, bir referans, bir okul bir
umut oldu. Leyla Gencer bugün de bu
misyonu sürdürüyor, her güne yeni baş-
tan başlayarak. ulaştığı yerle yetinmeye-
rek. Sürekli kendini aşarak. hergün yeni
bir şeyler öğrenerek. öğrenmeye çaüşa-
rak. Oğrendiklerinin birikimlerini baş-
kalarıy la pay laşarak. seminerierle. genç-
lere verdiği destekle bu misyonu sürdü-
yor."
Geçmişe, bugüne ve geteceğe
vurulan damga
Zeynep Oral. bu çokyönlü, sanatın her
alanına meraklı olan Leyla Gencer'in
dünyanın ve Türkıye'nin politik veeko-
nomik gelişımini de çok yakından izle-
diğini anımsatıyordu (Geçen yıl sanata
ve kültüre yönelık saldınlara v e baskıla-
ra karşı protesto gösterılerine katılan
Leyla Gencer. bugün de Cumhurbaşka-
nı'na bütçeden yapılacak kesintinin ne-
den önce kültür alamndan yapıldığını so-
ruyordu.)
Hep mükemmeli ve yetkinliğı kovala-
yan ve seyırcıye saygisını ve sevgisini
hiç yitirmeyen Leyla Gencer'e teşekkür
edivordu Zeynep Oral. hepimiz adına:
"Karanlığa, çağdışılığa meydan oku-
duğu için: öğrenmekten bilgilenmekten
çalışmaktan, araştırmaktan bir an olsun
vazgeçmediğive bundan sonsuz birtat al-
dığı. mesleğine. so diklerine, hay ata ken-
dini hiç sakınmadan sonuna dek verebil-
diği için; zenginliğini. çokiuğunu biriki-
nıe dönüştürebilmeyi bildiği ve bunu her
an paylaşmaya hazır oludğu için; kendi-
siyle yanşarak, kendini aşarak, kendini
eleştirerek, zav ıflıklannı ve gücünü bile-
rek yeteneğe ulaşma çabasında yeryüzü
uçurumlannı sınadığıiçin;içindekiateş-
le yeryüzünü tutuşturmay a hazır olduğu
için; divalığın görkemiyle alçakgönüllü-
lüğü birbirinden ayırmadığı ve sıradan
insan olmanın ama gerçek çağdaş insan
olmanın değerlerine sımsıkı sanldıgı için;
yeryüzünün harikalığına. insanoğlunun
möthişliğine bizleri yeniden inandırdığı
için ve geçmişimize, bugünümüze, gele-
ceğimize damgasını vurduğu için teşek-
kür ediyorum."
Leyla Gencer misyonunu sürdürüyor.
Şimdi adına düzenlenen "Leyla Gencer
Şan Yanşmas"nın gençlere yeni olanak-
lar sağlaması için büyük çaba gösteri-
yor. Hâlâ büyük aşkla çalışıyor.
Anıtının açılacağını öğrendiğinde
günlerce uyııyamayan, ıçindeki çocuğu
hep koruyan, bütün dünyayı fethetmiş
Leyla Gencer, anıtına bakarken (yıllar
öncesinde bu operadan 'kovulduğunu'
hiç anımsamadan, üstelık o günlerden
minnetle söz ederek) yaşamını özetliyor-
du sanki:
"Sanki bütün bir hayat çizgisi, uzun
dikenli, zorlu, fakat görkemli, coşkulu,
heyecanlı bir hayatta o tiv atroda başlayıp
o tiyatroda noktaladım gibi geldi bana.
Kendimi başka bir dünyadan seyreder
gibi hissettim. Ölümsüz hissettim ken-
dimi."
Dünyaca ünlü Moskova Obratzsov Kukla Tiyatrosu Türkiye'de iki gösteri sundu
Seı^efnm kııldalaıı Istanbul^a da geldi
KültürServisi- Dünyaca ünlü Moskova
Obratzsov Kukla Tiyatrosu Cemal Reşıt
Re> KonserSalonu'nda"AhşılmadıkKon-
ser"ba^lıkh ıkıgösten sundu. Moskovada
uzun yıllardır sahnelenen. Rusya'da "Ku-
ğu G5lü" kadar ıyı bılınen gorsel şölende
"rol alan1
" yaklaşık 200 kuklanın arkasın-
da 2" kışilik bir sanatçı grubu yer alıyor.
"AlışdmadıkBir Konser'". farklı kültürler-
den esınlenlerek oluşrurulmuş. her yaştan
ızleyıcıye seslenebilen. ılgınç kukla karak-
terlerıyİe. ıigınç müzık anlayışıy la. yaratı-
cılığın ve ironınm eğlencelı bir bırleşimi.
Köklü bir geçmişe sahıp olan Moskova
Obratzscn Kukla Tivatro sunun Kurucusu
ve Genel Sanat \'önetmenı Sergei Obrazt-
sov'un 1992'dekı ölümünden sonra. tiyatro-
nun vönetımine Devlet Sanatçısı Vladimir
Kusovgelmış. Tiyatronun baş kadın oyun-
cu^u ıse. Sergei Öbraztrov 'un kızı Natalia
Obraztso». Baş erkek oyoıncu. yıne bir dev-
let sanatçısı olan Fydor Vıolin
Sergeı Öbraztrov. yedı yaşındayken an-
nesının bir kukla-eldıven hediye etmesıy-
le başlayan kuklalara yönelik ılgısini, ya-
ratıcılıgı ve idealleriyle bırleştirmiş. Mos-
kova Tıyatrosu'nda oyunculuk yaptıgı
genç'ik yıllannda, tasarımlannı kendisinın
yaptığı kuklalarla degişık tıyatrolarda ıro-
nı yönü ağır basan göstenler düzenlemış.
Bu gcsterilerde başanlı olunca. 1931 yılın-
da. djşündekı kukla tıyatrosunu kurmuş.
Vhdimır Kusov "kurma" sözü yenne
"yarah" sözünü yeglıyor. Çünkü Mosko-
va Ooraztrov Kukla Tiyatrosu sadece bir
kukla tıyatrosu değil, bir geleneğın. "Ser-
gei geleneği" nin adı. "Sergei Obratzrov
herşevi kukla prensibi üzerine inşa etti.
Dümanın başka yerindeki kukla tiyarrola-
nnda sahnede. insanlar da yer alıyor. Biz-
de imanlar arka planda. Ancak her oyun-
cu kendisinden. ideallerinden bir şeyler ge-
tınp. o\ una katabiüyor. Bütün bunlar ti-
yatroda birleşip, büyiiyor. biz malzemeyi
birlikte üretiyoruz. Bizim için sahneye koy-
makıan çok yaratnıak. yarancdık önemli."
Kuov. kukla tıplemelerınde özgün tip-
lemelerin yanı sıra, çeşitli masal ve roman
kahramanlanndan da esınlendiklerinı söy-
lüyor. Ancak tüm oyunlannın özünde olay -
lara ironık yaklaşmak ve gülerken düşün-
dürmek prensibi yatıyor.
İlk kuruldugunda altı kışıden oluşan ti-
yatronun kadrosu. bugün üçyüz gıbı büyük
bir rakama ulaşmış. Bu sayının ellı kışısı-
nı oyuncular oluşturuyor.Tıyatroda görev
alan oyuncuların çoğu tivatro eğitimi al-
mış. Ancak Kusov eğitimi herkoşulda şart
koşmadıklannı. yetenekli ama egıtimsız
kışılere de açık olduklannı söylüyor. Zaten
tiyatronun kendisi bir okul olmuş.
Tıyatro Rusyadışmda bırçok Avrupa ül-
kesınin bellı başlı şehırlennde bugüne ka-
dar yaklaşık 50 bın gösten gerçekleştır-
miş. Turneler sırasında kuklaların. malze-
melerin ve büyük bir ekıp ile çalışmanın
zorluklarını sordugumuzda Kusov çok kı-
sa ve net bir yanıt veriyor, "Sanatta zor
ya da kolay diye bir şey olmaz. Kuklayı
sevmemiz gerek." Moskova Obraztro\
Kukla Tiyatrosu bir kukla tiyatrosu ancak
bir çocuk tiyatrosu kesinlikle değil. Bü-
yüklere yönelik oyunlan olduğu gibi ço-
cuklara yönelik oyunlan da var. Ancak
bunlar ıçinden tamamen şıddetin. kötülük-
lerin çıkanldığ oyunlar. Hatta bunun için
sonu acıklı biten masallar bile değiştırili-
yor ve Kırmızı Başlıklı Kız'ı kurt yemıyor.
Bayan Obratzrov babasının çocuklann şid-
detı ya da kötü bırşeyi g'örmemelen gerek-
tığıne mandığını söylüyor "Birgünçocuk-
luğumda. babam televizyondaki bir helge-
seMe, biraslanın ceylanı vakala\ acağını gö-
rünce hemen televizyonu kapatmıştı ve iş-
te ceylamn hayatını kurtardım. o hâlâ ya-
şıyor demişti."
Söz Rusya'da yaşanan değişim sürecme
ve bunun onları ve tıyatrolarını nasıl etkı-
ledığine gelince, genel olarak sürece olum-
lu baktıklannı söylüyorlar.
Kusov "en önemlisi birözgürlüğe kav uş-
hık. ideolojik bir çerçeve içinde hareket et-
mek zorunda değiliz artık. bu da beni mut-
lu ediyor*' dıyerek düşüncelennı dıle geti-
riyor.Kirkın ülkedekı ekonomık zorlukla-
ra ragnıen hiçbir tiyatronun kapanmadığı-
nı ve hatta yeni küçük tiyatrolann açılma-
ya başladığını. bunların devletten vardım
alabildiklerini söylüyor.
KOŞEBENT
ENİS BATL R
Hareket Noktası
Istanbul'daki otobüslerin üzerindeki "KayıpAra-
nıyor" kampanyasının arkasında meğer tanıdık bir
isim varmış: Onu televizyonda, arkasında Kazım
Taşkent Klasik Yapıtlardizisinm kitaplan, konuşur-
ken izliyordum, yakın geçmiş şeridinin kareleri ha-
rekete geçip canlanıverdiler birden. Yaklaşık üç yıl
birlikte çalışmıştık Ayhan Tezcan'la: Tiyatro kitap-
larına, Salı toplantılarına, Simurg belgeseline, da-
ha nice kültür etkinliğine birinci elden katkıda bu-
lunan bu sessiz, alçakgönüllü, enerjik kahraman
boş durmuyor şimdi de: Kayıp insanlarımıza yöne-
lik, kamuoyu vicdanını harekete geçiren kampan-
yası 1995'in en önemlı toplumsal çıkışiarından bi-
ri bence. Ayhan Tezcan'la, onunla dost olmuş ve
kalmış olmakla gurur duyuyorum.
Kaybolan insanları konu edinen bir kampanya-
yagirişmek Ayhan Tezcan'ın "iş"ı değil. Görevige-
reği üstlendiği bir işlev sayamayız bunu. Görevıni
yorumluyor o; görevine ek bir yüklem bindiriyor.
Kimsenin kendisinden beklemediği, ama kendisi-
nin kendisinden bekledığı bu dayanışma eylemi ile
ömek bir davranış sergiliyor. Üstelik egemen an-
layışı gitgıde adamsendecıliğin, kişisel çıkan uğru-
na ilkesizleşmeyi göze almanın, söylenmesi ya da
yapılması gerekeni söylememenin ya da yapma-
manın yolunu bularak susmanın biçımlendirdigi bir
ortamda.
Bir toplumda dayanışma bağları gevşemişse,
orada herkes ötekinin kurbanı, sırtından vuranı, al-
dmşsızı olabilecek demektir. Bugüne kadar kaybol-
mamış olmam, yakınlarımdan birinin kaybolma-
mış olmaması gözlerimı yummam için yeterliyse,
yarının kaybolma adaylarından birı olarak kendimi
ya da bir yakınımı seçtiğimi görmem gerekir.
Hikâye ünlüdür: Yahudileri gotürdüler, ses çıkar-
madım. Komünistleri gotürdüler, ses çıkarmadım.
Eşcinselleri, marjinalleri, çıngenelerı gotürdüler, ses
çıkarmadım. Benı götürmeye geldiler sonra, ses çı-
karacak kimse kalmamıştı.
Totaliter, yetkeci, merkeziyetçı, denetimci yöne-
timlerin altında kimin, neyin kaybolacağını, bunun
hangi sırayla gerçekleşecegini önceden bilmemı-
zi sağlayacak ölçüde zengin bir tablo getirip ko-
yuyor önümüze Tarih. Buna diklenmenin yolu Da-
yanışma'dan, zamanında dayanışmaya girmekten
geçer.
Meclis'te yaşanan "Küskünler" dayanışmasının
sonuç vermemesinin gerçek nedeni bu zamanla-
ma sorununa bağlanmıyor muydu? Içten, sahici ol-
salardı, sözgelımi iktidar partısinin küskünleri, lis-
telerin açıklanmasını beklemeden, çok daha önce,
belki Cindoruk ve arkadaşlannın tasfiyesi sırasın-
da harekete geçerlerdı. Kendilerine bir şey olmaz
sanmış, ummuşlardı. Kendilerine bir şey olmasıy-
la sınırlı bıryaklaşım, kendıliğinden kayıp insanlar
yaratır. Ötekine olmaması gereken olduğunda ha-
reket etmek işın doğrusu değil mıdır?
Fransa'da şu sıralarda olup bitenleri bu gözden
değerlendirmek en lyisi: Juppe'nin programına
karşı çıkan emekçilerie'Öğrencilerin dayanışmaya
girmesi bütün toplumun etkilenmesiyle sonuçlan-
dı. iktidarın bileğini bükmeyi öğrenen bireyler, top-
luluklar kazanır, dönüştürür, ilerlerler.
Türkiye gibi ülkelerde hayatın daha sert olduğu-
nu, dayanmanın ve dayanışmanın çok güçleştıril-
diğini biliyoruz. Atasözümüz bile. bükemediğimiz
bileği öpmemizi öneriyor. Neden öpelım ki! Onu
bükmek için daha çalışkan, tutarlı, sabıriı olmak
varken?
Demesi kolay yapması zor, öte yandan. Her bi-
rimizden bir Aziz Nesin çıkacak değildır. Her biri-
mizden bir Ayhan Tezcan çıkacak değildir. Gene
de, yapılan haksızlıklardan pay almamayı seçmek
olanaksız olmasa gerektir. Kaybolan insanları, in-
sanların kaybolmasını, bırtek insanın bile kaybol-
masını hazmetmeyerek yola çıkabıliriz.
Bu hareket noktası bizi başka kabul edilemezdu-
rumlar karşısında buluşmaya götürecektir.
Kendi payıma ben, pek çok karariılık kaynağının
arasında, onlarla gücü başedebilecek bir ışık kay-
nağı gördüğüm için büsbütün karamsar değilim.
Hamiş: Ben PTT'nin, hizmetsektörünün birpar-
çası olduğunu sanıyordum: Ezıyet sektörünün par-
çası olduğunu yeni anladım. Bu gecikme için özür
diliyorum.
"Boğaz'a Bakış'a 1 milyar 800
milyon
Kültür Servisi - Artıum Sungur Sanat Evi tarafından
düzenlenen 'kış müzayedesi'nde. Nazmi Zıya'nın
"Boğaz'a Bakış" adlı yağlıboya tablosu, I milyar 800
milyon lıraya satıldı. Hilton Oteli'nde düzenlenen
müzayedede. çağdaş Türk ressamlarınm 200'ün üzerinde
tablosu satışa sunuldu. Nazmi Ziya'nın teklıf usulüyle
satışa sunulan "Boğaz'a Bakış" adlı kontrplak üzerine
yağlıboya tablosu. 1 milyar 800 milyon Iiraya alıcı
bulurken Sami Yetıkin 'Moda Kadınlar Hamamı' 375
milyon Iiraya, Ergin Inan'ın 'Geçmışle Gelecek" adlı
yağlıboya tablosu 225 milyon Iiraya, Ali Rıza Beyazıt'ın
peyzaj yağlıboya tablosu da 185 milyon Iiraya satıldı.
1976 yılında yitirdiğımiz. Türk sanatında önemli bir yere
sahip olan Kuzgun Acar'ın form çalışmaları. ünlü şair ve
ressam llhan Berk'in 'nü' resimleri ve aynca Aziz
Nesin'in arkadaşı ressam Jak Ihmalyan'm bir çalışması,
ilk kez bu müzayedede yer aldı.
Yeni bir edebiyat dergisi
Kültür Servisi - Ankara Üniversitesi TÖMER
tarafından "Edebiyat Dergisi" adında yenı bir edebiyat
dergisi çıkanlıyor. Yazın dünyasına yenı bir soluk
kazandırmayı amaçlayan ve iki aylık aralarla çıkacak
"Edebiyat Dergısf'nin her sayısında yer alacak dosya
konusunun ilk konuğu Bilge Karasu. Tomris Uyar,
Doğan Hızlan, Enis Batur. Eray Canberk. Mazhar
Candan, Orhan Kahyaoğlu. Serdar Rıfat, Önder Otçu,
Murat Yalçın gıbı yazarların çalışmalanyla
zenginleştırdikleri bu birinci sayısında "Edebiyat
Dergisi" dosya konusuyla okurlarına bir yandan da
başvuru kaynağı olmayı amaçlıyor.
Karikatüpcüler Derneği'nde yeni
yöneöm
Kültür Servisi - Kankatürcüler Derneğı. Istanbul
GazetecılerCemiyeti Burhan Felek Konferans
Salonu'nda toplanan 22. Genel Kurulu'unda seçılen yenı
yönetim kurulu ileçalışmalarına başladı. Yenı Yönetim
kurulunda Canol Kocagöz(başkan). Metın Peker
(yazman), Necati Abacı (sayman), Mustafa Bilgin ve
Devrim Demiral bulunuyorlar Yeni dönem için
denetleme kuruluna da Ahmet Erkanlı. Yener Çakmak ve
Kamil Yavuz seçildı.