22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1995CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Bilme Üstüne MELİH CEVDET ANDAY arşamba günıi ben tam cuma yazıma başlama hazırlığına girmiştim ki. kapı çalındı, açtım. karşımda Gani Gir- gin. Yaklaşık dört ay önce, bırma\i yolculuktaıkengü- neydeki köyümüze uğramıştı Ganı Gir- gın. bır saal kadar görüşmüştük, görece- ğim gelmişri. sevindim onu görünce. - Hoş geldin. dedım. Gani Girgin. kapıda dıkilmış. - Sokrates'in ünlü sözünü bilirsin. de- di. , Bu nasıl karşılaşma! - İçeri gir de öy le söyle. dedim. Gani Girgin. - Sokrate^ sokaklarda konuşurdu. de- dı. - Yo. yo. dedim, e\ lerde de konuşur- du. Buyur! Gani Gırgın. içeri gırerken. - Öğle matinesinde bizim hanımla si- nemanın kapısında buluşacağız. Sonra Sokrates'in ünlü sözünü eyittı: - En i> i büdiğim $e\ hiçbir şe> bilmedi- ğimdir. Bu haftakı vazında vaz bu sözü. - Ben felsefe dersi vermeğe kalkacak- lardan değilim. - Sana felsefe dersı v er diyen yok. Sok- rates bu sözü. her şeyı biliyormuş gibi y a- parak hem kendilerinı. hem başkalannı kandırmak isteyenler içın söylemıştı. Sanınnı bıliyorum. sofıstlerdi onlar. - Ama bununla bitmıyorkü. Vurdum- duymazlara ne diyeceksin? - \e demek istiyorsun? - Öyle >a Sokrates'in bu sözünü duyup da "Madem o büyük filosof hiçbir şey bil- mivormuş. ben de bilmi\orum~ diyerek övünçle yan gelip oruran bilısizlere nedı- yelim? - Nediyebilirizki! Özellikle bizim top- lumumuzda kımse bilisizliğinin ayırdın- da değıl. Herkes her şeyi bildiğinı sanı- yor. - Ben de oraya geleceğim... - Sen oraya gelmeden söyleyey im. ge- çen cuma günkü yazımın adı, "Konuşma Üstüne" idi. ama eksık kaldı: çünkü ko- nuşma. bilmeüzerinedayanır Nebıliyo- ruz kı. ne konuşalım? - Hiçbir şey bilmedığımizi söyleye- mezsın Gani. - Bilmek istemiyoruz ki bilebilelim. - Ne demek? - Dostum. Sokrates fılosof olduğunu söylüyordu. Bu sözcük, bilirsin. iki Yu- nanca sözcükten oluşmuştur: Philos \e Sophiasözcüklerinden. Kısaca "bilgelik sevgisi" divoruz. Bilgiyi. bilgeliği ara- mak. onun ardında koşmak anlamına ge- lir gerçekte. •'Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir" demekle Sokrates bılgi ardında koştuğunu belirtmek istiyordu: tembelliğe kapı açmıyordu. Boyuna sor- ması bundandı. Gerçekte hiçbir şey bil- mıyor muydu? - Bilmez olur mu? - Ama bildiklen. öğrendikleriyle ye- tınmiyordu. Bıldiklerıni. öğrendiklerinı usunda sınıyordu Başka bir deyişle. öğ- rendiklerinden kuşku duyuyordu. kuş- kulanmadan gerçek bılgiye varılamaya- cağına inanıyordu. Çünkü bize öğretı- lenlerin çoğu yanlıştır dostum. Tuhafka- çacak ama, bilim tarihi > anlışlarla. yanıl- gılarla doludur. Bilgi edinme isteği. bu yüzden. bıkmadan. yorulmadan süreklı araştırmayı gerektirir. Buna Ilkçağda Kuşkuculuk denırdi. Kuşkuculuğun bir ucu zamanla Bilinemezcilik'e. bir ucu da Bilimsel Kuşku'ya vardı. - Otursana. ayakta konuşma, dedim. Gani Girgin, - Konuşurken oturmak ille de gereklı değıldir. dedi. Ilkçağ filosoflan (Platon- lar. Aristotelesler...) yürüyerek konuşur tartışırlardı. Bizde çok sık geçen "Otu- rup konuşalım..." sözüne ne denlı şaşıl- sa \endir Oturmadan düşünemiyor mu- sun beadam! - Sana içecek bır şey vereyim mi1 ' Ayakta içeriz. Gani Girgin. - Istemem. dedi geç kalmaktan korka- rım. Sen şimdi beni dinle de sözlenmi bağlayayım. -Peki'. bağla! - Bılimin de. felsefenin de temelinde kuşkuculuk yatar. Demokrasi de bir ba- kıma bundan kaynaklanmıştır: Ülkenın. de\letin yönetiminde şu \ol mu doğru. yoksa bu yol mu? Konuşulmalı. tartı^ıl- malı kı doğru yol bulunsun. demokrasi- yi ortadan kaldıran bütün yönetimlerde yobazlıkaraştırmayı.tartışmayı yasaket- miştır. Dostumun sözünü kestım. - Kaç matınesinc gıdıyorsunuz? Ganı Girgin, - 12 matinesine. dedi. Sonra durdu. yüzüme baktı. - Sana ne bırader. dedi. orası seni ilgi- lendırmez. Bılgi dedığimiz ya nesnele- rin bilgısıdir. ya da saf aklın bilgisi. Asıl tartışma nesnelerin bilgisi üzerindedir. Matematıkte. geometride o tür tartışma- lar olmaz... - Kusura bakma Gani. dedim. lafını keseceğim. Ben geçen haftakı "Konuş- ma Üstüne" adlı yazımda bilimsel bilgı- nın aktanmı anlamında bır konuşmayı ele almış değildim. ben. . - Sen ne dıyorsun dostum. Sokrates'ın en önemlı konuşmalan günlük. sıradan ışlerle başlar. Senın yapmak ıstediğin gi- bı. konuşmay ı ıkiye aytrmağa kalkarsak saçmalıktan kurtulamayız. Bütün sorun şudur: Sözümüz usun kurallannı ve bil- gımizı tutuyor mu. tutmuyor mu'1 Bunu bılımseldi. sıradandı diyeayırırsan insa- nın en büy ük aracı olan dialog ortadan kalkar. Bilincin ortadan kalkmasi sonu- cunu doğurur bu. - Ben ikiye ayırmak ıstemedim. Yan- lış anladın. Gani Gırgın saatıne baktı. - Vaktim doldu, dedi. Eşine selamımı söyle. hoş geldiniz. Görüşmek üzere. Elimı sıktı gitti. ARADA BIR Prof. Dr. PERTEV BİLGEN Egemenliğin Serüveni... Egemenlıkterımı. ınsanlıktarıhinin ilk zamanlanndan bu yana, çağdaş anlamını kazanıncaya kadar. kendi- sinden başka ve kendisinden üstün bir kuvvet tanıma- yan, mutlak. sınırsız ve üstun bir ırade. emretme gü- cu anlamında kullanılıyordu. Tannsal bır kökeni vardı. Asıl sahibinın Tanrı olduğu, yeryuzünde. Tann adına, hükümdar tarafından kullanıldığı kabul edihyordu. Bu inanışın doğal sonucu olarak hukümdarın, egemenli- ğin sahıbı olan Tanrıdan başka kimseden emir alma- dan ve kimseye hesap vermeden. herkese emredebi- leceği kabul edılmişti. Tabii, bu halıyle egemenlik. hü- kümdarınkişıliğındesomutlaşan. "sınırsız", "mutiak", "tannsal", "kutsal" ve fakat hukuk dışı bır kavramdı. Bu egemenlik anlayışı. mutlak monarşilerın (=polis- devletm) kuramsal (teorik) temellennı oluşturdu: Hü- kümdar (=kral ya da padışah) mutlak ve denetıme ta- bi olmayan yetkılere sahiptı. Yasama. yürütme veyar- gı yetkılerı hükumdarda toplanıyordu. Tebasına karşı hiçbir sorumluluğu bulunmuyordu. Emirlerı. mutlak olarak herkesı bağladığı halde kendisı dünyevı hiçbir kural ıle bağlı değildi. 1789 Fransız devrimiyle egemenliğin kökeni ve sa- hıbi değıştirıldı. Tanrıdan alınıp "millet"e verıldı. Bu kez egemenlik, seçımle ış başına gelen kurullar, meclisler (=ömeğin TBMM) tarafından. millet adına, milletin tem- silcisi olarak kullanılmaya başlandı. Fakat, egemenli- ğin özünde bır değişıklik olmadı: Egemenlik yine ken- disinden üstün hiçbir irade kabul etmeyen. "en üstün irade" olma nitelığıni korudu. Tannsal niteliğini yıtirdiy- se de "kutsal" olmaya ve "inançlara dayanmaya" de- vam ettı. "Siyasal" ve "ideolojik"b\r anlam kazandı. Fransız devriminin bu egemenlik anlayışı 1924 Ana- yasası'nın 3. ve 4. maddelerinde ifadesini bulmuştu. Gerçekten, 1924 Anayasası'nın 3. maddesine gore "Hâkimıyet bilakayd-ü şart milletindir." 4. maddesine göre de "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Milletin yegâ- ne ve hakiki mümessilı olup millet namına hakkı hâ- kimiyetı temsıl eder." 1924 Anayasası'nın bu hüküm- leri yazıldığı zamana göre harika olsa da bugün geri- ye doğru bakılınca "kutsal", "inançlara dayanan", "si- yasal" ve "ideolo/ik" biranlayışın ifadesı ıdi. Egemenlik kavramı, çağdaş devletle gerçek bir ya- pısal değışikliğe uğradı. Nasıl tannsal olma niteliğini yi- tirdiyse, onun gibi, bu kez de, üstün irade olma niteli- ğini korumakla beraber, "sınırsız", "mutlak", "kutsal", "inançlaradayanan", "siyasal"ve "ideolojik"nitelikle- rini yitırdi, bir yetki ve göreve dönüştü. Hem bir üs- tünlük hem de bağımlılık anlamına gelmeye başladı. Hukuki bir içerık kazandı. Egemenliğin kaynağı ve sı- nın artık anayasa oldu. Türkiye, 1961 Anayasası ile Fransız devriminin "kut- sal". "inançlara dayanan", "siyasal" ve "ıdeolojik" egemenlik anlayışını terk ettı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve hakiki mümessili olma ay- rıcalığını yıtirdı. Tıpkı yürütme ve yargı organları gibi egemenliği kullanan organlardan biri durumuna geldi. Çünkü, 1961 Anayasasfna göre. egemenlik geneka- yıtsız şartsız Türk milletine ait olmakla beraber, mille- tin bundan böyle 1924 Anayasası'nda olduğu gibi ege- menliği yalnız Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle de- ğil 'Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organ- lar eliyle' kullanması ilkesi kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, egemenliği kullanan organlardan biri ol- du. Aynı ilke 1982 Anayasası'nın 6. maddesınde de aynenyeraldı. • • • 1982 Anayasası'nda ve Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınlan Hakkında 3984 Sayılı Kanun'da Türk milletınin yegâne ve hakiki temsilcisinin kim ol- duğu hakkında hiçbir hükum bulunmadığı, hatta Tür- kiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve hakiki mü- messili olma, millet namına hakkı hâkimıyeti temsil et- me imtiyazını kaybettıği halde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu. bırakalım anayasa ve kanunu, hem de bir yö- netmelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni "anayasa- nın amir hükmü uyannca halkın egemenliğıni temsil eden" bir organa dönüştürdü. (1) Demek kı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 1961 ve 1982 anayasalarında 1924 Anayasası'nda olduğu gibi, Türkiye Büyük Mil- let Meclısi'nin, milletin tek ve gerçek temsilcisi oldu- ğuna dair hiçbir hüküm(2) yok iken, bu konuda "amir hüküm" bulunduğunu sanıyor. Öncebu "sanı"anayasanın6. maddesineaçıkçaay- kındır. İkinci olarak, yine anayasada ve Radyo ve Te- levizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında 3984 Sa- yılı Kanun'un "yayın ilkelen"n\ düzenleyen 4. madde- sinde "Yayınlarda anayasanın amir hükmü uyannca halkın egemenliğıni temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclısi'nin işleyişi ve çalışmalanna ilışkın haber, yo- rum ve eleştirılerde, bu kurumun saygınlığını ve vaz- geçilmezliğını zedeleyen unsuhar bulunamaz" şeklin- de bir "yayın ilkesi" de bulunmuyor. Radyo ve Televiz- yon Üst Kurulu. kanunda bulunmayan bir yayın ilkesi koyamayacağı ıçin de yönetmeliğin bu hükmü "ida- renin düzenleme yetkisi" hakkındaki idare hukuku il- kelerine de aykırıdır. Bana göre yönetmeliğin bu hükmünün en onemli ya- nı özellikle anayasada bulunmadığı ve hatta aksine hü- küm bulunduğu halde "anayasanın amir hükmü uya- nnca " denilmek suretiyle Radyo ve Televizyon Üst Ku- rulu'nun toplumda "dokunulmaz kurumlar yaratma çabası" içınde olmasıdır. Özgür bır toplumda "doku- nulmaz kurumlar" yoktur "Dokunulmaz kurumlar"an- cak otoriter, totaliter ve faşist rejimlerde vardır. (1) Radyo ve Televizyon Yayınları ve Yayın Esas ve Usullen Hak- kında Yonetmelık Madde 18. "Yayınlarda anayasanın amir nukmû uyannca halkın egemenhğını temsıl eden Türkiye Büyuk Millet Meclı- si'nin ışteyışı ve çalışmalanna ''ışkın haber. yorum ve eleştınlerde, bu kurumun saygınlığını ve vazgeçılmezliğını zedeleyen uısurfar buluna- ıvaz." (2) Anayasanın 80 maddesının "Turkıye Buyûk Mi'let Meciısı ûye- len, seçildiklen bolgeyt veya kendılennı seçenlen değıl. bûtur mılletı temsıl ederler" hük r nu Türkiye Buyuk Mıllet Meclısının halkın egerrerlığinı temsil ettığını gösteren bır' amir hukvm" değıkJır. TARTIŞMA Türkçe 'Ezan'a, Karşıymışlar! S ayın Nusret DemiraL, ~Tam kendisine \e yaşam felsefesine uygun partivi buldu" dedığimiz bır anda. 5 Aralık 1995 Salı günü konuşmac! olarak da\et edıldiği birpanelde. yaşamındaki sayılı doğru kararlardan bırini gençlere yansıtarak. ezanı Türkçeleştıreceğini. bunun şart olduğunu, okuyan dinleyen herkesin ezanı anlaması gerektığini. kazandığı takdirde bunu lıemen gerçekleştireceğını söyledi. Gençler hayret ettiler. kendısının rahmetlı Lğur Mumcu'nun da\asında ortaya koyduğu ta\ ırlan gayet iyi bildıkleri içın. önce kulaklarına ınanamadılar. C>telik "taze" kayıtlı olduğu parti. Atatürk ulusçuluğuna avkırı tutumdakı mıllıyetçilıkten çok. köktendinciliğin son dönemlerdekı yükselişinin Anadolu'dakı temsilcisi durumundayken. milliyetçilıkten çok. dınin dogmatık yapısını sa\unup. cahil kesimde devamlı ı\me kazanıyorken.. Dinleyenlerin şaşkınlığı uzun sürmedi. Görtınıirde Türklüğü. Türkçülüğü, ülkücülüğü savunan bu partının kurmaylan hemen Bizim îşimiz "YakmakL* 0 nsanlar ilk ateşi I bulduklannda medeniyete de ilk adımı atmışlardı. Sonra tekerleği, sonra elektrik derken bugünlere geldik. Günümüzde genelde her ne kadar yaramaz nesnelerı yakıyorsak da çoğu kez tarla açmak ıçin ormanları yaktık Bu da iyi sonue •verince teslim aldığımız ve halka satacağımız ürünlen karaborsa satıp. depoları ateşe verdik. Tüm bu yakmalanmız sonucunda ceplerimiz kara para ile doldu!.. tşin içınde para olunca Saıd Halim Paşa yalısını yakmamakeşyanın tabiatına aykırı olmaz mıydı'? Bizler Hitler'den sonra kitap yakan dahası adam yakanlardan değil miyız? Yakın geçmişteki atalarımızdan kalan mirasla yalıyı da kömür sobası örneği çatıdan yaktık. Çünkü, yakmak bizim işımiz. Bız yakanz . Şimdi sırada Ayasofya Müzesi ile Topkapı Sarayı var. Ayasofya Müzesini (kilisesini) uzun zamandan berı bir türlü cami yapamadık... Çok ıstıyoruz ama ıçteki ve dıştaki toplanarak Nusret Demiral'ı ihraç etmeye karar \erilmesıni ıstediler Partinin özellikle genç üyelen. Ziya Gökalp'ın 1923 yılında yazmış olduğu -Türkçülüğün EsasTan" kıtabındaki tezlerinı savunurlarken. son zamanlarda RP - DYP arasında kararsız kalan ümmetçi kesim buraya akıyordu. Bunca yıl Türk ordusunda hizmet veren ihtılalın Batılılar (çağdaşlarl engel oluyorlar Oysa şöyle bir güzel ıçten yakarsınız. Duvarlardaki Isa ve Meryem'e aıt figürler bir güzel kül olur. Ardından Topkapı Sarayı'nı da aynı beceri ileyaktınız mı keyfımize diyecek olmaz... Ondan sonracığıma sıra gelir Ayasofya'yı cami yapmaya. Topkapı Sarayı ve cürrrfe Saravburnu'na kudretlı (Dalbayı. mılliyetçı Alparslan Türkeş yobaz kesimi gibi "Ben ümmetim.. önce Müslüman sonra Türkiim - Tann uludur (ama) karar yönetim kurulunundur" demeye kalmadan durumu geçiştirdi \e "Benim tabanım onlardan güçlüdür" dıyen Demıral aday olarak listede kaldı. Tiirker Ercan İstanbul görkemli birbeş yıldızlı otel çektin mi mega çağ atlamışoluruz. Minareden ezan sesı. beş yıldızlı otelde diskolar \e de nataşalarla çığ köfte yiyip rakıyı içtin mı ışte sana saydam (şeffaf) hoşgörülü çağdaş bir topluluk!.. Mustafa .\ksoy Bolu son bir kez gelin. «UCIYE SU FATURASI Bankalar her ne kadar hızlı ve güler- yiizlü çalışsalar da, kimse bankaya girip su faturası ödemekten hoşlanmıyor... Çok doğal. Biz bu işe toplu bir çöztim bulduk: Otomatik Ödeme Talimatı. Gelin İş Bankası'na, hesabınız oksa bir hesap açtırın faturalarınız için gelmişken diğer rınızı da getire- Otomatik eme»^lipıatı verin. ndanlonra da fatura bankaya eyin^orulmayın, mer etmeyin! İİŞ BANKASI PENCERE Hangi Pantiye Oy Vereyim?.. Çevremde çoğu kışı, ikı arada bır derede, kara ka- ra düşünüyor, okur mektup yazarak soruyor: Hangi partiye oy vermeii?.. CHP'yemi?.. DSP'yemı?.. İP'ye mi?.. Yemek içmekten kesilen, gece gündüz kıvranan, durduğu yerde duramayan, hop oturup hop kalkan, hayatı kendine zehir eden solcular var: - Hangi partiye oy vereyim?.. Ne CHPIiler, ne DSP'liler bu işin farkında; ama, so- la gönül vermış olanlar Gülhane Parkı'nda, en eski meşe ağacının altında, bir aşağı bır yukan volta atı- yorlar: - Hangi partiye oy vereyim?.. Eskisine göre bu seçimde daha değişik olanaklan zorlayanlar da var; çünkü İP de (Işçi Partisi) günde- megırdı... - Melih Cevdet, İP'ye mi verecekmiş?.. - Bahri Savcı demiş ki... Kimi solcunun kafasının tası atmış... Kimisi burnundan soluyor... Kimisı: - Bu kez, dıyor, ANAP'a vereceğım... - En iyisı sandığa boşvermek... Cumhuriyet güç durumda!.. Parçalanmış solda kimseye yaranamıyor; gazete yansız kaldıkça tüm şimşekleri ustüne çekiyor; çünku her yığıdın gönlün- de bir aslan yatıyor; ama. o aslanın da kuyruğunu tramvay çiğnemış... Ne yapmalı?.. Remil mi atmalı?.. Bakla falına mı bakmalı?.. Med- yum Memiş'e mı sormalı?.. • 7Mayıs 1924'te çıkan Cumhuriyet'ın ilk sayısında Yunus Nadi ne yazmış?.. "Cumhuriyet ne hukümet, ne de parti gazetesıdır. Cumhuriyet yalnız Cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasınin savunucusudur. Cumhuri- yet ve demokrasi fikır ve esaslannı yıkmaya çalışan herkuvvete karşı mucadeie edecektir. Ulkemızde her anlamıyla gerçek bır demokrasi kurulması ıçin bütün vahığıyla çalışacaktır" Sonuç: Cumhuriyet ne bir hükümete, ne de bir siyasi par- tiye bağlanabilir bır fikir gazetesidir. Bızne DSP'yi tutabiliriz... NeCHP'yL NelP'yi... Köşe yazarianmız bağımsızdır; Cumhuriyet gaze- tesının fikır yelpazesinm en geniş açılımında istedik- leri gıbı kalem oynatabilirler; ancak 24 Aralık seçim- lerinde tek tek hangi partiye oy atacaklarını da doğ- rusu kestiremıyorum. Kımbılir?.. Belkı köşe yazarla- nmız da iki arada bir derede kalmışlardır; boşa koyu- yortar. dolmuyor: doluya koyuyorlar. almıyor... "Solu bu hallere düşürenler utansınlar" diyerek la- fı balla kesmek olanağı var mı?.. Yok... • Gerçekte 1989-90 yıllannın bütün dünyada yaşa- nan depreminden sonra, yaşanan gerçeklerin ışığın- da solun ideolojisini yenıden yoğurup bütünleşmesi kolaylaştı. Çünkü Beriin Duvan'nın yıkılışıyla solu ayı- ran duvarlar da yıkıldı. Ne çelişkidir ki Türkiye'de du- varlar yükseldi. Üstelik bu duvarların hiçbir ıdeolojik harcı yok, taşları da kişısel... Ülkenin sola en çok gereksinme duyduğu bir sü- reçte solun parçalanması bir raslantı mı?.. Yoksa bi- linçli bir oyun mu?.. Geçen gün bir televizyon prog- ramında Ecevit dedi ki: "- Emperyalizmin böl ve yönef yönteminin Azeri- cesi 'ayır buyur'dur Bakın laf nereye geldi?.. Oysa bu yazının konusu "Hangipartiye oy verelim" sorusuna bir yanıt aramak- tı. Aklın, gönlün, yüreğin hangisini tutuyorsa, oyunu ona ver. Aİ* TÜRKİYE GAZETECILERCEMİYETİ BASIN MÜZESİ DOĞRU, ETKİLEYİCİ VE GÜZELTÜRKÇE KONUŞMA SEMİNERLERİ !ş ve günlük yaşamlannda daha başanlı olmak isteyen yöneticilerin. bankacılann. doğru. etkileyici \e güzel Türkçe konuşma semınerleri: Ybğun Program: (Ücret: 10.000.000 TL.) 3 Hafta - Haftada 4 saat l.Hafta: Ses-Nefes 2. Hafta: Diksiyon-Fonetik 3. Hafta: Konuşma Lzun SüreU Seminerier: (Ücret 4.000.000 TL.) 13Ocak-lMart Ses-\efes: 12 saat 1 Mart - 15 Nısan Dıksiyon-Fonetık: 12 saat 15 Nisan - 1 Haziran Konuşma: 12 saat Kayıtlar devam ediyor Adres: Basın Müzesi - Di\anyolu Gad. No: 84 Çemberhtaş İSTANBUL, Tel: 513 84 58 KOPLZ ODA ORKESTR4SI KONSERİ istanbul Şehir Kütüphanesini Kurma \ e Yaşatma Derneğı tarafından organize edilen Kopuz Oda Orkestrası konseri 17 Aralık Pazar günü saat 16.00'da AtatürkKültürMerkezi"nde. Davetiyeler İstanbul ll Halk Kütüphanesi'nden ve konser günü AKAİ ginşinden sağlanabilır. Tel: 518 10 47'- 48 K.\RAMURSEL ASLIYE HUKUK MAHKEMESİ 1995561 Davacılar Ali Eren. Mehmet Yetim vekili Av. Tamer Yalçın tarafından davalı Cemil Çalışkan aleyhine açılan satışın ıptali davasının yapılan tensıbi gereğince: Merke- zi Altınova ılçesinde bulunan Derya Gıda Sanayii \e Ti- caret AŞ'nın davalı tarafından alınan me\cut şırket hıs- selennin başkalarına de\ ır \e temliklerının önlenmesı ve hısselenndekı tasarruflarının önlenmesı bakımından da- va sonucuna kadar ihtiyatı tedbır yolu ile durdurulmuş- tur. İş bu karar ilan olunur. 27.11.1995 Basın: 60857
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle