Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 KASIM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Fikret Mualla'nın resimsergisi Yapı Kredi KaamTaşkent SanatGakrisi'ndeyer alıyor. Sergide görülebi-
lecek yapıtlardan Barda sohbet 24\32 cm (solda) ve Sokak, 33x54 cm, kâğıt üzerine guvaş (üstte)
Düsleten ve anlamlandıraıı renkler
YOUK1DESNOS
Muallâ Tiirk"tÜT. Ay ya da Mars ge-
zegeninden düşmüş de olabilir ve daha
az Muallâ olmazdı. Yapıtlan. hem bir
yumurta denli elle tutulur hem de gt-
zemlidir. Sizin anlayacağımz dört dört-
lüktür.
Çocukluğundan. gençliğinden söz et-
meyi sevmez Muallâ. Düşmanlarının
kendisinı gözledığini düşünür. Kim bi-
lir. bu endişenin temelinde belkı de ge-
çerli nedenleri vardır. Bizler. onu oldu-
ğu gibi benimseyip saygı duyuyoruz.
Çünkü Muallâ'daki her şey bir gizi çağ-
nştırıp saygı uyandınr.
Sık sık sözünü ettiği Roma'ya belki
de gitmiştır. Mimarisini iyı bilir. Saray-
G
ezegenler arası gerçek yolculuğa katılanlar arasında en yalansızıdır Muallâ.
Bana öyle geliyor ki o. yıldızlar arası yolculuğu yapmış ve dili dolaşmış
olarak dönmüştür aramıza. Bu nedenle görüp yaşadıklarını bize sözlerle
anlatamaz. Zaten böylesi bir deneyimi anlatacak sözcükler de yok. O da bu nedenle
resimleriyle anlatıyor bunu.
lannı \e fhüzelerini gezip dolaşmvş ola-
bilir. Anlattıklan arasında. Yugoslavya
ve Almanya'da taban teptvğı, Münih
Akademisi"nde desen hocası olarak gö-
rev almış olduğu gibi bize doğru gelen
olaylar da \ar.
Berlin'de Pascin ve George Grosz ıle
birlikte Simplicissımus akımına katıldı
mı? Ekspresyonizmin dennliklenne çe-
ken EdvardMunch'u.NoMe'yi. Klee'yi
gördü mü? Bilmıyoruz. Ama bu sanat-
çılartn resimlerinı görüp hayran olduğu
muhakkak. Ama sanatını ekspresyo-
nızmden anndırdı. Aynı zamanda zen-
gınleştirdi de.
Bu akımın. o çok bilinen tekniğinden
yararlandı. kolaylık tuzağına düşmeden.
Tam tersine. tüm büyük re;>>amlar gibi.
bunu. bir sıçrama tahtası olarak kullan-
may ı bıldi Muallâ. Ekspresyonizmin te-
melini yadsımadan. onu yücelterek,
kendı kışısel yeteneğini ustalarına duy-
duğu sevgiye ekleyerek. O olağanüstü
sanat zınciri her zaman böyle oluşmaz
mı? Bızlere bir müzeyı. bir koleksiyo-
nu: yüzyıllan. modalan. gelenekleri ve
giysileri bir bir aşıp gezmek olanağını
veren de bu zincirin halkalan değil mi-
dir'1
Gezegenler arası gerçek yolculuğa
'Boğazkesen'
tartışıldı
Küttür Servisi - Kitap Fuan kapsa-
mında TÜYAP tarafmdan gerçekleşti-
rilen 'Tarih ve Edebiyat' konulu pane-
le konuşmacı olarak Nedim Gürsel,
Mete Tunçay, Nevra Necipoğlu, Enis
Batur ve Ahmet Kuyaş katıldılar. Pa-
nelin konusu 'Tanh ve Edebiyat' olma-
sına rağmen. konuşmalar daha çok Ne-
dim Gürsel'ın son romanı 'Boğazke-
sen Fatih'in Romanı" üzerinde yogun-
laştı. Fuar öncesı Nedim Gürsel'in ro-
manı hakkında, 'Bu roman tarihsel ger-
çeklerle bire bir örtüşmektedır' şeklin-
deki önemli iddiası panelin bu konu et-
rafında dönmesinde en önemli etkendi.
Panelde tarihçi olarak Mete Tunçay,
Nevra Necipoğlu ve Ahmet Kuyaş bu-
lurken. edebiyatçı olarak Enis Batur ve
Nedim Gürsel katıldılar
Ahmet Kuyaş 'tarihi roman' kavra-
mı üzerinde durdu ve tarihi fon veya
dekor olarak l.ullanan romanlann tari-
hi roman sayılamayacağını. bir romanın
tarihi roman olarak nitelendirilmesinin.
romanın ancak ve ancak tarihi yorum-
laması ile mümkün olabileceğini belirt-
ti. Ahmet Kuyaş romancının tarihsel
gerçeklere, birtakım acayiplikler yap-
madan. sadık kalmak gibi bir sorunu
olmadığını vurguladı. Romanda Istan-
bul'un alınışm bir tek kişinin tutkusu-
na indirgendiğini ve roman içerisinde
toplumsal dınamiklerin eksik olduğunu
belirtti.
Nevra Necipoğlu ise tarihsel gerçek-
lere birebir uyması gereken bir romanın
olmadığını romanda yaratıcılığın
önemli olduğunu belirtti. Tarihin yoru-
ma açık olduğunu ve objektif tarihe
vaklaşılabileceğini ama ulaşılamayaca-
ğını belirten Necipoğlu, Fatih'in Türk
tarihinde bir tabu olduğunu belirterek,
"Bir insan olarak her yönüyleFatih'i
romanına aldığı için Nedim Gürsel'e
teşekkür ediyorum'
1
* dedi.
Necipoğlu romanda Fatih Hazne-
dar'la ıİgili bölümlerin bıraz zayıf kal-
dığını sözlerine ekledi. Enis Batur ede-
biyatçılarla. tarihçilerin zaman zaman
hısım zaman zaman hasım olduklannı
belirterek. "Edebiyatçı ve tarihçi ara-
sındaki ilişkiler tehlikelidir" dedi.
Gürsel'in romanının klasik bir modern
anlatı olduğunu belirten Batur, "Bo-
ğazkesen iyi bir butuş ama romanda
yeterince iyi kullamlmamış. Roman
özellikle diyaloglarda doğru sonuç-
lara ulaşmış,. Ama bana göre roma-
nın edebi yanı eksik kalmış ve Gür-
sel romanında çok totaliter davran-
mış" dedi.
Tarihçi Mete Tunçay ise panelin or-
tamını biraz kızıştırmak istediğıni be-
lirterek şunlan söyledi: '•Roman gene-
Hnde gerek Fatih dönemindeki top-
lum hakkında gerekse 12 Eylül döne-
mi hakkında yeterli bir bilgi vermi-
yor. Nedim romanda yapamadıklart-
nı, roman kahramanı Fatih Hazne-
dar'a yaptırmış.
Aynca romanda Istanbul'un düş-
mesinden sözediliyor. Nedim Gürsel
Fransa'da yaşadıgı için olaylara ora-
dan bakıyor. Türkler açısından İs-
tanbul düşmemiş aksine bir kapı açıl-
mıştır. Romanda, bir yerinde geçen
Fatih ve Akşemseddin arasında ge-
çen olay ise Yavuzve tbn-i Kemal ara-
sında geçmistir. Aynca 156. sayfada
'Pupa yelken gidiyorduk. Dalgalar
bordamıza çarpıyor..' gibi bir ifade
var.
Oysa pupayelken gidildiğinde dal-
galar çarpsa çarpsa kıç tarafına çar-
par. Burada bir mantık hatası var."
dedi. Nedim Gürsel ise romanında Fa-
tih'ı olduğu gibi anlattığını Fatih'in ki-
şıliğine bir şey eklemediğini belirterek.
"Arşiv çahşması yapmadtm. Bilinen
ve herkesin okuyabileeeği ka\nakla-
rından faydalandım. Dikkat ettiğim
nokta Bizans ve Osmanh kaynaklan-
m birarada kullanmaktı. Roman
kendi içerisinde yeterince anlam zen-
ginliği taşıyor."' dedi.
"OnatKutlar'ıAnarken"
KflHür SerNİM- Kitap Fuan
kapsamında. Can Yayınlan'nın
düzenledigi •'Onat Kutlar'ı
Anarken" konulu panel cuma günü
15.00-17.00 saatleri arasında
gerçekleştirildi. Panele Onat
Kutlar'ın pek çok sanatçı dostunun
yanısıra. kıtapseverler büyük ilgi
aösterdi. ErdalÖz. Fethi Naci, Aii
Ozgentürk \e Hilmi Ya\uz
katıldıklan panele daha önce
açıklandığı halde. Antalya'da olduğu
ıçm Işık Yenersu katılamadu Panelde
Onat Kutlar'ın hıkâyecıliğini Fethı
Nacı. denemecıliğim Hılmı Yavuz ve
sinema eleştirmenlığini Ali
Ozgentürk değerlendırdi. Fethi Naci,
Onat Kutlar'ın ilk ve tek hikâye
kitabı olan
u
tshak~ı
değerlendınrken. Onat Kutlar'ın
Gaziantepli olduğunu belirterek:
"Onat Kutlar tek hikâ>e kitabı
ya/nvasına karsıhk denemelerinde de
bir hikâ\o tadı \ar. Onat
hikâvclcrinde Gaziantep'i yazıyordu
ama Gaziantep'i Onat'ça yaratılmtş
bir ha\a içersinde anlatıyordu.
"İshak'ta süslü bir dil olmasına
kars,ılık Onat daha sonra
denemelerinde dilini vahnlastırdı"
dedi. Hılmi Ya\uz. Onat Kutlar'ın
denemelennın aynksı bir yeri
olduğunu. Çünkü Onat Kutlar" ın.
denemelerinde hikâyeciliğinı ve
şairliğıni bütüıılestirerek bir sentez
yarattığını belirtti. Onat Kutlar"ın
sinemacılığını değerlendiren Ali
Ozgentürk ise Onat Kutlar'ın
sinemada Amerikan hegemonyasına
karşı bir kavga verdiğini ve sinemada
özgünlüğün sağlanması ıçin büyük
çabalar gösterdığıni belirterek. Onat
Kutlar ıçin. "O, dünyanın en güzel
görüntülerini bu karanhk ülkeye
getirmeve çalışan bir nıakinisttr
dedi. Panelin genelmde durgunluk ve
hüzün biraradaydı.
Hatta Erdal Öz. "Onafı gözyaşlan ile
değiU değerteri ile analım~diverek
salonda varolan hüzünlü ha\ayı
dağıtmaya çalı^tı. Panelde aynca
1992 Mayıs'ında Evrensel Kültür
Merkezı tarafından Can
Ya\ınlan'nda hazırlanan \e Onat
Kutlar'ın 68 Ku$ağı"nı anlattığı
belgeselin bir bölümü ilk kez
izleyicilere gösterıldi.
Düşünce
Ozgurlugu
oduluKültür Ser\isi - Yayıncılar Birliği yann
"DüşuneeOzgürlüğii" ödülü verecek.
Düsünce Özgurlüğü ödülü >azar olarak
Haluk Gergcr'e. yayıncı olarak Ayşe
Zarakolu'na veriîecek. Yayıncılar Birliği
Baijkanı Ahl Ant, "Bu > ıl Düşünee
Özgürlüğü ikiülüne Haluk Gerger ve
Vyşe Zarakolu'nu değer bulduk. Çünkü
her ikisi de vazdıklarından \e
ya\ ımladıklanndan dola>ı hapiste
>attılar >e hâlâ hapis tehdidi ik
yaşı>orlar. Biz bu ödülü onlann
şahıslannda. hapiste \atan ve hapiste
yatnıa tehdidi ile şaşayan bütün yazar vv
yayıncılaraverijoruz" dedi. Atıl Ant.
«elecek senelerde verecekleri Düşünce
Ozgürlüğü ödüllerini hapiste yatan ve
hapiste yatma tehdidi ile yaşayan yazar
ve yayıncılara \ermeyeceklerini
umduklannı belirterek
"Hapjshaneterinde \azann ve
yayıncılann olmadığı bir Türkiye
istiyoruz" dedi. Bugün Yayıncılar
Birliğı'nin hazırlattığı ve düşünce
ozgürlüğü talep eden tişörtleri.yazarlar
ve yaymevı çalışanlan giyecekler.
Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, bu
tişörtleri kara bir gün yaşadıklarını ifade
etmek için giyeceklennı. okurlardan da
bu tişörtleri almalannı ve giymelerinı
ıstedıklerini belirtti. Ödül töreni fuarda
saat 14.00'te gerçekleştirilecek.
Bîlge Karasu adına burs veriîecek
KültürServisi- Kitap Fuan etkinlık-
leri kapsamında "Bilge Karasu" pane-
li yapıldt. Füsun Akath'nın yönettiğı
panele katılan Nezihe Meriç, Müge
Sökmen. Ahmet Oktaş; Oruç Aruoba
ve Hulki Aktunç. Karasu'nun yapıtla-
n ve kişiliğini anlattılar.
Panelde ilk söz alan -panelin yöne-
ticisi Füsun Akatlı bugün bir çok şeyı
geciktiren yağmur yüzünden geciktıği
için- Metis Yayınlan yönetıcisi Müge
Sökmen. eserlerinın gelirini Türk ede-
biyatını desteklemek için bırakan Bil-
ge Karasu adına her yıl burs \erilece-
ğini açıkladı.
Bunun bir ödül değil. bir destek ol-
duğunu belirten Sökmen. Sıtkı Erinç.
Füsun Akatlı ve kendisinden oluşan
kurulun ilk bursu. 1996 Kitap Fu-
an nda açıklayacağmı söyledi
Füsun Akatlı da Bilge Karasu'nun
tamamlanmamış çalışmalannın kendi-
si tarafından derlenerek bir kitap halı-
ne dönüştürüldüğünü. bunun yanında.
Türkiye Felsefe Kurumu'nun ve dost-
lannın Karasu'yu anlattığı bırer kitapın
da hazırlandığını söyledı.
Konuşmayı bilmedıği. duygusallığı
aşın bovi-itlara vardığı için bu tür top-
lantılara katılmaktan kaçındığını söy-
leyerek söze başlayan Nezihe Meriç.
konu 45 yılhk dostu Bilge Karasu ol-
duğu ıçin bu konuşmaya katıldığını
söyledi. Dostluklannın başladığı 20'li
yaşlan ve Karasu'nun suskun. ağırbaş-
h, ıçedönük tarafından bahseden Me-
riç. konuşmasının. Bilge Karasu'nun
1952 yılında kendisıne yazdığı, güzel
bir mektubu okuyarak bitirdi.
Ahmet Oktay. Karasu'nun "Gece"
adlı kitabına ağırlık verdiği konuşma-
sında. uçta biryazar olduğunu genç ya-
şından itibaren kabul ettıren Bilge Ka-
rasu'nun vazmayı s'aroluşsalbireylem
olarak algıladığını anlattı.
Gece'nin. hem kurmacanın anlatısı
hem de Türkiye'nın somut koşullannın
anlatısı olduğuna değınen Oktav, Ka-
rasu'nun anlatmak ıstediği şeyleri he-
men ele vermek istemeyen bir yazar
olduğunu ve Gece'nin, düğümler çö-
züldükten sonra şizofrenik bir ha\a
içınde bittığıni sövledı.
Karasu'ya "ustas>" olarak bakan
Oruç Aruoba da Bilge Karasu'yla ta-
nışmasinı ve onunla ilgili anılannı an-
lattı.
Aruoba'nın "Bilge Karasu, Türk
edebiyahnın dışında birisimdir'" fikri-
ni ona>laması tartışmalar yarattı. Hul-
ki Aktunç, bu tür sınıflandırmaların
saçma olduğunu ve Bilge Karasu'nun
çağdaş. bir yazar olduğunu söylerken.
Füsun Akatlı da Karasu'nun bu tür söz-
lerden hoşlanmadtğını belirtti ve Bil-
ge Karasu'nun Türk edebiyatının bir
üyesi olduğuna karar \enldi.
Hulki Aktunç. Karasu'nun yapıt-
lannın müzikle ilgisine dikkat çekti ve
Karasu'nun temcl temalannın "yalnız-
hk,özgürlükvese\Tnek" olduSunu söy-
ledi.
1965 \ilmda okuduğu "Trma'da
Ölüm Vardı" kitabının bu ızleklerin
tümunü içerdiğinı söyleyen Aktunç da
Karasu'nun dünyayla ilgili yorumunu
yazarak yaptığını. çok şey bildiğini,
ama "mahfij.etkâr'" bir kişiliği olduğu
içinbunlan gizlediğinı.buvüzdenbir
çok >önünün atlannıış olabileceğini
söyledi.
katılanlar arasında en yalansızıdır Mu-
allâ. Bana öyle geliyor ki o, yıldızlar
arası yolculuğu yapmış ve dili dolaşmış
olarak dönmüştür aramıza.
Bu nedenle görüp yaşadıklannı bize
sözlerle anlatamaz. Zaten böylesi bir
deneyimi anlatacak sözcükler de yok. O
da bu nedenle resimleriyle anlatıyor bu-
nu.
Muallâ'dan söz edilirken Touknısse-
Laırtrec' in. Bonnard ın. \ uülard ın ad-
lan anılmıştır. Aldırış etmeyin. yalnız-
ca bir yakıştırma bu. Muallâ'nın getir-
diğine iyice bakın. tümüyle bambaşka
bir şey. Renkleri. onun kendisinın re-
simlerinin rastlantıya yer \ ermeyen ya-
pıları da.
Bir karabasandan çıkıp gelmiş yüz-
lerde bile en küçükbir yapmacıkhk yok.
Her şey incelenmiş, belleğe yazılmış,
bılinçle tasarlanmış ve sadık bir biçım-
de dile getırilmiş. Sadık bir bıçimde.
ama sanatçının büyüleyici gözünden sü-
zülüp geçerek. Şiiri saçmadan ayımia-
yı bilen. alışılmamışın. karmaşanın,
korkunun altını çizen. hepimizin ruhu-
nun derinliklerinde var olan o küçük in-
sancıl balçığı ihtiyatla ve sevgiden sa-
kınmadan yüzeyeçıkaran. sonra bunu o
yüzlere, davranışlara ekleyen bu süz-
geçtir ışte. Evet. gerçekten de bir göz
süzgeci söz konusu ya da ölümsüzlük
iksiri.
Muallâ renkçidir. Bu. güzel renkleri
gelışigüzel. karşılığı olmadan yan yana
getıriyor mu demek?
Hayır.
Onun renkleri. hem düsleten hem de
anlamlandıran renklerdir.
Muallâ desinatördür. Yalnızca "gra-
fizmin" güdüsünc, yalnızca süslemeye
ve çizginın elinı alıp götürmesine mi
boyun eğiyor?
Hayır.
Onun desenı, tanımlayart. açtklayan.
konumlandıran bir desendir.
Fikret Muallâ'da tüm büyük ressam-
larda olduğu gibi, renk ve desen, mad-
de ve ışık aynlmaz bir biçimde, birbir-
lerine ekli, organik bir bütün oluştunı-
yor.
Muallâ, saf. engin renk "plajlarr ger-
çekleştiriyor. Bunlar öylesine yüzeyler
kı. hıçbır zaman sığ değil. Gözalıcı. ama
hiçbır zaman bayağılığa düşmeyen
renkler. Muallâ'da bir uzam. bir ışık ya-
ratma ışlev i olan renk, şaşırtıcı doğru-
lukta tona. titreşime ve derinlığe sahip.
Bu renkli "plajlar". Muallâ'nın dese-
ninin yarattığı "sahneteri'* dimdik ayak-
ta tutan. Hızlı. kendine güvenli, keskin
desen. modellerini de\inimleri içinde
yakahyor. Hem sert hem yumuşak:
böylece olanaklanndan en yüksek dü-
zeyde tasarruf sağlayarak göz boyama-
ya ve kuruluğa düşmeden söyleyeceği
ne \ arsa söylüyor. Genış, soluk alan. fe-
rah uzamlar oluşturuyor bu desenler.
Desenin, yetkeyle kendini gösterdiği
yerde. Muallâ'nın rengi daha bir vurgu-
İuyor nüansları, böylece kılı kırk yaran
değerlerin ortayaçıkmasına olanak sağ-
lıyor.
Sanatta kararlılıkla "•hoyrathğı*1
ka-
nştırmamakgerektir. Kararhlık ınce bir
sanata vanr, "hoyrathk'* ise üslupçulu-
ga. Muallâ'nın resmi, uyumlu bir mü-
zik gibi, dolayısıyla kendi kendine mı-
rıldanma hakkına sahip.
Muallâ'nın yapıtlannın bir çekiciliği
var. Güçlü vebağımsız üslubu, Max Ja-
cop'un bir sanat yapıtmdan beklediğı-
nin de (bir üslup sahibi olmak ve bir ye-
re sahip olmak) kendisi değil mi? "Bir
yapıtın üslubu ile konumunu birbirin-
den a\ırahm. Üslup >a da yaratma iste-
mi, avırmak demektir. Konum uzakiaş-
tınr.vanisanatsalduyumukuıştınr. Bir
yapıtın üslubunun kapalı olması, kapa-
lı olanın hevecanını vermesi demektir.
etkisi altında kalınan; küçük "şok"tan
bilinir bu >a da kendisini çoreleyen-
den içinde devindiği özel atmosfer-
den..." (Cornet a Des. Max Jacop).
Yatağımın kıyısında Muallâ'nın bir
guvaşı var. Ayakta iki kadın var bu re-
simde. Biri. kollannı kavuşturmuş.
öbürüne takazadabulunuyor gibi. Yata-
ğıma uzanır uzanmaz. bu guvaş değişi-
veriyor ve uzanmış bir kadın görüyo-
rum, pembe bir korse. siyah bir eteklik
giymiş, bacaklarında yeşil bir çorap.
ateşlibirbıçimde diğer kadın tarafından
öpültnekte. Bu belki paranoyakça bir
yorum. Peki böylesi bir yoruma izinve-
ren sanatçı için ne demeli?
Leonardo da Vinci, eski duvarlarm
üzerindeki lekelerde ve akan sularda
(sellerde, derelerde) manzaralar görü-
yordu.
Bulduklarını yüzeye çıkaracak, yenı-
den yaratmak. şiirselleştirmek için güç-
lerı. yetenekleri olan ve bunlan bizlere
sunan bu uçuklara (vizyoner) ve derın
su dalgıçlanna borçluyuz en büyük ya-
şama sevinçlerimizden birini: Bir sanat
yapıtı karsısında böyle dalıp gıtmek ve
üzerinde uzun uzun düşünmek.
BUAŞAMADA
ŞÜKKAN KtRDAKUL
Özgür İnsan, Özgün
Yazar İlhan Selçuk
TÜYAP Istanbul Kitap Fuan'nın bu yılki "Onur Ya-
zan" İlhan Selçuk.
Atatürk Kültür Merkezi'ndeki ödül töreninde benim
de konuşmam istendi.
Severek, sevinerek yerine getirmeye çalışacağım
bir görev bu.
Masanm başına geçmeden kendi kendime soru-
yorum:
- Birincil özelliği nedir sendeki ilhan'ın..
Kırk koca yıtın sabır, yorulmazlık, direnç adamlığı
yükünü taşıyan bir tarih var karşımda.
Ne darboğazlardan, mayın tarlalarından geçerek
bugünde yaşayan bir tarih bu.
Bir dalında umudun acı meyveleri.
Bir dalında özeleştiri gücü.
•
Yazarlığa 1. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda baş-
layan kuşağın ortak yazgısına "mütareke" ve "milli
möcadele" sözcüklert işlenmişti.
2. Dünya Savaşı sonrası devrim, karşı-devrim ve
tam bağımsızlık gerçegıni örten sislerin dağıldığı dö-
nemdir.
Emperyalizm, mütarekede silahlannı gizleme ge-
reğmi duymadan bastınyordu.
1945'ten sonra ülke ekonomisine çengel atarak
gizlemeye çalıştı kendini.
Bir aşamada Bırleşmiş Milletler, NATO, CENTO
mento duyaıiığı.
Ötekınde Truman doktrini, Marshatl planı, banş
gönüllüleri aldatmacası.
Babıâli'ye ilk adımını atmca sahnelenmek ıstenen
oyunun giz perdesinı var güçlerıyle aralamaya çalı-
şanlarkuşağının (Serteller'ın. Aybar'ın, Sabahattin
Ali'nin, Aziz Nesin'tn, Rrfat llgaz'ın..) uzagına düş-
medi İlhan. Özgür insan kimlığıni yedireceklerden
degildi çünkü.
Aynca Ulusal Kurtuluş savaşçılanndan adsız bir
zabitın helal lokmasıyla büyümüştü. Wilson ilkeleri-
nin, mandacıltğın unutulmadığı bir ocaktan gelıyor-
du.
•
Bir yazarın, kuşkusuz, görünen dünyasıyla ilgili
gerçekler bunlar.
Ya İlhan'ın bilmediğimiz dünyası?
Yıllar yılı, her gün yeniden, sözcüklerle savaşımı.
Yazarlıgının gizi. Düşünle ince yergi arasında, somut
gerçeklerie lirizm arasında kendine özgüyü yitirme-
me çabalan.
Nasıl niteleyebilıriz bu çabayı..
Yazmak mı? Yaratmak mı?
Bir işçinın, mühendisin, doktorun, sporcunun, ör-
gütleyicinin, bilim adamının yeri doldurulabilir diye
yazmıştı Prof. Kagan, "Sanatta durum başkadır."
Sanatın içeriği kişısellik taşır çünkü.
Güncel olanın daralttığı bir dünyada söylemini bi-
çeme, ıletiyı yapıya kavuşturduğu için kırkyıldır oku-
ruyla bütünleşme sürekliliğini yitirmedi İlhan.
Özgür insan kımliğinden özgün yazar kimliğine..
Evet, birincil özelliği nedır ilhan'ın..
Yeri doldurulmazlığı.
Sanatçılar gibi.
4
Herşey gelir geçer,
kahcı olan sanattır'
ANK\RA (Cumhuriyet
Bürosu) - Sanata katkı sağ-
lamak ve Türkiye'nın uius-
lararası düzeyde tanıtımını
güçtendirmek amacıyla
Cumhurbaşkanlığı'nca tlk
kez düzenlenen "Kültür ve
Sanat Büyük Ödüileri" sa-
hiplerine verıldı. Cumlıur-
başkanı Süieyman Demirel.
aydınları \e işadamlarını
kültür vfc sanat yaşamına
destek vermeye çağırdı.
"Her şey gelir geçer kalıcı
olan kültür ve sanattır" di-
yen Demirel. sanatın uvgar-
lık ve kalkınma ölçütü ol-
duğunu söyledi.
Cumhurbaşkanhğı Seçi-
ci Kurulu. edebtv at dalında
Adalet Ağaoğiu, müzik da-
lında ünlü flütçü Şefîka
Kutiuer ve resım dalında
Burhan Doğançay't ödüle
deger buldu.
Odüllerin gelenekselleş-
tirileceği sözîeriyle konuş-
masına başlayan Cumhur-
başkanı Demirel, kültür ve
sanat yaşamına \erilen de-
ğenn ülkelerin kalkınma ve
uygarlık ölçütü olduğunu
kaydettı. Demirel. her kesı-
mı sanatçı ve sanat yaşamı-
nı kucaklamaya çağırarak,
"Her şev zaman içinde gelir
geçer ka>nolur geriye kül-
tür ve sanat kalır" dedi. Ya-
radılışve yetişme \önünden
sanatçıları farklı bir konu-
ma otunan Demirel. ulusla-
rarası düzeyde yanlış ve
haksız eleştirilere uğrayan
Türkiye'nin bu konumdan
çıkarılmasında sanatçılara
büyük görevler düştüğünü
ifade etti. Demirel, "Onlar
kültür etçilerimiz. Bizim ta-
nınmayaihthacımtzvar. Bu
durumun duzeltilmesinde
sanatçılar bin kişinin >apa-
cağı işi tek başlanna sanat-
larryta yapar" dedi. Demi-
rel. konuşmasının ardından
sanatçılara ödüllerini dağıt-
tı. Kürsüye gelen Adalet
Ağaoğlu. ödülü kitaptan
korkmayan ve edebiyattan
caymayanlar adınakabul et-
tığıni belirterek. "Cumhu-
riyetin içidemokrasiyle dol-
duruUun. Edebiyatin bay-
rağını Çankaya'da dalga-
landıran akıllı kartncalan
hep birlikte alkışlıyalım"
dedi.
Ihbar edene ödül
Kültür Servisi - Yayıncı-
lar Birliği Başkanı Anl Ant
toplumumuzdakorsan kıta-
bın ne olduğuna ilişkin bir
yanlış anlamanın olduğunu
belirterek. "Korsan kitap
yayincının fa/Ja bastığı ki-
taptır gibi bir anlayış var.
Aslında korsan kitap yayın-
cının dışında. bazı karanhk
insanlann yayıncının bastı-
ğı kitaplan aynen takiit ede-
rekve yayıncının ismini kul-
lanarak bastığı. dağıttığı,
sattjğı kitaptır" dedi.
Ülkemızde korsan kitap-
çılığın ciddi bir sektör hah-
ne geldiğını belirten Ant.
her türlü kıtabın korsan ola-
rak basıldığmı ve kendileri-
nın 1.5 aydır korsan kitapla
mücadeleyi başka bir bo-
yutta sürdürdükienni belirt-
ti.
Ant. Yayıncılar Birliği
olarak vekâletlerını aldıkla-
rı yayınevleri ile birlikte
toplu olarak korsan kitap sa-
tan kıtapçılara ve korsan ki-
tap üretenlerin depolarına
adlı baskmlarda bulunduk-
larını ve artık profesvonel
olarak korsan kitap takibi
yaptıkiannı vurguladı.
Bu baskınlarda onbınler-
ce korsan kitap yakaladıkla-
rını ifade eden Ant. u
Ya
korsan kitaplan ortadan
kaldıracağız ya da biz orta-
dan kalkacağtz.Çünkü kor-
san kitaplaryayıncdann can
damannıkesiyor. Yeniçtkan
telifhaklan yasası ik korsan
kitapnasanlaraüçaydanon
aya kadar hapis cezası v«
300 milyondan 600 miryona
kadar para cezası verttiyor.
Bu yaptınmlann etkili o(a-
cagina inanıyoruz" dedi
Korsan kıtapların ortadan
kaldırılması için Yayıncılar
Bırliği'nin.korsankitapsat-
mayacağına inandığı ve gü-
vendiği kitapçılara 'Burada
KorsanSaülmaz' yazılı afı-
şi koyduğunu. okurlardan
bu afişlerin bulunduğu yer-
lerden alışveriş etmelerini
ısteyen Ant. korsan kitabın
satıîdığı \eya basıldığı yer-
lerı ıhbar edenlere. yakala-
nan korsan kitabın adedi
oranında para ödülü vere-
ceklerını ifade ettı.
Aynca Yayıncılar Birli-
ği'nin aldığı yeni bir karar
u) annca. yakalanan korsan
kitaplar tekrar kâğıt elde
edilmesi için SEKA'ya ve-
riîecek ve elde edilen gelir
korsan kitapla mücadcle fo-
nuna aktarılacak.