06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Fikret Mualla'nın resimsergisi Yapı Kredi KaamTaşkent SanatGakrisi'ndeyer alıyor. Sergide görülebi- lecek yapıtlardan Barda sohbet 24\32 cm (solda) ve Sokak, 33x54 cm, kâğıt üzerine guvaş (üstte) Düsleten ve anlamlandıraıı renkler YOUK1DESNOS Muallâ Tiirk"tÜT. Ay ya da Mars ge- zegeninden düşmüş de olabilir ve daha az Muallâ olmazdı. Yapıtlan. hem bir yumurta denli elle tutulur hem de gt- zemlidir. Sizin anlayacağımz dört dört- lüktür. Çocukluğundan. gençliğinden söz et- meyi sevmez Muallâ. Düşmanlarının kendisinı gözledığini düşünür. Kim bi- lir. bu endişenin temelinde belkı de ge- çerli nedenleri vardır. Bizler. onu oldu- ğu gibi benimseyip saygı duyuyoruz. Çünkü Muallâ'daki her şey bir gizi çağ- nştırıp saygı uyandınr. Sık sık sözünü ettiği Roma'ya belki de gitmiştır. Mimarisini iyı bilir. Saray- G ezegenler arası gerçek yolculuğa katılanlar arasında en yalansızıdır Muallâ. Bana öyle geliyor ki o. yıldızlar arası yolculuğu yapmış ve dili dolaşmış olarak dönmüştür aramıza. Bu nedenle görüp yaşadıklarını bize sözlerle anlatamaz. Zaten böylesi bir deneyimi anlatacak sözcükler de yok. O da bu nedenle resimleriyle anlatıyor bunu. lannı \e fhüzelerini gezip dolaşmvş ola- bilir. Anlattıklan arasında. Yugoslavya ve Almanya'da taban teptvğı, Münih Akademisi"nde desen hocası olarak gö- rev almış olduğu gibi bize doğru gelen olaylar da \ar. Berlin'de Pascin ve George Grosz ıle birlikte Simplicissımus akımına katıldı mı? Ekspresyonizmin dennliklenne çe- ken EdvardMunch'u.NoMe'yi. Klee'yi gördü mü? Bilmıyoruz. Ama bu sanat- çılartn resimlerinı görüp hayran olduğu muhakkak. Ama sanatını ekspresyo- nızmden anndırdı. Aynı zamanda zen- gınleştirdi de. Bu akımın. o çok bilinen tekniğinden yararlandı. kolaylık tuzağına düşmeden. Tam tersine. tüm büyük re;>>amlar gibi. bunu. bir sıçrama tahtası olarak kullan- may ı bıldi Muallâ. Ekspresyonizmin te- melini yadsımadan. onu yücelterek, kendı kışısel yeteneğini ustalarına duy- duğu sevgiye ekleyerek. O olağanüstü sanat zınciri her zaman böyle oluşmaz mı? Bızlere bir müzeyı. bir koleksiyo- nu: yüzyıllan. modalan. gelenekleri ve giysileri bir bir aşıp gezmek olanağını veren de bu zincirin halkalan değil mi- dir'1 Gezegenler arası gerçek yolculuğa 'Boğazkesen' tartışıldı Küttür Servisi - Kitap Fuan kapsa- mında TÜYAP tarafmdan gerçekleşti- rilen 'Tarih ve Edebiyat' konulu pane- le konuşmacı olarak Nedim Gürsel, Mete Tunçay, Nevra Necipoğlu, Enis Batur ve Ahmet Kuyaş katıldılar. Pa- nelin konusu 'Tanh ve Edebiyat' olma- sına rağmen. konuşmalar daha çok Ne- dim Gürsel'ın son romanı 'Boğazke- sen Fatih'in Romanı" üzerinde yogun- laştı. Fuar öncesı Nedim Gürsel'in ro- manı hakkında, 'Bu roman tarihsel ger- çeklerle bire bir örtüşmektedır' şeklin- deki önemli iddiası panelin bu konu et- rafında dönmesinde en önemli etkendi. Panelde tarihçi olarak Mete Tunçay, Nevra Necipoğlu ve Ahmet Kuyaş bu- lurken. edebiyatçı olarak Enis Batur ve Nedim Gürsel katıldılar Ahmet Kuyaş 'tarihi roman' kavra- mı üzerinde durdu ve tarihi fon veya dekor olarak l.ullanan romanlann tari- hi roman sayılamayacağını. bir romanın tarihi roman olarak nitelendirilmesinin. romanın ancak ve ancak tarihi yorum- laması ile mümkün olabileceğini belirt- ti. Ahmet Kuyaş romancının tarihsel gerçeklere, birtakım acayiplikler yap- madan. sadık kalmak gibi bir sorunu olmadığını vurguladı. Romanda Istan- bul'un alınışm bir tek kişinin tutkusu- na indirgendiğini ve roman içerisinde toplumsal dınamiklerin eksik olduğunu belirtti. Nevra Necipoğlu ise tarihsel gerçek- lere birebir uyması gereken bir romanın olmadığını romanda yaratıcılığın önemli olduğunu belirtti. Tarihin yoru- ma açık olduğunu ve objektif tarihe vaklaşılabileceğini ama ulaşılamayaca- ğını belirten Necipoğlu, Fatih'in Türk tarihinde bir tabu olduğunu belirterek, "Bir insan olarak her yönüyleFatih'i romanına aldığı için Nedim Gürsel'e teşekkür ediyorum' 1 * dedi. Necipoğlu romanda Fatih Hazne- dar'la ıİgili bölümlerin bıraz zayıf kal- dığını sözlerine ekledi. Enis Batur ede- biyatçılarla. tarihçilerin zaman zaman hısım zaman zaman hasım olduklannı belirterek. "Edebiyatçı ve tarihçi ara- sındaki ilişkiler tehlikelidir" dedi. Gürsel'in romanının klasik bir modern anlatı olduğunu belirten Batur, "Bo- ğazkesen iyi bir butuş ama romanda yeterince iyi kullamlmamış. Roman özellikle diyaloglarda doğru sonuç- lara ulaşmış,. Ama bana göre roma- nın edebi yanı eksik kalmış ve Gür- sel romanında çok totaliter davran- mış" dedi. Tarihçi Mete Tunçay ise panelin or- tamını biraz kızıştırmak istediğıni be- lirterek şunlan söyledi: '•Roman gene- Hnde gerek Fatih dönemindeki top- lum hakkında gerekse 12 Eylül döne- mi hakkında yeterli bir bilgi vermi- yor. Nedim romanda yapamadıklart- nı, roman kahramanı Fatih Hazne- dar'a yaptırmış. Aynca romanda Istanbul'un düş- mesinden sözediliyor. Nedim Gürsel Fransa'da yaşadıgı için olaylara ora- dan bakıyor. Türkler açısından İs- tanbul düşmemiş aksine bir kapı açıl- mıştır. Romanda, bir yerinde geçen Fatih ve Akşemseddin arasında ge- çen olay ise Yavuzve tbn-i Kemal ara- sında geçmistir. Aynca 156. sayfada 'Pupa yelken gidiyorduk. Dalgalar bordamıza çarpıyor..' gibi bir ifade var. Oysa pupayelken gidildiğinde dal- galar çarpsa çarpsa kıç tarafına çar- par. Burada bir mantık hatası var." dedi. Nedim Gürsel ise romanında Fa- tih'ı olduğu gibi anlattığını Fatih'in ki- şıliğine bir şey eklemediğini belirterek. "Arşiv çahşması yapmadtm. Bilinen ve herkesin okuyabileeeği ka\nakla- rından faydalandım. Dikkat ettiğim nokta Bizans ve Osmanh kaynaklan- m birarada kullanmaktı. Roman kendi içerisinde yeterince anlam zen- ginliği taşıyor."' dedi. "OnatKutlar'ıAnarken" KflHür SerNİM- Kitap Fuan kapsamında. Can Yayınlan'nın düzenledigi •'Onat Kutlar'ı Anarken" konulu panel cuma günü 15.00-17.00 saatleri arasında gerçekleştirildi. Panele Onat Kutlar'ın pek çok sanatçı dostunun yanısıra. kıtapseverler büyük ilgi aösterdi. ErdalÖz. Fethi Naci, Aii Ozgentürk \e Hilmi Ya\uz katıldıklan panele daha önce açıklandığı halde. Antalya'da olduğu ıçm Işık Yenersu katılamadu Panelde Onat Kutlar'ın hıkâyecıliğini Fethı Nacı. denemecıliğim Hılmı Yavuz ve sinema eleştirmenlığini Ali Ozgentürk değerlendırdi. Fethi Naci, Onat Kutlar'ın ilk ve tek hikâye kitabı olan u tshak~ı değerlendınrken. Onat Kutlar'ın Gaziantepli olduğunu belirterek: "Onat Kutlar tek hikâ>e kitabı ya/nvasına karsıhk denemelerinde de bir hikâ\o tadı \ar. Onat hikâvclcrinde Gaziantep'i yazıyordu ama Gaziantep'i Onat'ça yaratılmtş bir ha\a içersinde anlatıyordu. "İshak'ta süslü bir dil olmasına kars,ılık Onat daha sonra denemelerinde dilini vahnlastırdı" dedi. Hılmi Ya\uz. Onat Kutlar'ın denemelennın aynksı bir yeri olduğunu. Çünkü Onat Kutlar" ın. denemelerinde hikâyeciliğinı ve şairliğıni bütüıılestirerek bir sentez yarattığını belirtti. Onat Kutlar"ın sinemacılığını değerlendiren Ali Ozgentürk ise Onat Kutlar'ın sinemada Amerikan hegemonyasına karşı bir kavga verdiğini ve sinemada özgünlüğün sağlanması ıçin büyük çabalar gösterdığıni belirterek. Onat Kutlar ıçin. "O, dünyanın en güzel görüntülerini bu karanhk ülkeye getirmeve çalışan bir nıakinisttr dedi. Panelin genelmde durgunluk ve hüzün biraradaydı. Hatta Erdal Öz. "Onafı gözyaşlan ile değiU değerteri ile analım~diverek salonda varolan hüzünlü ha\ayı dağıtmaya çalı^tı. Panelde aynca 1992 Mayıs'ında Evrensel Kültür Merkezı tarafından Can Ya\ınlan'nda hazırlanan \e Onat Kutlar'ın 68 Ku$ağı"nı anlattığı belgeselin bir bölümü ilk kez izleyicilere gösterıldi. Düşünce Ozgurlugu oduluKültür Ser\isi - Yayıncılar Birliği yann "DüşuneeOzgürlüğii" ödülü verecek. Düsünce Özgurlüğü ödülü >azar olarak Haluk Gergcr'e. yayıncı olarak Ayşe Zarakolu'na veriîecek. Yayıncılar Birliği Baijkanı Ahl Ant, "Bu > ıl Düşünee Özgürlüğü ikiülüne Haluk Gerger ve Vyşe Zarakolu'nu değer bulduk. Çünkü her ikisi de vazdıklarından \e ya\ ımladıklanndan dola>ı hapiste >attılar >e hâlâ hapis tehdidi ik yaşı>orlar. Biz bu ödülü onlann şahıslannda. hapiste \atan ve hapiste yatnıa tehdidi ile şaşayan bütün yazar vv yayıncılaraverijoruz" dedi. Atıl Ant. «elecek senelerde verecekleri Düşünce Ozgürlüğü ödüllerini hapiste yatan ve hapiste yatma tehdidi ile yaşayan yazar ve yayıncılara \ermeyeceklerini umduklannı belirterek "Hapjshaneterinde \azann ve yayıncılann olmadığı bir Türkiye istiyoruz" dedi. Bugün Yayıncılar Birliğı'nin hazırlattığı ve düşünce ozgürlüğü talep eden tişörtleri.yazarlar ve yaymevı çalışanlan giyecekler. Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, bu tişörtleri kara bir gün yaşadıklarını ifade etmek için giyeceklennı. okurlardan da bu tişörtleri almalannı ve giymelerinı ıstedıklerini belirtti. Ödül töreni fuarda saat 14.00'te gerçekleştirilecek. Bîlge Karasu adına burs veriîecek KültürServisi- Kitap Fuan etkinlık- leri kapsamında "Bilge Karasu" pane- li yapıldt. Füsun Akath'nın yönettiğı panele katılan Nezihe Meriç, Müge Sökmen. Ahmet Oktaş; Oruç Aruoba ve Hulki Aktunç. Karasu'nun yapıtla- n ve kişiliğini anlattılar. Panelde ilk söz alan -panelin yöne- ticisi Füsun Akatlı bugün bir çok şeyı geciktiren yağmur yüzünden geciktıği için- Metis Yayınlan yönetıcisi Müge Sökmen. eserlerinın gelirini Türk ede- biyatını desteklemek için bırakan Bil- ge Karasu adına her yıl burs \erilece- ğini açıkladı. Bunun bir ödül değil. bir destek ol- duğunu belirten Sökmen. Sıtkı Erinç. Füsun Akatlı ve kendisinden oluşan kurulun ilk bursu. 1996 Kitap Fu- an nda açıklayacağmı söyledi Füsun Akatlı da Bilge Karasu'nun tamamlanmamış çalışmalannın kendi- si tarafından derlenerek bir kitap halı- ne dönüştürüldüğünü. bunun yanında. Türkiye Felsefe Kurumu'nun ve dost- lannın Karasu'yu anlattığı bırer kitapın da hazırlandığını söyledı. Konuşmayı bilmedıği. duygusallığı aşın bovi-itlara vardığı için bu tür top- lantılara katılmaktan kaçındığını söy- leyerek söze başlayan Nezihe Meriç. konu 45 yılhk dostu Bilge Karasu ol- duğu ıçin bu konuşmaya katıldığını söyledi. Dostluklannın başladığı 20'li yaşlan ve Karasu'nun suskun. ağırbaş- h, ıçedönük tarafından bahseden Me- riç. konuşmasının. Bilge Karasu'nun 1952 yılında kendisıne yazdığı, güzel bir mektubu okuyarak bitirdi. Ahmet Oktay. Karasu'nun "Gece" adlı kitabına ağırlık verdiği konuşma- sında. uçta biryazar olduğunu genç ya- şından itibaren kabul ettıren Bilge Ka- rasu'nun vazmayı s'aroluşsalbireylem olarak algıladığını anlattı. Gece'nin. hem kurmacanın anlatısı hem de Türkiye'nın somut koşullannın anlatısı olduğuna değınen Oktav, Ka- rasu'nun anlatmak ıstediği şeyleri he- men ele vermek istemeyen bir yazar olduğunu ve Gece'nin, düğümler çö- züldükten sonra şizofrenik bir ha\a içınde bittığıni sövledı. Karasu'ya "ustas>" olarak bakan Oruç Aruoba da Bilge Karasu'yla ta- nışmasinı ve onunla ilgili anılannı an- lattı. Aruoba'nın "Bilge Karasu, Türk edebiyahnın dışında birisimdir'" fikri- ni ona>laması tartışmalar yarattı. Hul- ki Aktunç, bu tür sınıflandırmaların saçma olduğunu ve Bilge Karasu'nun çağdaş. bir yazar olduğunu söylerken. Füsun Akatlı da Karasu'nun bu tür söz- lerden hoşlanmadtğını belirtti ve Bil- ge Karasu'nun Türk edebiyatının bir üyesi olduğuna karar \enldi. Hulki Aktunç. Karasu'nun yapıt- lannın müzikle ilgisine dikkat çekti ve Karasu'nun temcl temalannın "yalnız- hk,özgürlükvese\Tnek" olduSunu söy- ledi. 1965 \ilmda okuduğu "Trma'da Ölüm Vardı" kitabının bu ızleklerin tümunü içerdiğinı söyleyen Aktunç da Karasu'nun dünyayla ilgili yorumunu yazarak yaptığını. çok şey bildiğini, ama "mahfij.etkâr'" bir kişiliği olduğu içinbunlan gizlediğinı.buvüzdenbir çok >önünün atlannıış olabileceğini söyledi. katılanlar arasında en yalansızıdır Mu- allâ. Bana öyle geliyor ki o, yıldızlar arası yolculuğu yapmış ve dili dolaşmış olarak dönmüştür aramıza. Bu nedenle görüp yaşadıklannı bize sözlerle anlatamaz. Zaten böylesi bir deneyimi anlatacak sözcükler de yok. O da bu nedenle resimleriyle anlatıyor bu- nu. Muallâ'dan söz edilirken Touknısse- Laırtrec' in. Bonnard ın. \ uülard ın ad- lan anılmıştır. Aldırış etmeyin. yalnız- ca bir yakıştırma bu. Muallâ'nın getir- diğine iyice bakın. tümüyle bambaşka bir şey. Renkleri. onun kendisinın re- simlerinin rastlantıya yer \ ermeyen ya- pıları da. Bir karabasandan çıkıp gelmiş yüz- lerde bile en küçükbir yapmacıkhk yok. Her şey incelenmiş, belleğe yazılmış, bılinçle tasarlanmış ve sadık bir biçım- de dile getırilmiş. Sadık bir bıçimde. ama sanatçının büyüleyici gözünden sü- zülüp geçerek. Şiiri saçmadan ayımia- yı bilen. alışılmamışın. karmaşanın, korkunun altını çizen. hepimizin ruhu- nun derinliklerinde var olan o küçük in- sancıl balçığı ihtiyatla ve sevgiden sa- kınmadan yüzeyeçıkaran. sonra bunu o yüzlere, davranışlara ekleyen bu süz- geçtir ışte. Evet. gerçekten de bir göz süzgeci söz konusu ya da ölümsüzlük iksiri. Muallâ renkçidir. Bu. güzel renkleri gelışigüzel. karşılığı olmadan yan yana getıriyor mu demek? Hayır. Onun renkleri. hem düsleten hem de anlamlandıran renklerdir. Muallâ desinatördür. Yalnızca "gra- fizmin" güdüsünc, yalnızca süslemeye ve çizginın elinı alıp götürmesine mi boyun eğiyor? Hayır. Onun desenı, tanımlayart. açtklayan. konumlandıran bir desendir. Fikret Muallâ'da tüm büyük ressam- larda olduğu gibi, renk ve desen, mad- de ve ışık aynlmaz bir biçimde, birbir- lerine ekli, organik bir bütün oluştunı- yor. Muallâ, saf. engin renk "plajlarr ger- çekleştiriyor. Bunlar öylesine yüzeyler kı. hıçbır zaman sığ değil. Gözalıcı. ama hiçbır zaman bayağılığa düşmeyen renkler. Muallâ'da bir uzam. bir ışık ya- ratma ışlev i olan renk, şaşırtıcı doğru- lukta tona. titreşime ve derinlığe sahip. Bu renkli "plajlar". Muallâ'nın dese- ninin yarattığı "sahneteri'* dimdik ayak- ta tutan. Hızlı. kendine güvenli, keskin desen. modellerini de\inimleri içinde yakahyor. Hem sert hem yumuşak: böylece olanaklanndan en yüksek dü- zeyde tasarruf sağlayarak göz boyama- ya ve kuruluğa düşmeden söyleyeceği ne \ arsa söylüyor. Genış, soluk alan. fe- rah uzamlar oluşturuyor bu desenler. Desenin, yetkeyle kendini gösterdiği yerde. Muallâ'nın rengi daha bir vurgu- İuyor nüansları, böylece kılı kırk yaran değerlerin ortayaçıkmasına olanak sağ- lıyor. Sanatta kararlılıkla "•hoyrathğı*1 ka- nştırmamakgerektir. Kararhlık ınce bir sanata vanr, "hoyrathk'* ise üslupçulu- ga. Muallâ'nın resmi, uyumlu bir mü- zik gibi, dolayısıyla kendi kendine mı- rıldanma hakkına sahip. Muallâ'nın yapıtlannın bir çekiciliği var. Güçlü vebağımsız üslubu, Max Ja- cop'un bir sanat yapıtmdan beklediğı- nin de (bir üslup sahibi olmak ve bir ye- re sahip olmak) kendisi değil mi? "Bir yapıtın üslubu ile konumunu birbirin- den a\ırahm. Üslup >a da yaratma iste- mi, avırmak demektir. Konum uzakiaş- tınr.vanisanatsalduyumukuıştınr. Bir yapıtın üslubunun kapalı olması, kapa- lı olanın hevecanını vermesi demektir. etkisi altında kalınan; küçük "şok"tan bilinir bu >a da kendisini çoreleyen- den içinde devindiği özel atmosfer- den..." (Cornet a Des. Max Jacop). Yatağımın kıyısında Muallâ'nın bir guvaşı var. Ayakta iki kadın var bu re- simde. Biri. kollannı kavuşturmuş. öbürüne takazadabulunuyor gibi. Yata- ğıma uzanır uzanmaz. bu guvaş değişi- veriyor ve uzanmış bir kadın görüyo- rum, pembe bir korse. siyah bir eteklik giymiş, bacaklarında yeşil bir çorap. ateşlibirbıçimde diğer kadın tarafından öpültnekte. Bu belki paranoyakça bir yorum. Peki böylesi bir yoruma izinve- ren sanatçı için ne demeli? Leonardo da Vinci, eski duvarlarm üzerindeki lekelerde ve akan sularda (sellerde, derelerde) manzaralar görü- yordu. Bulduklarını yüzeye çıkaracak, yenı- den yaratmak. şiirselleştirmek için güç- lerı. yetenekleri olan ve bunlan bizlere sunan bu uçuklara (vizyoner) ve derın su dalgıçlanna borçluyuz en büyük ya- şama sevinçlerimizden birini: Bir sanat yapıtı karsısında böyle dalıp gıtmek ve üzerinde uzun uzun düşünmek. BUAŞAMADA ŞÜKKAN KtRDAKUL Özgür İnsan, Özgün Yazar İlhan Selçuk TÜYAP Istanbul Kitap Fuan'nın bu yılki "Onur Ya- zan" İlhan Selçuk. Atatürk Kültür Merkezi'ndeki ödül töreninde benim de konuşmam istendi. Severek, sevinerek yerine getirmeye çalışacağım bir görev bu. Masanm başına geçmeden kendi kendime soru- yorum: - Birincil özelliği nedir sendeki ilhan'ın.. Kırk koca yıtın sabır, yorulmazlık, direnç adamlığı yükünü taşıyan bir tarih var karşımda. Ne darboğazlardan, mayın tarlalarından geçerek bugünde yaşayan bir tarih bu. Bir dalında umudun acı meyveleri. Bir dalında özeleştiri gücü. • Yazarlığa 1. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda baş- layan kuşağın ortak yazgısına "mütareke" ve "milli möcadele" sözcüklert işlenmişti. 2. Dünya Savaşı sonrası devrim, karşı-devrim ve tam bağımsızlık gerçegıni örten sislerin dağıldığı dö- nemdir. Emperyalizm, mütarekede silahlannı gizleme ge- reğmi duymadan bastınyordu. 1945'ten sonra ülke ekonomisine çengel atarak gizlemeye çalıştı kendini. Bir aşamada Bırleşmiş Milletler, NATO, CENTO mento duyaıiığı. Ötekınde Truman doktrini, Marshatl planı, banş gönüllüleri aldatmacası. Babıâli'ye ilk adımını atmca sahnelenmek ıstenen oyunun giz perdesinı var güçlerıyle aralamaya çalı- şanlarkuşağının (Serteller'ın. Aybar'ın, Sabahattin Ali'nin, Aziz Nesin'tn, Rrfat llgaz'ın..) uzagına düş- medi İlhan. Özgür insan kimlığıni yedireceklerden degildi çünkü. Aynca Ulusal Kurtuluş savaşçılanndan adsız bir zabitın helal lokmasıyla büyümüştü. Wilson ilkeleri- nin, mandacıltğın unutulmadığı bir ocaktan gelıyor- du. • Bir yazarın, kuşkusuz, görünen dünyasıyla ilgili gerçekler bunlar. Ya İlhan'ın bilmediğimiz dünyası? Yıllar yılı, her gün yeniden, sözcüklerle savaşımı. Yazarlıgının gizi. Düşünle ince yergi arasında, somut gerçeklerie lirizm arasında kendine özgüyü yitirme- me çabalan. Nasıl niteleyebilıriz bu çabayı.. Yazmak mı? Yaratmak mı? Bir işçinın, mühendisin, doktorun, sporcunun, ör- gütleyicinin, bilim adamının yeri doldurulabilir diye yazmıştı Prof. Kagan, "Sanatta durum başkadır." Sanatın içeriği kişısellik taşır çünkü. Güncel olanın daralttığı bir dünyada söylemini bi- çeme, ıletiyı yapıya kavuşturduğu için kırkyıldır oku- ruyla bütünleşme sürekliliğini yitirmedi İlhan. Özgür insan kımliğinden özgün yazar kimliğine.. Evet, birincil özelliği nedır ilhan'ın.. Yeri doldurulmazlığı. Sanatçılar gibi. 4 Herşey gelir geçer, kahcı olan sanattır' ANK\RA (Cumhuriyet Bürosu) - Sanata katkı sağ- lamak ve Türkiye'nın uius- lararası düzeyde tanıtımını güçtendirmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı'nca tlk kez düzenlenen "Kültür ve Sanat Büyük Ödüileri" sa- hiplerine verıldı. Cumlıur- başkanı Süieyman Demirel. aydınları \e işadamlarını kültür vfc sanat yaşamına destek vermeye çağırdı. "Her şey gelir geçer kalıcı olan kültür ve sanattır" di- yen Demirel. sanatın uvgar- lık ve kalkınma ölçütü ol- duğunu söyledi. Cumhurbaşkanhğı Seçi- ci Kurulu. edebtv at dalında Adalet Ağaoğiu, müzik da- lında ünlü flütçü Şefîka Kutiuer ve resım dalında Burhan Doğançay't ödüle deger buldu. Odüllerin gelenekselleş- tirileceği sözîeriyle konuş- masına başlayan Cumhur- başkanı Demirel, kültür ve sanat yaşamına \erilen de- ğenn ülkelerin kalkınma ve uygarlık ölçütü olduğunu kaydettı. Demirel. her kesı- mı sanatçı ve sanat yaşamı- nı kucaklamaya çağırarak, "Her şev zaman içinde gelir geçer ka>nolur geriye kül- tür ve sanat kalır" dedi. Ya- radılışve yetişme \önünden sanatçıları farklı bir konu- ma otunan Demirel. ulusla- rarası düzeyde yanlış ve haksız eleştirilere uğrayan Türkiye'nin bu konumdan çıkarılmasında sanatçılara büyük görevler düştüğünü ifade etti. Demirel, "Onlar kültür etçilerimiz. Bizim ta- nınmayaihthacımtzvar. Bu durumun duzeltilmesinde sanatçılar bin kişinin >apa- cağı işi tek başlanna sanat- larryta yapar" dedi. Demi- rel. konuşmasının ardından sanatçılara ödüllerini dağıt- tı. Kürsüye gelen Adalet Ağaoğlu. ödülü kitaptan korkmayan ve edebiyattan caymayanlar adınakabul et- tığıni belirterek. "Cumhu- riyetin içidemokrasiyle dol- duruUun. Edebiyatin bay- rağını Çankaya'da dalga- landıran akıllı kartncalan hep birlikte alkışlıyalım" dedi. Ihbar edene ödül Kültür Servisi - Yayıncı- lar Birliği Başkanı Anl Ant toplumumuzdakorsan kıta- bın ne olduğuna ilişkin bir yanlış anlamanın olduğunu belirterek. "Korsan kitap yayincının fa/Ja bastığı ki- taptır gibi bir anlayış var. Aslında korsan kitap yayın- cının dışında. bazı karanhk insanlann yayıncının bastı- ğı kitaplan aynen takiit ede- rekve yayıncının ismini kul- lanarak bastığı. dağıttığı, sattjğı kitaptır" dedi. Ülkemızde korsan kitap- çılığın ciddi bir sektör hah- ne geldiğını belirten Ant. her türlü kıtabın korsan ola- rak basıldığmı ve kendileri- nın 1.5 aydır korsan kitapla mücadeleyi başka bir bo- yutta sürdürdükienni belirt- ti. Ant. Yayıncılar Birliği olarak vekâletlerını aldıkla- rı yayınevleri ile birlikte toplu olarak korsan kitap sa- tan kıtapçılara ve korsan ki- tap üretenlerin depolarına adlı baskmlarda bulunduk- larını ve artık profesvonel olarak korsan kitap takibi yaptıkiannı vurguladı. Bu baskınlarda onbınler- ce korsan kitap yakaladıkla- rını ifade eden Ant. u Ya korsan kitaplan ortadan kaldıracağız ya da biz orta- dan kalkacağtz.Çünkü kor- san kitaplaryayıncdann can damannıkesiyor. Yeniçtkan telifhaklan yasası ik korsan kitapnasanlaraüçaydanon aya kadar hapis cezası v« 300 milyondan 600 miryona kadar para cezası verttiyor. Bu yaptınmlann etkili o(a- cagina inanıyoruz" dedi Korsan kıtapların ortadan kaldırılması için Yayıncılar Bırliği'nin.korsankitapsat- mayacağına inandığı ve gü- vendiği kitapçılara 'Burada KorsanSaülmaz' yazılı afı- şi koyduğunu. okurlardan bu afişlerin bulunduğu yer- lerden alışveriş etmelerini ısteyen Ant. korsan kitabın satıîdığı \eya basıldığı yer- lerı ıhbar edenlere. yakala- nan korsan kitabın adedi oranında para ödülü vere- ceklerını ifade ettı. Aynca Yayıncılar Birli- ği'nin aldığı yeni bir karar u) annca. yakalanan korsan kitaplar tekrar kâğıt elde edilmesi için SEKA'ya ve- riîecek ve elde edilen gelir korsan kitapla mücadcle fo- nuna aktarılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle