Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 EKİM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Tiyatrom, yeni sezonu Yücel Erten'in sahneye koyduğu 'Azizname '95' ile açtı
Gümbür gümbür yaşarken..
GÜNER VLREKLİK
BERLİN- 24 haziran akşamı 'Azizname
'95\Tiyatrom'dailkkezsahnelenirkensanıyo-
rum onun gözleri salonu tıklım tıklım doldu-
ran seyırcılerarasında sadece birini anyor, yü-
reği kapıdan 'bakın ben geldim' diyerek gire-
cek bırbüvükınsanıbekliyordu. Gelmedi. Da-
ha doğrusu gelemedi. O da biliyordu zaten ge-
lemeyeceğini. Haziran ayında geçirdiği bir ra-
hatsızlık. buna olanak tanımamıştı. Ama oyu-
nun sonunda patlayan alkışlar, gelmese de on-
larla birlıkte. aralannda olduğunu duyumsat-
mıştı belki de ona. Prömiyer günü kendisine
şöyle bir telgrafçekmişti:"Saygıdeğer Aziz Ho-
ca! Bu akşam '.Azizname "95" prömiyerini ya-
pıyoruz. Sonbaharda yapaeağımız bir özel tem-
silde sin de aramızda görmekten büyük mtıt-
iuluk duyacağız. Saygılarunızla. Yücel Erten
\e Tivatrom sanatçılan."
O günü böyle anımsıyor, Ankara Devlet Ti-
yatrosu sanatçısı ve 'Azizname *95'in yönetme-
ni Yücel Erten ve o şarkiyı nıye iyi kı kullan-
madığını şöyle anlatıyor: "Berlin sahneleyişi
için değerli besteci Turgay Erdener'den "Yazıt"
adlı şiiri de bestelemesini istemiştim. Aziz Ne-
sin'in mezartaşu anıt falan istonıcdiğini bilivor-
dum. Ama bu şiir, Aziz Bey'in vaşama biçimi-
niiyianlatıvordivedüşünmüştürn.N'ekisonuç-
ta bu şarkı, sanki kendi mezartaşına yazılma-
sımistediği bir vazıt'.vadaardından söylenen
bir °ağit' gibi durdu. Ben de Aziz Hoca güm-
bür gümbür vaşarken oyunda bu şarkıvı kul-
lanmayı içime sindiremedim. Berlin sahneleyi-
şinde. sözlerini söyletmeden, piyano partisi ve
vokal biçiminde bıraktım. Yazık ki şimdi artık
bu şarkıyı kullanmak zorundayım_n
Yücel Erten. Tiyatrom ıçin •Azizname '95'e
seçkiyi yaparken Aziz Nesin"in 70'i aşkın ki-
tabını yenıden taramış. Sonuçta yıne de salt
7
ücel Erten. Tiyatrom için Azizname '95'e
seçkiyi yaparken Aziz Nesinin 70'i aşkın kitabını
yeniden taramış. Salt öykülerinden ve
taşlamalanndan yola çıkma karannı vermiş. Erten,
•'Seçkideki yazarlann Aziz Nesin"ın yaşamıyla bir
benzerliği, paralelliği varsa: tümüyle kendi dilinden. kendi
kaleminden kaynaklanıyor. Belgesellik savı taşımaksızın.
bu öyküleri birbirine örmeye çalıştım" diyor.
1 temmuz gecesi Ankara'ya dondü. tyi bir
çalışma yaptığı ve birtatilı hak ettıği düşünce-
sıyle Datça"ya gitmeye hazırlanıyordu kı 6
temmuz sabahı bırasıstanının telesekretere bı-
raktığı nottan Aziz Hoca'nın ölümünü öğren-
di. Daha doğrusu. telesekreterdeki nottan, an-
cak Aziz Hoca'nın başına bir iş geldiği anlaşı-
lıyordu. Ama tam olarak ne olduğunu kestire-
medi. Yüreği bir hop etti Televizyonu açtı, du-
rum netleşti. Kendi kendine 'an' mı dedi, "vah'
mı dedı, bilemiyor. Nedendirbılmiyor, yeniden
uyumak istedi:
"Hani insan bazı şevlerin bir rüya olmuş ol-
masını. dolayısıyla olmamış olmasını ister ya
kimbilir belki de böyle bir bilinçdışı tepkiy di bu.
Uyuvamadım tabii..." diyor ve ekliyor: "Bir
büyük düşünce insanmı, vılmaz bir aydınlık sa-
vaşçısını ve uluslararası çapta bir yazanmızı, yi-
ririvermiştik işte. Çok yok ki bizim Aziz Ne-
sin'iımzL Elimde olmadan şunu düşündüm:
'İyi ki o şarkıyı kullanmamışım!"
öykülerinden ve taşlamalanndan yola çıkma
karannı vermiş: "Yani bir bakıma disiplinli
davrandun, açgözlülük edip ara>a belge \e anı
katmadım. Bu anlamda gösterinin bir belgesel-
lik savı yok. \alnızca öykü ve taşlamalanndan
oluşan bir seçkinin, beUi bir anlay ış içinde kur-
gulanması. Sekiz oyuncu bize Aziz Nesin'den
bir demet sunuvor."
Ama yıne de yer yer. 'bir yazann yaşamöy-
küsü" ızlenımi veren bir eksen olduğunu söy-
leyen Erten. oyunda sık sık 'yazar"la karşılaş-
tığımızı, oyunculann her birinin. bir fırsatını
bulup karşımıza "yazar" olarak çıktığını da be-
lirttikten sonra şöyle diyor: "Gelelim bu kanır-
tarak araya 'yazar' katma biçiminde değil. O
öykülerde hep bir 'yazar' var olduğu için. Bu
anlamda, seçkideki yazarlann Aziz Nesin'in ya-
şamıyla bir benzerliği. paralelliği varsa; tümüy-
le kendi dilinden, kendi kaleminden kaynakla-
nıvor. Belgesellik savı taşımaksızın. bu öyküle-
ri birbirine örmeye çalıştım. Dranıaturgi ekse-
nibudur." Bunu nıçin önemsiyor Yücel Erten?:
"Bunu şu açıdanrtnemsiyorum.İnanıyonım ki
Aziz Nesin'in anılanndan, belgelerinden, söy-
leşilerinden, şiirierinden ve makaleleri ile sos-
yolojik tahlillerinden \ola çıkarak; belgesel \a
da jan belgeseL, vepyeni ve olağanüstü gösteri-
ler düzenlenebilir. Düzenlenecektir de..."
Yücel Erten. hemyenı birkurguoluşturduk-
lan hem de bu oyunla Aziz Hoca'nın 80. yaşı-
nı kutlamak istedikleri için 'Azizname '95"
adını uygun gördüklerinı belirtıyor. Oyun bir
ayı aşkın birprova süresinden sonra geçen ha-
ziran ayı sonunda sadece iki kez seyirci karşı-
sına çıktı Tiyatrom'da. Ve geçen günlerde de
Tiyatrom yeni sezonun açılışını bu oy unla yap-
tı. Oyunda başlıca rolleri. İclal Aydın. Levent
Beceren. Atilla Cansever, Barış Eren, Şükriye
Dönmez, İbrahim Gündüz,Tayfun kalender \ e
Yalçın Güzelce başarıyla paylaşıyorlar \e
uyumlu. aksamayan. tempolu. tam bırekıp ça-
lışması sunuyorlar. Ancak ılk bölümün akıcı-
lığına ve seyirciyi peşinden sürükleyen bütün-
lüğüne karşın, aynı niteliği ikinci bölümde gö-
remiyoruz ve seyirciyi yer yer sıkan, oyunun
akışı içinde bütünlüğü bozan. zorlayan sahne-
lerle karşılaşıyoruz. Yamalı bohça gibi. Bunun
nedenini sorduğumuzda Yücel Erten'in yanı-
tı şu oluyor: "Berlin'deovunun ikinci bölümii-
nü.olabikliğince Mmanvafaktörii üzerinekur-
muştum. Şimdi Ankara'da sahnelerken bu bö-
lümleri degişrirdim,yerine başka bölümler > er-
leştirdim." İyi de yapmış Sayın ^'ücel Erten
Keşke Berlin'de de bir iki sahneyi değiştirme
olanağı olsa. Oyun daha uzun süre afişte kala-
cağabenzer. Bizim (Almanyalı Türklerinlder-
dimizı anlatan sıkıcı bölümler olacağına, Aziz
Nesin'i anlatan bir iki sahne daha olsa Tiyat-
rom daha da başanlı olur. Zaten Aziz Nesin'in
anlattıâı herşey 'insan' değil mi?
Yücel Erten şimdi aynı oyunu. 'Azizname
'95'i. Ankara Devlet Tıyatrosu'nda ikinci'bö-
lümdeki değışiklikle sahneliyor. Oyun kasım
ortalannda prömiyer yapacak. Ankara'dakı
oyuncu kadrosu şu sanatçılardan oluuyor: Rüş-
tu Asyalı. Berin Ötenel. Serhat Nalbantoğlu.
İhsan Sanıvar. Bilal Güldere, Hatice Aslan. Hü-
se>in Avni Danyal ve Ahnıet Mümtaz Taylan.
Oyunun müzıkleri yıne Turgay Erdener'in.
Dans düzenini Salima Sökmen.çcvre ve giysi
düzenini de SuarŞeylan gerçekleştiriyor. Nok-
tavı Yücel Erten'e koyduruyoruz: "Elbirliğiy-
le, Aziz Hoca'nın düşüncesine ve dünyasına
yaklaşmaya ve vakışmaya çalışıyoruz." '.\zizname "95'tt- Viıll.ı ( .ıııvmı ı k ^ ı ı k r i \ e Dönmez
Lawrence Weiner: Yazı yazan heykeltıraş
VVeiner'ın
çalışmalanm
'kelime heykelleri'
olarak görmek
mümkündür.
Çünkü birkaç
sözcük \e işarete
indirgediği
çahşmalannda
onlann
sergilenecegi
mekânlann gizli
özelliklerini
durgun suya
atilan taşın
etrafında oluşan
ve giderek
büvüyen halkalar
"gibi "imgeser
olarak izleyicilere
sunar.
«•»« Cl» tısoct
trt W MMM •<««»! Mt IKini >1|in)|l-:
.-»?«- »HW«H
NECMt SÖNMEZ
LawrenceWeiner'ın çalışmalanm
kavrayabilmek için en azından
sanatçının anadilı olan Ingilizceyi
bilmek gerekıvor Çünkü sergi açtığı
mekânlann duvarlanna bazen bir
cümle. bazen de sadece bir kelime
"vazarak
1
" bunların kimi işaretlerle
(örneğin artı. ek>i. bölü, kö^eli
parantez vb.) destekleyen sanatçının
yaptıklannı kesın bir sanat teknıği
altında değerlendırmek hemen
hemen ımkânsızdır. Neden'.' Sanatın
kımlığinin. aktanş biçımlerinin
^oıgulandığı 196()"lı yıllarda Carl
Andre. Joseph Kosuth, Daniel Buren,
Sol Le«ht \e Bruce Nauman gibi
>anatçılarla bırlikte "Concept Art"ın
onde gelen temsilcilerindeıı bıri olan
\\einer, yayımladığı manıfestoları
kıtaplan, afışlen. fılmleri. \ideo ve
grafik çalışmalanyla "dirin.
sözcüklerin verebıleceği anlamlan
kendisine etkinlık alanı olarak
seçmiştir.
Akbank Caz Festivali sürüyor
MEFARETAKTAŞ
5. Uluslararası Akbank Caz Festivali, 4 ekim çarşamba
gecesi SabanaCenter,HacıÖmerSalonu'ndabaşladı. Her
yıl olduğu gibi bu yıl da festivali bir kadın şarkıcı, Sheila
Jordan açtı. Kokteylden sonra başlayan \ e yalnızca davet-
lılere açık olan konserde. sanatçıya. HarvieSwartz,Mark
Soskin \ e Clarence Penn'den oluşan dörtlüsü Sheila Jor-
dan Quartet eşlik ettı.
Şarkı söylemev e 1940"lı yıllarda Charlie Parker'dan et-
kilenerek başlayan Sheila Jordan. kısa bir sürede New
York'a giderek Herbie Nichols ve Charles Mingus gıbı
devlerle de çalıştı. Şu sıralar Myana'da bir müzik okulun-
da müzik semınerlen düzenlemekte olan Jordan, 1970"le-
rin başında Steve Kuhn Ojuartet'te tanıştığı basçı Harwie
Swartzla olan müzıkal beraberliğini günümüzde de sürü-
yor. Ikıliye sonradan katılan usta piyanist Mark Soskin de
10 yıl Sonnv Rollins gibi bir devle çalışmış olan ve daha
önce de ülkemizde izleme fırsatı bulduğumuz oldukça ün-
lü bir müzısyen. Konserde son derece rahat görünen üç tec-
rübeli müzisyenın yanında grubun en genç elemanı. da-
\ulcu Oarence Ptnn de başanlı bir performans sergiledi.
Gecenin sonunda. yorgunluklanna rağmen Hayal Kah\e-
si'nde Okay Temiz'i ızleyen ve çok beğenen gruptan Cla-
rence Penn. Harvie Swartz ve Mark Soskin. daha sonra
Roxy 'de Amerika'da yaşayan tenor saksofoncu İlhan Er-
şahin'ın, davulcu Jeff VVlÜiams ve basçı Doug VVfeiss'den
oluşan grubuy la bir 'jam-session'a da katıldı. Akbank Caz
Festivali etkinliklerinin ikinci
durağı olan Beşiktaş. MSÜ
Resim \e Heykel Müzesi'nde
ıse 6 ve 8 ekim tarihlennde
•free-jazz'ın .\lman temsılcisi.
piyanist ,\lex von Schüppen-
bach, 6-7 ekımde sımrtanıma-
yan ikılı Matthew Shipp-WU-
liam Parker ve 7-8 ekimde de
yaylı çalgılar ıkilisi Fred Hop-
kins ve Diedre Murray, birer
konserverdı.
Gecenin ılk konuğu. ülke-
mize kendısı gibi usta bir pi-
yanist olan eşi Aki Takaseile
gelen. Alex von Schlippen-
bach. tek başına gösterdığı et-
kıleyici performansla konser
boyuncaseyırcınin ılgisinı üs-
tünde tutmayı başardı. Şu an
doğduğu ^ehir olan Berlin'de
Sanat Kolejf ndeöğretim üye-
li piyanist, 1966'da ünlü bestesi Globe UnhVı ıcra etmek
üzere. Av rupa free-jazz'ını temsıl eden ılk *Big Band'olan
Globe Lnıty Orkestra'yı kurdu. Schlıppenbach. bu Bıg
Band'ı 20 yılı aşkın bir süre ayakta tuttu ve dünyadakı tüm
önemli festıvallerde çaldı. E>an Parkeıj\e Paul Lovens'la
Schlıppenbach Lçlüsü'nü, eşı Akı Takase ile Pıyano lkı-
lisi'ni kuran sanatçı. bu gruplarla alışılmamış ve son de-
rece ılgi çekici bir müzik yarattı. Şu sıralar Berlin Çağdaş
Caz Orkestrası nın şeflığını vapan Schlıppenbach'm. ara-
lannda Albert MangelsdorfT Ödülü'nün de bulunduğu bır-
çok ödülii var. Akbank Caz Festivali etkınlıklen kapsamın-
da verdıği konserden çok memnun kaldığını belırten \ e Al-
manlann caz dünyasındaki gururu Schlippenbach'ın. bır-
likte çalışhğı müzisyenler arasında yurtdışında yaşayan
Türk piyanist Muvaffak 'Mufry' Falay da var.
Aynı akşam ikinci konseri \erniek için sahne alan Matt-
hew Shipp \e VV'iiliam Parker ise kıyafetleri ve sahne dı-
şındakı da\ranışlanyla bırer avant-garde cazcıdan çok.
basketbol yıldızlanna benzıyorlardı. ,Ama ikılı sahne alır
almaz. anı bir değışım geçırdi ve güçlü konsantrasyon du-
van ile kendinı bu dünyadan soyutlayarak salonda büyü-
lü bir ha\a yarattı. Coltrane sonrası NY Aşağı Doğu Y'a-
kası grubundan olan Shıpp. genç yasjna rağmen süreklı
olarak kendi kurdugu gruplarla çalıyor. ama sınırsız mü-
zik anlayışı yüzünden sık sık Cecil Taylor'a benzetılıyor.
1970'lerde başta Cecil Tajlor olmak üzere Sam Rivers,
Frank Lowe ve Don Chern ile çalışan Parker. şu sıralar
LavkTenceMorris ve \Vavne Honitz szibı isimlerin en çok
rağbet gösterdıkleri basçı. Müzığe smematık bir yaklaşım-
la bakan Matthew Shipp'ın. VVıllıam Parker'la yaptığı mü-
zik. dınleyicıde WiUiam Burroughs'ın eserınden uyarla-
nan Naked Lunch (Çıplak Yemek) filmının bıraktığı etki-
yı bırakıyor. Resım ve Heykel Müzesı'nın üçüncü misa-
fırlen ise 1980'lerın sonundan ben birlıkte çalışan iktlı
Hopkıns ve Murray oldu. Shıpp & Parker gibi özgür bir
tarzı benımsemış olan \e basta Fred Hopkins \e çelloda
Diedre Murray'den oluşan sıradışı ıkilı. yaptıklan müzı-
ğın ağırlığma rağmen son derece eğlencelı \e ilgı çekıcı
bir program yaptı. Sahnede süreklı birbırleriyle atışan mü-
tevazı ıkıli. çoğunluğu 1979'da da ülkemıze gelen Diedre
Murrayin bestelerinden oluşan repertu\aılannın sonun-
da. oryantal ezgiler taşıyan bir gınşle başladıklan bir par-
çayı. bir uzun hava \ersıyonuyla bıtirdıler.
Ikilıden. müzik çalışmalanna Yaratıcı Müzisyenleri Ge-
lıştırme Derneğı'nın (Associatıon forthe Advancementof
Creatn e Vlusicians-AACM) desteâıy le başlay an 48 \ aşın-
daki Fred Hopkins. ılk defa 1971 'de Henn threadgill \ e
Steve McCall ile kurduğu Aır Cçlüsü'yle adını duyurdu.
Hopkins. esnek, canlı ntımleri \e blues tonuv la süreklı bir
arayış içinde olan \e folk ve avant-garde çızgıler taşıyan
tarzıyla kendi kuşağımn en dikkat çekıcı basçılanndan bı-
rı. Sanatçı. şu sıralarda süreklı olarak \ ıne AACM'den ye-
tışmış Diedre Murray ile çalışıyor. Besteci. aranjör ve ya-
pımcı olarak da çalışmalar yapan Diedre Murray ıse Ja-
mes Brown ve Hannibal Marvin Peterson gibi isimlerle
ealısmış bıldık bır ısım. Diedre Murray. şu sıralar Jamaika
Sanat Merkezı Caz Dızi-
sı'nınde koordmatörü. Re-
sim ve heykel Müzesı'nin
etkileyıci loş ortamında
gerçekleştirilen bu konser-
lerinde ikili, tıpkı dığer
konserlennde olduğu gibi
birlıkte üstün bır uy um ser-
gıleyerek dınleyenlere ne-
redeyse tek bır enstrüman
muzık yapıyormuş izleni-
mı \erdıler
5. Akbank Caz Festiva-
li etkınliklen. bu hafta da
Aksanat'taTürk sanatçıla-
nn konserlerıyle de\am
edıyor Festnalde bu ak-
şam. saat 21.00 ve yann
akşam 18.30'da Asıa Mi-
nor. bu akşam 18.30'da ve
\ann ak>am 21 00'da Ha-
san Cihat Örter sahneye
si olan 57 yaşındaki akademı- Matthew Shipp ve VVilliam Parker'ın yaptığı müzik dinley kâde Naked Lunch filmiyle ay nı etkiyi bırakıvor. çıkıyorlar.
I942'de South Broax-New York'ta
doğan sanatçı. 1960'larda Nevv York
sanat ortamının öncü sanatçılanyla
kurduğu ılişki sonucunda ilk
çalışmalanm kitap formunda ortaya
koymuştur. Ilk sergisini 1964 yılında
Seith Sieglaub Galerisi'nde açan
sanatçı. burada galeri duvarlanna
yazdığı "cümleleri" sergilemiştı.
Aynı yıllarda Avrupa kıtasında
"Concrete Poem'" olarak
nitelendırilen minimalist şiir/sanat
anlayışıyla ortak bir özelliği
olmaksızm çalışmalanm "dir
üzerinde yoğunlaştıran VVeiner. her
sergisi için. serginin açılacağı yere.
ülkenin karakteristığine uygun
cümleleri bır kâğıt üzerine yazdıktan
sonra galeri ve müze duvarlanna
asıyordu. VVeiner'ın 1969 yılında
y azdığı bır cümle "An object tossed
from one country to another",
ülkeler arasındaki anlam
farklılıklannı gündeme getırır.
Sanatçı genelde çalışmalanna tarih
armaz, ama her işinın aynntılı olarak
yeraldığı bırenvanteri vardır, her
cümlesinin arkasına bu envanter
numarası yazılır. Sanatçının ileri
sürdüğü sanat anlayışı her türlü
maddesellikten annmış, sadece
"düşüncelerde11
" varlığını sürdüren
bir karaktere sahip olduğu için
klasik sanat eserinin "bağunlüığmı"
kıran. özgürleştirici bir estetik
anlayışını ileri sürüyordu.
Weiner'ın çalışmalan iki boyutlu bir
karaktere sahiptir. Sanatçının
kullandığı kelimeler ve işaretlerse bu
iki boyutluluğu aşıp imge yoluyla
ancak yaratıcı gücü olan izleyicinin
kafasında üç boyutlu bir
kavramsallığa. birbiri arkasına gelen
imge yığınlarına doğru açılan bir
pencere nıteliğindedir. Uluslararası
çağdaş sanat etkinliklerinin son otuz
yıllık gelişimi içinde oldukça önemlı
• bir rol oynayan VVeiner'ın
çalışmalannı "enstalasyon
r>
olarak
değerlendirmek de mümkündür.
Ancak sanatçının çalışmalan
sertifikalar yoluyla satıldığı ve
koleksiyonerlerin arzusuna göre
başka bir duvarda "tekrar"
yenılenebılecek olan "farklı" bır
özelliğe sahiptir. "Pushed out in
front of each other" (1989) isımli
çalışmasıyla sanatçı bu farklılığın
bir engel teşkil edebileceğine de
işaret etmiştir.Bu y üzden onun
çalışmalannı "kelime heykelleri"
olarak görmek mümkündür. Çünkü
VVeiner, birkaç sözcük ve işarete
indirgediği çalışmalannda onlann
sergilenecegi mekânlann gizlı
özelliklerini durgun suya atılan taşın
etrafında oluşan ve giderek büyüyen
halkalar gibi "imgeser olarak
izleyicilere sunar. Bu sözcüklerin
etkisinı ancak düşüncelerimizde
geliştirebileceğımiz için VVeiner'ın
yapıtlanndan "bir ucu açık kalan".
son derece güçlü ve demokratık bir
çağdaş sanat yorumuyla karşı
karşıyayız.
Ya "Bu da mı sanat" deyip başımızı
çe\ irebilir ya da onun kelimelerinin
duyumsattığı imgelerin peşine
düşerek eşsiz bir kavram
yolculuğuna çıkabıliriz.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Filistinli Şairlerle...
"Bizim için, birincil sorun kimliğimizi korumaktır.
Eski kuşak her türlü baskıya karşın dilini, gelenekle-
rini, kültürünü korumayı başardı. Yeniler de edebi-
yatımızın gelişmesine önemli katkılarda bulunuyor.
Ama Israil egemenliğinin sürdüğü topraklarda kül-
tür emperyaiizminin kuşatması genç Araplan derin-
den etkilemektedir. Bu topraklarda gizli-açık asimı-
lasyon yaşanıyor. Bu nedenle bizim savaşımızı 'Ge-
leceğımızı kurtarma savaşı' olarak tanımlayabiliriz."
Abdüllatif Bergaouth, Filistin PEN Merkezi'nin
düzenlediği toplantıda (Kudüs, 28-30 eylül), kırk yı-
lını süngü ucunda yaşayan bir halkın yaşamsal kay-
gılartnı böyle duyurdu bizlere.
Nezamandıröldürülmenin, işkencenin, hapisliğin,
zulmün neredeyse doğal sayıldığı bır ülke Filistin.
PEN'in genel sekreteri ve Riyad'dan itibaren tanı-
dığım pek çok düşün, edebiyat adamının künyesin-
de beşer-onar yıl hapislik yazılı.
Türkiyeli devrimcılerin künyelerı gibi.
Bağımsızlık istenci genelde bireysel özgürlük bi-
linciyle beslendıği için direnci sökülmeyen bir halk Fi-
listin halkı.
Ve duygusal.
Duygusallığı geleceğin düşleriyle renklene çoğala
gününü etkilemeye başlamış. Belirleyıci güç olmuş
güncel yaşamında.
izinsiz özgürlük istiyorlar.
EdeDiyat da özgürlük ıstemini savaşıma dönüştür-
mesini bilen bir halkın edebıyatı.
196O'lı yıllarda Fatma Sukan, Mahmud Derviş,
Tevfik El Zeyyad, Samih El Kasım gibi edebiyatçı-
ların yolunu açtığı ölüme karşın kendinı savunan bir
edebiyat bu.
Hitler'ı, Nazi ordusu, Gestapo'su, toplama kam-
pı. ışbirlikçisi umurunda bile olmayan Fransız şairle-
rinin yazgısını paylaşıyorlar.
Sözün gücüne inanmakla.
Söze zenginlikler kazandırmakla.
Pauj Eluard, "Bugünün şiiri devrimın dışında dü-
şünülemez" diyerek somutluyordu 194O'lı yılların
Fransız şiirinı.
PEN Başkanı Dr. Manan Awwad edebıyatlarının
başat özelliğini şöyle anlatıyor:
"Filistin edebiyatının ana teması kimlik sonınu ol-
du. Bugün de bu tema simgelere dönüşerek sürü-
yor. Bireysel duyarlılıklar işlenirken bile halkımızın
başkaldınsı, bağımsızlık bilinci, devrim arayışı şair-
lerimizin dışında kalmadığı temalar..."
Yaratmanın can daman özgürlük.
Insanın da.
Kimse zorlamadı işgal altındaki Fransa'da o unu-
tulmaz şiirleri yazmaları için Eluard'ı. Aragon u
Rüzgârlarını kendi şaircedüşünürlüklerinden aldı-
lar.
Filistinli şairler de varoluşlarının gereğinden alıyor.
•
Dört gün Kudüs'te, Gazze'de, Nablus'ta şairlerta-
nıdık. Muhammad Hilmi, Al-Rishah, Lütfi Zagh-
lul, Marzuk Badavvi, Hanın Hindiye, Samih Al-
Gassem'ın şiirlerini dinledık. Aydınlarla konuşma
olanağı bulduk.
Çoğu ateş altında doğup büyümüşlerdi. Ülkeleri-
nin toplumsal yapısının da ayırdındaydılar. Yeni bır ül-
ke yaratma görevınin omuzlarında olduğunu biliyor-
lardı.
Çölün kumundan yeşile.
Sözcüklerden, dizelerden kıtaplara.
Hapishanelerden okula.
Tutsaklıktan özgür insana.
Yazıyı, acılı toprakların özgür insanlanndan birinin,
*Hanan Awwad'ın dizeleriyle bitirmek istiyorum:
"Bana nasıl işkence ettıler
Yırttılar gizlerimin perdelerini bile
Bihkmiş kinlehyle
Kazdılar mezanmı.
Çmlçıplak bıraktılar beni
Gençliğim hapishanelerin çarmıhına gerildi
Nasıl işkence ettiler bana,
ölümün resmıni çizdiler
Sessizlik duvarlanna."
'Harika Gençler' Türkiye'de
• Kültür Servisi - Klasik müzik çevresinde "Harika
Gençler' olarak tanınan. yaşlan 13-P arasında değişen
beş Rus genci, birdizi konser v ermek üzere ülkemize
geliyor. MESA Şırketler Grubu'nun davetlisi olarak
gelecek grup, klasik müzik konusundaki yetenek ve
yorumlanyla kendilerini kabul ettiren gençlerden
oluşuyor. Şimdıye kadar birçok Avrupa ülkesinde ve
Rusya'da verdiklen sayısız konserlerle ün kazanan
'Harika Gençler'. ülkemizde ılk defa konser
verecekler. tstanbul'da bir. Ankara'da üç tane olmak
üzere gerçekleştirilecek konserlerden. 13 ekimde saat
19.00'da Ankara Devlet Resim ve Heykel
Müzesi'ndeki konser, halka açık ve ücretsiz olarak
verilecek. llgilenenlerin Abidin Daver Sok. No: 12
Çankaya adresinden davetiye almalan gerekmektedir.
'Açık Aile' gösterime giriyor
• ANKAR4 (L'BA) - Hollandalı Türkiyeliler Tiyatro
Vakfı'nın, Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi
Çalışanlan Vakfı desteği ve Gençlık Aktiviteleri
Servisi'nin katkılanyla hazırladığı Dario Fo'ııun 'Açık
Aile' adlı oyunu 14 ekimde Ankara"da gösterime
giriyor. ODTÜ Mimarlık Amfisi'nde saat 18.30'da
perdelerini açacak oyunun yönetmenliğini Celil
Toksöz. yardımcı yönetmenliğini Seher Şahin, ışık
tasanmını Osman Aypek üstlenmiş. "Açık Aile' 16-17
ekimde Çankaya Belediyesı YılmazGüney
Sahnesi'nde sergilenmeye devam edecek.
Genç piyanistin başarısı
9 MİLANO (UBA) - Türk piy anist Kamerhan Turan
'19. Ettore Pozzoli Uluslararası Piyano Konkuru'nda
en büyük ödüle layık bulundu. Uluslararası müzik
etkinlikleri arasında önemli bir yere sahip olan 19.
Ettore Pozzoli Uluslararas: Piyano Konkuru, Mılano'da
yapıldı. 16 ülkeden 40 sanatçının katıldığı yarışmada
Türkiye'yi piyanist Kamerhan Turan temsil etti. Daha
önce de 1990 Moncalieri 5 Avrupa Müzik Yanşması,
1992 Senegallia 21. Lluslararası Piyano Yanşması ve
1993 Ibla Granda Pnze Uluslararası Piyano
Yanşması'ndadereceleri bulunan Kamerhan Turan. 19.
Ettore Pozzoli Uluslararası Piyano Kdnkuru'nda
ikincilik ödülünü kazandı. Binncilik ödülü verilmediği
için Turan, en büyük ödülü kazanan sanatçı olurken
üçüncülüğü Ukraynalı Dmitry Krivonos. dördüncülüğü
de İtalyan Maria Clementi kazandı.
'Cumartesi Etkinlikleri' 3. yılında
• Kültür Servisi-tkı yıldır 'Maltepe Cumartesi
Ekinlikleri" başlığıyla düzenlenen edebiyat. felsefe,
politika konulannın tartışıldığı forumlar. 7 ekim
cumartesi gerçekleştirilen toplantıyla 3. yılına girdi.
Yönetmenliğini ve hazırlık aşamasını Muzaffer
Ayhankara'nın üstlendigı etkinlığin bu seneki ilk
konuğu Halil ibrahim Ozcan'dı. Beşçeşmeler Meydanı
Maltepe DSP Lokalı'nde gerçekleştirilen forumun
başlığı ise 'Cezayir ve Edebiyat'tı.