Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 1995 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Kalbini bir Türke
bırakıp gelen gelene
Yandaki komşunun kızı âşık:
alttakininki de. Ikisi de 18'ine
basmak üzere. Alttakitıeyse de
yandaki bızim semtin en kişilikli
güzelı. Ağırbaşlı. derlitoplu ve
nazik bir genç. Hadi bu ikisini
• anladık; peki işyerimdeki yaşı
yirmili yaşlann ikinci yansındaki
Birgıtta'ya ne demeli?
O da âşık!
Tamam, tamam: hemen kızmayın.
Âşık olmak. yalnızca yaşı 20'nin
altındakılenn tekelinde değil. Ama
benim tanıklık ettiğim durumda,
'vaziyet'farklı. Her üçü de
Türkiye"den fena halde çarpılmış
döndü çünkü. 7-8 yaş fark, hiç belli
olmuyordu.
Birgjtta"nın aşkını. anlattığı için
biliyorum. Türkiye'ye gitmeden
önce benden rica etmiş, neşeli bir
alışveriş listesi yazdırmıştı. Ne
Kavaklıdere'nin şaraplannı
aramış-bulmuş. ne de îsveçlilerin
pek sevdıği Ahududu likörünü.
Varsa yoksa Efes! Marmaris'e
gitmişti: Içmelere bile uzanmamış
hatun. Ne gemi gezisi ne
Pamukkale.
Hepsıne nıyetliydi yola çıkmadan
önce. Gittiği otelde takılıp kalmış: o
barmene aşık olmuş. yolculuk
arkadaşı kız da garsona. Al sana
Marmans!
Gelelim komşu kızlara. lkisı de
benim kızın arkadaşı. Bir gün akşam
işten dönmüştüm: günün en (ve tek)
zevkli işinı yapacağım: Postamı
önüme alıp, Cumhuriyet'in
kuşağını sıyıracagım. Aynı anda da
soğuk bir bira açacağım. Yok, hiç
olur mu? Kapı çalındı. Gelen
yandaki güzel. Yanaklan kıpkırmızı.
Elinde birmektup. Gönlünü
kaptırdığı gençten gelen mektubu
çevırmemı istiyor.
"Hadi bakalım kolay gelsin!"
Yahu bu yaştan sonra, benden
neredeyse 30 yaş genç bir kıza
gelen aşk mektubunu, kaygılı ve
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
suçlu bir baba gibi okumak bana mı
düştü? Yazan Mustafa, İsmaU,
Adnan vs. Içenğı belli Kız
kulaklanyla işitmek istiyor. O da
yetmiyor. yazmamı rica ediyor;
hatıra defterine aktarmak için.
Gencimiz çok âşıkmış, bizim komşu
kızı döndüğünden beri
uyuyamıyormuş. Tek umudu, bir an
önce Isveç'e gelip birlikte mutlu
olmakmış.
Yandaki daha gitmeden, alt kattaki
geldi. Onun da elinde bir mektup.
'Maruzat* aynı. Kızım sonra
anlatınca durum anlaşıldı;
mahallemizin kızlan birlikte
gitmişler Çeşme'ye. Iki kardeşi
bulmuşlar aşık olmak için.
Mektuplar aynı elden çıkmış. Içeriğı
de aynı. ama 'ilam aşk'ın sıralaması
değişmiş.
Dönelim Birgitta'ya. Sevgilisi
mesleki bir kursa gidiyormuş şu
anda. Ona kendi kendıne lsveççe
öğrenmek için malzeme
gönderecek. Zaman zaman gelip
soruyor şu ne. bu ne diye. Onu da,
komşu kızlan da yaşam mutlu etsin.
ama sanınm gelecek yıla bir
başka ülkeye. ya da Türkıye'deki bir
başka yöreye gidecekler ve
ellennde yepyeni mekruplarla
gelecekler.
Bizim delıkanlılar da belkJ
Helsınkı'dekı Terttu"ya.
Kopenhag'daki Pia'ya tarihinden
başka hiçbir şeyi yeni olmayan
mektuplar yazacaklar...
Mutluluk bu; ne kadar sürerse, o
kadanna şükür...
Vahiy, çevre ve
Bayan Papandreu
Salondan içeri gırince bütün başlar
ona doğru dönüyor. Boylu poslu.
dilimizde "memleket jpbi" tabır
edilen kadınlardan...
Omuzlanna dökülen san saçlannı
altm yaldtzlı iki tokayla
kulaklannın arkasından yukan
doğru kaldınp tutrurmuş.
Parmaklannda pırlantalı yüzükler...
Sırtmda arkadan düğmeli. Uzun
ceketli, su yeşili ipek bir
döpiyes...
Uzun boyuna aldırmadan incecik.
uzun topuklu pabuçlar giymiş...
Bu kadın. Yunanistan Başbakanı
Andreas Papandreu'nun kansı
Dimitra Liani... Yunanistan da
konuşruğumuz kimi Yunanlı
gazetecilere göre "kaldınm
yosmalığı'"ndan "kibar yosmalığa"
terfı etmış.. Biz bu konuda bir şey
söyleyemeyeceğiz. Çünkü öyle bir
tarafını görmedik.
Sadece, Saint Jean çilehanesinde
inen "Kıyamet VahyTnin 1900.
yıldönümü için düzenlenen
Vahiy ve Çevre Sempozyumu'nu
nasıl alttan alta torpillediğine tanık
olduk.
Bir Yunanlı gazeteciye Bayan
Papandreu, ya da nam-ı diğer
Dimitra Liani konusunda ne
düşündüğünü soruyoruz. Kendini
yerlere atarcasına gülüyor:
"Ona göre biz baş düşmanlanyız.
Sürekli ona Mimi (Dimitra'nın
kısaltılmışı) dediğimiz için bize çok
kızıvor. Liani dememiz de onu
siniriendiriyor. Kendisine Bayan
Papandreu diye hitap edilmesini
istiyor. Hesabı da çok açık.
Kocasının sadece bir ayağı değil,
iki ayağı da çukurda. Günün
birinde ona emri hak vaki
olduğunda Papandreu adını ömrü
boyunca göğsünü gere gere
kullanacak. Günün birinde siyasete
atılırsa bu isim ona çok da yardımcı
olacak."
Peki, Mimi'nin bir siyasal geleceği
var mı? Yunan basını bu olasılığa
PATMOS
«OGLU
nasıl bakıyor?
Bizim gazetecı yine çok gülüyor:
"Olabilir de, olmayabilir de»
tlişkilerini nasıl kullanacağına
bağta-."
Belki Mimi'nin gazetecileri
kendisine düşman gibi görmekte
hakkı var. Sempozyuma katılan
Fener Patriği Bartholomeos da
gazetecilere pek sıcak bakmıyor
gibi... Gözüne kestirdiğiyle
yakınlaşmıyor değil. ama genelde
onlardan uzak durmaya özen
gösteriyor. Bunun nedenini onu iyi
tanıyan bir Yunanlı gazeteciye
sorduğumuzda bıyık altından
gülüyor:
"Patriğe göre Tann bir insan, bir de
gazeteci cinsi yaratmış. Elinden gelse
topumuzu kıyamete yollar."
Gerçekten de sempozyumun son
bölümünün sürdüğü Patmos
Adası'nda Patrikle adeta köse
kapmaca oynuyoruz. Patrik sabah
erkenden Saint Jean Manastın'nda
ayine katılıyor, biz peşinden
koşturuyoruz... Patrik adanın en iyi
oteli Scala'da çevresindeki kilise
başkanlanyla yemek yiyor. biz ise
atlatılmışlığın verdiği düş
kınklığıvla Scala'yı uzaktan
izlemekle yetiniyoruz. Ama bu arada
cinsi latiften iki gazeteci patriğin
yanından aynlmıyor gibi. Patrik
onlara tahammül etmekten de öte
ilgi gösteriyor. Bunu izah etmek
gerçekten güç
Her neyse... Burada Mimi ve
Patriğin gazeteci kompleksi ya da
fobisini size aktarmaya çalıştık.
Bütün amaeımız buydu.
ÇARŞAMBAİCRA DAİRESt'NDEN
GAYTÜMENKULÜN AÇIK ARTT1RMA İLAM
1995 156Tal
Satılmasına karar % enlen gayrımenkulün cınsı. kıymetı. adedı. ev safı. Çarşamba Bafracalı Kö-
yüHacıbeylımevkıı.tapunun335parsei no'dakavıtlı 12 550m2mıktarlıarsa \ asıfiı kuzeyı Sam-
sun-Trabzon volu. güneyı vedoğusu Yol batısı. 334parsel ıleçevnhtaşınmazın m2*sı 1.000 000.-
lıradan borçlu 42- 37
5 hıseye sahıp olup borçlu hıssesı arsa payı değerı 1.400 000 000.- lıradır. Bu
taşınmaz ûzerınde ıkı katlı ruhsatlı ınşaal 19 5 X 36 - 702 m2 ölçülennde olup zemın ve asma kat
bakım servısı olarak kullanılmakta, bınncı kat % 50 ıknıa! edılrmş m2'sı pnm fîyatı 3.470.000.-
TL den zemın \e asma kat değen 4.871 880.000-lıradır Bınncı katın degen 702 m2 X 3470.000-
lıra "o 50 1.217 970.000 - lıra bu ta$ınmazda borçlu hıssesı toplam değen 7.489 850.000.- Iıra ûze-
nnden satılacaktır. Satış şartian: 1-Satış 13.11 1995 günu. saat 10.00"dan 10 20">e kadar Çar-
şamba Icra Müdürlüğu'nde açık arttırma suretıyle vapılacaktır Bu arttırmada tahmın edilen kıy-
metın % 75'mı le rûçhanlı alacaklılar \arsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçnıek
şartı ıle ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok aitıranın taahhudu bakı kalmak şar-
tıyla 23.11.1995te aynı yer ve saatlerde ıkıncı amırmaya çıkarılacaktır Bu arttırmada da bu mık-
tar elde edılememışse gaynmenkul en çok antıranm taahhûdü saklı kalmak üzere arttınna ılanın-
da göstenlen müddet sonunda en çok arttırana ıhale edılecektır Şu kadar kı. arttırma bedehnın ma-
lın tahmın edilen kıymetmın % 40'ını bulması ve ^atış ısîeyenın alacağına röçhanı olan alacakla-
rın toplamından fazİa olması ve bundan başka. paraya çe\ ırme ve paylaştırma masraflarını gecme-
sı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebı duşecektır 2- Arttırmaya ıstırak edecek-
lenn. tahmm edilen kıymetın % 20'sı nıspetinde pey akçesi veya bu mıktar kadar mılh bir banka-
nın temınat mektubunu vermelen lazımdır. Satıj peşın para ıledır, alıcı istedigınde 20 gûnü geç-
memek üieremehıl venlebılır. Tellâlıyeresmı. ıhalepulu. tapu harç vemasraflan alıcıyaaıttır. Bı-
rıkmış vergıler satıs bedelmden ödemr. 3- Ipotek sahıbı alacaklılarla dığer ılgılılerın (+) bu gayn-
menkul uzerındekı haklannı hususıyle faız ve masrafa daır olan ıddıalanm dayanagı belgeler ıle
on beş gün ıçmde daıremıze bıldirmelen lazımdır Ak<ı takdırde haklan tapu sıcılı ıle sabıt olma-
dıkçapaylaşmadan hanç bırakılacaklardır 4- thaleye katılıp daha sonra ıhalebedelını yatırmamak
suretıv le ıhalemn feshıne sebep olan rüm alıcılar ve kefıllerı teklıf cttıklerı bedel ıle son ıhale be-
delı arasındakı farktan ve dığer zararlardan ve aynca temerrüt faızinden müteselsılen mesul ola-
caklardır. Ihale farkı ve temerrüt faızı aynca hükrne hacet kalmaksızın daıremızce tahsıl olunacak.
bu fark. varsa öncelıkle temınat bedelmden alınacaknr 5- Şartname. ılan tanhınden ıtıbaren hcr-
kesın görebılmesı ıçın daırede açık olup masrafı venldığı takdırde ısteyen alıcıya bir ömeğı gön-
denlebılır 6- Satışa ıstırak edenlenn şartnamey ı görmûş ve münderecatını kabul etmış sayılacak-
ları. ba^kaca bılgı almak ısteyenlenn 1995 156 Tal sayılı dos\ a numarasıy la müdürlüğümüze baş-
\ urmalan ılan olunur 21 9.1995 (+) tlgililer tabirine irrifak hakkı sahipleri de dahildir.
Basın 44595
'Mersedes Paşa'nın öyküsü"Mersedes Paşa'"yı herkes tanır.
Yan kapalı kavgısız gözleriyle,
konuşurken her zaman alnına
yükselttıgı kısa kaşlanyla, iri
burnuyla ve yan dökük dağınık
saçlanyla bütün dünya
gazetelerinde ve televizyonlannda
sık sık boy gösterir.
Genellikle serttir. tehditkârdır:
bazen içerdeki muhalefeti, bazen
NATO komutanlannı duman eder.
Küfur ettıği de olur bazen: insan
haklan sa\ unucusu Serge>r
Km'alev'i bir dövmedıği kalmıştır.
lyice kızarsa yakar yıkar; ulusal
parlamentoyu topa rutmuştur
bundan tam iki yıl önce.
Hükümetler gelır geçer. bakanlar
değışir, skandallar ve bunalımlar
çıkar: bizim "Mersedes Paşa"ya
bir şey olmaz. Hacıyatmaz gibidir
o. Eİevlet Başkanı'nm **bir
tanesi"dir.
"Paşa" diyorsak da. bizdeki
paşalar gibi değildir. Paşa, Rusçada
Pavel adının kısaltılmış halidir.
(Ama Türkiye'de yaşasaydı. ona
"Pawl Paşa" dememiz kaçınılmaz
olurdu.) Soyadı kargalan
çağnştınr: Rusçada "graç". ekin
kargalan için kullanılan sözcüktür.
"Pavel Graçov, son on yıllann en iyi
savunma bakanıdır" (Bu cümle
Boris Yeltsin'e aittir.)
"•Mersedes" lakabına gelince.
Onu. kötü niyetli Rus gazetecileri
takmıştır Pavel Paşa'ya. Aldığı
rüşvetlerden birinin Mersedes
marka bir araba olduğu iftirasını
armışlardır. Tıpkı devlet
sayfiyesini bedava kendi üzerine
geçirdiği, nüfuzunu kullanarak
Moskova'nın en iyi
semtlerinden birinde yok pahasına
daire aldığı, oğluna haksız yere
mevki ve mülk sağladığı gibi
asılsız iddialardan biridir bu
"Mersedes hikâyesi" de.
Atılan iftıralara dayanamayan
Pavel Paşa, Mosko\skiy
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Komsomoiet gazetesındekı bır yazı
üzerine (Yazının başlığr "Hırsız
Mersedes Paşa bakan koltuğunda
değil. hapis koğuşunda
oturmalıdır" Biraz sertçe bir
başlık. değil mi). gazeteci Vadim
Poegü'yi mahkeme vermıştir. On
bır ay önce açılan davanın
duruşmalan, dokuz aydır
sürmektedir: ama...
Ama Pavel Paşa meşgul bir
adamdır. Çeçen sa\aşına genç ve
tecrübesiz askerler göndermekten,
Batılı ülkeleri tehdit etmekten ve
de\ let başkanıyla tenis
oynamaktan, kendi açtığı davaya
ilgi gösterememektedır. Aslında
biraz da gerek görmemektedır bu
işe: Davayı açıp suçluyu
göstermiştir ya işte! Yargıç da fazla
uzatmadan densiz gazetecinin
cezasını vermelıdir. Hem
mahkemeye gidip de sıradan
ölümlülerin basit sorulanna yanıt
vermek zorunda kalmak, ona
yakışacak şey değildir.
Ne var ki adına Rusya Federasyonu
denilen bu ülkede hukukun önemi
olduğuna, yasalann uygulanması
gerektiğine inanan insanlann soyu
tükenmemiştir. İşte onlardan binne
farprnıştır Pavel Paşa. Yargıçtır bu
kişi. Üstelik kadındır. CMgaGovora
adındaki yargıç, Pavel Paşa'ya
beklenmedik bir tokat atar.
Hem de yasal bir tokat. Olga
Hanım'ın Pavel Paşa'ya
gönderdiği. kenan yakılmamış ve
üstüne gül suyu
dökülmemiş son mektupta şöyle
denmektedir:
- Sayın Pavel Paşa. Bakanlar da
yurttaştır. Yasalar bakanlar için de
geçerlidir. Yasalanmıza göre
şikâyet davası şikâyetçisiz
görülmez. Sen hem davayı kendin
açtın. hem de zahmet edip
mahkemeye teşrif ermiyorsun. Bu >
sana son mektubumdur. Eğer 25
ekimdeki duruşmaya geleceğini
beyan etmezsen. üzerine İçişleri
Bakanlığı birliklerini
göndereceğim. Seni kulağından
tuttuklan gibi, zorla getirecekler
karşıma. Ona göre!..
Şimdi bütün Rusya bu konuyu
konuşmaktadır. Kimisı kızmakta,
kimısı alaya almaktadır. Yalnızca
bir kışinin ağzını bıçak
açmamakta, gözüne uyku
girmemektedir. O da. Pavel Paşa'yı
duruşmaya zorla getirmesi gereken
Moskova 169. bölge milis
karakolunun zavallı
komiseridir.
Yavru
kaplanın
düşleri
Sonbahar güneşinin
altında mayışıp
"Şuracıkta
yuvaıiana
ymarlana uykuya
dalmak ne hoş
olurdu" diye düşler
kuran bu bir
yaşındaki
kaplancık, esneyen
ağzından gözüken
dişlerinin yarattığı
dehşetten bihaber
olsa gerek. Bundan
bir yıl önce
Danimarka'nın
başkenti
Heîsinki'nJn
hay\anat
bahçesinde dünyaya
gelen sekiz kaplan
yavTUSundan biri
olan bu 'uykucu',
ay sonunda evini
Londra hayvanat
bahcesine taşımaya
hazırlanıvor.
Kuzey hattının sakin Japonlan
Sabahın 8"inde metro. Oturacak
yer yok. Ayakta sadece bırkaç
kişi. Karşılıklı koltuklarda da
altı kişi. Altısı da Japon.
Birbirleriyle konuşmadan
gidiyorlar. Birkaçı gözlerini
kaparmış. Bir ikisi bir şeyler
okuyor. Birinin elinde pembe
Financial Times. Haşır huşur
sayfalannı çevirip duruyor.
Karşılıklı altı koltukta altı
Japon belli ki tanışmıyorlar.
İnsana tuhaf geliyor. Oyle ya,
dünyanın öbür ucundan
Londra'ya çalışmaya gelmişler.
Sanki tanışmalan gerekirmiş
gibi değil mi? Ama değil.
Londra'yı tepeden dibine kesen
Kuzey Metro Hattı, burada
yaşayıp çalışan Japonlara en sık
rastlanan hat. Kuzey Hattı,
kentin en bakımsız, en hantal,
en hurda, en aksak. en pis. en
ruh karartıcı, en sıkışık, en geç.
en oksijensiz hattı.
LONDRA
EDİP
EMİL
ÖYMEN
Teknolojinin en ılensıne
sıçramış bir ulusun üyeleri
olarak Japonlar acaba bu tıklım
tıkış aksak hatta gidip gelirken
acaba ne düşünürler? Erkekleri
şık ve kendi halinde. kadınlan
sürekli gülümser gibi. çok daha
şık, çok daha zarif. Hele bu
kibar Japonlar. Kuzey Hattı'nın
pisli islı kirli bulanık
istasyonlannda sabırla
beklerken "Bana kaderimin bir
oyunu mu bu" diye akıllanndan
geçer mi?
Hele hele, Kuzey Hattı'nın bir
şişenin ince boynu gibi sıkıştığı.
iki ayn yönden gelip iki ayn
yöne giden iki hattının kesiştiği
ünlü Camden Town kavşağında
yine sabırla tren beklerken?
Camden Tovvn çünkü çizgi dışı
gençliğin en fikır fıkır kaynadığı
yer. Punklar, ayyaşlar, berduşlar,
işsiz güçsüz orada burada
sürünen takımı da Camden
Town istasyonunda tren bekler.
Aralannda eşantiyon gibi şık ve
zarif Japonlar. Erkeklen.
birbirine benzer pardesülenyle,
ellennde çantatanyla.
Kadınlan ise yeşil-pembe saçlı,
burnu ve kulağı mülti-halkalı
punklardan uzak durmaya
çalışarak. Japonlar. kendi
adalannı bırakıp neden bu yassı
adaya geliyor?
Londra çünkü 150 milletin kaç
on binlerine iş sağlayan bir
merkez. Batı Avrupa'daki
benzer merkezler gibi. Ama
hele Japonlar için. Çünkü
Londra'nın ünlü banka ve
finans merkezi *City''de metre
kareye çok Japon düşüyor.
Londra'nın Japon nüfusu 30
bin. Kendi süpermarketleri,
kendi mağazalan. lokantalan
var. Sadece Japonca kitap
gazete dergi satan dükkanlan
var.
Japon işadamlan ve kadınlan,
yüksek satın alma güçleri ve
yüksek zevkleri ıle Londra'yı
talan ediyorlar. Son numaralan,
Yaohan Plaza adlı dev bir
alışveriş merkezi. Burada her
şey Japon. Batılı ünlü moda
dergilerinin sayfalannı soldan
sağa çevirebilirsiniz. Bir Japon
kolası içebilirsiniz. Japonya'dan
jet hızıyla getırtilen kalamar ve
yılan balığından alabilirsiniz.
Ama her şey Japonlann satın
alma gücüne göre ayarlı: İki
katına.
KARİKATÜRCÜLER DERNEĞİ
ANKARA TEMSİLCİLİĞİ YAYIN ORGANI
EKİM31.SAYIÇIKTI
BİLGİ İÇİN : KONUR SOKAK 31/10
KIZILAY/ANKARA
TEL: (0-312) 417 37 28
ABONE ŞARTLARI: 6 AYLIK 180.000.-TL
12 AYLIK 360.000.-TL
POSTA ÇEK NO: 104 902 METİN PEKER
PANELE DAVET
Esenyurt Belediye Başkanlığı'nca:
'TÜRKİYE'de BAĞIMSIZLIĞIN
ANLAMI ve KÜBA'nın ABLUKAYA
ALINMASINA DEMOKRATİK KtTLE
ÖRGÜTLERİNİN BAKIŞ AÇILART
konulu Panel düzenlenmiştir.
CHP İstanbul II Başkanlıgı. DSP. İP. BSP.TGD,
DlSK. 68'liler Vakfı, Nazım Hikmet Vakfı,
MimarlarOdası, Makine Mühendisleri Odası,
İnşaat Mühendisleri Odası'nın temsil edileceği
bu toplantıya;
İlhan SELÇUK
MehmetATAY
Dr. Gürbüz ÇAPAN
(Cumhuriyet Gazetesi, Gazeteci-
Yazar)
(DlSKGenelSekreterı)
(Esenyurt Belediye Başkanı)
konuşmacı olarak katılacaklardır.
Halkımız Davetlidir.
* lOEkim 1995 saat: 14.00
Esenyurt Belediyesi Kültür Müdürlüğü
Tiyatro Salonu
Maslak Gazetecıler Sıtesi'nde satılık dublex daire.
Tel: 251 58 22
Paris
Sumotori'leri
bekliyor
PARİS
MİŞEL
PERLMAN
Fransız başkenti sabırsızlıkla bekliyor onlan.
Yaklaşık 9 yıl önce, ilk kez gelmişlerdi Paris'e,
"Sumotori"ler. O günden bu yana. Fransızlar,
bır tür Japon güreşı sayılabilecek bu
"Sumo'nun İlahlan"nın karizmasına kendilerini
kaptırmış adeta. "Sumotori" deyip geçmeyin.
Adeta bır yağ yığınını andıran \ücutlan doğaya
aykın kuşİcusuz. Ancak tıka basa beslenmeyi
kabul ermeleri. Jarx>nya'da kendılenne, mesleği
öğrendikten sonra "kral muamelesi"
yapılacağından ötürü.
Kendi ülkelerine özgü bu güreş söylendigınde
göre, 1192-1333 yıllan arasında. "Kamakura"
adıylaaskeri birsanat, 1603-1868 yıllan
arasında da bir halk eğlencesı olarak izlenmiş.
Bu arada şunu da unutmamalı kı "Şinto" dinidir
ünlü "Sumo" sporunun kökeni.Düşünün,
bugüne dek. sadece 7 kez çıkmış yurtdışına
"Sumotori"ler. Fransız başkentinde 2. kez
beklendıklenne göre olay gerçekten önemli. J.
Paris'in Beroy semtindeki görkemli spor
sarayında. 13-15 ekim tanhlen arasında
düzenlenecek olağanüstü turnuvaya katılacak 40
profesyonel "Sumotori". yardımcılan ve de 6
hakem eşlığınde geliyor. Bır de şu var: Pans
gezisini gerçekleştirecek olanlar. "Sumo"nun
üstdüzey kategonlennden "Makuuşi''lerden
oluşuyor. İş bununla da bitmiyor. Çünkü, kafile
mensuplan arasında 2 de "Yokozuna" yer
almakta. Başka bırdeyişle. 17. yüzyıldan bu
yana. en yüksek düzeyde bırincı olmuş 65
"Sumotori" güreşçisi arasında bulunmak
onuruna sahıp 2 büyük şampıyonu da
alkışlayabilecek Fransız Sumoseverleri.Bunlar
büyük paralar kazanıp krallar gibi yaşıyorsa da
bu sporda kendine bır yer edinmek kolay
olmaktan çok uzak. Genç bır "Sumotori"nin
asgari 1.73 m. boyunda ve en azından 75 kilo
ağırlığında olması sart. Sayılan 50"yi bulan ve
"Heya" denilen 50 gruba eğitim amacıyla
dağıtılan genç sporcunun, uzun eğitim ve
çıraklık süresi sırasındaki yaşamı hiç de
imrenilecek gibi değil. Bakın. söz konusu genç,
diğer 900 meslektaşı gibi adeta askeri bir
disiplın ıçinde eğıtıliyor: Sabah saat 6'da kalkış.
ardından ev temizlığı ve antrenmana hazirlık.
Ağabeyleri ise, yataktan sabahın 8'ınde
kalktıktan sonra e\ işlenyle uğraşıyor. Çünkü
geleceğin "4
Sumotori"lerine bu sporun
inceliklenni bu ustalardır öğretecek olanlar.
Eski bir "büyük şampiyon"un yönetiminde, tam
2 saatlik yoğun bir çalışma. Bu kadarla
yetinilse. ne âlâ... Fakat. gel gör kı. bizim
çömezi bekleyen çeşıtli işler arasında,
büyüklennin banyosunu hazırlamak. sırtlannı
hamamdaki tellak gibi yıkamak ve
giyınmelerinde yardımcı olmak var. Peşinden
de, bol mıktarda yemek. Bütün bunlar
noktalandıktan sonradır kı, çıraklar nihayet
yemek yiyebiliyor. "Şanko" beslenmenin
temetini oluşturuyor. Yani, et. balık ve sebze
kanşımı bır "mönü" işte...
Genelde. birkaç saniyeyi geçmeyecek
karşılaşmalar için bunca simgesel hazırlıklar
niye demeyin... Nerede olursanız olun,
geleneklere bir bağlıhğınız yoksa, o zaman akan
sular durur elbette!
TOLGA
AJNTMEN
8.3.1975-8.10.1993