28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8EKİM1995PAZAR PAZAR KONUGU 'Eğitimekaynak aynlmıyor'Bütün eğitim kurumlanmız gibi, yükseköğretim kurumları üniversiteler, yeni öğretim yılına sorunlar yumağı içinde girmiş bulunuyor. Bu söyleşide, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Burhan Şenatalar ile bu sorunlar yumağının tek tek içine girmenin olanaksızlığının bilincinde, elden geldiğince bütününü içine alan bir fotoğrafını çekmeye çalıştık. SÖYLEŞİ ŞÜKRAN SONER PAZAR KONUGUEvet, Sayın Burhan Şenatalar. Yenibir ders yılına girerken, üniversiteler ve sorunlan denince, o kadar büyük yasamsal sorunlar var kL."nereden başlasak, nasıl anlatsak?" diye, ben bilemedim, bir karar veremedim. ŞENATALAR-Üniversiteler sorunlan deyin- ce, isterseniz bir öğrencinin yurdundan çıkması ile başlayalım. Ögrenci. yurdu ile ilgili sorunlar kafasında olarak >ola çıkar. Yabancı ûlkelerde öğrenci ıçin yurt yaşamı keyifli birortamdır. Öğ- renci için özgür bir ortam, eğlence ve dinlenme. başta kütüphane akla gelecek gereksinimlerin karşılanması söz konusudur. Bizde ise aile adına çocuklan kontrol etmeyi hedefleyen, en önemli gereksinimlerin doğru dürüst karşılanamadığı kurumlardır. Okula gelen öğrenci kapıda kimlik kontrolün- den geçer. Batı ünıversitelerinde görülmeyecek birtabloda sınıfınm yoluna koyulur. Sınıfta kala- balıktan yer bulamaması olasılığı vardır. Hoca- sının konferansını ancak dinler. Soru sorma. tar- tışma, grup çalışması, ödev hazırlama olasılığı düşüktür. Yazı yazması, ders notu tutma ve sınav- lara katılma ile sınırlıdır. Eğıtimde öğrencinin pasifbirrolü vardır. Ders dışı aktivite son derece az. Kulüp, dernek faaliyetleri zayıf. Çok sınırlı, büyük çabalarla ku- rulabilen kulüp ve derneklerin olanaklan, çalış- ma koşullan kısıtlı. Oysa bir İngiliz üniversite- sinde yüz kadar. Amerikan üniversitesinde 300'e yaklaşan çeşitlı kulüpler ve bunlann aralıksız, önemli etkinlikleri söz konusudur. Aynı zamanda kulüpler dışında yönetime ka- tılmayı kolaylaştıracak temsil mekanizması yok. Yönetime dolaylı da olsa katılmayı getırecek or- ganlar yok. Öğrenciyi 4-5 yıl pasif bir rol içinde sınırlıyoruz. Ders dinleme. sınav kâğıdı doldur- ma, bir anlamda ezberlemeye zorluyoruz. Derslere hazırianmada da kullanacağı kitap- lar. laboratuvarlar. kütüphaneler. gereken her tür araçlarçok sınırlı. Öğrencinin mesleki olarak al- dığı eğitimden tarmin olması çok zor Hocalan ile ilişkı kurmasi, onlardan yararlan- ması aynı ölçülerde sınırlı. Ders dışı faaliyetler- de de. aldığı eğitimde de birdizi olumsuzluklar söz konusu. ^ ^ ^ ^ H "Bir dokundum, bin vah işittim " oldu. Siz olumsuzlukları sıralarken araya girip soru bile sorulamıyor. ŞENATALAR - Koşullan anlatabilmek içın devam etmekdurumundayım. Üniversıteyı bıtir- miş bir insanın iş yaşamında başanlı olabilmesi için sadece kuru bilgi değıl, deneyim, uygulama- ya, karar vermeye yönelik sosyal kimlik kazan- mış olması gerekir. Bu nedenle üniversitelerde ders dışı etkinlikler çok çok önemlidir. Bizde öğ- renci biraz politize ise sivil resmi polisin müda- halesı çok kuvvetii bir olasılıktır. Bazen bu tür- den müdahaleler çok sert. fıziksel baskıya da dö- nüşebilir. Bu saydığım sorunlann. olumsuzlukJann hep- sinin öğretim üyelen üzerinde de baskısı söz ko- nusudur. Kütüphane. laboratuvar. bilgisayar do- nanımı. bütçe yetersizliği gibi. Birçok fakülte, yayınlannı basamıyor. Öğretim üyeleri. gereksı- nim duyduklan kitap ve dergileri getirtemiyor. Öğretim üyesinın zaten yetersiz olan geliri gide- rek daha hızlı düşerken. kendisinin çalışma ko- şullannı geliştirmesi. birtakım yetersizlikleri ka- patması gündeme gelemiyor. I Öğretim üyesiiçin sorunlarda öncelik- leri nasıl sıralavabiliriz? ŞENATALAR - Bir asistanın aylık geliri 15 milyon Asıstandan, en az bir yabancı dil bilme- sini ve bilgi binkimi olarak da donanımlı. nıte- likli olmasını bekliyoruz. Bu niteliklerde bir ele- man dışanda en az 2-3 katı ücretle iş bulabiliyor. Sonuç olarak nıtelikli elemanlar asistan olmak için üniversiteiere gelmiyor. Öbür uçta. 30-40 bin öğreacisi olan rektörün maaşı 40 mılyonu geçmiyor. Öğretim üyeleri. ço- ğunluk çok fazla ders vererek, bir kısmı part ti- me, yanm gün çalışmayı seçerek. bir kısmı da özel sektörden araştırma. proje, danışmanlık ala- rak gelir arttırmanın yollannı anyor. Bütün yol- lann sonucu aynı oluyor. Öğretim üyesinin araş- tırmaya çok az zamanı kalıyor. Çok fazla yoru- luyor, Üretkenliği. verimi düşüyor. \Bir yandan da durmadan üniversite açılıyor. ŞENATALAR - Evet. daha genel planda. aşı- n sayıda üniversite açılması problemi var. 60'a yakın ünıversitemiz var. Parlamentodaki tasan- da 42 yeni ünive/site kurulması öngörülüyor. Bu problemin özünde. sosyolojik, ekonomik, polıtik boyutlar var. Türkiye'nin nüfusu çok hız- la artıyor. Batı ülkelerinde 15 yılda zor görülen bir nüfus artışı bizde bir yılda gerçekleşiyor. Bu da eğitim sıstemine sonuç olarak yüksek öğrenim sıstemine de çok büyük bir baskı getiriyor. Orta- okul ve liselerde okullaşma oranının artması, üni» versite kapılanndaki baskının nüfus artışından da daha büyük olması sonucunu yaratıyor. I ^ H İ Bu bilinen birolgu olduğunagöre dev- letin önlemini alması gerekmiyor nuı? ŞENATALAR - Devlet eliyle yapılan harca- ma milli gelirin %4.5'i kadar. Bunun dörtte bin yüksek öğrenime aynlıyor. Yani milli gelirin yüz- de bırinden de az bir pay söz konusu. Bu oran çok düşük. Bu oranla yeni kapasite yaratmak çok zor. Eski yaratılmış kapasiteyi bile yararlanır hale sokmak zor. Bir de 5 nisandan sonra kamu har- camalannın kesilmesi karan var. Olayın politik boyutuna gelince: Politik tercih- lerin bir yansıması olarak eğitim alanına daha fazla kaynak aynlmıyor. Aynı zamanda seçmen kıtlesini memnun etmek üzere Anadolunun her iline üniversite açılması karan veya sözü verili- yor. Bu üniversitelenn açılması ile çok büyük bir yanlışyapılıyor. Uzun vadeli birmastırplanı yok. Üniversite ve fakültelerin dagılması tam anlamı ile bir savurganlık. Üniversitelenn toplam kapa- sıtesini artırmak başka bir karar. bunu çok sayı- da üniversiteye dağıtarak, kaynaklan israf etmek çok başka bir karar. Herhalde üniversitelenn 10- 15 ilde toplanması yetersiz kaynaklann en elve- rişli kullanımında çok daha yararlı olurdu. ^ ^ ^ H i Dünyada nasıl bir gelişme oluyor? ŞETVATALAR - Dünya genelinde eğitim hiz- meti hızla pahalılanıyor. Yayınlar, araştırma. tek- nolojık gelişme gereksinimihızlaartarken, bilim alt uzmanlık alanlanna aynlarak gelişiyor. Bilgi- sayar yeni çok büyük bir ek harcama kapısı. Bü- tün dünyada eğıtimde. hele de üniversitelerde bir kaynak yetersizliği sorunu yaşanıyor. Bağlantılı önlemler alınmak zorunluluğu doğuyor. Türki- ye'de bütün bu sorunlar çok daha şiddetli yaşa- nıyor. Yeni dünya düzeninde, bilimin çok Prof. BURHAN ŞENATALAR 1945 tstanbıddoğumlu. Alman Lisesi. Amerika'da mezıınivetten sonra Istanbıd Üniversitesi tktisat Fa- küllesi nde öğıvnim göırlü. Aynı üniversıtede dok- lora, asistanlıkyaptı. 1981 yılından huyana Siyasal Bilgiler Fakültesi 'nde göre\-yapıvor 1989'da pro- fesör oldu. Almanva, tngiltere ve Amerikan üniver- sıtelerinde çeşitli konıdarda araştırmacı olarak bıı- lundu. 1970lerde TÜMAS Isttmbıd baskanlıgı vap- tı. 1980 sonızısı Üniversite Öğretim Üyelen Derne- ği kunıculanndan. Önce genel sehvteıiik. üç vddır da başkanlıkyapıyor. Kamu malıyesi, devlet harca- maları. rergiler. gelir dagılınu ve sağlık ekonomisi özel ilgi ve çalışma alanları. Aynca çok sayıda sen- dikanın eğitim seminerieıinde veyayınlannda uzun yıllardır aralıksız çalışmalarda bulundu. Bu her seyden önce bir kimlik, kalite sorunu değil mi? ŞENATALAR - Üniversitelerde kalite sorunu tartışmasını çok önemli görüyorum. Belki de ola- ya buradan girmek gerekli. Öğretim üyesinin araştırma ve öğretim olmak ûzere öncelikli iki görevi vardır. Bugünkü koşullarda çok ders ver- me teşvik ediliyor. Araştırma ile ilgili teşvikler ise çok yetersiz. Dolayısıyla üniversitelerde üret- kenlik ve kalite değerlendirilmiyor. Akademik yükselmelerde. üniversitelerdeki hertürbilimsel çalışma ve katkıda suyu getiren ile testiyi kıran arasında ciddi bir ayınm yok. Dünya çapında bir profesör ile, dersleri bile vanm yamalak yürüten bir kişi aynı ücreti alabiliyor. Toplum katında da her ikisi profesör. Oysa liyakat diye bir ölçü ol- malı. Venmlılik, araştırma. kaliteli yayın, ders- leri düzenli, disiplinli yapma, öğrenci ile ilgilen- me..akademik yükselmelerde bunlann önem ta- şıması gerek. Çok sayıda kaliteli yayın. bilimsel çalışma yapan kışilerin maddi olarak da destek- lenmesi lazım. Bizde geçerli olan destekleme ise ek ders, dö- nersermaye ile ilişkili. Doğrudan bilimsel araş- tırma ve yayın geliri etkilemiyor. Yine de bazı üniversiteler liyakat sorununu ciddiye alıyor. Üni- versitelerde değişik kıstaslar. standartlar uygu- lanıyor. Işte bu noktada da adalet kavramı zede- leniyor. Adaletten kastım Türkiye'nin bütün üni- versitelerinde aynı objektif kurallann geçerli ol- ması. Gerek akademik yükseltmeler, gerek idari görevlendirmelerde siyasi görüşün. dini inancın rol oynamaması. Sadece akademik kıstaslar için- de durulması. Bugün bunun çok geçerli olduğu- nu söyleyemiyoruz. Bir de ünıversitelerin, tek tek öğretim eleman- lan ve yöneticilerin siyasi iktidarlara karşı cesa- retli olmalan konusu var. Toplumsal baskıya kar- şı durabilmek. cesaretli olmak çok önemli. Üniversıtelerin gelişmesinde rekabetin de ro- lü çok önemli. Kişiler ve kurumlar arasında ge- lişmeyi sağlayacak olan rekabettir. Objektıf ölçü- ler. performans göstergeleri geçerli olmalıdır. Ön- celikle bütün fakülteler ve üniversitelerde ne ka- dar ürünün yaratıldığına bakılması lazım. Bu da önemli bir saydamlık gerektiriyor. Ne kadar kad- ro. para ile ne kadar iş yapıldığının kanıtlanma- sı, hatta bütçe katkılannın buna göre belirlenme- si, performansla ilişkilendirilmesi gerekir. Örne- ğin çok araştırma, çok yayın yapan. çok iyi öğ- renci yetiştiren üniversiteler ve bölümlerin önce- likle desteklenmesi çok önemli. H ^ ^ H İyi de bu nasılyapılacak? Ya da nasıl yapılabilir? ŞENATALAR - Saydamlık içinde gerek üni- versite içi, gerekse üniversite dışı kamu oyu bas- kısı ve denetimi olacaktır. tç denetim açısından uluslu şirketler ve daha az elde toplanmasmm, özellikle de azgelişmiş ûlkelerde üniversitelenn bilim kurumları olarak algılanmak istenmeme- sinin de payı yok mu? ŞENATALAR- Yükseköğretim kurumlarının endüstri ile olan ılişkilennde gıderek bir yoğun- laşmavar. Bilim bılimiçindir savuarkaplana iri- lıyor. Ama sos>al devlet kavramının yerleşmış. kökleşmış olduğu ûlkelerde eğitime. bilime. yük- sek öğretime aynlan paylarda ö>le çok fazla olumsuz uygulamalar gündeme gelemiyor. Üniversitepolitika ilişkileri nasıl gidi- vor! ŞENATALAR - Türkiye'deki yüksek öğrenim sorununda yaşanan kitlenmenın politik yanı ki- lit noktası. Politika-üniversıte Uişkısı 1980'den sonra bellı bir yapıya büründü. YOK sisteminin özü üniversitenin siyasal otontenin egemenliğı ve denetimi altına alınması. 1980öncesi üniversite- ler herşeye rağmen özerklikten bir güç ajıyordu. YÖK düzenı bu gücü tamamen kırdı. YÖK yük- sek öğrenim bakanlığı gibi ışlemeyebaşladı. Üni- versite yöneticıliğı giderekbürokratlaştı. Son yıl- larda bütün açılış törenlerine ilgili. ilgisiz bakan- ların davet edilmesi. öğretim üyelerine nutuk at- maları bu anlayışın bir yansıması. Üniversite siyaset ilişkisi üniversiteler aleyhi- nedeğişti. Olumsuz bir zihniyetyerleşti. Üniver- site yöneticıleri, öğretim üyeleri siyasi sayılabi- lecek beyan ve açıklamalardan şiddetle kaçıyor- lar. Düzeni eleştirmek bir cesaret gerektiriyor. Örneğin düşünce özgürlüğünün yasaklanması, cezalandınlması olaylannda üniversitelerin sesı çıkmıyor. Güneydoğu sorununda suskun bir üni- versite var. Siyasal iktıdar karşısında bağımlı ve zayıf bu durumdaki üniversiteler. kendi sorunlan. talep- lerini de sonuç olarak etkılı bir bıçimde günde- me getiremez oluyorlar. Aslında üniversitelerin siyasi otoritenin altındaezilmesi. üniversite kim- liğinin aşınması oldu. Çok sayıda üniversite var. Ama toplumda ağırlığı olan. söylediği ciddiye alınan, siyasal otoritenin dinlemek zorunluluğu- nu duyacağı bir üniversiteden. üniversitelerin ağırlığından söz etmek olanağı yok. Üniversite- lerimiz l960"lı yıllarda yine de toplumsal rol ve ağırlığa sahiptiler. Bugün çok daha zayıf, geri bir konumdalar. Bu durumun düzelmesi ıçin üniversitelerin ağırlığının artmasından yana olan. üniversite so- runlannın sivasal platformda daha etkili yansı- masını ısteyen kışi ve kurumların daha çok ça- ba göstermeleri lazım. Üniversitelerin siyaset. si- yasiler. siyasi sistem karşısında daha aktif daha cesur olması lazım. saydamlık kadar önemli bir noktada merkeziyö- netim anlayışından uzaklaşmaktır. Üniversitele- rin oluşumunda yer alan bütün kişilerin bir bi- çimde yönetime katılabilmeleri. asistan, öğretim görevlileri ve öğrencilerin yönetim içinde yeral- malan. öğretim üyelerinin etkinliğinin yönetim içinde duyulması çok önemlidir. i ^ ^ ^ ^ l Üniversite kimliğinden uzak oluşmuş Anadolu üniversiteleri, birimler varken, merke- ziyönetimden kopmanm bugün için bir de olum- suz sonuçları, riskiyok mu? ŞENATALAR - 60'a yakın üniversite olduğu- na göre. bunlar arasında bir koordinasyon elbet- te kaçınılmaz. Ortak standartlardan da kaçıla- maz. Ortak standartlan etkili ve egemen kılacak bugünkü yapısından farklı, özerk bir üniversite- lerarası koordinasyon kurulu olması lazım. Bu kurulda üniversitelerin dışından. örneğin plan- lamadan, maliyeden elemanlar da olabilir. Yeter ki YÖK'e göre daha sağlıklı. özerk. bilimsel kıs- taslann geçerli olduğu bir yapı oluşsun. Siyase- tin gölgesi üzerinde olmasın. Böyle bir kurul hangi üniversıtede mastır ve doktora açılacağına, hangi kıstaslarla açılacağı- na karar verebilir. Yeni üniversitelerde çok ciddi kadrolaşmalar olduğu için bilimsel performans büyük olasılık- la yetersiz kalacaktır. Öte yandan büyük kentlerdeki üniversiteler kadrolann açılması içın ciddi çabalargösteriyor- lar. Anadolu'da da böyle ciddi üniversiteler var. Öğretime. araştırmaya ciddi eğilen üniversitelen, bölümleri ciddi teşvik etmek lazımdır H ^ I B Sayın Şenatalar, üniversitelerin çok soyutlu genel sorunlanndan, biraz da günlük darboğaza geçsek. Harcamaların kesilmesinin ardından bir yeni yıla nasıl giriyoruz? ŞENATALAR - Çok ciddi bir maddi sorun var. Telefon parası ödeyememekten akaryakıt ala- mayana, laboratuvar malzemeleri olmadığı için çalışamıyan laboratuvarlara. her tür araç-gereç, eleman açığına ilişkin sayısız olumsuz örnek ve- rebilinz. Aynı şekilde öğretim üye ve yardımcı- lannın, personelin maaşlannın düşüklüğünden kaynaklanan çok ciddi sıkıntılar var. Had safha- da gelişen bir ekonomik sıkıntı gündemde. Her kurum bulabildiği kadan ile bu sorunlara çözüm getirmeye çalışıyor. Eski mezunlardan gelir top- lamaya çalışanlaryanmda. eski el kullanılmayan bilgisayar donanımını bağış olarak almaya. özel firmalardan hizmet karşılığı para almaya kadar. çeşitli yollar deneniyor. Öğrenciharçlarının artırdmasL, bu çö- ZÜm arayışlarının bir sonucu değil mi? Bir yan- dan da özel üniversiteler, paralı üniversiteler gündemde. ŞENATALAR - Üniversitelerin özelleştiril- mesi başka. öğrenciden harç alınması başka bir konu. llke olarak öğrenciden harç adı altında bir katkı payının alınmasına şahsen karşı değilim. Ancak örnek gösterilen Amerika dahil dünyanın hiçbir ülkesinde öğrenci harçlannın yüksek öğ- renim maliyetini karşılamada önemli bir pay al- dığını söylemeye olanak yok. Paylan ne kadar art- tırmayı düsünürseniz düşünün, ekonomik sorun- lann çözümü için bir araç olarak düşünme ola- nağı yok. Buradaki ilke olsa olsa öğrencinin ger- çekten eğitimine bir payla katkıda bulunmasıdır. Tabii bunu ödeyebilecek konumda olan öğrenci- ler için. Ölçü, hiçbir öğrencinin harç nedeni ile eğitimini bırakmak konumuna düşmemesidir. Ya yoksul öğrencilerden harç alınmamalı ya da bu- nu aiderecek ciddi burs ve krediler sağlanmalı- dır." Türkiye'deşuanlaşılabilmiş değil. Eğitim, cid- di ekonomik getirisi olan bir hizmettir. Eğitime yapılan her harcama sonuçta ekonomiye önemli katkılar getirmektedir. Dünyada yapılan bütün araştırmalar, bu gerçeğı ortayakoymaktadır. Eği- timin her kademesinde ve yükseköğrenimde ya- şanan büyük ekonomik sıkıntının kaynak çözü- mü, devlet bütçesinden eğitime ve yüksek öğre- nime aynlan paylann yükseltilmesıdir. Türkiye, birkaç yıl içinde eğitime ayırdığı bütçe paylannı ciddi olarak yükseltmeyi hedeflemelidir. Beş yıl- Iık sürede eğitime aynlan payların ıki katına çı- kanlması gibi kesin çözümler gereklidir. Bunun yanında elbette eğitimde verimlilıği, üretkenliği arttıracak çözümler gelıştırilmelidır. Üniversitelerde kendiliğinden uygulamaya giren daha yüksek harçlı 3.dönem uygulaması gibi çö- zümler yanında, hem kaynak yaratma hem de var olan kaynaklan kullanmada en verimli sonuçla- ra ulaşmak için ciddi çabalar gereklidir. Bugün eğitime yönelik, üniversite sorunlanna yönelik çözümler üretmeye çalışan. bunun için kafa yoran politik bir partinin varlığından bile söz edemiyoruz. Partilerin hiçbin üniversiteler- le ciddi bir işbiriği. sorunlara çözüm arayışı için- de değil. Öyle bir noktadayız ki politikacı ilgi göstermiyor. Üniversitenin göstermelik bile cid- di bir ağıriığı. gücü yok. Son yıllarda gelişme gösteren vakıf üniversi- teleri, henüz kurs niteliğindeki yabancı üniversi- teiere gelince. Bugün bu kurumlar, Türkiye ko- şullanna göre çok büyük paralarla öğrenci top- luyor. Ancak ne kadar gelişırlerse gelişsinler, bu gelişmeleri bir noktada duracaktır. Türkiye'de yüksek öğrenim kitlesinin çok büyük çoğunluğu için, paralı eğitimle, özel eğitimle yüksek öğre- nim olanağı sağlanmasının düşünülmesi söz ko- nusu değildir. Aslolan yüksek öğrenimın devlet eliyle ve kaliteli olarak yürütülebilmesidir. Nite- likli öğrenimi ve standartlan korumada çaba gös- teren birçok devlet üniversitesi ile vakıf üniver- sitesi vardır. I Son olarak üniversitelerde örgütlen- me, öğretim üyelerinin örgütlenmesi üzerinebir şeyler söyler misiniz? ŞENATALAR - Üniversitelerin demokratik sesi olmaya çalışıyoruz. Siyasal iktidardan bağımsız, siyasal iktidardan çekinmeyen ve üniversite sorunlanna çağdaş ölçütler açısından tavır koymaya, çözüm üretmeye çalışan bir hareketiz. Üniversitelerin siyasal iktidar karşısın- da, sivil toplum örgütlenmeleri kanalı ile ses çıkarması gereğine inanıyoruz. Çünkü sorunlann çözümünün politik bir kökeni olduğunu biliyoruz. Ama politik kökeni olmayan birçok sorunun da ele alınmasına çalışıyoruz. Batı üniversıtelerindeki ölçütlerin, geleneklerin güçlenmesine çaba gösteriyoruz. Universitelerin özerkJikten, demokrasiden. laik- likten yana çekinmeden tav ır alması gereken bir kurum olduğuna inanıyoruz. Buyaklaşımlan benimseyenlerin, bir sivil top- lum örgütlenmesinde buluşması gerektiğini savunuyoruz. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Konseyi'nin düzenlediği "însan Haklan Günü" sempozyumu yapıldı AIHK'de Türkiye'den 613 başvııru bulunuyor' İstanbul Haber Servisi - Avrupa Insan Haklan Komisyonu'nda (AtHK) görevii ChanTurmangil, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne Türkiye"den halen 613 başvuru bulunduğunu bildirdi. Turman- gıl. Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesinden dolayı ceza almış 25 kişinin de bu komisyona baş- vurduğunu belirtti. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Avru- pa Konseyi'nin ortaklaşa düzenlediği "İnsan Hak- lan Günü Sempozyumu" dün Uluslararası Basın Merkezi'nde yapıldı. SempozvTimda konuşan Çivan Tunnangil. Türkiye'nin A\ rupa Insan Haklan Söz- leşmesı'ni 1953 teımzaladığını.ancakbireyselbaş- vuru hakkının 28 Ocak 1987 tarihinde tanındığını belirtti. O günden bu yana komisyona yapılan başvuru- lardan 90'ının kabul edildinı belirten Turmangil. 220 başvurunun da kabul edilemez bulunduğunu söyledi. Tunnangil, halen 613 başvurunun incele- mede olduğunu, bunlardan 238' i hakkında Türk hü- kümetının savunmasının istendiğini. 203 başvuru- nun da komısyonun gündemine girmek ıçin sırada beklediğıni kaydetti. Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi ile ilgili olarak 25 başvuru yapıldığını söyleyen Tunnangil. bunlann şu anda bekledıklerini. ancak bunlar hak- kında da hükümetın savunmasının isteneceğini be- lirtti. Turmangil. Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne başvurulabilmesı için . Insan Haklan Sözleşme- sı'nın ihlal edildığinin öne sürülmesi ve başvuru- nun kabul edilebılmesi için de öncelıkle **iç huku- kun tükerilmesi'" gerektiğini söyledi. Bu iç hukuk mahkemelerinindeetkinmahkemelerolacaûını be- lirten Turmangil. Insan Haklan Mahkemesi'nin ya- salarının. ülkelenn iç hukukundan farklı. Av rupa'ya özgü yeni krıterler olduğunu belirtti. 1995 Mart ayında Kıbrıslı lirina Loizidou'nun Türkiye aleyhine açmış olduğu mahkemenın 1. bö- lümünün sonuçlandığını belirten Turmangil, Türki- ye Birleşik Komünist Partisi davasmda NihatSar- gın ve Nabi Yağcı'nın tutukluluk sürelerinde yargı- lanmalannın uzadığı gerekçesıyle açtıkları davanın da Haziran I995'te sonuçlandığını kaydetti. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi AslanGün- düzde Avrupa lnsan Haklan Mahkemesi'nin vere- ceği kararlann Türkiye iç hukukunda yaratacağı ça- tışma durumunda ne yapılacağının tartışılması ge- rektiğini belirtti. Gündüz, "Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin rürkive'niniçhukukunun parçası halinegeldi-de- di. Avrupa tnsan Haklan Mahkemesfnin kararlan- nın bağlayıcı olduğunu belirten Gündüz. kararlann yerine getirilmesinde problemler çıkabileceğine dikkat çekerek Türk hukukunun bu doğrultuda ıs- lah edilmesi gerektiğini belirtti. Avrupa Insan Haklan Seksiyonu Şefi Giuseppe Guarneri ise sözleşmenin siyasi boyutu üzerinde durarak, sözleşme üzerinde yapılan yeni çalışmalar- da ölüm cezasının reddedildiğini, kadın ve erkek- lerin aynı siyasi haklardan yararlanabilmesi ve gö- zaltındakilerin haklannın korunması konulannda durulduğunu anlattı. Avrupa Komısyonu Türkiye Birimi Şefi VVolf- gang Peukert de Avrupa tnsan Hakları Mahkeme- si'nin yaşama hakkı, işkence, adil muhakeme, gö- zaltı davalarının kısa sürede sonuçlandırılması konularındakı kararlannı anlattı. Kuşadası 'ndayağma hızla sürüyor KUŞADASI (Cumhumet)- Kuşadası'nda eski Be- lediye Başkanı Lütfîi Suyolcu'nun öldürülmesiyle durulan hatalı imar uygulamalan yeniden hız kazan- dı. Kuşadası Belediye Meclisi. Koruma Kurulu'nun yıkılmasına karar verdıği ve hakkında dava açılan Lapis ek ınşaatı da dahil yaklaşık 100 ımar değişik- liğinı tek bir oylamayla onayladı. Mımarlar Odası Kuşadası Temsilcıliği, ımar değişıkliklerinın. yanlış imar uygulamalanndan sorumlu belediye meclisi üyelerinin aklanması amacıyla yapıldığını bildirdi. Kuşadası Koruma Amaçlı Imar Planı. Belediye Meclisi'nin 9 Eylül 1995 tarihinde yaptığı toplantı- da tek oylamayla geçirdiği yaklaşık 100 imar deği- şikliği ile delındi. Yapılan ımar değişıklikleri arasın- da. Izmir 2 Numaralı Külriir ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kurulu'nun yıkılması için karar aldığı ve savcılığın girişimiy le Aydın tdare Mahkemesi'nde mal sahibi hakkında dava açılan Lapıs ek inşaatı da bulunuvor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle