Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8EKİM1995PAZAR
PAZAR KONUGU
'Eğitimekaynak aynlmıyor'Bütün eğitim kurumlanmız gibi, yükseköğretim
kurumları üniversiteler, yeni öğretim yılına sorunlar
yumağı içinde girmiş bulunuyor. Bu söyleşide, Üniversite Öğretim
Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Burhan Şenatalar ile bu sorunlar
yumağının tek tek içine girmenin olanaksızlığının bilincinde, elden
geldiğince bütününü içine alan bir fotoğrafını çekmeye çalıştık.
SÖYLEŞİ ŞÜKRAN SONER
PAZAR
KONUGUEvet, Sayın Burhan Şenatalar. Yenibir
ders yılına girerken, üniversiteler ve sorunlan
denince, o kadar büyük yasamsal sorunlar var
kL."nereden başlasak, nasıl anlatsak?" diye,
ben bilemedim, bir karar veremedim.
ŞENATALAR-Üniversiteler sorunlan deyin-
ce, isterseniz bir öğrencinin yurdundan çıkması
ile başlayalım. Ögrenci. yurdu ile ilgili sorunlar
kafasında olarak >ola çıkar. Yabancı ûlkelerde
öğrenci ıçin yurt yaşamı keyifli birortamdır. Öğ-
renci için özgür bir ortam, eğlence ve dinlenme.
başta kütüphane akla gelecek gereksinimlerin
karşılanması söz konusudur. Bizde ise aile adına
çocuklan kontrol etmeyi hedefleyen, en önemli
gereksinimlerin doğru dürüst karşılanamadığı
kurumlardır.
Okula gelen öğrenci kapıda kimlik kontrolün-
den geçer. Batı ünıversitelerinde görülmeyecek
birtabloda sınıfınm yoluna koyulur. Sınıfta kala-
balıktan yer bulamaması olasılığı vardır. Hoca-
sının konferansını ancak dinler. Soru sorma. tar-
tışma, grup çalışması, ödev hazırlama olasılığı
düşüktür. Yazı yazması, ders notu tutma ve sınav-
lara katılma ile sınırlıdır. Eğıtimde öğrencinin
pasifbirrolü vardır.
Ders dışı aktivite son derece az. Kulüp, dernek
faaliyetleri zayıf. Çok sınırlı, büyük çabalarla ku-
rulabilen kulüp ve derneklerin olanaklan, çalış-
ma koşullan kısıtlı. Oysa bir İngiliz üniversite-
sinde yüz kadar. Amerikan üniversitesinde 300'e
yaklaşan çeşitlı kulüpler ve bunlann aralıksız,
önemli etkinlikleri söz konusudur.
Aynı zamanda kulüpler dışında yönetime ka-
tılmayı kolaylaştıracak temsil mekanizması yok.
Yönetime dolaylı da olsa katılmayı getırecek or-
ganlar yok. Öğrenciyi 4-5 yıl pasif bir rol içinde
sınırlıyoruz. Ders dinleme. sınav kâğıdı doldur-
ma, bir anlamda ezberlemeye zorluyoruz.
Derslere hazırianmada da kullanacağı kitap-
lar. laboratuvarlar. kütüphaneler. gereken her tür
araçlarçok sınırlı. Öğrencinin mesleki olarak al-
dığı eğitimden tarmin olması çok zor
Hocalan ile ilişkı kurmasi, onlardan yararlan-
ması aynı ölçülerde sınırlı. Ders dışı faaliyetler-
de de. aldığı eğitimde de birdizi olumsuzluklar
söz konusu.
^ ^ ^ ^ H "Bir dokundum, bin vah işittim " oldu.
Siz olumsuzlukları sıralarken araya girip soru
bile sorulamıyor.
ŞENATALAR - Koşullan anlatabilmek içın
devam etmekdurumundayım. Üniversıteyı bıtir-
miş bir insanın iş yaşamında başanlı olabilmesi
için sadece kuru bilgi değıl, deneyim, uygulama-
ya, karar vermeye yönelik sosyal kimlik kazan-
mış olması gerekir. Bu nedenle üniversitelerde
ders dışı etkinlikler çok çok önemlidir. Bizde öğ-
renci biraz politize ise sivil resmi polisin müda-
halesı çok kuvvetii bir olasılıktır. Bazen bu tür-
den müdahaleler çok sert. fıziksel baskıya da dö-
nüşebilir.
Bu saydığım sorunlann. olumsuzlukJann hep-
sinin öğretim üyelen üzerinde de baskısı söz ko-
nusudur. Kütüphane. laboratuvar. bilgisayar do-
nanımı. bütçe yetersizliği gibi. Birçok fakülte,
yayınlannı basamıyor. Öğretim üyeleri. gereksı-
nim duyduklan kitap ve dergileri getirtemiyor.
Öğretim üyesinın zaten yetersiz olan geliri gide-
rek daha hızlı düşerken. kendisinin çalışma ko-
şullannı geliştirmesi. birtakım yetersizlikleri ka-
patması gündeme gelemiyor.
I Öğretim üyesiiçin sorunlarda öncelik-
leri nasıl sıralavabiliriz?
ŞENATALAR - Bir asistanın aylık geliri 15
milyon Asıstandan, en az bir yabancı dil bilme-
sini ve bilgi binkimi olarak da donanımlı. nıte-
likli olmasını bekliyoruz. Bu niteliklerde bir ele-
man dışanda en az 2-3 katı ücretle iş bulabiliyor.
Sonuç olarak nıtelikli elemanlar asistan olmak
için üniversiteiere gelmiyor.
Öbür uçta. 30-40 bin öğreacisi olan rektörün
maaşı 40 mılyonu geçmiyor. Öğretim üyeleri. ço-
ğunluk çok fazla ders vererek, bir kısmı part ti-
me, yanm gün çalışmayı seçerek. bir kısmı da
özel sektörden araştırma. proje, danışmanlık ala-
rak gelir arttırmanın yollannı anyor. Bütün yol-
lann sonucu aynı oluyor. Öğretim üyesinin araş-
tırmaya çok az zamanı kalıyor. Çok fazla yoru-
luyor, Üretkenliği. verimi düşüyor.
\Bir yandan da durmadan üniversite
açılıyor.
ŞENATALAR - Evet. daha genel planda. aşı-
n sayıda üniversite açılması problemi var. 60'a
yakın ünıversitemiz var. Parlamentodaki tasan-
da 42 yeni ünive/site kurulması öngörülüyor.
Bu problemin özünde. sosyolojik, ekonomik,
polıtik boyutlar var. Türkiye'nin nüfusu çok hız-
la artıyor. Batı ülkelerinde 15 yılda zor görülen
bir nüfus artışı bizde bir yılda gerçekleşiyor. Bu
da eğitim sıstemine sonuç olarak yüksek öğrenim
sıstemine de çok büyük bir baskı getiriyor. Orta-
okul ve liselerde okullaşma oranının artması, üni»
versite kapılanndaki baskının nüfus artışından
da daha büyük olması sonucunu yaratıyor.
I ^ H İ Bu bilinen birolgu olduğunagöre dev-
letin önlemini alması gerekmiyor nuı?
ŞENATALAR - Devlet eliyle yapılan harca-
ma milli gelirin %4.5'i kadar. Bunun dörtte bin
yüksek öğrenime aynlıyor. Yani milli gelirin yüz-
de bırinden de az bir pay söz konusu. Bu oran çok
düşük. Bu oranla yeni kapasite yaratmak çok zor.
Eski yaratılmış kapasiteyi bile yararlanır hale
sokmak zor. Bir de 5 nisandan sonra kamu har-
camalannın kesilmesi karan var.
Olayın politik boyutuna gelince: Politik tercih-
lerin bir yansıması olarak eğitim alanına daha
fazla kaynak aynlmıyor. Aynı zamanda seçmen
kıtlesini memnun etmek üzere Anadolunun her
iline üniversite açılması karan veya sözü verili-
yor. Bu üniversitelenn açılması ile çok büyük bir
yanlışyapılıyor. Uzun vadeli birmastırplanı yok.
Üniversite ve fakültelerin dagılması tam anlamı
ile bir savurganlık. Üniversitelenn toplam kapa-
sıtesini artırmak başka bir karar. bunu çok sayı-
da üniversiteye dağıtarak, kaynaklan israf etmek
çok başka bir karar. Herhalde üniversitelenn 10-
15 ilde toplanması yetersiz kaynaklann en elve-
rişli kullanımında çok daha yararlı olurdu.
^ ^ ^ H i Dünyada nasıl bir gelişme oluyor?
ŞETVATALAR - Dünya genelinde eğitim hiz-
meti hızla pahalılanıyor. Yayınlar, araştırma. tek-
nolojık gelişme gereksinimihızlaartarken, bilim
alt uzmanlık alanlanna aynlarak gelişiyor. Bilgi-
sayar yeni çok büyük bir ek harcama kapısı. Bü-
tün dünyada eğıtimde. hele de üniversitelerde bir
kaynak yetersizliği sorunu yaşanıyor. Bağlantılı
önlemler alınmak zorunluluğu doğuyor. Türki-
ye'de bütün bu sorunlar çok daha şiddetli yaşa-
nıyor.
Yeni dünya düzeninde, bilimin çok
Prof. BURHAN ŞENATALAR
1945 tstanbıddoğumlu. Alman Lisesi. Amerika'da
mezıınivetten sonra Istanbıd Üniversitesi tktisat Fa-
küllesi nde öğıvnim göırlü. Aynı üniversıtede dok-
lora, asistanlıkyaptı. 1981 yılından huyana Siyasal
Bilgiler Fakültesi 'nde göre\-yapıvor 1989'da pro-
fesör oldu. Almanva, tngiltere ve Amerikan üniver-
sıtelerinde çeşitli konıdarda araştırmacı olarak bıı-
lundu. 1970lerde TÜMAS Isttmbıd baskanlıgı vap-
tı. 1980 sonızısı Üniversite Öğretim Üyelen Derne-
ği kunıculanndan. Önce genel sehvteıiik. üç vddır
da başkanlıkyapıyor. Kamu malıyesi, devlet harca-
maları. rergiler. gelir dagılınu ve sağlık ekonomisi
özel ilgi ve çalışma alanları. Aynca çok sayıda sen-
dikanın eğitim seminerieıinde veyayınlannda uzun
yıllardır aralıksız çalışmalarda bulundu.
Bu her seyden önce bir kimlik, kalite
sorunu değil mi?
ŞENATALAR - Üniversitelerde kalite sorunu
tartışmasını çok önemli görüyorum. Belki de ola-
ya buradan girmek gerekli. Öğretim üyesinin
araştırma ve öğretim olmak ûzere öncelikli iki
görevi vardır. Bugünkü koşullarda çok ders ver-
me teşvik ediliyor. Araştırma ile ilgili teşvikler
ise çok yetersiz. Dolayısıyla üniversitelerde üret-
kenlik ve kalite değerlendirilmiyor. Akademik
yükselmelerde. üniversitelerdeki hertürbilimsel
çalışma ve katkıda suyu getiren ile testiyi kıran
arasında ciddi bir ayınm yok. Dünya çapında bir
profesör ile, dersleri bile vanm yamalak yürüten
bir kişi aynı ücreti alabiliyor. Toplum katında da
her ikisi profesör. Oysa liyakat diye bir ölçü ol-
malı. Venmlılik, araştırma. kaliteli yayın, ders-
leri düzenli, disiplinli yapma, öğrenci ile ilgilen-
me..akademik yükselmelerde bunlann önem ta-
şıması gerek. Çok sayıda kaliteli yayın. bilimsel
çalışma yapan kışilerin maddi olarak da destek-
lenmesi lazım.
Bizde geçerli olan destekleme ise ek ders, dö-
nersermaye ile ilişkili. Doğrudan bilimsel araş-
tırma ve yayın geliri etkilemiyor. Yine de bazı
üniversiteler liyakat sorununu ciddiye alıyor. Üni-
versitelerde değişik kıstaslar. standartlar uygu-
lanıyor. Işte bu noktada da adalet kavramı zede-
leniyor. Adaletten kastım Türkiye'nin bütün üni-
versitelerinde aynı objektif kurallann geçerli ol-
ması. Gerek akademik yükseltmeler, gerek idari
görevlendirmelerde siyasi görüşün. dini inancın
rol oynamaması. Sadece akademik kıstaslar için-
de durulması. Bugün bunun çok geçerli olduğu-
nu söyleyemiyoruz.
Bir de ünıversitelerin, tek tek öğretim eleman-
lan ve yöneticilerin siyasi iktidarlara karşı cesa-
retli olmalan konusu var. Toplumsal baskıya kar-
şı durabilmek. cesaretli olmak çok önemli.
Üniversıtelerin gelişmesinde rekabetin de ro-
lü çok önemli. Kişiler ve kurumlar arasında ge-
lişmeyi sağlayacak olan rekabettir. Objektıf ölçü-
ler. performans göstergeleri geçerli olmalıdır. Ön-
celikle bütün fakülteler ve üniversitelerde ne ka-
dar ürünün yaratıldığına bakılması lazım. Bu da
önemli bir saydamlık gerektiriyor. Ne kadar kad-
ro. para ile ne kadar iş yapıldığının kanıtlanma-
sı, hatta bütçe katkılannın buna göre belirlenme-
si, performansla ilişkilendirilmesi gerekir. Örne-
ğin çok araştırma, çok yayın yapan. çok iyi öğ-
renci yetiştiren üniversiteler ve bölümlerin önce-
likle desteklenmesi çok önemli.
H ^ ^ H İyi de bu nasılyapılacak? Ya da nasıl
yapılabilir?
ŞENATALAR - Saydamlık içinde gerek üni-
versite içi, gerekse üniversite dışı kamu oyu bas-
kısı ve denetimi olacaktır. tç denetim açısından
uluslu şirketler ve daha az elde toplanmasmm,
özellikle de azgelişmiş ûlkelerde üniversitelenn
bilim kurumları olarak algılanmak istenmeme-
sinin de payı yok mu?
ŞENATALAR- Yükseköğretim kurumlarının
endüstri ile olan ılişkilennde gıderek bir yoğun-
laşmavar. Bilim bılimiçindir savuarkaplana iri-
lıyor. Ama sos>al devlet kavramının yerleşmış.
kökleşmış olduğu ûlkelerde eğitime. bilime. yük-
sek öğretime aynlan paylarda ö>le çok fazla
olumsuz uygulamalar gündeme gelemiyor.
Üniversitepolitika ilişkileri nasıl gidi-
vor!
ŞENATALAR - Türkiye'deki yüksek öğrenim
sorununda yaşanan kitlenmenın politik yanı ki-
lit noktası. Politika-üniversıte Uişkısı 1980'den
sonra bellı bir yapıya büründü. YOK sisteminin
özü üniversitenin siyasal otontenin egemenliğı ve
denetimi altına alınması. 1980öncesi üniversite-
ler herşeye rağmen özerklikten bir güç ajıyordu.
YÖK düzenı bu gücü tamamen kırdı. YÖK yük-
sek öğrenim bakanlığı gibi ışlemeyebaşladı. Üni-
versite yöneticıliğı giderekbürokratlaştı. Son yıl-
larda bütün açılış törenlerine ilgili. ilgisiz bakan-
ların davet edilmesi. öğretim üyelerine nutuk at-
maları bu anlayışın bir yansıması.
Üniversite siyaset ilişkisi üniversiteler aleyhi-
nedeğişti. Olumsuz bir zihniyetyerleşti. Üniver-
site yöneticıleri, öğretim üyeleri siyasi sayılabi-
lecek beyan ve açıklamalardan şiddetle kaçıyor-
lar. Düzeni eleştirmek bir cesaret gerektiriyor.
Örneğin düşünce özgürlüğünün yasaklanması,
cezalandınlması olaylannda üniversitelerin sesı
çıkmıyor. Güneydoğu sorununda suskun bir üni-
versite var.
Siyasal iktıdar karşısında bağımlı ve zayıf bu
durumdaki üniversiteler. kendi sorunlan. talep-
lerini de sonuç olarak etkılı bir bıçimde günde-
me getiremez oluyorlar. Aslında üniversitelerin
siyasi otoritenin altındaezilmesi. üniversite kim-
liğinin aşınması oldu. Çok sayıda üniversite var.
Ama toplumda ağırlığı olan. söylediği ciddiye
alınan, siyasal otoritenin dinlemek zorunluluğu-
nu duyacağı bir üniversiteden. üniversitelerin
ağırlığından söz etmek olanağı yok. Üniversite-
lerimiz l960"lı yıllarda yine de toplumsal rol ve
ağırlığa sahiptiler. Bugün çok daha zayıf, geri bir
konumdalar.
Bu durumun düzelmesi ıçin üniversitelerin
ağırlığının artmasından yana olan. üniversite so-
runlannın sivasal platformda daha etkili yansı-
masını ısteyen kışi ve kurumların daha çok ça-
ba göstermeleri lazım. Üniversitelerin siyaset. si-
yasiler. siyasi sistem karşısında daha aktif daha
cesur olması lazım.
saydamlık kadar önemli bir noktada merkeziyö-
netim anlayışından uzaklaşmaktır. Üniversitele-
rin oluşumunda yer alan bütün kişilerin bir bi-
çimde yönetime katılabilmeleri. asistan, öğretim
görevlileri ve öğrencilerin yönetim içinde yeral-
malan. öğretim üyelerinin etkinliğinin yönetim
içinde duyulması çok önemlidir.
i ^ ^ ^ ^ l Üniversite kimliğinden uzak oluşmuş
Anadolu üniversiteleri, birimler varken, merke-
ziyönetimden kopmanm bugün için bir de olum-
suz sonuçları, riskiyok mu?
ŞENATALAR - 60'a yakın üniversite olduğu-
na göre. bunlar arasında bir koordinasyon elbet-
te kaçınılmaz. Ortak standartlardan da kaçıla-
maz. Ortak standartlan etkili ve egemen kılacak
bugünkü yapısından farklı, özerk bir üniversite-
lerarası koordinasyon kurulu olması lazım. Bu
kurulda üniversitelerin dışından. örneğin plan-
lamadan, maliyeden elemanlar da olabilir. Yeter
ki YÖK'e göre daha sağlıklı. özerk. bilimsel kıs-
taslann geçerli olduğu bir yapı oluşsun. Siyase-
tin gölgesi üzerinde olmasın.
Böyle bir kurul hangi üniversıtede mastır ve
doktora açılacağına, hangi kıstaslarla açılacağı-
na karar verebilir.
Yeni üniversitelerde çok ciddi kadrolaşmalar
olduğu için bilimsel performans büyük olasılık-
la yetersiz kalacaktır.
Öte yandan büyük kentlerdeki üniversiteler
kadrolann açılması içın ciddi çabalargösteriyor-
lar. Anadolu'da da böyle ciddi üniversiteler var.
Öğretime. araştırmaya ciddi eğilen üniversitelen,
bölümleri ciddi teşvik etmek lazımdır
H ^ I B Sayın Şenatalar, üniversitelerin çok
soyutlu genel sorunlanndan, biraz da günlük
darboğaza geçsek. Harcamaların kesilmesinin
ardından bir yeni yıla nasıl giriyoruz?
ŞENATALAR - Çok ciddi bir maddi sorun
var. Telefon parası ödeyememekten akaryakıt ala-
mayana, laboratuvar malzemeleri olmadığı için
çalışamıyan laboratuvarlara. her tür araç-gereç,
eleman açığına ilişkin sayısız olumsuz örnek ve-
rebilinz. Aynı şekilde öğretim üye ve yardımcı-
lannın, personelin maaşlannın düşüklüğünden
kaynaklanan çok ciddi sıkıntılar var. Had safha-
da gelişen bir ekonomik sıkıntı gündemde. Her
kurum bulabildiği kadan ile bu sorunlara çözüm
getirmeye çalışıyor. Eski mezunlardan gelir top-
lamaya çalışanlaryanmda. eski el kullanılmayan
bilgisayar donanımını bağış olarak almaya. özel
firmalardan hizmet karşılığı para almaya kadar.
çeşitli yollar deneniyor.
Öğrenciharçlarının artırdmasL, bu çö-
ZÜm arayışlarının bir sonucu değil mi? Bir yan-
dan da özel üniversiteler, paralı üniversiteler
gündemde.
ŞENATALAR - Üniversitelerin özelleştiril-
mesi başka. öğrenciden harç alınması başka bir
konu. llke olarak öğrenciden harç adı altında bir
katkı payının alınmasına şahsen karşı değilim.
Ancak örnek gösterilen Amerika dahil dünyanın
hiçbir ülkesinde öğrenci harçlannın yüksek öğ-
renim maliyetini karşılamada önemli bir pay al-
dığını söylemeye olanak yok. Paylan ne kadar art-
tırmayı düsünürseniz düşünün, ekonomik sorun-
lann çözümü için bir araç olarak düşünme ola-
nağı yok. Buradaki ilke olsa olsa öğrencinin ger-
çekten eğitimine bir payla katkıda bulunmasıdır.
Tabii bunu ödeyebilecek konumda olan öğrenci-
ler için. Ölçü, hiçbir öğrencinin harç nedeni ile
eğitimini bırakmak konumuna düşmemesidir. Ya
yoksul öğrencilerden harç alınmamalı ya da bu-
nu aiderecek ciddi burs ve krediler sağlanmalı-
dır."
Türkiye'deşuanlaşılabilmiş değil. Eğitim, cid-
di ekonomik getirisi olan bir hizmettir. Eğitime
yapılan her harcama sonuçta ekonomiye önemli
katkılar getirmektedir. Dünyada yapılan bütün
araştırmalar, bu gerçeğı ortayakoymaktadır. Eği-
timin her kademesinde ve yükseköğrenimde ya-
şanan büyük ekonomik sıkıntının kaynak çözü-
mü, devlet bütçesinden eğitime ve yüksek öğre-
nime aynlan paylann yükseltilmesıdir. Türkiye,
birkaç yıl içinde eğitime ayırdığı bütçe paylannı
ciddi olarak yükseltmeyi hedeflemelidir. Beş yıl-
Iık sürede eğitime aynlan payların ıki katına çı-
kanlması gibi kesin çözümler gereklidir.
Bunun yanında elbette eğitimde verimlilıği,
üretkenliği arttıracak çözümler gelıştırilmelidır.
Üniversitelerde kendiliğinden uygulamaya giren
daha yüksek harçlı 3.dönem uygulaması gibi çö-
zümler yanında, hem kaynak yaratma hem de var
olan kaynaklan kullanmada en verimli sonuçla-
ra ulaşmak için ciddi çabalar gereklidir.
Bugün eğitime yönelik, üniversite sorunlanna
yönelik çözümler üretmeye çalışan. bunun için
kafa yoran politik bir partinin varlığından bile
söz edemiyoruz. Partilerin hiçbin üniversiteler-
le ciddi bir işbiriği. sorunlara çözüm arayışı için-
de değil. Öyle bir noktadayız ki politikacı ilgi
göstermiyor. Üniversitenin göstermelik bile cid-
di bir ağıriığı. gücü yok.
Son yıllarda gelişme gösteren vakıf üniversi-
teleri, henüz kurs niteliğindeki yabancı üniversi-
teiere gelince. Bugün bu kurumlar, Türkiye ko-
şullanna göre çok büyük paralarla öğrenci top-
luyor. Ancak ne kadar gelişırlerse gelişsinler, bu
gelişmeleri bir noktada duracaktır. Türkiye'de
yüksek öğrenim kitlesinin çok büyük çoğunluğu
için, paralı eğitimle, özel eğitimle yüksek öğre-
nim olanağı sağlanmasının düşünülmesi söz ko-
nusu değildir. Aslolan yüksek öğrenimın devlet
eliyle ve kaliteli olarak yürütülebilmesidir. Nite-
likli öğrenimi ve standartlan korumada çaba gös-
teren birçok devlet üniversitesi ile vakıf üniver-
sitesi vardır.
I Son olarak üniversitelerde örgütlen-
me, öğretim üyelerinin örgütlenmesi üzerinebir
şeyler söyler misiniz?
ŞENATALAR - Üniversitelerin demokratik
sesi olmaya çalışıyoruz. Siyasal iktidardan
bağımsız, siyasal iktidardan çekinmeyen ve
üniversite sorunlanna çağdaş ölçütler açısından
tavır koymaya, çözüm üretmeye çalışan bir
hareketiz. Üniversitelerin siyasal iktidar karşısın-
da, sivil toplum örgütlenmeleri kanalı ile ses
çıkarması gereğine inanıyoruz.
Çünkü sorunlann çözümünün politik bir
kökeni olduğunu biliyoruz. Ama politik kökeni
olmayan birçok sorunun da ele alınmasına
çalışıyoruz. Batı üniversıtelerindeki ölçütlerin,
geleneklerin güçlenmesine çaba gösteriyoruz.
Universitelerin özerkJikten, demokrasiden. laik-
likten yana çekinmeden tav ır alması gereken bir
kurum olduğuna inanıyoruz.
Buyaklaşımlan benimseyenlerin, bir sivil top-
lum örgütlenmesinde buluşması gerektiğini
savunuyoruz.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Konseyi'nin düzenlediği "însan Haklan Günü" sempozyumu yapıldı
AIHK'de Türkiye'den 613 başvııru bulunuyor'
İstanbul Haber Servisi - Avrupa Insan Haklan
Komisyonu'nda (AtHK) görevii ChanTurmangil,
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne Türkiye"den
halen 613 başvuru bulunduğunu bildirdi. Turman-
gıl. Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesinden
dolayı ceza almış 25 kişinin de bu komisyona baş-
vurduğunu belirtti.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Avru-
pa Konseyi'nin ortaklaşa düzenlediği "İnsan Hak-
lan Günü Sempozyumu" dün Uluslararası Basın
Merkezi'nde yapıldı. SempozvTimda konuşan Çivan
Tunnangil. Türkiye'nin A\ rupa Insan Haklan Söz-
leşmesı'ni 1953 teımzaladığını.ancakbireyselbaş-
vuru hakkının 28 Ocak 1987 tarihinde tanındığını
belirtti.
O günden bu yana komisyona yapılan başvuru-
lardan 90'ının kabul edildinı belirten Turmangil.
220 başvurunun da kabul edilemez bulunduğunu
söyledi. Tunnangil, halen 613 başvurunun incele-
mede olduğunu, bunlardan 238' i hakkında Türk hü-
kümetının savunmasının istendiğini. 203 başvuru-
nun da komısyonun gündemine girmek ıçin sırada
beklediğıni kaydetti.
Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi ile ilgili
olarak 25 başvuru yapıldığını söyleyen Tunnangil.
bunlann şu anda bekledıklerini. ancak bunlar hak-
kında da hükümetın savunmasının isteneceğini be-
lirtti.
Turmangil. Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne
başvurulabilmesı için . Insan Haklan Sözleşme-
sı'nın ihlal edildığinin öne sürülmesi ve başvuru-
nun kabul edilebılmesi için de öncelıkle **iç huku-
kun tükerilmesi'" gerektiğini söyledi. Bu iç hukuk
mahkemelerinindeetkinmahkemelerolacaûını be-
lirten Turmangil. Insan Haklan Mahkemesi'nin ya-
salarının. ülkelenn iç hukukundan farklı. Av rupa'ya
özgü yeni krıterler olduğunu belirtti.
1995 Mart ayında Kıbrıslı lirina Loizidou'nun
Türkiye aleyhine açmış olduğu mahkemenın 1. bö-
lümünün sonuçlandığını belirten Turmangil, Türki-
ye Birleşik Komünist Partisi davasmda NihatSar-
gın ve Nabi Yağcı'nın tutukluluk sürelerinde yargı-
lanmalannın uzadığı gerekçesıyle açtıkları davanın
da Haziran I995'te sonuçlandığını kaydetti.
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi AslanGün-
düzde Avrupa lnsan Haklan Mahkemesi'nin vere-
ceği kararlann Türkiye iç hukukunda yaratacağı ça-
tışma durumunda ne yapılacağının tartışılması ge-
rektiğini belirtti.
Gündüz, "Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin
rürkive'niniçhukukunun parçası halinegeldi-de-
di. Avrupa tnsan Haklan Mahkemesfnin kararlan-
nın bağlayıcı olduğunu belirten Gündüz. kararlann
yerine getirilmesinde problemler çıkabileceğine
dikkat çekerek Türk hukukunun bu doğrultuda ıs-
lah edilmesi gerektiğini belirtti.
Avrupa Insan Haklan Seksiyonu Şefi Giuseppe
Guarneri ise sözleşmenin siyasi boyutu üzerinde
durarak, sözleşme üzerinde yapılan yeni çalışmalar-
da ölüm cezasının reddedildiğini, kadın ve erkek-
lerin aynı siyasi haklardan yararlanabilmesi ve gö-
zaltındakilerin haklannın korunması konulannda
durulduğunu anlattı.
Avrupa Komısyonu Türkiye Birimi Şefi VVolf-
gang Peukert de Avrupa tnsan Hakları Mahkeme-
si'nin yaşama hakkı, işkence, adil muhakeme, gö-
zaltı davalarının kısa sürede sonuçlandırılması
konularındakı kararlannı anlattı.
Kuşadası 'ndayağma
hızla sürüyor
KUŞADASI (Cumhumet)- Kuşadası'nda eski Be-
lediye Başkanı Lütfîi Suyolcu'nun öldürülmesiyle
durulan hatalı imar uygulamalan yeniden hız kazan-
dı. Kuşadası Belediye Meclisi. Koruma Kurulu'nun
yıkılmasına karar verdıği ve hakkında dava açılan
Lapis ek ınşaatı da dahil yaklaşık 100 ımar değişik-
liğinı tek bir oylamayla onayladı. Mımarlar Odası
Kuşadası Temsilcıliği, ımar değişıkliklerinın. yanlış
imar uygulamalanndan sorumlu belediye meclisi
üyelerinin aklanması amacıyla yapıldığını bildirdi.
Kuşadası Koruma Amaçlı Imar Planı. Belediye
Meclisi'nin 9 Eylül 1995 tarihinde yaptığı toplantı-
da tek oylamayla geçirdiği yaklaşık 100 imar deği-
şikliği ile delındi. Yapılan ımar değişıklikleri arasın-
da. Izmir 2 Numaralı Külriir ve Tabiat Varlıklannı
Koruma Kurulu'nun yıkılması için karar aldığı ve
savcılığın girişimiy le Aydın tdare Mahkemesi'nde
mal sahibi hakkında dava açılan Lapıs ek inşaatı da
bulunuvor.