25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6EKİM1995CUMA 10 DIZIYAZI Yüratme, uzman denetîmi istenriyor A nayasa değişiklığine iliş- kin deaerlendirmeleri- ne öncelikle 1961 ve 1982'yetemelolanhu- kuk anlayışlannı kıyas- layarak başlamayı yeğ- Ieyen Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası tstanbul Şubesi yazmanı Zülfii Ya- şar Hazır, 1961 Anayasası'nda bulunan demokratik haklann aslında 1982 Ana- vasası 'nda da görüldüğü. ancak yme 1982 dûzenlemesının hemen tüm maddelenn- dekı "ikinci fıkralarda" bu haklann ge- ri alındığını anımsatı>or. Meslek odala- nyla ilgıli nıaddelerde de bu anlayışın daha da belirgin olarak sürdüğünü belır- ten Hazır. "1961 Anayasası, >ürütme \e yasanıa arasında dengeli bir işbirliğini hedefiemişti 1982 Anavasası'nda iseyü- riitmenin ağırlığı \e rolü öne çıkarılmış- tır" yorumunu yapıyor. Zülfu Yaşar Hazır'a göre. demokra- tıkleşmesürecındeoldukçasınırlı veek- sik olarak kabul edılen anayasa madde- lerinin. Batfnın gümrük bırliğtne Türki- ye'nın de girebilmesi koşulu ve baskısı olmasaydı. belkı de TBMM'den geçme- si söz konusu olmayacaktı. menın yme 12 Eylül hukukunu sürdür- mesini "Bu bir fivaskodan başka bir şe\ değildir" şeklinde değerlendıren Zülfü Yaşar Hazir. 135. maddede yapılan de- ğişıkliğı \e buna ilışkin "siyaset özgiir- liiğü" konusunu ıse şöyle görüyor: "Meslek kuruluşlanrun siyaset yapabi- larını daha da genişletmek için mi bu dü- zenleme>egkMlmiştir.'Örneğin, TM MOa TTB. Barolar Birliği vb. gibi kumluşla- nn. hükümetin meveut uygulamalarına karşı tavır almalan durumunda. bunun amaç dışı faali> et olarak saptanıp hemen engellenmesi mi düşünülmektedir?*" HARİTA MÜHENDİSLERİ: Meslek kuruluşlarının siyaset yapabileceklerini kabul eden bir noktaya gelinmiş olması olumlu olmakla birlikte, diğer fıkralardaki tehditler, ciddi şüpheler doğuruyor. Acaba odaların sadece partilere destek verip genel politikalar karşısında ise susmaları mı isteniyor? Aylarca süren Meclıs görüşmelerin- den \e RP dışındakı "en geniş mutaba- kattan" sonra. üstelik kamuoyundakı "artık Tiirkjye'deanayasayı shil parlamen- toyapsın" şekhdekı umut dolu bekley ış- lere rağmen ortaya çıkan yeni düzenle- lecekk'rini kabul eden bir noktaya gelin- miş olması olumlu olmakla birlikte. diğer fıkralarda gelirik'n baskıcı hükümler cid- di şüphelerdoğurmaktadır. Acaba. zaten iktidariarla siyasi işbirliği içinde olan TOBB gibi kuruluşlann mane\ra alan- Hanta ve Kadastro Mühendisleri Oda- sı Istanbul Şubesi'ncedilegetinlen bu so- ruların yanıtı. kuşkusuz zamanla görüle- cek. Böylesi bir "'yeni \edemokratik~(!) anayasal süreçte. iktidarlann meslek oda- lanna karşı tutumlan. demokrası anlayış- lannı da ortaya çıkaracak. Eğer. son zamanlarda kimi bakanlık- larda ve kimi kamu yöneticilerinde göz- lendiğı iizere. değişik konulardaki uygu- lama politikalannın belirlenmesinde mes- lek odalanyla da işbirliği yapma anlayı- şı daha da yaygınlaşabilirse. anayasada- ki anti-demokratik hükiimlerin uygulan- ması özlemi içindekı güçlerbu hedefle- rini pek kolay yaşama geçıremeyecekler .Ama. tersine bir gelışmeyle. odalann kendi uzmanlık alanlanndaki duyarlılık- lannı ve u> anlannı kendi çıkarlan önün- de engel gören çevreler anayasanın şu "yeni önlemlerinr işletmeye başlarlarsa. o zaman sadece odalar zarar görmeyecek: "bilimsel ve toplum yararına bir demok- ratik denetim olanagından yoksun bıra- kılan" Türkiye de yağmanın batagına da- ha fazla girerek. eldeki son değerlerini de yitirecek... Siyaset özgürlüğii göstermelik• Bir haftadan bu yana meslek odalarının son anayasa değişikliği ile ilgili görüşlerini aktardık. Tartışmalar. 12 eylül anlayışını aşamayan bu değişikliklerin. sanıldığı gibi meslek odalarını siyaset alanında daha özgür kılmadığını ortaya koydu. Merkezi hükümete odaları kapatma konusunda hukuka aykırı yetkiler veren son anayasa değişikliği, odaların demokratik kuruluşlar olma özelliklerini de hiçe sayıyor, B u dızımızde. başlangıçtaki "sunuş"' yazı- sindadabelirt- tığımız gıbi. Cumhuriyet'in teras söyleşılerine 2 Ağustos 1995 günü konuk olan tstan- bul'daki TMMOB'ye bağlı meslek odalan ile saglık mes- lek odalannın şube temsilci- leriyle birlikte vanlan ortak karar doğrultusunda. bu ku- ruluşlann son anayasa değı- Meslek odalarını imar denetiminden uzak tutan politikalar, yağmaya dayalı bir kentleşmeyi ülkeye egemen kıldılar. şikliğine ilişkın görüşlenni yansıtmaya çalıştık. Diziye hazırlık olarak yaptığımız genış dağıtımlı yazılı çağnya gelen söz- lü ve yazılı yamtlann derlemesı burada bitiyor. Yanıt gönderemeyen ve bu neden- le dizimizde yansıtılan görüşlerden fark- lı olabılecek özgün düşüncelenne yer \ e- remedığınizdiğerodayöneticileri ısedı- lerlerse gazetemızin "Tartışma'" köşe- sinde konuk olabilırler. Bu tartışmadan çıkan genel sonuç ise son anayasa değı- şıkliğinın. sanıldığı gibı meslek odalan- nı siyaset alanında daha özgür kılmıyor Aynı şekilde odalann demokratik kuru- luşlar olma özeiliklerine saygılı bir yeni düzen de getirmıyor. Bu değerlendirmeye dayanak oluştu- ran temel saptamalar ise: 9 K.amuhızmetindekimımar\emü- hendıslerin meslek odalanyla üyelık bağ- larının "kopanlmak" istenmesı. bunun yanı sıra kamu gore\lılerine sıyaset ya- sağının da zaten sürmekte olması: 9 Bu nedenle yine kamudakı mesle- kı hızmetin bır\andan meslek odaların- ca öngörülen bilimsel \e toplum \aran- na uvgulanıa kurallanndan **uzak tuttıl- ması" sağlanırken. obür \andan oda po- litikalannın da yerel \e mer- kezi yönetimlerdeki kımı \an- lış uygulamalara "engel ol- mamasının" gözetılmesi, 9 Dolayısıyla boylesi ön- lemlerle birlikte odalara ta- nınmış olan "siyasi partilerk işbirliği"" özgürlüğünün, ge- nelde toplum \ ararına bir de- mokratik süreç başlatmaya- cağı: çünkü yine odalann mes- lek alanındaki denetim hak- lanna anayasada ver \ erilme- yerek. uzmanlık dışı ve ka- mu vararına aykırı uygula- malara "özendirici"" bir ortam yaratılması, 9 Sonuç olarak bir çok alanda plansızlığa. yağmaya ve salt rantı hedefleyen nite- lıksiz. çarpık uygulamalara prim veren boylesi birmeslek düzenine karşı çıkacakları ıçin. "amaç dışı faaliyette"" bulunduklan gerekçesiy le oda yöneticılerinin yargı kararı bile olmadan göre\ lerınden alınmasının anayasada öngö- rülmüş olması, 9 Ozellikle yine odalar üzerınde merkezi hükumetın ıdarı ve malı denetim erkinın güçlendirilerek. "gecikilme- sinde sakınca görülen haller- de" hemen \e hukuka aykın yöntemlerle kapatılmalarını benimseyen hükümlerle. bu kuruluşlann daha baştan "po- tansiyel suçlu" olarak görül- melen.. şeklinde özetlenebi- lir. Evet. Öyle görünüyor ki 1982 Anayasası biraz değış- tı.ama 12 Eylül anlayışı değişmedi. Mes- lek odalanna ise hem mesleklerinin say- gınlığını \e sorumluluklannı gözetmek. hem de demokrasiyi ve toplumsal hak- lan savunmak üzere yine çok ış düşüyor... BİTTİ Iletişim Kongresi ve Avustralya notlanProf. Dr. P\RS TLĞLACI Heryıl Amerikan Biyografı Enstitüsü ile Camb- ridge Uluslararası Biyografı Vlerkezi'nin dünya- nın bir ülkesınde birlikte düzenledikleri Uluslara- rası Sanat ve Iletişim Kongresı'nin 22.'si. bu yıl Avustralya'nın en kalabâlık ve gözde Sydney şeh- rinde toplandı. Kongrede ülkemı temsil etmek üze- re aldığım resmi davet üzerine Istanbul'dan yola koyuluyorum Bir zamanlann emperyalist Roma de\ letinin baş- kentindeyım. Bırazdan Leonardoda Vınci Havaala- nı'ndan Tayland'ın Bangkok şehrine uçacağım. Ha- vaalanının geniş konut binasının. dünyanın herya- nından gelen transit yolculanyla dolup taştığına ta- nık oluyorum. Ozellikle dışilenn ağızlanndan dö- külen ttalyanca. kulağımı okşuyor. Pistte hazır bek- leyen uçağa biniyorum. De\ yapılı Alıtalıa"da 400 yolcu var. On saatlık bir uçuştan sonra Bangkok'a vanyorum. Dört saatlik birbekleme sırasında Çın- lisi ile. Japonu ile haşırneşir oluyorum. Nihayet ay- nı uçak Avustralya'nın Sydney şehrine gitmek üze- re ha\alanıyor Havada düşüncelerimi kaleme alı- yorum. 2 temmuzda uçağın sorumlu görevlisinin Sydney "e \anşımızı müjdelemesı üzerine bıron sa- atin daha geride kaldığinı fark ediyorum. Az son- ra terminalin önünde bekleyen özel arabalardan bi- ri benı şehrin fazlaca rağbet gören görkemli Shera- ton Oteli'ne götürüyor. Vlisafirhanenin görkemli dış kapısından içeri gi- rip evvelce özenle hazırlanmış olan odamda bir sü- re dinlendikten sonra akşamleyın 130 kışıden olu- şan kongre üyeleri onuruna %erilen bir resepsiyon • Avustralya"nın Türk nüfusu 1960'tan bu yana Türkiye'den göç edenlerle birlikte 80bine ulaşmış. Bunların büyiik bir bölümü Avustralya yurttaşlığına geçmiş ve iş güç sahibi olmuşlar. Ancak bunlann önemli bir bölümünün milli kimliklerini kaybetme aşamasına ulaştıkları gözlemleniyor. kokteylinı parlak bir yemek ziyafeti izliyor. Açılış konuşmasını yapan kongre başkanı. dünyanın dört bucağından gelen delegelere "ho^eküniz" diyor. De- legeler derin bir coşku ile merhabalaşıp hasret gı- deriyorlar Kapanış konuşmasını yapma görevı ba- na düşüyor Konuşmam çok çeşitli ırk \e milletle- re mensup üyelerde olumlu ızlenım yaratmış ola- cak ki bana. "Sayenizde Türkiye insanını daha iyi tanımış olduk" diyenleroluyor. Kongrenin bırincı günü delegelerin biyografile- rini ve fotoğraflarını içeren kitapçıklar dağıtılıyor herkese. Ardından başlayan \e 7 gün süren ılginç oturumlar sırasında çeşitli evrensel konular içeren seminerler. koro konserleri \ e bu arada oturum son- rası gezilerdüzenleniyor. Büvüle>ici güzeüik Yolboyuncadoğanıngüzelliğibüyülüyorinsanı. Gözünüzün alabıldiğine yemyeşil arazı üzerinde otlanan büyükbaş hayvanlar \e koyunlan hayran- lıkla seyre dalıyorum. Bıruyum içinde banşı sim- geliyorlar sankı. \'aklaşık 1 7 milyonluk nüfusa sa- hip bulunan bu cennet beldesınde aranılan her şe- yın \arlığı gözlemleniyor. En\a-ı çeşıt güzel doğal çiçekler. mey\eler. hertürlü kalıteli gıda maddele- ri \b. Hele o kangurular. Avustralya'nın belirgin özellıklerınden birinı oluşturan halım selım. cana yakın hayvanlar. Devekuşlannın da onlardan geri kalan bir tarafı yok. Bu ülkede sınırlı ıns;ına da pek rastlanmıyor. 60"ı aşkın mılletten insanlar. kadın olsun erkek ol- sun. şaşılacakbirsükûnet içinde \ebirbinyle kay- naşmış bir biçımde yaşamlannı sürdürüyorlar. 6 temmuzda hükümetin Sydney radyosunun Türk- çe kanalı benimle bir söyleşi yapıyor. 8 temmuzda. yani kongrenin son günü Türkiye'nin Sydney Baş- konsolosu Va\ uz Be> 'le bul uşup sohbete dalıyoruz. Diplomatımızın oldukça mücadelelı geçen göre\ sü- resinin bitmek üzereolduğunuögreniyorum. V'eni- hayet son derece başarılı geçen kongrenin kapanı- şından sonra Melbourne'a geçiyorum. Melbourne De\let Kütüphanesi'nde Osmanlı Türkiyesi hakkındaaraştırmayapmayıbu arada ih- mal etmiyorum. BırarakütüphaneninDoğuBilim- leri (Şarkiyat) bölümünün şefi ile yaptıgım görüş- me sırasında. Ingiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in 1993 yılında Avustralya'yı vebu arada Melboume'u ziyaretinden sözediliyor. Kulak kabartıyorum. Or- talık iyice karışmış. Basında öfkeli eleştiriler çık- mış. Efendim. mesele şuymuş. Avustralya Başba- kanı Paul Keating, en çok say gıdeğer konuğuna eş- likederken. onu birdoğrultuda bııy ur ederken. eli- nı onun behne yapis.tın\ermış. tşte Sayın Başbakan'ın bu davranışı. söz konıısu arbedenin kopnıasına ne- den olmuş... Melbourne'da kaldığım sürece. hükü- metin Melboume Radyosu'nun Türkçe kanalı ile Kıb- nsTürklerimn özel radyo kanalı benimle bırer söy- leşi yapıyorlar. Melbourne'dan yurda hareketimden bir gün ön- ce. yani 18 temmuzdaTürkıye'nin Melboume Baş- konsolosu CengizSanay'la görüşme fırsatı doğuyor. Merhum tıp tarihi uzmanı dostum Ord. Prof. Dr. Sü- heyl İ'mer'in yeğeni olan Cengiz Sanay, üst düzey- de sorumluluk taşıyan görevinin bilıncinde olduğu izlenimını yaratıyor bende. Avustral>ah Türkler Avustralya'nın Türk nüfusunun 1960'tan bu ya- na Türkiye'den göç edenlerle 80 bine ulaştığını öğ- renıyorum. Bunlann büyük bir bölümünün Avust- ralya yurttaşlığına geçmiş olduğunu. zamanla iş güç sahibi olduklannı görüyorum. Ancak mıllı çı- karlar açısından bu talihsizlerin "birlik-beraber- lik" anlayışından yoksun oldukları söylenıyor. Ay- rıca bunlann önemli bir bölümünün zamanla milli kimliklerini kaybetme aşamasına ulaştıklan gözlem- leniyor. Cengiz Bey'ın bu duruma ilişkın endişelerini se- ziyorum.Irkdaşlannın kendi özbenlıklerıne kavuş- malan. yetışmekte olan yeni nesillerin anadillerini konuşup yazmalan. tarihlerıni bılmeleri konusun- da olumlu girişimlerde bulunmayı amaçladığından söz ediyor. tnsan haklan ve dünya halklan arasın- da dostluk bağlannın pekişmesınden yana olan Cen- giz Sanay "dan olumlu ızlenımlerle aynlıyor ve ni- hayet verımlı bir yolculuktan sonra ülkeme dönihorum. SAMSUN 5. İCRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DosyaNo 1995 161 Satılmasına karar verilen gayrımenkulün cınsı. kıymetı. adetı..evsafı: Samsıın Buyükkoyumca köyu. parsel 50'de kayıtlı gayrımenkulün 33 675 hısse>ı. bılırkışı ıncelemesıni gore: Gayrimenkul tapu kaydında arsa olma- sına rağmen yennde çok katlı betonarme yapı tarzında inşaat yapılmış olup borçlunun zemın katta daıresı olduğu belırîenmıştır. Daıre. ıııevkı ıtibariyle denızle yol arasında olup. elektnk ve suyu mevcuttur Belediyenın her türlü hızmetinden yararlanmaktadır. 3 sınıf yapı tarzındadır. Müştenıılat olarak 3 oda. I mutfak. salon. antre banyodan ıbarettır. kullanım alanı net I 10 m2"dır. Muhanımen bedelı 835.0OO.Ö00.-TL Sanşşartlan: 1- Satış 13.11.1995 günü saat 14.00'ten 14 15'e kadar 5. İcra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretıyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmın edılen kıymetınyuzde 75'ını ve rüçhanlı alacakhlar varsa alacakları mecmuunu ve satış mas- raflannı geçmek şartı ile ıhaleolunur Böylebırbedelle alıcı çıkmazsaen çok arrtıranın taahhüdü bakı kalnıak şartıyle 25 11.1995 Persembe gunü aynı yerde saat 14 00'te ikıncı arttırmayaçıkarılacaktır. Bu arttırmada dabu mıktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak ü?ere arttırma ılanında gösterılen müddet sonunda en çok arttırana ıhale edıleccktır Şu kadar kı. arttırma bedelinın malın tahmin edılen kıy- metının yüzde 40"ını bulması ve satı? ıMeyenın alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fa?kı olması ve bundan başka. paraya çevirmo vc pavlaştırma masratlarını geçmesı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmaz- sa satış talebi dü^ecektır. 2- Arrtırmaya ı^tırak edeceklerııı. tahmın edilen kıymetın yüzde 20Vı ıiKpctınde pev akçesi veva bu mıktar kadar mıllı bir hankanın temınal mektubunu vernıelerı lazımdır. Satıv, pe->in para ıledir. alıcı istedığınden20günü üeçmemek iizere mehıl verılebılır lellalıyc resmı. ıhale pulıı. tapu harçve masratları alıcıya aıtıır. Bırıkmı^vergıleı satış bedelındenodenır 3- Inolek sahibi alacaklılarla diğer ilgılılerın(-) bu gay- rimenkul üzerindekı haklarını hususıy le faız ve masrafa daırolan ıddıalarını dayanağı belgeler ıleonbeş gün içinde ilaıreınize hıldırnıclerı lazımdır \ksı takdırde haklan tapu sıcılı ılesabıt olmadıkça paylaşmadan harıç bı- rakılacaklardır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ıhale bedelını yatırmamak siıretıy le ılanin feslııne sehep olan tüm alıcılar ve kefıllerı teklıf ettıklerı bedel ile son ıhale bedelı arasındakı farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca te- merrüt faızınden müteselsılen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faızı avrıca hukme hacet kalmaksizın daıremızce tahsıl olunacuk. bu t'ark. varsa öncelikle temınat bedelınden alınacaktır. 5- Şartname. ılan tarıhın- den ıtıbaren herkesın görebılmesı ıçın daırede açık olup masrafı venldıği takdırde isteven alıcıya bırorneğı göndenlebılır. 6- Satı>a i^tırak cdeıılerın ^artnamevı gormiış ve mundereceatını kabul etnııs sayılacakları, başkaca bılgı almak ısteyenlenn 1995 161 sayılı dosya nıımarasıyla müdürlüğümııze başvurınaları ılan oluıuır. 26 9.| l W5 (+) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipkri dedahildir. Basın: 42OS3 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Sevgi EğMmi de Gerekiyor Büyük yürüyüşçüler Moskova'ya yaklaşırken Fran- sa dünyayı sarstı, ikinci denemeyı yaptı Pasıfik Ok- yanusu'nda. Richter ölçeğine göre 5.5 şiddetinde bir depreme yol açıyor bu deneme. Şaşılası bir olay, ya da ben hâlâ şaşırıyorum. Fransa'ya ters bir po- litika diye düşünüyorum nükleer denemeyi. Okudu- ğum, tanıdığım Fransa'yayakıştıramıyorum bu umur- samazlığı. Oysa bir gerçek. Batı uygarlığı kavramı- nı yitıren politikalar şaşılası boyutlara varıyor gide- rek. İnsan haklarından söz edenlerin, hesap soran- ların da hayli ilginç hesapları oluyor. Elbet bir de tepkiler var: Uzun yürüyüşler, eylem- ler, bildiriler. Greenpeacetüm ülkelere Fransa'yı dip- lomatik alanda yalnız bırakma çağrısı yapıyor, Fran- sız büyükelçilerinin sınırdışı edilmesinı istiyor. Eylem- ciler dama çıkıyor Londra'da. Ankara'da, Paris Cad- desı'ndekı elçi evinde böyle bir olay yaşanmıyor. Ama çevre sorunlarına duyarsız olmaktan kaynaklanmı- yor bu tepkısizlik. Dınar depreminin sarsıntısı için- de nükleer patlama yankısız kaldı anlaşılan. Belki de ben böyle yorumluyorum. Deprem, grizu, su baskını, trafik kazalan... Acı olayların sonu gelmiyor ülkemizde. Aynı filmi sey- rediyoruz durmadan. Depremi, patlamayı, kazayı içımızde, yüreğimizde hissediyor; evimizde, yata- ğımızda utanç duyuyoruz, yalnızlığa gömülüyoruz. Evini yitirenleri, ocağı sönenleri düşünerek bölünü- yor uykumuz. Başkent oraya koşuyor, her yerden yardım eli uzanıyor, ama sonra?.. Film kopuyor bir yerde! Yıkık evlerin yerinde yeni evler yükselebilir, ama nasıl bir yapı? Sağlam mı, güvenilir mı? Dinar depremınde kamu binalarının çökmesı bir rastlan- tı mı acaba? Dahası, o bınaları yapanlar evlerınde rahat uyuyor mu şimdi? Peki, yaptıranlar, gereklı gö- zetımi, denetimi yapamayanlar?.. Cumhurbaşkanı Demirel yoğun trafik içinde. illerde, iliçelerde okul, lıse, üniversite açıyor durmadan, eğitimin öneminı vurguluyor. Elbet sevindirici bir olay. O okullarda bir sevgı eğitimı de gerekiyor bence. Doğa sevgisini, çevre sevgisini, hayvan sevgisini de öğretmek ge- rekiyor yetişen kuşaklara. Sevgi yoksa doğa da so- lar, insan da. O solukluğu da her gün, her dalda ya- şıyoruz değıl mı? Dınar'da yık:lan evler, sönen ocak- . lar, yitik canlar da sevgisızlıği kanıtlamıyor mu? In- sana sevgi. saygıolsaevlerimiz.yollarımız, ıllerimiz, ilçelerimiz başka bir düzeyde oluşur değil mi? Bili- min ışığında, insana yaraşır, güvenilir koşullarda. Çarpık kentleşmeye, insan yaşamını karartan çıkar oyunlarına, soyguna. sömürüye, umursamazlığa göz yumanları her olayda daha iyi tanıyor halkımız, yanıtını da verecek elbet. Üzücü olaylara karşın umudumu koruyorum ben. Körfezde uzun günler- de, dağlarda, kıyılarda, köylerde, obalarda yaptıgım gezilerle oluşuyor iyımserliğim. Diyanet Işlerı Baş- kanı'nın altı saatte bir camı yapıldığını söylemesine de şaşırmıyorum. O camıler, imam-hatıp lisesini bi- tirenlere görev alanı açmak için yapılıyor belki de. Oysa halkımızda aydınlanma özlemi var. Bu özlemi dindirmek yolunda da bir yarış var çevremde. Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derneğı'nin "Bir mum da siz yakın" çağrısına katılanlar arasında emekliler, hayli dar gelirliler. küçük öğrenciler de var. Geçim sıkıntısını aşıp bir mum yakmaya yöneliyorlar. Gün- deliklerını birleştiren, bir mumu ortak yakan öğren- ciler tanıyorum. Bir mum, bir mum derken bir ışık yağmuru oluşabilir; damlaları karanlığı deler, güzel sabahlara uyandırır bizi. Geçen sabah gözlerim yaşardı. Burhaniye'de bir işçi ailesi var; yapılarda gündelik çalışan sigortasız bir işçi, iş bulamazsa sofra boş kalıyor, yatak so- ğuk. Bir oğlu, iki kızı var. Delikanlı Bilkent Arkeoloji Bölümü'ne giriş sınavını kazandı, parasızlıktan An- kara'ya gidemedi. Bu köşede söz ettim ondan. An- kara'ya gitti, burs sağlandı, İngılizce sınavlarını ve- rip anabihm dalına başlarken üzücü bir olay. Baba yapı iskelesinden düştü, her yeri kırık içinde, aylar- ca alçıda kaldı: delikanlı da üniversiteyi bıraktı, ai- lenın geçıminı sağlamaya koyuldu. Okumaktan vaz- geçmiyor, tüm olanakları zorluyor hâlâ. Ama gücu yettıği kadar. Geçen yaz çok üzgün gördüm onu. Nedeni, kızkardeşleri, mahallede bütün kız çocuk- ları Kuran kursuna gidiyor, delikanlı da korkuyor; pa- rasızlığı öne sürerek. komşuların da etkisıyle baba- sı da Kuran kursuna yollayacak kardeşlerinı... Pa- rasızlık bir gerçek, ama okulu bırakıp Kuran kursu- na gitmek daha acı bir gerçek. Bu gerçekleri değiş- tirmek de bir görev değil mi? Görevı üstlendim, ödülünü de aldım; küçük kızlar teşekkürle geçtiler sınıflarını. Geçen sabah uzaktan seyrettim onlan, dim- dikyürüyorlarokul bahçesinde: neşeyle, umutla. Bir gün üniversite kapısında gormeyi de diliyorum. • • • Konuyu hayli saptırdım, ama tüm sorunların çö- zümü eğitimde değil mi? Çağdaş yaşam, çağdaş eğitimle. bilimin ışığıyla oluşur ancak. Uzun yürü- yüşler, çağdaş yaşama ters düşen davranışlara tep- kiler de belli bir eğitimle, birikımle oluşuyor bence. Yoksa sessiz ve duyarsız yaşanıyor. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS SOLDA> SAĞA: 1/Yağı alınmış ya da kesilmış sütten 1 yapılan peynır. II OrtakIan n ödedi- ^ ğı aıdat tutannın. 3 belırlı bir tarıhte bu ortaklardan sağ kalanlara ödenme- sı esasına dayanan sıgorta sözleşme- sı...Uzaklıkışare- tı. 3/ Telefon sö- zü... Dolu. çok. 4/ Rubıdyum ele- mentınınsimgesı... Mobılyanın uzunluğunca ko- nulan kasa. 5/ Yabankazı... Steven Spielberg'ın bılımkur- gu türündekı ünlü filmi. 6/ Kastamonunun bir ilçesı. 7/ Seçkın... Nâzım Hikmet'ın soyadı. 8/ Sulak yer... Küçük kıtap. broşür. 9/ Hazırlanan çayın renk vekokubakımın- dan ıstenilen durumu... Hz Muhammed'ın yaşamını an- latan yapıtlara verilen ad. YLKARIDAN AŞAĞIVA: 1/ Istanbul'a yerleşını^ Rumlar'a verilen ad.. Yanarken gü- zel koktuğu içın tütsü olarak kullanılan ağaç. 2/ Şube. dal... Sürek av ında pusuda av bekleyen avcı.3/Başı sualtındatu- tarak yüzmeyı sağlayan soluk alma borusu. 4/Köpek... K.ap- lan. 5/Temelı taklıde dayanan sözsüzoyun... Polkayı andı- nr bir dans. 6/Yabanıl hayvan sıgınağı... Dağ sırtlarında gc çıt veren çukuryer... Bırnota. 7/Ayak.. Beledıye.8/Hukuk... Ingiltere'de çok sevilen bir bıra çe^ıdı. 9/ Yapılan yıldırım- dan koruyan aygıt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle