08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 1995 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Yedinci Plan ve Adalet Reformu ERDAL M E R D O L I Ankara Baro.su Avııkatlanndan • • Ikemizde ilk kez 1963 yı- U lında dönemın Başbakanı Inönii'niin "Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkın- mayı demokratik yollarla gerçekleştirmek üzere ha- zırlanmıştır" jfadesiyle uygulamay a ko- nulan Kalkınma Planlan'nın yedincisi 18 Temmuz 1995 günü TBMM 'ce onay- lanmıştır. İlk ıki planda (1963-1967. 1968-1972) yargının sorunlarının irdelenmediğini. kısa ve uzun erimli ereklenn saptanma- dığını. olası gelişmeleri kestirerek var olan ve doğabilecek gereksinimlerin so- run durumuna dönüşmeden önlenmesi- ne ilişkin bir çabaya ve kaygıya yer ve- rilmedığini görmekteyiz. Olduğu gibi korunmaya çalışılan hu- kuk düzeni ile toplumsal degişim arasın- daki çatışmanın derin bir uyumsuzluk haline dönüştüğünü saptayarak bir "ada- let reformu"ndan ilk kez söz eden 3. plandanl 1973- 1977) sonra. yargının so- runlarını geniş biçimde ele alarak çö- zümlemelere ve çözüm yollarına (üst mahkemelerin kurulması. sulh-aslive ay- nmının kaldırılması. medeni yasa deği- şikligi. çocuk mahkemelerinin kurulma- sı. adli kolluk. devlet avukatlıöı kuru- mu...) yer veren 4. plan (1978-19821. ka- nımca kendisinden sonrakileri de derin- den etkilemiştir "Yargının hızlı. nitelikli ve doğnı çahşabUmesinin önündeki engel- lerinkaldınlacağına" ilişkin genel ve so- yut söyleyışlere planlann neredeyse tii- münde rastlamak olanaklıdır. Planlann: biröncekini aşan.giderekkapsamıgeniş- leyen. somutlaşan. sadece saptama ile ye- tinmeyerek elle turulur projeler içeren bir yükselmeeğrisi izlediğini gözlemlemek- teyiz. Bu çizginin "şimdilik"" son durağı yedinci plandır. Siyasal ve ekonomik alanlardaki sar- sılışlara koşutve onun doğal sonucu ola- rak ortaya çıkan "sosyal ve kültürel ku- maş" değişikliğine bağlı gereksinimlerin giderilmesı zorunluluğu ve ülke koşulla- rındaki derinden değişimlerin iizerinde yükselen toplumsal istemlerin daha faz- la ertelenemeyeceği gerçeği. yedinci pla- na "adalet reformu", "hukuldve kurum- saldiizenlemeler" olarak yansımıştır. Ye- ni yapı ve kurumlara ilişkin olanların- dan. bir bölüm yasada değişiklikler ön- görenlerine değin. 13 konu başlıgı altın- da kamuoyuna sunulan "kamu hizmetle- rindeetkinliğinarttınlması projesi"nden etkilenmemek rhümkün değil; ancak hiç- binnin değerini yadsımadan. üçünü da- ha bir önemsemekteyiz: İstinaf Mahke- melen. Avukatlık Yasası ve Adli Kolluk. 1) 1924 yılındakaldınlan istinaf mah- kemelerinin (üst mahkeme. ikinci dere- ce mahkeme, ara mahkeme) yeniden ku- rulmasına değgin görüşlere 4. 5 ve 6. planda rastlanılmaktadır. Yargıtay'ın "iş yükünü" azaltarak. onun "içtihat mah ke- mesi" olarak çalışmasını saglamak. yar- gılama sürecini kısaltarak hızını arttır- mak. u adiT ve nitelikli bir yargı yarat- mak amacına dönük bu düşünce. hukuk dünyasının temel tartışma eksenlerinden birini oluşturmaktadır. Kurulmasının karşısında duranların da şu güne değin bir adım gerilemedikleri bilinmektedir: bunu "inat" ile açıklamak sanınm ki acı- masızlık olur. Avrupa Konseyi'ne iiye ülkelerden yalnız Türkiye"de istinaf mahkemesi bu- İunmadığı ileri süriilmekte ise de koşul- lann ne kertede benzeştigi sorusuna do- yurucu yanıt alınamamaktadır. İlk derece mahkemelerinin "hatalan- nın" istinaf mahkemelerince •'giderile- ceği" ve sonuçta Yargıtay'ın içtihat "üre- tebileceği" savı, savunmanın. çağcıl ve nitelikli yargıç, savcı ve adalet persone- li yaratılmadan ve önemli boyutlara ula- şan kadroaçığı bu yolla kapatılmadan. ilk derece mahkemelerinin tüm sıkıntılan- nın üst mahkemeye taşınacağı yollu ar- gümanı karşısında genlemektedir. Politik çıkarlara bağlı olarak açılması sürdürülen hukuk fakültelerinden yetiş- tiği (!) sanılan geleceğin yargıç ve savcı- ları ile eksikliklerini biçimce gidererek ve bugün görev yapanlan da istinafa ta- şıyarak hiçbir şeyi değiştirmiş olmayız. Egerelinizde ilk derece mahkemelerinin olumsuzluklarını o aşamada önlemeye elverişli gereç \arsa neden yeterli verim alınamadıgı araştınlmalıdır. Yakınmak niye? Bir süre sonra Yargıtay ile istinaf arasındaki içtihat bagdaşmazlıgının -ya- sada önlem alındığı yolundaki yanıta kar- şın- toplumdaki adalet duygusunu zede- leyebileceğinden duyulacak endişeyi de aynca belirtmek durumundayız. Bir benzetme yapmak gerekirse. kent içi ulaşımını bir bütün olarak ele alma- dan. köprü geçişleriyle araç trafiğine akışkanlık sagladıgınızı sanırsınız, ama görürsünüz ki yaptığınız sadece bir böl- gedeki sıkışıklığı daha da büyüterek ve içinden çıkılmaz duruma getirerek. baş- ka bir kavşağa taşımak olmuştur. Bu saptamalann. istinafı elimizin ter- si ile ittiğimiz biçimde degerlendirilme- yeceğini umarız. Önyargısız ve büyük beklentiler içine girmeden bakmaya ça- lıştığımızda görebildiğimiz kadanyla. is- tinaf ve "adalet reformu" arasında doğ- rudan olumlu ilişki kurulamamaktadır. 2) Yasalardaki yetersizliğin herkesten önce ayırdına varan meslek sahipleri. avukatlardır. Onlann ve meslek örgütü barolann süren savaşımı sonucu. yeni bir avukatlık yasasının hazırlanması sagla- nabilmiştir. Hukuk devletinin temel ko- şullanndan biri olan yargı bağımsızlıgt- nın. savunmanın bağımsızlığı ile iç içe ve aynlmalan olanaksız bir bütün oluştur- dugunu anlatmak hiç de kolay olmamış- tır. Öyle ki 1992 yılı adli yıl açılışı ko- nuşmasındaogünün yargıtay başkanıda- hi bu büyük gerçege "•görmez" gibi yak- laşmak istemışse de Türkiye'deki tüm avukatlann anlamlı ve tanhi yanıtını al- makta gecikmemiştir. Bakanlar Kuru- lu'nda bir yıl bekletildikten sonra 11.3.1993 tarihinde TBMM'ye gönderi- len ve hükümetçe demokratikleşmenin birparçası olarak sunulan bu önemli ta- sannın. içinde bulunduğumuz günlerde ortaya çıkan siyasal gelişmelerin dayat- tığı birerken seçim sonucu "kadük" >a- yılmak olasılığı yüksektir. "N'uslatın bir başka bahara kaldığım" du\ umsayarak. yeni parlamentonun öncelikle ele alma- sını dilediğimiz bu yasa tasansı pek çok değişikliği içermekle birlikte, üç temel sütun üzerine oturan bir yapı kurmakta- dır. Barolar Adalet Bakanlığfnın vesaye- tinden çıkartılarak bagımsız kılınmakta: meslege kabul için sınav koşulu getiril- mekte: staj yeniden düzenlenerek. mah- keme harçlarından oluşturulan ve Türki- ye Barolar Birligi'nin kullanımdaki fon- dan stajyerlere kredi verilmesi olanagı saglanmaktadır. Sa\unma mesleginin kurumsallaşma- sında yaşamsal önemi bulunan bu tasa- rının onca hukukçu parlamenter tarafın- dan dahi yeterli ölçüde önemsendiğini sanmamakla birlikte. yedinci planda "Avukatlık mesleginin en etkin biçimde >apılabilmesi için temel değişikiiklerin ge- tirilmesi amaçlanmaktadır" tümcesinin yeralmasını birölçüdedeolsa ilerisi için gü\en verici buluyoruz. 3) İlk kez 4. planda yer verilen adli kolluk düşüncesi. parlamentoya sunul- muş bulunan yasa tasansı yoluyla somu- ta dönüşmüştür. Bu konu 7. planda şöy- ledegerlendirilmektedir: "Haknaynıteş- kilat ve personel tarafından yürütülmek- te olan adli ve idari kolluk göre\ leri bir- birinden ayrılacak; doğrudan cumhuri- >et başsa\cılığına bağlı olarak, suç deül- İerinin toplanması, faillerin \akalanma- sı. adli makamlara teslim edilmesi \e bun- laıia ilgili her türlü soruşturma işlemle- rinin > apılmasını saglamak üzere adli kol- luk oİuşturulacaktır." 1.12.1992 tarihinde yürürlüğe giren CMUKdeki değişikiiklerin ancak adli kollugun kurulması ile amacına ulaşıla- bileceği göriişünün yasa tasarısı biçimi- ne dönüijmesi ve planda yer alması sevin- diricidir. Gerçekten de kolluk güçlerince sapta- nan anlatımlann. kimi zaman yasak sor- guyöntemlenylealındığı (CMUK 135 a) sıkça rastlanan savlardan ve gerçeklikler- den olması nedeniyie. bu sakıncaların ve yasadışılıklann ortadan kaldınlmasının etkili yönteminin adli kolluk kurulması olduğu bilinmektedir. Gözaltına alınan kişiye her aşamada müdafiin yardımın- danyararlanmakolanağınıntanınmış ol- ması yeterli olamamıştır. Son zamanlar- da gözaltına alınan kişilerden barolara ulaşan müdafi istemlerinin. kolluk güç- lerince çıkartılan engellerin sonucu gide- rek azaldığı sıklıkla ileri sürülmektedir. Bütün bu sakıncalan ortadan kaldırma- nın temel çözümü adli kollugun kurul- masıdır. Türkiye. Avrupa Konseyi'nin bir üye- si olarak çagdaş suç ve ceza politikasını benimsedigini 1977de resmen duyur- muştur. Bu alanda gecikerek olsa da CMUK'de yapılan değişiklik. haksız ve insan haklanna aykırı uyiiulamalan gi- dermeyi amaçlamaktadır. îdari zabıtanın ışlenmesini önleyemediği suçlan araştı- rıp. delillerini toplayan. kollugun "fezle- ke"sini iddianame olmaktan çıkartan ve güvencesi sağlanmışolan sa\cılıga özlük işleri dahil organik biçimde baölanmış biradli kolluk. CMUK'dekidegişiklikle- n bütünleyecek \e yurttaşlann güvenlik alanını büvütecektir. ARADABIR RAHMİ KÜ1VUŞ Hukukçu - Eski Parlanıcnıer Böyle Seçim Yasasıyla.. Geç kalmış "erken seçim "in gündeme geldiği bu- günlerde seçim yasasında yapılacak değişikiiklerin demokratik olmayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Bu bakımdan DYP ile CHP'nin demokratiklik sınavında geçer not alamayacakları, en azından "ülke çapında seçim çevresi" yaklaşımlanyla kanıtlanmış olacaktır. Gerçi Anayasa Yarkurulu'nun önerisinde yazılan "Bu milletvekillerinin 100'ü ülke çapındaki seçim çevre- sinden seçilir" anlayışı TBMM Genel Kurulu'nda be- nimsenmemiştir. Bu bakımdan "ülke çapında seçim çevresi" düzenlemesL anayasaya aykırıhktan Anaya- sa Mahkemesi'ne götürülebilecektir. Turgut Özal'ın başlattığı "Türkiye milletvekilliği" kavramının Tansu Çiller'ce ber.imsenmesine artık şaşmıyoruz. Çünkü Bayan Çiller, Bay Özal'ın kötü bir izleyicisi görüntüsü veren bir politikacıdır. Nitekim en- gelli, tuzaklı 'Özal seçim yasası'ru özünden değiştir- meye yanaşmamaktadır. Çiller ile Baykal. üstüne üst- lük buna bir de Özal'ın gerçekleştiremediği 'devlet milletvekilliği' gibi demokratik olmayan bir seçim ve siyaset kavramını oturtmak istemektedirler. Uygula- ması yalnızca Yunanistan'da görülen ülkenin tümü- nün seçim çevresi sayılması anlayışını benimseme- nin haklı bir nedeni yoktur. Yunanistan Anayasası'nda 300 milletvekilinin 12'si- nin devlet milletvekili olarak seçileceği yazılıdır. TBMM Anayasa Yarkurulu öneri gerekçesinde "Mil- letvekili sayısının düşük olması, herparti içinde aday- lık savaşımının gereğinden çok S3rtleşmesine ne- den olmakta ve siyasal kararlılık ile siyasal ahlak ku- rallarına uyma ölçülerimiz milletvekili sayısı yükselti- lerek ve bunlann 100'ünü de ülke çapında seçerek giderileceğini gösteımektedir" diye yazılmakta ol- duğu halde milletvekili sayısı arttınlmış. ama ülke ça- pında seçim çevresi benimsenmediğine göre bu an- layışı yeniden yasa değişikliği yöntemiyle benimse- mek anayasaya da aykırı olmaktadır. Çünkü anaya- sa koyucu milletvekili sayısını arrtırırken bu ölçüyü ka- bul etmemiştir. Uygulaması böylesine çok az görülen bir kuralla ya- sama kurumuna nitelikli üye sokulacağını düşünmek doğru değildir. Biranlamda. ülkenin okumuşlarını, bu yolla Meclis'e sokacağmı sananlar, niteliğin yalnız öğrenimle değil, başka etmenlerin de bileşimiyle el- de edileceğini gözardı etmektedirler. Şu anda Refah Partisi'nin milletvekilleri içinde biri ilkokul, biri ortaokul, biri de lise çıkışh olan milletve- killeri vardır, ama geri kalan üyeler yükseköğrenimli oldukları halde onlara çağdaş deme olanağı var mı? Kaldı ki nitelikli milletvekili yalnız öğrenim öğesini en üst düzeyde gerçekleştirmeyle sağlanabilseydi, salt profesörlerden oluşan bir Meclis en nitelikli Meclis olurdu. Doğaldır ki nitelikli bir Meclis'te okumuş (öğ- renimli) üyeler çoğunlukta olurlar. Ancakniteliği belirleyen gerçek etmen "eğitim"d\r, eski deyişle "ferö/ye"dir. Ailenin. okulun ve yakın çev- renin. (jandarma ve polis ortamı) değer yargıları, ki- şiliği ve niteliği belirler. 29 Kasım 1955günlüDemok- rat Parti BMM Grubu'nda milletvekillerini önce "Siz isterseniz Hilafet'i bile geri getirebilirsiniz" diyerek yü- celttiğini sanan Adnan Menderes, yaptığı bu büyük yanlış sonuç vermeyince gözdağı yöntemine başvu- rarak "özrü kabahatinden büyük" duruma düşmüş- tür. "Odunu aday göstersem seçtihrim sözleriyle milletvekillerini gelecek seçim" silahıyla korkutan Menderes. 27 Ekim 1957 seçimlerinde söylediği gi- bi etkili oldu ki 27 Mayıs 1960 sabahı toptan bir ya- nılgının kurbanı olduklarını anladılar. 1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlük ortamı nite- likli milletvekili elde etmeye dönüktü. Nitekim Cum- huriyet Halk Partisi evrim geçirerek. özellikle Bülent Ecevit'in genel başkanlığı döneminde "üyedokusu" bakımından oturmuş bir görüntü verdiğinden 1973 ve 1977 genel seçimlerinde adaylık boyutunda parti içi demokrasi en ileri düzeyde gerçekleşmiş oldu. Kısaca ülke çapında milletvekili seçimi yöntemi be- nimsenirse il seçim çevrelerinden gelenler ikinci tür üye işlemi göreceklerdir. Bundan ise yasama kuru- mu zarar görecektir. Çünkü demokrasi, eşitliği sürek- li olarak öngörmektedir. Aynca bu yöntemler 12 Eylül'ün Danışma Mecli- si'ne kolay yoldan girmek isteyenler gibi, kolay yol- dan milletvekili olmak isteyenler genel başkanların ar- kasında kuyruk oluşturacaktır. Bu ise demokrasiyi değil, genel başkan diktasını genişletecektir. TARTIŞMA C. Savcısı Derviş Olursa!.. er nıesleğin kendine özgü özelliklen vardır. ama bazı meslekler toplumda başta taşınır. Örnegin öğretmenlik. imamlık. polislik. savcılık degil. cumhuriyet savcılığı... Öğretmen ahlaksız. imam aptessiz. polis hırsız olamaz. Çünkü bu meziyetleri öğretmek. korumak \e kollamak görevi verilmiştir onlara. Korumalan gereken görevin içine edince. toplum ayaga kalkar haklı olarak. Vali vobaz. kavmakam gerici olabilir. Birazcık kabullenilebilir bu davranışlan. Örneğin hâkimlerden bazılan "hu" çeknıek için şeriatçı olabilirler. Ne ki cumhuriyetin savcıları. cumhuriyetin temelini dinamitlemek. yerine şeriat düzeni kurmak isteyen şeriatçılarla birlik olur. "hu" çekerse durum çok ayrıcalıklıdır. Cumhuriyetin kendisi. temel ilkeleri. cumhuriyet savcılannın korumasına bırakılmıştır. "Müddeiumumi" değildir savcılarımız. cumhuriyetin savcılandır. Vani? Cumhuriyetin bugünü. yarını onlara teslim edilmiştir. Kollayacaklar. koruyacaklardır. Beklediği dükkânı soyan gece bekçisi gibi bir sa\cı. cumhuriyet karşıtı bir özleme nasıl hizmet edebılir? Cumhuriyeti yıkmak istiyorlarsa. cumhuriyet onlara nasıl bırakılır? Kümesin anahtarı tilkiye verilebilir mi? Ama adamın adının başında cumhuriyet savcısı bulunacak. bu adam şeriatçılarla birlik olup cumhuriyeti yıkmak için "hu" çekecek. olacak iş mi? Üç tane cumhuriyet savcısı. Dinar Ozlemiyle Yaşamak... S ana kavuşmayı hep erteledim. Hep gelecek yıllara bıraktım sana gelmeyi. Oysa egilip seni görmeyi. senin sesini, senin soluğunu duymayı öyle özlemiştim ki!.. Dinar, çocuklugumun güzel ülkesi se\gıli Diharım benım. bir gün gelip böyle bir sonla ayrılacagımızı. sonsuza dek senin yakıcı özlemıni yaşamaya tutsak olacağımı hıç düşünemezdım. Bir gün senı tümüyle yitireceğimi. artık sensiz yaşamak zorunda kalacağımı nereden bılebilırdim ki! Sana bir gün dönmek düşlemini bile artık kuramayacağım düşüncesi acılann en acısı. olarak gömülüyor göğsüme: bütün gö\ demi. beynimi. tinimi dağlıyor. Dıyorlar ki. Dinar eskisinden daha güzel olacakır. Ah. Dinar. bunu ancak senin kıyından geçmiş olanlar sövlevebilirler. Bir Dinarlı için. Dinar yeryüzünden göçmüş olan bir sevgilidir artık. Göçmüş bir sevgiliyi dinltmek nasıl olanaksızsa. senin göçüp giden o güzelim gövdenı diriltmek de. yalnızca sana özgü olan o benzersizgüzelligini yeniden bütünlemek de bir avutmacadan başka bir şey degildir.Sevgili Dinar. seni taparcasına se\mek... Ben bu Dinar sevisinin bir 'tapınç'a dönüştügünü çocuk gözlerimle görerek yetışmiş olan bir insanım. senin bınlerce âşığından yalnızca birisıyim. Senin köylerinde büyüdüın. senin sokaklarında yetiştim. seninle derinden bütünleştim. Bütün başım, bütün bedenım senin yollann. senin sokakların. senin ağaçların, senin suların. senin köylerindir. Çünkü sen âşıklarınla bir bütündün. Bütün insanlarında. bütün köylerinde. bütün evlerinde bir Salı günü telaşı. bir Salı Bu Ne Düşmanlık! tatürk ü anarak. cumhuriyetin 72. yılıni kutluyoruz. N atan ve cumhuriyet; Atatürk'ün Türk ulusuna armaâanıdır. 26Ağustos 1071'de. Malazgirt Zaferi'ni kazanarak Anadolu'yu bize vatan yapan Alpaslan'dı. 841 yıl sonra. vatanı düşmanlardan kurtararak Türk ulusunu cumhuriyete kavuşturan da Atatürk'tür. Tanık da tarihtir. Oysa bazı takvimlerin tarih bölümünü. kendi istekleri doğrultusunda yazanlar oluyor. Üç kıtadaki kazanılan zaferlere. •padişah' yazılıyor. Mustafa Kemal'in (Atatürk'ün) zaferlerine ise adı yazılmıyor. Bir'takvımde*30 Ağustos'ta, halifeliğin. 1516'da OsmanhVa geçişi", "tarih bilgisi" diye yazılıyor günü coşkusu yaşanırdı. Salı günleri kurulan pazannda yalnızca meyveler. sebzeler alınıp satılmazdı. Bütün köylennden sana koşan âşıkların o gün senin sevgini çogaltır. senin sevgini üieşnlerdi aralannda. Salı günü öyle herkesin sandığı gibi bir salı günü degildi; bir şenlik günüydü. bir toplu tapınma günüydü. bir esrime günüydü bizler için. Salı gününün telaşı bir gün önceden yaşanmaya başlanırdı bütün köylerinde. Dernek günü derdik 'Salı'dan önceki güne: insanlarda bir sevinç. bir ö\ünç olurdu. "Yann Dinar'a gidiyorum" ya da "Sah'ya gidiyorum" diyen o eski âşıkların yüzlerindekı pembeligi. duruşlanndaki büyüklenmeyi. kasılmayı görmek gerekirdi! Ben de işte o heyeeanı daha küçük yaştan başlayarak yaşamış birâşığınım. Yeşilhüyük Köyü'nden da "Zafer Bayramı"ve zaferi kazanarak vatanı kurtaran "Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal" yazılmıyor. Bir başkasında. Kurmay Albay Mustafa Kemal'in 21 Ağustos 1915'te Arıburnu ve Kurtuluş Savaşfndaki bunca zaferleriyle. reformlan yazılıyor da Mustafa Kemal (Atatürk I adı yazılmıyor. Fakat aynı takvim. ulusça üzüntülü oldugumuz"10 Kasım'da" dört tane hâkim. "hu" ayinıne katılmış mı. katılmış. Yapılan soruşturma sonucu "sürgün" edilmişler. - Nereye? - Başka bir yurt köşesine. Bu yapılan işlem ceza mı. yoksa ödül mü'.'.. - Burada epey ce göre\ yaptınız. sayenizde nurculuk gelişti. Biraz da gelin buralarda yapın demek mi'.' Bunu anlayamıyorum. Yapılan eylem suçsa yasa geregi yerine getirilsin. cezaları verilsin. Degilse bırakın yerlerinde kalsınlar ki. başka verleri de zehirlemeve dernek günü bindigimiz tren beni sanki sana değil. beni sankı göklere götürür gibiydi. Lcundan tuttuğum hey bemiz bana kuş gibi yeğni gelirdı. Trenin koridorundaki pencerelere tırmanır. başımı dışanya uzatır. seni ne zaman göreceğim. senı ne zaman görecegim derken soluğum kesilirdi.lstasyondan çıkıp daha ıçerilere. senin derinlerine girerdik. Faytonların parke taşlarda çıkardıklan sesleri bir tören cümbüşü. bir akın hazırlığı gibi algılardık. Çift yönlü parke taşlı yol. ağaçlardan yıkılır gibiydi. Bitki kokulan. ağaç kokuları genzimize dolardı. Menderes lrmağı"ndan ve daha binlerce dereden su sesleri yayılırdı. Su sesleri içimizi tertemiz serinletirdi. Binlerce köprünün üzerinden geçerdik sanki. Yazakşamlarında, kaldınm kıyılarında oturan kentli kızlara bakardım. Atatürk'ün biyografisini veriyor. Vatanı düşman çizmelerinden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk'e bunlaryapılmamalıydı ve yapılması önlenmeliydi. Çünkü. takvimlerdeki çeşitli bilgilerle. dinsel ve tarihsel konulann yayımlanması "bir tiir açık öğretimdir". Bunlar. Milli Eğitim Bakanlığı ve öbür ilgili kuruluşların denetimi dışında kaldıkça tarihsel olanak bulamasınlar. Cumhuriyet savcılan cumhuriyetin. öğretmenler ahlakın. imamlardinin. polisler güvenin düşmanı oluyorlarsa ortalıkta güvenilecek kimse kalmadı demektir. Bu durum bir ülkenin bitişi. tükenişi. yok oluşu degilse nedir? Cumhuriyete. cumhuriyet savcılap sahiplenmez. dinamitlemede başı çekerse, özledikleri saltanat bütün ihtişamı ile başlanna geçsin! Sadettin Malkoç yoksulluktan utanırdım. Ama sınemalardan yükselen şarkıların. türkülerin hepsini ezgileriyle birlikte bilir. o ezgılere salardım kendimi. Bu sinemalardan birıne babamla birlikte bir an önce girebilmek için sabırsızlanırdım. Heybemizi bir otelin çok yataklı bir odasına bırakır. senin içine dalardık Dinar. Cumhuriyet Alanı'na çıkardık. Bir kent olmaktan çıkardın sen o zaman. masallardakı birprenslik olurdun benim için. Ah, Dinar. sana hiç gelemedimse bil ki seni sevmediğimden değil. tam tersine seni deli gibi sevdiğimden, başdöndürücü bir seviyle. büyük bir tutkuyla sevdiğimdendir. Dinar. çocukluk sevgilim benim. bilsen seni ne çok özledım! Ertuğrul Efeoğiu Yıldız Teknik Uni. bilgilerin ögrenilmesindeki "bolünme" önlenemez. Dahası. yeni kuşak okuldışı gençlerine de değil Atatürk ilkeleri. Atatürk'ün Mustafa Kemal olduğu bile öğretilemez. Çünkü bu inanç ve tutumda olanlann amacı. Mustafa Kemal'i (Atatürk'ü): bilmeyenlere öğretmemek. bilenlere de unutturmak olsa gerek. RaifKurdakul Emekli Kurmav Albav Dünya, Güneş, Yıldızlar ve Kara Delik D ünyamızda merkeze doğru ıniîdikçe neden sıcaklık artıyor1 .1 Bütün kütleler. birb'inni çeker. bilinen bir şey. Karşılıklı ikı ku\ vet. cismi hareket ettıremiyorsa. ısı açığa çıkar. Isı neden açığa çıkıyor? Çünkü cismin moleküllen sıkışıyor. Dolay ısıyla Dünya yüzeyinden merkeze inildıkçe. inılen yerdeki maddenin üzerine gelen kuvvet artmaktadır. Madde, tepki kmvetı ile yerinde kaldığma göre ısı açığa çıkmaktadır. Daha da aşağıya inildıkçe etki-tepki kuvveti artmakta ve madde ısıdan dolayı erimektedir. Güneş"ten koptugunda Dünya soguk bile olsaydı yukanda anlatılanlardan dolayı merkeze doğru inildıkçe yine lavlarla karşılaşılacaktı.'Yani bu olmak zorundaydı. Bu bizi şu düşünceye götürecektir: Dünya'nın büyüklüğünü teorik olarak arttıralım ve merkezdeki lavlann durumunu yeniden gözden geçirelim. Sıvı sıkışmak durumuna gelecektir. Öyle bir sıkışacaktır ki. cismin atomlarını parçalayacaktır. Dolay ısıyla nükleer ortamı hazırlanacaktır. Zaten oluyor da. Bunu Güneş'te görebilıriz. Büyük yıldızların hepsi böyle. Bu ne zamana kadar devam edecektır Kütle yanarak veya koparak küçüle küçüle merkezdeki yeterli basınç sağlanamay ıncaya kadar devam edecektir. Örnek. Dünya ve gezegenler. Şimdı gelelim madde yapısındaki basınç. haciın ve sıcaklık ilişkisine. Zaten bu değerlerin oluşturduğu formülde de bunu gözlemek mümkün. P . V T. bu formülde basınç ibresıni dilediğimiz kadar arttınrsak. hacim küçülür. sıcaklık artar. Benim basınç arttıımada sorunum yok ise. yani Güneş'in merkeze doğru uyguladığı basıncı uygularsam ne olur? Hacim küçülür. dayanılmaz bir hal alır ve dolay ısıyla dayanamaz ise de patlar. Dünyamızın merkeze olan çekiıni. ancak cisimlerı lav haline dönüştürebılir. Nükleer patlama yaptıramaz. Güneş kadar büyük olsaydı yaptırabilirdi. Gelelim kara delik olayına. Kara delik. kütlesı büyüklüğü sınırdadır. Merkezındeki maddelerin nükleer patlamasından bir önceki haldedir. Her an patlamaya hazır vaziyette beklemektedir. Ve bunun kütlesi Dünya'dan çok büyük. Güneş'ten küçüktür. Dolay ısıyla 'kara delik kütle büyüklüğü sının" ka% ramı oluşmaktadır. Ökkeş Özoğlu Elektrik Mühendisi PENCERE BiPleşememiş Milletler... Küba lideri Fidel Castro, BM (Birleşmiş Milletler) 50'nci kuruluş kutlamaları için New York'a geldi, hiç, kimseye metelik vermeden bir kez daha yineledi: "Biz hiçbir zaman ve asla değişmeyeceğiz." Hiç kuşkusuzsosyalist Küba'nın başındaki kişi "di- yalektik değişim"in ne olduğunu biliyor. Onun söy- lediği "neoliberalizmin potasında erimeyeceğiz" de- mekle eşanlamlı. Buna karşılık ABD Başkanı Bill Clinton da demiş ki: "Biri dışında bütün uluslar demokrasiyi seçtiler." Kim demokrasiyi seçmeyen?.. Suudi Arabistan mı?.. Afganistan mı?.. Kuveyt mi?.. Güney Kore mi?.. Ruanda mı?.. Hayır... Küba!.. • BM'nin 50'nci kuruluş yıldönümü kutlanırken yer- yüzünde iki halka en ağınndan amborga uygulanı- yor... Birincisi Küba.. : Öteki Irak.. Niçin?.. Irak'ta doğan bebeğin ne suçu var?.. Amerika'da çocuklar kuşsütüyle beslenirken Bağdat'ta yaşayan küçükler neden aç bırakılıp cezalandırılıyor?.. Dün- ya tarihinin ancak vahşet çağlarında uygulanabile- cek bir ilkel yöntem, BM düzeninde nasıl yürütülü- yor?.. Gebe kadınların yiyeceğini içeceğini kesen za- lim, New York'taki ünlü gökdelenin tepesinde otur- sa bile, insan celladı değil midir?.. 21 'inci yüzyıla 5 kala 50'nci kuruluş yıldönümünü kutlayan BM'nin tarihe bakacak yüzü yok!.. BM'nin lideri Amerika, "Soğuk Savaşı" kazandık- tan sonra gemi azıya aldı; Küba'ya uygulanan am- bargonun içeriği de bir halkı cezalandırmaya dönüş- müştür. Yeryüzünde küçük bir adayı kuşatıp halkmı dize getirmek uğruna tüm ağırlığını ortaya koyan ABD'nin tutumu nasıl açıklanacak, hangi insanlık öl- çüsüne sığacak?.. Utanç verici yılları yaşıyoruz. Bosna'dan Ruandaya. Irak'tan Küba'ya, Afganis- tan'dan Somali'ye dek insanlık çiğneniyor... • Eskiden BM yoktu.. MC vardı.. MC, Milletler Cemiyeti'nin ilk harfleridir; bu örgüte 'Cemiyet-i Akvam' da denirdi. Birinci Dünya Sava- şı'ndan sonra -başta Ingiltere- egemenlerin kurdu- ğu "MC Misakı"n\n giriş bölümünde şu satırlar yer almıştı: "Uluslararası işbirtiğıni geliştirmek ve uluslararası barışı ve güvenliği saglamak için savaşa başvurma- mak konusunda birtakım yükümlülükler kabul et- mek, adaletli, onurlu uluslararası ilişkileri sürdürmek, uluslararası hukuk kurallanna kesinlikle uymak ge- rektiğini göz önünde tutan taraflar bu sözleşmeyi kabul etmişlerdir." Osmanlı, SevrAnlaşması'nı imzalarken belgenin ilk 26 maddesini oluşturan MC'yi de onaylıyordu. Hukuk adı altmda. onursuzluğun, yalanın. dolanın uluslararası nitelik kazandığı dönemler vardır. • MÇ (Milletler Cemiyeti) sizlere ömür... ikinci Dünya Savaşı'yla tarihe gömülen MC'nin ye- rine BM kuruldu; ancak adına 'Birleşmiş Milletler de- ğil; 'Birleşememiş Milletler' demek daha doğrudur. YDD (Yeni Dünya Düzeni) adıyla anılan haksızlık, eşit- sizlik ve sömürü düzeninin bir aracına dönüştü bu ör- güt... lletişim devrimini yaşıyoruz... Bilgisayarın gizemi. dev bir örümceğin tükürüğü gi- bi dünyada ağını ördü; Internet'e bağlananlar Bağ- dat'ta ağlayançocuğu, Bosnadakiçığlıkçığlığaka- dını, Küba'da hayat damarları bağlanmış genç kızı duymuyorlar mı?.. Duymuyorlarsa, ne dünya bütünleşti ne iletişim devrimi gerçekleşti ne de insan insanlaştı. NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI YARARINA YILDIZ İBRAHİMOVA CAZ FOLK KONSERİ Piyanist: TUNA ÖTENEL Ressam: HABİB AYDOĞDU Bale Sanatçılan: ÎHSAN KADÎR BENGlER, EJDER KESKİN eşliğinde 30 Ekim 1995. Pazartesi Saat: 20.00 Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon Davetiyeler: Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı General Yazgan Sok. No: 10, Mehti Bey Apt, D. 10 (252 63 14) Alkazar Sineması ndan ve Vakkorama mağazalarından temin edilebilir. T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE HUKUK MAHKEıMESİ'NDEN 1995,116 Davacı Nazıke Aslan vekili tarafından davalı Nihat As- lan aleyhıne ikame edılen boşanma da\asında: Davacı vekilinin 3.2.1995 tarihli dilekçesiyle. müvek- kilı ile da\alının 8.6.1990 tarihinde evlendıklerini ve bir müşterek çocuklarının olduğunu. da\ almın kusurlu dav- ranışlan nedeniy le taraflar arasında şıddetli geçimsizlik oldugundan bahisle taraflann boşanmalanna ve müşte- rek çocuğun velayetinin davacıya \erilmesı ile birlikte müvekkili ile müşterek çocuk için toplam aylık 15.(X)0.000.- TL.Iik tedbir \e iştirak nafakasının takdir edılmesinekarar verilmesini ıstemiş olmakla. davalı bil- dirilen adresinde bulunamamış. mahkememizce davalı- nın adresinin zabıta marifetiyle araştınlmasına rağmen adresi tespit edilemediğinden kendisine ılanen tebligat yapılmasına karar \enlmekle. duruşma günü olan 5.12.1995 günü saat 10.40'tamahkememizde davalı Ni- hat Aslan hazır bulunmadığı takdirde tahkikata ve yar- gı lamayayokluğundadevamedilecegi vehüküm \erile- ceğı HL'MK'nin 213 ve 377. rnaddeîeri geregince dava dilekçesı ve davetiye yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğolunur 5.10.İ99S Basın: 46667
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle