04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EKİM1995SALI CUMHURIYET SAYFA KULTUR 13 Ayşegül Yüksel'in 'Yapısalcılık ve Bir Uygulama: Melih Cevdet Anday Tiyatrosu' adlı kitabı yeniden basıldı Anday her zatnan gündemde... DİKMEN GÜRÜN UÇARER Melih CevdetAnday'ın sahneyapıtla- nyla yapısalcı yaklaşım nasıl buluştu? "Yapısalcılık ve Bir Uygulama: Melih Cevdet Andav Tiyatrosu'*nun ıkınci ba- sıma öndeyışinde bu sorunun yanıtinı şöyle verıyor Prof. Dr. Ayşegül S'üksel: "^aşavan en büyük Türk ozanlanndan biriolan Melih Cevdefin o>unlannı in- celemek zor işti. Cretkenliğini sürdiir- mekte olan -hakkında son söz sö\lene- me>ecek- jaşay an bir ustanın yapıtlann- davansıyan duvarlığa ve bu duyarlığı bi- çînılendiren vazma tekniğine ulaşayım derken, \ azaıia a> nı zamanda v aşadığım tarihsthoplumsal süreçte oluşan kendi duyarlığım içinde sıkışıp kalma >anlışma diişmem olasıvdı... Dahası, Andav'ın ti- yatro vapıtları alışılmışın ötesinde anlam katmanlan içeren. iç dev inimini kolav ele vermeyen. karmaşık bir işçilik ürünii ça- lışmalardı. "Bıçım ' ve"içerik ' arasında alışılagelmiş ilişkilerin kurulamadığı bu oyunlarda. "örtük". "yoruma açık" gös- tergedizgeteriniçözmeyolunda "yapısal- cı yaklaşım" gerçekten yararlı bir vol gösterici olabilivor muydu? Denemek ve görmek istedim..." İlk kez 1982"de yayımlanan. baskısı kısa sürede tükenen ve o yıl ''razko tnce- leme Özendirme \e Türk Dil Kurumu ödüllerine deger bulunan "Yapısalcdık ve Bir Uygulama" yazann da beiirttıği gibı Melih Cevdet Anday'inoyunlan üs- tüneçıkan ılk inceleme kitabı olmasının yanı sıra tiyatro yapıtlannı vapısalcı yak- laşımla ınceleyen ilk Türkçe çalışma. Ikinci basımı 14 yıl sonra. 1995'te ger- çekleştirilen bu degerli kıtap üstüne Ay- şegül YükseTle konuşuyoruz. -"Yapısalcılık ve Bir Uygulama: Me- lih Cevdet Anday Tiyatrosu"ilkbasımın- dan yaklaşık 14 v ıl sonra yeniden v a> ım- landı ve Andav'ın 80'inci vaşının ctkin- likierle kutlandığı 1995 > ıhna denk geldi. Bu bir rastlanh mı? AYŞEGÜL YÜKSEL - Çok hoş bir rastlantı oldu. Kıtabın dağıtımı Yaz- ko"nun etkinlıklennı durdurmasıylabit- mişti. Ancak. daha önce de ellennde pek az kopya kalmıştı. Oysa kitaba olan ilgı sürüyordu. Kalan kopyalar aradaki süre ıçinde tek tek sahaflardan, kıtap işporta- lanndan toplandı. Sonra kitabı okumak ısteyenlerbana başvnrmaya başladı. Beş altı yıl da fotokopilerle ıdare edıldi: o za- mandan bu yana da ikinci basım hazır- lıkları ıçındeydım. Çeşitlı zorluklar ne- u > ıl Melih Ce\det Anday'ın 80'inci yaşı etkınliklerle kutlanırken, Ayşegül Yüksel'in kitabı 14 yıl sonra \eniden yayımlandı. Yüksel. yapısalcı bakış açısıyla yapılan bir 'okuma'yı temel okuma olarak değerlendirdiğini. bu nedenle. kitabın çeşitli okuma yöntemleri arasındaki yerini koruduğunu belirtiyor. Tiyatro metni çözümlemesine yönelik kitabın en büyük şansınm Melih Ce\det Anday gibi dev bir yazann >apıtlanyla ilgili olması olduğunu vurgulayan Yüksel. "Yapısalcılık ya da tiyatro gündemde olmasa bile Anday her zaman gündemde.." diyor. denıyle. 11 )°3 tc basınıa hazır olniJMna karşın. kıtap ancak bu yıl yayımlanabil- dı \e Anday ın 80'ınci yaşıyla buluştu Bu rastlantı. üzüntümü sevince dönüş- türdü. - Aradan geçen süre içinde"'yapısalcı- Itk" üstüne çok yayınyapıldı Türkiye'de. Aynca"yapıçözücülük". "femınisteleş- tın" gibi yeni yazınsal yaklaşımlar ivme kazandı. Kısacası bugün de kitabın eski- den gördüğü ilgiyi göreceğine inanıyor musunuz? YÜKSEL - Ben yapisalcı bakış açı- sıyla vapılan bir "okuma'Vı temel oku- ma olarak değerlendıriyorum Bu neden- le. çeşitlı okuma yöntemlen arasındaki yenni koruyor kanımca Dahası. feKefe. sosyoloji. dılbilım alanlarında da etkın bir yaklaşım Kitaba bu alanlarda çalı- şanlarda ılgı gösterdıler. Aynı zamanda tiyatro metnı çözümlemesine ılışkın bir çalışma olması .sonucunda tiyatro eğiti- mi gören. tiyatro yapan. tiyatroyla ılgi- lenen kisilere de seslenıyor. Kitabın en büyük şan>ı isc Melih Cevdet Anday gı- bıdev biryazannyapıtlanylailgılıolma- sı. Yapısalcılık ya da tiyatro gündemde olmas>a bile Anday her zaman eündem- de.. - Söz tivatrodan açılmışken, kitabın içerdiği çözümleme vaklaşımınuı, oyun- ların sahneve çıkanlma aşaınasmda bir katkısı olacağına inanıvor musunu/? YİIKSEL-Bunaşıddetleınanıyorum. Yapısalcı yaklaşımla çözümlenen metın bırtıyatro metniy se. ortaya çıkan çözüm- leme dramaturg için temel \erıyı oluştu- rur. Cünkii bu yaklaşımla. metnın oluş- turduğu içerik-biçım "bütün"ü bir "sis- tem~ oiarak ortaya çıkmaktadır. Metnın yüzeysel yapısında göriilen \eriler (du- rum. olay. Kı^.ier. ilişkiler. zaman \e me- kân boyutlan) arasındaki bağıntılar sap- tanabılmekte. bu\enlennyaslandığıde- rin yapı ve derın >apıdan okunan denn anlam belırlenmektedir. Böyle bir çö- zümleme sonucunda dmmatıırgu "sah- ne/giysi/ışık tasanmı", ovunculuk biçe- mi. daha.M oyunun tartımına ılışkın he- men hementümvenlerıeldeedebılmek- te ve yönetmene sunabilmektedır. Kısa- cası. yazann metnı sahnede temel yorıı- mu\la sunulacaksa. dramaturgun yaptı- ğı bu tür bir çalışma vönetnıenden ışık tasanmcısına. yapımla ılgilı herkese doğru ıpuçlannı \erecektir. - Ya > önetmen >eni bir \orum denemek isterse? YÜKSEL - C) zaman da yonetmenın. dramaturgun sunduğu \erılerın tümünü \eniden değerlendirerek. kendı özgün yorıımu ıçın \enı bırgöstergeler sistemi oluşturmasi gerekecektır. Kısaeası. oyun mctninin dayandığı si>temı bozarak gör- sel va da ışıtsel ekleme \e çıkartmalar yapmakla yetınmek yerıne. tnetnin her öğeM üstünde. dığeröğelerle olan bağın- tılannı her an gözeterek durması, kendi yorumu doğrultusunda ycni bir bağıntı- lar sistemi kurması gerekecektir. Kanım- ca bir oyunun yorumunun başarılı bir "Şeni vorum" olarak değerlendirilebil- mesınin tek koşuiu yönetmenin böyle bir zorlu çalışmayı, dramaturgla yoğun bir ışbirliği içine girerek gerçekleştırmeve razı olmasıdır. Yeni tiyatro döneminde Anday'ın oyunlannı sahneleme yolunda çalışmalar var. Heyecanla bekliyorum. - Kitabın yeni basımına. Anda> "ın -da- ha önce incelemediğiniz- "Yılanlar" ve '"Ölümsüzler"oyunlannın çözümleme- lerini eklemeyi düşünmediniz mi? YÜKSEL - Düşündüm ve bunu yap- maktan \azgeçtım. Bırbınyle ılgisi ol- mayan iki nedenle. İlk neden daha önce incelenmemiş olan bu ıki oyunun (bın Anday'ın "ilk", öteki de "son" oyunu) çözümlemelerinin eklenmesiyle kitabın boyutu en az 50-60 sayfa büyüyecek. böylece maliyeti ve satış fiyatı artacak- tı. Bu da kitabın özellıkle "öğrenci" okurlara ulaşmasını zorlaştıracaktı. An- cak, bu iki oyunu kitaba eklemekten vaz- geçışimin temel nedeni. noktalanmış \e kendi içındebütünlüğü olan bir çalışma- yı zorlamamaktı. Yıllar önce ele aldığım altı Anday metninı tek tek incelemış, çözümleme- lerin tümünü bitırdıkten sonra ortaya çı- kan somut \erilen değerlendirerek **so- mut"bırsonucaulaşmıştım. (Oyıllarda "Yılanlar"*ın tam metni bulunamamış, "Ölümsüzler" de henüz yazılmamıştı ) Dahası. aradan geçen yıllar ıçinde Anday tiyatrosu üstüne. yapısalcı yaklaşımda olmayan bırçok yazı yazmış. kıtapta yer almayan yapıtlar hakkında da çeşitli be- lırlemeler yapmıştım. Kısacası. kıtapta ve dığer yazılarda oluşturduğum yargı- lar artık zihnime egemendi. "Yılanlar" ve "Ölümsüzler"! bu yargılardan anndı- nlmış bir zıhinsel eylem içınde okuya- bilecek mıydım? En azından bunu yapa- bıldıgimdem emın olabilecek miydim? Bö> le bir e> leme girmenın anlamsız ol- duğuna kararverdım. Yaşayan biryazar- la karşı karşıyaydım üstelık. Anday kar- şıma her an yeni oyunlarla çıkabilirdi. Kitap. Melih Cevdet Anday'ın oyunlan ve uygulanan eleştırel vaklaşım bağla- rtında hangı süreçte yazıldıysa o süreci yansıtsın istedim. Yeni basına "Önsöz" \e yeni bir "Giriş" bölümü eklemekle yetindim. Metınde de yalnızca sevgili Berke Vardar'ın 14 yıl önce "ikinci ba- smı" dileğiyle yaptığı değişıklik önerı- lerı doğrultusunda kımi tenmsel düzelt- meleryapıldı. ALINTILAR Mithat Şen'in son çahşmaları İstanbul Galeri Nev'de sergiliyor Yok olı ııa olasdığıyla yüzleşfldiğî ari ORHAN KOÇAK Mithat Şen'in ımgesidönüyorvedönü- şüyor. Bu ınıge. ınlı ufaklı yuvarlaklardan oluşan bu konfigürasyon. dızısel bırman- tığı ızlercesıne dönüşürken. imgenın doğa- sıvla ilgılı bazj sorulan da gündeme getı- recektır. Nedır ımge? Görünüştür. öneelık- le: bir şevın görünmesıdır. Ama daha bu noktada bir çatallaşma başlar. bir ıkılık çı- kar ortava Şe) ve görünüşü. Öyleyse ne- dır Şen'ın ~şej"r.' Bir dış nesne değıldir: bırfıgürdüraına herhangı birdoğal nesne- yı temsıl etmez. Şey ve görünüşü ıkılığıv- le ilışkıh olan "aslıvesurefkarşıtlığını da sorunla^tınr Şen'ın yapıtı. Bu resımler "asıl" ve "köken" gıbı kavramlan yok et- meksizın askıya almışlardır. Burada kökenden değıl. başlangıçtan sözedılebılırolsaolsa: Budönen.dönüşen imgenın başlangıcında. bir yatan kadın fı- gürünün. bir çıplak gövdenın bulunduğu- nu bılıyoruz. Şen'ın 80"lerde vaptığı bazı resımlerde daha belırgındır bu göv de. Ama metafızık köken düşüncesıy le tarihsel baş- langıç kav ramı arasındaki fark da burada ortaya çikar: Köken. gerçek anlamıyla dö- nüşüme ve sürece ızin vermeyen bir kav- ramdır: sonra olan her şey üzennde hak ıd- dıaeder. veniyıeskiyeındirger: Herşev as- iında çoktan olup bıtmıştir. Oysa Şen'in fıgüründe bir deneysellik görülür: Kendı geçmişınde (kökenınde. "programında") bulunup bulunmadığını bılemeyeceğiımz bir nıtelığı arıyor gıbıdır. Bu yüzden. söz- cüğün dar anlamıyla dızısel olduğu da söy- lenemez. Dızısellıkte. ara) ışın yanında bir tür yaz- gısallık da vardır: Süreç ıçinde denenebı- lecek bütün olasılıklar. çıkış noktasınea be- lırlenmıştır. Şen'ın resımlerınde böyle bir yazgısallık yok: O fıgür. denedıği renk \e konfigürasyon duraklannın bazılarına hiç ugramayabılırdı-gelecekte nerelerde ko- naklayacağı da şımdiden belli değildır. Şen'ın imgesı. bir dış gerçeğın suretı de- ğıl. Ama yıne de bir aslın suretı savamaz mıyız bu imgevı. bu kez dışsal degıl içsel bir nevnenın görünüşü sa\ amaz mıy ız.' Bir travmanın. kökensel bırruhsal denevımın olavdan sonra yeniden yaıjanması \e dü- zenlenmesı olarak görenıez mıyız? Psıkolo)ikbır\orumudavetedenbır\o- ğunluk elbette \ardır Şen'ın resimlerınde: O yoğun ısrar. saldırganlık \e şefkat dene- yınıierını düşündüren o parçalama ve ve- nıde bırle^tırme nıtkusu . Bıınlar. bir ruh- sal mekânın açıldığı ızlenımını de verebı- lır resme bakan kı^ıve. Ama bu noktada dıkkatlı olnıak gerek: PMkolojık yorumla Şen'ın yapıtı arasındaki ılişkı çıft yönlü- dür: Yorum yapıtı anlaınlandırabılır. ama kurulan yorum çerçevesını anlamlı bıran- latıya dönüştüreıı de yine yapıtın kendısı- M ithat Şen'in tuval üzerine sadece beyaz akrilik boyayla gerçekleştirdiği son dizisi Galeri Nev'de yer alıyor. Sergi ile birlikte sanatçının PowerMac. 8100/110 hardvvare'de Photoshop 3.0 soft\vare programıyla gerçekleştirdiği \e sınırlı sayıda çoğaltılan "Beden, 2.Seri" ismini verdiği özgün albüm de izleyicilere sunuluyor. Sanatçının doğrudan bilgisayarda ürettiği 7 imajdan oluşan bir dizi sadece albüm sayısı kadar, 300 adet Â4 Atölye/Galeri'de çoğaltılmış. dır. Ve belkı ikıncısı daha çok geçerlıdır. Üstelık. Şen. her rürlü dışavurumsal jest- ten de kaçınır; modem resmin (soy ut dısa- v urumculardadahıl) bütün biryanınıoluş- turan duygu ve anlam tellallığindan uzak durmak için harcanan bilinçli çaba. belki de bu resmin en önemli "ruhsal" öğesidir. Ama psıkotojik yorumun zaafı asıl şurada ortaya çıkar: Yapıtın açtığı zihinsel \e tek- niksorunlan unutturmak. tmgenın dogası. böyle bir sorun Şen'in ımgesının dışsal bir nesnenın üsluplaştınlmasından mı türedı- ğı. yoksa bir ıç deneyımi mı temsıl ettığı sorusundan daha önemli olan. bu resmın imgeye ne yaptığıdır. fmge. çoğu zaman duyusallıkla birlikte düşünulmüştür. Kendısı burada olmayan bir şey ın bütün duy usal özellıkleny le (ren- gı,dokusu. sesı. tınısı. vbIanımsanması ve zıhınde temsıl edılmesi olarak tanımlanır Duyusal doluluk. romantızmden ben mo- dernıst sanatın kurucu ılkelennden bıri ol- muştur. Maleviç'in rengı ve organık bıçı- mi reddeden resmi bile reddettığı bütûn o duyusal fonunönündeanlam kazanır. Ama bu imge anlay ışının örtmeye. unutmayaça- lıştığı bırgedıkhep var: Imge. varlığın sa- dece duyusal anısı değıldır: aynı zamanda gölgesidir. "Bir vartık". dıyor Emmanuel Lev ınas. "hem kendini kendi hakikari için- de göstereo şeydir. hem de kendine benzer. kendi imgesidir. Asıl (orijinal) sanki kcndin- den biraz uzakta duruyormuş gibi verir kendini. sanki kendini bizden çekiyormuş. alıkov uyormuş gibi: varlığın içinde bir şey. varlığın gerisinde kalıyordur sanki". Imge görünüştür. görünüşse benzeyiş. bir şeyin kendine benzeyışı. Bir ılişkidır bu ve her ılişkı gıbı bir kopma olasılığını. iki şey ara- sında bulunan birboşluğu. bırmesafeyıde ıçerır. Görünüşün ve her türlü benzeyışın yıtirıldıği hıpotetık bir an hep vardır ve bu anınbılgısı. imgenın daha en başından be- ri nasıl da çelimsız bir olasılık olduğunu hıssettırir. Mithat Şen'ın son beyazları da hem kendi figürünü hem de bütün bir mo- dernist imgevı yok olma olasılığıyla yüz- leştıkleri eşikte yakalıyor Resimlenn sez- dırdığı o suskun dehşet. temsıl edilen her- hangı bıryaşanmış ruhsal deney kadar. bu "teknik" olasılıkla da ilgılı. Deneysellik- ten vearayıştan sözetmıştik: Bunun ancak yoklukla yüzleşmek pahasına sür- dürülebıleceğinı de düşündürüyor bu resımler. Treejazz 'ın evliyası Don Cherry öldü Cazın gezgin müzısyenı. ünlü trompetçıbonCherrv. 19ekım perşembe günü Ispanya'da karacığer kanserinden öldü. Ülkemızde de dinleme ımkânı bulduğumuz, avangard cazın bu büyük ustası. şımdıye dek kendısi gibı caz tanhıne damgasını vunnuş bırçok ünlüyle çalıştı. 1936'da Oklahoma'da doğan ve trompet çalmaya 1940'larda başlayan Don Cherry. ılk müzik çalışmalannı davulcu BiİI Higgins ıle rhythm &. blues topluluklarında yaptı. Aynı zamanda flüt. konıet. perküsyon ve pıyanodaçalan sanatçı 1956da efsane saksofoncu Ornetta Coleman'la tanıştı ve uzun bir süre onun dörtlüsünde çaldı. 60'larda John Coltrane( Avanı-Oarde albümunde) ve Sonm Rollins le (Our Man ın Jazz albümundeı çalıştıklan sonra Archie Sbepp v e John Tchicai ıle Nevv York Contemporary Fiveı kurdu. Tünı dünya muziginden etkılenmesi ıle tanınan Don Cherry. 60'ların sonunda Nıvon'ın Kamboçya'yı bombalatmasını protesto etmek ıçın ABD'yı terk ettı ve dünyayı dolaşmay a başladı 1975 "te Ornena Coleman'ın topluluğunıın üyelennden Devvev Redman ı loshua Redman'ın babaM). Charlie Haden ve 1 W2"de ölen perkusyoncu Ed Blacknell'Ia kurdugu Öld & Nevv Dreams'leçalışan ve 7 ü'lenn sonunda sıtar ustası Collin \\alcott ve vurmalı çalgılar ustası Nana Vasconcelos ile kurduûu Codona adlı gruba lıderlık yapan Cherry. son lü yıldır. Türk vurmalı çalgılar ustası Okay Temiz ıle de uzun siirelı çalışmalar yaptığı Multikutı adlı grubuyla çalıyordu 5S\a^ındakı Don Cherry "nın son projelerınden bırı de kızı unlü rhythm <t blues şaıkıcısı NenehChcrrv'nın sohslliüını yaptığı Rip. Rig& Panicadlı t'unk-ncvv uave grubuydu Slıriekback, Roxy'de saz çalacak KültiirSenisi-L ııderground mü/ığııı önemli temsilcılerın- den -Shriekback".yarın \ e per- şembe gecesı Kulüp Ro\y'de bırer konser verecek. Shriekback. 13 yıl once. bır- çok grııbun ayakta dıırma sava- şı verdığı günlerde kuruldu. Bü- tun bu kargasanın arasında ken- dine başanlı nır çı/gı tutturabı- len grup. I984'te Arısta Re- cords ıle anlastı \e 19S8'e ka- dar süreklı olarak Aınerıka ve Av L^tralya turnelerı yaptı. 3 al- bünıden sonra. Amerıkan ta- baıılı yaklasimlarını daha fazla sürdürmek ıstenıeyengrup üye- lerı 199] "e kadar müzığe ara verdı Mü/ıgıne post-modern rock-roll veya cyber-folk gibi isimler verılen Shriekback. gü- nunui7de yeni kuşak teehno ve ra\eseveılert<ıral'ıntlanoldukea tutuhıyoı. Bu muzığı yapan gruplann en çok bılinenlerin- den Flukele MTV Partı Zo- ııe'da da y er alan grubun, en bü- yuk Ö7ellığı tüm üyelerınin. dunyanın birçok ülkesıne özgü halk çaigı lanna başany la hâkım olması. Gıtar. bas ve davulun yanı sıra grubun kullandığı enstrumanlararasindasaz(Tur- kıye). dıdgerıdoo (Avustralya), tabla (Mısır). eümbüş (Türkı- yel. Roland JP(Japonva). reco- reeo (Brezılya) ve sıntır (Fas) de var. Son ıkı yıldır grup. Londra'da ve bazı Av rupa ülke- lerınde koıiserler verıyor.Shri- ekbaek üyelerı klasıkten rocka. tolktan caza her türlü müzıği dinlıyorlarvemüzığınsaçkesi- mı ya da cüzdanın ıçinde ne ka- dar para olduğuyla ılgisi olma- dığını düşünüyorlar. Grubun en çok onenı \ erdığı ^ey "groove"; kelınıenııı Tiiı kçe'dekı en yakın karşılığının "usul" olduğunu sovlüvorlar. Vlüzıklennde. rı- tım bölümünü oluşturan enstrü- manlar caz ve rockta olduğu gi- bı yalnızca davul ve bas gitar değıl. Herkesm aktif olduğu müzık- lerınde. tüm üyeler altyapının bırparçası. Grup. ülkemize çok yakından tanıdığımı? elektro saz. darbuka ve elektro-cumbüş gibi enstrümanların yanı sıra. birçok değışik müzik aletinı de berabennde getmyor. 13 yı Ida 1000 konser verip. 6 albüm çıkaran grup Istanbul'da underground çalışmalara ilgi duyanların karşısma çıkacak. Shnekback, müzik televizyonu MTV'de saz çalan ilk grup ol- ma Ö7ellığıne de sahıp. Grup üyelerı underground muziğıni sevenlere "Gelin. Londralılann nasıl saz çaidığını görün. Sound \e usulün keşfini izlevin ve dans pabuçlannızı da getirmevi unut- mavın~dıvor. TAHSIN YUCEL Bir Yanıt Sayın Memet Baydur, "Arpa Boyu" başlıklı yazınızda (Cumhuriyet, 8.10.1995) kaçamak biçımde benı karalayan satırla- rınızı üzüntüyle okudum. Eleştıriye katlanamadığım için mı? Hayır, çok daha ağır eleştirıler, çok daha ka- ba aşağılamalar karşısında gülüp geçtığım çok oldu. Ama Cumhuriyet'te. benım de yazdığım şu köşede kişiliğime, anlatımıma, düşünceme saldırılması ba- na yakışıksız geldi, hele benımsediğinız dolambaçlı tutum karşısında sızın adınıza ben utandım. Söyle- yecek sözü olan açık açık söyler. Sızse, "Uzun, ka- lın, kanşık cümlelerle, bas bariton bir tonla. karşı ko- nulmaz bir eda çerçevesıyle anlatacaksınız savun- duğunuzu. umeğin mantık ile köy romanı kanşacak birbirine, kimse bir şey söyteyemeyecek" sözlerıyle hem yan- lış düşünen. hem kötü yazan. hem de her şeyi ben bilirim havalarına gıren bir kötu yazar portresı çizdik- ten sonra, "Ben yazınımızı köy romanı-kent romanı, işçı romanı-burjuva romanı gıbı yapay ayrımlarla açımlamaya karşıyımdır. Son derece öznel bir yak- laşımla, günahı yalnızca bana aıt bir gözlukle baka- rım okuduğum her romana. lyı roman-kötü roman" diyerek kendi roman anlayışınızı belirtiyor. arkasın- dan da Makal'ın Bizım Köy'ünün sıze göre "yazın- sal hiçbır değen" bulunmadığını kesinlıyorsunuz. Sö- zünüzün gelişinden, bu iş nasıl oluyorsa, yazınımızı köy romanı/kent romanı türünden "ayrımlarla açım- layan" ktşınin şu "bas bariton bir tonla" yazan adam olduğu anlaşılıyor. Yazınımızı, yani yanlız romanımı- zı değil, şiirımizı, öykümüzü, denememızi. eleştırimi- zi de köy romanı/kent romanı karşıtlığına bağladığı- nâ göre, bu adam gerçekten çok bön olmalı. Okurda, ısteristemez. "Kimmiş bu salak?"d\ye so- ruyor. Söylemıyorsunuz. ama, hemen arkasından, ilk sözcüğü sona alınmış bir mıni alıntı ("kırsal yaşama ilışkin yazınımızın") aracılığıyla, kesın adresı avucu- na gizlıce tutuşturuveriyorsunuz: "Bızim Köy ve Hu- zur" başlıklı yazıda (Cumhuriyet, 5.9.1995) Makal'ın Bizim Köy'ünü bir başyapıt olarak değerlendirmeye kalkan adam! Yanı, Roland Barthes'ın deyimiyle. maskeyi takıyor, parmağınızla da gösteriyorsunuz. Oysa, yazım yeniden okunursa. açıkça görülür ki, eleştirinizin hiçbır dayanağı yok. Örneğin mantıkla köy romanını birbirine kanştırdığımı yıneleyip duru- yorsunuz, ama ben o yazıda ne mantıktan söz ettım, ne köy romanmdan. Her şeyi birbirine karıştıran siz- siniz gerçekte: Bizim Köy çevresinde bir köy roma- nı söylemidir tutturmanızdan, sizin için köy roma- nı/kent romanı karşıtlığının değil, yalnızca iyı ro- man/kötü roman karşıtlığının geçerlı olduğunu söy- ledikten sonra, "Örneğin Sayın MahmutMakal'm Bi- zim Köy adlı yapıtının yazınsal hiçbir değen yoktur", diye kesinlemenizden, kırsal yaşama ilişkin roman- lanmızın en iyilerinı Yaşar Kemal'le Kemal Tahir'in yazdığım belirttikten sonra. "Bizim Köy'ü o yapıtla- nn arasında saymak. mantık ıle köy romanını birbi- rine karıştırmak olur gibime geliyor", demenızden kesinlikle anlaşıldığı gıbı, siz Bizim Köy'ün roman ol- duğunu sanıyorsunuz; yani okumuş, üzerinde kafa yormuş olmak şöyle dursun, hiç elınize almadığınız. sayfalarına şöyle bir göz atma çabasına bile girme- diğiniz, hiç elinize almadığınızı. sayfalarına şöyle bir göz atma çabasına bile gırmediğinizı de çok iyi bil- diğiniz bir kıtap konusunda yüksek perdeden yargı- ias getıriyorsunuz, hem de olumsuz yargılar! Bu yap- tığınızı bir başkası yapmış olsa, adını ne koyardınız? Şu kadarını söyleyeyım kı, düşünceyle de, beğeniy- le de. doğrulukla da hiç ilgisi yok bu yaptığınızın; bu yaptığınız olsa olsa öfke ya da gösteriş gibi bir tut- kunun ürünü olabilir. Birilerine göz kırparak, "Bakın, nasıl ders veriyorum adamınıza!" demek istiyorsu- nuz. Şu var ki, ders vermek için dersten fazlasını bıl- mek gerekir, sizse yargılamaya kalktığınız yapıtın tü- rünü bile bılmiyorsunuz. Aramızdaki temel karşıtlık da burada. Ben okuma- dığım kitap, ırdelemedığim sorun konusunda yoru- ma girişmem. herhangı bir konuda bir yargı belirtti- ğım zaman da yargımın gerekçelerini göstermeye çalışırım. Isteyen açıp bakabılir, Bizim Köy'e ilişkin yargımı da böyle belirtmıştım. Kimsenın atına beygir dedığım yok, tek aradığım bir düşünsel söyleşim; yazık ki, söyleşim belırli bir bilgi düzeyinde başlıyor ancak: yazık kı, kendini bılgı diye sunan kara bılgı- sizlik, mantık kılığına girmiş bilinçli saptırmaca kar- şısında, zaman zaman sesimizi yükseltmek zorunda kalıyoruz. Örneğin yıllarca dilbılimle uğraşmış bir ınsansanız, birkaç yüzeysel örnek ve bırkaç söz oyunuyla iki yuz yıllık özleştirme çabalanmıza gölge düşürmeye kai- kanlann gerekçelerini yüksek sesle çürütmez de ne yaparsınız? Biraz göstergebilim biliyorsanız, adamın biri de yalnızca "jacobın" sözcüğüne dayanarak tüm Fransız düşüncesini ve ülkemızdeki tüm sol kesimi yermeye kalkıyorsa. saptırmacanın nasıl eklemlen- diğini göstermez de ne yaparsınız? Sesimizi yükselt- mek için ille de bilgisiz mi olmalıyız? Siz kapağını bi- le açmadığınız kitaplan "açımlamakta "sakınca gör- meyeceksiniz de ben bildiğim konularda düşünce- mi yazmak için sizden izim mı alacağım? Tümcelerimi "kalın, uzun, kanşık" bulmanıza ge- lince, neyapalım, buişbirölçüsorunu. dilsel vegön- dergesel çevrenimizin çapına bağlı. Bu nedenle. bir söylemı ya da bir olayı anlayamadığımız zaman, ön- ce kendimizi yoklamalı, bir de gözlerimizi açarak ne- rede ve nasıl oturduğumuza bakmalıyız. Çünkü in- san eğri oturdu mu doğru da konuşamıyor, Bilmem, anlatabıldım mi? o K \ ı v • SCYOÖLU eviNIZSC . KOPI HUTFlûlNIZ Islıklal Caddesi Bekar Sokak Nc U Kat 2 Beyoğlu/İSTAHBUL TEL (0 212) 293 42 56 TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI VE PEN YAZARLAR DERNEĞİ ŞAİR ARİF DAMAR 70 YAŞINDA • ATAOL BEHRAMOĞLL • ŞL'KRAN KLRDAKLL • ŞABAN ORMANLAR • SE_\'HAN ERÖZC'ELIK • GÜLSÜNÇ1NAR» ADNANÖZER«ENVER ERCA\ SLNLCL : G t L S E N TL NCER DİNLETİ: AYLlN-ÖMhR Tarih :24 tkını |W5 Sah Ver : Küçuk Sahne Zaman : Saat 19.00 5 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle