28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23EKİM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 OnseOık ve sınıfkü çatışmaYAMZ PEKV1AN "taşamın bugün bize kaba, ters. katı gelen görünümüne ileride kavıtsız gözterle bakacağımız gelişmiş. aydınlanmış günleriıniz olacaktır. O zaman. aklın gücii arttıkça, yüzeyde kalıp zarariı olacak duygular dedigimiz. düşüncenin o altsıradan güvenilmez araçlanndan kurtulacağız." Modernist tiyatronun "baba'sı olarak kabul edılen lsveçli yazar August Strindberg, "Matmazel Julie" oyununa yazdığı önsözde bö>le dile getiriyor geleceğe ilişkın umudunu. 19. yüzyıhn sonlanna doğru. Ancak bu satırlardan günümüze bir asırdan fazla bir süre geçmesine karşın. yaşamın o yürek burkan karanlık çehresini degiştırdiğini söylemek zor görünüyor. Sevgi, hüzün, inanç gibi insanı insan yapan duygulann giderek sıradanlaştığı: para. şiddct. çikar gibi göriinümlere büründügü. "akıl gücü"nü arttırması beklenen kitaplann yakıldığı, gazetelerin kuponlaştıgı. düşüncelerin suçlandıgı günümüz yaşamı belki de bu >üzden Vlatmazel Julie gibi oyunlan yeniden ele almayı zorunlu kılıjor Strindberg, oyunda. bir kont kızı olan Julie'nin. yaşamla kurdugu insani ilişkıyle toplumun sınıf aynmına dayalı katı ahlakı degerlen arasındaki çatışmayı ele alır. Julie'nin. kırlarda dolaşıp çıçek toplamak, gölde sandalla dolaşıp güneşı dogurmak. yazdönümü şenliklennde dans etmek. karşılıksız sevmek gıbı tüm sınıfsal değerlerden annmış çınlçıplak ısteklen, bir yandan "Matmazel Julie", ülkemizde de şiddetle yaşanan kadın-erkek ilişkileri, sınıfsal çatışmalar arasında uluslar ve çağlararası bir köprü kuruyor. Strindberg'in metni ve öngördüğii yüksek sınıfa mensup aılesinin baskısı, bir yandan da aşağı sınıfın geleneksel yargılan ile sıkıştınlmıştır. Yazar. bu temel çatışmanın merkezine Julie ile birlikte uşak Jean'ı da oturtur. Jean oyunda. sınıf atlama. evlilik, gündelik ilişkıler gibi konularda toplumsal degerlerin temsılcisidir adeta. Strinberg oyunda kullandıgı bazı teknik yenilıklerle tıyatroda yepyeni bırdöneme imzasını atmaktadır. Perde arasını kaldırarak izleyicinin oyundan kopmasını engellemiş. diyaloglar arasında sözsüz oyunlara yer \ererek oyuncunun yaratıctlıgına daha fazla imkân tanımış. sahne düzeninde ekonomiyi amaçlamış. konuşmalann olabildığınce doğal olmasına özen göstermış; en önemlısı. oyunculann izlevıcilerle birlikte oynaması yerine nıal/eme dışında, oşuna yeni hir bakış açısı uetiremiyor \Iaria Friedh. izleyicılere "doğru" oynamalannı düşlemiştir. Geçen günlerde Aziz Nesın Sahnesf nde Maria Friedh yönetiminde sahnelenmeye başlanan "Matmazel Julie'", ülkemizde de şiddetie yaşanan kadın-erkek ilişkileri. sınıfsal çatışmalar arasında uluslar ve çağlararası bir köprü kuruyor. Bu açıdan bakıldığında lsveçli yönetmenin gerek oyuncularla gerek seyircilerle kurdugu sağlıklı bir iletişimden söz etmek zor görünüyor. Strindberg'in metnı ve öngördüğü görsel malzeme dışında. oyuna yeni bir bakış açısı getiremıyor Friedh. Matmazel Julie'nin en dikkate değer yanı kuşkusuz. Julie rolünde devleşen tıyatromuzun usta oyunculanndan Zeliha Berksm'un olağanüstü yorumu. Berksoy. ölçülü oyunu ve acemi ellerde kolayca bir beyaz dizi karakterine dönüşebilecek rolüyle kendisi ve seyircisi arasına koyduğu mesafe ile özellikle genç oyunculara önemli dersler \ eriyor. Oyunun Jean'ı Ragıp Savaş ise gösterişli oyunculuğuyla bir "kötû adam" çizerken toplumsal-geleneksel degerlerle koşullanmış rolüne eleştirel bir bakış getirmek bir yana, onun trajik yanının altını çizmekten dahi uzak görünüyor. Tarihin her döneminde. dünyanın her yerinde aldatma ve aldatılma üzerine kuruluyor ınsan ilişkileri. Aldatanlar: ortadırek. hedef kitle. memur, seçmen, tüketici, ev kadını, cemaat gibi farklı görünümleriyle aldatılanları değişik yöntemlerle yerden yere vurmayı sürdürüyor. Yine yazanmızın deyişiyle "_tiyatn>, kendi kendisini aldatmaya ya da başkalannca aldatılmaya izin verecek, >ani bir vazann ortaya getireceği vanılsama ve önerilere daha başından açık olan gençler, >arı oku\ up yazmış kimseler >a da kadınlar için her zaman bir okul olmuştur." Eh ne diyelim. aldatılmanın sonu vardır. ama ögrenmenin yaşı asla... 'Senaryo, filmin kurgusudur' BARLAS ÖZARIKÇA Antalya Altın Portakal Festivalı'nde En lyı Senar- yo Ödülünü "Özlem... Düne, Bugüne. Yarına" adlı Fılmı\ le alan Aykut Tankuter'le ıkımızın de alışık ol- duğu bır mekânda Ozan'ın teybınden King Arthur'u dınleyerek konuşuyoruz. Yıllann sağlamasını yaptığı arkadaşlığımızda. hayat. her defasında bir şeyleri de- ğıştirmış oluvor. Onun çalışmayı sevdiği bilgisayarı- na. bütün aktif dünya, otomobil yanşlannda kullandı- ğı ölümcül direksiyon gıbı giriyor. - Senin açından. ödülün sana verilmesindeki farklt- uknevdi? AYKUT TANKUTER- Şimdiye kadar genelhkle iyi yazılmış dıyaloglara-güzel sözlere senaryo dıye ödül venldı. Senaryo bır fılmin kurgusudur. Filmin grameridir. Çağdaş sınemanın senaryosunda tıpler- den, hatta oyunculardan daha önemli şeyler var: Dra- maturjı. entnka ve olay akışı. Artık fılmde bir oyun- cunun performansını izlemıyoruz. aksine, öncelıkle olaylann akışını ızliyoruz. Fılmin kahramaniannı ola- yın ıçinde tanıyoruz. Filmlenn karakterlenni olayın içınde tanımak ıstıyoruz. Bu tür fılmlerin sanat fılm- lerı olmadığını kimse iddia edemez. Teatral sinemayı çöp sepetine atmanın zamanı gelmiştır. - Değişen veva değişmiş olduğu sanılan dün\ anın ge- tirdiği değişmiş kimlik aslında bir fantazya olan sine- mada bir bebek kundağı mı buluyor? Bu bebek. sen- ce hangi birleşmenin çocuğu? Neyi temsil ediyor? TANKUTER- İnsanlar kendılennden önce yaratıl- mış bütün değerleri kabul ederek yaşamak zorunda kaldıklan için yüzy ıllardıryaşadıklan hayatlardan fe- ci şekilde -ama belli etmeden- çok sıkılıyorlar. Hayal perdesındekı kişiler ise bizler gıbı değıller. Onlan bız- ler yarattığımız halde. Onlar çoğu zaman kendi değer- lerini kendilen yaratabiliyorlar. Bugüne kadar çekilen her film o filmin yaratıcılarının kendi içlerinde gördükleri film- dır aslında. Ger- çek yaşantıları- mızda çok daha dürüsttürbu film. - Ozlem adh se- naryonda düne, bugüne. vanna göndermeler söz konusu olduğuna göre yitirilen ne- dir, kazanüması gereken nedir? TANKUTER- Teknokratlar. mü- hendısler. müte- ahhitler için za- man kavramı ay- n; genetikçiler. AykutTankuter J ka\Tamı ayn şeylerdır. Özlem de bu ikı farklı grup ıçın farklı şeyler ifade eder. Yaratıcılar için özlem metafı- ziktir. Uygulayıcılar için ise dramatık. Bu anlamda ya- ratıcılarözledikleri şeye mutluluk diyorlar. Uygulayı- cılar ise acı çekerler. - Senaryon edebi eseriere dayanıyor. TANKUTER- Ben bu ödülü entelektüel yapısı olan edebiyat uyarlamalarıyla aldım. Bir gün yine bir se- naryo ödülü alacagım: belkı de bu bir genlim, bir po- lısıye filmi olacak. Bir gün yine bir festıval jünsi ede- biyatı sevdığı ıçın değıl. sinemayı. belki entrikayı, ge- rilimı sevdiğı için ödül verecek. - Kimdir iyi senarist? TANKUTER- lyı bir senarist hiçbir zaman yönet- menlik hayalleri görmeyen senarısttir. Çünkü iyi bir senanst, yönetmenden çok şey bekleyen kişıdır. Bu. kendısine güvenen yönetmenler için de geçerlidır. Son yıllarda dâhı yönetmenlerımiz. çekecekleri fılmlenn senaryosunu da yazıyorlar: sonra spastık-özürlü film- ler ortaya çıkıyor. Bu. bir orkestrada aynı anda ikı enst- rüman çalarak müzık yapmava benziyor. - Türk sineması Tüfk toplumunu ifade ediyor mu? TANKUTER- Bir sanat eseri bence önce hangı me- ridyen ve paraleiın üzerinde ya da kıyısında yaşarsa yaşasın bireyi kuşatan bir şeydir. Bence bir fiJm. bır roman bir toplumu anlatmakla yükümlü degıldir. Tek bir eser. bütün bir toplumu anlatıyorsa zaten çok kişiliksizdır. Insanlarm genel ısteklerinı karşılamak için sanat yapılmaz kı... - Bir senaryonun bu kadar debdebe icinde ederi nedir? TANKUTER- Sanat da rekabet ortamında var olur. Devlet desteklı sınemanın tasanmcılan yeni ve çarpıcı şeyler yaratamazlar. Bir senarist de kurdugu dünyayı en iyi şekilde pazarlamak ıster. Onun için bir senaryo pahalıdır. Bedelını ödemeyenlere satılmamalıdır. Melih Cevdet Anday'ın şıirınin telıfı de bir reklam senaryosu kadar pahalı olmalıdır. Ucuz yaratıcılar ve sonuçta ucuz ınsanlar var etmek ıçın yazılap şeylere ucuz fıyatlar biçiyorlar. Tanju Sağiam, tıpkı Rene Magritte gibi, hayvanları. özellikle de balıklan, uçar durumdaki kuşlan ve bu yaratıklan bir araya getirmevi sevivor. Sağlam'ın resimlt'rinde nesneler, 'Magrittevari 1 ilişküendirilmiş. Nesneler, insanlar, hele hele hayvanlar. duru açık bir gerçekçilikle resmedilmisler. Bir yanda gerçekliğin. öte yanda, gerçeküstücülüğün artması. çelişkinin. gerilimin donığa çıkmasına neden oluvor. Izmir'de bir Rene MagritteGÜRHANTÜMER İZMİR - Hep. her zaman sevdıgım. hıç. hiçbir zaman vazgeçemedığım sa- nat akımlannın başında gelır gerçeküi- tücülük. Gerçeküstücü yapıtlar. şu ya da bu nedenle dırensem bıle. elimde ol- maksızın. bırer mıknatıs gıbı çekerler benı kendılerıne. tlgımı çeken bırçok kıtabı. eğer işım aceleyse ya da bıkkın- sam. uzaktan seyretmekle yetınebılinm de. gerçeküstücülükten söz eden bırki- tabı, ikı elım kanda olsa. elıme alma- dan. hiç değılse şöyle bır kanştırmadan yapamam.Yıne aynı nedenlerle. resun sergilerini hızla gezebilınm. Ama eğer gerçeküstücü resımler çıkarsa karşıma. onlann önünde daha bır uzun o\alanı- nm. 1920"lenn Pansı'nde. Andre Bre- ton'un. "Manifestc du Surrealism"ı yazdığı günlerde yaşamak ısterdım. Gerçeküstücülenn. gerçeküstücü ya- pıtların ortak yönlen elbette kı \ardır. Ama bunların hepsi birbirinin aynısı degildir. Orneğin. Andre Masson'un. Bre- ton'un öğretisine uygun "ntomatik çi- rimleri", Chirico'nun kaygı vencı re- simlennden farklıdırlar. Gerçeküstücü- lere hem yakın hem uzak duran Dali'nııı resımleri de insanı rahatsız ederler ama. onlar aynı zamanda çılgındırlar. deli te- pektirler. Aragon'un gerçeküstücülüğü ise şiirseldir. Ben. bunlann ıçinde en çok Rene Magritte'ı severim. Bu Belçikalı sanat- çının resımlen benı çok fazla etkılcr. Bence bunun nedenı. onlarda. dünva- nın. dünyadakı gerçek nesnelenn. Da- h'nınkılerde ya da Chırıco'nunkılerde olduğu gıbı. deforme edılmemı^, değı- şıklığe uğramamış. bır ba^ka devişle. gerçeklıklerını korumu^. ancak. bırbır- leriy le s e mekânla. gerçek dünv adakın- den farklı bır ilişkıye sokulmuş olma- larıdır. Yani. Dalı. tepeden tırnağa ger- çeküstü. olağandışı> ken. Magritte. ger- çegin içınde gerçeküstü. olağanın içın- de olağandışıdır ve bence. ışte bu çeliş- ki. bu genlim nedenıyle çok etkılıdır. Aynı şey, Tanju Sağlam'ın resımleri ıçın de geçerlı. Geçenlerde. Alsan- cak'takı V'akko izmır Sanat Galeri- sı'ndegördüğümsergıde.benı yıneav- nı nedenle etkıledı. Sanatçı. 1980'den bu vana. çeşıtli ödüller almış. Türkıve'de \e dışarıda. bırçok karma sergıye katılmış. bırçok kışısel sergi açmış. Bu sergıde yer alan yapıtlan. az önce de belırttiğım gibi. gerçeküstücülüğün. benım sevdıgım türden vorumunun ürünlerı. Tanju Sag- lam. tıpkı Rene Magritte gibi. hayvan- ları. özellikle de balıklan. uçar durum- daki kuşlan ve bu yaratıklan bir araya getırmeyi sevivor. Sağlam'ın resimle- rinde. nesneler.**Magritte\âri" ılişki- lendırilmiş. Örnegin balıklar. bıldıği- miz balıklar ama. bıldiğımız ortamda. suyun içınde değiller. dışandalar. Su- yun dışında yaşavan bır havvan. ne bi- İeyım ben, örneğin bır köpek, bir tavuk gıbı su ıçıyor bır su bınkıntısmden bir balık. Ve bır başka balık, daha da tuhaf bir konumda: Bır oğlan çocuğunun elındekı birkafesin ıçınden çıkıyor, ha- vada. suda > üzdügü gıbı yüzüyor. ora- da süzüldügü gibi süzülüyor. Hemen yanında ise bır fıl kafası. Tanju Sağlam'ın resimlenndeki nes- neler, ınsanlar. hele hele hayvanlar. du- ru. an bır gerçekçilıkle resmedilmisler. Ama, belırtegeldığim gıbı, daha çok, ılışkılen nedenıyle. gerçeküstü bir dün- yanın nesnelerı. ınsanları. hayvanları durumunagelıyorlar. Budurumunoluş- masına, içinde bulunduklan mekânla- nn. doğanın tedirgın edıcı boşluğu, ıs- sızlığı. sonsuzluğu. gökyüzündekı bu- lutların yarı-kas\etli görünümü de bü- yük ölçüde katkıda bulunuyor. Kımi resımlerin "havası" gerçeküs- tü ama, "raesajı"değıl. Örneğin resim- lerden bırındekı, ikı ayagı bir ıple bir yerlere bağlı olmasına karşın. özgür- müşçesıne havalanan kuşun çelışkisı, bana sorarsanız. gerçeküstü gizemler ıçeren bır çelışkı olmaktan çok, açık se- çik. ayan beyan. kör kör parmağım gö- züne bır çelışkı. Bu. yukarıda sözünü ettiğım. balık-kafes-cocuk-Fıl ilişkisin- den farklı. Özetle \e öznelce. bu sanatçınm re- simlerı bana göre. Tek kusuru. bıraz fazla Magritte olması. Belçikalı ressa- mın. bugüne kadar gördüğüm en sadık izleyıcısı. bır başka deyişle kopyacısı olması. \ncak. şu da var: Evet. Tanju Sağ- lam. Magrıtte'in gerçeküstücülüğüne yeni bır şey katmıyor. Ama bızım sanat- çımızın resimlenndeki gerçek nesne- ler. Belçikalı ustanın resımlerındeki nesnelerden daha gerçekçı bır bıçımde ışlenmiş. Öyle ki, birinın üzerinde. bantlatutturulmuş olarak duran ıpın ve bantın gerçek olup olmadığını anlamak için. onlan hiç kımse görmeden, usul- caellemektenkendimialamadım Ben- ce. ışte bu, kayda değer bir fark. Bır yanda gerçeklığin. öte yanda, gerçeküs- tücülüğün artması, çelişkinın, geniımın doruğa çıkmasına neden oluyor. Tanju Sağiam "da, bana son derece il- gınç gelen bir de şu oldu: Ben onun re- sımlerıne böyle bakarken. onlan böyle yorumlarken. böyle değerlendirırken. İcendisı hıç o havada değıl. Bakın. da- ğıttığı basın bültenınde, kendi sanatı ıçın neler demış: "Bireylerin benzersiz- liği icinde ortak varadılışımızın vüceli- ği \r yaşam mucizesinden içimizde ka- lana resim yapıyorum. Ortak duvarlılı- ğımızdan birazını konıvabilme yetene- ğini gösterebilenle ancak resimde, bir an kesişebiliriz. O dııy aHılık anı da izle- yicinin içini kendine açabilme cesareti ve katılımiNİa mümkün." Sız bır şey anladınız mı bu sözler- den? Ben, hayır. Kaldı kı. biraz bır şeyler anlaşılsa bile. bu tür "açıklamalann" o resimlere önemli bır katkıda bulunabı- leceğine ınanmıyorum. Avrupa Filmleri Festivali aralıkta Kültür Servisi- Avrupa Filmleri Fes- tivali/GezkH Festival, 1 aralık tarıhınde Ankara'da açılacak ve 28 aralıkta An- talya'da sona erecek. Avrapa sıneması- nm temelinde yatan kültür birliğini \ ur- gulamanın yanında, Avrupa fılmlennin ülkemizde dağıtımına aracılık etmek amacıyla düzenlenen festival, bu \ ıl I- 7 aralıkta Ankara'da. 8-14 aralıkta îs- tanbul'da. 15-21 aralıkta Izmır'deve22- 28 aralıkta Antalya"da sınemase\erlere ulaşacak. Uzun metrajlı filmler, kent- lerde normal sınema bileti fiyatlanna izlenebılecek. Kısa metrajlı filmler ise lstanbul'da ltalyan ve Fransız kültür merkezlerinde. Ankara'da Alman Kü- tür Merkezı'nde. izmır"de Fransız ve Amenkan kültür merkezlerinde ücret- sız gösterilecek. Antalya'da ise salon için görüşmeler sürüyor. Avrupa Filmleri Festivah'ninbeşana bölümü varbu yıl. Sinemanın 100. yıl- dönümü çerçev esinde toplu gösten bö- lümü Yûzyıhn Sinemacısı: Bergman başlığıyla lsveçli ünlü usta Ingmar Bergman'a ayrılmış. Bergman'ın ÇıplakGece* 1953). Bir Yaz Gecesi Gülümsemeleri (1955). Ye- dinci Mühür (1956). Yaban Çilekkri (1957) vePersona( 1966) adlı yapıtla- n gösterilecek. Ingnıar Bergman >önernıenliğini üstlendiği 'Fanny ve Aievander Belgeseli'nde. "AvTupa Avrupa" bölümünde ise ül- ke sınemalannı yansıtan son ikı yılda çekilmış fılmlerden oluşan zengın bır program var. Almanya'dan Irene N'on Alberti ile Frieder Schlaich'ın Paul Bowles - Yarım Av'ı. Avusturya'dan Klaus Maria Brandauer'ın Mario ve Sihirbaz'ı Belçıka'dan Alain Robbe- Grillet ıle Dimitri de Clercq ün Mavi Er filmı. Bulgaristan'dan Nikolai Noley'ın Keci Bovnuzu, Çek Cumhurıyetrnden Vlilan Steindler' ın Her Yeni Sabah İçin Sana Teşekkür Ederim'ı. Danimar- ka'dan Lars \bn Trierın Krallık adlı filmi. Fransa'dan sekiz ünlü yönetme- nin Nice Üzerine._ Devam adlı yapıtı. yine Fransa'dan Mkhel Blanc'ın Bû- yük Yorgunluk a. ls\eç'ten Richard Robert'ın Neşenin Bahan. Italya'dan Tonino De Bernardi'nın Kiiciik Korku- lar adlı fılmı. Macarıstan'dan Zsuzsa Böszörmenyi'nın Red Colibri'sı. \or- veç'ten Marius Holst'un Yalanım Var- sa Allah Canımı Alsın'ı. Polonya'dan KazûnierKutz'un Dönek'i. Rusya'dan Pyotr Todorovsky "nın Ne Harika Bir Öyun'u. Ukrayna'dan Sergei Maslobo- ischikov'un Şarkıcı Josephine ve Fare İnsanlaradlı fılmlerinden oluşuyor Av- rupa Avrupa bölümü. Sinema Yüz Yaşuıda adlı bölümde. sınemanın yüzüncü yıl kutlamalan çer- çevesinde üretilen ikı belgesel; VıaDel Centenario Del Cinemal Mıchael Belt- ramı, Ruben Rossello) ile Lumiere'in Çocuklan( Andre Russo. Pıerre Bıllard, Alam Corneau, Claude Mıller, Claude Sautet). Lumiere, Jean-Luc Godard, Marcel Carne: Beyazperdede Hayatım, Yeni Dalga Sonrası Andre Techine, Şanslı Adam. Veni Dalga Kendini An- latıyor. Işte Buradayız. John... adlı biyografıler yer alıyor."Kısa I>Tdir" ad- lı bölüm, dört alt başlıktan oluşuyor. \Vlm\Vendersve DerekJarman'ın kısa filmlerinin toplu göstenleriveAIDS'le ilgılı on ıki kısa film var bu bölümde. Aynca "Kısaca" alt başlığı ile dünyanın çeşitlı festıvallerinde sunulmuş ve ödül almış dramatik, deneysel. belgesel filmler sunulacak. Canlandırma Fümleri'nde ıki toplu gösten yer alıyor: Shakespeare Oy- küleri \e İngiltere Kraliyet Sanat Akademisi OğrenciJerinin Filmleri. BUAŞAMADA ŞÜKJRAN KURDAKUL Tarih Söz Konusu Olunca... "Yüzyıldan yüzyıla intikal eden genel borçlar, babadan evlada kalan borca benzemez. Çünkü verese mırastan feragat ettiği halde alacaklılar- la aralannda bir anlaşmazlık kalmaz, borcu öde- yebildiği kadar mıras karşılar. Genel borçlar ise bu kuralın dışında kalır. Bu yuzyıl halkı geçen yüzyıl halkının ettığı borcu tanımaya muktedir olamaz. Zira veresenin mirastan feragat gibi hal- kın mırası olan vatanından, özgürlüğünden, fe- ragatı hiçbir nedenle câiz olamaz." Namık Ke- mal. Osmanlı imparatorluğu'nu yarı sömürge durumu- na getıren etkenlerın başında XIX. yüzyıhn yabancı para odaklarına borçlanma politikası mı gelıyordu? Ülke koşullarına ve Batı'yla ilişkilere nesnel olarak yaklaşan tarihçıler, kesin bir dille yanıtlar bu soruyu: - Evet... Tanzimat doneminin ikinci kuşak aydınlannın gö- rüşleri de bu doğrultudadır. Namık Kemal veZiya Paşa'nın çıkarabildikleri/ya- zabildikleri gazetelerde bu yaşamsal konuya sık de- ğinerek tepkilerinı ortaya koyduklarını biliyoruz. Sadrazam Fuad Paşa'nın "Bu devlet ıstikrarsız yaşamaz... "sözünu "Evet... Devlet ıstikrar sızyaşa- yamaz. Çünkü ıstikrarsız yaşayamama hastalığına uğratmışlar..." dıye yanıtlayan Namık Kemal'dır. Okuyacağınız satırlar da Namık Kemal'in. "Devleti âliye, bundan 11 sene evvel bır akça dı- şa borcu yokken 11 yıl içınde 7 milyon 500 kese dış, eskılerle beraber. 8 milyon kese de iç borç yapıp her yıl 974 bin 640 kese faiz vermek mecburiyetıne gir- mıştır ki, borcunun mıktarı gelirinin yedi -hatta on- mısline çıkmış, verdiği senelık faiz, gelinnin yansı /ca- darolmuştur. "(Hürriyet.23Teşrinisâni. Kasım 1868, anan ihsan Sungu, Tanzimat. sf. 834.1. bas. 1940). Emperyal güçlerin yüksek faizle borç verme tuza- ğına nayır... 1789 devriminin temel ilkelerine evet. Anayasal haklara, padişah kulluğundan vatandaşlığa. usun egemenliğıne. aydınlanmaya, demokratıkleşmeye evet. Tanzimat dönemı ıkıncı kuşak aydınlannın savaşı- mı ancak böyle değerlendirilebilir. Yoksa, aykırı güçler gibi. tarih söz konusu olunca "belli bir zaman dilımi içınde. belli olaylann nasıl or- taya çıktığı, hangı ana gelışme evrelerinden geçtiği ve kendi gelışmesı açısından bugun hangı duruma geldiğini incelemek gerektiği" biçimindeki ilkeyi gö- zardı etmiş oluruz. Yüzeysellığe düşeriz Yüzeysellığın ardından "pa- lavra edebiyatı" gelir. Blind Melon'ın solisti olu buhındu • NEWORLEANS(Reuter)-Blınd Melon'ın soiisti Richard Shannon Hoon. cumartesı günu öğleden sonra New Orleans'da, turne otobüsünde ölü bulundu. Polis. sanatçınm diger grup elenıanlanyla birlikte otobüste uyurken, kendısını çağımıaya gelen bir ses teknısyeni tarafından bulunduğu açıklamasını yaptı. Indıana doğumlu Hoon'un ölüm sebebı hiçbir şekilde anlaşılamadığından. gerekli açıklamanın otopsi sonunda yapılabileceğı söylendi Bılindigi gibi. grup 1993*te 'No Raın' adlı parçası ile listelerde büyük başan eldeetmiştı. 'Vep ar yu goink Türkçe' paneli B AMC4RA(A.A)- Seslendırme Sanatçıları Derneği (Ses-Der). Türkçedeki yozlaşma ve dil kırlenmesinın tartışılacağı bir panel düzenleşecek "Ver ar yu goink Türkçe' isminı taşıyan panel bugün AKM Toplantı Salonu'nda saat 14.00'te başlayacak De\ let Tıvatrosu Sanatçısı ve Ses-Der Başkanı Riiştii Asvalı'nın açış konuşmasıyla başlayacak paneli, Dıl Derneği Genel Sekreteri Sevgi Ozel yönetecek. Panele. Ankara Üniversitesi lletişiııı Fakultesi öğretını ü>esi Enıin Özdemir. redaktör spıker Julide Gülizar. TRT Ankara Radyosu şef prodüktöru Metın Öztekin \e Devlet Tiyatrosu sanatçısı Tomns Çetınel katılacak. laş Bale Topluluğu, 4. yılını kutluyor • Kültür Servisi - Çağdaş Bale Topluluğu, 24. sezonunu. koreografisinı topluluğun kurueusu \e sanat yönetmenı Cem Ertekın'ın yaptığı "'Bir Yaz Günü" (Tchaıkovsky). "Equıno\e" (Theodorakıs) \e "La Somnambule" (Bellıni) balelerıvle açıyor 29ekim pazar günü saat 2().30"da Kadıköv Halk Eğitını Merkezi'nde sahnelenecek yapıtlarda Talar Margorosyan. Oral Yazıcı. Banu Korkut ve Murat Kurtulmuş'un vant sira 14 dansçı göre\ alıyor Topluluk 24. yıl göstenlerini sezon boyunca. Kadıköv Haldun Taner Tiyatrosu \e Kadıköv Halk Eğitım Merkezi'nde düzenlı bir biçimde sürdürecek ÇYDD'den "Aziz Nesin'e Saygı" • İSTANBUL(UBA)-ÇYDD Bakırköv Şubesi. bundan sonra. her yıl bir sanat dalında olmak üzere ödüllü bır yanşma düzenlevecek. Bu yıl. Türkıye genelinde yaptlacak tıyatro >arışmasi Azız Nesin'e adandı Yanşmada, Türkiye'nın herhangı bır yerinde etkinlık gösteren ödenekli \e özel profesvonel topluluklann sergiledikleri o\unlardeğerlendirılecek. Tiyatro oyununun ülkemiz vazarlarına aıt olma'ii \e 1995-96 sezonunda sahnelenmeve başlanması şartının arandığı yanşmada. ılk üçe giren oyunlara bırer CYDD logosu armağan edilirken bırinciye 25. ikincive 20. üçüncüye 10 milyon lıra ödül verılecek. Sonuçlar96 Nisan'ında açıkianacak. Ömer Asım Aksoy anılıyor • ANKARA(AA)- "Dil devrimi'nin öncülerinden yazar Ömer Asım Aksoy. öliimünün ikinci vıldönümü olan 30 ekimde Dil Derneğı'nın düzenle\eceği bir toplantıylaanılacak Çanka>a Belediyesı Egitim Kültür \e Sosyal İşler Müdürlüğü Konferans Salonu'nda izlenebilecek olan toplantı 18 OO'de başlayacak. "'Ustamız Ömer Asım Aksov" başlığını taşnan toplantıya konuşmacı olarak Dil Derneğı Başkanı Şerafettin Turan, Prof. Dr. Suat Akso>. Prof. Dr. Mustafa Canpolat ve AÜ İletışım Fakultesi öğretim üyesi Emin Ozdemır katılacak 'Martı'ya prömiyer • A_NKARA(AA)- -\nkara Devlet Tıyatrosunun 1995-96 sezonu ilk rur oyunlanndan "Martı". 24 ekimde Şinasi Sahnesi'nde prömiyer \apacak. Ünlü Rus yazar Anton Çehov "un vazdığı, Ataol Behramoğlu'nun çevirdığı oyunu. Azerbaycan De\ let Sanatçısı Prof Dr Fuat Raııfoğlu ve Zamina Raufoğlu sahneye koyuyor. Oyunda 1917 Rus Devrimi öncesinde. şehirden taşradakı çiftliklerine gelen bir grup sanatçı ve iist tabaka insanının farklı bakış açılan ve dünya görüşlenyle. bir yandan geçmişe duydukları özlemlen. öte yandan değışen topluma ve zamana avak uydurma çabaları sergileniyor. Oyunda başlıca rolleri. Gülseren Gültunca. Aclan Büyüktürkoglu, Oytun Sanal. Lale Gerger. Güven Besimoğlu gibi sanatçılar rol alıvor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle