Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23EKİM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
OnseOık ve sınıfkü çatışmaYAMZ PEKV1AN
"taşamın bugün bize kaba, ters. katı
gelen görünümüne ileride kavıtsız
gözterle bakacağımız gelişmiş.
aydınlanmış günleriıniz olacaktır. O
zaman. aklın gücii arttıkça, yüzeyde
kalıp zarariı olacak duygular
dedigimiz. düşüncenin o altsıradan
güvenilmez araçlanndan kurtulacağız."
Modernist tiyatronun "baba'sı olarak
kabul edılen lsveçli yazar August
Strindberg, "Matmazel Julie" oyununa
yazdığı önsözde bö>le dile getiriyor
geleceğe ilişkın umudunu. 19. yüzyıhn
sonlanna doğru.
Ancak bu satırlardan günümüze bir
asırdan fazla bir süre geçmesine
karşın. yaşamın o yürek burkan
karanlık çehresini degiştırdiğini
söylemek zor görünüyor. Sevgi, hüzün,
inanç gibi insanı insan yapan
duygulann giderek sıradanlaştığı: para.
şiddct. çikar gibi göriinümlere
büründügü. "akıl gücü"nü arttırması
beklenen kitaplann yakıldığı,
gazetelerin kuponlaştıgı. düşüncelerin
suçlandıgı günümüz yaşamı belki de
bu >üzden Vlatmazel Julie gibi
oyunlan yeniden ele almayı zorunlu
kılıjor
Strindberg, oyunda. bir kont kızı olan
Julie'nin. yaşamla kurdugu insani
ilişkıyle toplumun sınıf aynmına dayalı
katı ahlakı degerlen arasındaki
çatışmayı ele alır. Julie'nin. kırlarda
dolaşıp çıçek toplamak, gölde sandalla
dolaşıp güneşı dogurmak. yazdönümü
şenliklennde dans etmek. karşılıksız
sevmek gıbı tüm sınıfsal değerlerden
annmış çınlçıplak ısteklen, bir yandan
"Matmazel
Julie",
ülkemizde de
şiddetle
yaşanan
kadın-erkek
ilişkileri,
sınıfsal
çatışmalar
arasında
uluslar ve
çağlararası
bir köprü
kuruyor.
Strindberg'in
metni ve
öngördüğii
yüksek sınıfa mensup aılesinin baskısı,
bir yandan da aşağı sınıfın geleneksel
yargılan ile sıkıştınlmıştır. Yazar. bu
temel çatışmanın merkezine Julie ile
birlikte uşak Jean'ı da oturtur. Jean
oyunda. sınıf atlama. evlilik, gündelik
ilişkıler gibi konularda toplumsal
degerlerin temsılcisidir adeta.
Strinberg oyunda kullandıgı bazı
teknik yenilıklerle tıyatroda yepyeni
bırdöneme imzasını atmaktadır. Perde
arasını kaldırarak izleyicinin oyundan
kopmasını engellemiş. diyaloglar
arasında sözsüz oyunlara yer \ererek
oyuncunun yaratıctlıgına daha fazla
imkân tanımış. sahne düzeninde
ekonomiyi amaçlamış. konuşmalann
olabildığınce doğal olmasına özen
göstermış; en önemlısı. oyunculann
izlevıcilerle birlikte oynaması yerine
nıal/eme
dışında,
oşuna yeni
hir bakış açısı
uetiremiyor
\Iaria
Friedh.
izleyicılere "doğru" oynamalannı
düşlemiştir.
Geçen günlerde Aziz Nesın
Sahnesf nde Maria Friedh yönetiminde
sahnelenmeye başlanan "Matmazel
Julie'", ülkemizde de şiddetie yaşanan
kadın-erkek ilişkileri. sınıfsal
çatışmalar arasında uluslar ve
çağlararası bir köprü kuruyor. Bu
açıdan bakıldığında lsveçli yönetmenin
gerek oyuncularla gerek seyircilerle
kurdugu sağlıklı bir iletişimden söz
etmek zor görünüyor. Strindberg'in
metnı ve öngördüğü görsel malzeme
dışında. oyuna yeni bir bakış açısı
getiremıyor Friedh.
Matmazel Julie'nin en dikkate değer
yanı kuşkusuz. Julie rolünde devleşen
tıyatromuzun usta oyunculanndan
Zeliha Berksm'un olağanüstü yorumu.
Berksoy. ölçülü oyunu ve acemi ellerde
kolayca bir beyaz dizi karakterine
dönüşebilecek rolüyle kendisi ve
seyircisi arasına koyduğu mesafe ile
özellikle genç oyunculara önemli
dersler \ eriyor.
Oyunun Jean'ı Ragıp Savaş ise
gösterişli oyunculuğuyla bir "kötû
adam" çizerken toplumsal-geleneksel
degerlerle koşullanmış rolüne eleştirel
bir bakış getirmek bir yana, onun trajik
yanının altını çizmekten dahi uzak
görünüyor.
Tarihin her döneminde. dünyanın her
yerinde aldatma ve aldatılma üzerine
kuruluyor ınsan ilişkileri. Aldatanlar:
ortadırek. hedef kitle. memur, seçmen,
tüketici, ev kadını, cemaat gibi farklı
görünümleriyle aldatılanları değişik
yöntemlerle yerden yere vurmayı
sürdürüyor.
Yine yazanmızın deyişiyle "_tiyatn>,
kendi kendisini aldatmaya ya da
başkalannca aldatılmaya izin verecek,
>ani bir vazann ortaya getireceği
vanılsama ve önerilere daha başından
açık olan gençler, >arı oku\ up yazmış
kimseler >a da kadınlar için her zaman
bir okul olmuştur." Eh ne diyelim.
aldatılmanın sonu vardır. ama
ögrenmenin yaşı asla...
'Senaryo, filmin
kurgusudur'
BARLAS ÖZARIKÇA
Antalya Altın Portakal Festivalı'nde En lyı Senar-
yo Ödülünü "Özlem... Düne, Bugüne. Yarına" adlı
Fılmı\ le alan Aykut Tankuter'le ıkımızın de alışık ol-
duğu bır mekânda Ozan'ın teybınden King Arthur'u
dınleyerek konuşuyoruz. Yıllann sağlamasını yaptığı
arkadaşlığımızda. hayat. her defasında bir şeyleri de-
ğıştirmış oluvor. Onun çalışmayı sevdiği bilgisayarı-
na. bütün aktif dünya, otomobil yanşlannda kullandı-
ğı ölümcül direksiyon gıbı giriyor.
- Senin açından. ödülün sana verilmesindeki farklt-
uknevdi?
AYKUT TANKUTER- Şimdiye kadar genelhkle
iyi yazılmış dıyaloglara-güzel sözlere senaryo dıye
ödül venldı. Senaryo bır fılmin kurgusudur. Filmin
grameridir. Çağdaş sınemanın senaryosunda tıpler-
den, hatta oyunculardan daha önemli şeyler var: Dra-
maturjı. entnka ve olay akışı. Artık fılmde bir oyun-
cunun performansını izlemıyoruz. aksine, öncelıkle
olaylann akışını ızliyoruz. Fılmin kahramaniannı ola-
yın ıçinde tanıyoruz. Filmlenn karakterlenni olayın
içınde tanımak ıstıyoruz. Bu tür fılmlerin sanat fılm-
lerı olmadığını kimse iddia edemez. Teatral sinemayı
çöp sepetine atmanın zamanı gelmiştır.
- Değişen veva değişmiş olduğu sanılan dün\ anın ge-
tirdiği değişmiş kimlik aslında bir fantazya olan sine-
mada bir bebek kundağı mı buluyor? Bu bebek. sen-
ce hangi birleşmenin çocuğu? Neyi temsil ediyor?
TANKUTER- İnsanlar kendılennden önce yaratıl-
mış bütün değerleri kabul ederek yaşamak zorunda
kaldıklan için yüzy ıllardıryaşadıklan hayatlardan fe-
ci şekilde -ama belli etmeden- çok sıkılıyorlar. Hayal
perdesındekı kişiler ise bizler gıbı değıller. Onlan bız-
ler yarattığımız halde. Onlar çoğu zaman kendi değer-
lerini kendilen yaratabiliyorlar. Bugüne kadar çekilen
her film o filmin
yaratıcılarının
kendi içlerinde
gördükleri film-
dır aslında. Ger-
çek yaşantıları-
mızda çok daha
dürüsttürbu film.
- Ozlem adh se-
naryonda düne,
bugüne. vanna
göndermeler söz
konusu olduğuna
göre yitirilen ne-
dir, kazanüması
gereken nedir?
TANKUTER-
Teknokratlar. mü-
hendısler. müte-
ahhitler için za-
man kavramı ay-
n; genetikçiler.
AykutTankuter J
ka\Tamı ayn şeylerdır. Özlem de bu ikı farklı grup ıçın
farklı şeyler ifade eder. Yaratıcılar için özlem metafı-
ziktir. Uygulayıcılar için ise dramatık. Bu anlamda ya-
ratıcılarözledikleri şeye mutluluk diyorlar. Uygulayı-
cılar ise acı çekerler.
- Senaryon edebi eseriere dayanıyor.
TANKUTER- Ben bu ödülü entelektüel yapısı olan
edebiyat uyarlamalarıyla aldım. Bir gün yine bir se-
naryo ödülü alacagım: belkı de bu bir genlim, bir po-
lısıye filmi olacak. Bir gün yine bir festıval jünsi ede-
biyatı sevdığı ıçın değıl. sinemayı. belki entrikayı, ge-
rilimı sevdiğı için ödül verecek.
- Kimdir iyi senarist?
TANKUTER- lyı bir senarist hiçbir zaman yönet-
menlik hayalleri görmeyen senarısttir. Çünkü iyi bir
senanst, yönetmenden çok şey bekleyen kişıdır. Bu.
kendısine güvenen yönetmenler için de geçerlidır. Son
yıllarda dâhı yönetmenlerımiz. çekecekleri fılmlenn
senaryosunu da yazıyorlar: sonra spastık-özürlü film-
ler ortaya çıkıyor. Bu. bir orkestrada aynı anda ikı enst-
rüman çalarak müzık yapmava benziyor.
- Türk sineması Tüfk toplumunu ifade ediyor mu?
TANKUTER- Bir sanat eseri bence önce hangı me-
ridyen ve paraleiın üzerinde ya da kıyısında yaşarsa
yaşasın bireyi kuşatan bir şeydir. Bence bir fiJm. bır
roman bir toplumu anlatmakla yükümlü degıldir. Tek
bir eser. bütün bir toplumu anlatıyorsa zaten çok
kişiliksizdır. Insanlarm genel ısteklerinı karşılamak
için sanat yapılmaz kı...
- Bir senaryonun bu kadar debdebe icinde ederi
nedir?
TANKUTER- Sanat da rekabet ortamında var olur.
Devlet desteklı sınemanın tasanmcılan yeni ve çarpıcı
şeyler yaratamazlar. Bir senarist de kurdugu dünyayı
en iyi şekilde pazarlamak ıster. Onun için bir senaryo
pahalıdır. Bedelını ödemeyenlere satılmamalıdır.
Melih Cevdet Anday'ın şıirınin telıfı de bir reklam
senaryosu kadar pahalı olmalıdır. Ucuz yaratıcılar ve
sonuçta ucuz ınsanlar var etmek ıçın yazılap şeylere
ucuz fıyatlar biçiyorlar.
Tanju Sağiam, tıpkı
Rene Magritte gibi,
hayvanları. özellikle
de balıklan, uçar
durumdaki kuşlan
ve bu yaratıklan bir
araya getirmevi
sevivor. Sağlam'ın
resimlt'rinde
nesneler,
'Magrittevari
1
ilişküendirilmiş.
Nesneler, insanlar,
hele hele hayvanlar.
duru açık bir
gerçekçilikle
resmedilmisler. Bir
yanda gerçekliğin.
öte yanda,
gerçeküstücülüğün
artması. çelişkinin.
gerilimin donığa
çıkmasına neden
oluvor.
Izmir'de bir Rene MagritteGÜRHANTÜMER
İZMİR - Hep. her zaman sevdıgım.
hıç. hiçbir zaman vazgeçemedığım sa-
nat akımlannın başında gelır gerçeküi-
tücülük. Gerçeküstücü yapıtlar. şu ya da
bu nedenle dırensem bıle. elimde ol-
maksızın. bırer mıknatıs gıbı çekerler
benı kendılerıne. tlgımı çeken bırçok
kıtabı. eğer işım aceleyse ya da bıkkın-
sam. uzaktan seyretmekle yetınebılinm
de. gerçeküstücülükten söz eden bırki-
tabı, ikı elım kanda olsa. elıme alma-
dan. hiç değılse şöyle bır kanştırmadan
yapamam.Yıne aynı nedenlerle. resun
sergilerini hızla gezebilınm. Ama eğer
gerçeküstücü resımler çıkarsa karşıma.
onlann önünde daha bır uzun o\alanı-
nm. 1920"lenn Pansı'nde. Andre Bre-
ton'un. "Manifestc du Surrealism"ı
yazdığı günlerde yaşamak ısterdım.
Gerçeküstücülenn. gerçeküstücü ya-
pıtların ortak yönlen elbette kı \ardır.
Ama bunların hepsi birbirinin aynısı
degildir.
Orneğin. Andre Masson'un. Bre-
ton'un öğretisine uygun "ntomatik çi-
rimleri", Chirico'nun kaygı vencı re-
simlennden farklıdırlar. Gerçeküstücü-
lere hem yakın hem uzak duran Dali'nııı
resımleri de insanı rahatsız ederler ama.
onlar aynı zamanda çılgındırlar. deli te-
pektirler. Aragon'un gerçeküstücülüğü
ise şiirseldir.
Ben. bunlann ıçinde en çok Rene
Magritte'ı severim. Bu Belçikalı sanat-
çının resımlen benı çok fazla etkılcr.
Bence bunun nedenı. onlarda. dünva-
nın. dünyadakı gerçek nesnelenn. Da-
h'nınkılerde ya da Chırıco'nunkılerde
olduğu gıbı. deforme edılmemı^, değı-
şıklığe uğramamış. bır ba^ka devişle.
gerçeklıklerını korumu^. ancak. bırbır-
leriy le s e mekânla. gerçek dünv adakın-
den farklı bır ilişkıye sokulmuş olma-
larıdır. Yani. Dalı. tepeden tırnağa ger-
çeküstü. olağandışı> ken. Magritte. ger-
çegin içınde gerçeküstü. olağanın içın-
de olağandışıdır ve bence. ışte bu çeliş-
ki. bu genlim nedenıyle çok etkılıdır.
Aynı şey, Tanju Sağlam'ın resımleri
ıçın de geçerlı. Geçenlerde. Alsan-
cak'takı V'akko izmır Sanat Galeri-
sı'ndegördüğümsergıde.benı yıneav-
nı nedenle etkıledı.
Sanatçı. 1980'den bu vana. çeşıtli
ödüller almış. Türkıve'de \e dışarıda.
bırçok karma sergıye katılmış. bırçok
kışısel sergi açmış. Bu sergıde yer alan
yapıtlan. az önce de belırttiğım gibi.
gerçeküstücülüğün. benım sevdıgım
türden vorumunun ürünlerı. Tanju Sag-
lam. tıpkı Rene Magritte gibi. hayvan-
ları. özellikle de balıklan. uçar durum-
daki kuşlan ve bu yaratıklan bir araya
getırmeyi sevivor. Sağlam'ın resimle-
rinde. nesneler.**Magritte\âri" ılişki-
lendırilmiş. Örnegin balıklar. bıldıği-
miz balıklar ama. bıldiğımız ortamda.
suyun içınde değiller. dışandalar. Su-
yun dışında yaşavan bır havvan. ne bi-
İeyım ben, örneğin bır köpek, bir tavuk
gıbı su ıçıyor bır su bınkıntısmden bir
balık. Ve bır başka balık, daha da tuhaf
bir konumda: Bır oğlan çocuğunun
elındekı birkafesin ıçınden çıkıyor, ha-
vada. suda > üzdügü gıbı yüzüyor. ora-
da süzüldügü gibi süzülüyor. Hemen
yanında ise bır fıl kafası.
Tanju Sağlam'ın resimlenndeki nes-
neler, ınsanlar. hele hele hayvanlar. du-
ru. an bır gerçekçilıkle resmedilmisler.
Ama, belırtegeldığim gıbı, daha çok,
ılışkılen nedenıyle. gerçeküstü bir dün-
yanın nesnelerı. ınsanları. hayvanları
durumunagelıyorlar. Budurumunoluş-
masına, içinde bulunduklan mekânla-
nn. doğanın tedirgın edıcı boşluğu, ıs-
sızlığı. sonsuzluğu. gökyüzündekı bu-
lutların yarı-kas\etli görünümü de bü-
yük ölçüde katkıda bulunuyor.
Kımi resımlerin "havası" gerçeküs-
tü ama, "raesajı"değıl. Örneğin resim-
lerden bırındekı, ikı ayagı bir ıple bir
yerlere bağlı olmasına karşın. özgür-
müşçesıne havalanan kuşun çelışkisı,
bana sorarsanız. gerçeküstü gizemler
ıçeren bır çelışkı olmaktan çok, açık se-
çik. ayan beyan. kör kör parmağım gö-
züne bır çelışkı. Bu. yukarıda sözünü
ettiğım. balık-kafes-cocuk-Fıl ilişkisin-
den farklı.
Özetle \e öznelce. bu sanatçınm re-
simlerı bana göre. Tek kusuru. bıraz
fazla Magritte olması. Belçikalı ressa-
mın. bugüne kadar gördüğüm en sadık
izleyıcısı. bır başka deyişle kopyacısı
olması.
\ncak. şu da var: Evet. Tanju Sağ-
lam. Magrıtte'in gerçeküstücülüğüne
yeni bır şey katmıyor. Ama bızım sanat-
çımızın resimlenndeki gerçek nesne-
ler. Belçikalı ustanın resımlerındeki
nesnelerden daha gerçekçı bır bıçımde
ışlenmiş. Öyle ki, birinın üzerinde.
bantlatutturulmuş olarak duran ıpın ve
bantın gerçek olup olmadığını anlamak
için. onlan hiç kımse görmeden, usul-
caellemektenkendimialamadım Ben-
ce. ışte bu, kayda değer bir fark. Bır
yanda gerçeklığin. öte yanda, gerçeküs-
tücülüğün artması, çelişkinın, geniımın
doruğa çıkmasına neden oluyor.
Tanju Sağiam "da, bana son derece il-
gınç gelen bir de şu oldu: Ben onun re-
sımlerıne böyle bakarken. onlan böyle
yorumlarken. böyle değerlendirırken.
İcendisı hıç o havada değıl. Bakın. da-
ğıttığı basın bültenınde, kendi sanatı
ıçın neler demış: "Bireylerin benzersiz-
liği icinde ortak varadılışımızın vüceli-
ği \r yaşam mucizesinden içimizde ka-
lana resim yapıyorum. Ortak duvarlılı-
ğımızdan birazını konıvabilme yetene-
ğini gösterebilenle ancak resimde, bir
an kesişebiliriz. O dııy aHılık anı da izle-
yicinin içini kendine açabilme cesareti ve
katılımiNİa mümkün."
Sız bır şey anladınız mı bu sözler-
den?
Ben, hayır. Kaldı kı. biraz bır şeyler
anlaşılsa bile. bu tür "açıklamalann" o
resimlere önemli bır katkıda bulunabı-
leceğine ınanmıyorum.
Avrupa Filmleri Festivali aralıkta
Kültür Servisi- Avrupa Filmleri Fes-
tivali/GezkH Festival, 1 aralık tarıhınde
Ankara'da açılacak ve 28 aralıkta An-
talya'da sona erecek. Avrapa sıneması-
nm temelinde yatan kültür birliğini \ ur-
gulamanın yanında, Avrupa fılmlennin
ülkemizde dağıtımına aracılık etmek
amacıyla düzenlenen festival, bu \ ıl I-
7 aralıkta Ankara'da. 8-14 aralıkta îs-
tanbul'da. 15-21 aralıkta Izmır'deve22-
28 aralıkta Antalya"da sınemase\erlere
ulaşacak. Uzun metrajlı filmler, kent-
lerde normal sınema bileti fiyatlanna
izlenebılecek. Kısa metrajlı filmler ise
lstanbul'da ltalyan ve Fransız kültür
merkezlerinde. Ankara'da Alman Kü-
tür Merkezı'nde. izmır"de Fransız ve
Amenkan kültür merkezlerinde ücret-
sız gösterilecek. Antalya'da ise salon
için görüşmeler sürüyor.
Avrupa Filmleri Festivah'ninbeşana
bölümü varbu yıl. Sinemanın 100. yıl-
dönümü çerçev esinde toplu gösten bö-
lümü Yûzyıhn Sinemacısı: Bergman
başlığıyla lsveçli ünlü usta Ingmar
Bergman'a ayrılmış.
Bergman'ın ÇıplakGece* 1953). Bir
Yaz Gecesi Gülümsemeleri (1955). Ye-
dinci Mühür (1956). Yaban Çilekkri
(1957) vePersona( 1966) adlı yapıtla-
n gösterilecek.
Ingnıar Bergman >önernıenliğini üstlendiği 'Fanny ve Aievander Belgeseli'nde.
"AvTupa Avrupa" bölümünde ise ül-
ke sınemalannı yansıtan son ikı yılda
çekilmış fılmlerden oluşan zengın bır
program var. Almanya'dan Irene N'on
Alberti ile Frieder Schlaich'ın Paul
Bowles - Yarım Av'ı. Avusturya'dan
Klaus Maria Brandauer'ın Mario ve
Sihirbaz'ı Belçıka'dan Alain Robbe-
Grillet ıle Dimitri de Clercq ün Mavi Er
filmı. Bulgaristan'dan Nikolai Noley'ın
Keci Bovnuzu, Çek Cumhurıyetrnden
Vlilan Steindler' ın Her Yeni Sabah İçin
Sana Teşekkür Ederim'ı. Danimar-
ka'dan Lars \bn Trierın Krallık adlı
filmi. Fransa'dan sekiz ünlü yönetme-
nin Nice Üzerine._ Devam adlı yapıtı.
yine Fransa'dan Mkhel Blanc'ın Bû-
yük Yorgunluk a. ls\eç'ten Richard
Robert'ın Neşenin Bahan. Italya'dan
Tonino De Bernardi'nın Kiiciik Korku-
lar adlı fılmı. Macarıstan'dan Zsuzsa
Böszörmenyi'nın Red Colibri'sı. \or-
veç'ten Marius Holst'un Yalanım Var-
sa Allah Canımı Alsın'ı. Polonya'dan
KazûnierKutz'un Dönek'i. Rusya'dan
Pyotr Todorovsky "nın Ne Harika Bir
Öyun'u. Ukrayna'dan Sergei Maslobo-
ischikov'un Şarkıcı Josephine ve Fare
İnsanlaradlı fılmlerinden oluşuyor Av-
rupa Avrupa bölümü.
Sinema Yüz Yaşuıda adlı bölümde.
sınemanın yüzüncü yıl kutlamalan çer-
çevesinde üretilen ikı belgesel; VıaDel
Centenario Del Cinemal Mıchael Belt-
ramı, Ruben Rossello) ile Lumiere'in
Çocuklan( Andre Russo. Pıerre Bıllard,
Alam Corneau, Claude Mıller, Claude
Sautet). Lumiere, Jean-Luc Godard,
Marcel Carne: Beyazperdede Hayatım,
Yeni Dalga Sonrası Andre Techine,
Şanslı Adam. Veni Dalga Kendini An-
latıyor. Işte Buradayız. John... adlı
biyografıler yer alıyor."Kısa I>Tdir" ad-
lı bölüm, dört alt başlıktan oluşuyor.
\Vlm\Vendersve DerekJarman'ın kısa
filmlerinin toplu göstenleriveAIDS'le
ilgılı on ıki kısa film var bu bölümde.
Aynca "Kısaca" alt başlığı ile dünyanın
çeşitlı festıvallerinde sunulmuş ve ödül
almış dramatik, deneysel. belgesel
filmler sunulacak.
Canlandırma Fümleri'nde ıki toplu
gösten yer alıyor: Shakespeare Oy-
küleri \e İngiltere Kraliyet Sanat
Akademisi OğrenciJerinin Filmleri.
BUAŞAMADA
ŞÜKJRAN KURDAKUL
Tarih Söz Konusu Olunca...
"Yüzyıldan yüzyıla intikal eden genel borçlar,
babadan evlada kalan borca benzemez. Çünkü
verese mırastan feragat ettiği halde alacaklılar-
la aralannda bir anlaşmazlık kalmaz, borcu öde-
yebildiği kadar mıras karşılar. Genel borçlar ise
bu kuralın dışında kalır. Bu yuzyıl halkı geçen
yüzyıl halkının ettığı borcu tanımaya muktedir
olamaz. Zira veresenin mirastan feragat gibi hal-
kın mırası olan vatanından, özgürlüğünden, fe-
ragatı hiçbir nedenle câiz olamaz." Namık Ke-
mal.
Osmanlı imparatorluğu'nu yarı sömürge durumu-
na getıren etkenlerın başında XIX. yüzyıhn yabancı
para odaklarına borçlanma politikası mı gelıyordu?
Ülke koşullarına ve Batı'yla ilişkilere nesnel olarak
yaklaşan tarihçıler, kesin bir dille yanıtlar bu soruyu:
- Evet...
Tanzimat doneminin ikinci kuşak aydınlannın gö-
rüşleri de bu doğrultudadır.
Namık Kemal veZiya Paşa'nın çıkarabildikleri/ya-
zabildikleri gazetelerde bu yaşamsal konuya sık de-
ğinerek tepkilerinı ortaya koyduklarını biliyoruz.
Sadrazam Fuad Paşa'nın "Bu devlet ıstikrarsız
yaşamaz... "sözünu "Evet... Devlet ıstikrar
sızyaşa-
yamaz. Çünkü ıstikrarsız yaşayamama hastalığına
uğratmışlar..." dıye yanıtlayan Namık Kemal'dır.
Okuyacağınız satırlar da Namık Kemal'in.
"Devleti âliye, bundan 11 sene evvel bır akça dı-
şa borcu yokken 11 yıl içınde 7 milyon 500 kese dış,
eskılerle beraber. 8 milyon kese de iç borç yapıp her
yıl 974 bin 640 kese faiz vermek mecburiyetıne gir-
mıştır ki, borcunun mıktarı gelirinin yedi -hatta on-
mısline çıkmış, verdiği senelık faiz, gelinnin yansı /ca-
darolmuştur. "(Hürriyet.23Teşrinisâni. Kasım 1868,
anan ihsan Sungu, Tanzimat. sf. 834.1. bas. 1940).
Emperyal güçlerin yüksek faizle borç verme tuza-
ğına nayır...
1789 devriminin temel ilkelerine evet. Anayasal
haklara, padişah kulluğundan vatandaşlığa. usun
egemenliğıne. aydınlanmaya, demokratıkleşmeye
evet.
Tanzimat dönemı ıkıncı kuşak aydınlannın savaşı-
mı ancak böyle değerlendirilebilir.
Yoksa, aykırı güçler gibi. tarih söz konusu olunca
"belli bir zaman dilımi içınde. belli olaylann nasıl or-
taya çıktığı, hangı ana gelışme evrelerinden geçtiği
ve kendi gelışmesı açısından bugun hangı duruma
geldiğini incelemek gerektiği" biçimindeki ilkeyi gö-
zardı etmiş oluruz.
Yüzeysellığe düşeriz Yüzeysellığın ardından "pa-
lavra edebiyatı" gelir.
Blind Melon'ın solisti olu buhındu
• NEWORLEANS(Reuter)-Blınd Melon'ın soiisti
Richard Shannon Hoon. cumartesı günu öğleden sonra
New Orleans'da, turne otobüsünde ölü bulundu. Polis.
sanatçınm diger grup elenıanlanyla birlikte otobüste
uyurken, kendısını çağımıaya gelen bir ses teknısyeni
tarafından bulunduğu açıklamasını yaptı. Indıana
doğumlu Hoon'un ölüm sebebı hiçbir şekilde
anlaşılamadığından. gerekli açıklamanın otopsi
sonunda yapılabileceğı söylendi Bılindigi gibi. grup
1993*te 'No Raın' adlı parçası ile listelerde büyük
başan eldeetmiştı.
'Vep ar yu goink Türkçe' paneli
B AMC4RA(A.A)- Seslendırme Sanatçıları Derneği
(Ses-Der). Türkçedeki yozlaşma ve dil kırlenmesinın
tartışılacağı bir panel düzenleşecek "Ver ar yu goink
Türkçe' isminı taşıyan panel bugün AKM Toplantı
Salonu'nda saat 14.00'te başlayacak De\ let Tıvatrosu
Sanatçısı ve Ses-Der Başkanı Riiştii Asvalı'nın açış
konuşmasıyla başlayacak paneli, Dıl Derneği Genel
Sekreteri Sevgi Ozel yönetecek. Panele. Ankara
Üniversitesi lletişiııı Fakultesi öğretını ü>esi Enıin
Özdemir. redaktör spıker Julide Gülizar. TRT Ankara
Radyosu şef prodüktöru Metın Öztekin \e Devlet
Tiyatrosu sanatçısı Tomns Çetınel katılacak.
laş Bale Topluluğu,
4. yılını kutluyor
• Kültür Servisi - Çağdaş Bale Topluluğu, 24.
sezonunu. koreografisinı topluluğun kurueusu \e sanat
yönetmenı Cem Ertekın'ın yaptığı "'Bir Yaz Günü"
(Tchaıkovsky). "Equıno\e" (Theodorakıs) \e "La
Somnambule" (Bellıni) balelerıvle açıyor 29ekim
pazar günü saat 2().30"da Kadıköv Halk Eğitını
Merkezi'nde sahnelenecek yapıtlarda Talar
Margorosyan. Oral Yazıcı. Banu Korkut ve Murat
Kurtulmuş'un vant sira 14 dansçı göre\ alıyor Topluluk
24. yıl göstenlerini sezon boyunca. Kadıköv Haldun
Taner Tiyatrosu \e Kadıköv Halk Eğitım Merkezi'nde
düzenlı bir biçimde sürdürecek
ÇYDD'den "Aziz Nesin'e Saygı"
• İSTANBUL(UBA)-ÇYDD Bakırköv Şubesi.
bundan sonra. her yıl bir sanat dalında olmak üzere
ödüllü bır yanşma düzenlevecek. Bu yıl. Türkıye
genelinde yaptlacak tıyatro >arışmasi Azız Nesin'e
adandı Yanşmada, Türkiye'nın herhangı bır yerinde
etkinlık gösteren ödenekli \e özel profesvonel
topluluklann sergiledikleri o\unlardeğerlendirılecek.
Tiyatro oyununun ülkemiz vazarlarına aıt olma'ii \e
1995-96 sezonunda sahnelenmeve başlanması şartının
arandığı yanşmada. ılk üçe giren oyunlara bırer CYDD
logosu armağan edilirken bırinciye 25. ikincive 20.
üçüncüye 10 milyon lıra ödül verılecek. Sonuçlar96
Nisan'ında açıkianacak.
Ömer Asım Aksoy anılıyor
• ANKARA(AA)- "Dil devrimi'nin öncülerinden
yazar Ömer Asım Aksoy. öliimünün ikinci vıldönümü
olan 30 ekimde Dil Derneğı'nın düzenle\eceği bir
toplantıylaanılacak Çanka>a Belediyesı Egitim Kültür
\e Sosyal İşler Müdürlüğü Konferans Salonu'nda
izlenebilecek olan toplantı 18 OO'de başlayacak.
"'Ustamız Ömer Asım Aksov" başlığını taşnan
toplantıya konuşmacı olarak Dil Derneğı Başkanı
Şerafettin Turan, Prof. Dr. Suat Akso>. Prof. Dr.
Mustafa Canpolat ve AÜ İletışım Fakultesi öğretim
üyesi Emin Ozdemır katılacak
'Martı'ya prömiyer
• A_NKARA(AA)- -\nkara Devlet Tıyatrosunun
1995-96 sezonu ilk rur oyunlanndan "Martı". 24
ekimde Şinasi Sahnesi'nde prömiyer \apacak. Ünlü
Rus yazar Anton Çehov "un vazdığı, Ataol
Behramoğlu'nun çevirdığı oyunu. Azerbaycan De\ let
Sanatçısı Prof Dr Fuat Raııfoğlu ve Zamina Raufoğlu
sahneye koyuyor. Oyunda 1917 Rus Devrimi
öncesinde. şehirden taşradakı çiftliklerine gelen bir
grup sanatçı ve iist tabaka insanının farklı bakış açılan
ve dünya görüşlenyle. bir yandan geçmişe duydukları
özlemlen. öte yandan değışen topluma ve zamana avak
uydurma çabaları sergileniyor. Oyunda başlıca rolleri.
Gülseren Gültunca. Aclan Büyüktürkoglu, Oytun
Sanal. Lale Gerger. Güven Besimoğlu gibi sanatçılar
rol alıvor.