03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1995 CUMARTESİ 10 DIZI YAZI Sendikalar da 'imaj' yenilemeli Dr. TARIK DEMİRKAN • Geleneksel sendikalar, sanayi toplumları artık aşılmaya başlanırken işlevlerini doldurmuşa benziyorlar. Çalışma ilkeleri ve örgütsel yapılarıyla bugünün istemlerine yanıt veremiyorlar. Yeni ekonomik ve toplumsal ilişkiler, yeni yeni tip örgütienmeler ve modern kurumlar gerektiriyor. 2. Ücret sendikacılığından iiretim ve yönetime yönelik sendikacılığa Geleneksel sendikacılıkta ücret artışı ba- şannın temel ölçütü sayılıyordu. Bir sen- dika ne kadar yüksek ücret artışi kopara- bilmişse emsalleri arasında o kadar başa- nlı sayılır. tüm faaliyetlerini bu başannın pjopagandasını temel alarak sürdürürdü. Ücret artışı ve tek tek saptanan hedefleri al- tı ayda veya yılda bir hayata geçirecek top- lusözleşmeler yenne ağırlık. hayat içınde devamlılığı olan -periyodık olmayan- pro- jelere verilmeli. sendikanın üyelerinı aıle fertleriyle ve özellıkle de çocuklanyla be- raber yetkinleştirip bilgi ve eğitim düzeyı- ni yükseltmeye özen gösterılmelidir. Modem üretimın "emek yoğun" özel- lıklerını yitırip "bilgi yoğun" halegelme- si, işçilerin bilgi birikiminin artmasını. ka- lifiyelik düzeyinin yükselmesini gerektiri- yor. Bu nedenle sendikaların üyelerini yet- kinleştirmeye yönelik programlara sahip olmaları ve bunları tek tek işyerleri dûze- yinde işverenle diyalog kurarak uygulaya- bilmeninyollannı aramalan gerekıyor. Üre- tim sürecindeki modernleşrrteyle kendini öz- deşleştıren işçı. emeğinin kalıtesıni bilinç- li olarak arttıracaktır. Bu bıhnçli fiil ise iş- çinin üretim ve giderek iş süreçlerindeki yö- netım mekanizmalanna daha fazla etki ya- pabilmesının yollarını açacaktır. Sendika- lar ıse üretimin ve verünliliğın artmasına paralel olarak ücretlen arttırmanın meka- nizmalarını hedeflemelidirler. Bu nedenle bir yandan toplusözleşme görüşmeleri, işyeri düzeyinde o firmanın ekonomik durumu ve istikrarı göz önüne ahnarak sürmeli. ama öte yandan devam eden toplumsal diyaloglarla. çalıştıklan fır- malann ekonomik durumundaki kötülük nedeniyle mağdur durumda ve işsiz kalan ücretlilerin sosyal korunmasma yönelik sis- temleryaratılmalıdır. Bu sistem işsizlik si- gortasını. genel sağlık sigortasını, ücretsiz meslek kurslannı vb içerebilir. Türkiye gi- bi bir ülkede. böylesi bir sistemi yaratabi- lecekatılfonlarmevcuttur. Sendikalaraçı- sından sorun bugünü kurtarmak değil, ya- nnı kazanmak olmalıdır. 3. Demokratik merkeziyetçilikten katılımcı demokrasiye Geleneksel sendikalarda. örgüt içi yaşa- mı düzenlemede "demokratik merkezi- yetçilik" ılke olarak alınır. Bu şu anlama geliyor: Örgüt içinde çoksesliliğe fırsat ve- rirsiniz ve bunlardan çoğunluğun desteği- ni kazanan yönetime gelir. Bu fikirlerin uygulanma safhası ise merkeziyetçi. yani yaptınmcıdır, alınan kararlar katılsa da ka- tılmasa da herkes tarafından uygulanmak zorundadır. Bu ilke en ideal uygulanması halinde bile "temsili demokrasinin" sen- dikalar içine yansımasıdır. Ama bir idare biçimi olarak temsili demokrasinin ciddi ek- siklikleri ve olumsuzluklan vardır. En te- mel eksiklik. olayın özünde saklıdır, yani "temsili" olmasıdır. Bu ilkeye uyulduğun- da en fazla deleaelerın ve yöneticilerin se- çiminde "demokrasi" uygulanır. ondan sonra iş, ilkenin öbür kısmmın yani "mer- keziyetçiliğin'" uygulanmasına kalır. Bel- li periyodlarla seçılen "temsilciler". uygun gördükleri işleri gerçekleştirir ve bir son- rakı genel kurulda hesap verirler. Oysa üye- lerinyaşamlannıbelirleyecekbırsıraolay- da ••temsflcileriyle" değil, doğrudan yer al- ması. rol oynaması, düşünce belirtmesi ve uygulamada da pay üstlenmesi de gerçek- leştirilebilir. lşte bu ilke demokrasinin dı- ğer yüzü. yani katılımcı olanıdır. Eğer bu süreç hayata geçirilebilirse, temsili demok- rasinin diğer zayıf yani olan "azınlık hak- lan" da bir ölçüde korunabilir. Azınlık haklan derken neyi anlamahyız? Temsili de- mokrasi, özünde çoğunluğun dıktatörlüğü- dür. Bir görüş çoğunluk tarafından benim- sendı diye bu görüşe katılmayan azınlığa nasıl ve hangi hakla uygulatılabilir? Oysa demokratik ınerkeziyetçilikte olan budur. Katılımcı demokrasinin hayata geçirilebil- mesi, merkezi yönetimlerin otoritesinin ve yetkilerinin en aza indirilmesini zorunlu kılar. Merkezler. süreç içinde merkezin çev- resini oluşturan birimlerin güçlenmesi ve etkjnleşmesine paralel olarak koordinas- yon işlevini yüklenirler ve küçük birimle- rin maddi ve teknik nedenlerle üstleneme- yeceğı projeieri hayata geçirirler. Bunun sendikal alanda gerçekleşebilme- si ıçin sendika şubelerinin temsilciliklerı- nin ve en önemlisi işyerindeki sendika bi- rimlerınin etkinligi ve yetkılen arttınlır. Her birim merkezden alacağı maddi, tek- nik ve programsal destekle, kendi koşulla- nna denk düşen faaliyet alanı ve hedefler belirlerler. Çalışmalann merkezden çevre- ye kaydınlması, ilişkilerin dikey ilişkiler- den yatay ilişkilere dönüştürülmesi,sendi- kayı hantal dinozor olmaktan çıkanp esnek. gelişmelere hızlı tepki gösteren daha can- lı bir organizma haline getirecektir. 4. örgütlenmeci sendikacılıktan. uzman sendikacılığa Modern sivil toplumlarda toplumsal ku- rumlann gücü, üyelerinin sayısıyla ya da bünyelerinde toplanan kesimin toplum için- de ne kadarörgütlü olduğuyla artık doğru- dan bağıntılı değil. XX. yüzyılın sonlann- da asıl güç kaynagı enformasyon. bilgi, analitik düşünce vebilginin tekelini de Ar- Ge sektörü belirliyor. Ar-Ge'yi en iyi ku- rumlaştıran ve en iyi verimlilikle işleten toplumsal örgütler kendi alanlannda otori- te haline geliyorlar. Söylendiği dinlenen. önerdiği toplumda yankı bulan bu örgütkr toplumun gündeminde söz hakkını da ele geçiriyorlar. Bugün sendikal faaliyetin en zayıf yönlerinden biri budur. "Biz şu ka- dar fabrikada örgiitlüyüz. gerekirse şal- teri indirir, istediğimizi alınz" tavn. as- lında güçsüzlüğün ifadesıdir. Sendikaların elınde. örgütlü oldulffarı işyerlerinin eko- nomik durumlanna aut güncel ve gerçekçi raporlarolmalı. bu işyerlerindeki üretimin nasıl daha rasyonal ve verimli hale getiri- lebileceğini. ücretlerin nasıl arttınlabile- ceğini. iş koşullannın ve iş güvenliğinin nasıl düzeltilebileceğini bilhnsel olarak ve maliyet hesaplanyla birlikte önerebilmeli- dirler. Toplumun gündemine giren her ko- nu sendikalarca araştırma kapsamına alın- malıdır. Proje ve program üretmek için bil- gi birikimine ve bu enformasyon yıgınının nasıl kullanılabileceğine daırbılimsel yön- temlere vakıf olmak gerekmektedir. Bu ne- denle bu amaçlara yönelik çalışma tam an- lamıyla profesyonel bir ekip tarafından ve müdahale edilmeden sürmelidır. Sendikalar. öncelikle kendi alanlannda faaliyet göstermek üzere "araştırma ens- titülerini" kurmalı. bu enstitüler. kısa va- deli politık kaygılardan. seçim telaşından ve müdahalelerden uzak kalmahdır. Enstitüler, bağımsız ve özerk faaliyet göstermeli. oluşacak "düşünce atölyesin- de" sendikal çalışmalara hız kazandıracak düşünsel zenginlık yaratmalıdır. 5. iskolu sendikacılıdından yerel ve özerk sendikacılığa Sendikal faaliyet. yöneldiği alan olarak ıkili bir yapı gösterir. lşkoluna ait ortak özellikler. sorunlar ve bunlann çözümüne yönelik öneriler, bir alan teşkil ederler. Diğer alan ise sendika bünyesindeki ış- çiierin çalıştıklan tek tek işyerleridir. Sen- dika üyesi işçilerin içinde bulunduklan du- rum, doğal olarak bölgeden bölgeye ve iş- yennden işyerine önemli farklılıklar gös- terir. Bu nedenle çalışmalardabu farklılık- lan dikkate alan, çıkış yollannı ve çözüm önenlerini somut duruma göre belirleyen ayrıntılı bir çalışma programı gündeme alınmalıdır. İşyerlerinin ekonomik, mali ve sosyal durumlannın araştınlmasında ge- nel merkezin uzman kadrosu yardım eder. ama asıl faaliyet bu işyerındeki sendikalı işçiler tarafından işyeri bünyesinde sürdü- rülür. işçilerin. iş süreçlerinde yetkinleş- mesi.iş güvenliğinin saglanması. işverim- liliğınin arttırılması gibi konular ve ücret artışlan. bir işyennden diğerine farklılık- lar gösterecektır. Bu konular her işyerın- de. oradaki işçiler tarafından ele alınmalı. tartışılmalı. öneriler haline getirilmelidir. Bu süreç doğal olarak işverenle veya onun tem- silcileriyle ciddi diyaloglar gerektirecek- tır. Böylesi bir sürece yönelebilmek sendi- kal faaliveti işyerlerine taşımakla müm- kündür. İşçilerin sürekli denetiminde ve bizzat katilımıyla süren görüşmelerde mer- kezin uzmanlan. işyerindeki üyelere uz- manlık alanlannda destek verirler. 6. Ekip sendikacılığından kurum sendikacılığına Geleneksel sendikacılıkta sendika yöne- timleriçoğunluklaekipler tarafından yürü- tülür. Birbirini çalışmalar içinde yakından tanıma fırsatı bulan kişiler tarafından oluş- turulan çalışma ekipleri, yönetime talip olurlar ve seçilmeleri halinde de çalışma an- layışlannı hayata geçinrler.. Biryapmın ku- rumsallaşabilmesi demek, öz olarak bu ya- pının çalışmalarının kişilere. yöneticilere bağlı olmaksızın sürebilmesı demektir. Ya- pının temel amacı. örgütlenme alanı. çalış- ma biçımleri. içe ve dışa dönük faaliyetle- ri uzun vekısa vadeli hedefleri belliyse. bu yapının her kademesinde işinin profesyo- neli olan uzmanlar faaliyet gösteriyorlarsa, faaliyetlerin amaca uygun olup olmadığı- nı denetleyebilecek mekanizmalarmevcut- sa, bu yapı bir kurum olarak işliyor demek- tir. Bu koşuilarda işlev gören bir kurumun yarattığı bir imaj vardır ve bu imaj yöneti- cilerin değişmesiyle temelde değişmez. tşçi sendikalannın bir an önce bu süre- ci yaşayıp kurumsallaşması gerekmekte- dir. Sendikalar. modern bir şirket gibi ve- rimlı ve randımanlı çalışacak bir yapı kur- malıdırlar. Bu yapıda varolan her kademe- deki göreve eleman alınırken temel ölçüt, o işin uzmanı olması ve kurumun çıkarla- rıyla bütünleşebilmesidir. Sendika bir ku- rum olarak faaliyet göstermeye başladık- tan sonra toplumda daha saygın ve istikrar- lı bir yere sahip olacaktır. 7. Kapahhktan. seffaf sendikacılığa Sendikal faaliyetlerin şeffaflaştınlması bi- linçli bir faaliyet olmalıdır. Yapılan çalış- malar. ulaşılmak istenen hedefler ve bu he- deflere ulaşma yolunda atılan somut adım- lar üyelere sistemli olarak anlatılmalı. bil- gi. destek. denetim ve katılım istenmelidir. Mali konular da dahil olmak üzere. sendi- kanın tüm faaliyetlerı üyelerin merak etti- ğinde incelemesıne açık olmalıdır. Faaliyet- lerin şeffaflaşması. sendikaların ellerinde- ki büyük mali fonlann sendika üyeleri ta- rafından denetlenmesinı de kolaylaştıra- caktır. Dışa açılmanın ıkinci aşaması, ka- muoyuna yönelik "kendini tanıtma" fa- aliyetidir. Sendikalar. öncelikle kendi leriy- le ilgili nasıl bir imaj yaratmak istedikleri- ni saptayıp. daha sonra bu ımaja yönelik fa- aliyetlerinin propagandasını yapmalıdırlar. Böyle bir süreci sürdürmek için sendika- larda "halkla ilişkiler ve tanıtım" daire- leri kurulmalı. profesyonel elemanlar yar- dımıyla modern iletişim araçlannın tümü kullanılarak kamuoyuna yönelik imaj ya- rarma çalışmalan sürdürülmelidir. Öte yan- dan uluslararası kurumlarla sistemli ilişki- ler kurulmalı. "uluslararası ilişkiler da- iresi" kurumsallaştırılmalıdır. 8. Partilerden bağımsız sendikacılığa İşçı sendıkaları. tarihsel olarak. ışçi sı- nıfı hareketinın temel kurumlanndan birı olarak ortaya çıkmışlardır. Toplumsal ha- reketlerin sınıf mücadelesı olarak biçimlen- diği dönemlerde sendikalar. doğal mürte- fik olarak sosyal demokrat ve sol partileri görmüşlerdir. Bellı dönemlerde örgütsel bağmtılara kadar ilerleyen bu ilışkı. daha sonra programsal baglılığa dönüşmüştür. Sosyal saflaşmalara dayalı toplumsal ha- reketlerin dönemlenni doldurmalarının ar- dından sağ-sol gibi kav ramlar bıle artık net olarak belirlenemiyor. Bugün asıl mesele, toplumun modernleşmesinden. yeniliğe açık dönüşümlerden yana olanlarla var olan yapıyı korumaya yönelik tutuculuk arasın- daki tercih meselesine dönüşüyor. Daha da önemlisi hiçbir siyasi güç. gelecege yöne- lik dört dörtlük bir sistem öneremiyor Bu siyasi ortamda eğer sendika sorunla- ra rasyonel bakıyor ve çözüm alternatifle- ri üretebiliyorsa, bunu ciddi diyaloglarla toplumun gündemine yerleştirebilir. deği- şik siyasi partilerden destek de görebilir. Si- yasi partilenn önerileri de sendikanın amaç- lanna uygunsa. desteklenmelidir. Bu tav- nn hayata geçirilebilmesi ıçin hiçbir parti- ye açık çek verilmemeli. partilere yönelik destekler bu partilerin programlarına ve toplumsal dönüşüm önerilerine dönemsel olarak belirlenmelıdir. 9. Militan sendikacılıktan müzakereci sendikacılığa Hedeflere yönelik çalışmada sendika. uygarmüzakere ve mücadeleyı. kavgacı ve militan sendikacılığa tercih etmelidir. Ta- raflarla tartışma sürecınde. karşı tarafın bi- le itirazedemeyeceği nitelikte tezler bılım- sel raporlar ve araştırmalar sendikanın en büyük silahı olmalıdır. Sendikalar. teknik ve teknolojik yeniliklerden yararlanmalıdır- lar. Merkez ve şubeler kadro ve donanım bakımından sürekli en yüksek düzeye ta- şınmaya çalışmalıdır. 10. Kişiyi gündeminin baş maddesi yapan sendikacılık Sendikal faaliyetin geleneksel hatalann- dan biri. mücadelede "kitleyi" temel alma- sıdır. Oysa o kitleyi oluşturan tek tek insan- lara ulaşmanın yolları bulunabilirse kitle- sel amaçlargerçekleştirilebilır. Birey olgusunun vurgulanmasıyla. kolek- tif bir toplumsal kurum olan sendika ara- sında bir çelişki var gibi gelebilir. Sendi- kalar, insanların gönüllü olarak yer alabi- lecekleri örgütlerdir; kişi eğer kendi çıka- rını sendikada görüyorsa. özaür ıradesiyle sendikal faaliyete katılır. Birey gelışipmü- kemmelleştikçe kolektif çabalann düzeyi ve niteliği de yükselecektir. Bu süreçte temel amaç. üyeleri. kendine ve çev resındekıne saygılı, yasalara uyan. ama itaatkâr olmayan, hakkını arayabılen, baş- kasının hakkının gaspına tepki gösterebi- len. toplumdaki demokratik kurumlara ka- tılabilen ve yurttaşlık bilincine sahip üı- sanlar haline getirmek olmalıdır. Sonuç: Sanayi devrimlermin ilk dönemlerinde or- taya çıkan ve toplumsal dönüşümlenn en etkili kurumlanndan biri olan geleneksel sen- dikalar. sanayi toplumları artık aşılmaya başlanırken işlevlerini doldurmuşa benzi- yorlar. Geleneksel sendikalar, çalışma ilke- İeri ve örgütsel yapılanyla bugünün istem- lerine yanıt veremiyorlar. Sendikalann ge- rilemesine neden olan nesnel neden. işte bu yapısal çelişkiden kaynaklanıyor. Yeni ekonomik ve toplumsal ilişkiler. yeni arayışta yapılanan, yeni hedeflere yö- nelik yeni tip örgütlenmeler ve modern ku- rumlar gerektiriyor. Kuşku yok ki sanayi top- lumlanna özgü ilişkilerin artık aşılmaya başlandığı yeni dönemde de sendikalara gerek duyulacak. Modem toplumlann da sendikalara ihtiyacı olacak. ama bu sendi- kalar geleneksel sendikalardan çok farklı olmak zorundalar. Eğer bu dönüşüm baş- latılamazsa, geleneksel sendikalar. sanayi devrimleriyle ortaya çıkan ve sanayi top- lumlarının son dönemlerinde işlevlenni dolduran buharlı gemıler gibi tarıhin mü- zelerinde yerinı alan toplumsal kurumlar- dan bin olarak unutulmaya mahkûm olacak- lardır. Düzeltme îstekleri ve ek görüşler... Gazetemizde 1-6 Ekim 1995 tarıhie- rinde yayımlanan "Anayasa Değişik- liği ve Meslek Odaian" başhklı yazı dizısinde yer alan görüşlerle ilgili ola- rak. hem yine bu diziye yönelik soru- lanmıza daha önce yanıt gönderen ki- mi meslek odası yöneticilerinden. hem detartışmaya katkı koymak isteyenler- den açıklamalar ve düzeltmelcr geldi Bunlar arasında özellikle"eleştiri"iı;e- renleri okurlanmızın bilgilerine sunu- yor ve bu dizinin gerçeklesmesinde yar- dımcı olan tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz. ktMYA MÜHENDİSLERJ: Krnı- ya Mühendisleri Odası Yönetim Kuru- lu Başkanı Nilgün Ercan, dizinin 3 Ekim 1995 Salı günü yayımlanan bö- lümünde anayasada yer alan anlayışı vurgulayan "kamuda çalışan teknik elemanîara oda üveliğini gerekli gör- meyen \e oda yöneticilerivle üniver- site nıensuplarının da TBMM'ye gir- melerini engelleyen" şeklindeki tanım- lamamızın sanki kendi görüşleri oldu- ğu izlenımini verdiğini belirtiyor Nil- gün Ercan bu yanlış anlaşılabilecek du- rumun düzeltilmesini istiyor ve şu açık- lamayı yapıyor: "Özellikle gerek si- yaset yapma. gerekse demokratiklt j- me anlavışımız içerisinde oda vöne- ticilerininTBMNİ'yegirmesidoğrul- tusunda bir görüş bulunmamakta- dır." METALURJ! MÜHENDİSLERİ: Metalurjî Mühendisleri Odası fstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter üyesi Soydankeleş. daha önce bu dızi için ılet- tikleri yanıtlann kendi kişisel görüsü değil. aynı anda "Istanbul Şubesi Yö- netim Kurulu'nun göriişü" oiduğunu belirterek. yazı diamizdc vurgulanma- dıgı gerekçesiyle bunun düzeltilmesini istiyor. Keleş aynca yine dizi içerisindeki tarafunıza ait bazı yorumlann da ken- di düşüncelerini yansıtmadığını belirte- rek asıl özgün şube görüşlerini şöyle özetliyor: "Şubemizin görüşü, mü- hendislerin kendi uzmanlık alanla- nnda yönetimlerde söz \ e karar sa- hibi konurtiuna gelmeleri değil. di- ğer emekçilerie birlikte iktidardan seslenmeleridoğrultusunda birsiya- sallaşmadır." Metalurji Mühendisleri Odası tstan- bul Şube Sekreterliği'nce iletilen dü- zeltme yazısında yine dizimize ilişkin dile getirilen bireleştiri debu tartışma- ya katılan meslekodalanna farklı uzun- lukta yer verilmij olması... ODA EMEKÇİSİNDEN ODALA- R.\ ELEŞTİRİ: Yazı dizimizlc ilgili gelen görüşler arasında. dizi yayımlan- maya başlandıktan sonra tarafımıza ile- tildiği için yer veremediğirniz ilgınç bir degerlendirme de yıllanm TabiblerOda- sı'ndaki değişik görevlerde geçimıiş olan Dr. Kürşat Yıldız'a ait. Halen istanbul Tabip Odası'nın ay- lık dergisi Hekim Forumu'nun yayın kurulunda katkılanm sürdüren Dr. Kür- sat Yıldız. 1.10.1995 tarihli mektubun- da. sadcco anayasa değişikligindcki olumsuzluklan elcstirmcnin yeterli ol- mayacagını anımsatıyor. Bu son deği- şikliklerin de aslında emeğe ve aydın- laraçizmeyiaşmayacaklarınaenıınolu- nan dozda bir anayasal düzenleme ol- duSunu belirten Dr. Yıldız. bunu top- luma uygun görenlerin temelde görev- lerini yaptıklarını. ancak genelde mes- lek otialannın ise görevlerini yetcrince yapmadıklannı söylüyor. Tabip Odası emektannın bu konuda- ki elestirilerini dile getirdiği mektubun- da "İğneyi kendimi/e batırmadan. başkaiarını eleştirmenin vararı var- mı" şeklindeki sorusuna yine kendisi- nin yanıt aradığı ömek davranışlardan bazıları da şöyle özetlenıyor: "Milliyetçi kutuplaşma, şeriatçı örgütlenme, emperyalist ideolojinin yayılnıası konusunda da meslek oda- ları yeterli duyarlığı gösterip. üvele- rini aydınlatıp harekete geçiremedi- ler. (...) 6K kuşağının temsilcileri. şimdi yüzbinlerce üyesi olan örgütle- rin de vönelicileridir. Ama bir za- manlar uğruna geleceklerini tehlike- ye attıklan toplumsal yararlann el- İerinden alınmasına büyük ölçüde se- yirci durunıdadırlar..." Bütiin bu \e bunlara benzerdcğerlen- dirmclerlc birlikte söylenebilirkı. mes- lek odalannda görev yapan ve bunu de- mokratik sorunıluluklannm bir geregi olarak > ürüten degışık uzmanlık dalla- rındakı oda yönetıcileri. kendi üyeleri- nin mesleki çıkartanyla toplumun aynı alanındaki genel bcklentilerini kamu yaranna bir çizgide bırleştirebilmenin çabası ve arayışı içcnsindeler. Bilimsel ve demokratik olmanın da zorunlu sonucu olan bu çabayı özerk bir stalü içerisinde ülke yönetimine etki edecek birörgütlO güce dönüştürmek ise yine meslek odalanmn temel poli- tık hedeflenni belirliyor. Özellikle ana- yasada 12 EylüTle birlikte getınlenen- gellemelerin yine sürdürültiüğü ve he- men her meslek alamnda yinebilimi ve toplumsal haklan yadsıyan bir ranteko- nomısinin ülkeyi giderek daha büyük aç- ınazlara sürükledisi böyle bir dönem- de... POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Kalkan'ın Komur Karası... Kalkan'a turizm nasıl geldi, kim getirdi, nasıl ge- lişti, ilk yazıda şöyle bir dokunmuştuk. Şimdi bun- ları konuşurken, kadim dostum Nusret Baban çı- kagelmez mi? "Hayrola?" "Gazetede yazını okudum, Kalkan'da oiduğunu yazıyorsun, kalkıp geldim." Hoş beşten sonra Kalkan'a bundan 25 yıl önce bir raslantı olarak nasıl geldiğini şöyle anlattı: Kıyılan tarıyoruz Necati Zincirkıran'la, birkaç kı- yıyı taradık, adalan aştık. Fethiye'ye gideceğiz. Ak- şam oldu, hava kararıyor, bir türlü Fethiye'yi bula- mayız. Pusulaya göre gelmemiz gerekli. Bir burnu döndük, sönük ışıklar göründü. Sesler de duyuyo- ruz. "Hey, arkadaşlar, bura neresi?" diye bağırdık. "Kalkan" dediler. "Siznereyegidiyorsunuz?" "Fethiye'ye!.." "Fethiye çok uzakta. Önünüzde kayalar var, biz si- zi kıyıya çekelim." Kıyıya çektiler. Taşlar liman için. Esmer, siyah saç- lı, irice bir delikanlı var, bizimle ilgilendi. Kıyıdaki evi- ne konuk etti. Bu konukseverin adı: Kemal Akın! Böy- lece ilk turistlerle ilk turizmci karşılaşmış oluyordu. Öteki turizmciler, Erkut Taçkın, Tiraje, birkaçı da- ha sonradan geliyor. Tartışma ilk geleni bulmak olduğuna göre, Kemal Akın, "Kalkan'a ilk gelen turist, aktör Ahmet Gül- han'dV", dedi. Haydi!.. Şimdi bir de Ahmet Gülhan çıktı. Ahmet buraya gelmiş, kıyıda bir ev yaptırmış, evin temelini de Muhsin Ertuğrul atmış. Öyküsü böy- le!.. Böylece ilk turistler, orta turistler ve sonradan ge- lenler belli olmuş. Biraz tarih kanştıranlar şöyle di- yor: Bura halkı silah, kalkan yaparmış. Kimi çapul- cular buraya tebelleş olunca eldeki silahlarla saidır- maya başlamışiar. "Kalkanlı" demişler. Kalkan bir de kalamardan gelirmiş. Hatta kalkan balığından söz edenler bile var. Osmanlı'da bura çok önemli bir limanmış. Antal- ya'dan, Fethiye'den üstün gelirmiş. Suriye. Lübnan, Mısır, Kıbrıs, Rodos'tan kargo gemiler işlermiş. Man- gal kömürüyle de ünü var. Zeytinler yabani, ama önceleri değilmiş; zeytinyağı işlerlermiş. Sabun ti- careti var. Çam, sedir ağaçlarından kerestecilik de almışyürümüş. En son yabani zeytinleri ıslah etmek istemişlerse de turizm ağır basmış. Fethiye, Kalkan yolunun açılması üzerine turizm hız kazanmış. Şimdi özellikle Ingiliz yatçılarının uğ- rağı olmuş. Onun için geçerli para "paunt", konu- şulan dil "Ingilizce "olmuş. Çarşısında ne ararsanız bulursunuz. Bir amatör çarşıcı "Bunlan Kapalı Çar- şı'da da bulursunuz" diyor. Erkut Taçkın dostumuzun (klozet) şakasına alı- nanlar olmuş. Bunlar duyarlı kişiler. Tuvalet işi biz- de önemlidir. Ülkenin her yerinde, konaklarda, oto- büs terminallerinde iki türlü hela, her zaman vardır; birine alaturka, ötekine alafranga hela derler. Kim- se de alınmaz! Gençlik yıllarında, Ankara'da, Ana- fartalarCaddesi'ndebelediyeninyaptırdığı "asrihe- lalar" vardı. Yeni helaya "asri" deniyordu! Ha, sırası düşmüşken bir şey daha söyleyeyim. Bu- rada yatıh okul da varmış, adalardaki, kıyılardaki ço- cuklar burada okurlarmış. Burada öğrendim, Mus- solini, şöyle dermiş: Akdeniz'de ve kıyılarında ne- reyi kazarsanız kazın bir yontu bulursunuz, orası Roma toprağıdır. Mussolini çok tepeden atmış. Ne diyor şair: "Mus- solini çok konuşuyor." Eli değmişken konuşmuş. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAJN SAĞA: 1/SalâhBirsel'in bir şür kitabı. 2/ Kışinmözbenliği... Tropikal Amerika ormanlannda ya- şayan iri gagalı kuşlann ortak adı. 3/ Bir içki... Yüz metrekaretutann- da yüzey ölçüsü birimi. 4/Âşık ol- maktan duvulan korku. 5/ Yüz ör- tüsü. peçe... Bakı. 6/Kemiklerin y u- v arlak ucu.. Gemilerin yükü- nün boşaltıldığı ya daonarıl- dığı üstüörtülühavuz. 7/Ai- tının simgesi... Etli, yuvar- lakça ve şişkin olan sap kıs- mı yenen lahana çeşidi. 8/ Osmanlı dev ietinde bazı is- kelelerden alınan bir tür ver- gi. 9/ Kuzey yarıkürenin ılı- man ve soğuk bölgelerinde yetişen beyaz kab'uklu bir aâaç... Bırnota... Şöhret. V1JKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Asıl yapının dışında yer alan üstü kapalı teras. 2/ Bora- zankuşu da denilen ve Güney Amerika ormanlannda ya- şayan kuş... Istek. arzu. 3/ XVIII. yüzyılda Fransa"da mo- da olan bir bezemebiçemi...Yemek. 4/Lzaklaşmak.araaçıl- mak. 5/ Bir çalgı... Müzikte "yapıt" anlamında kullanılan terimin kısa yazılışı... Dokuteli. 6/Ayncalık tanınmış... Kap ağırlığı. II Yükseklik korkusu. 8/ Olumsuzluk belirten bir öne... Kalıntılar... 9/ Erişmiş. ulaşmış... Ahi kuruluşlanna • girenlerin bellerine törenle bağlanan kuşak. T.C. ADALET BAKANLIĞI İZMİR ONBEŞİNCİ İÇRA MÜDÜRLÜĞÜ ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİ 1995 2719 Alacaklı: Necdet Göçerer Vekili: Av. EmbiyeÇavuşoeiu. Halıtziya Bulv. Ak fş- hamNo:20 210lzmır Borçlu: Emine Baş 9114 Sokak No: 11 K: 1 Yeşilyurt-tzmir Borç miktarı: 8.OI3.OOO.-TL alacağın icra. harç mas- raf ve ücreti vekâleti ile takipten sonra işleyecek yasal faizin tahsilidir. Borçlu Emine Baş hakkında yapılan takıpte tebligat bila tebliğ dönmüş ve yapılan zabıta tahkikatında da ad- resi tespit edilemediğinden. lşbu ödeme emrinın tebliğ tarihinden itibaren borcu ve takip masraflannı on yedi gün içinde ödemeniz. "te- minat vermeniz," borcun tamamına veya bir kısmına ve- ya alacaklınıntakibat icrasıhakkınadair bir itirazınızvar- sa, senet altındaki imza size ait değilse. yine bu on yedi gün içinde aynca ve açıkça bıldirmeniz. aksi halde icra takibinde bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı. im- zayı reddettığiniz takdirde mercı önünde yapılacak du- ruşmada hazır bulunmanız. buna uymazsanız vaki itira- zmızın muvakkaten kaldırılacağı. senet veya borca itira- zınızı yazılı veya sözlü olarak icra dairesine yedi gün için- de bildirmediğiniz takdirde aynı müddet içinde 74. mad- de gereğince mal beyanında bulunmanız. aksi takdirde hapisle tazyik olunacağınız. hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikata aykın beyanda bulunursanız hapisle ceza- landırılacağınız. borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edileceğı. takibe itiraz ettiğiniz tak- dirde itirazla birlikte tebliğ giderlerini ödemeniz. aksi hal- de itiraz etmemiş sayılacağınız ihtar olunur 'Basın: 45511
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle