05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6OCAK1995CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Şeytanınız bol olsım abfler!Genelde kimilerinin parlak bir sinemacı ve görûntü cambazı saydiğı. kimileri için de göz bo- yayıcı, lafebesi, şamataci biryö- netmen olarak kabul edilen Oli- verStone'un Batı'da olay fi lm ha- line getirilen son yapıtı "Katil Doğanlar", içerdigi şiddet boyu- tuyla mide bulandıran, alabildiğine kan- lı bir çılgınlık ve sapıklık gösterisi baş- Ş i d i k d rik SUNGU ÇAPAN KatM Doğantar (NatumlBorn Killers)/ Yönetmen: Oliver Stone /Senaryo: David Veloz, Richarü Rııtowski. Q. Stone, Quentin Tarantino nun hikâyesinden /Kameru: Robert Richurdson / Miizik: Trent Reznor /Oyuncular: Woody Harrehon, Juliette LewLs, Rohert Dovvney Jr. Tommy LeeJones, Totn Sizemore /1994 ABD (WB) /Maslak Mövenpick, Beyoğlu Fitaş. Şişli Kent, Kadıköy Sütvyya, Bakırköy Avşar. Etiler Akmerkez, Çemberiitaş Şuf'ak, Altunizade Capitol, Ataköy Prvstij, Penüik Oscar sinemalannda. hikâyesindenyolaçıkarakçektiği "Ka- sında. "AmerikanManyaklan"adlı,ek- espri de yapabilen, sempatik ve popü- ten hayrete düşürerek tutsak alıyor iki til Doğanlar"da, keskin eleştıri oklan- randa şiddetı pazarlayan programı, ka- ler halk kahramanlanna dönüştüren saatliğine. Filmin hemen çağnştırdığı, nı, özellikle TV ağırlıklı medyaya yö- til sevgililer sayesınde izlenme rekoru medyayı şiddete sürekli gazverdigi için öldürerek üne kavuşmuş, banka soy- b k k h M i k ' i bi k d h ri ltansona. Şimdiye kadar Amerikan top- neltiyor bu kez. kıran, hatta Mickey'i bir kez daha can- yerip eleştiren yönetmenimız, sonuçta guncusu Bonnie ve Clyde'ın günümüz- lumunun çeşitli sorunlanna kamerasını Haberin değerinden çok acılı, ölüm- lı yayında röportaja çıkanrken hapisha- tıpkı birparçası olduğu medya gibi, şid- deki torunlan sayılacak Mickey'le Mal- yönelten gösterişli filmleriyle adeta ül- Iü, felaketlı, irkiltici yanlannı gözlere nede patlak veren, ortalığın savaşmey- det öğesini had safhada kullanıyor baş- lory çifti, herkesin suçlu olduğu kesinın çağdaş bir vakanüvisi kesilen sokmakta yoğunlaşan ve rating kaygı- danına dönüştüğü isyan kargaşasında- tan sona, bozacının şahidi şıracı misa- 1990'lann mahşeri atmosferinde, tekil, Stone, ABD'ninmalumarkabahçepo- s l v | a her olayda kan. şiddet ve vahşet ki, inanılmazkaçışınabileyardımeden, li. AdışidderinozanınaçıkmışSamPec- üçüzyadatoplucinayetlerleçevreleri- litikasinailişkin "SaJvador" esas- lı birmedya eleştinsi niteliğınde- ki "Sırdaş Radvor , ekonomı dün- yası hakkındaki "Wall Street", gençlik ılahı, asi ve anlaşılmaz müzisyen rockstar Jim Morrison olayı üstüne "The Doors", baş- kan Kennedy cinayetine yeni yo- rum ve açıklamalar getirmek id- diasındaki "JFK" ve özellikle Vietnam üçlemesi "Müfreze", "Dört Temmuz", "Cennetve Yer- yüzü''gibi sansasyonel eserleriy- îe ünlenmişti. Bu kez çağdaş Amerikan top- lumunun en kaygı verici olgula- nndan bın üstüne iş tutuyor üstat, bu provokatıf yönetmenin çahm- lı. ama derinliksiz sinemasının görülmemiş derecede kanlı, vah- şi, şiddetli birkıpkırmızı cinayet- ler kasırgası nıteliğindeki son ürünü "Natural Born Kfllers-Ka- til Doğanlar"da. Evet, konumuz medyatık şiddet! Hoüywood'un en becerikli yönetmeni Babasının sürekli tacız ettiği, kötü aile kurbanı bir genç kızla (Juliette Lewis) beyaz atlı kurta- ncı prensi, güleç yüzlü, tosuncuk bir delikanlının (VVoody Harrel- son) seri cinayetler işleyerek per- çinleştirdikleri tutkulu beraber- liklerini hikâye ederken, gürültü- ne ölüm ve işkence yağdıran. psikopatlıktan, şaka-gırgır da yapabilen, sözgelimi onlan en- seleyip kodese tıkan manyak po- lısten (Tom Sizemore) ya da eje aldığı konuyu diledığince çar- pıttıran saplantilı, hırslı ve ger- zek TV muhabirindcn daha ma- sum, temiz ve sempatik kahra- manlar haline dönüştürülüyor. Kıtgöriişlüdarfikirti Genelde geniş ölçekli filmle- rinin tersine, kıt fikirli. dar gö- rüşlü, kapasitesini teknisyenli- ğiyle örtbas eden Stone'un. ka- til çiftimizin peş peşe cinayetle- rine gerekçe orarak, kahraman- lanmızın sorunlu aile ve çocuk- luk yaşamlannı gösterip vurgu- laması ne kadar inandıncıysa yönetmenin 'sevginin her zaman şeytanı alt efrigine' ya da "kötü- lüğün hakkından ancak sevgi ge- Br" gibisinden mesajlan da o ka- dar geçerli. Öldürmede sınır tanımayan çılgın çifti ve eylemlerini akta- ran ilk yansından sonra hapis- hane, medya sirki ve kaçışı içe- ren ikinci bölümünde son dere- ce akıcı, işlek bir tempoya bürü- nen, görsel bakımdan ustalıklı bir düzeyi yakalayan filmin ye- niliği özünde değil, biçemındc aslında. Stone'un üslubu, geriye dö- lu patırtıh, alacalı bulacalı. su- {,}$& stone,şiddete medya tarafindan gaz verilişine ilişkin son veKetedfdrninde, doğuştan katil, 2 Amerikan manvagına(Woodv - , ° n e "u Î İ " : " ' u ^ y r.im rükleyici, klipimsi, o dehşeten- Ham>J<nn1a.Iıılirttel^nvMV)«>mnativle vaklasıvnr " ' n u $ l e r ' sıyan-Deyaz naoer rnmı giz üslubuyla ve ortal.ğın kan H a r r e l s o n l a J u h e t t e L e m s e > sem P at ^ le yaWaşr/or. k.rpıntılan, v.deo çek.mlen, üst - ' " ' A '-- *-' sonunda da şiddet veterörden bizzatna- g y ğ gölüne çevrildiği gerilim ve action tem- posuyla seyirciyi gerçekten serseme çe- viriyor Stone. Günümüz Amerikan sinemasının en becerikli senarist. yapımcı ve yönet- menlerinin ön safında yer alan üstat, "Rezervuar Köpekkri" ve "Pulp Rcti- on" filmlenyle özel hayranlaredinerek Hollywood'un en çok umut bağladığı genç yönetmenler arasında yıldız gibi yükselen ve kara fılm türüne yeni bir so- luk getirçn Quentin Tarantino'nun bir öğesini öne çıkaran Amerikan televiz- yon kanallannın. seri cinayetler işleyen genç Mallory - Mkkey çiftinden daha suçlu demeye getiren Stone, Körfez Sa- vaşı'nı ya da kansıyla âşığını öldüren, ünlü sporyıldızı O.J.Simpson'ın yaka- lanışını anında görüntü, naklen eicrana getirmeyi beceren medyayı da filmin kötü adamı rolüne soyunduruyor, man- yak çifti programına çıkanp üne kavuş- turarak ilahlaştıran hırslı, bencil TV muhabirinin (Robert Dovvney Jr.) şah- sibini alan, fırsatçı, çalçene TV muha- birinin sonu, denetimden çıkmış. kendi eseri yaratığın hışmına uğrayan Dr. Frankenstein'ınkinden farklı olmuyor tabii. Naklen cinayet yayuu~ Bütün dünyaya en çok silah satan ve adeta şiddetle özdeşleşmiş 1990'lann ABD'sinde peynir ekmek yercesine in- san öldüren Mickey - Mallory çiftini. kinpah'a. "The WiH Bunch-Vahşi Bd- de"den görüntülerle selam sarkıtılan fîlm, medya eleştirisinden çok, yoğun bir şiddet boşalımı gösterisi aslında. Medyaya karşı medyanın yöntemlerini kullanarak medyanın tele-görsel uzan- tısı sayılacak bir MTV tarzı, çarpıcı an- latım tutturan Stone, ekranla gelen ün, karmaşa. başkaldırma, sevgi temalan çevresinde dönenen "Katil Doğanlar"la neredeyse seyirciyi hıpnotıze ederek şaşkınlıktan ağzı bir kanş açık, hayret- p üste bindirilmiş 'leit motiv'imsi göriin- tüler, çizgi Fılm tekniği, hızlı montaj \e rock-heavy metal müziklerden bütünle- nen, zehir zemberek ve gerçekten adre- nalin yükselten, deneysel tonlardan ses veren bir üslup. Dali'vari gerçeküstücü özel efektler, renkli filtreler vb. de cabası. Taşlama- dan kara mizaha yalpalayan. alabildigi- ne cümbüşlü, sürükleyici ve kanlı ce- hennemi yolculuk serüvenine ilgisiz kalmak zor sonuçta. YEDIRENK Azraili, masum kaçağın hep peşindeydi...I (La Corsa dell'inno- cente) Yönetmen: Carlo Carlei / Senaryo: Gualtiero Rosella, C. Carlei / Kamera: Raffaele Mertes / Müzik: Carlo Siliotto / Oyuncular: Manuel Colau, Francesca Neri, Jacques Perrin, Borghese, Federico Pacifıci, Lucio Zagaria, Massimo Lodolo /1993 ttalya / Beyoğlu Beyoğlu Sineması'nda. ltalya'da da radyodan naklen futbol maçlan yediden yetmişe dinlenir hafta sonlannda. Çayırda davar güden, Ca- labrialı iki genç çoban kaptırmış maç dinlerken silahlı adamlann saldınsına uğrayip vahşice katlediliyorlar. Güpe- •gündüz. Kurşun tarakası havayi yırtıyor. Öldü- renlerden birinin şirin, hayalci küçük oğlu, kahramanımız Vito'yu (Manuel Colau), bulutlarda şahin gibi süzülür- ken tanıyoruz sonra. Babasının ayakka- bılanndakı kan izlerini dehşetle fark eden küçük Vito'nun tüm ailesi, yöre- ye özgü çeteler arası bir hesaplaşma so- nucunda, bir başka şiddet kasırgası se- kansında, evi basanlarca öldürülüyor ar- dından. Katil küçük VHo Yatağın altına saklanarak katliamdan kurtulan Vito'ya, dağdaki mağarada ka- çırdıklan zengin çocuğunu tutan ağa- beyini uyarmasını söylüyor babası son nefesini verirken Ne var ki ağabeyiyle rehin çocuk da öJdürülmüşrür. Katil, küçük Vito'nun peşine düşecek ve soluk kesici bırtem- poda başlayan öykümüz, dur durak ta- nırnadan. çızmenin kat edileceği, kırsal kesımden büyük kentlere doğru bir ko- valamaca serüveninin dolambaçlanna çekecektir meraklısını... Amerikan sinemasına özgü, hızlı ve sarsıcı action türünün cilasını çekmiş, Sergio Leone etkilerini içeren zıpkın gi- cak denli ilginç thriUer' denemesi. Sü- bi sahnelerleaçılan, giderek tansiyonun rek.Ii, hiç bitmeyen ve hüzünlü bir fina- yükseldiği 'Masum Metek', umut veri- le bağlanan bu kaçış serüvenin, on yaş- ci yeni bir ltalyan yönetmenin, Cario lanndaki küçük kahramanı Vito'yu (bu Cartei'nın, bir ilk filmden umulmaya- arada 'Masum Kaçak' adlı filme 'Ma- sum Melek'ten daha cuk otururdu sanı- nz naçizane) büyümüş de küçülmüş ço- cuk oyuncu Manuel Colau başanyla oy- nuyor. Raffaele Mertes'in ışık huzmele- rinin dans ettiği, ışıl ışıl aydınlık görün- tüleri ve oynak, devingen kamerasıyla Cario Siliotto'nun, Ennio Morricone" ustanın izlenni süren duygulu müzik ça- lışması da, türiin klişe heyecanlannı ye- nileyip yineleyen bu etkileyici ltalyan yapımını iyice çekici kılıyor meraklısı için. tki apayn dünya Pastoral Calabria manzaralanndan. daglar, ovalar, ormanlar aşarak Ro- ma'nın, Milano'nun labirentlerine açı- lan film, Calabnalı küçük köylü çocu- ğunun boyundan beklenmeyecek kahra- manlığını görüntülerken yer yer yoksul güneyle zengin kuzey arasındaki fark- lan da sergileyip iki apayn dünyayı his- settiriyor. Cinayet salvosu gibi başlayıp zaman zaman kan ve şiddet öğesine tes- lim olan. zaman zaman da şiirli bir an- latıma dayanan 'Masum Melek", sindi- rilmiş Amerikan etkileriyle Latin du- yarlığının kanşımı niteliğinde, ticari beklentilerle yaratıcı yönetmen yaklaşı- mının harmanlandığı, yeni ve izlenme- ye değer bir sinemacıyı (Carlo Car- lei'yi) haberleyen bir heyecan ve geri- lim çeşitlemesi sonuçta. Taviani kardeşler'le Martin Scorsese arasında biryerde kategorize edebilece- ğimiz Carlo Carlei'nin küçük Vito'su, Tarkovski'nın ilk filmi olan 'fvan'ınÇo- cukluğu'nun kahramanını da çağnştır- dı bana. Bu heyecan verici başlangıç ya- pıtını sinemaseverlerin kaçırmaması ge- rekir sanınz. Modern 6 Doktor Jekyll-Mister Hyde' çeşitlemesi MMke-Sıfrdaı Spveye (The Mask) Yjnetmen: Charles Russel / Senaryo: Vike Werb / Kamera: John R. Lîonetti / Müzik: Randy Edelman / Cyuncular: Jim Carrey, Peter Riegert, Prter Greene, Cameron Diaz, Amy Yısbeck, Richard Jeni / 1994 ABD (UIP) Maslak Mövenpick, Beyoğlu Ftaş, Osmanbey Gazi, Kadıköy, Voda, Bakırköy Incirli, Etiler Acmerkez, Altunizade Capitol shemalannda. Biman'in yaşadığı kasvetli Gotham City gibi, hkâ'ali bir Edge kentinde hayatını kurmu^, kendi rtiinde. iyi kalpli. sıradan bir banka memuru Stnley Ipkiss'in (Jim Carrey), gecenin birinde ralantıyla sudan çıkardığı. antik bir maskeyi ST.-atına geçirirgeçirmez uğradığı değişimle, t»«nçaltındaki (ve üstündeki) bütün çılgınca isîklerini gerçekleştirebileceği bir doğaastü S c e sahıp olusunu hikâye eden "The Mask", bxştan belirtmek gerekirse sevimli bir fantastik e^jencelik. Beylık deyışle hoşça vakit geçirmeye birebir, teknik becerinin göz alıcı boyutlara ulaştığı ve bilgisayar animasyonunun nerdeyse sihirbazlık gücüne eriştiğini (bir kez daha) örnekleyen, modern bir hokkabazlık cümbüşü. Maskeyi takınca Edge kentinin süper kahramanı kesilen, süklüm-püklüm Stanley Ipkiss'i başanyla canlandıran, Jerry Lewfa'in 1990'lardaki versiyonu sayılacak, yakışıklı yeni komedyen Jim Carrey başanyla filmi sürüklüyor. Çizgi film ve pijama tutkunu, köpeğine düşkün, içe dönük ve silik özel yasamının pek dışma çıkamayan kahramanımıza, lastik gibi bükûlüp kıvnlarak beden dilini de çok iyi kullanışı, mimikleri, dinamizmi, yetenekleri ve parlak karizmasıyla tam oturmuş. Kanadalı Jim Carrey'i geçen mevsim gösterilen, oldukça sulu ve zıpır "Ace Venrura: Pet Detective- Budala DedektiPgüldürüsünden mimlemiştik zaten. Yakın dönemin, canlandırma sinemasıyla alışılmış yöntemleri beceriyle harmanlayan "Taşvan Roger", MichaeJ GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ • ••• • •• •• • ••• • Bebek Firarda/Baby's Day Out/Patrick R. Johnson Erkek SeverseA/Vhen a Man Loves a Woman/L.Mandoki Forrest Gump/Robert Zemeckis Gecenin Rengi/Color of Niqht/Richad Rush Katil Doğanlar/Natural Born Killers/Oliver Stone Maske/The Mask/Charies Russell Priscilla-Çöller Kraliçesi/Stephan Elliott Ruhlann Evi/House of the Spirits/Bille Auqust Urga/Niklta Mikhalkov Uzman/The Specialist/Luis Llosa Keaton'm "Beter Böcek" ya da Jack Nicholson'un "Batman"deki Joker gibi " kahramanlanndan ve çizgi romandan büyük ölçüde beslenerek beyazperdeyi tam anlamıyla dolduran bu yeni ve cevval komedyen, "The Mask"ın lokomotifi kuşkusuz. Bilgisiyar animasyonlu yeni çekim tekniğiyse, klasik "Doktor JekyB-Mister Hyde" temasını bir kez daha hayalgücü zengin buluşlara. sinema tarihine göndermelere, çarpıcı görsel efektlere dayanarak, matrak bir biçimde günümüze uyduran bu eğlencelikli Hollyvvood seyirliğinin öteki kozu. Bilgisayar animasyonlu, yeni teknoloji için artık 'hiçbir şeyin imkinsc olmadıgını'da ortaya koyan, Charles RusseHin yönettiği, 'çizgi Tdm lezzetindeki' bu sevimli ve rengarenk fantezi, Geroge Lucas'a ait ünlü Industrial Light and Magk adlı 'biiyülevici' özel efekt kuruluşunun ustalığını, becerisini de gözümüze sokuyor yine. Kahkahadan yerlere düşürmese ve çok fazla önemli olmasa da kıkırdaya kıkırdaya gülücüklerle birçırpıda tüketiliverecek cinsten, hoş bir eğlencelik "The Mask." Bir de filmin. âşık oiunası kızı olarak ortalarda boy gösteren, seyretmeye değer yeni bir sanşın afet (Cameron Diaz) var kı Allah Allah... UGUR KOKDEN Yaşam ki İsyancıdır Opera Pastanesi. Güngörmüş, günler görmüş Taksim. Sıcak, umut dağıtan /umut törpüleyen günler... Bekleyen- lerye bılinmeyen beklenen! Ölümün ya da yazgımn çağrısı. Rkret'in dediği gibi av- cı tuzağını kurmuş, avını bekliyor. Patlayacak uğursuz bir bombayla sonsuz küçük bir an içinde 'hiçlik'm özgürlüğü dogacak. Ardından gürültülü bir $usuş, hiç kalkmayacak / azalmayacak bir yürek yükü. Yıldız Sarayı Bahçesi ya da Taksim Alanı, ne ayncalığı var birinin öbüründen? Yüzyıla yakın bir zaman, sanki hiç geçmemiş! Bir ölüm, örselenen bir beden, tedirgin edilen yaşamlar ve korku! Yıl dönerken, sahıpsiz bir paltoyla amaçlı bir bomba, bir- likte, ölüme ayarlanmış uğursuz bir saat gibi, yılın son gü- nünde yoğunlaşmış yaşamı yıllar sürecek bir acıya dönüş- türdü. Bir an içinde. Birdenbire, bombanm ve yaşamın son çığlığının dışında sessizce, genç bir kadın, yaşamını yitir- di. Beklenmedik, beklemediği bir biçimde. Belki kahvesi- ni daha içmemişti, belki de pastası yanm kaldı tabağında. Artık kim bilebilir? Kafdı ki, ne önemı var bundan sonra? Ölüm, kendi istediği anda yaşamı kesiyor; tıpkı, aniden bir te\efon konuşmasının kesilivermesr gibi. Yumuşak, sı- cak ve kucaklayıcı bir sesin, sonsuza dek susuvermesi gi- bi. Yasemin Cebenoyan. Kırılan, solan taze bir çiçek; narin, ince bir oya ağacı; bir arkeolog, bilebildiğimizce. Ama bir insanı oluşturan, bilme- diğımiz yanlan. Kimdi, hayalleri, beklentileri neydı? Yenil- gileri? Hayalleriyle doğru orantılı başanları? Yaşamayı oğrenirken, yaşamı öğrendığıni sanırken, ölü- mü öğrenmiş oldu. Birden hesapta olmayan bir uğru gibi yaşamın yolunu karanlık bir duvar kesiyor. Zavallı Yasemin! Gizeminı öğrenmek uğruna tüm genç- liğini harcadığın zamanlar ötesinden gelen insan serüve- nıni 'bilinç'e dönüştürdüğün toprak, işte, umulmadık yer- de seni çağırdı. Birçok kişi içinde seni! Sanılacak ki, her şey gerçekdışı bir düş; uyanınca, ağır karabasan sona ere- cek. Işık ve gölge. Küçük bir 'an 'ın öncesinde, ışık egemendi yaşama. Bel- ki, tam algılanmıyordu; kimse, yeterince o bilınce sahip de- ğıldi. Gülüşüp konuşmalar. Günün tadını çıkarmaya çalı- şanlar ya da bekleyişin gerilimini, sinırliliğini yaşayanlar. Bununla bırlikte, bir 'an' sonra. yaşamın doğal akışı bı- çakla kesilmişçesine koyu bir gölge çöker pastanenin üs- tüne. Yaşamı bütünüyle örten, soğuk ve karanlık bir göl- ge. Sanki, birdenbire, pınltıh Halikarnas yıldızlarından biri gökte kayar. Bilınç ve söz susar o an. O turuncu akşam, Onat da Yasemin de ayn ayrı gele- ceklerı beklıyorlardı. Onat. birkadını beklemekte ve onun- la bırlikte evlılik yıldönümünü kutlamaya hazırfanmaktay- dı. Ama önce ölüm geldı. Tam sulann kızardığı saatte, akşamla inen gölgelere ba- karken bu iki insan ne düşünüyordu acaba? Belki Onat'ın aklından yıllar öncesinin kanlı 1 Mayıs'ı geçmışti, kim bilir? Yıllar önce de o sabıkalı otel, meydan- da vurulup düşenlere ateş edilen yerdi. Ardından, apar to- par, ülke dışından getırilmış özel pencere camlanyla kur- şun delikli eskıler değiştırtlmemiş miydi? Ola ki, meydanın o gün bu gündür hep genç kalmış ölü- lerini, o kutsal kırk insanı düşünmüş olsun Onat da. Inönü Gezisi'nin önünü örten sıra sıra belediye otobüsierine ba- karken, yaşamın günlük olağan kül rengini görüyor; ancak, başka şeyler geçiyordu herhalde gözlerinin önünden. Sı- cak, hoşgörüyle ve sevgiyle donanmış yaşam kesitleri. Umutlar, hayaller ve tasarılar. Kuşkusuz, küt insanlardan biri değildı Onat. İnce, açık ve duyarlıydı. Varlığının bir yerlerinden sesini duyuran 7s- hak Kuşu'nu tanımak olasıydı. Bundan böyleki yaşamın- da bedeninin bir bölümüne sürekli gölge düşse bile ne gam, yeter ki onun bılinci kararmasm! Yeter kı kararmasın diyen sesi gibi. Hem adaletin bozulduğu hem düzenin şirazesinden çık- tığı bir çağı yaşıyoruz. Biri öbürünün sonucu olan bu nok- taya çok uzaktan gelmedik. Hepsi hepsi iki yüzyıl! İki yüz- yıl önce, "Düzen bozulacağına adaletsiztik olsun, daha iyi!" diyen yaşlı Goethe değil miydi? Toplum, belirli bir dü- zen uğruna adalet duygusunu böylesine ayaklar altına alır- sa aralanan kapının nereye dek açılacağını kimse kestire- mez. Ve işte sonuçL Opera Pastanesi'ne bombayı kimin / kimlerin koyduğu, birıncil öneme sahip değil. Asıl önemli olan, oraya bomba konması. Ölümü amaçlayan, yok edici bir bomba! Başka bir deyişle insana kastetmek! Operanın cani hayaleti ne kazandı? Ölüm ekip korku mu biçti? Yıldırmak mıydı amacı? Yoksa susturmak mı? Kar- şı düşünceyi zor yoiuyla -dahası ölümle- susturmak, çağ- lar boyunca hiçbir zaman başarılı olmadı. "İnsanı mahve- debilirsinız" demişti bir öyküsünde Hemingway, "ama asla teslim alamazsınız!" Zaman, bu yargıyı hep doğrulu- yor. Bu kez dostları Onat'ı bekliyor, dudaklarında Oktay Ri- fat'ın dizelerini mınldanarak: "Kapı açılıp da gelecekmiş gibi I vuruiduğundan bu yana..." Blues şarkıcısı Ted Havvkins öldü • LOS ANGELES(AA)- Blues müziğın önde gelen isimlerinden Ted Havvkins. beyın kanamasından 58 yaşında öldü. 1982 yılında "Watch Ycur Step" adl albümü ile herkesin beğenisini kazanan Havvkins. country. gospel ve soul müziği kanştıran özel birstile sahipti. Geçen yıl çıkardığı "The Next Hundred Years" adlı albümü ile de İed Havvkins. ABD ve Avrupa piyasalannda listeleri zorlamıştı. Beş çocuk babası olan Hawkins, babasını hiç tanımamıştı. Sanatçının son günlerinde alkol ve uyuşturucu sorunlan vardı, Ara Güler'm fotoğpaf sergisi • Kültür Servisi - Türk fotoğrafının ustalarından biri olarak dünyaca tanınan Ara Güler'm, yaşadığı dönemin Istanbulu'na ve Türkiyesi'ne tanıklık eden siyah-beyaz fotoğraflanndan oluşan sergi. yann Fotoğrafe\i'nde açılıyor. 1928 yılında Istanbul'da doğan Ara Güler. 1956 yılında Paris Magnum Ajansı için röportajlaryapmayabaşladı. 1961 yılında Hayat dergisınde çahşmaya başlayan Güler. aynı yıl lngilte.re'de yayımlanan Photography Annual antolojisi tarafindan dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısmdan biri olarak tanımlandı. Belgeci bir fotoğraf biçiminin ustası olarak ün kazanan Güler. bunun yanında fotoğrafın her türünde çalışmalar yaptı. Kalamış Musiki ve Kültür Derneği yeniden çahşmaya başbyop • Kültür Servisi - Bir süredir olanaksızlıktan dolayı çalışmalanna ara vermek zorunda kalan Kalamış Musiki ve Külrür Derneği, çalışmalanna yeniden başlıyor. Türk Musikisi'ne emek vermiş Melahat Pars'ın kurucusu olduğu ve halen büyük gayretlerle sürdürmeye ve yaymaya çalıştığı Kalamış Musiki ve Kültür Derneği, yetersizlik nedeniyle kapanma noktasına gelmişti. 15 yıllık tarihi boyunca Bülent Ersoy, HüncrCoşkuner. Serap Mutlu Akbulut, Tülay Canik, Ayten Zenger. Erol Bingöl gibi ünlüleri yetiştiren derneğe Kadıköy Belediyesi ilgisiz kalmadı. Belediye Başkanı Av. Selami Öztürk, duyarlı davranarak derneğe yardım elini uzattı. Evlendırme Dairesı'nde bulunan bir salonu haftada üç gûn tahsis ederek ilk adımı attı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle