Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 1995 CUMA
14 KULTUR
Cüneşin
Cocuklarc İNazmi Ziya ve Aliye Berger
Kotu oğrencı,
umut veren
oyuncu
Kültür Servisi -. Ben Chaplin
daha ikinci yılını doldurmadan ti-
yatro okulundan atılmıştı. Kendi-
sıni çok yetenekli görüyordu.
Ama anlaşılan kımse onunla aynı
fikirde değildı. Okuldan atılırken
Şeteri kadar oyuncuya dönfişe-
medigi" gerekçe oiarak gösteril-
miştı. Bunun ne demek olduğunu
hâlâ anlayabılmış değil.
Okul yetkılılerı şimdilerde al-
dıklan karardan pişmanlık duyu-
yor olmalılar. Çünkü Chaplin,
Nick Grosso'nun 'Peaches'adlı
oyununda eleştırmenler tarafın-
dan çok begenılecek kadar 'oyun-
cuya dönüşmüştü'. Üstelik yakın-
da çeşıtli teleMzyon dizileri ve si-
nema filmlennde rol alacak. Bu-
günlerde umut veren genç oyun-
culann başında geldıği konusun-
da herkes fikır birligi içınde.
Ben Chaplın'i geçen sezon ül-
kemiz sinemalannda da gösten-
len 'The Remains of the Day-
Günden Kalanlar' fılmınden tanı-
yoruz. Bu fılmde Anthony Hop-
kins'in canlandırdığı baş uşaktan
sonra gelen uşağı canlandırıyor-
du. Genç oyuncu, Merchant
Ivory'nin pahalı projelennden biri
olan ve H. E. Bates'in bir öykü-
sünden sinemaya uyarlanacak
filmde daha önemli bir rol üstle-
necek. Aynca BBC'nın ikinci ka-
nalında şubat ayında yayımlan-
maya başlanacak 'Game On' adlı
dizide de rol alıyor.
Henüz 25 yaşmda olan Chap-
lin, gelecek için planlar kurarak
kendinı sınırlamak istemiyor.
Önüne çıkan fırsatları değerlen-
dirmeyi yeğliyor. Okuldan atılışı-
nı ise şöyle değerlendirıyor: "Ti-
yatro okulundaki yaklaşım işken-
ceden farksızdı. Sizi parçalara bö-
lihorlar ama parçalannızı yeni-
den bir araya getirmek için gerekU
bilgi>c sahip degiUer."
CANAN BEYKAL
Nişantaşf ndan doğan gü-
neş Beyoğlu'nda batıyor.
Maçka Galerisi'nde Aliye
Berger'ın doğan güneşi alev
alev yakarken her tarafi, Be-
yoğlu Kazım Taşkent Galeri-
si'nde Nazmi Ziya'nın ışık
huzmeleriyle yıkanan resım-
leri melankoliic bir akşam üs-
tü yaşatıyor Istanbui'a. Türk
resminm ılk tzlenimcı deney-
cisi ve gerçek anlamıyla "fz-
lenimci ressam" sıfatını taşı-
maya hak kazanmış Nazmı
Ziya diyordu kı: "Istiyorum
ki resim yaşama haz katsın.
Tıpkı yemek, içmek gibi bir
de psikolojik gereksinimimiz,
güzelük duygumuz vardır ki.
ona da yanıt versin*1
. Galerı-
nin girişinde sağlı sollu iki
duvara dızılmiş inci gibi ufak
boyutlu resımlerini sergi he-
nüz açılmadan önce görmek
fırsatı elde ettim. Soğuk ton-
lann egemenlığindeki "Kur-
bağalıdere", sımsıcak sanla-
rıyla "Koç Kahvesi", pal
pembe ve gnlerle örülü "ts-
tinye'den" adlı resmi ve hele
Monet'nin anısınaymışçasına
yapılmış "Gelincik Tarla-
sı"nın mücevher gibi görün-
tûsü, bu yetkin ressam görü-
şünün duyarlıkla donanmış resimle-
rini devleştiriyordu.
Nazmi Ziya (Güran) henüz Aka-
demi öğrencisi ıken Izlenimci res-
min tutkusuyla denemelere ginşmiş
ve hocası Valeri tarafından. "Bakı-
yorum küçük be> Empresyonist ol-
muş" diye biraz alaylı biçımde ku-
lagı çekılmışti.
Yine de bu ressam Istanbul'a ge-
len ve Monet'nin bıraktığı yerden
tzlenimciliği ötelere taşıyacak olan
Signac'la birlikte çalışma fırsatını
iyi değerlendirmiş ve Monet hay-
ranlığıyla olağanüstü ressamca ça-
lışmalannı ortaya koyabilmiştır.
Onun muhalif tavırlarıyla gerek
Akademı yıllannda ve daha sonra
bazı çevrelere yaklaştınlmaktan sa-
kınıldığı bilinir. Gençliğinde dergi
ve gazetelere çizdıgi karikatürler-
den elde ettiğı parayla bu resim rut-
kunu genç Tzlenimci ressam Pa-
ris'in yolunu tutar; her ne kadar
akademik atölyelerde resim çalış-
malanna devam ediyor görünse de,
o, sehpasını Seıne Nehri kıyılanna
kurup açıkhava resimlerini yapmak-
ta ısrar eder. Aynı tutku lstanbul'a
dönüşünde de bırakılmaz ve onun
deyışiyle "Gecenin gündüz olmak
için ışık degişimlerini görmemiş bir
kimse ressam da olamaz". Nazmi
Ziya güneşin takıpçısidir, güneşın
ışıklannın dogıım anmdaki panltı-
larını ve akşam üstleri batışının
hüznünü, melankolisini ve lstanbul
siluettne yayılışını izler bütün gün.
Yine bu ışığı atlarda, çiçeklerde.
patika yollarda, deniz sularında.
yelkenlilerde, küçücük figürlerinde.
kadın siluetlerinde, cami minarele-
riyle bezenmiş lstanbul görüntüle-
rinde; ada, Salacak, Boğaz görüntü-
lerinde yansıtır. Nazmi Ziya. tıpkı
Nişantaşfndan
doğan güneş
Beyoğlu'nda
babyor. Maçka
Galerisi'nde
Alh e Berger'in
(iistte) doğan
güneşi alev alev
yakarken her
tarafi. Be>oğlu
Kaam Taşkent
Galerisi'nde
Nazmi Zrya'nın
(yanda)ışık
huzmeleriyle
yıkanan
resimleri
melankoük bir
akşam üstü
vaşatıyor
lstanbul'a.
Cezanne'ın Monet için söyle-
diğı gibi 'bir çift gözdür, ama
ne göz~' Işığın takipçisi ola-
rak gün boyu güneşin peşinde
koşturan ve her bir ışık de-
metini ve yansımalannı olan-
ca duyarlıkla boyaya aktara-
bilen, nesnelerini ışıkla yıka-
yabilen ve buna kendine çok
özgü bir melankoli katmasını
bilen bir usta ressamdır Naz-
mi Ziya.
Maçka Galerisi'nde yer
alan Aliye Berger'in 'Güneş'i
ise, tıpkı yakıcılığı gibi döne-
minde hayli gürültü kopart-
mış bir yapıttır. 1954 yılında
îstanbul'da toplanan sanat
eleştirmenlerinin oluşturdugu
seçici kurul tarafından birin-
cilik ödülüne değer görülmüş
bu yapıt, o güne kadar böyle-
si resimler yaptığı bilinmeyen
Aliye Berger'i birdenbire de-
dikodulann ortasına atmıştır.
Tıpkı Nazmi Ziya gıbı Izle-
nimcı resme tutulmuş halde
akademik sanata karşı çıkış
olarak, Aliye Berger de için-
den gelen sese kulak verip,
akademik sanat kurallarını,
bılgiyi, eski değerleri bir ke-
nara atmış ve koca bir güneşi,
galaksı gibi yeryüzünün tepe-
sine oturttuğu, yine içinden
geldiği gibi kavurucu renkleri
sıkıp patlı olarak tuval yüzeyine
sürdüğü ve biraz da bu sıcak tonlan
soğuk tonlarla canlandırdığı bir re-
sim yapmıştır. Soyut sanatın Batı'da
esen rüzgânyla Aliye Berger'in, bu
çarpıcı resmi jüri tarafından beğe-
nilmiş ve diğer kuralcı resimler ya-
nında bireyin özgürlüğünü yansıttı-
ğı için ödüle değer bulunmuştur.
Bugün tek bir duvarda kendini
ayakta tutabilen bu resmin mekânı-
nı nasıl etkiledığini görmek için ga-
leriye bir öğle vakti gitmenızi öne-
ririm. Karolar üzerine düşen ışık
huzmeleriyle birlikte güneşin sıcak-
lığını duymak ıstıyorsanız eğer, ku-
rallan bir kenara bırakıp, yüreğmin
sesini dinlemiş olan bu duyarlı ka-
dın ressamımızın yapıtını izleyin.
İki güneş çocuğu, Nazmi Ziya ve
Aliye Berger; biri Maçka'da, diğeri
Beyoğlu'nda şu iğrenç lstanbul ha-
vasında pınl pırıl, hâlâ dipdiri re-
simleriyle mutluluk saçıyorlar.
1995 yılına hiç de mutlu anılarla
girmemiş olan bizler için. bombalar
ölüm ve acı dağıtırken ve yeni yıl
daha da hırçın geçeceğe benzerken
yine de 1995 için sanatsever herke-
se birer armağan bu yapıtlar.
Yayıncılar,
SEKA'nın
satılmasını
istiyor
Kültür Servisi - Türkiye Yayıncılar
Birlığı Başkanı Aygören Dirim, Karabük
tesıslerini sembolik bir fiyatla satan hü-
kümetin SEKA'yı yayıncılara, gazete
sahibi ve çalışanlanna satmasını istedi
Dinm, yaptığı açıklamada, SEKA'nın
ve özel kâğıt üreticilerınin kâğıda ve
kartona yaptıklan zammı izlemenin ola-
naksız hale geldiğıni, SEKA yılda 4-5
kez fıyat arttınrken. özel üreticılerin ve
ithalatçılann dövizın her kıpırdanışında
zam yaptıklannı. ancak döviz düştüğün-
de fıyatlann düşmediğını belirtti.
Kâğıda sonımsuzca zam
Açıklamada. SEKA'da 1994 Mar-
tı'nda 17 milyon olan birinci hamurun
şu anda 50 milyon, 8 milyon 700 bin
olan kitap kâğıdının tonunun 37 milyon,
SEKA'dan sonra en çok kullanılan Top-
rak kâğıdın tonunun ise 100 milyona
çıktığına dikkat çekılerek "Dünyanın
hiçbir ülkesinde kültürün temel maddesi
olan kâğıda bu ölçüde sonımsuzca zam
yapılmaz" ifadesi kullanıldı. Bu artışlar
nedenıyle yayın sektöründe kullanılan
kâğıt miktannın 1 3 oranında düştüğü
beiirtılerek "Gazete kağıdında gümrük
ve fon muafiyetinden dolayı gazeteler h-
hal kâğıt kullanırken. yayınevlerinin kul-
landığı kitap kâğıdı > üksek gümrük ve
fon UNgulamasından dolayı ithal edilme-
ntıtktedir" denildı.
KDV alacaklan birikti
Gerek SEKA'nın gerekse özel kâğıt
üreticılerinin yaptıklan zam ve uygula-
dılları fiyat politikası nedenıyle kitap
yayımlamanın artık büyük bir yatınm
haine geldiğini vurgulayan Dirim. açık-
lanasında, bu yılki zorluğu depolannda-
kj kıtaplar sayesinde yenen yayıncılann
95"te ayakta kalma savaşı vereceklerini
ifade etti. SEKA zarar ettıği, enflasyon
ve döviz arttığı sürece kâğıda zamın sü-
retegıni, dolayısıyla kitap fiyatlannın da
aracağını vurgulayan Dirim, 1994 yılın-
da kitap fiyatlanna yapılan zammın, kâ-
ğı: fi>atı artışlannın çok altında olduğu-
nv belirtti.
Dınm, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"•<« anda yayıncıiann kitap girdilerinde
vesanşında uygulanan KDV farkından
dda>ı yayıncılar için önemli sayılacak
mktarda devletten KDV alacaklan bi-
riLnıiş durumdadır. Bu alacagın iadesi-
niı yt da ödenecek \ergiyc mahsup edil-
msûıin çok dogal bir işlem olması gere-
krken \1 aliye \etkililerl bu işlemi yap-
mnukta direnmektedirler. Hiç olmazsa
Bıkanlar Kurulu'nun bir kararnameyle
tıdkkıınız olan bu paranın iadesi için
greken talimatı vermesini bekliyoruz."
Hahık TezoııarMaıı bize kalanProf. Dr. ERDÎNÇ BAKLA
Zaman ne kadar hızlı geçıyor. Ölüm bi-
zim kuşak sanatçılannı sardı. Birer ıkişer en
sevdiğimiz arkadaşlanmızı alıp götürüyor.
Hemen medyanın tümü 1994 yılında kay-
bettiğimiz sanatçılann adlannı peşpeşe sıra-
ladılar Sevgili İezonar'ın adı bu listelerde
yoktu. Hiç zamanı ve hiç gereği olmadığı
halde ille de 1994 yılında kaybettiklerimi-
zin lıstesine girebilmek için yılın son günü-
nü buldu. Hepimizi derin acılar içinde bıra-
karak göçüp gittı.
Gerçekten vakitsiz bir göçtü bu. Mesleği-
nin doruğundaydı. Yıllardır dağarcığında ne
engin tecrübeler bınktirmiş idi. Daha bir-
çok eser verecek, birçok öğrenci yetiştire-
cektı. Kolay değil bir sanatçının yetişmesi;
uzun yıllar, uzun emekler ge-
rekli. Ne uykusuz geceler, ne
acılar, ne sevinçler ve tutkular
bu hamuru yoğurmakta. Ya
estetık birikim için ne deme-
li? Sanatçı ne kadar eserden
sonra gerçekte yapmak istedi-
ğine ulaşabıliyor? Ne emektir
bu? Kaç tane eser yanda kal-
dı, yeniden tekrar tekrar ya-
pıldı acaba?
Kimseyi tarmazdı
bu eserler elli iki senelik bir yaşama sığmış-
tır. Tezonar'ın bilinmeyen bir yönü müzis-
yenliğidır. Seramik eğitimi gördüğü yıllarda
konservatuvara da devam ederek kontrbas
eğitimi almıştır. 196O'lı yıllann en popüler
grubu olan "Karakediler" grubunda çal-
mıştır. Fevkalade gelışmiş bir klasik Batı
müziği kültürüne sahipti. lşte o yüzden gü-
nümüz genç kuşağının çılgın virtüözü piya-
nist Hakan Tezonar'ı müziğe itelemış, onun
ıyi bir pıyanıst ola^k yetişmesi için elinden
her geleni yapmıştır.
Bir Rodin hayranıv dı
Tezonar'ın heykelleri; plastik değerleri
ön plana çıkaran, kimi yerde yumuşacık, ki-
mi yerde ise çalıştığı kilin bütün dokusunu
alan, yer yer parmak ızlenni dahi bütün ta-
abidelerde genelde Natüralist bir eğilimde
olmasına karşın özellikle büstlerinde Eksp-
resyonisttir.
Daha serbest çalışmayı tercih eder ve çok
defa plastik kütle soyut bir görünümdedir.
Tezonar'ın olağanüstü bir benzetme kabili-
yeti vardı. Bir büst çalışması görülmeye de-
ğerdi doğrusu.
Çamur kütlesi 15-20 dakika kadar kısa
bir zamanda poz veren kişinin kimliğine
bürünüverirdi. Karakteri yakaladığı andan
ıtibaren çahşmasını keser, eserin kalanını
daha sonralan tamamlardı. Ancak özellikle
ılk dakıkalarda koyduğu tuşeleri bozmama-
ya özen gösterirdi.
Tezonar 1942 de Çorlu'da doğmuştur.
Heykelle tanışması 1959 yılında girdiği
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nda
lşte bütün bu heyecanlann,
sevinçlerin ve hatta öfkelerin,
tutkuların sonunda varılan
doruk, sanatçıyı yaratıyor. Sa-
natçı gerçekte düşlediğinı işte
bundan sonra yapabiliyor.
Onun için mesleğinin doru-
ğunda aramızdan genç sayıla-
bilecek bir yaşta aynlan Tezo-
nar için kahrolmamak, hatta
isyan etmemek imkânı var
mı? Kimbilir bundan sonra ne
eserler verecek, o coşkusunu
en duyarlı, en sıcak şekilde
eserlerine aktaracaktı?
Bir iyilik timsali olan, hiçbir kimseyi kır-
mayan, hani o "kanncayı dahi incitmeyen"
bir arkadaşımızdı. Herkesın yardımma koş-
mak sanki ona venlmiş bir görevdi. Cebin-
deki son parayı yardım etmek istediği kım-
seye verir, eğer yetişmezse gider borç alırdı.
Böylesine yumuşak yürekli, sevecen olma-
sına karşm o bir mücadele anıtıydı. Inandığı
her fikir için sonuna kadar mücadele eder
ve pes demezdi. Yumuşacık bir insan ve bir
mücadele ejderi.
Elü iki yılhk yaşamında...
Tezonar, sanatîa beraber yaşadığı yıllannı
dolu dolu geçiren, binlerce eser vermiş bir
sanatçımızdır. Bıraktığı eserleri incelerseniz
elli iki senelik bir ömürde bunlann nasıl ya-
pıldığına hayret edersıniz. Gerçekten de öy-
ledir. Tezonar binlerce desen çizmiş, resim
yapmıştır. Önce seramikçılikle başlayan sa-
natçılığının daha ilk yıllanndan itibaren se-
verek, büyük bir coşkuyla yaptığı heykeller
yüzlercedir. Türkiye'nin çeşitlı yerlerinde
yaptığı anıtları alt alta yazmaya kalksanız
sonunda yazmaktan sıkılırsmız. lşte bütün
£~L aluk Tezonar'ın
heykelleri; plastik
değerleri ön plana
çıkaran, kimi yerde
yumuşacık, kimi yerde ise
çalıştığı kilin bütün
dokusunu alan, yer yer
parmak izlerini dahi
bütün tazeliğiyle veren,
duygulu heykellerdir. O
heykellerinde ifadeye çok
önem verirdi.
Heykellerindeki coşkuyu,
tutkuyu ve çok zaman
hüznü görmemeye imkânı
yoktur. Zaten bu ifade
gücü değil midir ki
Tezonar'ı sanat dünyasına
tanıtan?
zehğıyle \eren, duygulu heykellerdir. O
heykellerinde ifadeye çok önem verirdi.
Heykellerindeki coşkuyu, tutkuyu ve çok
zaman hüznü görmemeye imkânı yoktur.
Zaten bu ifade gücü değil midir ki Tezo-
nar'ı sanat dünyasına tanıtan? Kimi heykel-
lerini en ince detaylanna kadar işlerken, ki-
minde ise fevkalade serbest dokularla kütle-
yi fazla yormadan bir çırpıda heykeli biti-
rirdi. Sanıyorum ki böyle çalışmayı daha
severdı Tezonar.
Bir Rodin hayranıydı. Durmaksızın kitap-
lannı inceler, fırsat buldukça Rodin müzesi-
ne giderek birkaç gününü onun eserleriyle
geçirirdi. Tezonar özellikle büstlerinde ka-
lıp çizgılerini hiç silmez, olduğu gibi bıra-
kırdı.
Öyle zannediyorum ki bu, Rodin'den al-
gıladığı bir doku. Büstlerinde yer yer par-
mak izleri vardır. Tutkuyla çalıştığı eserini
daima taze bırakmaya özen göstermiş, yap-
tığı modlajın istediği ifadeyi bozmaya baş-
lamasına. bir anlamda yorulmasına fırsat
vermeden kesmeye özen göstermiştir. lşte
bütün o parmak izleri o yüzdendir. Gerçek-
ten de plastiği diri göstermektedir. Yaptığı
olmuştur. Daha öğrencilik yıllannda devlet
sergisi başta olmak üzere sergilere katılma-
ya başlamış. katıldığı yanşmalarda aldığı
ödüller bif anda tanınmasına sebep olmuş-
tur.
Kitabının >apılması gerek
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Oku-
lu'nun seramik bölümünde açılan imtihanı
kazanarak asistan olmuş, bu kariyer onu
1985 yılında profesörlük payesine kadar
götürmüştür. Tezonar'ın 1970'te verdiği
doktora tezi "Kütahya Çiniciliğini Geliştir-
me Imkânlan" konuludur ve çok kapsamlı
bir incelemedır. Yıllarca emek verdiği eser-
lerinı bir kitap olarak düzenlemeyi çok iste-
miş, hazırlıklar yapmış, fakat gerçekleştire-
memiştir. Bir "Tezonar" kitabının bundan
sonraki yıllarda yapılmasını bütün kalbimle
arzuluyorum. Tezonar'ın katıldığı yanşma-
larda aldığı ödüller oldukça kabank bir ye-
kûn tutar. Bunlardan en önemlileri şunlar-
dır.
1966 11. Uluslararası Kültür Şenliği 1.
ödül.
1966 DGSA Heykel 1 ödül,
1966 Ile de Bendor Paul Richard Ulusla-
rarası Korsika Anıtı Yanşması 1. ödül,
1968 lstanbul AKM Heykel Yanşması 2.
ödül,
1968 Ankara ODTÜ Heykel Yanşması
Mansiyon,
1970 Ankara YKB Heykel Yanşması 1.
ödül,
1975 Ile de Bendor Paul Richard Fransız
Hava Şehıtleri Anıtı Yanşması 3. ödül,
1976 lstanbul Arkeolojı Müzesi Sanat
Yanşması Heykel 1. ödül,
1980 Ankara TBMM Atatürk Yanşması
Basan Ödülü,
1981 lstanbul Fatih Anıtı Yanşması 3.
ödül,
1983 Kayseri Atlı Anıt Yanşması 1. ödül,
1986 lstanbul Rumelihisan Büyük Fatih
Anıtı Yanşması 2. ödül.
Diğer taraftan Tezonar'ın sanat
hayatının önemli bir bölümü anıt
çalışmalanyla geçmiştir. Çok uzun
çalışmalar gerektiren anıt heykelci-
liği son yıllarda Tezonar'ın tutkusu
haline gelmişti. Açtığı kişisel sergi-
lerden vazgeçmiş, eserlerini daha
fazla halkın görebilmesi için anıt
çalışmalannı tercih etmiştir. Bu tut-
kusu, benim kendisini hep tenkit et-
tiğim bir yönüdür. Sergilerden vaz-
geçmesi çok yanlış idi. Çünkü anıt
çalışmalannda konular bellidir ve
en önemlisi, mutlaka bir benzetme
zorunluluğu vardır. Bu çalışmalar
sanatçının özgürce eserler vermesini
engeller. Ben Tezonar'ın kendisini
çok aşacağı sergiler yapacağına çok
inanıyordum.
Anıtian ve bûsfleri
Onun yaptığı anıtlardan bahset-
meden geçemeyız. Bunlardan bir ta-
nesi. Tezonar'la yapmaktan mutlu-
luk duyduğum Sakarya Şehıtleri
Anın'dır. Bu anıtta rölyef kabartma-
lan da ben yapmış idım. Diğer anıt-
lar ise şunlar: Kaysen, Akseki, Kınkkale,
Hereke, Keşan, Biga Atatürk anıtian; lstan-
bul Mimar Sinan, Turgut Reis. Fuzuli, Ce-
zayirli Hasan Paşa, Kadıköy Atatürk Genç-
lik Anıtı, Marmara Oniversitesi Atatürk
Anıtı, Kadıköy Yunus Emre Anıtı, Kadıköy
Belediye Binası Cumhuriyet Devrimleri ve
Atatürk Anıtı, Göztepe Anneler Günü Anı-
tı, Selamiçeşme Basın Şehitleri ve Özgür-
lük Anıtı, Kalamış Osman Hamdi Heykeli,
Çeşme Turgut Reis Anıtı, Selçuk Üniversi-
tesi Büyük Türk Imparatorluklan ve Ata-
türk Devrimleri Anıtı, Gaziantep Karayılan
Anıtı, Şehit Kamil Anıtı, Halıcılık ve Ilk
Mekik Anıtı, tzmit Sabancı Holding Daya-
nışma ve Sevgi Anıtı, Dumlupınar Kuvayı
Milliye Anıtı, Japonya Hiroşima Dünya Ba-
nş Heykeli ve sayısız büst.
Eserlerinden bazıları Linz ve Bregens
Müzesi, Marsilya Paul Richard Müzesi, ls-
kenderiye Müzesi ve lstanbul Resim ve
Heykel Müzeleri'yle özel koleksiyonlarda-
dır.
Şimdiye kadar yirmi özel sergi açmış bu
sanatçımızın yeri kolay kolay doldurulama-
yacaktır. Onu çok özleyeceğiz.
Kmlordu konseri
iptal oldu
• İSTANBUL (UBA) - Ernlak *
Bankası, Çeçenya işgalini
kınamak amacıyla daha önce
planlanan Kızılordu Koro ve
Dans Topluluğu'nun gösterisini
ıptal ettı. 69. Kuruluş Yıldönümü
nedeniyle çeşitli kutlama
etkinlikleri düzenleyen Türkiye
Emlak Bankası, bu amaçla
Kmlordu Koro ve Dans
Topluluğu'nu lstanbul'a davet
etmişti. Dünyanın en tanınmış
gruplanndan olan Kızılordu'nun
8-9 ocak tarihlerinde
gerçekleştıreceği program için
davetiyeler ve basın duyurulan
hazırlanmıştı. Ancak, Rusya'nın
Çeçenistan'ı işgal girişimi
nedeniyle tepki gösteren Emlak
Bankası Yönetim Kurulu
gösteriyi iptal etti.
Hamit Görele'yi
Anma Sergisi
• Kültür Servisi - Hamit
Görele'nın yanm yüzyıla yakın
sanat yaşamından derlenen ve
retrospektif bir nitelık taşıyan
resim sergisi, Nişantaşı Toprak
Sanat Galerisi'nde 14 Ocak
tarihine dek gezılebilir.
"Müstakiller" grubu içinde yer
alan sanatçının resımlerinde
coşkulu, şıırsel nitelikler
belirginlik taşıyor. Çoğunlukla
yakın çevre görünümlerini konu
alan ilk dönem resımlerinde
kendinden önceki kuşağın
izlenimciliğe yatkın yaklaşımıyla
1939-53 yıllannda Paris'te
Andre Lhote Atelyesi'nde ' •
edindiği yan kübist, yan
konstrüktivist birikimı
bağdaştırmaya yöneldi. Özellikle
peyzajlannda ağırlığını duyuran
soyutlayıcı öğelerdeki genişleme,
renk lirizmine öncelik veren
davranışı kendi kuşağı içinde
kolayca aynmsanan bir İcişilik
kazandırdı. Öiümünden üç yıl
önce Îstanbul'da sergılediği kimi
düz ve yalın, kimi benekleme
yöntemiyle renklendirilmiş
geometrik birimli
düzenlemelerinde doğanın
oldukça soyut planda bir çözüme
ulaştınlması öngörülüyordu.
TÜRSAK Vakffndan
ücretsiz video
gösterileri
• Kültür Semsi - TÜRSAK
Vakfı, "Sinemanın Yüzüncü
Yılı" laıtlamalan çerçeyesinde
bu aydan başlayarak TÜRSAK
Salonu'nda haftahk video t/l
gösterilerine baslıyor. Her -?
çarşamba günü saat 16.30'da
ücretsiz olarak gerçekleştınlecek
olan gösterilerde, sınemaseverler
dönüşümlü olarak Türk ve dünya
sinemasının klasıklerinden
seçmelerin yanı sıra kısa film ve
belgesellerden örnekler izleme
ve filmlerle ilgili söyleşilere
katılma olanağı bulacaklar. Bu
etkinlikler kapsamında 11 ocak
çarşamba günü Yeşim
Ustaoğlu'nun "Magnafantagna",
"Düet" ve '"Otel" adlı kısa
filmleri gösterilecek, ardından
Ustaoğlu ile bir söyleşi
yapılacak. 18 ocak günü John
Ford'un "Cehennem Dönüşü" ve
Rekin Teksoy'la söyleşi, 25 ocak
günü Uğraş Salman'ın " Vixit"
ve Banu Imset Diler'in
"Battaniye" adlı kısa filmleri
gösterilecek ve ardından Uğraş
Salman'la söyleşi yapılacak.
Çağdaş Sahne ve
Talyaço' Şişli'de
• Kültür Servisi - Ekimden bu
yana Kadıköy Halk Eğitim
Merkezı ve Capitol Müjdat
Gezen Gençlik ve Çocuk
Tiyatrosu'nda "Palyaço" adlı
müzikli çocuk oyununu
sahneleyen Çağdaş Sahne, Şişli
Gönül Ulkü-Gazanfer Özcan
Tiyatrosu'na geçiyor. Kartal
Sanat Işliği. Bizim Tiyatro,
Dostlar Tiyatrosu oyunculanndan
ve kapatılan BRT televizyonu
haber spikerlerinden Halit Ergör
tarafından 1990 yılında kurulan
Çağdaş Sahne, Halit Ergör'ün
oyunlaşhnp yönettıği "'Palyaço"
adlı müzikli çocuk oyunu ile
1994-95 tiyatro mevsimini ' >
açmıştı. Kurnazhk, cahillık, > • :
okuma ahşkanlığı ve eşit
paylaşma gibi temel konulann *
sahne dilıyle yorumlandığı
oyunda, Geleneksel Türk
Tiyatrosu kışderinden tbiş ıle
Avrupah Palyaço yan yana
geliyor. Oyunda; Halit Ergör'ün
yanı sıra Perizat Aydoğdu ve
Müslüm Uzun oyuncu olarak rol
alıyor. Banu Akın flüt, Erdem
Polat gitar, Alen Ankan org
çalıyor. "Palyaço", cumartesi
gününden saat 11.00'de Gönül
Ulkü-Gazanfer Özcan
Tiyatrosu'nda sahnelenecek.
Yakacık
Kütüphanesi'nde
etkinlikler
• Kültür Servisi - Yakacık Halk
Kütüphanesi'nde yann saat
14.00'te Jale Sinar, Ercüment
Uçan, Kemalettin Koç ve Kenan
Yalçın'ın katıldığı söyleşi ve
imza günü ile Jale Sinar'ın
kaligrafi gösterimi izlenebilir.
Yakacık Kütüphanesi'ndeki bu
etkinliğe; Yakacık Ortadoğu
Lisesi, Yakacık Lisesi ve Selma
Akay Lisesi katılacak.