07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 OCAK 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 Ünlü Fransız müneccimin kehanetleri yeniden gündemde Kıyamete dört kalaNostradamusCELAL CSTER "1999 yılının temmuz ayında gökyüzünden büyiik ve korkunç bir hükümder inecek!" Fransız müneccım ve hekım Nostrada- mus'un (1503-66) 1555'te ettiği bu sözler, sonradan birçoklannca kıyametin 1999'dakopacağıbiçi- minde yorumlanmıştı. Nostrada- mus'un kehanetine 4 yıl kala, diz- ginlenemeyen enftasyon, gemi azıya alan bağnaz millıyetçılik, dört biryanı saran çevre kirliliğı \ e yeryüzünü kana bulayan kök- tendınci şıddetle birlıkte belkı kı- yamet çoktan koptu da farkında değılız. Her neyse! Nostradamus'un dünyanın sonunun geleceği keha- netınde yer alan 1999 yaklaşır- ken, birçok ülkede, ünlü münec- cımle ılgilı kitaplaryayımlanıyor. Tcheky Karyo'nun oynadığı Nostradamus adlı film ise şu si- ralarda A\rupa'da gösterihyor. Nostradamus, Centuries (Yüz- lükler)adlıkehanetlerkitabınıçı- kardığı 1555"te, şifalı bıtkılerden oluşan ilaçlar ve reçel tarifleri içe- ren bir kıtap yayımlamıştı. Bu ter- tıplerin Nostradamus'un öngör- düğükanlıolaylarakarşıinsanla- Fransa Kraliçesi Katberine de Medicis, Nostradamus'un ülsımlı aynasında nn dırenışıni arttıracaği ileri sü- siyasal karşıtiannı izliyor. Yoksa Nostradamustekvizyonu da mı öngörmüştü? rülüyordu. Nostradamus, münec- Fransız müneccimin şifalı bitküeri arasında limon ağacı da yer afayor. cımliğı ve simyacılığı kadar reçellen \e marmelatlanyla da ün salmıştı Geçenlerde, Nostradamusadlı fılmin senaryo yazarlanndan Knut Boeser, Fransız müneccimin ilaç terkipleriyle tedavi yöntemlerini ıçeren kitabının 17. yüzyılda yapılmış Almanca çevırisıni ortaya çıkârdı ve yayırnladı. Kitapta, dö- nemin çeşitli bitki resimleri de var. Ge- lecek yaz Ingiltere'de de basılacak olan Nostradamus'un tksirleri adlı kitapta, simyacılık ve aşçılık bir arada. Nostra- damus'un tanfleri. tehlikelerle dolu bir dünyanın 'üstesinden gelmeye' yaraya- cak bilgeliği ve kişılık sağlamlığını art- tırmaya yönelik! 1546-47 yıllannda Fransa'daki veba salgmlan sırasında kullandığı yeni ilaç- lar ve tedavi yöntemleriyle tanınan Nostradamus'un hıyarcıklı vebaya ya- kalananlara uyguladığı gül yaprağı ez- mesinin, kellere uyguladığı civa tedavi- sinin tariflerini de kitapta bulmak müm- kün. Geçen yıl yalnızca Almanya'da Nostradamus üstüne 19 kıtap yayımlan- mış. Bunlann çoğunda, Nostrada- mus'un Fransızca, lspanyolca, Latince ve tbranice sözcükleri bır gızyazı gıbı bir arada kullandığı, kehanetlerinın çö- züldügü ileri sürülüyor. Knut Boeser'in fılme de kaynaklık eden Nostradamus adlı romanında, Fransa kralı II. Henri'nin eşi kraliçe Catherinede Medkis'in sarayına çağn- lıp kraliçenın çocuklannın falına bakan, 156O'ta IX. Chartes'ın tahta çıkmasıy- la saray hekimliğine atanan münecci- min yaşamı anlatılıyor. Kuşkusuz. Nost- radamus'un kehanetleri de romanda önemli bir yer tutuyor. Çünkü birçokla- n, bunlardan bazılannın. örneğın Ken- nedy'nin öldürülmesi ve ınsanoğlunun aya ayak basmasının daha şimdiden doğnı çıktığına inanıyor. Fransa'da yayımlanan Nostradamus kitaplannın en ilginci ise Henry Miiler et Nostradamus (Henry Miiler ve Nost- radamus). Yengeç Dönencesi ve Oğlak Dönencesi'nin yazan Miiler, 1946'da Dr. Le Fontbnıne'ün Nostradamus'un kehanetlenni yorumlayan bir kitabını bulmuş. Kitaptan büyülenen Amerikalı romancı, hemen Dr. Fontbrune'le yazışmaya başlamış. Miller'ın doktora yazdığı mektuplar, cinsel konulardaki içtenliğiyle tanınan romancmın bilınmeyen bir yönü- nü açığa çıkanyor. tngıltere'de ise birçok kitap ara- sında Peter Lorie'nin Nostrada- mus: The MiUennium and Be- yond (Nostradamus: Binyıl ve Ötesi) adlı yapıtı tartışmalann odağında. Lorie, Nostradamus'un bilmeceyı andıran dizelerine ye- ni yorumlar getirdiğini ileri sürü- yor. Bu arada Nostradamus'un kehanetlenne kendi yıldız falcılı- ğını da katarak 1996'da bif Fran- sız din adamının Papa seçileceğı- ni, Almanya'da çoktanncı bir dö- nemyaşanacağını, 2004'tebırka- dının ABD Başkanı olacağını ön- görüyor. 1999'da dünyanın sonu- nun gelmeyeceğını. ama New York'ta ortaya çıkacak büyük bir önderya da olayın, ] 781 'de Nost- radamus'un kehanetlenni mah- kûm eden Katolik Kilisesi'ne ölümcül bir darbe indireceğini vurguluyor. 1999'da Nostrada- mus'un öngördüğü gibi kıyamct kopar mı, kopmaz mı, bilemeyız. Ama ekonomik ve toplumsal umarsızlığın büyüdüğü, insanlann dünyevi ve cısma- ni değerlerden uhrevı ve semavi değer- lere yöneldiği, garip kılıklı insanlann TV ekranlanndan 'Ak>' deyip fal baktı- ğı günümüzde 'müneccimler münecci- mi' Nostradamus'un ününü ve adını sürdürmesi hiç de şaş ırtıcı değil. Kıya- met ise gökyüzünde değil, yeryüzünde. Atalanmız ne demiş: Bıri yer, biri ba- kar, kıyamet ondan kopar! . Kımıızıfare kitap dağıbyor Kiiltür Servisi - Mavibulut Yayınlan. kuruluşunun 15. ve çıkarmakta olduğu Kırmızıfa- re Çocuklar tçin Edebiyat Der- gisi'nin de 5 yılı nedeniyle özel bır kampanya başlattı. Bu- na göre. 31 Ocak 1995 tarihi- ne kadar. Kırmızıfare'ye abo- neliklerini yenileyen ya da ilk kez abone olan herkese Mavi- bulutYayınlan'nın listesinden seçeceklen bir kıtap armağan edılecek. Yayınevinin neden Mavibu- lut adını aldığını Fatih Erdo- ğan, şu sözlerle anlatıyor: 1%2 yılının. o zamanlar ha- la içinde >üzülebilen Küçük- çekmece Gölü kıyılannda bir UkokuL Bir yıl öncesine kadar askeri barakalarda, ödünç kahvehanelerde okuyan öğren- ciler yeni okul binasıyla çok mutlu. Ama, özellikle güneşli bahar gfinlerinde kırlar hâlâ daha güzel. Resım dersı. Göle bakan ya- maca sırtımızı yaslamış, otla- nn üzenne yayılmış resim ya- pıyoruz. Manzara resmi. Göl, karşı tepeler, Ziraat Fakülte- sı'nin ağaçlıklan, yamaca ser- pilmiş bırkaç ev, İcuşlar, gök- yüzü. bulutlar... Bulutlar.. .Deftenmin üst ya- nsını gökyuzüne ayınyorum. Masmavı boyuyorum Bulut- lan da beyaz bırakıyorum. Ya- nı başımdaki arkadaşımm ka- ğıdı gözüme ilişiyor. Bulutlan mavı yapmış. Uyanyorum: "Bulutlar ma\i olmaz, beyaz olur!" "Hayır, mavi olur" diyor. Gülüyorum. Gökyuzüne kal- dınyorum başımı. Açık mavı bir gökyüzünde kümülüs tipi bulutlar. Pamuk yıgını gibi. "Görmüyor musun ma- vi!" diyor arkadaşım. Hayır görmüyorum. Bulut- lar inadına beyaz. Inatlaşıyo- rurn:* "Beyaz omr!" Öğretmenımıze gidiyoruz. Kendimden o kadar eminim ki. Öğretmenimiz gülümseyerek başını sallıyor. Birkişiden ya- na çıkmaktansa sınıfin geri ka- lan çoğunluğunu onaylamayı yeğliyor: "Tabii, mavi ohır!" Bu yenilgimi unutmadım. Hemen hemen bütün çocuk- Iarın resımlerinde bulutlan mavi boyadıklanna, hatta bu olayı anlattığım bazı yetişkin- lerin. "Sahi, bulutlar ne renk olurdu?" dediğine tanık ol- dum. Yalnızca çocukJara özgü bir tercih, böylece, çocuklara ki- tap yapan bir yayınevinin adı oldu. 1995, Mavibulut'un 15. yı- lı. Okulöncesi ve ilkokul döne- mi çocuklanna yönelik kitap- lar yayımlayan yayınevinin en ilginç yaymı ise Kırmızrfare. Kırmızıfare, fareii köyün ka- valcısının flütünün sesine ka- nıp da gitmeyen tek fareymiş. Benzetme, derginin farkhlığı- nı açıklıyor, Kırmızıfare ede- biyat vermeye, güzel bir Türk- çe vermeye çalışıyor. (Aynntıh bilgı için 252 63 75) Polanski'nin yorumuyla 'Ölüm ve Kız'CUMHtfR CANBAZOĞLU Çinli yönetmen Zimou'nun rıükümet tarafından engellenen filminden sonra bu kez de Mısırlı Y'usuf Şahin'ın sansüre uğraması. uluslararası sinema çevrelennin büyük tepkisını çekti. Yusuf Şahin'in L'exile adlı filminin Mısır'da gösterimı yasaklanırken bütün kopyalan toplatıldı ve ülke dışına ihracı durduruldu. J Mısır'da ekim ayında gösterime gtren film, 750 bin kişi tarafından izlendikten sonra bir sahnede peygamberin yüzü gösteriliyor diye. 1983'te çıkmış yasaya dayanılarak gösterimi engellenmişti. Müzikle tecavüz Sınema dünyası, son bir aydır Polanski'nin yeni Fılmini konuşuyor. Bugüne dek 47 ülkede (Türkiye'de Işık Yenersu başroldeydi) sahneye koyulan, Şililı yazar Ariel Dorfrnan'ın 'Öliim ve K E ' (The Death and The Maıden) adlı yapıtını sınemaya aktardı Polanskı. Fazla para isteyince Anjeika Huston yerine, kadroya katılan Sigoumev \Vieaver filmde faşist yönetim sırasında polisle işbirliği yapmadığı için işkenceye uğrayan, tecavüz edilen ve tıbbi deneylerde kullanılan Paulina Escobar'ı canlandınyor. Film adını, Paulina'ya tecavüz ederken doktorun (Ben Kingsley) dinledıği Schubert'in yapıtından alıyor. Çekimleri bıten bir başka film de 'Don Juan De Marco and the Roman Pblanski'nin Ariel Dorfman'ın 'Ölüm ve Kız' adlı yapıtından sinemaya uyaıiavacağı filmde Sigourney Weavel başrolde oynuyor. CenterfokL' Marion Brando'nun 15 kilo verdikten sonra Faye Dunaway'le aşk sahnelerinde göründüğü filmi Jeremy Leven yönetiyor. Brando'nun programında bundan sonra iki film var. Binncisi 'Doktor Moreau'nun AdasT, ikincisi de Kıbns'taki silah ricaretini anlatan, Fransızlann fınanse edeceği 'Bitter Lemons." Hollyvvood patentli fılmlerden çekimleri süren Citizen X ise 52 kişiyi öldürüp yiyenAndrei Chakatiİo'nun oyküsü. Max von S>dow, Donald Sutheıiand ve Stephen Rea'nın başrolde olduğu filmi Chris Coiumbus yönetiyor. Cindy Cravvford'un ilk kez başrolde olduğu 'Fair Game'in erkek oyuncusu değişti. Son anda StaUone'nin yerine kadroya VVlIliam Bakhvin alındı. Gelelim proje aşamasındaki filmlere. 1976'da Evita'yı ük kez beyazperdeye aktarmak için çalışmalar yapan Alan Parker, yıllar sonra yine aynı ışe soyundu. Michelİe Pfeiffer'ın başrolde olacağı filmi Parker, Stephen Frears'la birlikte yönetmek istiyor ttalyan yönetmen Liiiana Cavani ise Mozart ve kız kardeşi Nana'ya adanmış bir film hazırlıyor. Iki kardeş arasındaki güçlü bağı, birbirlenne yazdıklan uzun mektuplan içerecek film için Cavani, RA1 ıle görüşmelerini sürdürüyor. 'Aslan Kral'dan sonra yeni çizgi film projelerine girişen Walt Disney, Jonathan Swift'in Gulliver'inı hazırlıyor. Ancak basına açıklanan senaryo, Gulliver tutkunlannı memnun etmedi. Çünkü Disney'in senaristlen, şımdiye dek çekilenlerden farklı olarak Gulliver'ı bir aşk uğruna seyahate çıkartıyorlar. Bir deniz kazasından sonra maceralara girişiyor çizgi filmde Gulliver. Avrupa sinemasından da ilginç bir haber var ajanslarda. Ettore Scola yeni filmi Romanzo Di Un Giovane Povero'yu (Fakır Bir Gencin Romanı) 20 yıl önce" Özel Bir Gûn"ü yönettığı mekânlarda çekiyor. Scola başrolü genç yetenek Rolando Ravello'ya vermiş. Dusrin Hoftman ise geçen hafta bir açıkiama yapıpu Rain Man"in devamında rol alacağını açıkladı. Yine Barr> r Levinson'ın yöneteceği, Tom Cruise'un da oynayacağı fılmin senaryosunu Barry Markw yazıyor. İDSO9 nun bu haftaki solisti Yeşim GökalpKfiltflr Ser\isi- Cemal Reşit Rey Kon- ser Saktnu ve tstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası bu hafta da Istanbullu müzıkse- verlere klasik müzik konserleri sunuyor. Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın, İTÜ Maçka Kampusu'nda cuma akşamı 19.00 ve cumartesi sabahı 11.00'de ver- diği haftalık konserlerini bu hafta Tade- usz Strugulayönetecek. Konserlere solist olarak piyanist Yeşim Gökalpkatılacak. Konserde Claude De- bussy'nin "Bir Perinin Öğleden Sonrası", MauriceRavel ın "PiyanoKoncertosuSol Majör" ve "Botero" adlı yapıtları seslen- dirilecek. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda ise önümüzdeki hafta Igor Oistrakh'm keman resitalı dinlenebilır. Salı akşamı saat 19.30'da gerçekleşti- nlecek konserde sanatçıya piyanoda Na- talia Zertsalova eşlik edecek. Sanatçı resitalde: Mo- zart, Franck, Bach- Schumann, Paganini- Schumann ve VVıeni- awski'nın yapıtlannı seslendirecek. Kkmperer. Karajan, Ormandy, Softi Giuüni, Svetlanov ve Rozdhest- vensky gibi ünlü şefler- le çalışan Oistrakh, dün- yadakienünlüorkestra- ^ ^ ^ _ ^ _ ı u _ _ larla konserler vermiş, Y e şimGökaIp solo plaklannuı yanı sı- ^ r ra Casals, Menuhin ve babası David Oist- rakh'la da kayıtlar yapmış. 1953'te Ingiltere'de ilk konsenni veren Oistrakh, o günden sonra düzenlı olarak Londra'daki tanınmış orkestralarla konserler vermiş, bunun yanı sıra orksetra şefi olarak da Moskova, Leningrad, Berlin. Monte Carlo, Milano ve Brüksel gibi sanat merkezlenndekı orkestralan yönetmiş. Cemal Reşit Rey Kon- ser Konser Salonu'na önümüzdeki hafta bir dans topluluğu konuk olacak. Elisa Monte Dans Tophduğu & Zey- nep Tanbay 25 ve 26 ocak tarihlerinde saat 19.30'da iki göste- ri sunacak. 1981 'de New York'ta kurulan topluluk, daha on yıl geçmeden uluslararası düzey- de ünlü oldu. 1982'de Paris'teki Uluslararası Dans Festivali'nde birincilık odülü alan toplu- luk, o tarihten bu yana dört kıtada 30 ül- kede temsiller verdi. Elisa Monte'nin 17'den fazla özgün ya- pıtını, Kanada, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'nın 200 kentinde ve festivalınde toplam 200 bin seyirci izledi. Topluluk başta Lake Placid Center for the Arts, Art Awareness, Kaliforniya Devlet Üniversitesi, Alvin Ailey Dans Stüdyosu ve La Napoule olmak üzere çok sayıda merkezde yaratıcı eğitim ve işbir- liğinde bulundu. Nevv York'ta Martha Graham Dans Okulu'nda eğitim gören, 14 yıldır Ame- rika'da yaşayan Türk dansçı Zeynep Tan- bay, bu gösteriyle ilk kez Türk seyircisi- nin karşısına çıkıyor. Kuram'da, yazın ve mimarlıkta mekân sorunlan Derginin, yazında ve mimarlıkta mekan sorunlannın 'şiirli' bir yaklaşımla ele alındığı 'Yazın ve Mekan Dosyası' başlıklı bölümünde ise Evren Erem'in "Bursa'da Zaman / Bir Şiir-Bir Deneme', Gürhan Tümer'in 'Mimarlık-Yazın Ilişkileri (Düş, Dil ve Mimari Yapıt)', Enis Batur'un 'Duvar', Aytanga Dener'in 'Yazında Mekan: İstanbul'başhklı yazılan yer alıyor. Kultür Servisi -'Kuram' dergisi, ocak sayısıyla üçüncü yıhna giriyor. Dört ayda bir yayımlanan derginin bu sayısında, Roman Ingarden'in, Bülent Aksoy'un çevirdiği 'Estetik Yaşantı ile Estetik Nesne (II)', John Berger'in, Filiz Aydoğan'ın çevirdiği 'Hep Elveda Dtyoruz", Carolyne G. Heilbrun'un Hande Yanmcah'nm çevirdiği 'Hamlet'in Annesinin Karakteri' başlıklı yazılan yer alıyor. Nilüfer Mizanoglu Reddv 'nin 'Ladv Montagu'nun Türkiye Mektuplan', Şebnem Sunar'm 'Söylem Düzeninin Tarihçesi', Ernest VVolf-Gazo'nun Yurdanur Salman tarafından çevrilen 'Postmodernizm Aydmlanmayı Eleştiriyor', Mtchael Grant'ın Nurçav Türkoğlu'nun çevirdiği 'Frankenstein: Simgesel Biyoloji ve Sinemasal Canavar' ve Anthony Storr'un Sevinç Kabakçıoğlu tarafından çevrilen 'Kisüik Bütünlüğü' başlıklı yazılan da bu sayıda okunabilir. Dergının, yazında ve mimarlıkta mekân sorunlannın 4 şiirli' bir yaklaşımla ele alındığı 'Yann ve Mekân Dosyası' başlıklı bölümünde ise Evren Erem'in "Bursa'da Zaman / Bir Şiir-Bir Deneme', Gürhan Tümer'in \\1imariık- Yazuı Ilişkileri (Düş, Dil ve Mimari Yapıt)', Enis Batur'un 'Duvar', Aytanga Dener'in •Yazında Mekan: Istanbul' başlıklı yazılan yer alıyor Bu bölümde aynca Bernard Tschumi'nin Ahsen Ozsoy 'un çevirdıği 'Mekan Sorunlan', Gaston Bachelard'ın Aykut Derman tarafından çevrilen 'Mekanm Poetikası' ve Martin Heidegger'ın Yurdanur Salman'ın çevirdiği'_ Şürle Yaşar tnsan_' başlıklı yazılan bulunuyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Şiddetin Kültürü... 16 ocak pazartesi akşamı, Alman 'Pro 7' Televizyo- nu'nda 'Silahlı ve Masum' adlı bir Amerikan filmi gösteril- di. Filmde, orta halli bir Amerikan ailesinde. babanın oğ- luna on birinci yaş gününde bir av tüfeği armağan etme- siyle başlayan olaylar, çocuğun yalnız olduğu bir gün eve giren üç hırsızdan ikisini vurup öldürmesiyle gelişıyor ve silah satın alma özgürlüğünün sonuçlan, konut dokunul- mazlığını savunmanın sınırtan, konuta saldırı durumunda iki kişiyi öldüren on bir yaşında bir çocuğun çevresince 'kahraman' ilan edilmesinin psıkolojık etkıleri gibi, son de- rece önemli sorgulamalarla noktalanıyor. Bu arada ölen- lerden birinin küçük kızının bir televizyon muhabirine sor- duğu şu soru, ağırlıklı olarak vurgulanıyor: "Babamın bir müzik seti çaiarken neden ölmesi gerektiğini anlayama- dım..." Sözünü ettiğimiz film, şiddetin yoğunluğunu giderek art- tırdığı Amerikan toplumu açısından acımasız özeleştiriler- le dolu. Bilındiği gibi, içinde banndırdığı kurumsal ve bi- reysel olumsuzluklann yanı sıra, bu olumsuzluklar bağla- mında en şiddetli özeleştirilerin rahatlıkla yapılabılmesi, Amerikan toplumunun ve anlayışının belirleyici özellıkleri arasındadır. Son zamanlarda ülkemizin de bir şiddet toplumu olma yolunda giderek hızlanan adımlar attığını görmemek için ancak bilinç denen şeyden tümüyle yoksun olmak gere- kir. Üstelik bu süreç, ülkemizde bir yandan bazı 'özgüriük- ler', öte yandan da bazı nedeni anlaşılamaz hoşgörüler ka- nalıyla iyiden lyıye desteklenmektedır. Birinci noktaya ör- nek olarak, bütün vatandaşlann silah bulundurma ruhsa- tı alabıleceklerını öngören yasal düzenlemeyı gösterebıli- riz. Hemen belirtelim ki, bu bağlamda söz konusu ruhsa- tın daha çok 'silah taşımaya' değil, fakat 'bulundurmaya' ilişkin olduğu gibi bir gerekçe ileri sürmek, trajikomik olur; zira 'gözü dönenin' bu kılcal damar ınceliğindekı sınıra dikkat etmesi, herhalde beklenemez! Buna ek olarak, Türkiye'de. yani 'silah bulundurma öz- gürtüğü'nün geçerlı olduğu ülkemizde. adam öldürmeye ilişkin ceza yaptınmlannı gözden geçırmek, durumu daha da açığa çıkarabilecektir. Uzmanlarının bildikleri gibi, ör- neğin pek benzemek istedığımiz Amerika Birleşık Devlet- leri'nde geçerii olan 'bağışlanamaz ömürboyu hapis'ce- zası, bizim ceza yasamızda yoktur. Başka deyişle Türki- ye'de cana kıyan kişinin, fiıli ne denli ağır olursa olsun -ar- tık idam cezaları da onaylanmadığına, dolayısıyla fiılen yü- rürlükten kalkmış olduğuna göre- bekleyebileceği en ağır ceza, gerek Infaz Yasası'nın sağladığı olanaklar, gerekse olası aflar nedeniyle 'günün binnde son bulacağı kesin' bir 'ömürboyu hapis'tirl İdam cezasının kaldınlması, doğru- dan insanlık düşüncesinin bugün vardığı ya da varmış ol- masının beklendiği noktanın bır gereğidir. Ama idam ce- zasının kaldırılması, bir ceza sisteminın cana kıyma karşı- lığında venlecek cezalar bakımından zaafa düşmesıni ke- sinlikle gerektirmez. Insan canına kıymanın hukuken bunca ucuzlatıldığı bir toplumda, aynca ateşlı silah bulundurma özgurlüğünü de getırmek, acaba nasıl bır hedefı amaçlamakla eşanlamlı- dır? Düşünce özgürlüğünün gelebılmesi için hâlâ 'paket- lerin' beklendiği bir ortamda, silah bulundurmanın yasal yolunun bunca kolay açılabilmiş olmasını nasıl değerlen- dirmek gerekir? Bu soruların yanıtı, sanırız açıktır: Türk toplumunun bir şiddet toplumuna dönüşmesı -bilınçlı ya da bilınçsız ola- rak- bugün 'resmi' politikalarca desteklenmektedir. Işin 'özel' yanına gelince, bu konuda herhalde özel te- levizyon kanallanmızın tamamına yakın bir böftmünün de bugün değilse bile, sanınz pek yakında en azından kendi kendilerine vermeleri gereken yüklü hesaplar olacaktır. Türkiye'de özel televizyon kanalları, artık hemen her gün şiddetin türlü örneklennın milyonlara sergilendiği saydam laboratuvarlara dönüşmüştür. Iş, bu noktaya vardıktan sonra, artık düğmeyi kapatma yoluyla 'ısteyenin gösteri- lenleri seyretmeyebileceği' gibi bır savunmaya gitmek abestir, çünkü buradazaten/steyen/ere, başka deyişle bu konularapofans/ye/ eğılimliolanlara kolaylık sağlamamak söz konusudur! Yine bu konuda medyanın ozgürlüğünden söz etmeye kalkışmak da anlamsızdır, günün birinde ken- di kanına da gırecek bir şıddeti savunmak, hiçbir bilinç ürü- nü özgürlükle bağdaşamaz. Geçen günlerde Cumhuriyet'ie yayımlanan bır istatisti- ğe göre, kitap yayınlannın bir yılda yüzde otuz üç oranın- da gerileyebildiği, dolayısıyla düşünme eyleminin besin kaynaklannın giderek azaldığı bir ülkede şiddete resmi el- ler ve özel bilinçsizlikler aracılığıyla bunca prim vennek, bu gidiş durdurulmadığı takdirde gerçekleşeceği kesin olan çok daha yaygın şiddet olaylarından yakınma hakkını or- tadankaldıracaktır... Capitol'de cumhuriyet dönemi pesim sergisi • Kültür Servisi - Eşref Üren. Hamıt Görele. Cemal Tollu, Zekı Kocamemı, Cevat Derelı, Ali Avni Çelebi, Şefık Bursalı, Ilhamı Demircı. Fikret Mualla, Cihat Burak. Nuri lyem, Avni Arbaş. Mustafa Esırkuş, Nedim Günsür ve Kayıhan Keskinok'un tablolanndan oluşan sergı geçen pazartesi günü Capitol'de açıldı. Tablolan bır araya getirmeyı başaran Aydın Cumalı, müzayedelerde bu yapıtlann değerinin milyarlara vardığını belirtti. Sergi 6 şubata kadar görülebilir. Mhıiklere pesim yarışması • KüKür Servisi - Bahçeşehir'de ilkokul çocuklan arasında düzenlenen resım yanşması sonuçlandı. Yanşma, 6-12 yaş arası çocuklar için düzenlenmişti. Çocuklann sanatsal becerilerini ortaya çıkarma amacını güden yanşmanın ödül töreni 19 ocak perşembe günü saat 16.00'da Garden Club'da düzenlenecek. Mehmet Ali Erbıl'in de katılacağı törende, L.C. Waikiki tarafından da bır mini defile düzenlenecek. Sait Faik'in anısına öykü yanşması • Kültür Servisi - Ünlü öykü yazanmız Sait Faik'i anmak amacıyla düzenlenen "31. Hikâye Yanşması" için son başvuru tarihi, 28 Şubat 1995 olarak belirlendi. Yanşmaya, 1994 yılında basılıp yayımlanmış bütün öykü kıtaplan katılabilir. Darüşşafaka Cemıyeti tarafından düzenlenen yanşmanın sloganı: "Kültür varlıklanmızı yaşatalım"'. Yanşmaya katılacak yazarlann, yapıtlanndan 15 tanesinı 28 Şubat 1995 tarihine kadar Darüşşafaka Sitesi, Halaskârgazi Cad., 291, Kat: 6 Şışli adresine teslım etmeleri gerekiyor. Yanşmanın seçici kurulunda Oktay Akbal, Prof. Dr. Şara Sayın. Fethi Naci. Rauf Mutluay, Hilmı Yavuz, tnciser Akpınar ve Tank Dursun K. yer alacak üeleneksel Türkiye' konuhı fotoğraf yanşması • Kültür Servisi - "Geleneksel Türkiye" konulu 4. Ulusal Fotoğraf Yanşması, Ankara'da düzenleniyor. Fotoğraflarla yöresel giysilerin yanşacağı yanşmaya, fotoğraf sanatçılan siyah-beyaz, renkli ve slayt dallannda katılacaklar. Yeni Yüksektepe Kültür Derneği tarafından düzenlenen yanşmaya, seçici kurulda yer almayan amatör ve profesyonel fotoğrafçılann katılabileceği bıldirildi. Yanşmada her dalın birincisine 3 milyon, ikincısıne 1.5 mılyon ve üçüncüsüne de 700 bin TL ödül verilecek. Seçici kurulunda Ozan Sağdıç, Adnan Ataç, M. Arslan Güven, Ahmet Çakır, Abdullah Gündüz. Tacettın Teymur ve Ferim Çıkgel'in bulunduğu yanşmaya 10 şubata dek başvurulabilır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle