Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 1995 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
SUNUŞ
Turing Kurumu 'nun yülardır
işlettiği güzelim köşkler ve
hasırlann kaderi
htanbul Büyükşehir
Belediyesi 'nin iki dudağı
arasından çıkacaksözlere terk
ediliyor. Ince bir zevk ve büyük
bir titizlikle onarılan, içleri de
aynı dikkat ve zevkle döşenen bu
mekânlar boşaltılıyor.
Yülardır toplanan çoğupaha
biçilmez değerdeh. biblolar ve
antikalaryabnda satılacak. Bu
mekânlann yeniden döşenişi
nasıl ve kimlere yaptırılacak?
Buralar madem ki
Turingden belediyece
devrahnıyordu neden içlerindeki
eşyalar da devrnhnmadı?
Belediyeyerine bu mekânlar
neden Kültür Bakanlığı ya da
Tıırizm Bakanlığı 'na
devredilmiyor?
Istanbul halkının büyük
tepkisiyle karşılaşan bu son
uygulama, yaşadığımız bu kentte
neleryapılmak istendiğine
yönelik ciddi kaygılann
doğmasına yol açıyor. Bu
kaygıları, olasıhklan,
sağduyunun egemen olarak
yapılmaması gerekenleri, bu
mekânlara bunca emek veren
Çelik Gülersoy 'la Soğukçeşme
Sokağı 'ndaki htanbul Kitaplığı
ve oîele dönüştürülen tarihi bir
konakta konuştuk.
LEYLA TAVŞANOGLU
- Istanbul Büyükşehir Belediyesi
Turing kurumuna kiralanan
mekânlann kira sûresini uzatmama
kararı aldıktan sonra bu mekânlar ne
zaman boşaltılacak?
GÜLERSOY: Tahliyenin mukaveleye
göre 28 arahkta başlaması gerekiyordu.
Ama yağışlan göz önünde
bulundurarak kendilerine başvurdum ve
15-20 günlük bir tolerans
göstermelerini rica ettim. Ama yazıyla
yaptığım bu başvuruya basmdaki
demeçlerinden cevap ahyorum. Bugüne
kadar hiçbir yazıma. hiçbir telefonuma
cevap almış değilim. Ama basından
okuduğuma göre benim tolerans süresi
istememin kabul edildiği anlaşılıyor. Bu
mekânlan peyderpey boşaltıyoruz.
Söylediğimiz sûre içinde de tahliyeyi
sağlayacağız.
- Bu mekânlardaki objeleri neyapmayı
düşünüyorsunuz?
GÜLERSOY: Önce neyi boşaltacağız,
neyi boşaltmayacağız, orada bir aynm
yapalım. Bunu ilk defa size
söylüyorum. Mukaveleye göre
taşınabilir mallar bizim; ama ankastre
eşyalan bırakacağız.
- Ama ankastreleri de siz yaptırdınız bu
mekânlara...
GÜLERSOY: Tabii, tabii. Mesela
Çamlıca Tepesi'nde hiçbir şey yoktu.
Binayı da, dekorlan da biz yaptırdık.
özellikle dikkat çekmek istiyorum;
Çamlıca'daki ankastre eşya son derece
kıymetli. Piyasada bugün böyle
malzeme yok. Bana "Bu kıymetti
maizemeyi duvardan sök. Yerine
takliüerini tak" telkinleri yapıhyor.
Ama böyle bir şeyi yapmaya benim
hukukçuluğum da, şehre saygım da
engel. Şunun altmı çizmemiz lazım.
Oradaki beş-on çeşme, bir daha
piyasaya düşmesi imkânı olmayan çok
müstesna parçalardır.
- Bu müstesna pafçaların envanterini
çıkardımz mı?
GÜLERSOY: Elbette.
- Yani siz oralart boşalttıktan sonra
bunlann başlanna bir şey gelmesin
diye sordum.
GÜLERSOY: Burası Türkiye. Ben
sadece bugünkü dönem için
söylemiyorum. Hiçbir şeyin yerinde
durmadığı bir ülkede yaşıyoruz. O
yüzden gelecek içın ne ben ne de bir
başkası güvence verebilir.
-Ama uyanyorsunuz—
GÜLERSOY: Yaşadığım tecrûbeler
dolayısıyla uyanyorum. Biliyorsunuz
Emirgan Parkı'nda Pembe Köşk var.
1978 yılında o zamankı Belediye
Başkanı Ahmet Isvan'ı bu köşke
götürdüm. O zaman Pembe Köşk çok
eskiydi. tçinde elektrik de yok.
"Pancurian açuı da etrafi göretim"
dedim. Açtılar. Merdiven başında
dikine istifli bır takım tuvaller duruyor.
En öndeki beni dehşete dûşürdü.
Müstesna bir fırça ve müstesna bir
peyzaj. Emirgan, Çınaraltı resmedilmiş.
"Bu bir şaheser" diye haykırdım. Tuvali
ışığa tuttuk. Imza yanılmıyorsam
Çalh'ydı. Nazmi Ziya da olabilir.
Geçmiş zaman... Ama sanıyorum
ÇaüYydı. Dedim ki: "Sayın Başkan, bu
sadece bir sanat eseri değü, aynı
zamanda bir serveflsvan, o gün bir
tavır almadı. Ben onun yerinde
olsaydım hemen o gün arabanın
bagajına koyup götürür, onarttıktan
sonra da bir yere asardım. Ama tablo
orada kaldı. Tam çıkıyoruz parkın şefı
bana, "An beyefendi, hiç iyi etmediniz
öyle söylemekk" dedi. Nedenini
sordum. "Bunun bir şaheser olduğunu
söylediniz. Şimdi bu gider." "Sen burada
şefsin, niye gitsin?" diye üsteleyince,
İstanbuTun mırasıamlıca'daki ankastre
eşya son derece
kıymetli. Piyasada
bugün böyle malzeme
yok. Bana "Bu kıymetli
malzemeyi duvardan sök.Yerine
taklitlerini tak" telkinleri
yapıhyor. Ama böyle bir şeyi
yapmaya benim hukukçuluğum
da, şehre saygım da engel.
urası Türkiye.
Ben sadece bugünkü
dönem için
söylemiyorum. Hiçbir şeyin
yerinde durmadığı bir ülkede
yaşıyoruz. O yüzden gelecek
için ne ben ne de bir başkası
güvence verebilir.
'Adil düzen' kıskacında
Bu mekânlar tarihi değerdir
PROF. NURETTtN SÖZEN
Say ın Çelık Gülersoy'un ba-
şında bulunduğu Turing ve Oto-
mobıl Kurumu'nun işletmele-
rini üstlendiği turistik mekânla-
nn Istanbul Büyükşehir Bele-
diyesi'nce geri alınmasını doğ-
ru bulmuyorum.
Bu mekânlar, tanhi değerle-
n olan. doğanın insanlara sun-
duğu nadide armağanlardır. \'e
de kurum, bu mekânlan en iv ı
bıçimde düzenlemıs.. insanlığa.
tunzme ve halkımıza sunmuş-
tur. Sayın Gülersoy, beş yıl sü-
reyle Beledive Başkanlığf nda
Başkanlik Danışmanı olarak
verimli bir biçimde görev yap-
mıştır.
Dönemimizde bu mekânlan
kurumdan almayı aklımızdan
geçırmedık.Kırasının azlığını
ise hiç önemsemedık. Çünkü
bu mekânlar turiste ve halkımı-
za en iyi biçimde hizmet ver-
mekteydi.Kira sözleşmesinin
kısa tutulması ise teknık ve hu-
kuki bir konudur. Belediye
mülklerinin kiralanması bele-
diye encümeninin yetkisi dahi-
lındedir.
Ben beş yıl içinde encü'mene
hiç başkanlık etmedım. Olay-
lar böyle olumsuz sonuçlanın-
ca buna neden olan karar ve dü-
şünceleri değerlendirmek yen-
ne daha uzun sözleşmeler yapıl-
saydı bu başımıza gelmezdı,de-
mek normal, sağlıklı ve demok-
ratık bır düşünüş yöntemi değil-
dir.
Bugün yapılacak şey bu ku-
rumlan Turizm Bakanlığı'na
devTetmektir. Çünkü bu kurum-
lar turistik işletmelerdir.Bura-
larda doğal olarak alkollü içki-
ler de kullanılır.Beledıye mülk-
lerinde alkollü içki içilmesine
karşı çıkan bugünkü yönetim
böylece kendi ilkesine de ters
düşmemiş olur.
Tunzm Bakanlığı ise bu me-
kânlan geliştirecek ve en ıyı bi-
çimde işleteceklere devreder.
Böylece bu eşsiz mekânlann
insanlığa,turizme ve halkımıza
hizmetı de sürmüş olur.
Karar beni aşmaktadır
HtLMİ YAVUZ
Turıng'e kira-
lanmış bulunan
mekânlann kira
süresinin uzatıl-
masına ilişkin tale-
bin, benim aracılı-
ğımla Saym Sö-
zen'e intikal etti-
rildiğı doğrudur.
Ancak, benim
bundan öte yapa-
bileceğim herhan-
gi bir şey söz ko-
nusu değıldi. Sa-
yın Sözen, Hesap
Işleri Daire Başka-
nı'na bu konunun asıl önemli olan
yanının, yani mali yanının ince-
lenmesı İconusunda talimat ver-
miştir.
Benim yaptığım ise Kültür tş-
leri Daıre Başkanı olarak bu me-
kânlann Turing'e yeniden ve uzun
süreli olarak ki-
ralanmasında bu
mekânlann ko-
runması ve tstan-
bul halkının bu
mekânlardan ya-
• ırlanabilmesine
ılışkın olarak
olumlu bir rapor
veımektenıbaret
kalmıştır.
Kültür tşleri
Daıre Başkanı
olarak bana dü-
şen >a da daha
doğrusu benden
ıstenen bu ol-
muştur.
Bundan ötesi benim resmı ilgı
alanım içinde olmamıştır. Ben Be-
lediye Daıre Başkanı olarak Istan-
bul kültürü açısından bu mekânla-
nn Turing'e yeniden tahsisi içın
olumlu mütalaa bildırmişimdir.
Karar, elbette beni aşmaktaydı.
"Bu iş bizi aşar" diye cevap verdi.
Aradan zaman geçti. Sayın lsvan binayı
bize değil, eşinin başkanlık ettiği
hanımlar komitesine vermeyi uygun
gördü. Ama binayı restore ettirmek için
mali kaynak bulamadılar. İş
sürüncemede kaldı. Aytekin Kotil,
belediye başkanı olunca binayı bize
verdi. Hanımlar komitesinden
saygıdeğer dostum Nezihe Araz bir gün
bana gelerek Pembe Köşk'te bulduklan
dekoratif eşyanın fotoğraflannı
gösterdi. Baktım, duvar kavukluklan
var, ama tuval diye bir nesne yok.
Nezihe Araz'a sordum, öyle bir şey
bulmadıklannı söyledi. tyi mi? Ben
hafiye de değilim, müfettiş de değilim.
Ama yıllar sonra, bugün başı derde
girmiş bir ünlü kişinin evinde çekilen
ve bir dergide arkadaşının omuzuna el
de kıdem tazminatlan yüzünden müthış
bir badirenin altına girdik. Ama ona da
esef etmiyorum. Antika eşyayı elden
çıkarmak zorundayız. Bunun için de bu
işi yapan üç antikacıyla temas ettik.
Onlara taksim edip satacağız. Böylece
bu nadide eşyalar yeniden toplum
yaranndan çıkıp özel ellere dörunüş
olacak.
Betedfyenin Iotoğrat oyunu
Elimizde kalacak olanlar ise yeni
yapım, standart eşya. Onlan da
depolanmıza istif ediyoruz. Belediye
ise bunlan bizden satın almak yerine on
gündür hanl hanl bu mekânlann iç
fotoğraflan ve fılmlerini çektiriyor.
Bize yapılan tebligatta, "Mekânlan boş
olarak teslim edin" deniyor. Peki, ama
şaheser ölçüsünde değil, ama ben, o
olaya tanık olan Abdülhak Şinasi'nin
zeval karşısındaki hüznüne
kapılıyorum. Bu nadide parçalann
hepsi birer birer sökülüyor, yok oluyor.
Bir kısmı da tabii ki yurtdışına gidecek.
Gelen yatlarda, yalılarda kalan
misafırler ne iş yapıyor sanıyorsunuz?
Emperyal yatlar...
- Sizce ne oldu da belediye, Turing 'e
bunu yaptı?
GÜLERSOY: Bunu bilemem. Ben akit
taraflardan bir tanesiyim; bir masanın
öte tarafındayım. Şimdi sizle burada
çay içiyoruz. Ben önümdeki ıhlamuru
biliyorum. Ama sizin tarafinızda ne
oluyor. Akhnızdan ne geçiyor, nereden
büebilirim? O konuda masumum.
- Peki, tahmin yürütme konusunda da
masum musunuz?
sözleşmeyi uzun süreliyapmak
istemedi ve bireryıllığtna uzattu
Bundan amaç neydi? Siz kendisiyle bu
konuyu hiç konuştunuz mu?
GÜLERSOY: Çok konuştuk. Konuya
edebiyatla gireyim. Çok sevdiğim,
hayran olduğum şair Tevfik Fikret "Acı
şeyler Haluk, fakat gercek" demez mı?
Şimdi biz de acı şey konuşacağız. Sayın
Sözen bir anlamda dostumuz;
kurumumuzun bir üyesi. Onun bu
işlerdeki elemanı olan Hilmi Yavuz,
Türkiye'nin seçkin bir şairı. Onunla da
dostluğumuz \ar. Ama bu meselede
belediye tarafından açık. net bir tavır
alınmadı. Ikili, üçlü yemeklerimizde ne
zaman onlara bu konuyu hatırlatsam,
u
Üstat bu sorun bile değiLO konuda
tam mutabakat \ar" cevabını aldım.
Ama ışin bir santım ilerlemediği de bir
A ntika eşyayı elden çıkarmak zorundayız.
şW Bunun için de bu işi yapan üç antikacıyla temas ettik.
/ M Onlara taksim edip satacağız. Böylece bu nadide eşyalar
yeniden toplum yaranndan çıkıp özel ellere dönmüş
olacak. Elimizde kalacak olanlar ise yeni yapım, standart eşya.
Onlan da depolanmıza istif ediyoruz.
elediye ise bunlan bizden satın almak yerine
on gündür hanl hanl bu mekânlann iç fotoğraflan ve
filmlerini çektiriyor. Bize yapılan tebligatta
"Mekânlan boş olarak teslim edin" deniyor.
Peki, ama öyleyse neden bu mekânlann iç fotoğraflan ve
filmlerini çektirirler? Bunun bir tek cevabı var. "Bakm, aynı
şekilde yaptık" diyebilmek için.
atar gibi sözünü ettiğim bu tabloya
sanlı fotoğrafi yayımlandı.
Bu örnekleri sayısız derecede arttırmak
mümkün. Toplum, durmadan bir şeyler
üretiyor, birileri de durmadan onlan
yok ediyor. O yüzden sökmeyip de
yerlerinde bıraktığımız bu malzemenin
yerinde durması için yeni yöneticilerin
azami dikkat göstermelerini istemek
durumundayım.
-Peki, taşmabilir antika objeleri ne
yapacaksınız?
GÜLERSOY: Bunlann bir kısmı sanat
değeri olan nadide parçalar. Bunlan
bizim muhafaza etmemize imkan yok.
Bir yandan üetmeyi kaybettiğime esef
ediyorum; bir yandan bu yükten
kurtulduğuma memnun oluyorum. Bir
öyleyse neden bu mekânlann iç
fotoğraflan ve filmlerini çektirirler?
Bunun bir tek ce\abı var. "Balan, aynı
şekilde yapnk" diyebilmek içın.
- O zaman sizin elinizdeki objeleri
neden almıyorlar?
GÜLERSOY: Almıyorlar... Evet,
eşyanın akıbeti bu. Bunlar şimdi
antikacılara gidecek, kapışılacak.
Abdülhak Şinasi'nin bir romanının bir
pasajında vardır. Şair Nigar Haıum
akşam aynanın karşısına geçer, gündüz
yaptığı tuvaleti çözer. Saçlanndaki
taraklan çıkanr. Gündüz ne süs
yaptıysa akşam hepsini mahveder.
Abdülhak Şinasi buradan ölümün yol
açtığı zevali yani yok oluşu hatırlar,
oradan da bir şaheser çıkar. Bizimki o
GÜLERSOY: Aklımdan çeşitli
şeytanlıklar geçebilir, kırk tilkinin
kuyruğu birbirine değmeden
dolaşabilir, ama serde hukukçuluk var.
Beni öyle her konuda
konuşturamazsınız. Ünlü maymun
heykeli var ya... Görmedim, duymadım,
bilmiyonım.
- Fenerbahçe ne olacak?
GÜLERSOY: Onun daha beş yıllık
ömrü var. Çünkü biz parklar için
mukaveleyi imzaladığımızda yetkili
Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ydi.
Ondan sonra ilçe belediyeleri oluşunca
Fenerbahçe, bize Kadıköy
Belediyesi'nin tasarrufuyla verilmişti.
- Deniyor ki Sayın Nurettin Sözen
Turing'e kiralanan mekânlarla ilgili
gerçektir. O yüzden o konuda tarihe
karşı büyük bir soru ışareti var.
Istenmediği açık. lstenseydi bugünkü
patırtı kopmayacaktı.
- Kültür Bakanı 'yla hiç görüştünüz
mü?
GÜLERSOY: Hayır. Kültür Bakanlığı
Müsteşan Emre Kongar Bey beni aradı,
konuyla yakından ilgilendiklerini
söyledi. Fakat o kanun eksik. O kanun
kusurlarla maluldür. Öncelikle bu Eski
Eserler Kanunu'nu hukukçular değil,
müzeciler yazdı. Bundan önceki de
böyleydi. Aynca, yasa, 50 yılhk
uygulamada ortaya çıkmış olan
ihtiyaçlan yansıtmıyor. Bir mülk sahibi,
özellikle de kamu idareleri ellerindeki
tarihi mallan kiraya verdikleri zaman
Kültür Bakanlığı devreye giriyor. Kime
kiraya \enlebılır, alanın böyle bir sıfatı,
tecrübesi var mı bunu araştmyor.
Kullanım şekli üzerinde söz hakkı var,
ama ondan ötesinde yok. Mal sahibi
hiçbir tasarruf yapmazsa denetimden
çıkıyor. Nıtekim şimdi belediye,
Turing'e kiralanmış olan mekânlar için
"Kendimiz işleteceğiz" diyor. O zaman
da Kültür Bakanlığı'nın hiçbir
fonksiyonu kalmıyor. Türkiye'nin bir
sıkıntısını biliyorsunuz. Neden yaptın
kanunu vardır da neden yapmadın
kanunu yoktur. Sık değişen. deneyımsiz
kadrolann elinde bulunan verel
yönetımler başta olmak üzere
spekülatör mal sahiplerinı de kapsayan,
elinde tarihi mıras unsurlannı
bulunduran her kişi \e kuruluşa karşı
çok daha tecrübelı, daha geniş kadrolu
merkezi hükümetin kontrolünün,
müdahalesinin genişletilmesi lazım
Türkiye gerçekleri karşısında bundan
başka çözüm yok.
'Bizim yerden kaikmamız lazm'
- Turing'in işletmesi sona erdirilen bu
köşkler ve kasıriarda günün birinde
halka lahmacun ve çiğköfte
sunulduğunda neler hissedersiniz?
GÜLERSOY: Evvela bunlar yapılır mı,
onu ırdeleyelim. Bu konu basında biraz
fazla ışlendi. Sanıyorum o hataya
düşmezler. "Turşıilar, lahmacun'"
dendi...
- Onun ötesinde Hidiv Kasrı Parkı 'nın
ortasına mescit deyapılabilir...
GÜLERSOY: Tabii. Bunları nasıl
kullanacaklan konusu beledışenin
alacağı tavra bağlı. Hidiv Kasrı ola ki
bır işadamları grubuna \enlir. Size bir
ariekdot anlatayım. Hidiv Kasn bize
Beykoz'un bir çocuğu olan Ha\dar
Salük'ın tavsiyesiyle verilmışti. Bunun
açılışını da Kenan Evren yapmıştı.
Açılışa, o gün de\ let yönetıminde kim
varsa Ozal dahil, geldi. O zamanki
Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu bir ara
yanıma geldi ve dedi ki: "Frankfurt
yakınında bir 'schloss' (saraj) vardır.
Oraya gelenlere l
exclusıve" (çok özel)
servis verilir." Kendisine bu 'schloss'u
bildiğimi söyleyince çok hayret etti.
Ardından da "Savın Halefo^u, biz böyle
düşünmüvoruz. Elbette orası çok
exclusive." dedi. Bizim kibar bir
önlemimiz var. Yıldız"da yeşıl alanlan
sabahtan suluyoruz. Hadi, gelsin
otursun. bakaîım. Türk toplumunun
göçebelikten yerleşik düzene geçmesi
aşamalan bunlar. Bizim yerden
kaikmamız lazım. Batı, 1400'lerde
yerden kalkmış; o zamandan ben
koltukta oturuyor. Biz ise hâlâ yerde
yan gelip yatıyoruz. Benim Yıldız'da
yaptığım sosyolojik bir tecrübedir.
Hidiv'de de aksaksız uygulandı. Hidiv
Kasn'nın saygınlığına halel gelmeden
11 yıl kullanıldı. Binalar otomobil
gibidir; nasıl kullandığınıza bakar.
Bundan sonra ne olacağını bilmiyonım.
Ama biz bir örnek sergiledik. Umanm
aynı kullanım sürer.
- Peki, Istanbul Surları tartışmasına ne
diyorsunuz? Oğuzhan Asiltürk "Bunlar
Bizans 'tan kalmadır. Dolayısıyla da
yıkılması vaciptir" deyince Büyükşehir
Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan
kendisine katılarak "Zaten restonısyon
çalışmalanm dıtrdurmuştıık" dedi. Bu
sözlere tepkiniz ne oldu?
GÜLERSOY: Restorasyonun
durdurulmasının mali sebeplerden ileri
geldiğini sanıyorum. Para yok. Ama
Sayın Belediye Başkanı öyle demiş.
Surlar konusundaki sözleri ciddıye
almak mümkün değil. Bu konuda
otorite olan Sayın Semavi Eyice de aynı
yorumu yapmış. Bu konuda laf yok.
Çünkü ciddi değil. Absürd konuşulmaz.