04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU SUNUŞ Turing Kurumu 'nun yülardır işlettiği güzelim köşkler ve hasırlann kaderi htanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin iki dudağı arasından çıkacaksözlere terk ediliyor. Ince bir zevk ve büyük bir titizlikle onarılan, içleri de aynı dikkat ve zevkle döşenen bu mekânlar boşaltılıyor. Yülardır toplanan çoğupaha biçilmez değerdeh. biblolar ve antikalaryabnda satılacak. Bu mekânlann yeniden döşenişi nasıl ve kimlere yaptırılacak? Buralar madem ki Turingden belediyece devrahnıyordu neden içlerindeki eşyalar da devrnhnmadı? Belediyeyerine bu mekânlar neden Kültür Bakanlığı ya da Tıırizm Bakanlığı 'na devredilmiyor? Istanbul halkının büyük tepkisiyle karşılaşan bu son uygulama, yaşadığımız bu kentte neleryapılmak istendiğine yönelik ciddi kaygılann doğmasına yol açıyor. Bu kaygıları, olasıhklan, sağduyunun egemen olarak yapılmaması gerekenleri, bu mekânlara bunca emek veren Çelik Gülersoy 'la Soğukçeşme Sokağı 'ndaki htanbul Kitaplığı ve oîele dönüştürülen tarihi bir konakta konuştuk. LEYLA TAVŞANOGLU - Istanbul Büyükşehir Belediyesi Turing kurumuna kiralanan mekânlann kira sûresini uzatmama kararı aldıktan sonra bu mekânlar ne zaman boşaltılacak? GÜLERSOY: Tahliyenin mukaveleye göre 28 arahkta başlaması gerekiyordu. Ama yağışlan göz önünde bulundurarak kendilerine başvurdum ve 15-20 günlük bir tolerans göstermelerini rica ettim. Ama yazıyla yaptığım bu başvuruya basmdaki demeçlerinden cevap ahyorum. Bugüne kadar hiçbir yazıma. hiçbir telefonuma cevap almış değilim. Ama basından okuduğuma göre benim tolerans süresi istememin kabul edildiği anlaşılıyor. Bu mekânlan peyderpey boşaltıyoruz. Söylediğimiz sûre içinde de tahliyeyi sağlayacağız. - Bu mekânlardaki objeleri neyapmayı düşünüyorsunuz? GÜLERSOY: Önce neyi boşaltacağız, neyi boşaltmayacağız, orada bir aynm yapalım. Bunu ilk defa size söylüyorum. Mukaveleye göre taşınabilir mallar bizim; ama ankastre eşyalan bırakacağız. - Ama ankastreleri de siz yaptırdınız bu mekânlara... GÜLERSOY: Tabii, tabii. Mesela Çamlıca Tepesi'nde hiçbir şey yoktu. Binayı da, dekorlan da biz yaptırdık. özellikle dikkat çekmek istiyorum; Çamlıca'daki ankastre eşya son derece kıymetli. Piyasada bugün böyle malzeme yok. Bana "Bu kıymetti maizemeyi duvardan sök. Yerine takliüerini tak" telkinleri yapıhyor. Ama böyle bir şeyi yapmaya benim hukukçuluğum da, şehre saygım da engel. Şunun altmı çizmemiz lazım. Oradaki beş-on çeşme, bir daha piyasaya düşmesi imkânı olmayan çok müstesna parçalardır. - Bu müstesna pafçaların envanterini çıkardımz mı? GÜLERSOY: Elbette. - Yani siz oralart boşalttıktan sonra bunlann başlanna bir şey gelmesin diye sordum. GÜLERSOY: Burası Türkiye. Ben sadece bugünkü dönem için söylemiyorum. Hiçbir şeyin yerinde durmadığı bir ülkede yaşıyoruz. O yüzden gelecek içın ne ben ne de bir başkası güvence verebilir. -Ama uyanyorsunuz— GÜLERSOY: Yaşadığım tecrûbeler dolayısıyla uyanyorum. Biliyorsunuz Emirgan Parkı'nda Pembe Köşk var. 1978 yılında o zamankı Belediye Başkanı Ahmet Isvan'ı bu köşke götürdüm. O zaman Pembe Köşk çok eskiydi. tçinde elektrik de yok. "Pancurian açuı da etrafi göretim" dedim. Açtılar. Merdiven başında dikine istifli bır takım tuvaller duruyor. En öndeki beni dehşete dûşürdü. Müstesna bir fırça ve müstesna bir peyzaj. Emirgan, Çınaraltı resmedilmiş. "Bu bir şaheser" diye haykırdım. Tuvali ışığa tuttuk. Imza yanılmıyorsam Çalh'ydı. Nazmi Ziya da olabilir. Geçmiş zaman... Ama sanıyorum ÇaüYydı. Dedim ki: "Sayın Başkan, bu sadece bir sanat eseri değü, aynı zamanda bir serveflsvan, o gün bir tavır almadı. Ben onun yerinde olsaydım hemen o gün arabanın bagajına koyup götürür, onarttıktan sonra da bir yere asardım. Ama tablo orada kaldı. Tam çıkıyoruz parkın şefı bana, "An beyefendi, hiç iyi etmediniz öyle söylemekk" dedi. Nedenini sordum. "Bunun bir şaheser olduğunu söylediniz. Şimdi bu gider." "Sen burada şefsin, niye gitsin?" diye üsteleyince, İstanbuTun mırasıamlıca'daki ankastre eşya son derece kıymetli. Piyasada bugün böyle malzeme yok. Bana "Bu kıymetli malzemeyi duvardan sök.Yerine taklitlerini tak" telkinleri yapıhyor. Ama böyle bir şeyi yapmaya benim hukukçuluğum da, şehre saygım da engel. urası Türkiye. Ben sadece bugünkü dönem için söylemiyorum. Hiçbir şeyin yerinde durmadığı bir ülkede yaşıyoruz. O yüzden gelecek için ne ben ne de bir başkası güvence verebilir. 'Adil düzen' kıskacında Bu mekânlar tarihi değerdir PROF. NURETTtN SÖZEN Say ın Çelık Gülersoy'un ba- şında bulunduğu Turing ve Oto- mobıl Kurumu'nun işletmele- rini üstlendiği turistik mekânla- nn Istanbul Büyükşehir Bele- diyesi'nce geri alınmasını doğ- ru bulmuyorum. Bu mekânlar, tanhi değerle- n olan. doğanın insanlara sun- duğu nadide armağanlardır. \'e de kurum, bu mekânlan en iv ı bıçimde düzenlemıs.. insanlığa. tunzme ve halkımıza sunmuş- tur. Sayın Gülersoy, beş yıl sü- reyle Beledive Başkanlığf nda Başkanlik Danışmanı olarak verimli bir biçimde görev yap- mıştır. Dönemimizde bu mekânlan kurumdan almayı aklımızdan geçırmedık.Kırasının azlığını ise hiç önemsemedık. Çünkü bu mekânlar turiste ve halkımı- za en iyi biçimde hizmet ver- mekteydi.Kira sözleşmesinin kısa tutulması ise teknık ve hu- kuki bir konudur. Belediye mülklerinin kiralanması bele- diye encümeninin yetkisi dahi- lındedir. Ben beş yıl içinde encü'mene hiç başkanlık etmedım. Olay- lar böyle olumsuz sonuçlanın- ca buna neden olan karar ve dü- şünceleri değerlendirmek yen- ne daha uzun sözleşmeler yapıl- saydı bu başımıza gelmezdı,de- mek normal, sağlıklı ve demok- ratık bır düşünüş yöntemi değil- dir. Bugün yapılacak şey bu ku- rumlan Turizm Bakanlığı'na devTetmektir. Çünkü bu kurum- lar turistik işletmelerdir.Bura- larda doğal olarak alkollü içki- ler de kullanılır.Beledıye mülk- lerinde alkollü içki içilmesine karşı çıkan bugünkü yönetim böylece kendi ilkesine de ters düşmemiş olur. Tunzm Bakanlığı ise bu me- kânlan geliştirecek ve en ıyı bi- çimde işleteceklere devreder. Böylece bu eşsiz mekânlann insanlığa,turizme ve halkımıza hizmetı de sürmüş olur. Karar beni aşmaktadır HtLMİ YAVUZ Turıng'e kira- lanmış bulunan mekânlann kira süresinin uzatıl- masına ilişkin tale- bin, benim aracılı- ğımla Saym Sö- zen'e intikal etti- rildiğı doğrudur. Ancak, benim bundan öte yapa- bileceğim herhan- gi bir şey söz ko- nusu değıldi. Sa- yın Sözen, Hesap Işleri Daire Başka- nı'na bu konunun asıl önemli olan yanının, yani mali yanının ince- lenmesı İconusunda talimat ver- miştir. Benim yaptığım ise Kültür tş- leri Daıre Başkanı olarak bu me- kânlann Turing'e yeniden ve uzun süreli olarak ki- ralanmasında bu mekânlann ko- runması ve tstan- bul halkının bu mekânlardan ya- • ırlanabilmesine ılışkın olarak olumlu bir rapor veımektenıbaret kalmıştır. Kültür tşleri Daıre Başkanı olarak bana dü- şen >a da daha doğrusu benden ıstenen bu ol- muştur. Bundan ötesi benim resmı ilgı alanım içinde olmamıştır. Ben Be- lediye Daıre Başkanı olarak Istan- bul kültürü açısından bu mekânla- nn Turing'e yeniden tahsisi içın olumlu mütalaa bildırmişimdir. Karar, elbette beni aşmaktaydı. "Bu iş bizi aşar" diye cevap verdi. Aradan zaman geçti. Sayın lsvan binayı bize değil, eşinin başkanlık ettiği hanımlar komitesine vermeyi uygun gördü. Ama binayı restore ettirmek için mali kaynak bulamadılar. İş sürüncemede kaldı. Aytekin Kotil, belediye başkanı olunca binayı bize verdi. Hanımlar komitesinden saygıdeğer dostum Nezihe Araz bir gün bana gelerek Pembe Köşk'te bulduklan dekoratif eşyanın fotoğraflannı gösterdi. Baktım, duvar kavukluklan var, ama tuval diye bir nesne yok. Nezihe Araz'a sordum, öyle bir şey bulmadıklannı söyledi. tyi mi? Ben hafiye de değilim, müfettiş de değilim. Ama yıllar sonra, bugün başı derde girmiş bir ünlü kişinin evinde çekilen ve bir dergide arkadaşının omuzuna el de kıdem tazminatlan yüzünden müthış bir badirenin altına girdik. Ama ona da esef etmiyorum. Antika eşyayı elden çıkarmak zorundayız. Bunun için de bu işi yapan üç antikacıyla temas ettik. Onlara taksim edip satacağız. Böylece bu nadide eşyalar yeniden toplum yaranndan çıkıp özel ellere dörunüş olacak. Betedfyenin Iotoğrat oyunu Elimizde kalacak olanlar ise yeni yapım, standart eşya. Onlan da depolanmıza istif ediyoruz. Belediye ise bunlan bizden satın almak yerine on gündür hanl hanl bu mekânlann iç fotoğraflan ve fılmlerini çektiriyor. Bize yapılan tebligatta, "Mekânlan boş olarak teslim edin" deniyor. Peki, ama şaheser ölçüsünde değil, ama ben, o olaya tanık olan Abdülhak Şinasi'nin zeval karşısındaki hüznüne kapılıyorum. Bu nadide parçalann hepsi birer birer sökülüyor, yok oluyor. Bir kısmı da tabii ki yurtdışına gidecek. Gelen yatlarda, yalılarda kalan misafırler ne iş yapıyor sanıyorsunuz? Emperyal yatlar... - Sizce ne oldu da belediye, Turing 'e bunu yaptı? GÜLERSOY: Bunu bilemem. Ben akit taraflardan bir tanesiyim; bir masanın öte tarafındayım. Şimdi sizle burada çay içiyoruz. Ben önümdeki ıhlamuru biliyorum. Ama sizin tarafinızda ne oluyor. Akhnızdan ne geçiyor, nereden büebilirim? O konuda masumum. - Peki, tahmin yürütme konusunda da masum musunuz? sözleşmeyi uzun süreliyapmak istemedi ve bireryıllığtna uzattu Bundan amaç neydi? Siz kendisiyle bu konuyu hiç konuştunuz mu? GÜLERSOY: Çok konuştuk. Konuya edebiyatla gireyim. Çok sevdiğim, hayran olduğum şair Tevfik Fikret "Acı şeyler Haluk, fakat gercek" demez mı? Şimdi biz de acı şey konuşacağız. Sayın Sözen bir anlamda dostumuz; kurumumuzun bir üyesi. Onun bu işlerdeki elemanı olan Hilmi Yavuz, Türkiye'nin seçkin bir şairı. Onunla da dostluğumuz \ar. Ama bu meselede belediye tarafından açık. net bir tavır alınmadı. Ikili, üçlü yemeklerimizde ne zaman onlara bu konuyu hatırlatsam, u Üstat bu sorun bile değiLO konuda tam mutabakat \ar" cevabını aldım. Ama ışin bir santım ilerlemediği de bir A ntika eşyayı elden çıkarmak zorundayız. şW Bunun için de bu işi yapan üç antikacıyla temas ettik. / M Onlara taksim edip satacağız. Böylece bu nadide eşyalar yeniden toplum yaranndan çıkıp özel ellere dönmüş olacak. Elimizde kalacak olanlar ise yeni yapım, standart eşya. Onlan da depolanmıza istif ediyoruz. elediye ise bunlan bizden satın almak yerine on gündür hanl hanl bu mekânlann iç fotoğraflan ve filmlerini çektiriyor. Bize yapılan tebligatta "Mekânlan boş olarak teslim edin" deniyor. Peki, ama öyleyse neden bu mekânlann iç fotoğraflan ve filmlerini çektirirler? Bunun bir tek cevabı var. "Bakm, aynı şekilde yaptık" diyebilmek için. atar gibi sözünü ettiğim bu tabloya sanlı fotoğrafi yayımlandı. Bu örnekleri sayısız derecede arttırmak mümkün. Toplum, durmadan bir şeyler üretiyor, birileri de durmadan onlan yok ediyor. O yüzden sökmeyip de yerlerinde bıraktığımız bu malzemenin yerinde durması için yeni yöneticilerin azami dikkat göstermelerini istemek durumundayım. -Peki, taşmabilir antika objeleri ne yapacaksınız? GÜLERSOY: Bunlann bir kısmı sanat değeri olan nadide parçalar. Bunlan bizim muhafaza etmemize imkan yok. Bir yandan üetmeyi kaybettiğime esef ediyorum; bir yandan bu yükten kurtulduğuma memnun oluyorum. Bir öyleyse neden bu mekânlann iç fotoğraflan ve filmlerini çektirirler? Bunun bir tek ce\abı var. "Balan, aynı şekilde yapnk" diyebilmek içın. - O zaman sizin elinizdeki objeleri neden almıyorlar? GÜLERSOY: Almıyorlar... Evet, eşyanın akıbeti bu. Bunlar şimdi antikacılara gidecek, kapışılacak. Abdülhak Şinasi'nin bir romanının bir pasajında vardır. Şair Nigar Haıum akşam aynanın karşısına geçer, gündüz yaptığı tuvaleti çözer. Saçlanndaki taraklan çıkanr. Gündüz ne süs yaptıysa akşam hepsini mahveder. Abdülhak Şinasi buradan ölümün yol açtığı zevali yani yok oluşu hatırlar, oradan da bir şaheser çıkar. Bizimki o GÜLERSOY: Aklımdan çeşitli şeytanlıklar geçebilir, kırk tilkinin kuyruğu birbirine değmeden dolaşabilir, ama serde hukukçuluk var. Beni öyle her konuda konuşturamazsınız. Ünlü maymun heykeli var ya... Görmedim, duymadım, bilmiyonım. - Fenerbahçe ne olacak? GÜLERSOY: Onun daha beş yıllık ömrü var. Çünkü biz parklar için mukaveleyi imzaladığımızda yetkili Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ydi. Ondan sonra ilçe belediyeleri oluşunca Fenerbahçe, bize Kadıköy Belediyesi'nin tasarrufuyla verilmişti. - Deniyor ki Sayın Nurettin Sözen Turing'e kiralanan mekânlarla ilgili gerçektir. O yüzden o konuda tarihe karşı büyük bir soru ışareti var. Istenmediği açık. lstenseydi bugünkü patırtı kopmayacaktı. - Kültür Bakanı 'yla hiç görüştünüz mü? GÜLERSOY: Hayır. Kültür Bakanlığı Müsteşan Emre Kongar Bey beni aradı, konuyla yakından ilgilendiklerini söyledi. Fakat o kanun eksik. O kanun kusurlarla maluldür. Öncelikle bu Eski Eserler Kanunu'nu hukukçular değil, müzeciler yazdı. Bundan önceki de böyleydi. Aynca, yasa, 50 yılhk uygulamada ortaya çıkmış olan ihtiyaçlan yansıtmıyor. Bir mülk sahibi, özellikle de kamu idareleri ellerindeki tarihi mallan kiraya verdikleri zaman Kültür Bakanlığı devreye giriyor. Kime kiraya \enlebılır, alanın böyle bir sıfatı, tecrübesi var mı bunu araştmyor. Kullanım şekli üzerinde söz hakkı var, ama ondan ötesinde yok. Mal sahibi hiçbir tasarruf yapmazsa denetimden çıkıyor. Nıtekim şimdi belediye, Turing'e kiralanmış olan mekânlar için "Kendimiz işleteceğiz" diyor. O zaman da Kültür Bakanlığı'nın hiçbir fonksiyonu kalmıyor. Türkiye'nin bir sıkıntısını biliyorsunuz. Neden yaptın kanunu vardır da neden yapmadın kanunu yoktur. Sık değişen. deneyımsiz kadrolann elinde bulunan verel yönetımler başta olmak üzere spekülatör mal sahiplerinı de kapsayan, elinde tarihi mıras unsurlannı bulunduran her kişi \e kuruluşa karşı çok daha tecrübelı, daha geniş kadrolu merkezi hükümetin kontrolünün, müdahalesinin genişletilmesi lazım Türkiye gerçekleri karşısında bundan başka çözüm yok. 'Bizim yerden kaikmamız lazm' - Turing'in işletmesi sona erdirilen bu köşkler ve kasıriarda günün birinde halka lahmacun ve çiğköfte sunulduğunda neler hissedersiniz? GÜLERSOY: Evvela bunlar yapılır mı, onu ırdeleyelim. Bu konu basında biraz fazla ışlendi. Sanıyorum o hataya düşmezler. "Turşıilar, lahmacun'" dendi... - Onun ötesinde Hidiv Kasrı Parkı 'nın ortasına mescit deyapılabilir... GÜLERSOY: Tabii. Bunları nasıl kullanacaklan konusu beledışenin alacağı tavra bağlı. Hidiv Kasrı ola ki bır işadamları grubuna \enlir. Size bir ariekdot anlatayım. Hidiv Kasn bize Beykoz'un bir çocuğu olan Ha\dar Salük'ın tavsiyesiyle verilmışti. Bunun açılışını da Kenan Evren yapmıştı. Açılışa, o gün de\ let yönetıminde kim varsa Ozal dahil, geldi. O zamanki Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu bir ara yanıma geldi ve dedi ki: "Frankfurt yakınında bir 'schloss' (saraj) vardır. Oraya gelenlere l exclusıve" (çok özel) servis verilir." Kendisine bu 'schloss'u bildiğimi söyleyince çok hayret etti. Ardından da "Savın Halefo^u, biz böyle düşünmüvoruz. Elbette orası çok exclusive." dedi. Bizim kibar bir önlemimiz var. Yıldız"da yeşıl alanlan sabahtan suluyoruz. Hadi, gelsin otursun. bakaîım. Türk toplumunun göçebelikten yerleşik düzene geçmesi aşamalan bunlar. Bizim yerden kaikmamız lazım. Batı, 1400'lerde yerden kalkmış; o zamandan ben koltukta oturuyor. Biz ise hâlâ yerde yan gelip yatıyoruz. Benim Yıldız'da yaptığım sosyolojik bir tecrübedir. Hidiv'de de aksaksız uygulandı. Hidiv Kasn'nın saygınlığına halel gelmeden 11 yıl kullanıldı. Binalar otomobil gibidir; nasıl kullandığınıza bakar. Bundan sonra ne olacağını bilmiyonım. Ama biz bir örnek sergiledik. Umanm aynı kullanım sürer. - Peki, Istanbul Surları tartışmasına ne diyorsunuz? Oğuzhan Asiltürk "Bunlar Bizans 'tan kalmadır. Dolayısıyla da yıkılması vaciptir" deyince Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan kendisine katılarak "Zaten restonısyon çalışmalanm dıtrdurmuştıık" dedi. Bu sözlere tepkiniz ne oldu? GÜLERSOY: Restorasyonun durdurulmasının mali sebeplerden ileri geldiğini sanıyorum. Para yok. Ama Sayın Belediye Başkanı öyle demiş. Surlar konusundaki sözleri ciddıye almak mümkün değil. Bu konuda otorite olan Sayın Semavi Eyice de aynı yorumu yapmış. Bu konuda laf yok. Çünkü ciddi değil. Absürd konuşulmaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle