04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1DCAK1995PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 CUNDEMDEKI KONU YENÎYIL ONATKUTLAR "Sevgili Cumhuriyet okur- an; Sizler bu yazıyı okurken ten, büyûk bir olastlıkla Ha- iç'e tepeden bakan bır yerde, Zyûp sırtlanndaki Piyerloti Lahvesi'nde, yeni yılın ilk Lahvesini yudumluyor olacağım. Bir- laç yıldan beri (sanınm on beş yılı bu- Lıyor) bir küçük kişisel gelenek oluştur- cum. Yeni yılı bu sevımli ve tenha kah- \ede karşılıyorum. Aşağılarda her yıl, tiraz daha değişik giysili bir kalabalık- lı dolup taşan Eyüp Sultan Camıi, sel- \ileri yaşlanan uçsuz bucaksız mezar- I klar. ortasındaki arık adacığı giderek büyüyen karanlık Haliç sulan ve daha uzakJarda her yıl biraz daha kirlenen hava yüzûnden daha da az seçilen bü- >ük köy: Istanbul. Yanı başımdaki sedire, acemi bir bağ- daş kurarak oturmuş, uçlan kıvnk siyah ve gümrah bıyıklı, genç bir bahriye za- bıti, yûzyıl öncesinin biraz süslü Fran- s:zcası ve mektup sesiyle çok uzaklar- dakı bır dostuyla konuşu>or "Aziz Dostum \Yilliam Brotvn; Bin sekiz yüz >etmiş yedi yıLu adeta tatlı bir bahar günüyle geliyor. Ben de havatta olduğumu size duyur- mak maksadıvla geuyorum. Arif Efen- di ismi aJtjnda. Eyüp'ün Kunıçeşme So- kağı'nda otunıyorum. Siz de bana bir- kaç saör yazarsanız beni çok sevindi- rirsiniz. İstanbuTa Avnıpa yakasından gjrer- seniz, dört kilomerre cami \e çarşı geç- tikten sonra, çocuklann tuhaf butöuk- ian şapkanızı küçük çakıllaıia taşlama- ya kalkışacaklan kutsal bir semte, E>üp'e geteceksiniz. Orada, size hemen gösterebiiecekJeri KunıçeşmeSokagı'nı sorarsınız. Sokağın sonunda, baharda bembe>'az çicekler açan badem ağaçla- n altında, mermer bir çeşme göriirsü- nüz. Benim e\im, onun hemen >anı ba- şındadır. Bu yerde size ev-veice de sözünü etti- ğfan ve sevdiğim Selanikli genç kadınla biriikte vaşıvorum. Bu evde~ Geçmişi ve rüm nankörleri unuttum. Mutluyum. Beni gizemti Doğu'nun bu köşesine bangi oiayiann sürüklediğini. şu ipek ve sırmadai) oluşan gjysikri> k biriikte Do- ğu'nun isim, örf \e adetlerini nasıl olup da almış olduğumu size anlatmavaca- ğım. Yalnızca bu yeni yıl akşamında,duru- mun ne olduğunu anlatayım: 'DoksanBeşeDışanda açık, ama keskin bir ayaz hava. Vakında bir yerierde, dervişler ağırağırbir şev ler okuyorlar. Bu, bir ör- nek sese artık alışüm. Sedirde halı ve yastıklar üstûnde bir Doğulu kız nasıl otunırsa setgUim Xa- yade, işte tam öyle oturmuş, brnakJan- nı boyuvor. Yanmın başlangıcından tahmin et- miş oisanız bile. henüz tam bir Müslü- man sayümam. VaJnız iki kişiliği ayıu kemizde daha da korkunç bir şeyi yaşı- yoruz: Ayna kirleniyor. Yani medya. Dilin kirlenmesi, paslanması, geçir- genliğini yitirmesı, artık saydam olma- ması gibi bir şey bu. Birşizofreni alanı. Nicedir, sevgili Behiç Ak'ın "Kim Kime Dum Duma"da çok hoş bir bi- çimde altını (ve üstünü) çizdiği gibi medya, medya ile uğraşıyor. gibi- ana ilkelerinden kopuk, çıkar gnıplannın paratelinde, toplumun dı- şuıda, hatta çok uzağında bir' ış' olarak yapılıyor. Maddi çıkariar, popüler olma tutkusu. bırakın tarafsa haberciliği' ha- ber'i bile gazete sayfalanndan siBp sü- pürdü. Gazete sahibi gazetecilerin yeri- ni 'patronlannın sesı' olan tşadamlan aldıktan beri, sanat y aptıklannı zanne- den 'artistler' bile, birer köşe kapıp ora- dan fetva vermeye başladılar. Gazete anda yaşıyorum. Ve giderek kısalan sü- relerle deniz teğmeni Pierre Loti'yim." Donüp bakıyorum. Sesin sahibi yok. Gökyûzü de Haliç de kent de daha kirli. 1995, bir bahar aydınlığı ile baş- lamıyor. Yaşadığımız kent, ülke ve yeryüzü ölümler, kıyımlar, savaşlar, haksızlık- lar. ılkellikler, aldatmalar, kirlilikler, çirkinlikter içinde. Ama sanıyorum, son birkaç yıldır ül- Ama sanınm haklıyız. Dünya üstüne bir şey lersöyleyebilmek için öncegöz- lüklerimizi silmelıyız. Yoksa. değıl ıkı binli yıllan, 'doksan beş'üstüne bile hiçbir şey söyleyemeyiz. Geçenlerde gazeteci dostum, sevgili Nemika Tuğcu'dan çok güzel bir mek- tup aldım. Diyorkı: *Uzun bir süredlr ben deav nı şeyleri düşünüyordum. Gazetecilik mesleği -yaşamın her alanında oMuğu sa>falan. TV ckranları. radyolar güze- lim Türkçemizi konuşamavan ve yaza- ma\an heveskâriara kakk Dürüst gaze- tecilerin haberleri, gazetenin genel yaym polhikasına ya da güncel polirikalara tersdüştüğü için,ya yayımlanmadığı ya da içeriği boşamlarak, vurucu başlıkla- ndeğiştirilip'etkısızleştinlerek' yayım- landı. En actsı da nke yıllar savaş vere- rek kazandıklan sendika haklan elle- rinden alındı. Hem de kolayca. İçlerin- 9 den çok an buna direndL Pek çoğu bu haklannı kendi eueriy- leteslimettiler. Acaba medyanın özgürifiğü yalnızca siyasal otoritenin baslu- sıyla mı ortadan kalktı? Düşün- cenin serbest dolaşımını yalnız- ca onlar mı engelledi? Çarsafçarşafilan vererek' Benım gazetem daha ıyıdır' ya da 'Falanca gazeteci/gazete yalan söy- lüyor' diyeııler, bugiin paneller düzen- leyerek büyük pay sahibi olduklan so- runları tarfjşıvoıiâr. Ama Le Monde'un yaptığ] gibi, bütün açıkbğıyla, tarafaz bakış açısjyia değıL Müliyet'teçalışHgım yıllarda olabUdi- ğince tryatronun, sinemanın, operanın ve balenin ağıriıkta oMuğu, ama diğer konulan da kapsayan 'sorunlar'ın tar- öşıldığı toplanblan izledim. Sonra Ur- tışmalar bir kitapcıkta toplandı ve raf- lara kaklınldL Paneller, açıkoturumlar, taröşmatopianoian hâlâ sürüyor. Ama sonınlarda— Evet, ben de sizin gibi sordum kendi- me: Bizim neye ihriyacımız var? Sanı- nm rehavete. Dünvanın herhangi bir ül- kesindeki katliamı televizyon ekranla- nnda bile görmeye tahammül edeme- yen,günün 'stresinı' bir dansözün kıv- rak kaJçalanna bakarak atan," Kim, ne- rede, kımınle9 '. "Uzay'ın kansı eski sevgilisiylemı?''Falancaartistin gece- ligi nekadar?'gibihav3tiönerndekiıne- seleleri merak eden insanutr çoğunluk- tagaliba. Bu programlan kim yapıyor? Nasd denerimden geciyor? Neden bu kadar çok tzleniyor? Artık medyanın egitsel işlevi de ortadan kalktı. 'Son sosyalist devletı de yıktık.' OMu olacak, bu fiır- yada devletin teievizyonunu da özetteş- tirelim. Haberleri Top Secret'lerin ara- sına kısa spotlaria yeıieştirelim vegönül rahatlıgı ile >aşa>ıp gidelim. Umutsuz- luğum her gün biraz daha artıyor. Ama yine de ülkesini seven, dürüst, gerçeğin peşinde koşan insanlann hâlâ var oldu- ğunu biliyorum." Evet. sevgili Nemika Tugcu, hiç kuş- kusuz hâlâ var öyle insanlar. _ Ama tıpkı Loti gibi, yukanlardan, Âşiyan'dan bır kartal bakışı ile 'z«- man'a bakan Fikret'ın 'Doksan Beşe Doğnı', bir 'dud-i muannid' (inatçı sis) ıçındeki düşünce ve duygulannı payla- şıp başkaldırmaktan başka ne geliyor elimizden? Neyse, gene de yeni yılınızı Onat kut- lar. Cinecitta'dan iki yıldız kaydı Sy\ia Koscina ve Rossano Brazzi 'Ta\şan ile Kaplumbağa" adlı filmde. Italyan sineması Noel gecesı birkaç saataraylaiki yıldızını yi- tırdı. Btrdönemin "Latintower"ı Rossano Brazzi (77 ya>ında) ile uzun yıllardır kanserle savaşan Sylvia Koscina (60 yaşında) 24 aralıkta yaşama veda ettıler. Latin 'lover'lann sonuncusuy- du Brazzi, mılyonlarca gencin benzemek için ayna karşısında saatlerini harcadığı isimdi. Tı- yatro oyuncusu olarak sanat dün- yasına giren Brazzi, kısa süre sonra sinema tarafindan çalındı. Aralannda Aşk Çeşmesi, Çıplak A\aklı Kontes \e Venedik Tari- li'nin de bulundugu 200'ü aşkın filmde rol aldı. 1948'de Atlantik'i aşıp Holly- vvood'da kamera önune çıktı. Bir yıl sonra Küçük Kadınlar'da ro- manrtk ögrermeni oynadı. Filmrn setınde tanıştığı 16yaşındakı Liz Taylor'la "Holrv>vood aşk defte- ri"nde ılk sayfayı açmıştı. O def- terde kimleryeraldı kimler? An- na Magnani'den Ava Gardner'a. Joan Cranford'dan Katherine Hepburn'e ve Marilyn Mon- roe'ya kadar bırçok güzel ka- dın... Rossano Brazzi, yalnız oyun- culugu veyakışıklılığıylayeral- madı basında. 1943'te ırkçılık tehdıdi altında vaşayan Romalı Yahudilere el uzatmıştı. Yine 80'li yıllarda Sudanlı lider Siad Barre'a sılah yardımı yapması için eski dostu Ronald Reagan'la irtibat kurduğu gerekçesiyle hâ- kim önüne çıkmış ve aklanmış- tı. Estetiksiz gûzel Polonyalı pıyanist anne ve mü- hendis babanın kızıydı. Zag- reb'de doğmuştu. Italyan bır gençle evlenen ablasının ardın- dan Napoh'ye geldi. Kapak kızı seçildi. Fotoğraflan gazetelerde ya- yımlanınca fılm teklifleri gelme- ye başladı. 1956'da Germi'nin Ferroviereadlı Fılmiyle ünlendi. Art arda önemli yönetmenlerle çalıştı. Hollvvvood, onu da arasında KADIKÖY BELEDlYESl KÜLTÜRve SANAT MERKEZİ OCAK1995 ETKÎNLİKLERİ SERGİLER 6 Ocak • 15 Otak 1995 KARMA RESİM SERGİSİ M Ocak•5Şubat1995 KARMA RESİM SERGİSİ İNCİ EVİNER ATÖLYESİ GÖSTERİ-SÖYLEŞİ-PANEL-KONSER 7 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.00 Nusret Nurdan EREN (Dıa gosterısı) "DOGA" 10 Ocak 1995 Salı Saat: 19.30 KSM FELSEFE TOPLANTILARI (5) "ANADOLU'DA AYDINLANMA" Metin BOBAROĞLU 14 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.00 Cemal SUREYA'nın Anıana . "ŞAPKAM DOLU ÇİÇEKLE" Akgün AKOVA - Sunay AKIN - Turgay FİŞEKÇİ Soyleşı - Şıır - Muzık Grtar- Yavuz EKŞİ 15 Ocak 1995 Pazar Saat: 13.00 "ÇAĞDAŞLAŞMA YOLUNDA TURKİYE" (Pand) Prof. Dr. Necla ARAT - Bedn BAYKAM Prof. Dr. Turkân SAYLAN - Alı SİRMEN 18 Ocak 1995 Çarsamba Saat: 14.00 "ÇARŞAMBA SÖYLEŞİLERİ" "ÇOCUK ve TELEVİZYON" Pakolog Şeyma GENÇEL DOĞRAMACI 21 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.00 Önay ÇEKİN (Dıa gostensı) "DOĞADAKİ GfZEM" Saat. 16.30 KADINLAR TARİHİNİ ARIYOR (4) "FEMİNİZM OCUSÜ" 24 Ocak 1995 Saiı Saat: 18.00 UĞUR MUMCUNUN ANISINA "UĞUR MUMCU HALKINA SESLENİYOR" 25 Ocak 1995 Çanamba Saat: 14.00 "ÇARŞAMBA SÖYLEŞİLERİ" "HAYAT" Mefisa GURPIhJAR 28 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.90 Aydın ÇUBUKÇU (Dialı soyieşi) "RESİM VE FELSEFE- 31 Ocak 1995 Salı Saat: 19.30 KSM FELSEFE TOPLANT1LARI (6) "ANADOLU'DA AYDINLANMA" Metın BOBAROĞLU KSM Bağdat Caddosi Hak/un Tanar Sokağı Caddebostan I Istanbul Tel: 360 9O9S Fax: 359 64 57 Biriikte uretmek ve paylaşmak dıleğtyte, Yeni Yılınızı kutlanz. GALEKI • ATÖLYE 293 89 78 (3HAT) ÇOPERA; S A N A T C A L E« I S I Sanatsever dostlanmızın yeni yılını kutlar, sağlık ve mutluluklar dileriz. ZUHAL KIVILCIM Resım Sergısı 3 Ocak-20 Ocak 1995 BASIN MÜZEŞİ SANAT GALERİSİ Dıvanyolu Cad. No 84 Çemberlıtaş Tel 513 84 58 Çağdaş, laik ve demokratik bir Türkiye'nin oluşup gelişimine beynini ve yüreğini koymuş tüm ÇAĞDAŞYAŞAMIDESTEKLEME DERNEGİ üyelerinin yeni yılını kutlar, gelecek günlerin cumhuriyetimize yaraşır güzellikte ve aydınlıkta olmasını dileriz. GENEL MERKEZ VE ŞUBELER ADINA Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN GENELBAŞKAN EMLAK BİLGİ BANKASI Tlf (24:):4,S44V5 - 242 4X 12 • Fax. (242) 242 37 33 ANTALYA Romanlannızve Ansiklopedileriniz yerinizden alırur. Tel: 554 08 04 gönmek istedi. Amerika'da iyi roller bulamayınca Italya'ya döndü. Fellıni. Koscina'ya Gi- ulietta Degü Spriti'de (Ruhlann Jülyeti) rol verdi. Ancak Italya da değişmişti. Eskisi gibi önem- li filmleryakalayamıyordu. Bu arada Playboy'a verdiği çıplak pozlarla yeniden günde- me geldi. Estetiksiz güzelliği ve masum yûzüyle reklamcılann dikkatleri- ni çekti bu kez. Dekolte giysıleriyle yüksek sosyete dedikodulanyla son on yıla kadar magazin basının göz- desiydi. O tarihten bu yana Kos- cina. mitinden annmış bir yıldız olarak yasadı. Levy'nin gravürleri Milli Reasürans'ta Kültür Servisi - LeopoM Levy'nin (1882-1966) yûze yakın gravürü ülkemizde ilk kez sergilenecek. 1936-49 yıllan arasında IstanbuFda yaşayan ve çok sayıda sanatçının hocası olan Levy, Fransız resminin 1900-1930 yıllan arasındaki zaman dilıminde değerlendirilen ressamlan arasında yer alıyor. Derain ve Braques kuşağından olan, Türk resmine yeni bir soluk getiren ve dönemin genç kuşak ressamlannın gelişimine büyük katkısı olan Levy'nin gravürleri. 6-31 ocak tarihleri arasında Milli Reasürans Sanat Galerisı'nde sergilenecek. Sergide. sanatçının portre çalışmalan. manzara resimleri ve Paris'i konualan gravürlerinin yanı sıra Ankara Devlet Operası'nın açılışı dolayısıyla yaptığı 'Bogaziçi' (1947) adlı gravürü ve 1934'de Paris'te resimlediği Lucrece'nin 'De Rerum Natura'sının beşinci kitabı da sunulacak. 1936 yılında uzman hoca olarak ülkemize davet edilen ve 13 yıl boyunca Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nü yöneten sanatçı, aralannda Nuri lyem, Avni Arbaş, Setim Turan, Tiraje Dikmen ve Nejad Devrim'ın de bulundugu çok sayıda ressamın yetişmesine katkıda bulundu. 38 yıllık deneyimlı fFSAK'ın 75. dönem temel fotoğraf semınerfcn 10.01 1995Sahve 14.01.1995 Cumartesi günien başhyor. Salı günlen saat 19:15-21:00, cumartesi günlen 11:00-1300 arasında yapılacak olan seminerlcrde, FotoğrafTanhı-Fotoğraf Makinesi-Işıl. Bılgisi-Yardıracı Araçlar-Kompozisyon-Karanlılc Oda dersleri ışlenecekür. Seminerler sırasında çekım gezıien ve karanlık oda uygulamalan yapılacaktır. Aynntılı hlg) için 243 1401 numaralı telefondan saat 14:30*dan sonra bılgıalınabılir PENALTI MEMET BAYDUR Zenginlerin Eğrtjm Sorunlam Geçen hafla, mutlu bir rastfantı sonucu ettme geçen Cumhuriyet Kitap ekinden öğrendiğime göre Julian Bar- nes'ın "Seni Sevmiyorum" adlı romanı Serdar Rrfat Kır- koğlu'nun kalemiyledilimizeçevrilipyayımlanmış. Barnes, genç kuşak Ingiliz yazınınin en zeki, en şaşırtıcı roman ya- zarianndan biri. Yayımlanan bu son romanında bır aşk üç- genini üç kahramanın ağzından, üç değişik bakış açısın- dan anlatıyor. Bir bakıma Kurosava'nın Rashamon fılmin- de kullandığı anlatım tekniğinden yararlanıyor, öte yandan François Truffaut'nun Henri-Pierre Roche'un romanın- dan filme çektiğı ünlü Jules ve Jim 'in parodisi gıbı. Bu ben- zetmeleri romanı övmek için yapıyorum, yanlış anlaşılma- sın, tümüyle özgün bir yapıt bu. Barnes'ı yıllarca önce Paubert'in Papağanı adlı roma- nıyla tanımış ve çok sevmiştim. Romanın güzelliği bir ya- na, benim kuşağımdan btryazann Flaubert üstüne bir şey yazması sevindirmişti beni. Cumhuriyet Kitap'taki yazıyı okuyunca Henri Troyat'nın 1988'de yayımladığı Flaubert biyografısıni anımsadım. Enfes bir yapıttır o da. Troyat da sözünü edıyor Flaubert papağanından, kita- bının 294. sayfasında. Flaubert, Rouen'deki Doğal Tarih Müzesi'nın Müdürü Dr. Georges Pennetier*den ödünç olarak bir doldurulmuş papağan ıstiyor. Kuşu yazı masa- sının üstüne yerleştiriyor. 1876 Temmuzu'nun sonlannda Bayan Rogerdes Genettes'e yazdığı mektubunda "Bir aydır doldurulmuş birpapağanm gözaltında çalışıyorvm. Vartığı biraz canımı sıkmaya başladı, ama olsun varsın! Orada duracak, ruhum papağanla dolup taşana dek!"d\- ye yazmış. Flaubert'in en tanınmış romanı Madam Bovary, yayım- landığı zaman müstehcen bulundugu için yasaklanmak is- tenmiş. Hakkında davalar açılmış, genet ahlaka ve dıne ay- kın bulunmuş, yargılanmış ve akianmış bu büyük roman. 1857 yılında oluyor bütün bunlar. Başsavcı Ernest Pinard yalnızca yazann değil, yayıncının, kitabı basan matbaa sa- hibinin ve dizgicınin de cezalandınlmasını ıstemiş. Ahlaka, dine, örf ve adetlere karşı ışlenmış bir suç olarak tanımlı- yor kitabı. Bütün bunlara rağmen aklanıyor mahkeme ka- ranyla kitap, Flaubert ve diğerleri. Yirmi yıl sonra, 1877 yı- lında Flaubert artık çok ünlü ve ömrünün sonunda bır ya- zarken, son romanı 'Bouvard ile Pechuchet'yi bitirmeye çalışırken bir gazetede küçük bir haber gözüne çarpıyor yazanmızın. Eski Kraliyet başsavcılanndan Monsieur Er- nest Pinard'ın pomografık şiirleri ortaya çıkmış! Flaubert'in başsavcı hakkındakı düşüncelerini buraya yazmıyorum... Onun yerine Flaubert'in damak tadından söz edelim da- ha iyi. Ostende istiridyeleri, portakallı ördek, mantar sala- tası, dana kızartması, kremalı soslu kalkan balığı, yakın dostu Turgenyev'in Rusya'dan yolladığı Beluga havyar- ları, yeğeninin çrftliğinden gelen yayık tereyağı, Strasbo- urg işi kazciğeri ezmesi, zencefil, Chambertin şarapları, konyak ya da chartreuse, Türk kahvesi, lıkör. ••• "Zenginleri eğitmemiz gerekiyor." 1871 Ekimi'nde yaz- dığı bir mektubunda söylüyor bunu Flaubert. "Fransa ye- niden ayaklan üstünde durmaya başlayacaksa, boş inanç- lardan uzaklaşıp bilime sığınmalıdır. Metafiziği tümüyle bir kenara atıp eleştirel araştırmalara başlamalıdır. Buysa ger- çeğin didikdidikedilmesıyle mümkün olabilir ancak. Güç, iktidar, erk zenginlerin elindeyse, zenginleri eğitmemiz ge- rekiyor. " Burada sözü geçen eğitimin, üniversıte eğıtimin- den ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. "Uygar ülkelerin vahşi insanlan, yamyamlardan daha geridir" diye ekliyor yazanmız. Bunlar çok düşündürdü beni. Almanlar için soy- lemiş bu son cumleyi. Bırçok toplum için geçerli bugün de. 1849 yılında, henüz bir tek satın olsun yayımlanmamış genç biryazarken bir arkadaşıyla Kuzey Afrika'yı, Ortado- ğu'yu, Anadolu'yu içeren uzun bir yolcluğa çıkıyor Fla- ubert. 12 kasım günü Istanbul'a vanyoriar. Otelde onları kötü bir haber bekliyor. Balzac ölmüş. Istanbul'da öğre- niyor bunu Flaubert. Aynı gece Fransa'nın Istanbul Büyü- kelçisi General Aupick ve sefire Bayan Aupick genç gez- ginler onuruna btryemek veriyorlar sefarette. Yemekte de- likanlılar yüksek sesle Parisli genç bir şain övmeye başla- yınca ortalık buz kesiyor. Övdükleri şaır Charies Baude- laire. Baudelaıre'in üvey babası Istanbul Büyükelçisı Ge- neral Aupick, annesiyse sefire hanımdır. Baudelaire de, aynı Flaubert gibi Les Fleurs du Mal ad- lı şiir kitabından ötürü, ahlaka aykın olmak, müstehcenlik savıyla yargı önüne çıkanlmış. Fransız şiirinin dorukların- dan bin olan şairi ve krtabını suçlayan savcı kimdır biliyor musunuz? Ernest Pinard. Hani şu pornografik müsteh- cen şiirterin yazarı olduğu çok sonra anlaşılan ve Madam Bovary ile Flaubert'i suçlayan kişi. Savcı Pinard'ın şiirlerini merak ettim. Çok kötü oldukla- nnı düşünüyorum, bir dize bile okumadan. Pornografik şi- ir yazmak güç tştir elbette ama kitaplan yasaklamak isteyen hiç kimse pornografik de olsa iyi şiir yazamaz gibime geli- yor. ' YENİ YILINIZI KUTLAR, SENLİKLER PİLER. ANA DİIJVE YAZIN ÖĞRETM Julia Marshall 80.000 (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-hıanbul ödemeli gönderilmej
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle