Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1DCAK1995PA2AR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
CUNDEMDEKI KONU YENÎYIL
ONATKUTLAR
"Sevgili Cumhuriyet okur-
an;
Sizler bu yazıyı okurken
ten, büyûk bir olastlıkla Ha-
iç'e tepeden bakan bır yerde,
Zyûp sırtlanndaki Piyerloti
Lahvesi'nde, yeni yılın ilk
Lahvesini yudumluyor olacağım. Bir-
laç yıldan beri (sanınm on beş yılı bu-
Lıyor) bir küçük kişisel gelenek oluştur-
cum. Yeni yılı bu sevımli ve tenha kah-
\ede karşılıyorum. Aşağılarda her yıl,
tiraz daha değişik giysili bir kalabalık-
lı dolup taşan Eyüp Sultan Camıi, sel-
\ileri yaşlanan uçsuz bucaksız mezar-
I klar. ortasındaki arık adacığı giderek
büyüyen karanlık Haliç sulan ve daha
uzakJarda her yıl biraz daha kirlenen
hava yüzûnden daha da az seçilen bü-
>ük köy: Istanbul.
Yanı başımdaki sedire, acemi bir bağ-
daş kurarak oturmuş, uçlan kıvnk siyah
ve gümrah bıyıklı, genç bir bahriye za-
bıti, yûzyıl öncesinin biraz süslü Fran-
s:zcası ve mektup sesiyle çok uzaklar-
dakı bır dostuyla konuşu>or
"Aziz Dostum \Yilliam Brotvn;
Bin sekiz yüz >etmiş yedi yıLu adeta
tatlı bir bahar günüyle geliyor.
Ben de havatta olduğumu size duyur-
mak maksadıvla geuyorum. Arif Efen-
di ismi aJtjnda. Eyüp'ün Kunıçeşme So-
kağı'nda otunıyorum. Siz de bana bir-
kaç saör yazarsanız beni çok sevindi-
rirsiniz.
İstanbuTa Avnıpa yakasından gjrer-
seniz, dört kilomerre cami \e çarşı geç-
tikten sonra, çocuklann tuhaf butöuk-
ian şapkanızı küçük çakıllaıia taşlama-
ya kalkışacaklan kutsal bir semte,
E>üp'e geteceksiniz. Orada, size hemen
gösterebiiecekJeri KunıçeşmeSokagı'nı
sorarsınız. Sokağın sonunda, baharda
bembe>'az çicekler açan badem ağaçla-
n altında, mermer bir çeşme göriirsü-
nüz. Benim e\im, onun hemen >anı ba-
şındadır.
Bu yerde size ev-veice de sözünü etti-
ğfan ve sevdiğim Selanikli genç kadınla
biriikte vaşıvorum. Bu evde~ Geçmişi
ve rüm nankörleri unuttum.
Mutluyum.
Beni gizemti Doğu'nun bu köşesine
bangi oiayiann sürüklediğini. şu ipek ve
sırmadai) oluşan gjysikri> k biriikte Do-
ğu'nun isim, örf \e adetlerini nasıl olup
da almış olduğumu size anlatmavaca-
ğım.
Yalnızca bu yeni yıl akşamında,duru-
mun ne olduğunu anlatayım:
'DoksanBeşeDışanda açık, ama keskin bir ayaz
hava. Vakında bir yerierde, dervişler
ağırağırbir şev ler okuyorlar. Bu, bir ör-
nek sese artık alışüm.
Sedirde halı ve yastıklar üstûnde bir
Doğulu kız nasıl otunırsa setgUim Xa-
yade, işte tam öyle oturmuş, brnakJan-
nı boyuvor.
Yanmın başlangıcından tahmin et-
miş oisanız bile. henüz tam bir Müslü-
man sayümam. VaJnız iki kişiliği ayıu
kemizde daha da korkunç bir şeyi yaşı-
yoruz:
Ayna kirleniyor. Yani medya.
Dilin kirlenmesi, paslanması, geçir-
genliğini yitirmesı, artık saydam olma-
ması gibi bir şey bu.
Birşizofreni alanı.
Nicedir, sevgili Behiç Ak'ın "Kim
Kime Dum Duma"da çok hoş bir bi-
çimde altını (ve üstünü) çizdiği gibi
medya, medya ile uğraşıyor.
gibi- ana ilkelerinden kopuk, çıkar
gnıplannın paratelinde, toplumun dı-
şuıda, hatta çok uzağında bir' ış' olarak
yapılıyor. Maddi çıkariar, popüler olma
tutkusu. bırakın tarafsa haberciliği' ha-
ber'i bile gazete sayfalanndan siBp sü-
pürdü. Gazete sahibi gazetecilerin yeri-
ni 'patronlannın sesı' olan tşadamlan
aldıktan beri, sanat y aptıklannı zanne-
den 'artistler' bile, birer köşe kapıp ora-
dan fetva vermeye başladılar. Gazete
anda yaşıyorum. Ve giderek kısalan sü-
relerle deniz teğmeni Pierre Loti'yim."
Donüp bakıyorum. Sesin sahibi yok.
Gökyûzü de Haliç de kent de daha
kirli. 1995, bir bahar aydınlığı ile baş-
lamıyor.
Yaşadığımız kent, ülke ve yeryüzü
ölümler, kıyımlar, savaşlar, haksızlık-
lar. ılkellikler, aldatmalar, kirlilikler,
çirkinlikter içinde.
Ama sanıyorum, son birkaç yıldır ül-
Ama sanınm haklıyız. Dünya üstüne
bir şey lersöyleyebilmek için öncegöz-
lüklerimizi silmelıyız. Yoksa. değıl ıkı
binli yıllan, 'doksan beş'üstüne bile
hiçbir şey söyleyemeyiz.
Geçenlerde gazeteci dostum, sevgili
Nemika Tuğcu'dan çok güzel bir mek-
tup aldım.
Diyorkı: *Uzun bir süredlr ben deav
nı şeyleri düşünüyordum. Gazetecilik
mesleği -yaşamın her alanında oMuğu
sa>falan. TV ckranları. radyolar güze-
lim Türkçemizi konuşamavan ve yaza-
ma\an heveskâriara kakk Dürüst gaze-
tecilerin haberleri, gazetenin genel yaym
polhikasına ya da güncel polirikalara
tersdüştüğü için,ya yayımlanmadığı ya
da içeriği boşamlarak, vurucu başlıkla-
ndeğiştirilip'etkısızleştinlerek' yayım-
landı. En actsı da nke yıllar savaş vere-
rek kazandıklan sendika haklan elle-
rinden alındı. Hem de kolayca. İçlerin-
9 den çok an buna direndL Pek
çoğu bu haklannı kendi eueriy-
leteslimettiler.
Acaba medyanın özgürifiğü
yalnızca siyasal otoritenin baslu-
sıyla mı ortadan kalktı? Düşün-
cenin serbest dolaşımını yalnız-
ca onlar mı engelledi? Çarsafçarşafilan
vererek' Benım gazetem daha ıyıdır' ya
da 'Falanca gazeteci/gazete yalan söy-
lüyor' diyeııler, bugiin paneller düzen-
leyerek büyük pay sahibi olduklan so-
runları tarfjşıvoıiâr. Ama Le Monde'un
yaptığ] gibi, bütün açıkbğıyla, tarafaz
bakış açısjyia değıL
Müliyet'teçalışHgım yıllarda olabUdi-
ğince tryatronun, sinemanın, operanın
ve balenin ağıriıkta oMuğu, ama diğer
konulan da kapsayan 'sorunlar'ın tar-
öşıldığı toplanblan izledim. Sonra Ur-
tışmalar bir kitapcıkta toplandı ve raf-
lara kaklınldL Paneller, açıkoturumlar,
taröşmatopianoian hâlâ sürüyor. Ama
sonınlarda—
Evet, ben de sizin gibi sordum kendi-
me: Bizim neye ihriyacımız var? Sanı-
nm rehavete. Dünvanın herhangi bir ül-
kesindeki katliamı televizyon ekranla-
nnda bile görmeye tahammül edeme-
yen,günün 'stresinı' bir dansözün kıv-
rak kaJçalanna bakarak atan," Kim, ne-
rede, kımınle9
'. "Uzay'ın kansı eski
sevgilisiylemı?''Falancaartistin gece-
ligi nekadar?'gibihav3tiönerndekiıne-
seleleri merak eden insanutr çoğunluk-
tagaliba.
Bu programlan kim yapıyor? Nasd
denerimden geciyor? Neden bu kadar
çok tzleniyor? Artık medyanın egitsel
işlevi de ortadan kalktı. 'Son sosyalist
devletı de yıktık.' OMu olacak, bu fiır-
yada devletin teievizyonunu da özetteş-
tirelim. Haberleri Top Secret'lerin ara-
sına kısa spotlaria yeıieştirelim vegönül
rahatlıgı ile >aşa>ıp gidelim. Umutsuz-
luğum her gün biraz daha artıyor. Ama
yine de ülkesini seven, dürüst, gerçeğin
peşinde koşan insanlann hâlâ var oldu-
ğunu biliyorum."
Evet. sevgili Nemika Tugcu, hiç kuş-
kusuz hâlâ var öyle insanlar.
_ Ama tıpkı Loti gibi, yukanlardan,
Âşiyan'dan bır kartal bakışı ile 'z«-
man'a bakan Fikret'ın 'Doksan Beşe
Doğnı', bir 'dud-i muannid' (inatçı sis)
ıçındeki düşünce ve duygulannı payla-
şıp başkaldırmaktan başka ne geliyor
elimizden?
Neyse, gene de yeni yılınızı Onat kut-
lar.
Cinecitta'dan iki yıldız kaydı
Sy\ia Koscina ve Rossano Brazzi 'Ta\şan ile Kaplumbağa" adlı filmde.
Italyan sineması Noel gecesı
birkaç saataraylaiki yıldızını yi-
tırdı. Btrdönemin "Latintower"ı
Rossano Brazzi (77 ya>ında) ile
uzun yıllardır kanserle savaşan
Sylvia Koscina (60 yaşında) 24
aralıkta yaşama veda ettıler.
Latin 'lover'lann sonuncusuy-
du Brazzi, mılyonlarca gencin
benzemek için ayna karşısında
saatlerini harcadığı isimdi. Tı-
yatro oyuncusu olarak sanat dün-
yasına giren Brazzi, kısa süre
sonra sinema tarafindan çalındı.
Aralannda Aşk Çeşmesi, Çıplak
A\aklı Kontes \e Venedik Tari-
li'nin de bulundugu 200'ü aşkın
filmde rol aldı.
1948'de Atlantik'i aşıp Holly-
vvood'da kamera önune çıktı. Bir
yıl sonra Küçük Kadınlar'da ro-
manrtk ögrermeni oynadı. Filmrn
setınde tanıştığı 16yaşındakı Liz
Taylor'la "Holrv>vood aşk defte-
ri"nde ılk sayfayı açmıştı. O def-
terde kimleryeraldı kimler? An-
na Magnani'den Ava Gardner'a.
Joan Cranford'dan Katherine
Hepburn'e ve Marilyn Mon-
roe'ya kadar bırçok güzel ka-
dın...
Rossano Brazzi, yalnız oyun-
culugu veyakışıklılığıylayeral-
madı basında. 1943'te ırkçılık
tehdıdi altında vaşayan Romalı
Yahudilere el uzatmıştı. Yine
80'li yıllarda Sudanlı lider Siad
Barre'a sılah yardımı yapması
için eski dostu Ronald Reagan'la
irtibat kurduğu gerekçesiyle hâ-
kim önüne çıkmış ve aklanmış-
tı.
Estetiksiz gûzel
Polonyalı pıyanist anne ve mü-
hendis babanın kızıydı. Zag-
reb'de doğmuştu. Italyan bır
gençle evlenen ablasının ardın-
dan Napoh'ye geldi. Kapak kızı
seçildi.
Fotoğraflan gazetelerde ya-
yımlanınca fılm teklifleri gelme-
ye başladı. 1956'da Germi'nin
Ferroviereadlı Fılmiyle ünlendi.
Art arda önemli yönetmenlerle
çalıştı.
Hollvvvood, onu da arasında
KADIKÖY BELEDlYESl
KÜLTÜRve SANAT MERKEZİ
OCAK1995 ETKÎNLİKLERİ
SERGİLER
6 Ocak • 15 Otak 1995
KARMA RESİM SERGİSİ
M Ocak•5Şubat1995
KARMA RESİM SERGİSİ
İNCİ EVİNER ATÖLYESİ
GÖSTERİ-SÖYLEŞİ-PANEL-KONSER
7 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.00
Nusret Nurdan EREN (Dıa gosterısı)
"DOGA"
10 Ocak 1995 Salı Saat: 19.30
KSM FELSEFE TOPLANTILARI (5)
"ANADOLU'DA AYDINLANMA"
Metin BOBAROĞLU
14 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.00
Cemal SUREYA'nın Anıana .
"ŞAPKAM DOLU ÇİÇEKLE"
Akgün AKOVA - Sunay AKIN - Turgay FİŞEKÇİ
Soyleşı - Şıır - Muzık
Grtar- Yavuz EKŞİ
15 Ocak 1995 Pazar Saat: 13.00
"ÇAĞDAŞLAŞMA YOLUNDA TURKİYE" (Pand)
Prof. Dr. Necla ARAT - Bedn BAYKAM
Prof. Dr. Turkân SAYLAN - Alı SİRMEN
18 Ocak 1995 Çarsamba Saat: 14.00
"ÇARŞAMBA SÖYLEŞİLERİ"
"ÇOCUK ve TELEVİZYON"
Pakolog Şeyma GENÇEL DOĞRAMACI
21 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.00
Önay ÇEKİN (Dıa gostensı)
"DOĞADAKİ GfZEM"
Saat. 16.30
KADINLAR TARİHİNİ ARIYOR (4)
"FEMİNİZM OCUSÜ"
24 Ocak 1995 Saiı Saat: 18.00
UĞUR MUMCUNUN ANISINA
"UĞUR MUMCU HALKINA SESLENİYOR"
25 Ocak 1995 Çanamba Saat: 14.00
"ÇARŞAMBA SÖYLEŞİLERİ"
"HAYAT"
Mefisa GURPIhJAR
28 Ocak 1995 Cumartesi Saat: 15.90
Aydın ÇUBUKÇU (Dialı soyieşi)
"RESİM VE FELSEFE-
31 Ocak 1995 Salı Saat: 19.30
KSM FELSEFE TOPLANT1LARI (6)
"ANADOLU'DA AYDINLANMA"
Metın BOBAROĞLU
KSM Bağdat Caddosi Hak/un Tanar Sokağı Caddebostan I
Istanbul
Tel: 360 9O9S Fax: 359 64 57
Biriikte uretmek ve paylaşmak dıleğtyte,
Yeni Yılınızı kutlanz.
GALEKI • ATÖLYE 293 89 78 (3HAT)
ÇOPERA;
S A N A T C A L E« I S I
Sanatsever
dostlanmızın
yeni yılını kutlar,
sağlık ve
mutluluklar dileriz.
ZUHAL
KIVILCIM
Resım Sergısı
3 Ocak-20 Ocak 1995
BASIN MÜZEŞİ
SANAT GALERİSİ
Dıvanyolu Cad. No 84
Çemberlıtaş Tel 513 84 58
Çağdaş, laik ve demokratik bir Türkiye'nin oluşup
gelişimine beynini ve yüreğini koymuş tüm
ÇAĞDAŞYAŞAMIDESTEKLEME
DERNEGİ
üyelerinin yeni yılını kutlar, gelecek günlerin
cumhuriyetimize yaraşır güzellikte ve aydınlıkta olmasını
dileriz.
GENEL MERKEZ VE ŞUBELER ADINA
Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN
GENELBAŞKAN
EMLAK BİLGİ BANKASI
Tlf (24:):4,S44V5 - 242 4X 12
• Fax. (242) 242 37 33
ANTALYA
Romanlannızve
Ansiklopedileriniz
yerinizden alırur.
Tel: 554 08 04
gönmek istedi. Amerika'da iyi
roller bulamayınca Italya'ya
döndü. Fellıni. Koscina'ya Gi-
ulietta Degü Spriti'de (Ruhlann
Jülyeti) rol verdi. Ancak Italya
da değişmişti. Eskisi gibi önem-
li filmleryakalayamıyordu.
Bu arada Playboy'a verdiği
çıplak pozlarla yeniden günde-
me geldi.
Estetiksiz güzelliği ve masum
yûzüyle reklamcılann dikkatleri-
ni çekti bu kez.
Dekolte giysıleriyle yüksek
sosyete dedikodulanyla son on
yıla kadar magazin basının göz-
desiydi. O tarihten bu yana Kos-
cina. mitinden annmış bir yıldız
olarak yasadı.
Levy'nin
gravürleri Milli
Reasürans'ta
Kültür Servisi - LeopoM
Levy'nin (1882-1966) yûze
yakın gravürü ülkemizde ilk
kez sergilenecek. 1936-49
yıllan arasında IstanbuFda
yaşayan ve çok sayıda
sanatçının hocası olan Levy,
Fransız resminin 1900-1930
yıllan arasındaki zaman
dilıminde değerlendirilen
ressamlan arasında yer alıyor.
Derain ve Braques kuşağından
olan, Türk resmine yeni bir
soluk getiren ve dönemin genç
kuşak ressamlannın gelişimine
büyük katkısı olan Levy'nin
gravürleri. 6-31 ocak tarihleri
arasında Milli Reasürans Sanat
Galerisı'nde sergilenecek.
Sergide. sanatçının portre
çalışmalan. manzara resimleri
ve Paris'i konualan
gravürlerinin yanı sıra Ankara
Devlet Operası'nın açılışı
dolayısıyla yaptığı 'Bogaziçi'
(1947) adlı gravürü ve 1934'de
Paris'te resimlediği
Lucrece'nin 'De Rerum
Natura'sının beşinci kitabı da
sunulacak.
1936 yılında uzman hoca
olarak ülkemize davet edilen ve
13 yıl boyunca Güzel Sanatlar
Akademisi Resim Bölümü'nü
yöneten sanatçı, aralannda
Nuri lyem, Avni Arbaş, Setim
Turan, Tiraje Dikmen ve Nejad
Devrim'ın de bulundugu çok
sayıda ressamın yetişmesine
katkıda bulundu.
38 yıllık deneyimlı fFSAK'ın 75. dönem temel fotoğraf semınerfcn
10.01 1995Sahve 14.01.1995 Cumartesi günien başhyor.
Salı günlen saat 19:15-21:00, cumartesi günlen 11:00-1300 arasında
yapılacak olan seminerlcrde, FotoğrafTanhı-Fotoğraf Makinesi-Işıl.
Bılgisi-Yardıracı Araçlar-Kompozisyon-Karanlılc Oda dersleri
ışlenecekür.
Seminerler sırasında çekım gezıien ve karanlık oda uygulamalan
yapılacaktır.
Aynntılı hlg) için 243 1401 numaralı telefondan saat 14:30*dan sonra
bılgıalınabılir
PENALTI
MEMET BAYDUR
Zenginlerin Eğrtjm Sorunlam
Geçen hafla, mutlu bir rastfantı sonucu ettme geçen
Cumhuriyet Kitap ekinden öğrendiğime göre Julian Bar-
nes'ın "Seni Sevmiyorum" adlı romanı Serdar Rrfat Kır-
koğlu'nun kalemiyledilimizeçevrilipyayımlanmış. Barnes,
genç kuşak Ingiliz yazınınin en zeki, en şaşırtıcı roman ya-
zarianndan biri. Yayımlanan bu son romanında bır aşk üç-
genini üç kahramanın ağzından, üç değişik bakış açısın-
dan anlatıyor. Bir bakıma Kurosava'nın Rashamon fılmin-
de kullandığı anlatım tekniğinden yararlanıyor, öte yandan
François Truffaut'nun Henri-Pierre Roche'un romanın-
dan filme çektiğı ünlü Jules ve Jim 'in parodisi gıbı. Bu ben-
zetmeleri romanı övmek için yapıyorum, yanlış anlaşılma-
sın, tümüyle özgün bir yapıt bu.
Barnes'ı yıllarca önce Paubert'in Papağanı adlı roma-
nıyla tanımış ve çok sevmiştim. Romanın güzelliği bir ya-
na, benim kuşağımdan btryazann Flaubert üstüne bir şey
yazması sevindirmişti beni. Cumhuriyet Kitap'taki yazıyı
okuyunca Henri Troyat'nın 1988'de yayımladığı Flaubert
biyografısıni anımsadım. Enfes bir yapıttır o da.
Troyat da sözünü edıyor Flaubert papağanından, kita-
bının 294. sayfasında. Flaubert, Rouen'deki Doğal Tarih
Müzesi'nın Müdürü Dr. Georges Pennetier*den ödünç
olarak bir doldurulmuş papağan ıstiyor. Kuşu yazı masa-
sının üstüne yerleştiriyor. 1876 Temmuzu'nun sonlannda
Bayan Rogerdes Genettes'e yazdığı mektubunda "Bir
aydır doldurulmuş birpapağanm gözaltında çalışıyorvm.
Vartığı biraz canımı sıkmaya başladı, ama olsun varsın!
Orada duracak, ruhum papağanla dolup taşana dek!"d\-
ye yazmış.
Flaubert'in en tanınmış romanı Madam Bovary, yayım-
landığı zaman müstehcen bulundugu için yasaklanmak is-
tenmiş. Hakkında davalar açılmış, genet ahlaka ve dıne ay-
kın bulunmuş, yargılanmış ve akianmış bu büyük roman.
1857 yılında oluyor bütün bunlar. Başsavcı Ernest Pinard
yalnızca yazann değil, yayıncının, kitabı basan matbaa sa-
hibinin ve dizgicınin de cezalandınlmasını ıstemiş. Ahlaka,
dine, örf ve adetlere karşı ışlenmış bir suç olarak tanımlı-
yor kitabı. Bütün bunlara rağmen aklanıyor mahkeme ka-
ranyla kitap, Flaubert ve diğerleri. Yirmi yıl sonra, 1877 yı-
lında Flaubert artık çok ünlü ve ömrünün sonunda bır ya-
zarken, son romanı 'Bouvard ile Pechuchet'yi bitirmeye
çalışırken bir gazetede küçük bir haber gözüne çarpıyor
yazanmızın. Eski Kraliyet başsavcılanndan Monsieur Er-
nest Pinard'ın pomografık şiirleri ortaya çıkmış! Flaubert'in
başsavcı hakkındakı düşüncelerini buraya yazmıyorum...
Onun yerine Flaubert'in damak tadından söz edelim da-
ha iyi. Ostende istiridyeleri, portakallı ördek, mantar sala-
tası, dana kızartması, kremalı soslu kalkan balığı, yakın
dostu Turgenyev'in Rusya'dan yolladığı Beluga havyar-
ları, yeğeninin çrftliğinden gelen yayık tereyağı, Strasbo-
urg işi kazciğeri ezmesi, zencefil, Chambertin şarapları,
konyak ya da chartreuse, Türk kahvesi, lıkör.
•••
"Zenginleri eğitmemiz gerekiyor." 1871 Ekimi'nde yaz-
dığı bir mektubunda söylüyor bunu Flaubert. "Fransa ye-
niden ayaklan üstünde durmaya başlayacaksa, boş inanç-
lardan uzaklaşıp bilime sığınmalıdır. Metafiziği tümüyle bir
kenara atıp eleştirel araştırmalara başlamalıdır. Buysa ger-
çeğin didikdidikedilmesıyle mümkün olabilir ancak. Güç,
iktidar, erk zenginlerin elindeyse, zenginleri eğitmemiz ge-
rekiyor. " Burada sözü geçen eğitimin, üniversıte eğıtimin-
den ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. "Uygar ülkelerin
vahşi insanlan, yamyamlardan daha geridir" diye ekliyor
yazanmız. Bunlar çok düşündürdü beni. Almanlar için soy-
lemiş bu son cumleyi. Bırçok toplum için geçerli bugün de.
1849 yılında, henüz bir tek satın olsun yayımlanmamış
genç biryazarken bir arkadaşıyla Kuzey Afrika'yı, Ortado-
ğu'yu, Anadolu'yu içeren uzun bir yolcluğa çıkıyor Fla-
ubert. 12 kasım günü Istanbul'a vanyoriar. Otelde onları
kötü bir haber bekliyor. Balzac ölmüş. Istanbul'da öğre-
niyor bunu Flaubert. Aynı gece Fransa'nın Istanbul Büyü-
kelçisi General Aupick ve sefire Bayan Aupick genç gez-
ginler onuruna btryemek veriyorlar sefarette. Yemekte de-
likanlılar yüksek sesle Parisli genç bir şain övmeye başla-
yınca ortalık buz kesiyor. Övdükleri şaır Charies Baude-
laire. Baudelaıre'in üvey babası Istanbul Büyükelçisı Ge-
neral Aupick, annesiyse sefire hanımdır.
Baudelaire de, aynı Flaubert gibi Les Fleurs du Mal ad-
lı şiir kitabından ötürü, ahlaka aykın olmak, müstehcenlik
savıyla yargı önüne çıkanlmış. Fransız şiirinin dorukların-
dan bin olan şairi ve krtabını suçlayan savcı kimdır biliyor
musunuz? Ernest Pinard. Hani şu pornografik müsteh-
cen şiirterin yazarı olduğu çok sonra anlaşılan ve Madam
Bovary ile Flaubert'i suçlayan kişi.
Savcı Pinard'ın şiirlerini merak ettim. Çok kötü oldukla-
nnı düşünüyorum, bir dize bile okumadan. Pornografik şi-
ir yazmak güç tştir elbette ama kitaplan yasaklamak isteyen
hiç kimse pornografik de olsa iyi şiir yazamaz gibime geli-
yor.
' YENİ
YILINIZI
KUTLAR,
SENLİKLER PİLER.
ANA DİIJVE YAZIN ÖĞRETM
Julia Marshall
80.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-hıanbul
ödemeli gönderilmej