27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL1994PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Özelleştirme yasası çıkmadığı için sıkışan hükümet, haciz yoluyla fmansman sağlamayı hedefliyor Lİler,, KTFi KTFe kırdırıyor• Üst düzey bir yetkili, özelleştirme yasasını çıkaramadığı için kaynak sıkışıklığına düşen hükümetin, haciz yolu ile fınansman sağlamayı hedeflediğini söyledi. Yetkili, Hazine ve SŞK'nin, gelecek aydan başlayarak alacaklanna karşıhk KİTlerde hacze başvuracağını bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - bir kararname ile KİT'lenn mal- Özelleştirme yasasını çıkaramadığı lannın, ödenmeyen borçlar karşılığı- için kaynak sıkışıklığına düşen hü- kümetin. haciz yoluyla fınansman sağ- lamayı hedeflediği belirtiliyor. Konuy- la ilgili bilgi veren üst düzey bir büroİc- rat, Hazine ve SSK'nin, gelecek aydan Başbakan yeni kaynak kapısı açtı başlayarak, alacaklanna karşılık KİTlerde hacze başvuracağını söyle- di. Hükümetin, ay ortasında çıkarttığı nda haczedilmesine olanak sağla- masının hemen ardından, Başbakan Çiller. cuma günü bir genelge yayı- mlayarak, kuruluşlara kamuya olan borçlannı ay sonuna kadar ödeme tali- matı verdi. Çiller'in, borçlann öden- mesi için ek ödenek tahsis edilmeye- ceğini de açıkladığı bu genelge ile kuru- luşlara gelecek aydan itibaren haciz yolu açıldı. Yetkililer. borçlu KİT'lerin nakit sıkışıklığında olduklanna dikkat çe- kerken, yaklaşık 300 trilyon lirayı bu- lan, SSK, vergi, fon borçlan ve Hazine güvenceli dış borçlar ile özel sektöre olan borçlarının ödenmesi için kuru- luşlann kaynak bulmasının olanaksız olduğunu bıldirdiler. KİT'lerin en çok kamuya borcu olduğuna dikkat çeken yetkililer. hükümetin. KİT'lerin mal- varlıklannı hacze giderek kaynak ya- ratmayı programladığını savundular. Cst düzey bir ekonomi bürokratı. öncelikle SSK ve Hazine'nin alacak- lanna karşılık KİT'lerin maJvarlı- klannı haciz yoluna gideceğini belirte- rek şu değerlendirmeyi yaptı: "KİTIerin, Hazine garantisi ile aldı- kları dış borçlannı ödevememesi. Hazi- ne'yi büyiik bir yükümlülük altına sok- tu. KİT'lerin yaklaşık 60 trilvon liralık Hazine garantili ödenmemiş dış borcu var. Hazine'nin amacı haciz yolu ile malları satarak kendini fuıanse etmek. SSK'nin durumu zaten ortada. Kurum, baczedeceği malları satarak nakit ihti- yacını karşılamaya çalışacak." Bir Maliye yetkiliside KİT'lerin yak- laşık 41 trilyon liralık ödenmemiş vergi borcu olduğunu belirtti. Hükümetin, özelleştirme yasasını çıkaramayınca haciz yolu ile gelir elde etmeyi bekledi- ğini belirten yetkili. Maliye BakanlığY- nın ödenmemiş vergi borçlan için yargıya başvurabileceğini de söyledi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ABD, Haiti'de Hedefıne Ulaştıski ABD Devlet Başkanı Carter'ın liderli- ğindeki bir diplomatık heyetın Haıtılı generaller ile geçen hafta sonunda ımzaladıkları anlaşma ve ondan sonrakı gelişmeler, ABD'nın Haiti'de esas hedefıne ulaştığını gösterdı. ABD'nın esas hedefı "gecekonduların kızıl papazı" Aristide'- nin iktıdara gelmesıne yol açan toplumsai ha- reketi yok etmek, Aristide'den kurtulmak ve Haıti ekonomisini ABD sermayesinın kullanımına dahafazlaaçmaktı. Emperyalizmin geleneğı ge- reğince açıkça söylenemeyeceği ıçın, bu amaç daha kabul edilebilir olan bir "demokrasiyi kur- tarma" ambalajına sarıldı. "Haiti'de kanlı bir işgali önleyen" Carter- generaller anlaşması, Aristide 1990da yüzde 67 gibi bir destekle seçımleri kazandığında parla- yan, asken darbeden sonra bir türlü bastırılama- yan demokratıkleşme umudunun son kıvılcımlarını da söndürdü. Anlaşmaya göre generaller sadece sözde iktıdardan ayrılıyorlar ve servetlerini koruyorlar. Bir genel af, hem ge- nerallerı hem de şürekasını darbeden bu yana uyguladıkları katlıam ve ışkencelerın hesabını vermekten kurtarıyor. Generaller Haıtı'yi terket- mıyorlar. Generaller terfi etti Arıstıde'nın adının dahı geçmediğı anlaşma metni ımzalandıktan sonra, generaller VVashıng- ton nezdınde "e//kan//zort>a/ar' r olmaktançıkıp, "yurtsever ve mantıklı insanlar" duzeyıne terfi ettıler; ABD, daha örtce ortadan kaldırmayı he- deflediğini ilan ettiği Haiti ordusu ve cuntanın hukümetı ile "yakın işbirlıği içinde" çalışmaya başladı. Haiti'nin zengın sınıfları arasında ise şu sıralarda yaygınlaşmaya başlayan ınanç, artık Aristide'nın tekrar iktıdar olmayacağı doğrultu- sunda, "Aksi takdirde bu manyak adam eğer geri dönerse beş dakikada kurşunu kafasına yer" diyorlar. (The Economist). Cuntaya gelince "savaşa devam etmek için, işgale izin vermek" taktiğini hayata geçırdiğini söylüyor şu sıralarda. Bu savaşın kıme karşı olacagı ve kımlerden destek alacağını bılmek ıçın falcı olmaya gerek yok. Gerçekten de son zamanlarda ortaya çıkmaya başlayan bazı ra- porlar (New Statesment 23/9/94) ABD askeri ve haber alma örgütlerınin son aylarda "yıldırma suikastlan", "casuslar ve provokatörler aracılığı ile Anstıde yanlılannı tasfiye ettiğini ve herhangi bir direnişe yol açabilecek bir sivil toplumun son kalıntılarını da yok ettiğini" ortaya koydu. (Allen Nairn, Natıon, 15 Eylül 1994). ABD'nın hıçbır zaman Haiti'de reform ve de- mokrasıden yana ol- madığını ve bunları her zaman bir bahane olarak kullandığını, "Venı Dün- ya Düzeni'nin " bu açıdan eskısinden hıç de farklı olmadığını gormek zor değil, hele hele Haıtı gıbi 7 milyonluk bir ulkede. Haıtı'nın hemen tum zenginliklerı 5 buyuk aı- lenin elınde. Bu zengın- liklerden payını alan ıkı kesım daha var: Bırı ordu, dığerı de bu ailelere çalışan bürokrası. Toplumun gerı kalanından etnık olarak da farklı olan bu aıleler zengınlıkle- rını "siyah nüfus üzerinde uyguladıkları mu- azzam bir sömuru ve baskıdan elde ediyorlar" (Business Week. 3/10/94). ABD, rekabetten şikayetçi Haıti'de günlük ücret 1 dolar cıvannda. Saat ücretı dahı 15-17 dolar olan ABD'de ıse ış çevre- lerı, saat ucretı 2-3 dolar olan Meksıka ve 5-7 dolar olan Kuzey Kore gıbı ulkelerın tıcarı reka- betinden çok şikayetçi. Bu koşullarda duşük üc- ret bölgelerme ulaşmak hele "arka bançesin- de" ise özellikle önem kazanıyor. ABD, Haitili ışçılerın sömrülmesinden daha doğrudan ve daha fazla pay almak ıstıyor. işte ABD'nin Haitı polıtikasını oluşturan önemlı ekonomik gerçek- lerden bırı, belkı de en önemlisı de bu. Bu "gerçeğin izlerini" Haiti'nin ekonomik ola- rak da "kurtarılması" için uygulanmaya kon- mak üzere Dünya Bankası ve IMF tarafından hazırlanan "yapısal uyum programı"nda bul- mak mümkün. Bu program Haıtı ile dünya eko- nomisı arasındakı (siz ABD dıye okuyunuz) ti- caret ve sermaye hareketlerinı düzenleyen tüm yasaları liberalleştirmeyi, yabancı sermaye yatırımını kolaylaştırmayı ve teşvık etmeyi, tum dev- let ışletmelerini, özelleş- tırmeyı, burada çalışan 45.000 ışçının yarısını iş- ten çıkarmayı (özel sektö- re deneyli işçi ordusu...) amaçlıyor. Dünya Ban- kası. Karayib Masası Mü- duru Rainer Steckham'a göre Haiti'de ekonomi şu anda. özellikle ambargo- dan sonra, çok kötü du- rumda; ancak "vasıflı ve çok çalışkan bir işgücü gibi olumlu yanları da var. " Bir ABD haber alma görevlısıne göre durum gayet açık (Nairn, age): "Aktifinizde ne varsa ondan faydalanmanız ge- rekir. Haiti'nin aktifinde de var olan avantaj dü- şük ücretlı işgucu. Öyleyse bundan faydalan- mak gerekir." Anstıde hükümetinın devrilme- den önce gundeme getırmeye başladığı reform- lar ıse her şeyden önce gerek doğrudan, gerek- se de sosyal hızmetlerın gelıştınlmesı yoluyla dolaylı ücret artışı sağlayarak bu "avantajı" bi- raz olsun ortadan kaldıracaktı. Başta bu beş aıle olmak uzere, ordu ve ABD nın bu duruma göz yummaları soz konusu olamazdı. ABD, cuntayı devırme şantajı ile IMF-Dünya Bankası Planı'nı Aristide hem de Arıstidein sürgündeki hüküme- tınin diğer üyelerının haberı bile olmadan, zorla ımzalatmayı başardı. Sürgün hükumeti üyesi, köylü hareketinın lıderlerinden Chavannes Je- an-Baptise, dahasonra planı görünce bunun' se- nelerdir dayatılmaya çalışılan 'Amerikan Planı' olarak bilinenplan" olduğunu söyleyecektı. Gerçekçi olmak... ABD'nin Haıti'den faydalanabılmesi için bura- da bir siyasi istikrar olması gerekıyor. Şu sırada Haiti'de polis gücünü eğitmekle görevlı Bınbaşı Louis Kernisan'a (Haiti'de doğma, 1989-1991 de -yanı darbe sırasında- ABD Savunma Haberal- maAjansı nda görevlı olarakçalışmış) göre "ger- çekçi olmak" lazım. Kernısan, "Neyi kurtarmak için geliyoruz?"... "Eninde sonunda yine aynı in- sanlarla, ülkeyi yöneten bu beş aile, ordu ve bur- juvazi ile işbirliği yapmak zorundasınız, gece- kondulardakı bir garibanla değil" dıyerek duru- mu ıyı açıklıyor. Şu andakı Clinton hükümetinın içinde de bu ışbirlığinın güzel örnekleri var: Tıcaret Bakanı Ron Brovvn, Haiti'de, geçmişte, "kabus cumhuri- yetini" yöneten Duvalier aılesının, Washıngton'- daki lobicisiydı, komisyonları da düşük ücretli iş- çılerın sömürülmesiyle elde edılen servetlerden ödeniyordu. Durum şu: ABD, nihayet Anstide'i etkisiz hale getırdi; eskı yönetimi ve işbirliği yaptığı ınsanları (cunta üyelerini) korudu; Haıti'deki ucuz ışgücu- nün ve pazarlarının kullanılmasını kendısıne açan IMF-Dünya Bankası'nın "Yapısal Uyum Programı"n\n uygulamaya konması için gereklı siyasi istikrarı kurmaya girışti. Demek ki ABD, Haiti'de hedefine ulaştı. Bu, "Yeni Dünya Düze- ni"nde, eski bir emperyalistın, şimdi gücünü de- mokrasiyi kurmak için kullanması değil, 1900lü yıllardan kalan bir "gun boat" diplomasisı (guç göstererek şantaj) ile gerçekleştırdığı kaba saba bir emperyalıst müdahaleydi. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yaslı / Yaşlı AçılışBu köşede insan gücüne yatırım, bilgi üretimi ve teknolo- jik yenileşmenin, çağımızda ekonomik ve toplumsai geliş- menin en temel dayanakları olduğu sürekli vurgulanır. Be- yin gücüne dayalı üretim öne çıkarılır. Yeni ders yılının baş- ladığı günlerde bu konudaki toplumsai duyarsıziığın bir kez daha özenle vurgulanmasında yarar vardır. Bugün ODTÜ, yeni ders yılına başlıyor; önümüzdeki gün- lerde öbür üniversiteler de yeni ders yılına girecektir. OD; TÜ'de bu yıl neden "açılış tören/"yapılmayacağını, ODTÜ Senatosu ve Rektörü kamuoyuna yaptıkları duyurularla açı- kladılar. Kamuoyunda yeterince tartışılmadı. Oysa senato açıklamasında, "20. yüzyılm sonlannda gerçekleştirilen teknoloji devri- mi, endüstri çağından bilgi çağına geçiş sürecini baş- latmıştır. Ülkemiz bir yol ayrımındadır; ya21. yüzyılı doğru kavrayıp bilgi toplumu olma yönünde yarışacak, ya da geri kalmış, bağımlı bir toplum olmaya razı olacaktır. Bu yanşta rekabet gücünü belirleyen en önemlı öğeler, bilgi ve iyi eği- tilmiş insan gücüdür. Bilgi üretimi ve aktarımının artan ekonomik değerlerinin bilincine varan endüstri ötesi toplumlarda üniversiteler güç kazanıp, bir yeniden doğuş ve yükseliş dönemi yaşamak- tadır. Ülkemizde ise bu bilince varamayan siyasi iktidarlar nedeniyle üniversiteler, bilim ve teknoloji üretemeyen yük- sekokullar düzeyine düşürülmüştür. Üniversitelerimiz kaynak yetersizliği nedeniyle durma noktasına gelmekte, öğretim üyeleri ağır yaşam koşulları altında ezilmekte... Ne yazık ki üniversitelerimizin bu konu- daki uyarıları, çabalan, önerileri ve yapıcı eleştırileh ülke- miz yö'neticilerinde hiçbir anlayış ve duyarlılık sağlama- mıştır" denilmektedir. Rektör Prof. Dr. Süha Sevük de açıklamasında, "Üniversi- temiz personelinin gelir düzeyinin sürekli düşmesi, bütçe kısıtlamaları nedeniyle araştırma ve eğitim faaliyetlerinin durma noktasına gelmesi, üniversite işleyişine yönelik üni- versite dışı kurumlann sürekli müdahaleleri ve bürokratik engellemeler, öğretim elemanlanmızı eğitim ve araştırma fonksiyonlarını yerine getiremez duruma düşürmüştür..." dıyor. Bu görüş ve kaygılar, yalnız ODTÜ için değil hemen tüm üniversiteler için fazlasıyla geçerlidir. Toplumun sorunları- na çözüm üretmesi beklenen kurumlar, kendi sorunlanna çözüm bulamamanın acısıyla kıvranıyor. Türkiye üniversi- telerı, ne araştırma ne de var olan bilgiyi özümseme ve ak- tarma ışlevlerinı yapamaz durumdadır. Türkiye yeni ders yılına "gözü yaşlı üniversite" ile başlı- yor; siyasetçilerin, yıllar öncesinden başlayarak öğrencile- rın ve öğretim üyelerinin yaptıkları yapıcı uyarılar karşısı- ndaki duyarsızlığı, günümüzde üniversite yönetimlerini de "Bu iş artık böyle gitmez" dedirtecek noktaya getirmiştir. Gerçekte yttirilmekte olan üniversite değil, toplumsai beyin- dır. Beyin yıtirildiğinde neler olacağı ise açıktır. özelleştirmede "Renault" dersi Renault, dünya otomobil devleri arasında onuncu sırada yer alır. ikinci Dünya Savaşı sonrasında savaş yıllarında Hitler yönetimine araç-gereç sağladığı gerekçesiyle KİT yapılan bu ortaklık, bugünlerde özelleştirme sürecine giri- yor. Renault'nun 1993 yılı satışlarının tutarı 30 milyar dolar dolayındadır ve bu tutar bizde, örneğın Koç Holdıng'ın top- lam satış tutarının ıki katından daha fazladır. Renault'nun çalışanları toplamı 140 bin dolayındadır ve Koç Holding top- lamı olan 41.4 binın yaklaşık 3.5 katıdır. Merkez sağ Fransız hükumeti Renault'nun "yalnızca yüz- de 28'ini" satışa çıkarıyor. Başbakan Balladur, Renault- MArkası 6. Sayfada Düşüncesiz! DHL ile çalışanlar düşünmezler: Gönderilerinin büyüklüğü ne olursa olsun, dünyanın neresine gidecek olursa olsun içleri rahattır. Bilirler ki DHL gönderilerini masalarından bir telefonla derhal alacak ve alıcının masasına derhal bırakacaktır. Bundan böyle siz de düşünmeyin. DHL sizin gönderinizi de aynı titizlik ve dakiklikle yerine ulaştıracaktır... Bırakın DHLdüşünsün: DHL derhal ulaştırır! DHL htamet merkezleri: Adana (322) 454 37 07 Ankara (312) 318 88 OO Antalya (242) 241 71 97 BUTM (224) 221 51 40 Denizli (258) 265 56 63 Gaziantep (342) 230 36 74 iskandanın (328) 813 61 13 İstantHll (212) 275 08 00 İzmlr (232) 483 13 57 Mersin (324) 233 »3 23 WORLDWIDE EXPRESS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle