27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23EYLÜL1994CUMA CUMHURfYET SAYFA KULTUR 13 JJSUNGU ÇAPAN £JjJ Afilnfiüizıısıılü'nikahta Ç A P A N f c j " keramet varckr'komectisLDü|ûn-nikah ya da cenaze törenlerine katı- lmaktan pek hazzetmez kimisi. Ashnda bircena- zeye (ya da düğüne) katılmakla yirmi tanesine katılmak arasında da pek fark yoktur doğrusu. lnsan hayatına çeşni katarak yüzyıllardır, aksi kutuplarda, acının ve sevincin neredeyse imgesi olagelmiş, gitgide kurumlaşıp, tngiliz usulü, matrak bir romantik komedi öyküsünü aktaran "Dört Nikah Bir Cenaze", meraklısmın zaten sabırsızlıkla beklediği bir fılmdi çoktandır. tngiltere'de olduğu kadar gösterildiği tüm Amerika ve Avrupa ülkelerinde umulmadık bir başan kazanan, hem gişe. hem de eleştirmenler açıandan hatın sayılır bir i]gi gören "Dört Ni- kah Bir Cenaze", "The FHntstones - Taş Devri" ya da "The Getaway - Sonsuz Kaçış" gibi or- talığı sarmış Hollywood eğlenceliklerinin arası- nda, kuşkusuz seyredilme öncehğı taşıyordu bi- zim için de. Ve Montreal dönüşü bir yandan tstanbul'un, eylül ayında 60 yıldır göriilmemiş, bezdirici, ru- tubetli sıcaklanyla boğuşurken öte yandan yeni mevsimin film bolluğundan geçilmeyen baş- langıç hengamesinin çarklanna kapıldığınuz şu sözüm ona sonbahar günlerinde, iîk tercihimiz "Dört Cenaze Bir Nikah" oldu tabii ki. Her nikah bir ötekine neden oluyor Hıristiyan geleneklerine îngilizvari bir paran- tez açan, tarihi katedral gibi eski bir kilisede yapılan fraklı-fiyakalı bir nikah töreni sahnele- riyle başlayan filmin, habire yinelenen ilk söz- cuklerini (fuck! Oh Fuck! Fuck! Fuck fuck fuck!) duyunca Benny Hill tarzında maskara- lıklardan ibaret, sulu zırtJak. soğuk bir Ingiliz komedisi izleyeceğiz izlenimine kapıldım. Ne var ki öykü geliştikçe Ingiliz takıntım, yerini neşe ve keyfe bıraktı ilerleyen dakikalarda. Her ne kadar sonunda, filmin nikahtaki kera- metin vurgulandığı, evülik övgûsü mesajından gıakkapsamda... Bol ışıkh, çiçekli. etkileyici Londra kiliselerin- de, malum nutuklar aülırken şampanyalann patlatJİdığ], orgazm olurcasına traşlarken dili sûrçen, abuk sabuk, bakir papazlann yönettiği nikah törenJerinde geçen film, adından da an- laşılacağı üzere dört nikah ve bir cenaze törenine dayaruyor. Bir yakın arkadaş grubunu oluşturan kahra- manlanmızı sadece bu törenlerde izüyoruz ve her nikah bir ötekine neden oluyor rastlanüsal biçimde. Gizli bir karasevdanın kahramanlan öykünün ana kahramanı, kadınlann gözdesi olmasına karşın evlenmeye hep karşı durmuş, Londrah yakışıklı bekar Charles (Hugh Grant), 'Yuva kur mutlu ol!' masalına onca zaman diren- miş, kimi zaman yüzûkleri unutmuş sağdıç, kimi zaman da son dakikada kiliseye yetişebilmiş, da- mat ya da gelin tarafırun çağnlısı olarak arkadaş nikahlanna katıla katıla tam kafayi üşütecek- ken, esrarh ve çekici Amerikalı Carrie'yle tanışı- yor gûnün birinde Charles ve ilk görüşte aşk! Bffly VVikter ustanın "Baztları Sıcak Sever" baş- yapıtındaki ünlü öpüşme sahnesıni çagnşüran ateşli görûntülerle sevişmeye dönüşen Charles- Carne iüşkisi tam kızıştı derken, bir de bakıyo- ruz ki aşk gecesinin sabahında, yataktaki Char- les'ı terk edip ABD'ye dönüyor Carrie. Bir baş- ka nikahtaysa, hayallerine biber doğrayan bir sûrpriz bekliyor Charles'ımızı. Yanıp tutuştuğu, ilgisine de cevap veren, hep aktan ve derinden giden Carrie, soylu bir Iskoç Dört NlkOh Bir C e n a z e (Foud Wed3mgs and A Funeral)Yönetmen: Mike Newell/Senaryo: Richard Curtis / Kamera: Michael Coulter / Müzik: Richard Rodney Bennett / Oyuncular: Hugh Grant, Andie Mac Dowell, Kristin Scott - Thomas, Simon Callow, James Fleet, John Hannah, David bower, Corin Redgrave, Rowan Atkinson, Charlotte Coleman /1994 İngiltere (Standard Film) Beyoğlu Alkazar, Osmanbey Site, Çemberlitaş Şafak, Altunizade Capitol ve Fenerbahçe Pyramid sinemalannda. beyi olan nişanlısı ve müstakbel kocasını (Va- nessa'nın solcu kardeşi Corin Redgrave) tanışünyor kalbi kınk Charles'a. İçi kan ağlaya ağlaya Carrie'nin İskoç usulü nikahına da katılı- yor. Daha sonra grubun şakaa üyesinin beklen- medık ölümü sonrası, cenazede de karşılaşıyor- lar, bir türlü belirsiz ilişki boyutlanndan sıynlıp açıklanamayan gizli bir karasevdanın adeta bağladığı Charles-Carrie çifti. 18 ay kadar sonraysa. artık 'doğnı zamanda, doğnı bir kıza rastlamak ham hayalinden, pren- sesini bulmaktan' umudu kesip 'Gercek aşkı bek- iemek sadece zaman kaybı!' diyerek gerçekçi bir saptama yapıp eski göz ağnlanndan Henriette'- yle umulmadık bir evülik gerçekieştirme karan alan Charles'ımız, Carrie'nin kocasından aynldığını öğrenmesin mi? Konuşma özürlü kardeşinin çözümüyle fınalde de onlar ersin muradına-biz çıkalım kerevetine... Genelde 'İngiliz usulü bir nikahın ortaiama 100-130 kadar çağnlısı olur' bilgisini vcren ve on yılda ajandasına not ettiği tam 134 nikaha katılmış olan Richard Curtis'in defalarca yazdığı senaryo oldukça sağlam, gerçekçi gözlemlere. kimi inceliklere ve insancıl derinliğe sahip, hem yoğun humor yüklü, hem de dramatik ve ro- mantik. Gücünü büyük ölçüde senaryosundan alan "Dört Nikah Bir Cenaze"de, Charles'ın erkek meraklısı kızkardeşi Scarlett'in (Charlotte Cole- Paranoyamı gerçekmi? HayalimftkiSevgill (Dream Lover) Yönetmen ve senaryo: Nicholas Kazan / Müzik Christopher Young / Oyuncular: James Spader, Madchen Amick/1993ABD yapımı (Standard Film) Beyoğlu Alkazar Avrupa ve Şişli Nova Baran sinemalannda. Haftanın bir başka evlilik ve yolunda gjtmeyen ilişki öykûsü çeşjtlemesi "Dream Lover - Ha- yalimdeki Sevgüi", "Dört Ni- kah Bir Cenaze" gibi seyirciyi hoşnut bırakan, incelikli bir güldürü değilse de, meraklısı için yer yer çekici olabilen, ne var ki son tahlilde hayli 'müp- hem ve muğlak' kaçan bir dram. 'Sinema Kuşu' adlı romanıyla yülar öncesinden anımsadığı- mız yazar, senarist, yapıma ve yönetmen Nicholas Kazan'ın yazıp çektiği "Hayalimdeki Sevgili", gittikçe karabasana Mutsuz yuppie (James Spader), cicim aylanndan sonra kansının (Madkn Amick) gecmişini araşünyor. dönüşen bir aşk ve arayışm filmi. Armut dibine düşer misali, Elia Kazan ustanın oglu olan Nic- holas Kazan'ın Dostoyevskiyen kişilikler çizme- ye giriştiği filmin başında, kansından boşanmış, genç ve başanlı, ancak yalnız ve mutsuz yuppie Ray Rearden'i tanıyoruz modern resim galerile- rindeki züppece partilerde. Arkadaşlannm yeni kadınlarla tanıştırdığı, ama hiçbirinde aradığmı bulamayan, ince ele- yip sıkı dokuyan Ray Rearden'i, son dönemin genç kuşak Hollywood aktörleri arasında sivri- len, bebek suratlı, boy fakiri James Spader oynuyor. 1989 Cannes Festivali'nde Steven Soder- bergh'in Alön Palmiye kazanan *Seks Yalan- tan'yla en iyi erkek oyuncu seçilerek "Bad Inflo- ence", "WWte Palace", "Storyvffle", vb. gibi son yıllarda sinemalarda seyrettigımız filmleriyle ünlenen James Spader, resim sergisinde karşı- laşüğı seksi, kızıl saçh Lena Mathers'e abayı yakıyor. Sonunda aradığı 'mfikenunei kadını' ni- hayet bulduğunu zannederek ayaküstü binbir yalan kıvıran uyanık çiftçi kızı Lena'yla evleni- yor Ray çok geçmeden. Ama heyhat! Aldatan kadın- aptal koca ikilemi her çarşamba bir otele yollanan güzel kansmın, doğan çocuklannı kendisinden yapıp yapmadığını bile fena halde kafasına takıyor. Kader ağlannı örerken, aklını kaçınp kaçır- madığını sorgulayan, kansı tarafından kata- kulliye getirilip bakımevine dahi kapatılan David Lynch'in, 5yıl öncesınin olay televizyon Ray'imiz, deli ayaklannda, boğuyor kadını fı- izisi Twin Peaks - Ikiz Tepeler"inde rol alarak nalde... Paranoya mı, gerçek mi? Aralanna bir kere kuşkunun girip yerleştiği, bu aldatan kadın- aptal koca ikilemi içindeki çiftin, ev içi meydan muharebeleri, incitmeler. kavgalar ve soğuk savaşlara varan dramatik ilişkısi faciayla so- dlzisi Twin Peaks - Ikiz Tepeler adını duyurup, Amerikan sinemasının 199O'lı yıllardaki. geleceği parlak yıldızlan arasına kan- şan Madchen Amick'in canlandırdığı Lena ka- rakteri, cicim aylan dönemi geçince hastalıklı bir hal alıyor. Dahası, kansındaki bazı tuhaflıklan keşfet- nuçlanıyor. Ne dediği, ne anlattığı fazla belir- meye başlayan Ray, gitgide içini yiyip bitiren ginleşen, yavaş ve karmaşık bir deneme birtakım şüphelere garkoluyor. Kuşkulan para- boyutlanndan öteye pek geçemeyen bufilmiki noyaya dönüşen, yaşamı karabasan halini alan Ray, kansının gecmişini araştınyor. Hatta kişili- ğinden, sadakatinden iyice şüphelenir olduğu, başrol oyuncusunun sayesinde cekiliyor çekil- mesine, ama geçirecek boş vakti olanlar için ancak. man) sonunda Amerikalı sevgilisi Rhett Butler'- la mercimeği fınna vermesi gibi "Rüzgar Gibi Geçti" göndermeleri de hoş kaçıyor. Hem gü- lünçlü hem hüzünlü, canlı bir tempoda seyredip espri, gag ve şakalarla sürerek soğuk bir Ingiliz güldürüsünden beklenmeyecek kadar sıcakla- yan filmin giderek seyirciyi avucuna aldığı da söylenebilir. Yakışıklı, sakar ve patavatsız Charles Kimi sahnelerde komiklik katsayısı gittikçe yükselen filmin oyunculan da "Dört Nikah Bir Cenaze"nin bunca ilgi toplamasmda söz sahibi kuşkusuz. Filmin lokomotifi olan, başkasıyla tek bir mekana sığışıp yaşamaktan ve bağlan- maktan ürküp korkan ancak karmaşık bir aşk hayatı sürmekten de geri durmayan, bekarlık sultanlıktır ilkesine sıkı sıkıya sanlmış yakışıklı, sakar ve patavatsız Charles rolü üstünc cuk oturmuş Hugh Grant'ın. David BoHİe'den Dirk Bogard'a (ve Jean So- reJ'e) kadar bazı eski yakışıklılann çekiciliğini kuşanmış parlak yüzü ve oyunculuk yetenekle- riyle bu filmin üne kavuşturduğu Oxfordlu Hugh Grant, son aylarda Anglosaksonlann en gözde jönü kesildi. Hollywood'un çengel attığı. teklif üstüne teklif alan ve geleneksel. köklü Ingiliz aktörleri zincirinin şimdilik son halkası sayılan Hugh Grant'Ia, yıllar önce E.M. Fors- ter'ın fiziksel yakınlaşma olmaksızm, iki erkek arasındaki tutkulu iîişkiyi anlatan ve ancak yazann ölümünden sonra yayımlanabilmiş ro- manından, James Ivory eliyle sinemaya uyarlan- mış "Maurice" fılmiyle en iyi erkek oyuncu ödü- lüne aday gösterildiği, 1987 Venedik Film Festi- vali'nde tanışmıştık. Yakınlarda Polanski'nin Bitter Moon"nda ye- niden kendini anımsatıp "Dört Nikah Bir Ce- naze"yle zirveye çıkıveren Avustralyalı John Duigan'ın "Sirens". yine Mike Newel!'in "An Awfull> Big Adventure" filmlerini seyredeceği- miz Hugh Grant, zincirleme patlak veren bir- takım gag ve espri bombardımanı sonucunda gülümseme ve kahkahadan geçilmeyen bu güî- dürünün motoru gerçekten. Neşeli bir güldürü kokteyli Bir çeşit modern Katharine Hepburn havalan- ndaki, saçlanna yeni bir şekil vermiş. sevgili lis- tesi 'Madonna'dan az, prenses Diana'dan çok' Carrie rolünde filmin başansına katkıda bulu- nan Andie MacDoweina öteki oyunculann per- formansı, Wet VVet'in "Love is all AroamT, H- ton John'un "Chapel of Love" gibi şarkılanyla destekh', neşeli rayda havalan da basan müziği. aynntılann gözetildiği, özenle işlenmiş anlatımı ve lafı nikahtaki keramete getiren basit konu- suyla bir çırpıda keyifle tüketiliveriyor bu ro- mantik komedi. Yine yıllar önce Sinema Günleri'nde gösteril- miş, dostu otomobil yanşçısı Rupert Everett'i vurup öldüriince idama mahkum edilmiş kadın rolündeki. günümüzün usta yıldızı Miranda Ric- hardson'u da ilk kez bıze tanıtan "Bir Yabancıyla Dans" fılmiyle dikkatirnizi çekmiş olan, türden türe atlayan değişken bir yönetmen saydığımız Mike NeweD'ın "Büyülü Nisan"dan sonra son yıllardaki en büyük başansı niteüğindeki "Dört Nikah Bir Cenaze". kolayca kahramanlanyla özdeşleşilebilen, seyirtiye şirin gelen oyunculu- ğu, canb mizansenleri, şenlikli diyaloglanyla ne- şeli bir güldürü kokteyli sonuçta. Seyircinin sa- londan memnun-mutlu aynldığı bu hafif ama canlı ve şen şakrak, Ingiliz usulü komedi, kuşku- suz haftanın en iyisi. YEDIRENK VĞVR KOKDEN Öykü DergisL. ADAM-SANAT'ın eylül saytsında, öykücülüğümüz üs- tüne bir başyazı yayımlandı. Bu dikkat çekici değerlendir- me, yalnız cumhurıyet dönemi öyküsünün yayın alanmdaki serüvenini dile getirmekle kalmıyor; ayrtı zamanda önemli bir önerıyi de yanı sıra taşıyor; salt öyküye ayrılmış bir der- gınin çıkarılması. Memet Fuat, bu yazısında, öykücülüğümüzdeki görünür 'durgunluk' ya da 'isteksizlik"\, öncelikle gelişmenin önünü tıkayan yayın engellerıne bağlıyor. Bunlardarr bir tanesi, gazetelerden öykünün kalkması; öbürü de, yayınevlerınin romana yönelmesı. Yazar, eskiden, gazetelerde her gün kısa öykü yayım- ı landığını -ama, çoktan biryana bırakıldığını- söylüyor. Ayrı- [ ca, çok satışlı Amerikan magazin dergılerınin çizgisini ızle- I yen/izlemeyen dergilerımizin de böyle öyküler yayımladığı bilinen bir gerçek. Sözgelımi otuzlu yıllarda Yedigün, Ağaç, İAydabir, Servet-i Fünun/Uyanış; kırklı yıllarda, eskilerin gene bir bölümüyle Ses, YeniSes, Varlık; 1947-57 arasında Seçilmiş Hikayeler Dergısi, Istanbul; sonra Yeni Dergi, Ye- dıtepe, Papirüs ve ötekıler. Zamanımızm ünlüsü nice genç yazann ilk öyküleri, o günlerde, hep bu dergilerde günışığı- na çtktı. Gerçekten, özensiz seçilmiş ya da başarısız örnekler bile yayımlasa, "Gazetelerin yazın ürünlerinı dışlamalan büyük bir yanlış." Oysa, şimdi biie, ağırbaşlı Batı gazetele- rinin yaz sayılarında öykü ve roman pekala tefrika edilmek- te. Bu uygulama, bir çeşit tatil ayı geleneği kabul ediliyor. , Dahası, çeviri öyküler bile yayımlanıyor Memet Fuat kısa öykü yatağında su azalmasımn ya da gittikçe kurumayla karşılaşılmasının jkıncı önemli nede- nini, yayınevlerinin öykü yazarlarını 'roman'a doğru çek- mesinde görüyor. Kimi yazarların öykuleme başarısının romanda da başarıya yol açması, kuşkusuz, yayınevlerinin tavrında belırlı bir rol oynamıyor değıl. Ayrıca, kısa öyküyü eleştirel uğraş alanı seçerek bu noktada yoğunlaşan eleş- tirmen azlığı da öykücülüğümüzün gelışmesine ket vur- makta. Bununla birlikte, gülmece dergıleri dışında tutulsa dahi, Türk kısa öykü yazınında şaşırtıcı bir yaratıcılık ve üretim yoğunluğu yaşandığını da söylememek elde değıl. Bu so- nuç bile, kısa öykünün önemını vurgulamaya yeterli olsa gerek. öykücülüğümüzün çok önemli ve o olçüde az biii- nen isimlerinden Memduh Şevket Esendal'ın (MŞE), ilk (iki) öykü kitabını 63 yaşında yayımlatması (1946), dersler veren, başlı başma anlamlı bırörnek değıl mı'' Öte yandan, yetmişli yılların ortasından doksanlı yılların başına dek, kısa öyküyü oluşturan gür atardamara kadın öykücülerimiz de yoğun katkıda bulundu Nezrhe Meriç, Adalet Ağaoğiu'nu bir yana bırakalım Füruzan, Tomris Uyar, Sevgi Soysal, Sevim Burak, sonra Tezer özlü, Ayla KutJu, Leyla Erbil, Nazlı Eray, Inci Aral, Buket Uzuner, Nursel Duruel, Feride Çiçekoğlu, Semra Özdamar ve yeni yetişenler... Gerçı, bunların önemli bir bölümü kısa süre sonra ro- mana döndü. Ama, olsun! İlk gözağrısı, kısa öyküydü ya... Bu arada, seksenli yılların ıkincı yarısında, öykucülü- ğümüze yeni ve yetenekli isimler kazandırmak amacıyla, Varlık dergisinin harcadığı özel çabayı anmak gerek. Özen- dirme, tek tek ilgilenme, yarışma açma yoluyla kısa öykü yazarlarını sürekli yüreklendirdı, Varlık. Tıpkı ilk yıllarında, kurucusu Yaşar Nabi Nayır'ın nıce genç yazann elinden tu- tuşu gibi. Cumhurıyet yönetıminin yaşı yetmişli yıllarda ilerlerken, ülkede belirlı bir okur sayısının. kültür bırık/mmın ve okuma bilincinin oluşmadığı elbet söylenemez. Benzer biçimde, yazınsal alandavegenel konuşma ortamındadadil, verım- li bir kıvam noktasma ulaştı. Böylece olgunlaşan koşulların yardımıyla Türk öykücülüğünün bın çıçek açması şaşırtıcı sayılmaz! Dolayısıyla Memet Fuat'ın önerdığı kısa öyküler dergi- sinin, bir tasarı olarak bile, bu denlı beklenmedik ölçüde dalgalanmalara yol açması doğal kabul edılmelı. Aylık bir derginın yarım ömrü sayılacak on beş gün ıçınde ortaya çıkan tepkiler -nıcel ve nıtel anlamda- başyazının nasıl ca- nalıcı bir noktaya parmak bastığını gösteriyor. Aynı zaman- da yazın dünyasında kısa oyküye duyarlı bir gizılgücün var olduğunu da anlıyoruz. Demek ki, derinlerde, bir yeraltı ırmağı gibi, özel bir kısa öykü okurunun canlılığının aktığı ortaya çıkıyor. Kuşkusuz, böyle bir gerçeklığın nabzını da, ancak Memet Fuat gibi deneyimli, titız, iç ve dış göstergele- re dıkkatlı bir yayımcı tutabilirdi. öyle de oldu O halde, şımdı, Öykü Dergisı bu soylu heyecanı duyan, bunu kısa öykü yazar ve okurlanyla paylaşmak ısteyen gerçek sahıbıne-yayıncısına- kavuşunca.''duş''gerçekleş- miş olacak. O zaman her yeni sayı, pek çok öykünün yanı sıra öykü eleştirisi, öyku tanıtmaları ve eski nırengı-öykü- cüler üstüne değerlendırmelerle zengin bir ıçerıği yazın dünyasına ulaştıracak demektır. Böylece her sayı derli top- lu bir öykü kitabı niteliğı de taşıyacağından. kısa öykünün okur çevresinin sürekli genışleyeceğı kolayca ongörülebi- lir. CORRINA, CORRINA: 'Sister Act' ve kendisine Oscar kazandıran "Ghost-Hayalet" filmlerinden tanıdığımız Who- opi Goldberg, bu kez karşımı- za yaslı bir Musevi ailesine neşe getiren hizmetci rolünde çıkıyor. 'Corrina. Corrina", Kennedy döneminde eeçen ırklar arası bir aşk ö>küsü. Jessie Nefcson'm yönettiği fil- min diğer rollennde Ra> Liot- ta ve küçük yıldız Tina Majori- novar. Manny Singer, eşinin ölü- münden sonra kendini işıne veren bir reklam müzıei \a- zandır. Ancak 9 yaşındakı kızı Molly, annesinin ölümünden o denli ctkilenmiştir ki dilı tu- tulmuştur. Çaresiz babanın bir dizi il- ginç hizmetci adayıyla yaptığı görüşmelerden sonra. ise Cor- rina Washington kabul edilir. Corrina, yemek pişirmeyi bil- meyen. ancak hareketli. sık sık Gertrude Stein. Erik Satie ve Louis Armstrong'dan söz eden. şiir ve müzik konusunda bilgili bir kadındır. Ölaşanüstü çabalanyla Molly yi konuşturur ve ara- lannda bir dostluk başlar. Bu arada, yaş, smıf ve etnik kö- kenlerindeki farklılıklara karşın Manny ve Corrina za- manla birbirlerine bağlanırlar. Ancak, bu aşk bazı sorunlar çıkanr. Böylece ırk aynmalığına da değinen ve 'ne dram ne de ko- medi' olan 'Corrina, Corrina', 'engellerin yıkılmasına' ilişkin bir film. WYATT EARP: Lawrence Kasdan'ın yönettiği, başrolü- nü Kevin Costner'ın oynadığı film, Amerikalı kahraman Wyatt Earp'üp uzun yaşam öyküsünü konu ediyor. 1929 yıbndaki cenazesine LAYANLAB western filmlen yıldızlanndan Tom Mix ile W iIMıun S. Hart'- ın da katıldıklan Wyatt Earp, 1931 vılmda Stuart N. Lake'ın 'W\att E;ırp. Frontier Mars- hal adlı kitabı yayımlanana dek yalnızca Ameri'ka'nın gü- neybatısında küçük bir bol- gedetanınıvordu. Lake. bnografısini yazdığı Wvatt Earp"ü yaşamının son aylannda tanımıştı ve kitapta onun sözleri olarak yazdığı ifadeleri kendisinin uydur- duğunu daha sonra itiraf et- miştı . NVyatt Earp" ile George P. Cosmatos'un yönettiği ve Kurt Russel'ın oşnadığı "Tomhsto- ne' filmi. Stuart Lake tarafı- ndan yaratılan efsaneye çok şeyborçlu. Her iki film de, tarihsel ger- çekleri göz önünde bulundu- rup, yaşamındaki olaylan ol- duğu gibi aktararak, gerçek Wyatt Earp'ü yansıtmak üze- re yola çıkıyor. FRANSIZ FİLMLERİ: Be- yoğlu Eunmages Sineması bu- günden itibaren. iki hafta sü- recek olan bir Fransız FilmJeri Toplu Göstensi düzenliyor. Bugün Claude Sautet'nin güzelım "Un Coeurnen Hiver- Ayazda Bir Yürek" baş- yapıtıyla başlayacak Fransız Filmleri haftasında yann Ala- in Cornean'nun "Toas les Ma- tins du Monde- Dünyanın Tüm Sabahlan". pazar Claude Ber- ri'nin "Germinal". pazartesi- Leos Carax'ın "Les Amants du Pont Neuf- Köprüüsrö Aşı- kları", salı Claude Chabrol'ün "Madame Bovary". çarşamba Louis Malle'ın "Damage- Ote- siye", perşembe Jean- Marie Poire'in "Les Visitears- Misa- firfcr" ve cuma da Bruno Nuy- tten'in "CamiUe Oaudel- Bir Kadmn filmleri göstenlecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle