Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL1994 PAZARTESİ
HABERLER
Siyasiler, 12 Eylül'ün 14. yılında, işkenceyle geçen yıllann gün ışığına çıkanlmasını istedi
'DıtilalcilerANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -12 Eylül as-
keri rejiminden zarar gören, ancak şu anda
siyasette bulunan politikacılar, 14 yıl aradan
sonra "ihtilalcilerin yargüanması ve sorumlu-
lann hesap vennesini" istediler. Siyasiler, askeri
rejimle getınlen yasal hükümlerin değişurilme-
sini de isterken, Türkiye İnsan Haklan Vakfı da
12 Eylül darbesi ve ardından gelen rejim döne-
mindeki antidemokratik uygulamalann bilan-
çosunu açıkladı.
Türkiye İnsan Haklan Vakfı (JİHV) Baş-
kanı Yavuz Önen, dün düzenlediği basın top-
lantısında, TİHV Dokümantasyon MerkezT-
nce haarlanan 12 Eylül 1980-12 Eylül 1994
dönemine ilişkin "işkeoce dosyası"nı açıkladı.
Önen. "Bu çalışma, insan hakları mücadelesinin
bir üriinüdür. 12 Eylül'ün silahşörlerine ve 12 Ey-
lül'ü utanmadan savunanlara ithaf olunur" dedi.
"Her türlü varlık ve zenginlik, çağdaş gelişme,
devleti küçültme adına yağmalandı. yağmalanı-
yor" dı\en Önen, şu görüşlen dıle getırdi.
"Ülke insanına, doğasına, tarihi ve doğal mira-
sma ve demokrasisine yapılan bu pen asız saldırı-
lar ve yoteuzluklar, ne acıdır ki, 14 yıllık dönem
içinde, devletin ciddi bir koğuşturmasına uğ-
nunanuş, toplumdan da etkili ve örgütlü bir tepki
görmemiştir. Siyasi alandaki kimliksizleştirme
ve teslimiyet toplumda da y aygınlık kazannuştır.
14 yıl sonra bugün çok daha örgütlü ve güçlü bir
12 Eylül reömi yaşıyomz. SivU giysili militarist
versın
ül• însanHaklanVakfı BaşkanıYavuzÖnen, 12hyI
1980-1994 arasındaki 'işkence raporu'nu açıkladı. Önen, 12 Eylül
rejiminden hesap sorulması bir yana, bu anlayışın her alanda
kök salarak kurumlaştığını belirtti.
kafalı politikacılar dönemindeyiz. Siyasi çizgi
aynı, vitrinler farklı. Özellikle insan haklan ih-
lallerinde. cinayetlerde, işkencede görevi kötüye
kullanmanın her çeşidinde, sorumlu güvenlik gö-
revlileri korunmuş, ödüllendirilnıiştir. İşkence,
12 Eylül rejimini ve onun günümüzde de devam
eden anlayışını açık bir biçimde ifade etmektedir,
simgelemektedir."
12 Eylül 1980'den beriA
420 kişinin işkencede
öldürüldüğünü belirten Önen, bunlardan 391'-
ninin siyasi, 91'inin de adli suçlardan gözalüna
abndığını bildırdi. 'İşkence dosyası'na göre. iş-
kencede ölümlerden 188'î askeri yönetim döne-
minde, 162'si 8 yıl iktidarda kalan Anavatan
Partisi döneminde, 70'i ise 3 yıldır iktidarda
olan DYP-SHP koalisyonu döneminde ya-
şandı. Cezaevinde veya gözaltında ölenlerden;
68'ınin işkencede öldürüldüğü resmi makam-
larca da kabul edilirken, 74'ü için "İntihar etti",
23'ü için "Kaçarken ya da yakalanmak istenir-
ken öldürüldü", 209'u için "Eceliyle öldü veya
hastalığa yakalandı", 7'si için de "Nedeni bilin-
miyor" gerekçelerinin ileri süriildüğü belirtildi.
İnsan Haklan Derneğj Genel Başkanı Akm
Birdal ıse yaptığı yazılı açıklamada. "İnsan hak-
lan ihlalleri sistematikJeşti, 12 Eylül askeri dar-
besinin üniformasız, ama resmi kimliği günümü-
ze değin uzanmıştır" dedi.
Siyasilerden yükselen ses
"12 Eylülzede" politikaalar, 14. yaşında,
"darbe ve sonımlulannm" tartışılması ve yargı-
lanmalan görüşünü dıle getırdiler. Siyasiler,
UBA'nın. "12 Eylül'ü yapanlar için ne düşünü-
yorsunuz" sorusuna şu yanıtlan verdiler:
Fıkri Sağlar (SHP Ğenel Sekreteri, Devlet
Bakanı)- Sonımlulan mutlaka yargılanmalı.
Eğer Türkiye bir hukuk devleti ise ve hukuka
saygı varsa hukuksuzluklann yaşandığı 12 Ey-
lül dönemi ve bu dönemin sonımlulan adli
mahkemeler önünde hesap vermeliler. 12 Eylül
kabntılannın da toplumdan silinmesini sağla-
mak gerekmektedir.
Hamdi Eriş (ANAP Ankara Millervekili): 12
Eylül'de askeri bir ihtilal olmuştur. İhtilalin ka-
nunu olmaz. Bu yüzden 12 Eylül generalleri de
yargılanmamalıdır.
Gökberk Ergenekon (DYP'nin, 12 Eylül'de
vetolar nedeniyle seçime giremeyen kurucusu,
DYP Antalya Vlillervekih): Türkiye artık önüne
bakmab. 12 Eylül tahribat yaptı. 12 Eylül so-
nımlulan Türkiye'ye vakit kaybettirdiler, siya-
seti rayından çıkardılar. Partilen kapattılar.
Mustafa Timisi (SHP Genel Başkan Yardım-
cısı): 12 Eylül Türkiyesi'nde siyasal, toplumsal
önemli bir çıkmaz yaşandı. Bugün geldiğimiz
noktada demokratik düzenimizin. geleneğimi-
zin yerleşmesi yönünde 12 Eylül müdahalesi ve
o günkü koşullar tartışmaya açılmalıdır.
Mehmet Sevigen (CHP Genel Sekreter Yar-
dımctsı): Türkiye'de olaylarçok çabuk unutulu-
yor. 12 Eylülcüler, Türkiye'ye tam 15 yıl kay-
bettirdiler. Kitap yazarak düşüncesini açıkla-
yan insanlann bile yıllarca ceza aldıklan Türki-
ye'de, ülkeye 15 yıl kaybettiren ve birçok in-
sanın haksız yere yargılanması ve ceza almasına
neden olan 12 Eylül generalleri yargılanmıyor.
Rıza Ulucak (RP Genel Başkan Yardımcısı):
12 Eylül'ü yapan generallerin yargılanması bü-
yük bir önem taşımıyor. Eski yaralan kaşı-
manın pek anlarru yok.
Alparslan Türkeş (MHP Genel Başkanı): 12
Eylül, memlekete zararlı oldu. Bızım görüşü-
müz bu. Böyle bir yönetimin ortadan kalkması-
ndan memnunuz.
12Eylülkaranlığınınçığlığı.... — ^ arbe; siyasetin ya-
M ^m saklanması, parti,
m Msendika, dernek ye
ğ J tüm demokratik
kitle örgütlerinin
kapaülması, gazeteci. yazar,
eğitimci. öğrenci. bilim adamı,
siyasi hder gözetmeksizin bin-
lerce insanın cezaevlerine ko-
nubnası, tüm demokratik
haklann ortadan kalkmasının
yanında, işkencenin de yoğun-
laşbğı dönem oldu.
Bu dönemde 650 bın kişi
gözalüna alındı. 15 günlük ya-
sal gözalü süresi önce 30 güne.
daha sonra 90 güne çıkanldı.
Binlerce insan emniyet mü-
dürlüklerinde ve askeri tesıs-
lerde işkenceyi yaşadı. İşken-
celer sonucunda ölenler oldu,
sakat kalanlar oldu. Kaç kişi
işkence yüzünden öldü, kaçı
sakat kaldı, bilinmiyor. An-
cak, 171 kişinin işkenceden öl-
düğü "belgelerle kaıutlanabü-
dL"
Ölümlerden sonra resmi
ağızlardan hep aynı sözler dö-
küldü:
"Başmı duvara çarparak öl-
dü... Emniyet miidÜTİüğünden
atlayarak intihar etti... Kalp
yetmezüğinden öldü... Hücrede
kendini asö... Merdivenlerden
düştü..."
İşkence iddialan karşısında
yine tek tip açıklamalar
yapıldı:
"Sistemli işkence yoktur,
münferit olaylar vanür." An-
cak yıllar sonra anlaşılacaktı
ÇAĞLAR BOYTJ YÖNTEM AYNI
Fitistinaskısı
favori işkence
Dünyada insanlık tarihikadar
eski olan işkence her dönemde
uygulandı. Kimi zaman kişileri
dini inançiarından vazgeçirmek
için kimi zaman da siyasi
inançiarından vazgeçirmek için
uvgulandı işkence. Türkiye de
işkence konusunda diğer
ülkelerden geri kalmadı.
Günümüzde halayapılan
işkence, olağanüstüdönemlerde
dahadayoğımlaştı. 12 Eylül
askeri darbesinden sonra ise
hadsafhayaulaştı. Yapılan
araştırmalaragöre, Türkiye'de
en stk uyguianan işkence
yöntemi kaba dayak, Füistin
askısı, cinselorgandan, ağızdan
veyaparmak uçlarmdan
elektrik verme. Araştırmalara
göre Türkiye 'de işkence
yöntemlerişöyle:
- Gözleri bağîama.
- Tehdit, aşağılama, bellişeyleri
söyletmeye zorlama, küfür.
- Zorla marş söyletme.
- Tıbbibakımdanyoksım
bırakma.
- Uykusuz bırakma.
- Sert cisimlerlegövde veya
cinselorganlara, başa
vurulması.
- Aç bırakma.
- Hücrede tecrit.
- Elektrotlarla gövdeye, cinsel
organlara, ağıza elektrik
veribnesi.
- Kedi ile insanı aynı çuvala
koymak ve çuvala sopayla
vurarak kedinin
saldırganlaşmasmı arttırmak.
- Basınçlı soğuk su ile ıslatma.
- Zorla ayakta tutma.
- Falaka.
- Şusuz bırakma.
- İşkence gören başkalarını
seyrettirme, dinletme.
- Füistin askısıyla ters, düz
asnıa.
-Ipleellerîn, ayakların,
vücudun bağlanması.
- Kulağa ve başasert cisinüe
sürekli vurulması.
- Cinselorganlaraşiddet
uygulanması, vajina veya
makata sert cisimler sokulması,
ırza tecavüz.
- Sahte idam denemesi.
Eıııirkomutaziııciriııdeişkenceki, Türkiye'de sistemli işkence vardı. Yedi yıl si-
yasi şubede çalışan, 63823 sicil numarah polis
memuru Sedat Caner, 1986'da işkencenin sis-
temli bir şekilde yapıldığını açıkladı. Caner, "Si-
ze, 'işkence yapmayın' diye bir emir gelseydi ne
otunhr sorusuna, "Çok iyi olurdu. Bırakırdık, iş-
kence yapmazdık" yanıtı venyordu. Boylece Ca-
ner, emır-komuta zincirine işkencenin de dahıl
okluğunu duyurdu.
Caner'in aynntüı anlatımlan o günlerde bır
süre kamuoyunca tartışıldı. Ancak bu anlatım-
lar da zaman içinde unutuldu. Maraş'ta sorgula-
nan Dev-Savaş davası sanığı Hamit Kapan, Ca-
ner'e göre 200 gün işkence görmüştü ve en uzun
işkence görenlerdendi. Kapan, 9 gün foseptik
çukurunda tutuhnuş. çukurdan çıkanldığında
vücudunda yumruk iriliğinde yaralar açılmışü.
Ancak Caner ve ekibi Kapan'ı "çözme" konu-
sunda başanh olamamışlardı:
"Hamit Kapan'm sorgulan-
masmda biz başanh olamadık.
Ankara'dan ayn bir sorgulama
timi geldi. Sorguya 8 saat ara-
lıklaria bir tim giriyor, bir tim
çıkıyordu. Sorgulama arahksız 6
ay kadar sürdü. Hamit Kapan'a
uyku filan yoktu. Gözleri kan ça-
nağı gibi ohnuştu, artık gözleri
yara bağlamıştı. Kimse Hamit
Kapan'ın yüzüne bakamıyor,
camdan dışanyı seyrediyordu."
• İşkenceden çıkan Kapan da,
bir süre sonra yargjç karşısında
yapılanlan anlatacaktı. Ka-
pan'ın hesabına göre kendisine
208 gün işkence yapılmıştı:
12Eylül
Dosyası
Hazırlayanlar
PtıdzTaztti
HfllyaTepça
"...Haftalarca süren yoğun iş-
kence nedeniyle vücudum çauşa-
maz hale gelmtşti. Yirmi gün
sonra ağzımı açamaz, dilimi çe-
viremez oldum. Çenem kilitlen-
mişti. Elektrik kablolannuı bağ-
lancüğı dil, kulak, penis, el ve
ayak parmaklanm, göğüs ucja-
nm. koltuk altlanm yara bere
içinde kalnuştı. TazyikJi su ve fa-
lakalar sonucu yaşanum pamuk
ipliğine bağlı duruma gelmişrj.
Günlerce ağzımı açamamam iş-
kencecileri paniğe düşürdü. Er-
dem Gürünlü başmîdan ayn-
tmamaya başladı (Dr. Erdem
Gürünlü, Ülkücü Gençlik Der-
neği (ÜGD) Maraş Şubesi'nin
Hüseyin Özlütaş, 12 Eylül kurbanlanndan. İşkenceden felç
oldu. Fransa'da tedavi gördü, ancak şimdi bastona mahkum
6
Hermücadelenin bîr bedeliMaden mühendisi Hüseyin Özlütaş 22 Nisan 198 l'i 23
Nisan 198 l'e bağlayan gece saat 03.00'te Türkiye
Devrimci Komünist Partisi (TDKP) örgütüne üye
olduğu gerekçesiyle gözalüna alındı. 90 gün
Gayrettepe'de kalan Hüseyin Özlütaş'a işkencenin
hemen hemen tüm yöntemleri uygulandı. Gördüğü
işkenceler nedeniyle Özlütaş, felç oldu. Uzun bir süre
yürüyemedi. Kendi deyimiyle "günlerce yerdesüründü."
Fransa'da, İşkence Kurbanlan Tedavi Vakfı'nın bir
şubesi olan Paris-Avre'de tedavi gördü. Şimdi bastonla
yürüyor Özlütaş ve konuşma güçlüğü çekiyor. Ancak,
mücadeleden vazgeçmedi. Osmanbey'deki kitapçı
dükkamnda görüştüğümüz Özlütaş'ın ilk sözlen,
"Sakın duygu sömüriisü yapmayıa Duygusal bir tablo
istemiyorunı" oluy or \ e konuşmasını şöyle sürdürüyor:
"Mücadelenin bir bedeli vardır. Kimi sağ kalır, kimi ölür,
kimi sakat kalır. Mücadelenin kanunu içinde öunek de
vır, luümak da. Burjuvaziye yenilmek de var, yenmek de.
12 EyKB'de onJar karlı çiktu Burjuv azi proleteryanın
yannda olan insanlara saklırdı. Biz de cevap verdik. Asıl
sorun şu; burjuvazi sizi aşağıya itmek istiyor. Ya kendi
kendinize atlayacaksınız ya da onu da aşağıya
çekeceksiniz. İşkence gördükten sonra en çok
mücadeleden ayn kalmaktan korktum. Ancak böyle bir
şey ofanadı. Bizim alnmuz ak, yüzümüz pak. Burjuvazi
utansm." Mücadele etmekten vazgeçmeyen Özlütaş,
Sultanahmet Cezaevi'nde 20 ay üjtuklu kaldı.
Çıkanldığı ilk duruşmada tahliye edilen Özlütaş, 1987
ydında da beraat etti. Devlet aleyhine dava açü. Dava
sonunda mahkemenin işkenceye ve felce biçtiği bedel 10
milyon bra oldu. Özlütaş, hayatının dönüm noktası olan
90 günü, "felç" adını verdiği kitabında aynnülanyla
anlatı:" ...Başkaca sonı sormadan ilk günkü gibi askıya
akülar. Pantoîonumu aşağıya sıyırmadan, cinsel organmu
çıkarrıp kaMonun bir ucunu bağladılar, kabkmun diğer
ucunu da sol serçe parmağıma takıp elektrik vermeye
başladılar. Birden cinsel organıma sert bir cisimle vuruldu.
O zamana kadar inlerken birden köpek ulumasma benzer
bir çığlık attım. Biri "Ulan niye erkekbğını kaybetün'
deyince acıyı unutturan hayrerJer içinde kaldnrı. Çünkü bu
bir kadın sesiydi. Kadının sesini duyunca kulaklanmın
dibine kadar kızanüm, utandım. kendimi gizlemek için
yukany a doğru boşuna çcktim. O ara manyeto çevrilince,
utancım inlemelere dönüşrü. Başka bir işkenceci bunun
kansını bundan sonra başkalan ' dedi. Dehşete
düştüm. Bir bayamn yanında bana neler söyleniyordu.
Ahlak anlaytşım böyİe şey leri kabul edemezdi. Ancak
unuttuğum bir şey vardı. Bunlar kadınıyla, erkeğiyle
işkenceciydiler ve ahlaka dair hiçbir kural
tanomyorlardı."
Özlütaş TDKP üyesi sanyla Gayrettepe'de
işkencenin her yöntemini yaşadı.
kurucu üyelerindendi).
...Çenemin gerçekten kiütJendiği ve açhk grevi-
ne gitmediğnn anbtşddı. Doktor kaba işkenceyi
yasakladı..."
Evet, sistemb işkencenin en önemli tanıklan-
ndandı Kapan. Türkiye'de işkence öyle sistem-
üydi ki, "doktor kontroiü"nde yapılıyordu. Ka-
pan'ı konuşturmak için her türlü yöntem denen-
mişti:
"Gözbağımı aralayıp bakmamı istediler. Yerde
çıplak olarak iki kişi yatryordu. Öunüşler ya da
öldürübnüşlerdi. Bu iki cesedin ismüerini daha
sonra öğrendim. Öldürülenler Fehmi Özaslan ve
Mehmet Cercn'di. İskenceciler benim sonumun
da böyle olacağmı söyfediler. Bir keresinde saç-
lanmı ustura ile kazıddar ve carmıh denflen
kazığın üzerine gererek bağladılar. Öyle sıkı bağ-
laımuşüm ki nefes abnak için göğsümü bile şişire-
miyordum. Bu durumda asılıy-
ken, iki metre yükseklikten alıiı-
ma kısa ve beUrii arauklarla su
damlatıbyordu. Bu işkence
arahksız üç gün sürdü. Su dam-
lası işkencesi görünüşte hiçbir iz
bırakmıyordu, ama her damla
düştüğünde vücudumun bütün
hücreierine kadar sarsüıyordum.
Daha sonra tam 8 tnmağHnı act-
masızca söktüler.'"
Caner, "kaphımbağa hücresi"
adı verilen bir yöntemi de an-
latü:
"tk olarak Garbis Alünoğlu'-
na uygulanmıştı. Suçlu, kaplum-
bağa hücresine "çömeltilerek so-
kuluyordu. Kendisi tuvalet ihti-
yacını filan gkkremez, yani an-
cak alrma yapabflirdi. Kjpırdama
imkanı yok. Tüm eklemlerinde
bir süre sonra kireclenme başlar.
Garbis bu hücrede bir hafta tu-
bdmuştu. Çıkrjğında kambu-
rumsu yüriiyordu."
Gerek dünyada gerekse Tür-
kiye'de kaç kişiye işkence yapıl-
dığını tespit etmeye olanak yok.
Çağlar boyunca insanı, ya-
şamını, onurunu, inananı, dü-
şünceyi yok eünek için uygu-
ianan işkence bugün de var.
SÜRECEK
BIZBIZE
ERDAL ATABEK
I \\U\'< BombaVar»
Altınızda bomba varsa rahat oturabilir misiniz? Buna
kayıtsız kalmak ya da "Baksana patlamamış" demek
akıl sağlığıyla bağdaşmaz. Toktamış Ateş'in yanıbaşın-
da bir bombayla oturup saatlerce kitap imzalaması,
okurlarıyla söyleşmesi, kendıne insan diyen herkesin
dehşet duyması gereken bir şeydir. Aslında o bombayı
oraya koyanların amacı da budur. Toktamış Ateş'e "Geç-
miş olsun'' demek bile çok anlamlı olmuyor, çünkü hiç-
bir şey geçmemiştir. Nasıl o bomba Toktamış Ateş'in ki-
şiliği nedeniyle hatta yazıları nedeniyle konmamışsa or-
taya sürülen tehdit de kalkmamış, tersine ağırlaşmıştr.
Şimdi -yeniden- her şey belirsizliğe terk edilmiştir. Ga-
zetemizin geçen günkü manşetinde açıklandığı gibi,
"Cumhuriyet tehdit altındadır". Yalnız Cumhuriyet de-
ğil, biçimsel demokrasi de, iktidar da, muhalefet de,
gündelik hayat da, kültürle ilgili her şey de tehdit altında-
dır. Beiki yaklaştığı anlaşılan seçimler de. Kitabevine
konan bombayla pek ilgili olduğu akla gelmeyen pek
çok şey de tehdit altındadır. Tehdidin belirsizliği gücünü
arttırıyor, toplumsal dehşet duygusu tırmandırılıyor.
• • •
Türkiye bir süredir 'destabilize'. Ülkenin altındaki
bomba burada. Toplumsal güç dengeleri bozulmuş du-
rumda. Toplumdaki demokratik olması gereken kurum-
lar, gerçekte demokratik gücü temsil edemiyor. Toplum-
sal güven, kurumlar ölçeginde yitip gitmiş durumda.
Parlamento kendi üyelerinin bile zaman zaman açıkla-
dığı gibi 'etkisiz'. Toplumsal gündemi izleyemiyor, parti-
ler arası transfer olaylarıyla huzursuz. Geleneksel sağ
toplumsal desteklerini yitiriyor, yeni sağın nereden ge-
lip nereye gittiği henüz açık değil. Solun gelenekseli
kayıp, yenisi ortalarda yok. Sol amblemli partiler hem
parçalanmış hem de ağır prestij kayıpları içinde. Toplu-
mun umut ve kaygıları politik alana taşınamıyor. Böyle-
ce radikal Islamın önü açılıyor ve bu kargaşada kitlesel
ilgi grafiği yükseliyor. Kamu kurumları uzun süreli bir
çalışmanın ürünü olarak dinci ve milliyetçi kadroların
egemenliğine geçmiş. Politik gelişmelerin göstergeleri
o duruma gelmiş ki, Başbakan "Şeriat anayasasına ve
şeriat iktidarına izin veremeyiz'' demek zorunda kalı-
yor. Oysa kendisi 'izin verme' ya da 'izin vermeme' gü-
cünü taşımıyor. Toplumsal kaos buralara kadar getiril-
miş. Türkiye, biryandan Güneydoğu ve Kürtsorununun
içine boğazına kadar batmış. öte yandan açıkça belirti-
len şeriat anayasası ve şeriat ıktıdarının yükselen grafi-
ğini izliyor. Toplumsal güç dengeleri alabildiğine bozul-
muş. Işçiler, işçi sendikaları, gûnlük geçim darboğazına
sıkıştırılmış; meslek kuruluşlan günlük sorunlarla uğ-
raşmak zorunda bırakılmış; iktidan da muhalefeti de
değneğini düşürmüş ip cambazları durumunda yalpala-
yıpduruyor. Türkiye 'destabilize'
• • •
Altımızdaki bomba, bu 'destabilizasyon'dur. Bu den-
gesizliğe 'demokrasinin gerekleri" demeden -çünkü de-
ğildir-çözümler arayıp bulmak, bütün politikacıların go-
revidir. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların te-
mel nedeni 'sosyal sorumsuzluk'iur. Sınıfsal çıkarlar,
grupsal çıkarlar, kişisel çıkarlar insanları burnunun ucu-
nu göremez duruma getirmiştir. Geçen gün Coskun öz-
demlr'in çok güzel yazdığı gibi, toplumsal fetiş duru-
muna gelmişfutbol dünyasındacoşup 'şıkıdım'şarkısıy-
la taştıkça içinde olduğumuz durumu kavrama şansı da
uçup gıtmektedir. Bugün bizler de dinlerin, mezheple-
rin, etnik kökenlerin, ırk milliyetçiliğinin, sonu iç savaş-
lara kadar uzanan tehlikeli yokuşuna girmiş görünmek-
teyiz. "Top kale çizgisini geçmiş miydi, geçmemiş miy-
di?" derken, "Bakalım hangi şarkı daha iyi zıplatacak!"
diye merak ederken, sonunda öyle yerlere serileceğiz
ki, "Bize ne oldu?" diyecek durumumuz bile kalmaya-
cak.
Bilmiyorum, yararı var mı, ama gelin saati 12'ye var-
madan şu bombayı 'etkisiz hale' getirelim. Yoksa bom-
ba hepimizi etkisiz hale getirecek.
Haluk cerger:
Düşünce özgürUiğünün
içeriği boşaltıhyor
ANKARA (ANKA) - Dü-
şünce suçundan hükümlü
Doç. Dr. Haluk Gerger, top-
lumda düşünce özgürlüğünün
içeriğinin boşaltılarak özün-
den kopanldığını, soyut \e gö-
riintüden ibaret bir anlayışla
tarüşıldığını belirterek bu du-
rumu eleştirdi.
Gerger, kalmakta olduğu
Haymana Kapalı Cezaevf-
nden yaptığı yanb açıklama-
da, "Bugün düşünce suçunu
oluşturan öz, yani suçlanan ve
cezalandınlan düşünce esas ola-
rak Kürt sorununa, Kürt hakla-
ruıa ve savaşa ilişkin açıklanan
düşüncedir" dedi. Düşünce su-
çunun asbnda toplum olarak
yakalanılan toplumsal hastab-
ğın semptomlanndan biri ol-
duğunu bebrten Gerger, şöyle
devam etti:
"Asd hastalık. Kürtlere karşı
şiddet kullanılması, siyasal çö-
zümün reddedilmesi, savaşın
banşa yeğlenmesi; şovenizm ve
militarizm siirdükçe, onun so-
nuçlarından sadece birisi olan
düşünce suçunun yaşamdan si-
linmesi de olanaksızdır. Sonı-
nun özü yerine görüntüsüyle
meşgul olunca tabii köklü bir
çözüm perspektifi de oluşturul-
mamakta, sadece anlık görün-
tüyü'kısagününkân' anlayışıy-
la kurtarmaya yöneük kan-
dırmacalar gündeme getiril-
mektedir ve dolayısıyla 'de-
mokratıkleşme' yaftaİı etkin-
likler de kaçındmaz olarak bi-
rer saptırma ve göz boyama ol-
maktan öteye gidememekte-
dir."
Kürt sorununu "sonınlann
anası" olarak tanımlayan Ger-
ger. demokratik tek yolun da
bu sorunun siyasi çözümü için
özgürlükçü ortam yaraülması
olduğunu söyledi.
Gerger, açıklamasında daha
sonra şöyle dedi:
"Demokratikleşme, insan
haklarına saygı ve düşünceye
özgürlük gibi kutsal insanlık
kavramlannm psikolojik sava-
şa alet edilmelerine, resmi çar-
pıtmalarm konusu yapıhnalan-
na, siyasal propagandanın
aracı olarak koilamlmalanna
ya da dünya demokratik ka-
muoyıı baskısına karşı makyaj
malzemesine indirgenmelerine
asla izin verUmemelidir.''
Bursa'da Yılmaz-Çağlar
gerginliği yaşandı
BURSA (Cumhuriyet) -
ANAP Genel Başkanı Mesırt
Yümaz'ın Bursa gezintisınde
katıldığı sünnet düğününde
bazı ANAP'blar, Çağlar-Yıl-
maz gerginliğinin yaşanması-
na neden oldular.
Mesut Yıbnaz'a yakınbğı ile
bibnen \e Yılmaz'ın yurt gezi-
lerine uçaklannı tahsis eden
Yalçın Sünnetçioğlu'nun oğlu-
nun sünnet düğününe katılan
Yıbnaz ve Cavit Çağlar, ayn
ayn masalarda oturmalanna
karşın gecede en fazla ilgi ce-
ken kişilerdi. Çağlar'ın masası-
na oturtulan Bursa Büyükşe-
hir Belediyesi'nin ANAP'b
Başkanı Erdem Saker'in bu
masaya oturmasını ıstemeyen
bazı ANAP'blar, Saker'e ma-
sadan kalkması yolunda baskı
yapülar. Gecenin geç saatle-
rinde baskıdan bunalan Saker
ve eşinin Çağlar'dan izin iste^
yerek başka masaya geçtiği
görüldü.
Çağlar, gazetecilerin sorusu
üzerine, "Sizin tespitinizi ben
yapmadım. Eğer böyle bir şey
varsa, üzülürüm. O, Bursa bele-
diye başkamdır, bense Bursa
millervekiliyim. Bir masada
olacağız tabü ki. Zaten, fikri
bir, zikri bir partiler, ayn dav-
ramrlarsa bir araya gebnezlerse
kırgınuklar olursa RP geür" di-
ye konuştu.