16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Gûneydoğu'dan tekstfl ihracatında aıtış • GAZıANTEP(AA)- Gaziantep başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi iUerinden yapılan tekstil ihracatı, yılın ilk sekiz ayında, geçen yılın aynı dönemine göre 5 kat artarak, 75 milyon 691 bin dolara ulaştı. Bölgeden geçen yılın ocak-ağustosdöneminde 12 milyon 620 bin dolarhk tekstil ihracatı gerçekleştirilmişti. Güneydoğu Anadolu Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçılan Birliği Başkanı Ali Küçükkınacı, AA muhabirine yaptığı acıklamada, tekstil ihracatında ilk sekiz ayda ulaşılan rakamı, "büyük bir başan" olarak niteledi. Havza'da IHAVZA(AA)-Üretim merkezlerinden Samsun'un Havza ilçesinde ayçiçeği ahmlanna başlandı. Karadenizbirlik, yeni ürûn ayçiçeği alımlannda yöreden 6 bin ton ayçiçeği alacak. Karadenizbirlik Şube Müdürii Ahmet Kutlu, yörede 3 bin 500 dekar alanda ayçiçeği üretimi yapıldığını belirterek, "Geçen yıl 43 bin 500 liradan aldığmız ayçiçeğini, bu yıl 8 bin 500 liradan alacağız. Ürün bedellerini ise peşin olarak ödeyeceğiz" dedı. Kutlu, bu arada, şeker pancan ahmlanna 26 eylülde başlayacaklannı kaydetti. Ayda 6.7 trilyonemekli maaşı ödeyen kurum bir ayda sadece 3.5 trilyonluk prim topluyor SSK'nin 94 açığı 26^5 trilyon ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK ANKARA ve Sosyal Güven- lik Bakanı Nihad Matkap, 17 ey- lülde Ankara'da, SSK'nin içinde bulunduğu mali darboğazdan kurtanlması için çeşitli kuruluşlann görüşlerinin ahnacağı bir toplantı gerçekleş- tirileceğini bildirdi. Söz konusu toplantıda, siyasi partilerin, işçi, işveren kesimle- rinin, işçi emeklilerinin, bilim adamlannın, kamu kuruluşlan temsilcilerinin, ILO'nun ve meslek kuruluşlannın görüşleri alınacak. Bu konuda yasa ta- sansı da hazırlanarak, TBMM'ye sunulacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nihad Matkap, sigor- • SSK'nin 24 milyon vatandaşa hizmet verdiğini belirten Çalışma Bakanı Nihad Matkap, kurumda yeniden yapılanmanın kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Matkap, "4 milyon sigortalıya karşılık, belki de 4 milyon da kaçak işçi var. Kayıt dışı ekonomi SSK'yi can damanndan vuruyor"dedi. tah ve emekliler ile bunlann aile bireyleri olmak üzere SSK'nin bugün 24 milyon vatandaşa hizmet verdiğini, ancak kuru- mun bir mali kriz içinde bulun- duğunu söyledi. Matkap şunla- n kaydetti: "Kurum her ay işçi emekükri- ne 6.7 trilyon lira maaş ödüyor. Ancak bir ayda topladığı prim miktarı 3-3.5 trilyon tra. Dola- vsıyla her ay 3-3.5 trilyon lira açık var. Kunımun 1994 yılı açı- ğınuı 26.5 trilyon liraya ulaşma- sını bekliyonız. Bu durumun öyle devam etmesi mümkün de- ğil.'' Matkap, SSK'nin 1994 yılında ödeyeceği toplam emekli aylığı miktannın 78.4 trilyon lirayı bulacağına dikkat çekerek bu- nun 47.6 trilyon lirasının prim karşıhğı olmayan sosyal yardım zammından oluştuğu- nu vurguladı. Matkap şöyle de- vam etti: "Kurumda dengeler ta- mamen bozul- muş. Gelişmiş ülke standartlan- na göre yedi veya en az dört sigor- talıya karşılık bir emekli bulunması gerekiyor. Aksi halde sosyal güvenlik kuru- luşlan ayakta duramıyor. SSK'- de ise iki sigortalıya karşı bir emekli var. Hatta ikinin de altı- na döşmüş. Böyle olunca kunı- mun geliri giderini karşılamıyor. 4 milyon sigortalıya karşılık, belki de 4 milyon da kaçak işçi var. Kayıt dışı ekonomi SSK'yi can damanndan vuruyor." SSK'nin 1946 yılında kurul- duğu yönetim yapısıyla çalıştı- ğına da dikkati çeken Bakan Matkap, kurumda bir yeniden yapılanmanın kaçınılmaz hale geldiğini söyledi. "Tüm bu ne- denlerk SSK'de köklü ve kaltcı önlemler alınması zamanı gelmiş de geçmiş bile" di- yen Matkap şöyle konuştu: "Ancak ben kendimce beUi çözümler üretip topluma dayat- mak, "bundan başka çarem yok' demek istemiyorum. Böyle bir yönetim istediğimiz sonucu ge- tirmez. SSK sonınu, ne benim ne hükümetin, ne de yalnızca koa- lisyonu olmuşturan SHP ve DYP'nin sonınu. Sorun, tüm toplumun sonınu, Türkiye'nin sorunu. O halde 'bu sonınu, ilgili her kişi ve kunıluşun katılımıyla tarnşalım, hep birlikte çözelim' dedik." Sermaye izinlerinin tutan, bu yılın ocak-haziran döneminde 654 milyon dolara ulaştı AB Türkiye'den vazgeçmiyorANKARA (ANKA) - Tür- kiye'ye yatınm yapmaya yöne- len Avrupa Birliği (AB) ülkele- rinin sermayesi hızla artarken AB dışındaki OECD ülkelerin- de bunun tersine bir eğilim göz- leniyor. Geçen yılın ocak-ağustos dö- neminde 437 milyon dolar olan AB ülkelerine verilen izinlerin tutan, bu yıl aynı dönemde 654 milyon dolara ulaştı. Söz konu- su dönemlere göre, Türkiye'ye gelmek için izin alan AB serma- yesi yüzde 50 dolayında artış kaydetti. ÖzeUikle Fransa, Hollanda ve Italyan sermayesinde büyük arüşlar gözlendi. İlk sekiz ayhk dönemler itibanyla izin alan Fransız sermayesi 131 milyon dolardan 208 milyon dolara, Hollanda sermayesi 72 milyon- dan 128.5 milyona, ttalyan ser- mayesi 80 milyondan 148.5 mil- yon dolara yükseldi. Alman sermayesi de 69 milyondan 90 milyon dolara çıktı. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU/L6WD&4 Avrupa Birliği ve Yine Hegemonya Sorunu A Imanya'daHelmuthKohl'ünpartisi JU tarafından yayımlanan 'Avrupa'nın ZM Geleceği' ısimli rapor geçen hafta / J liderler arasında şiddetli tartışma- lara yol açtı. Raporun Avrupa Birli- ği (AB) sürecine ilışkin bazı genel geçer görüş- leri tekrar etmesi ve zaten yaşanmakta olan süreçleri ıfade etmesıne rağmen bu kadar tep- ki çekmesı, gerçekte tüm bu AB süreci tartı- şmaları altında bir uluslararası hegemonya sorununun yattığını gösterıyordu. Durgunluk sırasında büyük darbeler yıyen AB surecinin, bir ekonomik toparlanma döne- minin başlaması iie birlikte bu dönemin ge- tirdıği olanaklar kullanılarakonarılması ve tek- rar ileri doğru adımlar atılması isteği gündeme geldi. Ancak AB'yi oluşturacak ülkeler arası- nda özellikle 1992 ve 1993 para krizlerınden sonra, şimdi ne yönde ve nasıl ılerleneceği ko- nusunda, üzerınde anlaşmaya varılmış bir plan yok. Üstelık ekonomik durgunluğun etkı- leri hala AB surecinin önünde ciddi bir engel oluşturmaya devam ediyor. Bilindiğı gibi AB- nin daha ilerı bir bütünleşmeye ulaşabilmesı için üye ülkelerın ekonomilerı arasında, önce- likle parasal ve mali göstergeler açısından bir benzeşmenin oluşması gerekiyor. Halbuki durgunluk zaten var olan farklılıkları daha da kesmleştirmiş ve parasal krizlere yol açmıştı. Bilineni tekrariayan bir rapor Alman Hıristıyan Demokrat Parti uzmanları- nca hazırlanan rapor tam da bu ekonomik to- parlanmanın getirdiği olanaklardan ve de bun- lann değerlendirılememesı konusundan yola çıkarak AB sureci- nin kritik bir noktaya geldiğini tespit edi- yor. Bu kritik duru- mu ortay çıkaran et- kenlerin başında üye sayısının art- ması ve Avrupa'da milliyetçiliğin geliş- mesini saydıktan sonra rapor "Önü- müzdeki iki-dört yıl içinde bu engelleri aşacak adımlar atı- Imadığı takdirde AB sadece bazı ekono- mik konularla sınırlı, çok zayıf bağlarla bir arada duran ve birçok alt gruptan oluşan bir ülkeler topluluğu olmaktan öteye gidemeye- ceM/r" tespitini yapıyor. Bu durumu aşabilmek için ise iki önemli önerisi var raporun: 1) "Hiç- bir ülkenin veto hakkını kullanarak, istekli ve koşulları daha uygun olan ülkelerin, diğerleri- ni beklemeden hızlı bir işbirliği ve bütünleşme içine girmesini engellemesine izin verilme- melidir"; 2) Almanya, Fransa ve Benelüks ül- kelerinden oluşan bir çekirdek grup, ingiltere, Italya, ispanya gibi diğer AB ülkelerini bek- lemeden aralarındaki işbirliği ve bütünleşme çabalanna hız vermelidirler. Aslında AB'de iki farkiı kategoride ülke oldu- ğunu tespit etmek için böyle bir rapor gerekmi- yordu. Ekonomik durgunluk, Avrupa ülkeleri arasında, özellikle devlet borçları ve bütçe açı- kları söz konusu olduğunda birbirinden farkiı iki grubun oluşmasına fiilen yol açmış durum- da. Birincisi, raporda ifade edilen çekirdek grup. ikinci grupta ise koşulları uygun olma- yanlar. -Ingiltere, italya, ispanya, Yunanistan- var. Bu durum AB Parasal Komitesi tarafından geçen hafta, Mastricht Anlaşması çerçevesin- de yayımlanan uyarı raporunda da açıkça or taya kondu. Komisyon sadece rapor yazarak mali durumu Avrupa Para Birliği surecinin ko- şullarına uymayan ülkeleri tespit etmekle kalmıyor, anlaşmanın 104. maddesı gereğince bu ülkelere önerilerde de bulunuyor ve bu ül- keleri bir anlamda göz altına alıyor. önerilerinı yerine getirmeyenleri de komisyon, topluluk tonlarından mahrum bırakarak cezalandırabi- lıyor. Komisyonun bu önerilerini tespit ederek sunması halınde, bir seri Avrupa ülkesi çoğun- lukla çekirdek ülkeler dışında kalanlar ve bir de Belçika, uluslararası piyasalarda ciddi bir güven kaybına uğrayacaklar, paraları devalü- asyona, faızler ise yükselmeye zorlanabile- cek. özetle, Hınstiyan Demokrat Parti tarafın- dan hazırlanan raporda ileri sürülen öneriler, çok uzun zamandır sözü edilen, fiilen yaşan- makta olduğu AB Parasal Komisyonu tara- fından da tespit edilen ve neredeyse zımnen kabul gören iki farkiı hızlı bir Avrupa Birliği sü- recini resmen tespit etmekten çok öteye geçmıyordu. öyleyse tepkiler neden bu kadar şiddetli oldu? Ve şiddetli tepkiler Raporun yeni bir şey söylernemesıne rağ- men bu kadartepkı çekmesı, bence Almanya- nın koşulları birlik oluşturmaya uygun olan ülkeleri, bir an evvel Alman-Fransız lıderlığı altında bırleştirmek, ingiltere gibi ülkelerin de vetosunu engellemek gibi bir isteği açıkça te- laffuz etmesınden kaynaklandı. Italya Başba- kanı Berlusconitelefonasarılıpkonuyu Kohl- le görüştü ve endışelerıni belırtti. Kuzay Li- gası'nın lideri Umborto Bossi gelişmeleri, dra- matik bir şekilde "Avrupa yine hiper-milliyetçi bir blokun çizmesi altına düştü. Bu Prusya aris- tokrasisinin mirasçılığı ve kendini beğenmiş Fransız siyasi sınıfının küstahlığıdır" diyerek değerlendirdi. AB'nin iki farkiı hızda ilerlemesi fikrini (ülkesinı para sisteminden çtkararak) bugüne kadar kabul eder gibi gözüken ingilte- re Başbakanı Jotın Major ise 7 eylülde Hollan- da'nın Leiden şehrinde yaptığı konuşmasında, "Katılmamak hakkını kullanmak bir şeydir, katılmanın engel- lenmesi bir başka şey- dir... İngiltere ikinci sınıf ülke olmayı kabul etmeyecektir" diyerek bu öneilere tepki gös- terdi. ingiltere gibi AB içinde istemediği ge- lişmelerin "dışında kalma" hakkı elde et- miş olan Danimarka'- nın Dışişleri Bakanı N.H. Petersen ise "Her ülke için farkiı sonuçlar yaratacak bir kav- ramın pazarlığı nasıl yapılabilir?" diyerek söz konusu önerinin ger- çekleşemeyeceğini ileri sürdü. Bu tepkilere, Blll Clirrton'ın Berlin ziyaretinde, Brandenburg kapısında yaptığı, neredeyse Almanya'yı Av- rupa'nın lideri ilan eden konuşması ve NATO'- nun içinde olduğu durumun ışığı altında bakı- nca tarafların aslında başka bir şeyi, tartışmak- ta olduğu anlaşılıyor. Münih'te yayımlanan Su- eddentsche Zeitung gazetesinin uyarısı da bu kanıyı güçlendirecek nitelikteydi. Gazete söz konusu raporun Rus askerlerinin Berlin'i ter- ketmesinin hemen ardından yayımlanmasına dikkati çekerek "Kötü niyetli insanlar şimdi artık iddialarını, Almanlar, II. Dünya Savaşı sonrası dönemin son engelinden de kurtulur kurtulmaz Avrupa'yı Almanlaştırma çabasına giriştiğini savunarak kanıtlayabileceklerini dü- şünebilirler" diye yazarak Alman hükümetini, uyarıyordu. S. VVarburg (Londra) ekonomistle- rinden Warren Olivier gibi bazı gözlemcilere göre de bu rapor "Paris-Bonn ekseninin lider- liğini empoze etme çabasının bir ürünüydü." Görülen o ki tartışılan, aslında Avrupa Birliği'nin nasıl yaşanacağı değil, Avrupa'da kimin liderliğinde ve nereye doğru ilerlenece- ği, yani hegemonya sorunuydu. Bu tartış- maların şıddetlenmesi ve Paris-Bonn ekseni- ne direnişin artması halinde ise, hem önümüz- deki dönemde AB'ye katılacak ülkelerdeki re- ferandumların sonuçları olumsuz yönde etki- lenecek, hem de büyük olasılıkla, birlik süre- cinde ekonomik toparlanmanın getirdiği ola- naklardan faydalanılamayacak ve sürecin çü- rümesi hızlanacak. C7 3 J AT dışındaki OECD ülkele- Bu gelişmelere bağlı olarak deki artışın daha da rine ait sermayede ise hızlı dü- toplam yabancı sermaye izin- cagını ifade ediyorlar. şüş yaşandı. İzin verilen ABD leri içinde geçen yılın ilk sekiz sermayesi 159 milyon dolardan ayında AB ülkelerinin yüzdey y 78 milyon dolara, Japon serma- yesi 106 milyon dolardan 37 milyon dolara geriledi. Aynca Avusturya, Finlandi- ya, Isveç, İsviçre, Kanada ve Norveç'in de yer aldığı diğer OECD ülkeleri grubuna verilen toplam izinler 405 milyon do- lardan 182.5 milyon dolara indi. 45.4 olan payı, bu yıl yüzde 71. 2'ye yükseldi. Diğer OECD ül- kelerinin payı ise yüzde 42.1 "- den yüzde 19.9'a geriledi. Hazine yetkilileri, Türkiye'ye yönelen AT sermayesindeki artışı "gümrük biriiği" ile açıklı- yorlar. Yetkililer, AT ülkelerinden Türkiye'ye gelecek sermaye Ağustos ayı Ağustos ayında yabancı ser- maye izinlerinin 36.2 milyon dolarla çok düşük düzeyde kal- masının ise gerçekte bir gerile- meden değil, işleyişten kaynak- landığını belirten yetkililer, ha- len Hazine'de birikmiş yaklaşık 250 milyon dolar dolayında izin başvurusu olduğunu söylediler. Ikind el fıyatlarda artış 15 ile 150 milyon arasında Kamyoııa 'Habur 9 zaııuıu GAZtANTEP (AA) - Habur Sınır Kapısı'na yeniden işlerlik kazandın- lması ve Irak'la eko- nomik ilişkilerin canlanacağı beklen- tisi, Güneydoğu Anadolu bölgesinde ikinci el kamyon fıyatlannda artışa neden oldu. Galericiler. kam- yonculann bir bölü- münün satılmak üzere bıraktıklan kamyonlan geri al- dıklannı, kamyonu- nu satmakta kararlı Kamyon talebi ve fıyatların, Irak'a yük tasunacılığımn canlanmasıyla daha da artması bekJeniyor. nakliyatçı, çare- yi kamyonunu satmakta buldu. Son gelişmeler ise kam- yonculan umut- landırdı. Çoğu kamyoncu aracını satmak- tan vazgeçti, satmak isteyen- ler de fiyatı arttırdüar. Kamyon talebi ve fiyatlann, irak'a yük taşı- macüığınuı canlanmasıyla daha da art- olanlann da fıyatlan arttırdığını söylediler. Galencı Mehmet Deveciler, ıkıncı el kamyon fıyatlannda 15 milyon ile 150 m'lyon arasında artış yaşandığını kaydederek şunlan anlattı: "Körfez krizi ve Irak'a uygulanan ambargo. tasnnacıhğa büyük zarar verdi. Kazancı azalan masını bekliyonız." Gaaantep Kamyoncular Odası Başkanı Res- lan Tabur ise Irak'a gıda maddesi götüren kam- yonculann bazı sıkıntılarla karşı karşıya olduk- lannı, bu sıkmtılann dogmasında ihracatçılann payı olduğunu öne sûrdü. EKONOMİDEDÜNYA TURU tlALSA'DA BAKIŞ Merkez Bankası'nın ikinci adamıyken Hazine Bakanı olan Lamberto Dini'nin yerine kimin atanacağı konusunda İtalyan Merkez Bankası ile hükümet arasında başlayan gerginlik, bağımsızlığından ödün vermek istemeyen Mer- kez Bankası başkanı Antooio Fazio'nun liretin değerini korumak amaayla bankalararası pi- yasada faizi yanm puan yükseltmesi ile daha da artmıştı. Bu gerginliğin iki başkan arasında geçenlerde gerçekleştirilen bir toplantı ile aşıldığı gözleniyor. ALMANYA VMVTLANDI Avrupa ekonomisinin canlandığı bir sırada, bölgenin lokomotifı konumundaki Almanya'run reel olarak yıllık yüzde iki büyümesine rağmen, fı- yatlarda bir baskı oluşmaması. yeniden sağlıklı bir kalkınma yoluna girildiği umut- lannı sağlamlaştınyor. Bundesbank gibi sıkı para politikasının kalelerinden biri bile, faizle- rin daha da düşürülebilecçğini dile getirivor. VENİDVZENE YENİIDEOLOjtRus ya, piyasa ekonomısıne geçerken Marksit- Leninist ekonomi öğretimini bir kenara bıra- karak ihtiyacı duyduğu beyinleri yeni kunıla- cak ve Batı'dakilere benzeyecek think-tank'- larda yetiştirecek. Bilimler Akademisi'nin hü- kümetin çağnsma rağmen kendisini yeni düze- ne uyduramaması üzerine, Başbakan Yardıması Akxander Shokhin. piyasa ekono- mistlerini verirnli bir şekilde yeni kurumlarda yetiştireceklerini duyurdu. KALMAKMIEOR, GİTMEKMİ? Kd nada'nın Quebec eyaletinde artan işsizlik ve kısılan yatın- mlar, Quebecois Partisi'nin kimliğinde güçlenen bir I aynlıkçı harekete dönüşünce, I ülkeden aynlmanın ekonomik Içöküş olacağı yolunda uyanlar lartmaya başladı. Federalist dü- Izeni savunanlar ve ülkenin onde gelen işadamlan, aynlıkçı partinin gele- cek seçimde yerel parlamentonun üçte ikısini alacağı yolundaki işaretlerin çoğalması üzeri- ne, Kanada'dan aynlmanın iç ve dış yaünmayı büyük bir belirsizlik ortamına ite- ceğini belirtiyorlar. SALtNAS'UVÖNtAÇILDIBTcnlya Fi- nans Bakanı Ricupero'nun, bir toplantı sı- rasında mikrofonlann kapab olduğunu sandığı anda, "Enflasyon rakamlannı kötüyse sakladık, iyiyse abarttık" şeklinde konuşması sonucu istifa etmesiyle gelecek sene içinde ku- rulması planlanan 'Dünya Ticaret Kurumu' başkan adaylanndan Meksika Cumhurbaş- kanı Carios Salinas'ın önü açıldı. Avrupa Bir- liği, eski İtalya Ticaret Bakanı Ruggiero'yu aday gösterecek olsa da GATT'ın 125 üyesi- nin çoğunun, ABD ve Latin Amerika'nın des- teğini alan Salinas'ı destekleyeceği belirtiliyor. YENİEELANDA 'NINKOYCNLAR1 Clkenın en büyük ihraç ge- lirlerinden olan hayvancılığa devletin 1985'lerden itibaren desteğini çekmesı, iki dev et işleme kombinasının çökme- siyle sonuçlandı. 2.4 milyar dolar ve 50 milyon koyunluk bu endüstrinin diğer üyelerinin geleceğinin bankalann elinde olduğu görülüyor. POLİTtKACI BANKACITLA VYVŞMVYOR ABD ve İtalya'dan sonra şımdı de Japonya'da Merkez Bankası ile hü- kümet arasındaki ilişkiler gündemde. Koalis- yonun güçlü üyelerinden Liberal Demokratik Parti, Japonya'nın güçlü finans bürokrasisini hakimiyetine almak için harekete geçerken, Finans Bakanlığı'ndan hükümetin Merkez Bankası'na atanacak isim için geleneklere aykın olarak müdahale ettiği yolunda şika- yetler yükseliyor. MALEZZA, KABILARINIAÇnSon altı senedir ortalama yılda yüzde sekiz büyü- yen Malezya, altyapısını bu hıza uydurmak için uygulamaya sokacağı altyapı projeleri için özel sermayeye davetiye cıkardı. Ülkeyi kuzeyden güneye kıyı boyunca katedecek 848 kilometrelik, 1.34 milyar dolarlık otoyol pro- jesi gibi en az 40 milyar dolarhk altyapı yatınmı, yap-işlet-devret modeli ile özel ser- mayeye yaptınlacak. HAKLIYDILAR, KAZANAMADI- LAR Nijerya'da askeri hükümetin, yerini se- çilmiş lider Abiola'ya bırakması için aylardır grev yapan petrol işçileri so- nunda pes etti. Ülkenin gün- lük 2 milyon var illik üretimini yüzde 25 azaltan bu grevin sonunda kazanan taraf. Abiola'yı ha- piste tutan, petrol sendika- lannın başkanlıklanna bü- rokratlan getiren ve ülkedeki kontrolünü ordu aracılığıyla arttıran General Abacha oldu. Bu grev gösterdi ki, Shell, Chevron gibi dünyanın petrol devlerinin Nijerya'daki ope- rasyonlan bu grevle etkilendiyse de, iki şirket de hızla işçi açıklannı kapattılar ve haklılar yerine eüçlüler kazandı. ÖZGVRLÜK YETMİYOR Güney Afrikahlar, banş gününü bu yıl daha anlamlı kutladılarsa da siyasetteki atılımın ekonomi- de nasıl gerçekleştirileceği sorusu herkesin ka- fasını meşgul ediyor. Enflasyonun beklenen- den fazla çıkması, çalışabilir nüfusunun yansının işsiz olması ve 7 milyon insanın ev- sizliği, 'özgürlük yetmez' seslerinin yükselme- sine yol açıyor. Ülkede 5 haftalık ithalata yetecek döviz re- zervleri, uzun vadeli dış yatınmcıyı ürküten çift kur sistemi ve yüksek vergi oranlanna rağmen yüzde sekizlere ulaşan bütçe açığı, Güney Afrika'nın ekonomik savaşının en az özgürlük savaşı kadar zorlu olacağını gösteri- yor. Eylül Lekesi Anayasa ve yasalarıyla, kurumları ve buntarın işleyiş- leriyle, "12 Eylül"ümüz, bugün, on beş yaşına basıyor. Kutlu olsun. Ekonomik, siyasal ve toplumsal yapılar, askeri rejimin uzantısı olan baskıcı uygulamalardan kurtulamıyor. ör- neğin, "banş isteyenler" karakola çağrılıyor, saatlerce sorgulanıyor; düşünce suçluları hapishaneleri dolduru- yor; işkence sürüyor; siyasal cinayetleri işleyenler ya- kalanmıyor ya da yakalanamıyor. Anımsarsanız, 12 Eylül sonrasında kısa bir siire için gözaltınaalınan MHPyöneticileri, "Nasılolur?Bizimdü- şüncemiz iktidarda biz hapisteyiz. Bu yanlış düzeltilme- lidir." türünden görüşler belirtmişlerdi. Yanlış, MHP dü- şüncesini iktidar yapan general takımının hapsedil- mesiyle düzeltilmedi, tersine o düşünce sahiplerinin önce salıverilmeleri, sonra da güçlenmeleri biçiminde "düzeltildi". Ülkeyi 12 Eylül rejimine sürükleyen sivil siyasetçiler, daha sonra, askeri rejimin tüm yasal ve kurumsal düze- nini benimsediler. Var olan faşizmin üzerine oturdular ve onu sürdürüyorlar. 12 Eylül-ANAP rejiminden "hesap soracağız" sözleri, yerini "biz de hesap vermeyiz" anlayışına bıraktı. Var olan 12 Eylül yasalarıyla, "seçimlerin yenilenmesi"nin hiçbir soruna çözüm üretmeyeceği, bilinmelidir. Siyasal parti sayısı yirmilerin üzerindedir; milletvekili pazarları kurulmaktadır. Ancak bu siyasal çalkantı, "umutlu bir geleceğin seçeneğini" sunamıyor, Bunun nedeni, üzerinde "konuşlamlan"toprağın 12 Eylül rejimi olmasıdır. Gerçekten de, siyasal kıpırdanmalar "daha demokra- tik" yada "dahaaydınlık"b\r\op\urr\sa\ ve siyasal geliş- me doğrultusunda değildir. Daha demokratik, açık ve et- kili bir devlet anlayışı, görünürde yoktur. Tersine 1991 genel seçimlerinden hemen sonra beliren demokrasi umudu yerini baskıcı uygulamalara bırakmıştır. TBMM çoğunluğunu oluşturan "liberal" sağ partilerin, gerçek- ten liberal olmamaları, örneğin, düşünce özgürlüğünü, evrensel insan ve sendika haklarını benimsememeleri, 12 Eylül'ü kalıcı kılıyor. Eski solcular da hızla, sağa doğru, koşuyor. Kurtarıcı arayışına çıkıyor. Eylül lekesi, solun üzerine de düşüyor. • • • Geçen hafta dış basında, Yunan işadamlarının Büyük iskender'in izinden giderek Orta Asya'da artan oranda "iş tuttuklan" vurgulanmaktaydı. özellikle ikinci el makinelerin sağlanması, kibrit fabri- kası örneğinde olduğu gibi eski ve zarar eden kimi fabri- kaların götürülmesi ve ortak işletmeler kurulması gibi yöntemlerinkullanılmasıyla Yunan sermayesi başta öz- bekistan olmak üzere Türk cumhuriyetlerine giriyor. Bu gelişme Türkiye sermayesinin bu konulardaki ye- tersizliğini bir kez daha sergiliyor. Türkiye sermayesi, Kıbrıs'ı, kaçakçılık ve karaparayı aklama aracı gibi kulla- nan bankacılık dışında, ekonomik olarak değerlendire- medi. Kıbrısbenzeri birdurumOrta Asyacumhuriyetleri ile ekonomik ilişkilerde yaşanıyor. Hadımlaştırılan ve satılmak üzere bekletilen kamu girişimlerinden ulusla- rarası düzeyde girişimcilik beklenemez. özel sermaye de varsa yoksa iç pazarı iliklerine dek sömürme gelene- ğinden bir türlü kurtulamıyor. Gerçekten de 1980'lerin ikinci yarısında olağanüstü parasal desteklerle sağla- nan "hayali ve de gerçek" dışsatım artışının 199O'lı yıl- larda sürdürülmediği görülüyor. • • • Yıllardır "işleyeni bulunmayan cinayetler" karabasanı- nı yaşıyor toplum. özelde, arkadaşımız Prof. Dr. Tokta- mış Ateş in ucu ucuna kurtulmasının sevinci, genelde 12 Eylül lekesiyle, düğümleniyor. Siyasal önderlere, so- rumluluklarını bir kez daha özenle anımsatmak, daha doğrusu gerçek sorumluların, cinayet işleyenlerin bu- lunmasını sağlamayanların olduğunu belirtmek gereki- yor. Sanayi Bakanı Mehmet Dönen: Türkiye nin ambargo kaybı 50 milyardolarİZMİR _ ^ _ ^ ^ ^ M B İ ^ H H a b u r S m | r (Cumhuriyet ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B Kapısfnı aç- Ege Bürosu)- ^^^H|PPMHH^^^H masının önemli Sanayi ve Tica- ^ B f ^ ^ ^ ^ H b i r geüşme ol- ret Bakanı Meh- | K ' | ^ H duğunu belirte- met Dönen. Tür- H İ ^ ^ ^ ^^H rek ambargo- kıye'nın. Bırleş- V ^ 9 F " ^ K ^ | H nun bir an önce mış Milletler'ın • "^^ ^ • • kalkması gerek- Irak'a koyduğu M Jmğt\ % V "ğ"" vurguladı. ambargo nede- K İ H J k W M Mehdi Saleh'- niyle 50 milyar • pPIM^ ,^fl l e yaptığı görüş- dolarhk kavba mL^ '**• r ^ H mede, Irak halkı uğradığmı belır- • f l ^ ^ , ^ ^ ^ ^ | ve Türk halkı- terek. "Türkiye • L ^ B M T _ •§• m n Birleşmiş ve Irak halkı Mehmet Dönen Milletler am- Birleşmiş Milletler ambargosu- bargosunu daha fazla taşıya- nu daha fazla taşıyamaz" dedi. Fuar nedeniyle İzmir'de bu- lunan Irak Sanayi Bakanı Mehdi Saleh ile görüşen Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Dö- nen, Türkiye'nin ambargodan bu yana 50 milyar dolarhk kay- ba uğradığını söyledi. Mehdi Saleh de, Türkive'nin mayacağını belirten Mehmet Dönen, "Türkiye, ambargodan dolayı 50 milyar dolar kayba uğ- radı. Irak, yılda 3 milyar dolar ihracat yaptığımız önemli bir pazar. Ancak ambargodan bu yana Türkiye, çok büyük ihra- cat kayıplarına uğradf'dıyeko- nustu. ...Şimdi zaman ^tamanıî Yaînızcâ bu kampanyamız için Peşin alımJarda %23.63'e varan indirimler... U Yuva Kredisi faiz oranlarımızda özel indirimler... EMLAK BANKASI,, I "Dogru Yatı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle