Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 EYLÜL1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Banşiçinsen de birşey yap'CANANBEYKAL
Gazetelerini akşamlan okuma abşkanbğı-
ndaki bir dostum bana "Arbk senin yazdanm
göremiyonnn gazetede" diyordu. "Yazacak
ne var ki" dediğjmde, "Sen de banş için birşey
yaz" derruşti. Bildik laflan mı sıralayacaktım.
banş için bir şey yazmak kolay mıydı? Banş
var nııydı ki? Tam bunlan düşündüğüm sıra-
da 9 yaşındaki oğlum yere serdiği koca koca
kağıtlara her zamanki gibi savaş sahneleri re-
simliyordu.
Haberlerden, televizyon görüntülerinden,
bilgisayar oyunlanndan ve çizgi fılmlennden
etküenip esinlenerek, ölûm anında bedenin
hareketlerini dizi halinde, üpkı sinemadaki
gibı olağanüstü bıçımde arahyor, çeşitli sesler
eşliğinde roketler, gûdümlü füzeler, bazu-
kalar, toplar, tûfeklerle saçılan şiddetin ve
kanlı sahnelerin çarpıcı görüntûlerini döktü-
rüyordu kağıda. Yaptığı resmin nasıl olduğu-
nu sorduğu anda " lyi de biraz banşa değgin
bir şeyler yapsana" deyiverdim. Sıkıntılı biraz
düşündü "Naal yam?" dedi. Düşünmek
sıkası bendeydi. Banş nasıl bir şeydi? Dost-
luk, kardeşlik, sevgi deniyordu ya, ama bü-
tün bunlar nasıl resimlenebilirdi? El sıkışan
iki insan, içiçe iki kalp, öpüşen iki minik ço-
cnk, gûlen insan yüzleri ile olabilir miydi
banştn anlatımı? Hepsi son derece basma-
kahp bu imajlann altıtıa açıklayıa yaa yaz-
masanız bin çeşit başka anlamlar çıkartılabi-
lirdi. Bu fıkirİeri oğlum da begenmedi, güldü
geçti. Birlikte biraz daha düşündûk. Güneşin
parlattığı çayırlar, çağıl çağıl akan sular. se-
vinçli insanlar, danseden, oynayan, kucakla-
şanlar...u
Ama bunlar kır manzaralan, piknik
miknik gibi şeyfcr" diye mızmız bir ses yüksel-
di. Giderek iş daha sembolik anlatunlara
kaymaya başladı. Haritalardan kollaruzata-
rak birbirini kucaklayan iki ûlke, kardeş gibi
elele tutuşmuş bayraldar, çiçekler açmış gû-
len bir dünya yuvarlağı, insanlaşünlmış bir
sürü sembolik nesne, hele güvercinden söz et-
tiğimde oğlum çileden çıktı, "Çevre günü için
yapılan afişlere benzedi" dedi. Gerçekten
banşı nasıl resımleyebilirdik? Lafa gelınce iyi
de, "yapsana" deyince iş o kadar kolay değil-
dı. Bırden UNICEFin puzzle kutulanndan
birinin üstündeki resim dikkatimi çekti. tyi
bir kopya aldığım kanısıyla sevinçle
bağırdım. "Tamam, buldum, bütün ûlke ço-
cuklannıo elele tutuşarak oluşturduklan bir
dünya!..Ne dersin bu düşunceye?"Ne yani,
dünya çocuk gûnü ya da 23 Nisan Çocuk
Bayramı resmi mi bu? Evet, bu anlama da ge-
lebilirdı.
'Barışın resmini yapabflir misin?'
Biraz umutsuzlaşmaya başladım. "Siz
okuMa 23 Nisan'ı böyle mi anİatıyorsunuz"
diye sordum. "Böyle olsa daha iyi. Kalıp şey-
ler yapıyorum, öyle istiyoriar. Ömeğin Cumk-
huriyet Bayramrnda askerierin geçit törenini,
10 Kasım'da kürsü önünde şür okuyan çocuk
ya da Anıtkabir'i, öğretmenler Günü'nde çi-
çek alan bir öğretmeni, 19 Mayıs'ta birbirinin
omuzuna konmuş kuie yapan atletleri, Okuma
Bayramı'nda karatahtanın iizerinde alfabe ya-
zısı ve siyah öniülüû sıra sıra çocukları v apıyo-
rum. En iyisi Yangın Haftası ve Trafık Günü.
Los Angeles,Ingilizsanaünıkuüuyor
tki ay sürecek festivalde 400 saoatçımn yer aidığı 284 gösteri gerçekJeştirilecek.
Kültür Servisi - Los Angeles
bu sonbahar, Amerikaklann
Ingilizlere bakışına meydan
okuyan bir festivale ev
sahipliği yapıyor. The Royal
Shakespeare Company', 'The
Royal NarJonal Theatre' gibi
tiyatro topluluklanyla Halle
Orkestrası. vurmalı
çalgüardan oluşan bir başka
orkestra bu festivale kaübnak
ûzere Los Angeles'a gıdiyor.
'tngfliz sanatmm kutlanması'
amaanı taşıyan ve iki ay
sürecek olan festival, Kuzey
Amerika'da şimdiye dek
gerçekleştirilen bu tür
festivaller içinde en büyüğü
olma özelliğini de taşıyor.
'UK/LA 1994' adını taşıyan
festivalde 46 değişik yerde,
yaklaşık 400 sanatçının
kaüldığı 284 gösteri yer
alacak.
Festival, 'Los Angeles bugûne
dek Ingiltere için ne yaptı ki,
tngüizler bir borç öder gibi
davranıyorlar?' sorusunu akla
getiriyor.
Bundan 2 yılönce Los
Angeles'ın o zamanki Belediye
Başkanı Tom Bradley Galler
Prensi Charks'ı 1992'deki
şiddet olaylannın ardından
kentin yeniden yapılanmasını
izlemek ûzere Los Angeles'a
davet etmişti. Prens Charles
bu ay festival çerçevesindeki
bazı etkinlikleri izlemek ûzere
kente gidiyor.
'UK/LA 1994', derleme bir
programdan oluşuyor.
Festivalin sanat komitesine
başkanlık eden Los Angeles
Operası'nın Jngilizdirektörü
Peter Hemraings'e göre,
kültürel açıdan temel hedef
'tngiltere'nin biftek
viyenterden ve Londra
Kulesi'nden biraz ileri gittiğini
göstemıek".
Los Angeles Ingiltere'yi
sanıldığından daha iyi tanıyor.
• Ingiliz sanatının
kutlanması' amaanı taşıyan
ve iki ay sürecek olan
festival, Kuzey Amerika'da
şimdiye dek gerçeklestirilen
bu tür festivaller içinde en
büyüğü olma özelliğini de
taşıyor.
Hemming'in kendisinin de
açıkça belirttiği gibi Ingütere
ve Güney California
arasındaki kültürel bağlar,
Heathrow'dan gelen uçaktan
inip, 'green card'ı olmaksızm
ABD göcmen bürosunun
önünden geçip giden her
İngilızle biraz daha
güçleniyor.
Güney California'da yaklaşık
500 bin tngiliz bulunuyor. Bu
insanlar, Stephen Frears, NeU
Jordan, Mike Leigh gibi
tngiliz yönetmenlerin
filmleriyle birlikte, Los
Angelesklara tngilizlerincırcır
böceği gibi öten kibarlık
budalalan ya da Michael
Caine aksanıyla konuşan
alçaklar olmadıklannı
göstermeye başladılar.
Gündelik yaşamındaki
çeşitlilik yüzünden can
sıkıntısına kapılan Los
Angeles klişelerden
hoşlanıyor. Budaçeşitlilikten
başka bir şey sunmayan
festivalin izlenmesini
güçleştirebilir. Festival görsel
sanatlar, tiyatro, opera,
müzik, grafik, mimarlık,
sinema. televizyon ve radyo
olmak ûzere pek çok bölüm
içeriyor.
'Los Angeles Times'ın
editörlerinden John lindsay
bütün etkinüklerin nitelikli
olduğunu, ancak insanlann
bütûn bunlann tek bir
festivale ait olduğunu
anlamayabileceklerini
belirtiyor.
Ancak festivalin direktörü
Bruce Joseph "Biz Ingiliz
toplumunun değişik kültürleri
banndırdığıru, bu bakımdan
Los Angeles'dan farklı
olmadığını göstermek
istiyonız" dıyor. The Royal Shakespeare Company de Los Angeles'a gidecek.
TRT,Dublin'deki
Eurovision'akatûıyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -TRT, 1995 yıhnda
Irlanda'nın Ehıblin kentinde
gerçekleştirilecek 40.
Eurovision Şarkı
Yanşması'na katılma şansını
elde etti. Avrupa Yayın
Birliği(EBU)'nin, Tûrkiye'nin
katılmasına ilişkin karan,
TRT kurumuna bildirildi.
öneriye sıcak bakan TRT
yetkilileri, olumlu yarut
verilmesi amaayla karan,
TRT Yönetim Kurulu'na
sundu ve onay aldı. Bu
gelişmeye göre.TRT
önümûzdeki günlerde,
yanşmanın ön eleme ve
seçmelerini belirlemek
amaayla bir toplann yapacak.
Hazırlanacak yanşma
şartnamesi birduyuru ile tüm
kanallardan kamuoyunu
duyurulacak.
Bu arada, Avrupa Yayın
Birliği, 1995 yılı Eurovision
Şarkı Yanşması'na katılım
ücretini 133 bin isviçre franfa
(3.5 milyar lira) olarak
belirledi. Buna göre.TRTnin
de aralannda bulunduğu
yanşmaya kaülacak ülkelerin
bu miktan ödemesi gerekiyor.
TRT yetkilileri, belirlenen
ücretin ödeneceğini ve
TRTnin katılmakaran
aldığını ifade ettiler.
Finansör aranıyor
Yetkililer, bu kapsamda
TRTnin, ülkemizi temsil
edecek şarkı ve şarkıcılann
belirlenmesi için düzenlenecek
ulusal seçmeler ve Avrupa
finaline gidecek grubun yurt
dışı seyahat giderlerini
finanse edecek kurum ve
kuruluşlann araşünlacağını
kaydederek, finansör kurum
ve kuruluşlar bulunmadığı
takdirde, kurumun kendi
imkanlanyla yanşma
giderlerinin karşılanacağını
bildirdiler.
Eurovision Şarkı
Yanşması'na TRT, 1975 'ten
bu yana kaülıyor. 1994'te
Avrupa Yayın Birliği'nin 1993
yüı yanşmasına katılan
ûlkelerden sıralamada son yedi
sırayı alan ülkelerdahil
etmemesi nedeniyle TRT
katılamamıştı.
'Görünmezadannoynamak
konuşmaktandaha zor'
Paul Auster, son kitabı 'Mr.
Vertigo' ile Deauville Festivali'nin
Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Bir
kitabı bitirmek için iki, üç yıla
gereksinimi olduğunu belirten
Auster, 'kendi halinde bir yaşam'
] sürdürüyor.
Kûttür Servisi-Amerikah ya-
zar Pad Auster. "Mr. Vertigo"
adlı son kitabı ile DeauviDe Fes-
tivali'nin Edebiyat ödülü'nü
kazandı. Ülkemizde de "Haya-
feder", "Cam Kent", "Kflhfi
Oda", "Ay Sarayı",
"Yalmzhğm Keşfi", "Son Şeyler
L'Tkesinde", "Şans Müziği" adlı
kitaplan yayımlanan Paul
Auster'le Figaro gazetesinde
yapılan kısa söyleşi, yazar üzeri-
ne ipuçlan taşıyor:
- Nasıl yaşıyorsunuz?
Manhattan'a fazla uzak ol-
mayan Brooklyn'de yaşıyorum.
Gökdelen olmadığı için burayı
çok seviyorum. Her sabah çalı-
şmalanmı sürdürdüğüm stüd-
yoya gitmek üzere yola çıkanm.
Çahşüğırn mekanı görmelisiniz,
öylesine izbe bir yer ki, sigara
dumanından ve pislikten
geçilmiyor.
- Bir çahşma sisteminiz var mı?
Ben çabşırken eski yöntemler
kullanınm. Bilgisayarla çalı-
şmam. önce herhangi bir
kalemle yazar, akşam olunca bu
yazdıklanmı daktiloda temize
çekerim.
- GeneMe zamamnmızı nasıl
geçirirsiniz?
Çinli Wayne VVang'ın fılmi
"Smoke"un senaryosunu
yazdım. Arkadaşlık ve aile ile
ilgili olan bu senaryoyla, ya-
şadığım bölgenin insanlanna
saygımı sundum. New York'a
döndükten sonra montaj çalı-
şmasma da katıldım, yani fılmin
diğer yaraüm aşamalannda da
bulundum. Ardından daha
önce yazmaya başlamış
olduğum bir roman üzerine
çalıştım. Bir kitabı bitirmek için
iki, üç yıla ıhtiyacım oluyor.
- Diğer Amerikalı yazarlarla
iüşki kuruyor musunuz?
Hayır. Çok kendi halinde bir
hayat sürüyorum. Bu yüzden de
30 yıl kimseyi görmeden
yaşamak isteyen Salinger'in
tutumunu çok iyi anlıyorum.
Bir de Thomas Pynchon var.
İkimiz de Viking Yayınevi ile
çahşıyoruz. O son yazdığı kitabı
yayınevine getirdiğinde tanı-
nmamak için tipini degiştirmiş.
Zaman zaman benim de
yaptığım gibi, görünmez adamı
oynamak, konuşmaktan daha
zor.
- Siz Fransızcayı çok iyi biH-
yor ve Fransız edebtyatmı yakı-
ndan tanıyorsunuz. Bugün,
Fransız külrürünü nasıl değerleo-
diriyorsunuz?
Fransız kültürü bugün en
parlak kültürlerden kanımca.
Amerika'da fazla tanınma-
masının nedeni de son yıllarda
edebiyata duyulan ilginin ol-
dukça azalması. Bu da bizim
sorunumuz zaten. Bu durum hiç
kuşkusuz, bu yüzyılın sonunda-
ki genel durumla da yakından
ilgili. Ama ben herşeye karşın.
bu durumun değişeceğine, hala
iyi kitaplann geleceğı olduğuna
inanıyorum.
Orada hayalimdekini de katabüiyorum. Ya-
rancdık var yanL.."
Sonra yeniden düşünmeye başhyor banşı
nasıl anlatabileceğini, kalıp göstergeleranyor
sarunm, savaşı anlattığı gibi. "Banş; tıpkı sa-
hip oldğumuz güzel ve değerii şeylerin, kisilerin
sevilip el üstünde tutulması gibi bir şeydir"-
diyorum.
Aslında zor bir alana saptığınıı anlıyorum
ama iş işten geçmiş oluyor, "Nasıl yani? Bat-
man serim, Ninja Turtİe'lanm gibi mi" diye
soruyor. "Hayır, ömeğin sevdikkrtaıiz...",
"Yani sen mir
Böylesi bir soru beni gururlandınp, sevin-
diriyor ama benim portrem ile banşm ilişkisi-
ni kurmak olası gelmıyor bana. "Mesela ar-
kadaşlık, banşı daha iyi anlatabilir, anlatabüi-
yor muyum?" Bu kez soğuk soğuk bakıyor,
elbette anlatamıyorsun der gibi. Artık sıkı-
lmaya başlıyorum. "Canrnı savaş deyince he-
men aklma geb'yor da, banş için bir şeyler ya-
pamıyor musun yani7"Pohpohluyorum beni
bu dertten kurtarsın diye, "Senin gibi akıllı,
duyariı, sevecen, çiçekleri, bütün hayTanlan,
batta sohıcanlan bile seven hassas bir çocuk.»
"Pes etmıyor, aamasızca inadını sürdürüyor.
"lyi ama ben savaşı bitiyorum." - Ne yani sa-
vaşı yaşıdın mı kı? "Yaşamama gerek yok
ama yaşıyorum tabii, biliyonım işte. Hitterl
biliyomm, Dachau'yu gezdim ya. Olenleri gö-
rüvorum, annelerini kaybetmiş. kendilerini
kay bolmuş çocuklan biliyonım. Savaş olunca
neler olacağını biliyonım ben" dıyor kesin bi-
çimde.
Savaşın somut göstergelerini biliyor oğlum
diye düşünüyorum ve savaşın ne tür acılar ge-
tirdiğini, aanın ne olduğunu kü-
çücük yüreğinde duyuyor, kendi-
sini bunlan yaşamasa da, diğer
çocuklann yaşadığı acıyı hissede-
biüyor ve aanın savaşla kardeş
olduğunu anhyor küçücük ka-
fasıyla diye dûşünüyorum. Bir-
den onunla geçirdıgimiz iki saat-
lik banş konuşması sırasında
banşa ait somut göstergelerin ne-
ler olduğunu ona anlata-
madığımı. onun da banş sözcü-
ğünü somutlaşbramadığını hay-
retle görüyorum. Sonra Nazım
Hikmet'in ressam Abidin Dino'ya
söyledığı ünlü sözünün ne kerte
umutsuzluk taşıdığını, belki de
bu sözün Nazım'ın en umutsuz
anında söylediği bir söz olabıle-
ceğini ve artık bana basmakalıp
gelen bu sözün aslında bir başka
açıdan bakıldığında ne büyük bir
olumsuzlama taşıdığını saptıyo
rum. Bu sözü çevınp "Sen banşın
resmini yapabilir misin oğlum"
diye sorduğumda, aslında "elbet-
te yapamazsın" anlamında kul-
landığımı farkediyorum. O ıse
bana "Banş için kimse bir şey
yapmıyor ki! Savaş \ apanlar banş
istiyor, banş yapanlar yine savaş
istiyor" diyor ve çekip odasına gi-
diyor, giderken de "Zaten biraz-
dan ikimiz arasında bir savaş çıka-
cak banş jüzünden" demeyı ıh-
mal etmiyor.
Savaşlann nedeni
Bır çocuk için banşın somut
göstergeleri nedir? Banş neden
hep sembolik olarak anlanhr ki?
Olmayan şeyler. somutlaşmamış
şeyler simgelerle ıfade edilirler.
Sembol dili gizlenenler, dolayb
anlatımlar için kullanıhr. Oglum
için banşm en somut göstergesi
arkadaşının adı, onunla da iyi ge-
çınemiyor. Çünkü o her zaman
gelip. onun oyuncaklanyla oynu-
yor ama o nedense benimkini hiç
davet etmiyor. Aralannda pay-
laşmaktan çıkan kavgalar; eve
gelen konuğa saygı göstermesi
paylaşmayı öğrenmesi gerektıği
uyanlanyla sona erdiriliyor. O
ise, sadece kendisine ait olanlann
değil, başkalanna ait olanlann da
paylaşılmasının doğru olduğunu
haklı olarak düşünüyor. Ve "Bir
gün ben de sana geleyim de bu kez
senin oyuncaklannı paylaşalım"
demeyi gunıruna yedıremıyor.
Diyememesinin bir diğer nedeni
de, bir daha Banş gehnezse...
Haksızüğı, eşitsizliği göre göre,
suskunlukla buna raa olması
onu öldürüyor biliyonım ama
yine de arkadaşlığını sürdürmek-
ten yana. Sevginin, dostuluğun,
karşılıksız kişinin sevilmesinden
değil, oyuncaklanndan geçtiğini
biliyor artık. O yüzden savaşlann
nedenini de biliyor. "İşte bu ka-
dar basit" diyor. "Birindekini,
karşdığında bir şey vermeden zor-
la almaya kalkmak sataşlan çı-
kartıyor" diye deneyleriyle bili-
yor. Birden ona "Banş; sahip ol-
duğumuz, sevdiğimiz değerii şeyle-
rin..." diye başlayan tanfımin ne
kadar yanüş olduğunu anlıyo-
rum. Bir yanda olumlu, değerii
ama gerçek yaşamda geçerli ol-
mayan düşünceler. ülküler, diğer
yanda temeli çok basıte dayanan
savaşlar, kısaca haksızlıklar ve
eşitsizlikler. O yüzden okulda
başka resim yapıyor, evde başka.
Karşılıksız sevmek ve sevilmek
istiyor ama sevginin böyle ol-
madığını görüyor arkadaşı
Banş'tan dolayı. O yüzden kap-
lumbağasını daha çok seviyor.
Çatalca'da dikili 7 fıdanhk or-
manının varlığı onu mutlu edi-
yor, yağmurun yağmasını sırf on-
lar için istiyor ve bol bol yangın
resimleri ekleniyor savaş alan-
lanna. Savaş resimleri ne zaman
bitecek ve banş için de bir şeyler
yapacak, bilemiyorum. Sanınm
savaş da, tıpkı banş gibi tanımla-
namaz hale geldiğinde bitecek.
Göstergelerini bulamadığımız,
sadece bir kavram olarak sözcü-
ğün kala- kaldığı anda savaş re-
simleri bitecek. O nedenle banş
hala onun için yok, tanımlana-
maz bir şey. Dünya yüzünde tek
bir çocuk için bile banş yoksa
eğer, bu böyle sürecek. Sadece bir
sembol olarak resmi yapılabile-
cek.
BUASAMADA
SÜKRAN KURDAKUL
Ölümünün 20. Ydında
Celal Sılay
"Zincirlerle çekiyor işçiler
Güneşi, yatağımm başına.
Ben nasıl çıkanm bu yüzle
Güneşin karşısına."
Okuduğunuz dizelerin şairi Celal Sılay'ı 7 Eylül 1974
günü yitirdik. Altmış yaşındaydı ve yaratma tutkusunun
üstüne gölge düşmemişti daha. Behçet Necattgil'in de-
diği gibi "şiirini tek başına ayakta tutma çabası" gösteri-
yordu.
Celal Sılay, hece döneminde altı kitap (1932-1937) çı-
kardıktan sonra inkılapçı Gençlik (194041) ve Yücel
(1940-43) dergilerindeki şiirleriyle yeni edebiyat hareke-
tine katıldı.
Kendini ev, sokak, eşya sınırları içinde kapanmış gibi
duyan insanın varlık ve hiçlik sorunlanna sorarak yak-
laşma çabası...
Celal Sılay'ın şiirinde belirgin tema olarak görünen
budur.
"Çekerim yorganı burnumun ucuna kadar
Her gece yatarım:
- Sonra?.
Açarım yorganı güneşe kadar
Her sabah kalkarım:
-Sonra?."
(XII. Sonra)
Yineliyor olabilirim.
1940 kuşağı şairlerinin birincil özellikleri şiirlerine, ki-
şiliklerinin damgasını basmaktan çekinmemiş olmaları-
dır.
Celal Sılay'ın da şiirlerındeki sorunsal, yaşamını sık-
boğaz eden sorunlardan kaynaklandığı için, okuyanda
tedirginlik yaratır.
"fıkandı düşüne düşüne alemi
Boğazıma kadar içim,
Harpse harp, sulhsa sulh, insansa insan
Yeter.."
(Yeter)
Bu türden şairce başkaldırının örnekleri çoktur Celal
Sılay'ın şiirinde.
Kendisini daraltıcı toplumsal kuralların, insanı tahrip
eden çıkışsızlıkların ortasında duydukça, özünden "Ben
sizin bildiğiniz kişilerden değilim.." iletisi duyumsana-
cak dizeler koyar ortaya.
"Madem ki ağlayıştır çocuğun
Hayata ilk seslenişi,
Söyle, ey gözyaşı
İçinde ne var?."
(Madem kı)
Babıali'nin çok seslı adamlarından biriydi Celal Sılay.
Yaşamını sürdurebilmek için gazetelerde sekreterlik,
yazı ışleri mudurlüğü yaptı. Hergün ve Yeni Gazete'de,
Ahmet Selami Sel takma adıyla köşe yazıları yazdı. İşte
(1944), Doğu-Batı (1952-56), Esi (1956-57), Yeni İnsan
(1967-71) gibi çağdaş sanat ve edebiyatımızda önemli
yerleri olan dergilerçıkardı.
Ûlümünün 20. yıldönümünde sözümü, Yelken dergisi-
ni yönetirken bir konuşma yapma isteğime karşılık ver-
diği yazıdan (Eylül 1959) seçtiğim tümceyle bitirmek isti-
yorum:
' Ozan sesi işitmek için, köpek havlamasını susturmak
gerekir."
Altın Portakal önjürisi belirlendi
ANTALYA (AA) -31. Antalya Alun Portakal Film
Festivali'ne kaülacak fıhnleri seçecek önjün üyeleri belirlendi.
Festival Yürütme Kurulu Başkan Vekili Yaşar Sobutay,
yaptığı açıklamada, önjürinın. 1-5 ekim tarihlennde yapılacak
festival için başvuran 19filmarasından yanşmaya kaülacak
filmleri saptayacağını söyledi. Yanşmaya kaülacak film
sayısının 8-10 civannda olacağını bildiren Sobutay,
çalışmalarmı İstanbul'da yürütecek ön jüri üyelerinin Şener
Gezgen, Ümit Efekan, Yılmaz Atadeniz. Bülent Kayabaş ve
Ali Ulvi Uyanık'tan oluştuğunu açıkladı. Önjüri film izlemeye
19 eylül tarihinden itibaren başlayacak.
Şükpü Gümûş Roman Ödülü'nü
Murat Tuncel aldı
Kültür Servisi - Genç yaşta yitirdiğimiz, Zap Boylan adlı
yapıtıyla Milliyet gazetesi 1974 roman yanşmasında derece
sahibi yazar Şükrü Gümüş'ün anısına, ölümünün 10.
yıldönümü nedeniyle Kıyı dergisinin düzenledıği Şükrü
Gümüş Roman Ödülü yanşmasında Murat Tuncel, 'Maviydi
Adalet Sarayı' adlı yayınlanmamış romanıyla birincilik ödülü
aldı. Yanşmanın seçicikurulu Talip Apaydm, Burhan Günel,
Muzaffer Gündoğar, Öner Yağcı ve İrian Yalçın'dan
oluşuyordu.
Antalya'da sergi etkinlikleri
ANTALYA (AA) - Antalya'da bu ay, değişik dallarda 12 sergi
açılacak. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde bugün Ali
Cıvıl'ın tezhip-mınyatür sergısı açılacak. 10 gün açık kalacak
bu serginin yerini, Hatice Kuzgun'un resim sergisi alacak ve bu
sergi de ay sonuna kadar gezilebilecek. Galeri Ansan'da açılan
Grigori Kıknadze'nin resim sergisi, 15 eylül perşembegününe
kadar izlenebilecek. 16 eylül cuma günü ise 'insan' konulu
karma fotoğraf sergisi açılacak. Ferit özsen'in Falez Sanat
Galerisı'ndeki heykel sergisi, 23 eylül tarihine dek
gezilebilecek. TÜTAV Sanat Galerisi'nde ise 15 eylüle kadar
Mehmet Işıklfnın, 16 eylül-4 ekim tarihleri arasında ise Oruç
Çakmaklfnın resim sergileri izlenebilecek. Efe Afacan'nın
Antalya Müzesi'nde ay başında izlenime sunulan sergisi. 16
eylülde sona erecek. Azen ressamlar Rövşen Hemailoğlu
Abdülzade, Seyidov Mir Celal. İrada Mülayım, Asimov
Samedov ve Töfik Mövsimov'un karma sergisi, 18 eylül pazar
gününe kadar Sheraton Oteli'nde açık kalacak. Eylül ayında
aynca çeşitli dia gösterileri de izlenebilecek. Yusuf Tuvi'nin
'Puşkar Panayın" adlı dia gösterisi 27 eylül; Tahir Ün, Tuğrul
Çakar ve Velı Kuvanlık'ın karma dia gösterisi ise 29 eylülde
Antalya FotoğrafAmatörleri Derneği'nde yapılacak. 16eylül
cuma günü ise Ahmet Tezel'in "Bulutlar Ülkesi Kaçkar'
konulu dia gösterisi izlenebilecek.
Kıyı'da'H.İzzettin Dinamo'ya saygı'
Kültür Servisi - Kültür ve sanat dergisi Kıyı'nın eylül sayısı
çıktı. Derginin bu sayısında tsmet Kemal Karadayı'nm 'Hasan
Izzettin Dinamo'ya Saygı', Abdullah Aşçı'nın 'Yadırganmak',
İbrahim Yıldız'ın 'Kimbilirkim'e Mektuplar', Nazif Evren'in
'Üç Gömütlüklü Köy', Ali Mustafa'nın 'Kıyı Şöleni', Muhsine
Helimoğlu Yavuz'un "Masal Kadınlan',
Muzaffer Uyguner'in 'Antilaikliğin önlenmeyen Yükselişi
Üzerine', Mehmet Güler'in 'Tek Kişilik Ordu: Muhsin
Ertuğrul', Ömer Nida'nm 'Mobilyacı Remzi Bey'. Gülseren
Engin'in 'Ayvr
alık'ta Öğlen Güneşi", M. Güner Demiray'ın
'Salah Birsel'in Bütün Şiirleri', Süîeyman Şenel'in 'Çanakkale
Türküsü ve Kastamonu Mektubu'na Bir Mektup' başlıklı
yazılanyla; Filiz Oskay Leloğlu'nun Nurullah Can'la ve
Abdülkadir Paksoy'un A. Kadir Bilgin'le
yaptığı söyleşileryer alıyor.
Bu sayıda aynca Zekeriya Saka'nın 'Sıradaki Gelsin' adlı
öyküsüyje, Serdar Ünver'in 'Hüzün' ve 'Pencereden', Osman
Bolulu'nun 'Acunbayrak', Nezih Hah'm Neyzi'nin 'Sıvas',
Çiğdem Sezer'in 'Merdivenaltı Günlüğü', Ahmet Özer'in
'Dunışma', Gündoğdu Sammer'in 'Zambak Yangınlan', H.
Ertan Tokinan'ın 'Istenmemek' adlı şiirleri yer alıyor.