27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30AĞUSTOS1994SAU HABERLER Konur Ertop Emperyalizmeveortaçağa karşıverilensavaşındestanı• ••-1 | eyhun Atuf Kansu, bir Kuvayı ^f ] | Milliyecinin oğlu, Mustafa Ke- M j mal'le Erzurum Kongresi'nden • I başlayarak birlikte çalışmış bir ^L y I başka Kuvayı Milliyecinin ye- ^ ^ - ^ I ğeniydi. Kurtuluş Savaşı ile ilgi- •"••••^ li olarak evde dinlediklerini. ço- cukluk anılanna kanşanlan 'Atatürk ve Kurtu- luş Savaşı'. 'Cumhuriyet Bayrağı Altında', 'Cumhuriyet Ağacı' gıbı İcıtaplannda konu edın- di. Yeni Türkiye'nin şekillenmesini sağlayan Atatürk ilkelerinin yürekten savunucusuydu. Bu ilkeleri değerlendirip yorumladı, düşüncesi- ne ve sanatına temel aldı. Kurtuluş Savaşı'nı bir halk savaşı sayıyor ve "Halkın değerini, gücünü çok iyi bilen bir önde- rin, Mustafa Kemal Atatürk'ün cevresinde halkın verdiği bir savaştır" dıyordu. Ona göre bu savaşı halka anlatmak demek, Atatürk'ün dayandığı halkın bu savaşa katkısını anlatmak demekti. Kurtuluş Savaşı'nı konu edinen bir radyo konuşmalan dizisini sunarken şu açıkla- malan yapmıştr "Bir kahvede, bir köy odasında otursam, nasıl anlatırsam o sa\aşı öyle an- lattım... Bu savaşın halk dokusunu belirtmek icin böyle masal gibi, destan gibi anlattım, Türk an- latı geleneğine uydum... Bu anlartıklarun Kurtu- luş Savaşfnın tarihinden çıkardığım bir yigitle- me, bir koçaklamadır..." | Sakarya Meydan Savaşı Kansu. 'Sakarya Meydan Savaşı' adlı desta- nı nda da tam bu yönteme uymuş. bu ilkeleri gözetmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın "22 gün 22 gece aralıksız süren büyük ve kanlı Sa- karya Savaşı (Sakarya MeUıame-i Kubrası)" diye andığı meydan savaşını destanında konu edinmesinin nedeni. Kansu'nun şu açıklama- lanndan anlaşılacaktır: "Yunan Kralı'nın ve onun başkomutanı Papulas'ın derdi de Sakarya tepelerini ala ala varmaktı Ankara'va. Ankara Mustafa Kemal'in kenti ve de, dünva emperya- liznüne kafa rutan Türk Kurtuluş Savaşı'nın kaynadığı yer. Bu kaynağı ele geçirdin mi. Türk ulusunun kurtuluş umudunu kunıtur, döner dün- yaya: 'İşte Mustafa Kemal'ı de ordusunu da alt ettim!' dersin... Kardaşlar, bu hesap tutmadı... Mustafa Kemal'in bayrağı, Ankara Kalesi'nde dikili kalmakla, Anadolu halkmın imecesi, dünya saJdırganJarına vaman bir ders verdi. Çok yiğit- ler candan oldu, ama Kurtuluş Savaşı'nuı halk bayrağı kurruldu." eyhun Atuf Kansu'nun destanı dışta emperyalizme içte ortaçağ düşüncesine, ortaçağın toplumsal kurumlanna karşı verilen savaşın öyküsüdür. Kansu'nun 'Ateş\ 'Kan', 'Ve Toprak' bölüm- lerinden oluşan destanında savaşa Bursa Mual- lim Mektebi'nden ihtiyat zabitı AIi Turan Efen- di'nin serüveni eşlik eder. 7 Temmuz I92l'de İnegöl düşer. burada Ali Turan'ın nişanlısı Zehra yaşamaktadır. 23 ağustosta Sakarya Sa- vaşı başlayacaktır. Anadolu halkmın Kurtuluş Savaşı'na katkısını dile getiren destanda halkın sorunlan ele alınır, halktan savaşçılar canlandınlır. Ali Turan'ın öğrenim gördüğü Bursa bir tür- beler kenüdir. Padişahlara. Osmanlı soyundan gelenlere ait 11 türbe arasında Ali Turan, zafer- lerde kan akıtan, ahnteriyle hazineleri zengin- leştiren. çarşıda el emeğiyle üreten. ekip biçen halkın yaşayıp öldüğüne tanıklık eden 12. tür- beyi boşuna arar. Genç öğretmen, savaş alanı- nda fakat Anadolu'nun eski derdi zehirli sıtma- dan can verecektir, 12. türbe de şehitlerin yattığı yer, Anadolu bozkınndaki Türbe Tepe ola- caktır. Destanın bir kahramanı halksa, öteki kahra- rnanı Anadolu'dur. Derdimiz. çilemiz, bir avuç ekip bir avuç biçtiğimiz, gecelerini yakıp türkü diye söylediğimiz. kayalanndan tuz çekip ek- mek yediğimiz, garip çeşmelerinden su içtiği- miz, sırn bize açık Anadolu! Burada çiçek ver- miş eski uygarlıklar. kültürler. inançlar birbiri- ni tamamlar ve yaşamasım sürdürür. Horasan erenleri. Hacı Bektaş, Ankara'da ilk Anadolu cumhuriyetini kuran Ahiler bu kültür yumağmı beslemiştir. Daha öncesi de var: Etili kızlann ayaklan di- binden akan dere hala akmaktadır; Anadolu köyü höyüklerde Etilerden kalma kavruk ve yaşayan bir buğdaydır. Frigyalı kağnılar cep- hane taşırlar. Eski kültler günümüze uzanır: İşgalci komutan Papulas Seyitgazi'de Battal .ansu nun k Ateş\ 'Kan', 4 Ve Toprak' bölümlerinden oluşan destanında savaşa Bursa Muallim Mektebi'nden ihtiyat zabiti Ali Turan Efendi'nin serüveni eşlik eder. 7 Temmuz 192 l'de İnegöl düşer, burada Ali Turan'ın nişanlısı Zehra yaşamaktadır. 23 ağustosta Sakarya Savaşı başlayacaktır. Gelir halkındağlanndan Geçer gecelere çizilmiş dağlardan Yiğit yanık türküsüyle Halkın düşü çağırır onu Yansır güzel kayalarda Beyaz atının gölgesiyle. Ne güzel yiğittir o, ne güzel çağrı Bir yanık buğday tarlasıdır bağrı Acı ekmiş Anadolu dan Geçer beyaz atınm kabayeli Kabartıp topraktaki baharı. Yaralıdır yüreği Dağ aşa, yol aşa, bel aşa Yurdum! senin derdin ne yüce Gün ışır tepelerde yeniden görününce Gazi Mustafa Kemal Paşal Çelişkiyle, çelişkilerlebirlikte Tek sözcükle ortaçağdı bu, Orta Anadolu yollarmdagözlediği, Ulusal Kurtuluş Savaşı, bu ortaçağın, emperyalizmle kuşanmışyeniçağlaçarpışmasıdır. Bu savaşta bir sürii çelişki var: Anadolu halkı, ortaçağda; subaylar, aydınlar, babamgibi öğretmenler Istanbullu bir uyanış çağında, 'millici' bir çağdaşlık içindeyola düşmüşler. Halkla çelişiyorlar, ama sa vaşıgene de ona yaslanarak, onunla birlikte veriyorlar. Halk-aydm, yorgun köylü-subay, eşkıya-Kuvayı Milliyeci, ordu-çeteci, fttihatçı-İtilafçı, Ankara-İstanbul, Osmanlı- Türkmen hep çelişiyor, durmadan çelişiyor. Şimdi, bu bozkırlarm ortaçağlı insanlarmın yüreklerinde bir bağımsızlık ateşi tutuşturarak kendi kavramlarmın savaşını yürütüyorlar. Burada bile bir çelişki var. Ulusal Kurtuluş Savaşı ardından aydınlarm kurduğu cumhuriyetle, bir avuç Millicinin kurduğu çağdaş halk devletiyle, Anadolu 'nun ortaçağlı toplumsalyapısı çelişecektir. Emperyalizmi, halka dayanarak yenen Ankara, bu kez dönecek, kendi ortaçağıyia, halkın ortaçağıyla çarpışacaktır, çarpışmak zorunda kalacaktır. Gazi Türbesi'nde 10 metre uzunluğundaki me- zann baş ucuna çizmeleriyle basarak "Benim mezarım 20 metre otanalı, o Bizans'ı alt eden, ben Bizans'ı kurtaran adanum" diye söylenir. Der- ken Karakaya doruğunda beyaz ath Seyit Gazi görünür gözüne. Göklere doğru büyümektedir. Sonra gördüğü hayalin başındaki kalpağj fark eder. Ortaçağ silahşörleri gibi büyümeyen, "Ya bağımsızlık ya ölûm" dıyen Mustafa Kemal'in hayalidir karşısındaki. Anadolu'nun ve Türklüğün çağdaş dün- yadaki yerini Ali Turan'ın öğretmen okulunda dinlediği Mustafa Kemal Paşa dile getirir: "Dünyamızın en eski güneşi bizim dağlanmız- dadır. İnsancı Truva yurdumuzdadır. En güzel savaşın ölçüsü insanın uyanmasıdır. Doğanın ka- pılarına dayanmasıdır, evrenin gizlerini al- masıdır. Özgür Anadolu'yu dünya babçesi yap- maya hazınz. Gelen, halkın sabahıdır. Devietimiz, halk devleti olmabdır." | 'Hamzaya, oğlum Hamza'ya' Destanın halk insanlan, cephelerdeki köylü askerlerle düşman eline geçen köylerin halkıdır. Bu sonuncular arasında ürpertici portrelerle karşılaşınz: Delirmiş bir taze gelin, kınalı par- maklannı şıkırdatarak: "Vay benim ana evim, yay benim baba evün" diye oynamaktadır. Örümcek bakışlı bir kocakan tavaya üç tane buğday koymuş, kavurmaktadır: "Hamza'ya, oğlum Hamza'ya!''' Ulusal Kurtuluş ordusu halkın kendisidir. Kartaltepe'de ölüp, kanlı mintanı kayalarda kalan Çiçekdağlı Halil, mavzerini düşürdüğü için bir düşman askerini Taşlıtepe sırtlanndan kaptıgı taşla öldürüp kanlı taşı bayırdan aşağı yuvarlayan, ardından da gözyaşlan döken Ho- roz Mehmet, İnebolu denizinin yaman güreşçi- leri tlyas Kaptan, Ali Kaptan, Hamdi Reis, Salih Reis, Kayıkçı Cernil, Kayıkçı Kadir, makineü tüfeğjn iğnesi kınlınca iğne kovanını dişleri arasında büken, can havliyle ve köylü dişlerini kanatarak kınlmış iğneyi çıkanp atışı sürdüren Merzifonlu Abdurrahman Çavuş bunlardan bir- kaçıdır. Bir yıl önce çoğu toprak biraz da kadın yüzünden kardeşi vurulan, askere almasalar kendisi de vurulacak olan Silleü 'artık kardeş kardeşi vurmasın' diye ateşlemektedir çakmaklı tüfeğini. Belveren köylü Tahir Ağa "Kemal Pa- şamız çağırdtğında kimse gitmedj ilk önce. 500 lira toplatıp bir berduşa verdik, gönderdik aske- re. Yorgunduk ve bezmiştik iyice" diye anlatır. Ali Turan'ın silah arkadaşlanndan Topçu Subayı Süleyman Asaf gönüllü gnmıştir halk ordusuna. Çardaktepe karşısında bacagına mermi yer. Omega saatini eniştesi asker eczacı Kemal Bey'e bırakır. Ölürken düşünde Anado- lu halkını bağı- mlayan her şeye karşı dağ topunu ateşlemektedir. Kırsaçlı Üskü- darlı Yarbay 4 yıldır görmediği Istanbul'a hasret Vıoilr can verir: Yaz gü- 1 1 < X 1 I V ordusunun ilk gunluğu, yılgLsı yüzyılların. Ne öğrettin onlara korkudan başka, sen Beylerbeyi Osmanlı gece- si." Mustafa Kemal Paşa halk ordusunun ilk eri- dir. Anadolu'nun paşası, halkın paşası, fakir halkın, garip halkın güzel paşasıdır. Öğretmen Okulu'ndaki toplantıda halkın eğitilmesinden söz eder: "Asıl düşman insanlarımızı örten orta- çağ karanlığıdır ve aklımızın süngüleriyle yurdu- muzuıı üzerinden kaldırüacaktu-.. Asıl savaş, halkı özgür direklerde sapasağlam rutan bir va- tan için yurdumun güneş girmemiş evlerinde ka- ranlığa karşı kazanılacaktır." Paşa. "Vatan as- kerleri sözüm size, vatandaş savaşıdır savaşınız!" dediği için Pötürgeli kabına sığamaz: "Ne güzel gündür bu gün, çobanın vatandaş olduğu gün.'" Alagöz köyünde Türk Ali Ağa'nın evinde Kur- tuluş Ordusu genel karargahıyla tanışınz: Güler yüzünde iyimserliğin çeşmesi, umudun aydınlığmda yıkanmış (Malatya'nın çoban top- rağından) İsntet Paşa, Dede Korkut beyi gibi gezen Köseaptal sırtlannda açılmış taze siperle- re gölgesi düşen, gür sesiyle Kuran okuyan (ba- şında Horasan kalpağı, Orta Asya'dan bir kayı- nağacı) Fevzi Paşa ve ötekiler... I kuru otlanndan esen deli dolu bir . yel, üzerinden bir A n a C l O İ U avuç taze toprak . t 1 ahp üsküdara paşası, halkın götürür. Yüzbası r i • R i B s u - paşası, fakır e halkın, garip 'döneni vururum' l U V i 1 derken şehıt olur Birlik, yılgınlığı unutup tepeye yürür. Destan bize savaşın bazı ünlü komutanlannı da Dede Korkut ağzıyla tanıtır: Çizmeleri gün- lerdir tozlu, çadınnda uykusuz İzettin Bey, bı- yıklan göğü delen Salahattin Adil Bey. kırca saçb başını taş yasüğa koyan Arif Bey, Yunan beylerini yere vuran KemaJettin Sami Bey, Az- rail'e bayrak acmış, gölgesi Çaldağı'na düşen Halit Bey. Canlandınlanlar arasında kaçaklar da yok değildir. Destana onlara önce insan olarak sonra toplumun koşullan içinde eğilir: "Hayuı değil onlar, haymiık değU akan gözlcrinden, yor- Karşı cephede Kral Konstantin Yunan gençli- ğini Trabzon, İzmir, İstanbul için -Tannlar, krallar, zengin gemiciler için- bozkıra sürmüş, bu topraklarda ölü olarak bırakmıştır. Larissalı Vastaki defterine "Vahşi Asya'ya karşı medeni- yet savaşı" diye yazmıştır. Ama zeytin devşiricı İlya, "Köpekler gibi öleceğimden belli ki bir budalayım" demektedir. Stavro Marulis. sicimle perişan ayakkabısını diker, yeniden yürüyebilmek için, tannlar, kral- lar ve Atinalı zenginler adına dövüşebilmek için. Ölümde birleşir cephenin iki yanındakiler. Kanşmıştır iki kan. Yunanoğluyla Türkoğlu'- nun kanı, savaşın kızgın çanağında insanoğlu- nun kanı... Ceyhun Atuf Kansu'nun destanı dışta em- peryalizme içte ortaçağ düşüncesine, ortaçağın toplumsal kurumlanna karşı verilen savaşın öyküsüdür. Destanın kahramanlanndan biri de doğadır. Yoksul bozkır doğası top mermileriyie altüst edilirken toprak insanlan doğayı yakından kavramaya girişir, onunla haşırneşir olur: Ava- nos köylerinden İshak. susuzluk çekerken ayaklannm dibindeki ota imrenir, Ermiş Hacı Bektaş sırnna, arzusu ot olmaktır. Ot olduğuna inanarak susuzluğuna çare bulur. Mustafa Ke- mal'in sözlerini duyan seher yıldızı Alagöz kö- yüne iner, uyunmamış bir gecenin tanyeri çeş- mesine ışıl ışıl bir su gibi erişir. Güzelcekale kö- yündeki kaya, "Almaya geiecekler beni, verme- yin. Tepelerini veren tarlasmı vermiş olur" diye uyanr köylü askerleri... Destancı bir yerde "Gök damından hevenk- lerini sarkıtan yaşamaıun ve dayanmanm sözlü- ğü güzel Türkçe... Bilecik ayvası gibi güzel Türk- çe" diyor. Destanın dili işte tam böyledir. SÜRECEK DGM Başsavcısı Demiral, DEP milletvekilleri hakkındaki iddianamenin yazımına başlandığını açıkladı: Sadak ve Yıutdas'a da idaııı isteıııiANKARA (ANKA) - Ankara DGM Başsav- cıhğı, partilerinin Anayasa Mahkemesi karanyla kapatılmasının ardmdan tutuklanan DEP eski Şırnak Milletvekili Selim Sadak ve Diyarbakır Milletvekili Sedat Yurtdaş hakkında da idam ce- zası isteminde bulunacak. Tartışmah bir gözaltı süreci ve 12 temmuzda yapılan Ankara DGM'deki sorgulannın ardın- dan tutuklanarak kapah cezaevine konulan eski milletvekilleri Sadak ve Yurtdaş'la ilgili iddiana- menin yazılmakta olduğu bildirildi. Ankara DGM Başsavası Nusret Demiral, AN- KA'ya yaptığı açıklamada, Sadak ve Yurtdaş'la ilgili soruşturmanın büyük ölçüde tamam- landığını belirttikten sonra "İddianameyi yazıma venfik" dedi. Demiral, soruşturmada esas abnan çerçevenin • Eski DEP milletvekilleri Sadak ve Yurtdaş hakkında vatan hainliği suçlamasınm bulunduğunu söyleyen Demiral, DEP'li milletvekilleri davasında itirafçılık yapacağı açıİclanan Abdülcabbar Gezici hakkında bir değerlendirme yapmadı. gerekçeyle, kısa sürede basımı yapılacak iddiana- menin mankemede okunmadan önce hiç kimseye verilmeyeceğini belirterek, "Bu iddianame bende olduğu sürece basına sızmaz. Bu kez kendi arka- daşıma bile dunışma günü vereceğun onun dışında önceden kimseye iddianameyi vermeyeceğiz" dedı. Demiral, "Diğer millervekilieriyle ilgili dosyalarda yer verilen bilgi ya da bdgelerden farklı bilğj ya da belgelere ulaşıp ulaşmadıklan" sorusuna da yanıt vermeyeceğını söyledı. Ankara DGM Başsavası Nusret Demiral, em- daha önce tutuklanan milletvekilleriyle aynı ol- duğunu ifade ettikten sonra, "Suçlamamız aynı. Bizim o kişiJerle ilgili de vatan hainliği suçlamanuz var" diye konuştu. Daha önce haklannda TCK'nin vatana ihanet suçunu düzenleyen 125'inci maddesi uyannca idam istemli dava acılan Hatip Dide, Leyla Zana, Sırn Sakık, Orhan Doğan, Ahmet Türk ve Mah- mut Alınak hakkındaki iddianamenin basına sızdınldığını hatırlatan Demiral, "Böyle ohınca yanltş değeriendirmeter oluyor" dedi. Demiral, bu niyetteki ve savcılıktaki ifadelerinde kapatılan DEP milletvekilleriyle PKK arasmda organik ilişkiler bulunduğunu anlattığı bildırilen ve mil- letvekilleriyle ilgili davada itirafçı olarak dinlene- ceği açıklanan Abdülcabbar Gezici'nin itiraflannı geri aldığından haberdar olmadığını söyledi. De- miral, "Gezici, İstanbuTda çıkanldığı mankemede 'DGM'nin bombaası, itirafçısı olmayacağım' şeklinde açıklaraalarda bulundu" şeklindeki soru- ya karşılık "Benim haberim yok, senden duyuyo- rum. /taten o hususta bir açıklama da yapmam" dedi. Haklannda TCK'nin 125'inci maddesi uyan- nca dava açılacak Sedat Yurtdaş ve Selim Sa- dak'la ilgili ilk duruşma gününün eylül ayı son- lannda ya da ekim ayı başında belirlenebileceği bildirildi. GONDUZ GOZUYLE MELİH CEVDET AINPAY Alışkanlık Üstüne Bir akşam evde hafiften rakı ile biraz bir şeyler yedik- ten sonra eşime, - Hadi Keramos'a gidelim de bir iki votka parlatayım, dedim. "Keramos" bizim Ören köyünün antik adıdır; köyü- müzde bu adı taşıyan bir de restoran var. Gittik, ben yarım şişe votka ile soda ve limon istedim. Yaz gecesi çok güzeldi, içinde limon dilimleri ile sodalı votka da doğrusu yakıştı bu geceye. Keyifli keyifli dön- dük eve. Ertesi gün, Keramos'un sahibi olan hanım telaş içinde geldi, özür diliyor da özür diliyor. Meğer garson votka yerine yarım şişe su getirmiş bana yanlrşlıkia o gece. Çok güç bir duruma düşmüştüm: Votka yerine su içti- ğinin ayrıdına varamayan adam güç duruma düşmüş olmaz mı? Tutturdum, "Hayır, votka idi" diye. Hanım "Suydu"diyor, ben "VoWcayd/"diyorum. Sonunda aldandığımı kabul etmek zorunda kaldım ve elbet utandım. içki, anladım ki, bir oyalanma işi, kendimize suyu vot- ka diye yutturabilsek (elbet limon ve soda ile) oyalandık gittik demektir. "Oyalanma" yerine "alışkanlık" sözcüğünü kullan- mak pek bir şey değiştirmez. Alışkanlık, sanıldığı gibi, organizmamızın buyruğu değil, belli saatlerin getirdiği bir ansımadır. Biz organizmamızdan çok, anılarımıza bağlıyızdır. Uyuşturucuları hiç kullanmadığım için onlar- la ilgili alışkanlıga değinmeyeceğim. 1950 yılında üç arkadaş (Orhan Veli, Oktay RHat, ben) Nazım Hikmet'in hapisten kurtulması için iki günlük aç- lık grevine girmiştik; (Anılarımın bir bölümünü içeren Akan Zaman, Duran Zaman adlı kitabımda anlatmışım- dır) bir pazar günü başlamıştı grevimiz. O gün de seçim günü idi. Gazeteler, iç politika yasağından ötürü bizim olayı birinci sayfalarına aldılar. Tanıyanlar sokakta me- raklı meraklı yüzümüze bakıyorlar. Şimdi bunlar aç de- mek" diye düşünüyorlar. O iki günü ne sıkıntı içinde geçirdiğimizi nasıl anlat- sam! Gidecek hiçbir yer yok, lokantaya, meyhaneye, kahveye sadece oturmak için gidilmez ki! Biz de parkla- ra vuruyorduk, ama konuşmanın da tadı tuzu yoktu. İşte o zaman anlamışımdır yemenin içmenin yirmi dört saa- timizde ne büyük bir yer tuttuğunu. Sözü uzatmayalım, ben üçümüz içinde en çok Orhan Veli'nin sıkıntıya düşeceğini sanıyordum. O bizden daha düşkündü içkiye. Ama bakın ne oldu? ikinci gün akşamı, orucu bozmak üzere bizim evde toplandık. Abkfin ile Güzin de vardı. Biz Oktay'la rakıya el sürmedik, iki gün ara ve açlık duygusunun ağır bas- ması bizde rakıya karşı tiksinti uyandırmıştı. Fakat Or- han, - Yooo.. ben önce birkadeh içer, sonra yemeğe başla- rım, dedi. Dedi ama, tatması ile kadehi bırakması bir oldu. - Içilmiyor, dedi ve bizler gibi çorbaya daldı. Hani, nerde alışkanlık! iki günlük perhiz (elbet açlıkla birlikte) alışkanlığı silip süpürmüştü. Hele doktor yaşamsal tehlikeden söz etmesin, boynu bükülüverir insanın, hafif yollu şikayete bile kalkmaz. Atatürk de, karaciğeri bozulunca, ister istemez kes- mişti içkiyi. Konu açılmışken anlatıvereyim... Bir akşam sevgili dostum seramikçi Füreya'nın evinde dostlarla demleni- yoruz... Atatürk'ü andık... Ben, - Leblebi ile içermiş.. diyecek oldum. Herkesin bildiği bir şeydi bu. Fakat Füreya (bir zamanlar Kılıç Ali'nin eşi olması do- layısıyla Atatürk'ün sofrasında çok bulunmuştu) kesti benim sözümü, nerdeyse kızgın kızgın, - Nerden biliyorsun, dedi, Atatürk yemek yiyerek içer- di içkisini. Ben şaşırdım. Ne diyeyim şimdi? - Bize inkılap tahhinde böyle öğrettiler, dedim. Erbakan Almanyadan döndu 'Bosna sorunu kuvvet bırligı ile çozülur istanbul Haber Servisi - İran Dışişleri Bakanlığı'nm resmi davetlisi olarak bu ülkeye ger- çekleştirdiği iki günlük gezi- den sonra Türkiye'ye dönen, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan. İstanbul Atatürk Havalimaru'nda dü- zenlediği basın toplantısında, RP'nin Almanya'daki mal- varhğına ilişkin yöneltilen bir soruya tepki gösterdi. Erba- kan. "Kim ne için konuşuyor? Ispanaktan yağ çıkmaz. Kim bu mıvmuıtı şeyierle ne yap- mak istiyorsa, kendi mıynuntı- dır"dedi. İran'daki, İslam aleminden devlet adamlanrun katıldığı. "Bosna ve geleceği M konulu toplantıda hazır bulunduktan sonra dün Türkiye'ye dönen RP lideri Necmettin Erbakan, Atatürk Havalimanı'nda bir başın toplanüsı düzenledi. İki gün süren toplantıda Bosna-Hersek konusunun tüm boyutlanyla ele alındığmı vurgulayan Erbakan, soru- nun ancak, "1.5 milyarlık İs- lam alem nüfusunun kuvvet biıiiği" ile çözümlenebileceği- ni belirtti. Türkiye'yi Bosna-Hersek konusunda "pasir' kalmakla suçlayan Erbakan, Birleşmiş. Milletler Genel Sekreteri But- ros Gali yi. "Bosnalıların avu- katı ve Bosna-Hersek sonınu- nun baş artisti" olarak nitelen- direrek. "Müslümanlann bir Ortodokstan yardım bekleme- si yanbştır" dedi. RP'nin Güneydoğu'da PKK içinde faaliyet gösterdi- ği yolundaki iddialan. "Tak- b'tçi zihniyete sahip partilerin hayal ürünü" olaraîc yorumla- yan Erbakan, Başbakan Tan- su Çiüer'in, ABD yardımının şarth bölümünü reddetmesi hakkında da "Zaten venni- yorlar ki ne alacaklar. Bunlar havada sutopu oynuyorlar" de- di. Mercumek sorusu RP'li Kazan: Alman savcı bakandan bilgi aldı mı? ANKARA (Cumhuriyet Bû- rosu) - RP Grup Başkanvekili Şevket Kazan, Bosna'ya yar- dım için toplanan paralann Süleyman Mercumek aracılı- ğıyla RP'ye aktanldığı yolun- daki iddialan araştıran Al- man savcı Peter Fluck'un, Adalet Bakanlığı'ndan ko- nuyla ilgili herhangi bir bilgi talebinde bulunup bulunma- dığını sordu. Kazan, Adalet Bakaru Mehmet Moğultay'ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, şu sorulara yer verdi: "Böyle bir talepte bulunul- muşsa, hangi tarihte başvurul- muş ve bakanuğınızca buna hangi tarihte cevap verilmiştir? Adı geçen savcırun cevaplandı- nunayan herhangi bir yazısı mevcut mudur? Cevaplandırü- mayan bir yazı mevcut değil ise bazı basında vaki neşriyat Al- man savcuun Türk adaletini rencide eden açıklamalanna mı, yoksa basının kendi yo- rumlanna mı dayanmakta- dır?"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle