Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30AĞUSTOS1994SAU
HABERLER
Konur Ertop
Emperyalizmeveortaçağa
karşıverilensavaşındestanı• ••-1 | eyhun Atuf Kansu, bir Kuvayı
^f ] | Milliyecinin oğlu, Mustafa Ke-
M j mal'le Erzurum Kongresi'nden
• I başlayarak birlikte çalışmış bir
^L y I başka Kuvayı Milliyecinin ye-
^ ^ - ^ I ğeniydi. Kurtuluş Savaşı ile ilgi-
•"••••^ li olarak evde dinlediklerini. ço-
cukluk anılanna kanşanlan 'Atatürk ve Kurtu-
luş Savaşı'. 'Cumhuriyet Bayrağı Altında',
'Cumhuriyet Ağacı' gıbı İcıtaplannda konu edın-
di. Yeni Türkiye'nin şekillenmesini sağlayan
Atatürk ilkelerinin yürekten savunucusuydu.
Bu ilkeleri değerlendirip yorumladı, düşüncesi-
ne ve sanatına temel aldı.
Kurtuluş Savaşı'nı bir halk savaşı sayıyor ve
"Halkın değerini, gücünü çok iyi bilen bir önde-
rin, Mustafa Kemal Atatürk'ün cevresinde
halkın verdiği bir savaştır" dıyordu. Ona göre
bu savaşı halka anlatmak demek, Atatürk'ün
dayandığı halkın bu savaşa katkısını anlatmak
demekti. Kurtuluş Savaşı'nı konu edinen bir
radyo konuşmalan dizisini sunarken şu açıkla-
malan yapmıştr "Bir kahvede, bir köy odasında
otursam, nasıl anlatırsam o sa\aşı öyle an-
lattım... Bu savaşın halk dokusunu belirtmek icin
böyle masal gibi, destan gibi anlattım, Türk an-
latı geleneğine uydum... Bu anlartıklarun Kurtu-
luş Savaşfnın tarihinden çıkardığım bir yigitle-
me, bir koçaklamadır..."
| Sakarya Meydan Savaşı
Kansu. 'Sakarya Meydan Savaşı' adlı desta-
nı nda da tam bu yönteme uymuş. bu ilkeleri
gözetmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın "22
gün 22 gece aralıksız süren büyük ve kanlı Sa-
karya Savaşı (Sakarya MeUıame-i Kubrası)"
diye andığı meydan savaşını destanında konu
edinmesinin nedeni. Kansu'nun şu açıklama-
lanndan anlaşılacaktır: "Yunan Kralı'nın ve
onun başkomutanı Papulas'ın derdi de Sakarya
tepelerini ala ala varmaktı Ankara'va. Ankara
Mustafa Kemal'in kenti ve de, dünva emperya-
liznüne kafa rutan Türk Kurtuluş Savaşı'nın
kaynadığı yer. Bu kaynağı ele geçirdin mi. Türk
ulusunun kurtuluş umudunu kunıtur, döner dün-
yaya: 'İşte Mustafa Kemal'ı de ordusunu da alt
ettim!' dersin... Kardaşlar, bu hesap tutmadı...
Mustafa Kemal'in bayrağı, Ankara Kalesi'nde
dikili kalmakla, Anadolu halkmın imecesi, dünya
saJdırganJarına vaman bir ders verdi. Çok yiğit-
ler candan oldu, ama Kurtuluş Savaşı'nuı halk
bayrağı kurruldu."
eyhun Atuf Kansu'nun
destanı dışta emperyalizme
içte ortaçağ düşüncesine,
ortaçağın toplumsal
kurumlanna karşı verilen
savaşın öyküsüdür.
Kansu'nun 'Ateş\ 'Kan', 'Ve Toprak' bölüm-
lerinden oluşan destanında savaşa Bursa Mual-
lim Mektebi'nden ihtiyat zabitı AIi Turan Efen-
di'nin serüveni eşlik eder. 7 Temmuz I92l'de
İnegöl düşer. burada Ali Turan'ın nişanlısı
Zehra yaşamaktadır. 23 ağustosta Sakarya Sa-
vaşı başlayacaktır.
Anadolu halkmın Kurtuluş Savaşı'na
katkısını dile getiren destanda halkın sorunlan
ele alınır, halktan savaşçılar canlandınlır.
Ali Turan'ın öğrenim gördüğü Bursa bir tür-
beler kenüdir. Padişahlara. Osmanlı soyundan
gelenlere ait 11 türbe arasında Ali Turan, zafer-
lerde kan akıtan, ahnteriyle hazineleri zengin-
leştiren. çarşıda el emeğiyle üreten. ekip biçen
halkın yaşayıp öldüğüne tanıklık eden 12. tür-
beyi boşuna arar. Genç öğretmen, savaş alanı-
nda fakat Anadolu'nun eski derdi zehirli sıtma-
dan can verecektir, 12. türbe de şehitlerin yattığı
yer, Anadolu bozkınndaki Türbe Tepe ola-
caktır.
Destanın bir kahramanı halksa, öteki kahra-
rnanı Anadolu'dur. Derdimiz. çilemiz, bir avuç
ekip bir avuç biçtiğimiz, gecelerini yakıp türkü
diye söylediğimiz. kayalanndan tuz çekip ek-
mek yediğimiz, garip çeşmelerinden su içtiği-
miz, sırn bize açık Anadolu! Burada çiçek ver-
miş eski uygarlıklar. kültürler. inançlar birbiri-
ni tamamlar ve yaşamasım sürdürür. Horasan
erenleri. Hacı Bektaş, Ankara'da ilk Anadolu
cumhuriyetini kuran Ahiler bu kültür yumağmı
beslemiştir.
Daha öncesi de var: Etili kızlann ayaklan di-
binden akan dere hala akmaktadır; Anadolu
köyü höyüklerde Etilerden kalma kavruk ve
yaşayan bir buğdaydır. Frigyalı kağnılar cep-
hane taşırlar. Eski kültler günümüze uzanır:
İşgalci komutan Papulas Seyitgazi'de Battal
.ansu nun
k
Ateş\ 'Kan', 4
Ve
Toprak'
bölümlerinden
oluşan
destanında savaşa
Bursa Muallim
Mektebi'nden
ihtiyat zabiti Ali
Turan Efendi'nin
serüveni eşlik
eder. 7 Temmuz
192 l'de İnegöl
düşer, burada Ali
Turan'ın nişanlısı
Zehra
yaşamaktadır. 23
ağustosta
Sakarya Savaşı
başlayacaktır.
Gelir halkındağlanndan
Geçer gecelere çizilmiş dağlardan
Yiğit yanık türküsüyle
Halkın düşü çağırır onu
Yansır güzel kayalarda
Beyaz atının gölgesiyle.
Ne güzel yiğittir o, ne güzel çağrı
Bir yanık buğday tarlasıdır bağrı
Acı ekmiş Anadolu dan
Geçer beyaz atınm kabayeli
Kabartıp topraktaki baharı.
Yaralıdır yüreği
Dağ aşa, yol aşa, bel aşa
Yurdum! senin derdin ne yüce
Gün ışır tepelerde yeniden görününce
Gazi Mustafa Kemal Paşal
Çelişkiyle,
çelişkilerlebirlikte
Tek sözcükle ortaçağdı bu, Orta Anadolu
yollarmdagözlediği, Ulusal Kurtuluş
Savaşı, bu ortaçağın, emperyalizmle
kuşanmışyeniçağlaçarpışmasıdır. Bu
savaşta bir sürii çelişki var: Anadolu halkı,
ortaçağda; subaylar, aydınlar, babamgibi
öğretmenler Istanbullu bir uyanış çağında,
'millici' bir çağdaşlık içindeyola düşmüşler.
Halkla çelişiyorlar, ama sa vaşıgene de ona
yaslanarak, onunla birlikte veriyorlar.
Halk-aydm, yorgun köylü-subay,
eşkıya-Kuvayı Milliyeci, ordu-çeteci,
fttihatçı-İtilafçı, Ankara-İstanbul,
Osmanlı- Türkmen hep çelişiyor, durmadan
çelişiyor. Şimdi, bu bozkırlarm ortaçağlı
insanlarmın yüreklerinde bir bağımsızlık
ateşi tutuşturarak kendi kavramlarmın
savaşını yürütüyorlar. Burada bile bir
çelişki var. Ulusal Kurtuluş Savaşı ardından
aydınlarm kurduğu cumhuriyetle, bir avuç
Millicinin kurduğu çağdaş halk devletiyle,
Anadolu 'nun ortaçağlı toplumsalyapısı
çelişecektir. Emperyalizmi, halka
dayanarak yenen Ankara, bu kez dönecek,
kendi ortaçağıyia, halkın ortaçağıyla
çarpışacaktır, çarpışmak zorunda
kalacaktır.
Gazi Türbesi'nde 10 metre uzunluğundaki me-
zann baş ucuna çizmeleriyle basarak "Benim
mezarım 20 metre otanalı, o Bizans'ı alt eden, ben
Bizans'ı kurtaran adanum" diye söylenir. Der-
ken Karakaya doruğunda beyaz ath Seyit Gazi
görünür gözüne. Göklere doğru büyümektedir.
Sonra gördüğü hayalin başındaki kalpağj fark
eder. Ortaçağ silahşörleri gibi büyümeyen, "Ya
bağımsızlık ya ölûm" dıyen Mustafa Kemal'in
hayalidir karşısındaki.
Anadolu'nun ve Türklüğün çağdaş dün-
yadaki yerini Ali Turan'ın öğretmen okulunda
dinlediği Mustafa Kemal Paşa dile getirir:
"Dünyamızın en eski güneşi bizim dağlanmız-
dadır. İnsancı Truva yurdumuzdadır. En güzel
savaşın ölçüsü insanın uyanmasıdır. Doğanın ka-
pılarına dayanmasıdır, evrenin gizlerini al-
masıdır. Özgür Anadolu'yu dünya babçesi yap-
maya hazınz.
Gelen, halkın sabahıdır. Devietimiz, halk
devleti olmabdır."
| 'Hamzaya, oğlum Hamza'ya'
Destanın halk insanlan, cephelerdeki köylü
askerlerle düşman eline geçen köylerin halkıdır.
Bu sonuncular arasında ürpertici portrelerle
karşılaşınz: Delirmiş bir taze gelin, kınalı par-
maklannı şıkırdatarak: "Vay benim ana evim,
yay benim baba evün" diye oynamaktadır.
Örümcek bakışlı bir kocakan tavaya üç tane
buğday koymuş, kavurmaktadır: "Hamza'ya,
oğlum Hamza'ya!'''
Ulusal Kurtuluş ordusu halkın kendisidir.
Kartaltepe'de ölüp, kanlı mintanı kayalarda
kalan Çiçekdağlı Halil, mavzerini düşürdüğü
için bir düşman askerini Taşlıtepe sırtlanndan
kaptıgı taşla öldürüp kanlı taşı bayırdan aşağı
yuvarlayan, ardından da gözyaşlan döken Ho-
roz Mehmet, İnebolu denizinin yaman güreşçi-
leri tlyas Kaptan, Ali Kaptan, Hamdi Reis, Salih
Reis, Kayıkçı Cernil, Kayıkçı Kadir, makineü
tüfeğjn iğnesi kınlınca iğne kovanını dişleri
arasında büken, can havliyle ve köylü dişlerini
kanatarak kınlmış iğneyi çıkanp atışı sürdüren
Merzifonlu Abdurrahman Çavuş bunlardan bir-
kaçıdır. Bir yıl önce çoğu toprak biraz da kadın
yüzünden kardeşi vurulan, askere almasalar
kendisi de vurulacak olan Silleü 'artık kardeş
kardeşi vurmasın' diye ateşlemektedir çakmaklı
tüfeğini. Belveren köylü Tahir Ağa "Kemal Pa-
şamız çağırdtğında kimse gitmedj ilk önce. 500
lira toplatıp bir berduşa verdik, gönderdik aske-
re. Yorgunduk ve bezmiştik iyice" diye anlatır.
Ali Turan'ın silah arkadaşlanndan Topçu
Subayı Süleyman Asaf gönüllü gnmıştir halk
ordusuna. Çardaktepe karşısında bacagına
mermi yer. Omega saatini eniştesi asker eczacı
Kemal Bey'e bırakır. Ölürken düşünde Anado-
lu halkını bağı-
mlayan her şeye
karşı dağ topunu
ateşlemektedir.
Kırsaçlı Üskü-
darlı Yarbay 4
yıldır görmediği
Istanbul'a hasret Vıoilr
can verir: Yaz gü-
1 1 < X 1 I V
ordusunun ilk
gunluğu, yılgLsı yüzyılların. Ne öğrettin onlara
korkudan başka, sen Beylerbeyi Osmanlı gece-
si."
Mustafa Kemal Paşa halk ordusunun ilk eri-
dir. Anadolu'nun paşası, halkın paşası, fakir
halkın, garip halkın güzel paşasıdır. Öğretmen
Okulu'ndaki toplantıda halkın eğitilmesinden
söz eder: "Asıl düşman insanlarımızı örten orta-
çağ karanlığıdır ve aklımızın süngüleriyle yurdu-
muzuıı üzerinden kaldırüacaktu-.. Asıl savaş,
halkı özgür direklerde sapasağlam rutan bir va-
tan için yurdumun güneş girmemiş evlerinde ka-
ranlığa karşı kazanılacaktır." Paşa. "Vatan as-
kerleri sözüm size, vatandaş savaşıdır savaşınız!"
dediği için Pötürgeli kabına sığamaz: "Ne güzel
gündür bu gün, çobanın vatandaş olduğu gün.'"
Alagöz köyünde Türk Ali Ağa'nın evinde Kur-
tuluş Ordusu genel karargahıyla tanışınz: Güler
yüzünde iyimserliğin çeşmesi, umudun
aydınlığmda yıkanmış (Malatya'nın çoban top-
rağından) İsntet Paşa, Dede Korkut beyi gibi
gezen Köseaptal sırtlannda açılmış taze siperle-
re gölgesi düşen, gür sesiyle Kuran okuyan (ba-
şında Horasan kalpağı, Orta Asya'dan bir kayı-
nağacı) Fevzi Paşa ve ötekiler...
I
kuru otlanndan
esen deli dolu bir .
yel, üzerinden bir A n a C l O İ U
avuç taze toprak . t 1
ahp üsküdara paşası, halkın
götürür. Yüzbası r i •
R i B s u - paşası, fakır
e halkın, garip
'döneni vururum' l U V i 1
derken şehıt olur
Birlik, yılgınlığı
unutup tepeye
yürür.
Destan bize savaşın bazı ünlü komutanlannı
da Dede Korkut ağzıyla tanıtır: Çizmeleri gün-
lerdir tozlu, çadınnda uykusuz İzettin Bey, bı-
yıklan göğü delen Salahattin Adil Bey. kırca
saçb başını taş yasüğa koyan Arif Bey, Yunan
beylerini yere vuran KemaJettin Sami Bey, Az-
rail'e bayrak acmış, gölgesi Çaldağı'na düşen
Halit Bey.
Canlandınlanlar arasında kaçaklar da yok
değildir. Destana onlara önce insan olarak
sonra toplumun koşullan içinde eğilir: "Hayuı
değil onlar, haymiık değU akan gözlcrinden, yor-
Karşı cephede Kral Konstantin Yunan gençli-
ğini Trabzon, İzmir, İstanbul için -Tannlar,
krallar, zengin gemiciler için- bozkıra sürmüş,
bu topraklarda ölü olarak bırakmıştır. Larissalı
Vastaki defterine "Vahşi Asya'ya karşı medeni-
yet savaşı" diye yazmıştır. Ama zeytin devşiricı
İlya, "Köpekler gibi öleceğimden belli ki bir
budalayım" demektedir.
Stavro Marulis. sicimle perişan ayakkabısını
diker, yeniden yürüyebilmek için, tannlar, kral-
lar ve Atinalı zenginler adına dövüşebilmek
için. Ölümde birleşir cephenin iki yanındakiler.
Kanşmıştır iki kan. Yunanoğluyla Türkoğlu'-
nun kanı, savaşın kızgın çanağında insanoğlu-
nun kanı...
Ceyhun Atuf Kansu'nun destanı dışta em-
peryalizme içte ortaçağ düşüncesine, ortaçağın
toplumsal kurumlanna karşı verilen savaşın
öyküsüdür.
Destanın kahramanlanndan biri de doğadır.
Yoksul bozkır doğası top mermileriyie altüst
edilirken toprak insanlan doğayı yakından
kavramaya girişir, onunla haşırneşir olur: Ava-
nos köylerinden İshak. susuzluk çekerken
ayaklannm dibindeki ota imrenir, Ermiş Hacı
Bektaş sırnna, arzusu ot olmaktır. Ot olduğuna
inanarak susuzluğuna çare bulur. Mustafa Ke-
mal'in sözlerini duyan seher yıldızı Alagöz kö-
yüne iner, uyunmamış bir gecenin tanyeri çeş-
mesine ışıl ışıl bir su gibi erişir. Güzelcekale kö-
yündeki kaya, "Almaya geiecekler beni, verme-
yin. Tepelerini veren tarlasmı vermiş olur" diye
uyanr köylü askerleri...
Destancı bir yerde "Gök damından hevenk-
lerini sarkıtan yaşamaıun ve dayanmanm sözlü-
ğü güzel Türkçe... Bilecik ayvası gibi güzel Türk-
çe" diyor. Destanın dili işte tam böyledir.
SÜRECEK
DGM Başsavcısı Demiral, DEP milletvekilleri hakkındaki iddianamenin yazımına başlandığını açıkladı:
Sadak ve Yıutdas'a da idaııı isteıııiANKARA (ANKA) - Ankara DGM Başsav-
cıhğı, partilerinin Anayasa Mahkemesi karanyla
kapatılmasının ardmdan tutuklanan DEP eski
Şırnak Milletvekili Selim Sadak ve Diyarbakır
Milletvekili Sedat Yurtdaş hakkında da idam ce-
zası isteminde bulunacak.
Tartışmah bir gözaltı süreci ve 12 temmuzda
yapılan Ankara DGM'deki sorgulannın ardın-
dan tutuklanarak kapah cezaevine konulan eski
milletvekilleri Sadak ve Yurtdaş'la ilgili iddiana-
menin yazılmakta olduğu bildirildi.
Ankara DGM Başsavası Nusret Demiral, AN-
KA'ya yaptığı açıklamada, Sadak ve Yurtdaş'la
ilgili soruşturmanın büyük ölçüde tamam-
landığını belirttikten sonra "İddianameyi yazıma
venfik" dedi.
Demiral, soruşturmada esas abnan çerçevenin
• Eski DEP milletvekilleri Sadak ve Yurtdaş hakkında vatan hainliği
suçlamasınm bulunduğunu söyleyen Demiral, DEP'li milletvekilleri
davasında itirafçılık yapacağı açıİclanan Abdülcabbar Gezici hakkında bir
değerlendirme yapmadı.
gerekçeyle, kısa sürede basımı yapılacak iddiana-
menin mankemede okunmadan önce hiç kimseye
verilmeyeceğini belirterek, "Bu iddianame bende
olduğu sürece basına sızmaz. Bu kez kendi arka-
daşıma bile dunışma günü vereceğun onun dışında
önceden kimseye iddianameyi vermeyeceğiz" dedı.
Demiral, "Diğer millervekilieriyle ilgili dosyalarda
yer verilen bilgi ya da bdgelerden farklı bilğj ya da
belgelere ulaşıp ulaşmadıklan" sorusuna da yanıt
vermeyeceğını söyledı.
Ankara DGM Başsavası Nusret Demiral, em-
daha önce tutuklanan milletvekilleriyle aynı ol-
duğunu ifade ettikten sonra, "Suçlamamız aynı.
Bizim o kişiJerle ilgili de vatan hainliği suçlamanuz
var" diye konuştu.
Daha önce haklannda TCK'nin vatana ihanet
suçunu düzenleyen 125'inci maddesi uyannca
idam istemli dava acılan Hatip Dide, Leyla Zana,
Sırn Sakık, Orhan Doğan, Ahmet Türk ve Mah-
mut Alınak hakkındaki iddianamenin basına
sızdınldığını hatırlatan Demiral, "Böyle ohınca
yanltş değeriendirmeter oluyor" dedi. Demiral, bu
niyetteki ve savcılıktaki ifadelerinde kapatılan
DEP milletvekilleriyle PKK arasmda organik
ilişkiler bulunduğunu anlattığı bildırilen ve mil-
letvekilleriyle ilgili davada itirafçı olarak dinlene-
ceği açıklanan Abdülcabbar Gezici'nin itiraflannı
geri aldığından haberdar olmadığını söyledi. De-
miral, "Gezici, İstanbuTda çıkanldığı mankemede
'DGM'nin bombaası, itirafçısı olmayacağım'
şeklinde açıklaraalarda bulundu" şeklindeki soru-
ya karşılık "Benim haberim yok, senden duyuyo-
rum. /taten o hususta bir açıklama da yapmam"
dedi.
Haklannda TCK'nin 125'inci maddesi uyan-
nca dava açılacak Sedat Yurtdaş ve Selim Sa-
dak'la ilgili ilk duruşma gününün eylül ayı son-
lannda ya da ekim ayı başında belirlenebileceği
bildirildi.
GONDUZ GOZUYLE
MELİH CEVDET AINPAY
Alışkanlık Üstüne
Bir akşam evde hafiften rakı ile biraz bir şeyler yedik-
ten sonra eşime,
- Hadi Keramos'a gidelim de bir iki votka parlatayım,
dedim.
"Keramos" bizim Ören köyünün antik adıdır; köyü-
müzde bu adı taşıyan bir de restoran var.
Gittik, ben yarım şişe votka ile soda ve limon istedim.
Yaz gecesi çok güzeldi, içinde limon dilimleri ile sodalı
votka da doğrusu yakıştı bu geceye. Keyifli keyifli dön-
dük eve.
Ertesi gün, Keramos'un sahibi olan hanım telaş içinde
geldi, özür diliyor da özür diliyor. Meğer garson votka
yerine yarım şişe su getirmiş bana yanlrşlıkia o gece.
Çok güç bir duruma düşmüştüm: Votka yerine su içti-
ğinin ayrıdına varamayan adam güç duruma düşmüş
olmaz mı?
Tutturdum, "Hayır, votka idi" diye.
Hanım "Suydu"diyor, ben "VoWcayd/"diyorum.
Sonunda aldandığımı kabul etmek zorunda kaldım ve
elbet utandım.
içki, anladım ki, bir oyalanma işi, kendimize suyu vot-
ka diye yutturabilsek (elbet limon ve soda ile) oyalandık
gittik demektir.
"Oyalanma" yerine "alışkanlık" sözcüğünü kullan-
mak pek bir şey değiştirmez. Alışkanlık, sanıldığı gibi,
organizmamızın buyruğu değil, belli saatlerin getirdiği
bir ansımadır. Biz organizmamızdan çok, anılarımıza
bağlıyızdır. Uyuşturucuları hiç kullanmadığım için onlar-
la ilgili alışkanlıga değinmeyeceğim.
1950 yılında üç arkadaş (Orhan Veli, Oktay RHat, ben)
Nazım Hikmet'in hapisten kurtulması için iki günlük aç-
lık grevine girmiştik; (Anılarımın bir bölümünü içeren
Akan Zaman, Duran Zaman adlı kitabımda anlatmışım-
dır) bir pazar günü başlamıştı grevimiz. O gün de seçim
günü idi. Gazeteler, iç politika yasağından ötürü bizim
olayı birinci sayfalarına aldılar. Tanıyanlar sokakta me-
raklı meraklı yüzümüze bakıyorlar. Şimdi bunlar aç de-
mek" diye düşünüyorlar.
O iki günü ne sıkıntı içinde geçirdiğimizi nasıl anlat-
sam! Gidecek hiçbir yer yok, lokantaya, meyhaneye,
kahveye sadece oturmak için gidilmez ki! Biz de parkla-
ra vuruyorduk, ama konuşmanın da tadı tuzu yoktu. İşte
o zaman anlamışımdır yemenin içmenin yirmi dört saa-
timizde ne büyük bir yer tuttuğunu.
Sözü uzatmayalım, ben üçümüz içinde en çok Orhan
Veli'nin sıkıntıya düşeceğini sanıyordum. O bizden daha
düşkündü içkiye.
Ama bakın ne oldu?
ikinci gün akşamı, orucu bozmak üzere bizim evde
toplandık. Abkfin ile Güzin de vardı. Biz Oktay'la rakıya
el sürmedik, iki gün ara ve açlık duygusunun ağır bas-
ması bizde rakıya karşı tiksinti uyandırmıştı. Fakat Or-
han,
- Yooo.. ben önce birkadeh içer, sonra yemeğe başla-
rım, dedi.
Dedi ama, tatması ile kadehi bırakması bir oldu.
- Içilmiyor, dedi ve bizler gibi çorbaya daldı.
Hani, nerde alışkanlık!
iki günlük perhiz (elbet açlıkla birlikte) alışkanlığı silip
süpürmüştü.
Hele doktor yaşamsal tehlikeden söz etmesin, boynu
bükülüverir insanın, hafif yollu şikayete bile kalkmaz.
Atatürk de, karaciğeri bozulunca, ister istemez kes-
mişti içkiyi.
Konu açılmışken anlatıvereyim... Bir akşam sevgili
dostum seramikçi Füreya'nın evinde dostlarla demleni-
yoruz... Atatürk'ü andık... Ben,
- Leblebi ile içermiş.. diyecek oldum.
Herkesin bildiği bir şeydi bu.
Fakat Füreya (bir zamanlar Kılıç Ali'nin eşi olması do-
layısıyla Atatürk'ün sofrasında çok bulunmuştu) kesti
benim sözümü, nerdeyse kızgın kızgın,
- Nerden biliyorsun, dedi, Atatürk yemek yiyerek içer-
di içkisini.
Ben şaşırdım. Ne diyeyim şimdi?
- Bize inkılap tahhinde böyle öğrettiler, dedim.
Erbakan Almanyadan döndu
'Bosna sorunu kuvvet
bırligı ile çozülur
istanbul Haber Servisi - İran
Dışişleri Bakanlığı'nm resmi
davetlisi olarak bu ülkeye ger-
çekleştirdiği iki günlük gezi-
den sonra Türkiye'ye dönen,
Refah Partisi Genel Başkanı
Necmettin Erbakan. İstanbul
Atatürk Havalimaru'nda dü-
zenlediği basın toplantısında,
RP'nin Almanya'daki mal-
varhğına ilişkin yöneltilen bir
soruya tepki gösterdi. Erba-
kan. "Kim ne için konuşuyor?
Ispanaktan yağ çıkmaz. Kim
bu mıvmuıtı şeyierle ne yap-
mak istiyorsa, kendi mıynuntı-
dır"dedi.
İran'daki, İslam aleminden
devlet adamlanrun katıldığı.
"Bosna ve geleceği
M
konulu
toplantıda hazır bulunduktan
sonra dün Türkiye'ye dönen
RP lideri Necmettin Erbakan,
Atatürk Havalimanı'nda bir
başın toplanüsı düzenledi.
İki gün süren toplantıda
Bosna-Hersek konusunun
tüm boyutlanyla ele alındığmı
vurgulayan Erbakan, soru-
nun ancak, "1.5 milyarlık İs-
lam alem nüfusunun kuvvet
biıiiği" ile çözümlenebileceği-
ni belirtti.
Türkiye'yi Bosna-Hersek
konusunda "pasir' kalmakla
suçlayan Erbakan, Birleşmiş.
Milletler Genel Sekreteri But-
ros Gali yi. "Bosnalıların avu-
katı ve Bosna-Hersek sonınu-
nun baş artisti" olarak nitelen-
direrek. "Müslümanlann bir
Ortodokstan yardım bekleme-
si yanbştır" dedi.
RP'nin Güneydoğu'da
PKK içinde faaliyet gösterdi-
ği yolundaki iddialan. "Tak-
b'tçi zihniyete sahip partilerin
hayal ürünü" olaraîc yorumla-
yan Erbakan, Başbakan Tan-
su Çiüer'in, ABD yardımının
şarth bölümünü reddetmesi
hakkında da "Zaten venni-
yorlar ki ne alacaklar. Bunlar
havada sutopu oynuyorlar" de-
di.
Mercumek sorusu
RP'li Kazan: Alman savcı
bakandan bilgi aldı mı?
ANKARA (Cumhuriyet Bû-
rosu) - RP Grup Başkanvekili
Şevket Kazan, Bosna'ya yar-
dım için toplanan paralann
Süleyman Mercumek aracılı-
ğıyla RP'ye aktanldığı yolun-
daki iddialan araştıran Al-
man savcı Peter Fluck'un,
Adalet Bakanlığı'ndan ko-
nuyla ilgili herhangi bir bilgi
talebinde bulunup bulunma-
dığını sordu.
Kazan, Adalet Bakaru
Mehmet Moğultay'ın yazılı
yanıtlaması istemiyle TBMM
Başkanlığı'na sunduğu soru
önergesinde, şu sorulara yer
verdi:
"Böyle bir talepte bulunul-
muşsa, hangi tarihte başvurul-
muş ve bakanuğınızca buna
hangi tarihte cevap verilmiştir?
Adı geçen savcırun cevaplandı-
nunayan herhangi bir yazısı
mevcut mudur? Cevaplandırü-
mayan bir yazı mevcut değil ise
bazı basında vaki neşriyat Al-
man savcuun Türk adaletini
rencide eden açıklamalanna
mı, yoksa basının kendi yo-
rumlanna mı dayanmakta-
dır?"