Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30AĞUSTOS1994SAU
12 KULTUR
îstanbul Şehir Tiyatrolan'nın sahnelediği 'Çalıkuşu' müzikali üzerine
Reşat NııriVi okıuııak ve aıılaıııak
SELİMtLERİ
Ahmet Hamdi Tanpmar, "Çabkuşu"-
ndan söz açarken, bu eserin tefrika
edildiği dönemde okurlann her gûn
büyük bir heyecan yaşadıklannı dile
getirir. Kurtuluş Savaşı'nın haberle-
riyle yankılanan İstanbul, Feride'nin
Ânadolu serûveninde adeta kendi ge-
leceğıni beklemektedir. Tanpmar.
Çalıkuşu konusunda, o günün okur-
lannın nesnel yaklaşım içinde olama-
yacaklannı beUrtir.
Reşat Nuri'yi Türkçenin ortasında
bir sevgi ve şefkat ürperişi olarak yo-
rumlayan Tanpmar'm bile Çahkuşu
romanasını, eleştirel nesnellik uğruna,
tam kavrayamadığını düşünüyorum.
Gerçı onuiüa ilinüli eşsiz yorumu, şu
sevgi ve şefkat ürperişi saptayımını
Tanpmar yazmıştır. Bir yandan da
eserlerinde bir adım öteye gidebilse
Reşat Nuri'nin bambaşka başanlara
ulaşacağını ileri sürmüştür.
'Eliçabukluğa' saplanmak
Bence, Reşat Nuri'nin eserleri, bi-
zim okuyuşlanrtuzın bir değil, beş on
adım ötesinde. Çalıkuşu'ndan Kavak
Yelleri'ne, Reşat Nuri'yi bugünün do-
nanımıyla okursak, yaman bir "mu-
haliFle karşılaşınz. Çahkuşu, ulusal
heyecan romanı olmanın ötesinde,
Anadolu'dan habersiz, Anadolu'yu
küçümsemiş Istanbulluya yanıttı. Aşk
romanı kurgusundaki Dudaktan Kal-
be, yaıadılışın iki karşıt cephesi konu-
sunda derin ruh çözümlemeleriyle
yûklüdür. Kızılcık Dallan, yeni reji-
min de evlathk sorununu yeterince de-
şemediğine işaret eder. Tanndağı Zi-
yafeti oyunu, bu hakkı yenmiş, tekrar
tekrar sahnelenecekken unutulmuş
oyun, diktatörlük tutkusuna edebiya-
tınnzm hemen hemen tek itiraadır.
Daha pek çok örnek vermek olası. Ne
var ki amacım, Çalıkuşu müzikal
oyununa deginmek.
Bununla birlikte, önce Şehir Tiyat-
rolan'nın eski genel sanat yönetmeni
Gencay Gürün'e saygımı bir kez daha
vurgulamak istiyorum. Bu değerli, ça-
lışkan insan çevresinde kopartılan
fırtmalarda Çahkuşu müzikali üzerine
söyleyeceklerimin aynı kefeye kon-
masından ancak tiksinti duyabilirim.
Müzikaün yönetmeni Hakan Alb-
ner, Londra'da Sefiller'i ızledikten
sonra Çahkuşu'nu böylesi bir yöntem-
le sahnelemeye karar vermiş. öyle
sanıyorum ki, ilk endişe burada beliri-
yor. Bir sanat eseri, bir başka sanat
eserine elbette esinlendirici olabilir.
•Çahkuşu' müzikalinde Kamran Usluer, Tilbe Saran ve Gül Akelli(ûstte), Saran ve Hazım Körmükçü(sağda).
Bence, Reşat Nuri'nin eserleri, bizim okuyuşlanmızın bir
değil beş on adım ötesinde. Çalıkuşu'ndan Kavak
Yelleri'ne, Reşat Nuri'yi bugünün donanımıyla okursak,
yaman bir "muhalif 'le karşılaşınz. Çalıkuşu, ulusal
heyecan romanı olmanın ötesinde, Anadolu'dan habersiz,
Anadolu'yu küçümsemiş İstanbulluya yanıttı.
Gelgelelim söz konusu esin, nice za-
rnanlar gönülde yaşatılmış bir isteğin
dışavurumu değil de ansızın günışığı-
na çıkan bir istekse, sonuç, Çahkuşu'-
ndaki gibi "eUçabukluğa" saplanıp
kalıyor.
Feride gerçekten Batılı mı?
Izlediğımiz müzikal, yönetmenin
deyişiyle "Batüı ve aydın Türk
kadmımn prototipi' saydabikcek Feri-
de"nin öyküsü. Feride, acaba gerçek-
ten Batıh mı? Muhalif Reşat Nuri'nin
sonraki eserleri. Batıhlaşma karşısı-
nda daima kaygılarla donanmış bir
yazan yansıtır. Yaprakdökiimö ilk sor-
gulamaysa Eski Hastalık bu sorunun
ifade edihnesinde bir doruktur; Do-
ğulu kalmış Yusuf tan aynlan Batıh
Züleyha, yeni bir hayata doğru güven-
h adımlarla yol alırken, arük o eski
kolejli kız değil, Doğunun içsel zengin-
liğini anlarnış, senteze ulaşabilmiş
bambaşka bir ınsandır. Kuılcık Dal-
lan, Batılılaşmamızın, zavallı bir ev-
lathk kızdan yeni Ankara'nın *Opera
Meydanı'ndaki tuluat tiyatrolanna
meşhur kantocu, Türk Greta Garbo'-
su MüceUa Suzan'ı yetiştirdiğini bir
hakaret gibi söyler.
Çahkuşu müzikalinde Feride, yö-
netmenin çabasıyla uyumlu olarak,
Batıh bir genç hanım. Bu yüzden ola-
cak, kendisini sevmiş ve bağevindeki
sefahat gecesinden kurtarmış, savaşta
yüzü feci biçimde yaralanmış Yüzbaşı
Ihsan'ın çökkün durumunu görür
görmez, "Ihsan Bey!" diye avaz avaza
yakın bir çığlık atıyor ve ehndeki lam-
bayı yerlere fırlatabiliyor.
Veri gelmişken hemen bağevı sah-
nesine geceyim. îkinci perdenin so-
nunda yer alan bu sahne. Reşat Nuri'-
nin Doğululukla değil, bağnazhkla
büyük hesaplaşmasını yansıtabilecek-
ken, son yıllarda gördüğüm en bayağı
bir taverna eğlencesine dönüşmüş.
Romanı okuyanlar. orada, cinsel
baskılarla yaşamış, bu yüzden gözü-
dönük hale gelmiş, mesleklerinin hay-
siyetıni unutmuş birtakım insanlann
yırtık ahlaklı eğlencelerinin an-
latıldığını bilirler. Fakat her şey hala o
yırtık ahlakın ikiyüzlülüğüyle do->
nandığından, ince bir sırla kaphdır.
Müzikaldeyken en düşkün bir sefahat
vuvasında belkı rastlanılabilecek bir
hava esip duruyor...
Birind perde, Feride'nin yetişme
çağıru anlatıyor. Şımanklıktan başka
bir şey bılmeyen bir Feride. Feride'yi
haşanhğa. şımanklığa, erkek çocuk
afacanhğına alıp götürmüş psikolojik
nedenler, hiç mi hiç yansıtılmadığı-
ndan bu genç hanımın niye ikide bir de
herkese muzıplikler yaptığını kavra-
yamıyorsunuz. Besime Teyze'si bir
şevler açıklamaya çahşıyor, ama gü-
riiltü paürdı arasında bunlar da eriyip
gidıyor.
Düşünce payı hiç yok
İkinci perde de Feride'nin umul-
madık şımankhklanyla dolup taş-
makta. Umulmadık dıyorum, çünkü
Reşat Nuri'nin Feride'si, Kamran'ı
bırakıp gittiği günden başlayarak ol-
gunlaşır, içine kapandıkça kapanır.
kalbinde ezginlik ve şefkatten başka
bir şey kalmaz. Muallime Huriye
Hanım'ın çaçaronluğunu ve ruh
küçüklüğünü gören Feride'nin Çalı-
kuşu okurlannda yıllar boyu iz
bırakmış gönül hoşgörüsü, müzikal
denemesinde aynı alaycılığın yansı-
ması olup çıkmış. Çaçaronluğu kadar
zavalhhğı da düşünülebilecek Huriye
Hanım'ı bu ikinci yüzüyle bize tanıtan
Feride ve onun büyük yazan Reşat
Nuri değil midir?
Üçüncü perde. temaşa açısından
gerçekten zengjn bir finalle noktalanı-
yor. Ne var ki. müzikal boyu, Fende'-
nın hatıra deftenni okur görünen
Kamran'dan en küçük bir ruh değişi-
mi belirmedığı gıbı. on yılın acısıyla
İstanbul'a dönmüş Feride'de de ya-
şadıklanrun ıçsel birikimi asla duyum-
sanamıyor. Birinci Dünya Savaşı ve
Kurtuluş Savaşı yıllannın. savaş de-
nen yıkımın kalp çarpıntısı yazık ki üç
buçuk saat boyunca birkaç dakika ol-
sun algılanamıyor. Doktor Hayrul-
lah'la hastabakıcı arasında geçen bir
konuşma var, ama seyircının hamasi
alkışlanna yol açmanın ötesine -eş-
yanın tabiatı gereği- gidememiş.
Aynca seyirci neleri alkışlamıyor ki:
Zeyniler Köyü'nün muhtan, insanda
dehşet uyandıran bir oyunculuk sergi-
leyince, alkış alabiliyor. Reşat Nuri'-
nin haysiyetli dünyası nerelere çeki'jp
götürülmüş...
Çalıkuşu müzikalinde düşünce payı
hiç yok. 1yi kötü var olabilecek duygu
payı ise bilmiyorum neden, hadım
edilmiş. Feride'yle Şeyh Yusufun kız-
kardeşi, ikili ve o kadar acıkh sahnele-
rinde donuk kalmayı belki de bize
özgü bir entelektüelizm sanıyorlar.
Tilbe Saran ve Tomris Ineer gibi hay-
ranlık duyduğum iki oyuncudan o
sahneyi ne kadar başka düşlemiştim...
Performans yetmiyor
Bu çabadan geriye ne kalıyor? Ha-
kan Altıner'in başanh sahne trafığı.
Atıl Yalkut'un yalın dekoru, Sevim
Çavdar'ın titiz kostümleri, Esin En-
gin'ın duyarlı müziği, Semiramis
Uyar'ın yer yer atak, çaba harcanmış
koreografısi muhakkak ki anılmaya
değer. Sahneye giriş sırasıjla Nedret
Güvenç, tsmet Ay, Suna Pekuysal, To-
ron Karacaoğlu gibi deneyimh oyun-
culanmızdan hala öğrenilecek pek çok
şey olduğunu söylemeliyim. Bütün
oyunculann ortak bir perfbrmansı da
söz konusu; yukanda değindiğim
oyunculuk garabeti de bir perfor-
mans. Fakat galiba performans hiçbir
şeye yetmiyor.
Duke
Ellington'dan
Gould'a
Kültür Servisi - Aksanat'ta kültür
etkinlikleri süriiyor. Aksanat'ta;
eylül ayında da dev ekranda
konserier, sinemalar, opera ve
bale gösterileri ile carüı Konserier
izlenebilir. Perşembe günü saat
12.30 ve 18.00'de Aksanat'ta
Bruckner'in "Sefrfoni No: 8"i
yideodan büyük ekranda
izlenebilir. 2 eylül cuma günü ise
"Memoriesof Duke EUington"
adlı belgesel program sunulacak.
Videodan büyük ekranda
gösterilecek olan bir fılm de saat
Î2.30 ve 18.00'de izlenebilir.
Ülkemizdeilkkezl961'de
Ankara'da sahneye konulan
Wagner'in üç perdelik romantik
operası "Uçan HoUandalı" da 3
eylül cumartesi günü saat 15.00'te
videodan büyük ekranda
gösterilecek. 6 eylül salı günü ise
"Tlıe Glenn Gould Colfcction"
konseri 'laser-disc'ten büviik
ekranda gösterilecek. Geçen
yıllarda yıtirdiğimiz Kanadah
piyanist Glenn Gould'un sanatını
ırdeleyen bu başanh albüm, saat
12.30 ve 18.00"de izlenebilir.
"Romeo ve Juliet" balesi
7 eylül çarşamba günü Ingmar
Bergman'ın "Through a Glass
Darkly" adlı fılmi İsveççe
orijinalinden İngiUzce aîtyaah
gösterilecek. Film; videodan
büyük ekranda saat 12.30 ve
17.30'da izlenebilir. Schubert'in
"Senfoni No: 9"u ise 8 eylül
perşembe günü saat 12.30 ve
18.ÖO'de vıdeodan büyük ekranda
gösterilecek. 9 eylül cuma günü
ısaat 12.30 ve 18.00'de
"Satchmo - Louis Armstrong"
yideodan büyük ekranda
izlenebilir. Prokofıev'in bilinen
aşk öyküsünü lirizm ve melodi
malzemesiyle anlattığı eşsiz bale
yapıtı "Romeo ve Juüet balesi
videodan büyük ekranda
gösterilecek. Balede
Bessmertnova ve Mukhamedov
başrolleri paylaşıyor. Bale; 10
eylül cumartesi günü saat 15.00'te
izlenebilir. 13 eylül sah günü
Mozart'ın "Senfoni No: 35"i ve
Schubert'in "Senfoni No: 8"i
'laser-disc'ten büyük ekranda saat
12.30 ve 18.00'de izlenebilir. 14
Eylül 1994 Çarşamba günü Louis
Malle'in " Au Revoir Les Enfants"
adlı fılmi Fransızca orijinalinden
Ingilizce altyazılı olarak videodan
büyük ekranda gösterilecek.
Mozart'ın "Piyano Konçertosu
No: 20" ve "Piyano Sonatı No: 8"i
'laser-disc'ten büyük ekranda
15 eylül perşembe günü saat
12.30'da gösterilecek. Perşembe
günü saat 18.00'de Prof. Dr.
Metin And ile opera-bale
söyleşilerinin dördüncüsü
gerçeklestirilecek.
Saat 18.00'de başlayacak olan
söyleşinin başhğı "Koreograf
MacMOIan'a Saygı".
Yüzyıllardır süregelen müzik ve edebiyat birlikteliği, günümüzde giderek zayıfladı
Sözcüklerlenuiziğinbüyüsübuhışunca...
Kültür Servisi - Yüzyıllardır müzik
ve edebiyat birbirleriyle iyi gecinen iki
sanat dah olmuştur. Hatta aynhna-
lannın olanaksız olduğu bile söylene-
bihr. Eski Yunan'da ozanlar, Kelt
ozanlan. eski Iskandinav ozanlan, şi-
irlerini ür ve arp eşhğinde ezbere okur-
larmış. Sarayda yaşanan aşklarda da
müziğin önemh bir yeri varmış o za-
manlar, aşıklar duygulannı dile geti-
rirken hep müziğin yol göstericiliğin-
den, büyüsünden yararlanırlarmış.
Rönesansta, Ronsard ilk şiirlerini ud
partisyonlanyla birlikte yayımlamış.
Onu izleyen yüzyılda ise 13. Louis bazı
şarkılar bestelemiş. 14. Louis de klav-
sen. ud ve gitar çahnayı biliyor, şarkı
söylüyor ve dans ediyormuş. LuDy ve
Lalande ile birlikte olduğu kadar Mo-
tiere ve Boileau ile de görüşüyormuş.
Geçen yüzyılda
Fransa'da, yazarlar
müziği zihinlerini
olugunlaştıracak bir
sanat, zekalannı
geliştirecek bir eğitim
araa olarak
görüyorlardı.
Ancak onun hükümdarhğının son
yıllannda bu iki sanat arasında bir
küskünlük başgöstermeye başladı.
Bunun nedenlerinden biri de aydınlan-
ma çağıydı. Descartes'çı bir rasyonel
olan Fontenelle o yıllarda müziği. "Dü-
şünceden çok duygulan harekete
geçiren ve akıl almaz güçleri yöneten
dünyanuı en tefaüketi sanatlarından
biri" olarak tanımhyordu.
tşte müziğin kusuru da buradaydı:
Filozoflann o yıllarda üzerinde önem-
le ve tizihkle durduklan zeka yerine,
duygusalhğı ve hayal gücünü ön plana
çıkanyordu. Voltaire operada yığınla,
ipe sapa gelmez konuşmadan başka
bir şey bulamadığını söylüyordu.
En önemli ürünler VVagner'in
Romantizm özellikle AJmanya'da
edebiyat ve müziğin birlikteliğine çok
güzel ömekler sunuyordu. Wagner.
belki de bu birlikteliğin en önemli
ürünlerini veriyordu. Ancak roman-
tizm de bunu ya bazı sanatçılara ya da
Avrupa toplumunun eht kesimine
ulaştırabiliyordu. Esnaflar, bankerler
ve sanayiciler; Novalis, Hoffmann gibi
sanatçılarla hiç tanışmadan da günde-
lik işlerini yapabiliyorlardı. Stendhal
"Vie de Rossûıi- Rossini'nin \ aşamı"-
nda şunlan söylüyordu: "Bu sanat, in-
sanların pa>laşabilecekleri acıları. mut-
luluğu yaşa\abilmek adına yayıyor ve
mutluluğu gösteriyor; bu öyle bir mutlu-
luk ki insan di^İediğinde bile umudu
artıyor." Debussy ise "Müzik, ifade
edilemeyen şeyleri anlatabilmek
amacıyla bestetenir" diyor.
Geçen yüzyılda Fransa'da, yazarlar
müziği zihinlerini geliştirecek bir sa-
Berlioz ile Liszt bir öğleden sonra müzisyen ve yazar arkadaşlarıyla birlikte.
nat, zekalannı geliştirecek bir eğitim
araa olarak görüyorlardı. Chateaubri-
and, Lamartine ve Vigny gibi edebiyat
tarihinde oldukça önemh bir yere sa-
hip olan Fransız yazarlar sesin bü-
yüsüne karşı yeteri kadar duyarh ol-
majı başaramadılar.
Balzac. alanında çok yetkin biri ol-
mak amacını taşıyordu, beceremiyor-
du ve her seyı açıklamak istiyordu. Sa-
natçılar arasında da pek çok tartışma
oluyordu: Balzac 'Gambara'yı
yazdığında ve Rossiııi'nin 'Moise'inin
teknik eleştirisini yapmaya giriştiğin-
de. Gustave Planche ise 'Symphonie
Herokjue'in eleştirisini yazdığında ikisi
de deli olmuştu adeta. Yalnızca. Bal-
zac'm deliliği dokunakh olmuştu,
Planche iyice saçmalamış ve işi Beet-
hoven'a nasıl senfoni besteleneceğini
öğretmeye kadar götürmüştü! Vkrtor
Hugo şöyle yazıyordu: "Dizelerimi
müziğc teslim olmaktan kurtarmam ge-
rek" diyordu. O belki bunu başardı
ama ne yazık ki Verdi, Rigoletto'sun-
da. Donizetti Lucrezia Borgia'sında
bunu başaramadılar ve bestelerini ede-
biyatın da etkısınde kalarak yaptılar.
Sonuçta Musset, Nerval, Gautier,
Baudelire, Mallarme. \ iHiers de Llsle
George Sand 'ın deseninde Chopin ve George Sand Valdemosa rahibine yaptıkları ziyarette.
Adam ve özellikle George Sand'in Liszt
\e Chopüı'den çok etkilendiklerini.
müzikte onlan farklı dünyalara taşıya-
an bir gjzem ve esin bulduklannı söyle-
yebihriz. Üstüne üstlük. Nerval,
Fransız halk müziğinde önemli bir yeri
oln Valois şarkılanrun inceliklerini
anılmakta büyük bir usta sayıhyordu.
1832 yıhnda ünlü "Fantaisies-Fanteszi-
ler"ınde şunlan yazmıştı: "O müzikleri
dinlemek için Rossini, Mozart ve VVe-
ber'den vazgeçebifirim."
Şiirle müziğin birlikteliği
Geçen yüzyılda şiir ve müziğin çok
köklü beraberlikleri vardı: Gautier ve
Berlioz "Les Nuits D'Ete"de, Verlaine
ve Faure "La bonne Chanson"da bu-
nun birlikteliğinin ömeklerini veriyor-
lardı.
20. yüzyılda edebiyat ve müzik
arasında çok derin bağlar bulunduğu-
nu söyleyebilmek zor. Ancak Stravins-
ki, Richard Strauss'un eserlerinde bazı
izlere rastlanabihr.
Romain Rolland'ın Jean Christop-
he'u 1904-1912 yıllan arasında belir-
miş ve büyük bir başan kazanmıştı.
Büv'ük aalarçeken bir müzisyenin ya-
şamı anlatıhyordu bu eserde. Rolland
bu kitabmda Alman bestecilerin bi-
yografılerinden de yararlanmıştı. Bu
kitap üzenne yapılan eleştirilerde de
çok ciddi olduğundan. fazla soyut ve
çok uzun olduğundan söz edilir. Saf
bir piyanist olan Andre Gide de en çok
beğendiği müzisyen üzerine bir kitap
vazmıştı. "Müziklerin en safı mı? Ne
Bach'ın ne de Mozart'ın müziği saftır...
Chopin'in müziği!'' Ölümünden üç yıl
önce 1951'de Gide. bu çok beğendiği
bestecinin eserleri üzerine "Chopin
Üzerine Notlar" adında kendi halinde
ıddiasız bir kitap yazmıştı. Gide'in
"Persephone"unu besteleyen Stravins-
ki, Chopin'e karşı acımasız eleştiriler
yapıyordu ve "Gide, dinlediği müzik-
ten hiçbir şey anlamıyor" diyordu.
Artık zayıflayan ilişki
Paul Oaudel. resime müzikten daha
çok ilgi duyuyordu ama >ine de Darius
\Iilhaud ve Arthur Honegger için iyi
duygular besliyordu. Andre Breton,
Max Emst ve Andre Masson'un kon-
serlere gitmelerini yasakhyordu. Çün-
kü gerçeküstücülük müzikten etkilen-
memeliydi. Montnerlant,"La Reine
Morte"un operasmı yapmaya hevesle-
nen Andre Joüvet'nin bu önerisını red-
detmişti. Oysa Johvet, eserin tek bir
kelimesini bile değiştirmeyeceğine dair
Montherlant'asözvermişti! Bugünler-
de edebiyat ve müzik ilişkisinin olduk-
ça zayıfîadığından, bu iki sevgilinin
neredeyse birbirlerinden aynlmak üze-
ren olduklanndan söz edebiliriz. Bu-
gün yazarlann çoğu klasik müzik din-
lemiyor, bazılan zaman zaman caz
dinliyor, büyük bir çoğunluğu ise hiç
müzik dınlememeyi tercih ediyor.
Oysa Satie "Müziksiz bir insan hiçbir
zaman tamamlanmamışrır" diye yazar
bir eserinde.
Bilgisayarbbeste
yanşması
• Kültür Servisi - Bu yıl ilk defa
gerçekleştirilen Haha-Midi'94
Bilgisayarla Beste Yanşması'nın
jüri değerlendirme toplantısı The
Marmara Otelj salonlannda
yapıldı. Atilla Özdemiroğlu,
Emrehan Halıcı, Faruk
Eczacıbaşı. İzzetÖz, Nilüfer,
Ümit Eroğlu'ndan oluşan jüri,
aşağıdaki 12 eseri fınale bırakü:
Müjdat Akgün-Beklerken, Can
Atilla-Toccata, Sinan
Bökesoy-Stella, Mert
Börü-Günbatımı, Levent
Karaoğlu-Yolculuk, Hasan Cihat
Örter-Hüzün Senforüsi, Hakan
Özer-Devine, Nurhan
Renda-Skandal, Levent
Solakoğlu-X3, EserTaşkıran-Bu
Dünya Bizim, Tolga
Tem-Senfonik, Alper Ülkü-An
Arabian Kid's Wish and the
Dream.Toplam lOOmilyonödül
konan yanşmanın fınali 16 Eylül
1994 cuma akşamı saat 20.00'de
Harbiye Kültür Merkezi'nde
yapılacak.
'Sinopsis
Yanşması'
sonuçlandı
• Kültür Servisi - Fida Film
sinema gazetesi ve ayhk sinema
dergisi Antrakt'ın birlikte
düzenlediği sinopsis yanşması
sonuçlandı. Bu yanşmada beşer
milyon lira ödül kazanan 10
yanşmacının adlan alfabetik
sırayla şöyle: Ayhan Büyükünal
(Denizaltında Yirmibin Hüzün),
SulhiDölek(Kasabanın
Kahramanı). Refık Güley (Üç),
Haluk Işık (Bir Palyaço Masah),
Ferda Kmay (Sakın Arkana
Bakma). Celal Perk (Sayılı
Günler), Cemal Şan (Herkes İyi,
Herşey Kötü), Şaika Günay
Tuğrul (Bütün Menekşeler
Güzeldir), Fuat Uğur(Ayandon
Fırtınası ya da Masum Bir
Cinayet), Ahmet Haluk Ünal
(Çocuk ve Suç) Seçici kurul
üyeliklerini Füsun Demirel
(başkan), Tank Dursun K., tsmet
Kurtuluş. Hüseyin Kuzu, Yavuz
Turgul, Turgut Yasalar ve Kadri
Yurdatap'ın oluşturduğu sinopsis
yanşması, sinopsis ve senaryo
yanşmasının birinci bölümünü
oluşturuyor.
12. Türk Tarih
Kongresi
toplanıyor
• ANKARA (AA) - Ulu Önder
Atatürk'ün direktifleriyle ilki
1932 yıhnda gerçekleştirilen Türk
Tarih Kongreleri'nin 12.'si, 12-16
Eylül tarihlerinde
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in rumayesinde
Ankara'da yapılacak. Türk Tarih
Kurumu Başkanlığı'ndan
yapılan açıklamaya göre.
kongreye 25 ülkeden yaklaşık 250
bilim adamı katılacak. Kongre, 12
Eylül Pazartesi günü A.Ü Dil ve
Tarih - Coğrafya Fakültesi
"Farabi Salonu'nda" açıhş
konuşmalanyla başlayacak. TTK
Konferans Salonu, DTCF Fuad
Köprülü Dershanesi. DTCF
Muzaffer Göker Salonu, 231
No'lu dershane ve TTK
Salonu'nda 16Eylül'ekadar
sürecek kongrede bilim adamlan,
"Eskiçağ Tarihi ve Uygarhklan",
"Orta-Asya Türk Tarihi",
"Manas Destanı". "Cumhuriyet
Tarihi", "Çağdaş Türk
Diplomisisinin 200. Yıh"
konulannda bildiriler sunucaklar.
'Halk tüpkülepimizi
istiyopuz' imza
kampanyası
• Kültür Senisi - Truva Folklor
Aarştırmalan Derneği'nin
düzenlediği "Halk Türkülerimizi
İstiyonız" adlı imza kampanyası
3 eylül cumartesi günü saat
13.00'te halk müziği sanatçılan,
kültür konulu kurum ve
kuruluşlann katıhmıyla Bakırköy
Özgürlük Meydanı'nda
başlayacak. İmza kampanyası 11
eylül tarhine kadar sürecek.
Dernek; bu imza kampanyasıyla
geleneksel halk kültürünün hızla
yozlaştığı. adet ve geleneklerin
y ok olduğu bu dönemde,
kültürümüzün ve folklorümüzün
en önemli parçalanndan biri olan
halk türkülemizi korumak,
yaşatmak. sevdirmek ve bu
konuda kamuoyu oluşturmayı
amaçlıyor.
ÇDSO'da 94-95
sezonu
• ADANA(AA)-Kültür
Bakanlığı Çukurova Devlet
Senfoni Orkestrası, 1994-95
sezonunu 7-8 Ekim 1994'de
Devlet Sanatçııs piyanist Gülsin
Onay'ın solist olarak katılacağı
konserle açacak. ÇDSO Genel
Sanat Yönetmeni şef Errün Güven
Yaşlıçam'ın yöneteceği açıhş
konserinde, klasik
müzikseverlere. "Grek Piyano
Konçertosu" ile Çaykovski'nin
eserlerinden oluşan bir program
sunulucak. Sezon açıhşından önce
çahşmalannı turne
programlanyla sürdürecek
ÇDSO, 20 EylüTden sonra GAP "
şenliği çerçevesinde Diyarbakır,
Şanhurfa ve Gaziantep'te bir dizi
konser verecek.