Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
'Büyük çapkın' Marcello Mastroianni, bu kez bir cüceye aşık olan esrarengiz yaşlı bir yabancı
Tek ldşiyle yaşayanlara hayranım
Kültür Senisi - Maıceflo Mastroiamıi savaş son-
rası ttalyan sinemasında yeriru ahrken, yeni bir
Avrupah erkek imajı yaratmıştı. Geçen yıllar ca-
zibesine ve üretkenlığine pek zarar vermese de artık
o 'büyük çapkm' rolleri geçmişte kaldı.
Mastroianni'nin 'We Don't VVant to TaJk About
It' adlı son fılmi, bundan 50 yıl önce Arjantin'in
küçük bir kasabasında geçiyor. Aktör, fılmde genç
bir cüceye aşık olup onunla evlenen esrarengiz yaşlı
bir yabancıyı canlandınyor.
'I MtserabilT filmıyle 1947 yılında sinemaya baş-
layan ve o zamandan beri 150 fılmde rol alan sa-
natçı Fellini. Viscooti, De Sica, Antonioni, Scola,
Mahe, Deıny ve Ahman gjbi yönetmenlerle cauştığı
uzun oyunculuk kanyerine ilgi uyandıracak bir
film daha ekleyecek gibi görünüyor.
Heyecanlandıran meydan okuma
Beyazperdede ve özel yaşamında hiç çaba har-
camadan en güzel kadınlarla birlikte olan son de-
rece başanlı bir çapkın olarak tanınan Mastroıan-
ni için yenı rolü biraz risk oluştunıyor. Bu rolden
söz ederken "Beni biraz heyecanlandırecak bir şeye
gereksinim duydum. Bir mevdan okumaya. Kariye-
rim boyunca güzel kadınlarla aşk filmlerinde oy-
nadığun için kınandım. Aslında tam olarak k>
nandım savılmaz. Ama bugün sinemada kadınlarla
ilişkilerimin farklılaştığı ortada. Bu öyküyö farfclı
buMum" dıyor.
'Beyaz gömlek mi,
yoksa mavi mi? Karar
veremiyorum ve ikisini de
alıyorum. Tek bir adamla ya da
tek bir kadınla yaşamlannı
geçiren insanlara
hayranım. Ancak bu çok zor.'
Mastroianni, filmin yönetmeni Maria Luisa
Bemberg hakkında bir arkadaşından övgü dolu
sözler duymadan önce kendisını hiç tanımıyormuş.
Bugüne dek 8 fılminde kadın yönetmenlerle
çalıştığını söyleyen aktör, bu konuda bir dûnya re-
koru kırdığını belirtiyor. Kadınlarla çalışmaktan
daha büyük zevk aldığını da gizlemeyen Mastroi-
anni, "Belki de bir kadınla çabşırken bir tür anaçlık
çıkıyor ortaya. Yamuşak. Hoş. Güzel. Bu hanı-
nüann sesierini yüksehtiğini hiç duymadım" diyor.
Mastroianni, savaş sonrası İtalyan sinemasında
RosseUini, De Sica'nın yerini Fellini, Antonioni gibi
yönetmenlere bırakmaya başladığı sıralarda sine-
maya geçti. Savaş bitmışti ve genç Marcello'nun
oyunculuk yeteneği henüz keşfedılmemişti. Roma
Üniversitesi'nde mimarhk öğrenimi görüyordu.
Daha sonra Fellini'yle evlenecek olan Giutietta
Masina. kendısınin de mezun olduğu üniversitenin
tiyatro derneğinin bir etkinliğine katılmayı kabul
etmişti.
'Sekizbuçuk' herkes için çok önemli
tzleyıcilerin arasında Luchino Viscooti'nin bir ar-
kadaşı da vardı ve genç Marcello'yu yönetmene
tavsiye etti. Bundan 12 yıl sonra Mastroıanni'yı
uluslararası üne kavuşturan yönetmen Fellini'ydı.
Aktörün 60'h yıllarda gösterime giren 'La Dolce
Vha-Tatlı Hayat' fılminde canlandırdığı gazeteci
Marcello Rubini karakteri, Avnıpalı erkek için ye-
ni bir imaj, hem kınlgan hem güçlü, uzak, kendıni
beğenmiş, vaatleri, sorumluluklan ve hatta önce-
likîeri olmayan zarif bir paradokslar paketiydi.
Marcello Rubini'nin kara gözlüğünden belli bir
yaşam biçiminin çürümüşlüğü gözleniyordu.
Aslında o sıralarda insanlar Marcello'nun güneş
gözlüğünü, kol saatini ve spor arabasmı nereden
aldığını, Avrupa'da yolculuk etmenin nasıl bir şey
olduğunu merak ediyorlardı. Aktör "Fibnde bû-
İngiliz arabası kuHandıgınıı anımsıyorum. O zaman
modaydı. Gözlüğünı de Ingilizdi. Amerika'dan mek-
tup yazan birkaç kişi filmde kuUandığım saatin raar-
kasını soruyordu. Bunlara aldırmıyordum. Güzel
filmler, çok sevdiğjm fibnier yapttğım için çok mut-
'Kadınlara her zaman aktörleri unutmalarını sövledim. \ktörler ciddi biçimde sevemezler, bencü olursunuz, sevgiye karşüık sevgi veremezsiniz.'
luydum" sözleriyle anlatıyor o günleri.
'Tatlı Hayat'ta canlandırdığı Marcello Rubini
karakterinın o zamanlar ilahlaştığının farkında mı
acaba? Aktörün yanıtı şöyle: "Hayır. Gary Cooper
ya da Clark Gable için kahraman ifadesi kul-
İamlırdı. Ancak Fellini ve Antonioni'nin filnüerinden
bunun tersi bir karakter çıktı. Sınırlarının. güçsüzlü-
ğünün, erotik fantezilerinin aynmına varan bir
adam. Başka deyişle, bir kahraman değil. Belki de
başka türlü bir kahraman."
Mastroianni çok sevdiği 'Sekizbuçuk' da dahil
olmak üzere4 Fellinifilmindedaha rol aldı. 'Sekiz-
buçuk'da bir fılm yönetmenini (Fellıni'nın kendi-
siyle ılgılı düşü) canlandırdı. Aktör "Film, bu ku-
şaktan bir adam için röntgenfilmigibiydi. Zeki, du-
yarlı, önemli bir şey bekleyen bir adam, ama en so-
nunda uzlaşma kralı oluyor. Çok sevdiğim başka
filmler de var. ama bu filmi bizim meslekteki herkes
için çok önemli görüyonım" diyor,
Çapkınlığına gelınce "Kadınlara her zaman ak-
törleri unutmalarını sövledim. Aktörler ciddi bir bi-
çimde sevemezler, çünkü insanlar bizi sever, sevildi-
ğiniı zaman bencil olursunuz ve sevgiye karşılık sev-
gi veremezsiniz. Bu nedenle kadınlar bir postane gö-
revlisi ya da müteahhiti yeğlemeli"
Mastroianni, ünıversitede tanıştığı Ftora Cara-
beüa ile 45 yıldır evli. Bu evlilikten olan kızı Barfoa-
ra 43 yaşında. Ancak Jacqueline Bisset. Monica
Vitti, Faye Dunanay gibi oyuncularla ılışkılen.
Camerine Deneuve'den Chiara adında 22 yaşında
bır kıa olması aktörün evlihğını yıkmadı. Mastroi-
anni, kadınlar arasında seçım yapmayı gömlek se-
çimi yapmaya benzetiyor ve "Beyaz gömlek mi,
yoksa mavi mi? Karar veremiyorum ve ikisini de alı-
yorum. Tek bir adamla y a da tek bir kadınla yaşam-
larııu geçiren insanlara hayranım. Ancak bu çok
zor" diyor.
Yeni fılmınin sonlanna doğru seyyar bir sirk,
cambazlan. hokkabazlan, cüceleri ve tek fıliyle
küçük bir kasabaya geliyor. 'Sekizbuçuk' fılminin
fınalini anımsatan bu sahneyle geçen yıl ekim ayı-
nda ölen Fellini zarif bir biçimde onaylanıyor san-
kı. Marcello için artık Roma biraz daha boş. Üç yıl
önce, 60'lı yıllarda projesini çizdiği ve yaptırdığı
vıllayı sattı. Yaşam düzeyinin bir villada oturmaya
uygun olmadığını söylüyor. 'La Dolce VhV sona
erdi. Bir de Fellini'yi özlüyor. Onun bırdenbire yi-
tip gitmesini kabullenemiyor.
ODAK NOKTASI
ÂHMET CEMAL
'Kuptuluş'un Savaşları•••
Geçen haftaki yazımızda, bir süre önce TRT ekranla-
rında gösterilen "Kurtuluş"dizisinin sinema sanatı bağ-
lamında da değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş, böy-
le bir değerlendirmenin yalnızca sinema sanatının ken-
di ölçütlerine göreyapılabileceğini/yapılması gerektiği-
ni vurgulamıştık. Şimdi böyle bir değerlendirmeyi, "Kur-
tuluş"un savaş sahneleri için yapmaya çalışacağız.
"Kurtuluş", niteliği geregi savaş temasının ağırlık ta-
şıdığı bir yapımdır. Bu tema doğrultusunda dizide savaş
sahnelerine özel bir önem verilmiş, gerek dekor ayrıntj-
ları, gerekse insan malzemesi açısından gerçekten de
hiçbir harcamadan, çabadan ve özveriden kaçınılma-
mıştır. Gelgelelim bütün bunlar, çok farklı bir yerden
kaynaklanan önemli bir eksikliği gidermeye yetmemiş-
tir. Dünya sinemasında savaşfilmlerinin geçmişine bak-
tığımızda, kitlesel devinimlere öncelik tanıyan bir tutum-
dan, savaş içerisinde dramatik doruk noktalarına önce-
lik tanıyan ve kitlesel devinimleri neredeyse bu doruk
noktalarının dekoru sayan bir tutuma varıldığını görüyo-
ruz. Böyle bir tutum, savaşlarda kitle öğesinın önemini
yadsımayı değil, tam tersine, tek tek dramatik doruk
noktaları oluşturarak kitlesel devinimi daha da çarpıcı/
etkili kılmayı amaçlar. Savaşın en yoğun evresinde iki
ya da birkaç asker arasında geçen bir konuşma, vurgu-
lanmış herhangi bir eylem, bır sivil ile bir askerin birkaç
saniyelik karşılaşmaları, savaş anında verilen bir askeri
kararın tek bir kişinin yüz çizgilerinde ya da olası bir iç
monoloğunda bir anlamda gerekçelendirilmesi gibi
dramatik doruk noktaları, eserin kendi çerçevesinin dı-
şına herhangi bir atıfta bulunulmasını gerektirmeksizin
amaçlanan etkiyi yaratır. Sinema tarihinin -harcamalar
ve kullanılan insan malzemesi bakımından- en büyük
yapımlarından biri sayılan "Kleopatra"nın uğradığı ba-
şarısızlığın temel nedenlerinden birinin, filmin sonların-
daki Aktium deniz savaşında anılan dramatik doruk nok-
talarının bulunmaması olduğu anımsanmalıdır Bu
eksiklik sonucu Kleopatra'nın ansızın gemilerini savaş-
tan çekip Mısır'a yelken açması, Antonius'un da onu iz-
lemesi, yorumsuz bir savaş sahnesi olarak kaiır. Oysa bu
noktaya ilişkin yorumlardan biri, örneğin Kleopatra üze-
rine en iyı biyografilerden birini kaleme almış olan Emll
Ludwfg'm, Mısır Kraliçesi'nin Aktium'dan ani çekilişini,
o savaşa katılmasının tek nedeninin Mısır'ın olası yarar-
ları değil, ama sonuçta bır Romalının, yani Antonius'un
sevgilisi olduğunun bilincine savaşı izlerken varmasına
bağlayan yorumu, bir dramatik doruk niteliğiyle filmde
işlenebilseydi, sonuç ve değerlendirmeler hiç kuşkusuz
daha farklı olabilirdi.
Dramatik doruk noktası bağlamında başanlı bir örnek
için, Totstoy'un "Savaş ve Barış"m\ seçebıliriz. Savaş
sahneleriyle dolu olan bu romanda savaş-insan traged-
yası tek bir sahnede, savaşta yaralanan Prens Andrey'-
in gece savaş alanında, sırtüstü yatarken kendine geldi-
ğinde ve yıldızlarla bezenmiş gökyüzünü gördüğünde,
kendı ıçdünyasında giriştiği hesaplaşmanın betimlendi-
ği sahnede yoğunlaştırılmıştır. Tolstoy, yedi yüz sayfa
boyunca savaş üzerine anlattıklarını neredeyse tek bir
dramatik doruk noktasının görünüşte arka planı olarak
kullanmış, ama gerçekte asıl böyle yapmakla kitlesel
savaşları neredeyse bir roman kişisine dönüştürmüş ve
etkin kılmıştır. Buradaki dramatik doruk noktası, aynı za-
manda çizilen savaş alanlarını yazarın bakış açısından
aydınlatan bir projektör gibidir. "Kurtuluş"tak\ savaş
sahnelerinin büyük eksikliği ise yukarıdaki türden doruk
noktalarından yoksun oluşlarıdır. Dizinin televizyon için
yapılmış olması bile -kitlesel devinimlerin beyazperde-
deki etkisinin küçük televizyon ekranından bekleneme-
yeceği göz önünde tutulduğunda- kitlesel sahnelerde
dramatik doruk noktalarına yer verilmesini zorunlu kı-
Imaktadır. Bu yapısıyla dizi, tarihsel olayların sanatsal
yorumunu değil, ama eser-dışı bir öğeyi, yani olaym ta-
rihsel bir olay niteliğiyle heyecanlandırıcılığını temel
almıştır. Oysa sanat eserini sanat eseri kılan belki de bi-
rincil özellik, onun kendi dünyasını, kendi gerçekliğini
kendi içerisinde kurabilmiş olmasıdır. "Sanatçının yoru-
mu" dediğimiz. bu kurmaca gerçeklikten başka bir şey
değildir. Sanat eseri kendi çerçevesi dışına elbet atıfta
bulunur, ama bunu kendini bir sanat eseri niteliğiyle var
edebilmek için değil, kendisinin atıfta bulunduğu dış
dünyaya nasıl bir pencereden baktığını göstermek için
yapar. Tarihsel olaylarda yorumsuzluk ancak o olaylara
ilişkin belgesel yapımlann özelliği olabilir. Liselerde
okutulan tarih kitaplarındaki Kurtuluş Savaşı'nı hareketli
resimlerle televizyon ekranında sergilemek, sinemada
savaş sahneleri çekebilmekle eşanlamlı değildir!
Evrensel Kültür Merkezi
'Bisiklet
Hırsızları'ndan
^Canıille
OaudeFe
Kültür Senisi - Evrensel Kültür
Merkezi'nde etkinlikler sürüyor.
Yaz aylannda da sanatseverlere
hizmet veren Evrensel Kültür
Merkezi'nin sinema saJonu bu ay
da pek çok klasik film sunuyor
seyircilere.
Evrensel Kültür Merkezi'nde
bugün saat 19.30'da Vittorio De
Sica'nın, yeni gerçekçilik akımının
öncü fılmlerinden "Bisiklet
Hırsızları" adlı klasik fılmi
izlenebilir.
Yann saat 20.00'de ise Zuğaşi
Berepe'nin "Deniz Biziz" başlıklı
konseri dinlenebilir.
Cumartesi günü saat 14.00'te
Hector Olivera'nın "Kalemlerm
Gecesi", saat 19.00'da ise
Andrzej W ajdanın "Vaatler
ÜDcesi" adh fılmi izlenebilir. Pazar
günü ise Evrensel Kültür Merkezi'-
nde yine Vittorio De Sica'nın
"Bisiket rlırsızları", ardından saat
19.30'da Mel Brooks'un
"Yükseklik Korkusu" adh fılmi
izlenebihr. 22 ağustos pazartesi
günü saat 19.00'da Bruno Nytten'in
"Canuik Oaudel" adh fılmi
gösterilecek.
24 ağustos çarşamba günü ise
saat 19.30'da Jonathan Kaplanın
"Sanık", 25 ağustos perşembe
günü Bertolt Brecht'in "Cesaret
Ana ve Çocuklan" adlı fılmi orijinal
kopyasından izlenebilir.
26 ağustos cuma günü ise Evrensel
Kültür Merkezi'nin düzenlediği
müzik şenliği "Yeni Bir Ses Içm!"
izlenebihr.
28 ağustos pazar günü ise Evrensel
Kültür Merkezi'nde bir forum
düzenlenecek.
Saat 14.00'teki forumun konusu
"Güminıüzde Yargdama Hukuku"
olarak belırlenmiş.
Önümüzdeki ilkbahar ressam Paul
Rebeyrolle adına, doğum yeri
Eymoutier'de müze açılacak 'Yaşamşiddetledolu'Kükür Servisi - Paul Rebeyrolle,
henüz yaşarken adına bir müze açı-
lan ender sanatçılardan biri. Doğum
yeri Eymoutier'de açılacak olan mü-
zenin fınansmanı belediye, vilayet ve
kanton tarafından karşılanacak.
Müzede sergilenecek 50 kadar tablo
ise koleksiyonerler, galeriler ve sa-
natçı tarafından sağlanâcak.
Sergilenmesi düşünülen tablolann
Rebeyrolle'ün sanat yaşımından ke-
sitler sunması ve sanatçının gerçek
yapısını ortaya koyması beklendiği
için, seçim aşaması oldukça zahmet-
li geçiyor.
'Amacım güzel çeneli
bir kadın tablosu
yapmak değil.
Söylemek istediklerimi
daha iyi ifade
edebilmek için
gerçeği olabildiğince
yakından yakalamak
istiyorum'
Bu seçimi bizzat Rebeyrolle üst-
lenmiş. 'Köpekler', 'Burjuva Bilimi-
nin Çöküşü", 'Başansız Kaçışlar1
,
'Kuduz Olduklan Söyleniyor', 'Kör-
ler Kralbğında' adb tablo senlerinin
sergilenmesi kesinleşti. Diğer tablo-
lar ise Rebeyrolle tarafindan teker
teker inceleniyor. Sanatçıyla Libera-
tion gazetisinde yayımlanan söyleşi-
yi sunuyoruz.
Liberation - Kendi adınıza açılacak
bir müzenin doğuşunu görmek nasıl
birduygu?
Rebeyrolle - tlk olarak çok hoş bir
duygu. Ikincisi daha ciddi: Bu müze-
nin dayanıkb olması gerekli. İşte bu-
rada bir sorgulama ve güçlü bir
kaygı var. Çünkü bugün yaptığım
tablolan değerlendirebıliyorum -iyi
değilse atölyeden çıkarmıyorum-
ama bu durum çok farklı: Yıllardır
görmediğim tablolarla karşı karşı-
yayım. Bu tablolan bulmak için yo-
ğun bir çaba harcadım. Neyse ki
satıcılarla genelde iyi ilişkilerim var
ve bu bana yardıma oldu. Böylelikle
birçok tablomu görebilme fırsatım
oldu.
Şansım bana yardım ediyor
- Müzeye ne tür bir görüntü vermek
istiyorsunuz?
Müzenin kesinlikle bir toplama-
derleme görüntüsünde ohnasını ıste-
miyorum. İşte burada da şansım
bana yardım ediyor. Çünkü büyük,
sert ve önemli olan tablolar, genelde
olduğu gibi satılması zor olan yapı-
tlar. Ve ben bunlan toplamayı düşü-
nüyorum. Bir anıtmezar değil; bir
tür kale, bir savaş ve yüzleştirme
alanı yapmak istiyorum. Her şeyin
şiddetli olmasını istiyorum. Neyse ki
çevremdeki insanlar bu görüş açısını
paylaşıyor. Bu yüzden benden güzel
bir tablo yapmam beklenmemeli.
Aynca bunu yapamam da.
- Şiddet, yapıtlannızda ağırhklı
olarak bulunuyor.
Basit bir nedeni var bunun: Ya-
şadığımız dünya öncelikle sosyal ve
poütik alanda şiddet dolu. Hele
doğa, o en büyük şiddeti içeriyor.
Sellere, zelzelelere, yanardağlann
püskürmesine bakın, hem trajik
hem de olağanüstü bir güzellik.
- Artistik açıdan ustalarmız, boca-
lannız kimlerdir?
Başlangıçta, Picasso benim için
çok önemli bir ateşleyiciydi. Bunun
nedeni, gençlik yıllanmızda, yani sa-
vaş zamanında Louvre kapalıydı ve
eski ustalardan çok Picasso'yu tanı-
yorduk. Daha sonra diğer sanatçılar
ve yapıtlanyla tanıştık. Caravage,
Goya, Zurbaran gibi sanatçılan ince-
ledim ve sevdim. Aynca bana çok
şey veren Fernand Leger'i çok seve-
rim. Modern sanatta, Picasso'yu en
büyük heykeltıraş, Leger'i ise en bü-
yüİc ressam olarak görüyorum.
Bir dizi tablo yaptım
- Zaman zaman sizi, Francis Ba-
con'a yaklaştımorlar.
Doğal olarak karşılaştınlacak
noktalar var. Uzun süre, soyut ol-
mayan ressam olarak sadece ikimiz
vardık. Soyutla ilgili konumumuz
aynıydı. Aynca onun ve benim yapı-
tlanmda insan vücudunun önemli
bir yeri vardır.
- Gümîmüz sanatmda sizi ilgilendi-
ren, beğendiğiniz sanatçılar kimler-
dir?
Matta ve RiopeUe'yi beğenı-
yorum. Ama herkesin bildiği gibi
dünyadan soyutlanmış yaşıyorum
ve neler olup bittiğini bilmiyorum.
Birçok sanatçının yapıtlanndan ha-
berim yok veya hiç görmedim. Ama
bu sorunuza en iyi yanıtı müzemde
açılmasmı umut ettiğim sergilerle ve-
rebileceğim.
- Küvet. yapttlannızda çok sık gö-
rülen bir nesne. Bunun belirli bir nede-
ni var mı?
Bu tablolann diğerlerinden daha
çok ilgi çekmesi garip. Hikayesine
gelince, 'Başansız Kaçışlar' adlı bü-
yük bir dizi tablo yaptım. Bu dizide
üç ayn tema işlendi. Bunlardan biri
de intihardı. fntihar eden biri nasıl
resmedilir? Çizgi fılmlerdeki veya
fılmlerdeki gibi eline bir tbanca tu-
tuşturmak olmaz. Ben de damar-
lannı küvetle buluştunna yolunu
seçtim.
Saraybosna
sinemasına yardııtı
• LONDRA (AA) - Jskoçya'daki
Edinburgh Film Festivali'nde,
Saraybosna'nın ayakta kalan tek
sineması Apollo'ya yardım
kampanyası başlatıldı. 28
ağustosa kadar devam edeek
Edinburgh Film Festivali'ne
katılan Saraybosna Apollo
Sineması Müdürü Almir Palata,
sinemanın sadece bir VHS
projektörü kaldığını ve onun da
bu yazı çıkaramayacak kadar eski
olduğunu bildirdi. Sinemaya her
türlü video. film. teçhizat ve
sinemaalıkla ilgili referans kitap
bağışlanması için kampanya
başlatan Almir Palata,
Saraybosna halkının sadece
yabancı yardım görevüleri veya
gazetecıler tarafından kente
sokulabilen fılmleri
izleyebildiklenni belirtti.
Yerebatan
konserleri
• Kültür Servisi - tstanbul
Büyükşehir Belediyesi kültür
etkinlikleri kapsamında
düzenlenen 'Yerebatan
konserleri' 20 ağustos cumartesi
gün saat 16.00'da Mehmet Refik
Kaya ve Ahmek Kaya'run
vereceği konserle devam ediyor.
Saat 16.00'da başlayacak
konserde sanatçılar,
'doğaçlamalar ve çağnşımlar'dan
oluşan bir müzik dinletisi
sunacaklar.
M.Fahrettin
Olgaç'ın sergisi
• Kültür Servisi - 24 Kasım
1993'tekaybettiğimiz
M.Fahrettin Olgaç'ın resim sergısi
Beyoğlu Belediyesi Sanat
Galerisi'nde açıldı. Doğa veçevre
ile olan iüşkilennde özgün görsel
denklemler kurmaya çalışan
Olgaç'ın 38 parçadan oluşan bu
ilk ve son kışisel sergısi, 30
ağustosa kadar Beyoğlu
Belediyesi Sanat Galerisi'nde
izlenebilir.