Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 1994 PERŞEMBE
10 DIZIYAZI
Arap uleması Osmanlı sarayını işgal edince, Alevi Anadolu halkına saldınlar başlıyor
Yunus Emre okuyana ölüm
Osmanlılar, kuruluş döneminde Alevi
karşıtı bir düşünceye sahip değillerdi.
Hatta bir çok kaynak, Osmanh'nın adının
"Otman" olduğu, Osman'ın kayınpede-
ri Edebali'nin bir Ahi-Bektaşi dervişi ol-
duğunu, özellikle adalet örgütlenmesinde
büyûk rolü olan Dursun Fakih'in bekta-
şi olduğunu yazarlar. Osmanh'nın kuru-
luşunda Bektaşiliğin hoşgörülü yanı, hü-
manistliği, eşitlikçi yanı adeta ortak ya-
pışkan olmuştur.
Arna süreç içinde, Anadolu yerli halkı
ve Türkmenlerin Alevi-Sufı gelenekleri-
ne karşın üst yönetim(devlet) Sünniliği
benimsemiştir.
Osmanh'nın Sünniliği devlet dini ve
ideolojisi olarak seçmesi uzun bir dönem
alır. Bu dönem II. Bayezid dönemi ile baş-
layıp, Yavuz Sultan Settm ıle yoğunlaş-
mış ve Kanuni Sultan Sükymanile ta-
mamlanmıştır.
Bu gelişme; Yavuz Sultan Selim'ın
1517'de Mısır'da Kölemen Sultanı Kan-
su Gavri'yi yenip Islam halifeliğini delll.
MütevekİdTden alması ile tarihsel olarak
da gerçekleşmiş olur.
Osmanh'nın 9. padişahı Yavuz Sultan
1512'de tahta geçti. O sıralarda Osmanlı-
Safevi sının Sıvas-Suşehri'nden geçiyor-
du. Divriği, Darende, Malatya, Ayıntap
Memlüklerin, Kemah, Harput, Urfa Sa-
feviler'in sınır kentlerini oluşturuyordu.
ISattanat uğruna, baba
evtatkatHği
Yavuz, tahttan indırdığı babası II. Be-
yazıt'ı Bektaşilenn merkezi sayılan Di-
metoka'ya sürgün gönderdi. Tahta geç-
mek için kardeşlerini ve babasını öldürt-
tükten sonra, Alevilik meselesini ele al-
dı.
Saltanat uğruna; baba, kardeş ve evlat
katili olmak Osmanlı devleti dışında bel-
ki de görülmemiştir. Fatih Kanunnamele-
ri diye bilinen kanunlardan 81. madde bu
durumu yasallaştırmıştır. lşte 81. madde:
"Ve her kimseye e\ladından saltanat
müyesser ola, kanndaşlaruı nizann alem
için kanedilmesi münasiptir."
Yavuz, Safevı devletınin gelişmesi ve
Anadolu halkının Safevilere büyük des-
teği karşısında iki seçenekle karşı karşı-
ya kalmıştı. Ya Anadolu'da Safevi yayıl-
masına göz yumacaktı. Bu aynı zamanda
Osmanlı'nındaerimesi olacaktı. Yadabu
gidişe dur diyecekti. O zaman da Alevi-
Şii inancına karşı onun tslam içindeki hi-
lafet sırasındaki bölünmelerinden ortaya
çıkan Emevi Müslümanlığı olan Hanefi-
liği seçecekti. Nitekim öyle yaptı. Ikinci
yolu seçti.
tkjaciyojkı seçmekle. Anadolu halkmın
tsfemj yerumu olan Alevıliğe savaş baş-
lattı. Yavuz, Anadolu halkına karşı Arap
Müslümanlığına, sarayın ve ülkenin ka-
pılannı sonuna kadar açtı. Arap uleması
Osmanlı Sarayını ve haremini işgal etri.
Tûrkçe konuşulması yasaklandı. Türkler
ve Türklük aşağılandı. Türklere adeta
hayvan muamelesi yapıldı. Anadolu insa-
nmın ve Türklerin inanç biçimi olan Ale-
vilik Arap softalan tarafindan "kafîrlik",
"dinsizükle''suçlandı.
Alevi inancındaki insanlar Anadolu'da
yokedihneye başlandı. Alevileri Sünni-
leşrirmek için oluklar gibi insan kanı akı-
tıldı.
Şab İsmafl'e karşı olan tran seferinden
önce Alevi yerleşim birimleri saptandı.
Anadolu'da Alevi sayunı yapıldı. Iran se-
feri Anadolu'daki 40 bin Alevi'nin kın-
mı ile başladı.
Böylece Yavuz kendi iktidarı için bü-
yûk tehlike gördüğü Safevi devletini onun
halk desteği olan Şii ve Alevi halkı dize
getirmek istiyordu. Anadolu'da çok taraf-
tan olan Sah tsmail, Yavuz'un uykulan-
nı kaçınyordu. Böyle devam ederse Şah
Jsmail Anadolu'yahakim olabilirdi. Ana-
dolu'nun Safevi Devleti'nin bir parçası
ohnası ihtimali hiç de uzak değildi.
lşte bu hesaplaşmanın ilk halkası Ana-
dolu'daki Alevileri yok etmek, arkasın-
dan Şah Ismail'e öldürücü darbeyi vur-
maktı. O da öyle yaptı. Yavuz orduiannın
geçtiği yerlerde, kan, gözyaşı, yıkılmış,
yakılmış köyler ve kitle katliamlan var-
dı.
Yavuz'un çok hırsh bir devlet adamı
olduğu, dünya haritasını önüne koyarak;
"Bu dünya bir padişaha az gelir"dediği-
ni tarihçiîer yazıyor. Alevilere uygulanan
toplu katliamlar, Yavuz dönemi ile sınır-
lı kalmadı. Bu durum, Kanuni Sultan Sû-
lavuz, Anadolu halkına
karşı Arap Müslümanlıgına,
sarayın ve ülkenin kapılannı
sonuna kadar açtı. Arap
uleması Osmanlı Sarayını ve
haremini işgal etti. Türkçe
konuşulması yasaklandı.
Türkler ve Türklük aşağılandı.
Türklere adeta nayvan
muamelesi yapıldı.
S E R
A L E V I L ICEMAL ŞENER / MİYASE İLKNUR
Türkçe günümüze Alevüer sayesinde getebilmiştir. Arap Müslümanlığı yalnızca Alevi düşmanı değil aynı zamanda
Arap oimayan tüm millet ve mUuyetierin düşmanıdır.
EbussuucTıın din ve Alevîlik fermam
Çeviri: BURHAN KOCADAĞ
Kanuni Sultan Süleyman'ın Şeyhülislamı Ebussuud
Efendi'nin din ve Alevilik ile ilgili birkaç fermanı şöyle:
Soru: Bir kişi açıktan açığa ramazan gününde yemek
yese; sorgulaması sırasında, "Ozrünyoksa
nedenyemek yıyorsun" diye sorulduğunda
yine, "Ramazan hadistir, düzme
kpşmadır-." diye yanıt verse ve bu sözünde
dirense ona ne yapmak gerekir?
Yanıt: Elbette öklürülmesi gerekir...
Soru: Hz. Hüseyin soyundan gelen
bazılan (Seyyidler), "Ibadetie ilgili
kuraDar bizi bağlamaz. Biz öbür dünyada
ahiret kurallanndan sorumlu tutulmayız.
Biz cennete gireceklerdeniz.-" deseler,
bunlara ne yapılmalıdır?
Yanıt: Bu inanç üzerinde direnir de
Müslümanlığa (şeriat yoluna) gelmezlerse
dinsizlikleri anlaşılmış olur, bu nedenle de
öidürülmeleri gerekir...
Soru: Tekkelerde toplanarak, "Biz
tevekkül ehliyiz_."diyen insanlann
tutumlan benimsenebilir mi?
Yanıt: Benimsenmez...
Soru: Bazı sufiler, "Bize şeyhimiz böyle buyurdu—"
diye sürekli olarak zikretseler, onlara ne yapmak gerekir?
Yanıt: Şeyhleri olan dinsizin buyruğunu Tann
Peygamberi'nin buyruğuna yeğledikJeri için (diğer
ibadetleri yapmayarak.jtümünün öklürülmesi gerekir...
Soru: Kızılbaş topluluğunun dine göre topluca
öldürülmesi helal midir? Bunlan öldürenler gazi, bu
öldürme sırasında ölenler de şehit olur mu?
Yanıt: Kızılbaşlann topluca öidürülmeleri elbette
dinimize göre helaldir. Bu, en büyük, en kutsal savaştır...
Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur...
Soru: Kızılbaşlann öldürülmesi, lslam
Sultanı'na (Osmanlı padişahına)
düşmanlık besledikleri için mi şarttır,
yoksa başka nedenleri de var mıdır?..
Yanıt: Bunlar hem sultana isyan ederler,
hemdedinsizdirler...
Soru: Kızılbaşlann önderinin Tann
Peygamberi 'nin (Hz. Muhammed'in)
soyundan olduğu söyleniyor. Kızılbaşlann
öldürülmelerinin helal olduğundan biraz
kuşku duyulamaz mı?..
Yanıt: Haşa, en küçük kuşku
duyulmaz™ Kızılbaşlann yaptıklan kötü
işler, o temiz peygamber soyuyla bir
ilgilerinin olmadığmı göstermeye yeter.
Aynca, soyunun peygambere dayandığı
doğnı olsa bile, dinsiz olunca diğer
kafirlerden avnmı kalmaz. Ancak ve
ancak doğruluğu tartışılmayacak olan
kutsal şeriat töresine uyanlar ve onun sağlam
kuraUannı koruyanlar peygamber soyundan olabOir»
Eğer büyük peygamber soyundan gelmek azabdan
kurtulmaya yetseydi, Adem Peygamber soyundan
geldikleri için bütün kafirler bu dünyada ve öbür
dünyada aslaazabadüsmezlerdi... SÜRECEK
leyman zamanında da sürdü. Çorumlu
Ebussuud Efendi'nin şeyhülislamlığa ge-
tirilmesi bu dönemdedır.
Ebussuud, Yunus Emre'nin ilahilerini
yasaklar, söyleyenlere ölüm emri verir.
BirBatıhgözlemci;"ramazanayındaşa-
rap içenlerin ağızlanna kızgın kurşun dö-
küîerek" cezalandınldığını yazıyor.
Çepni Türkler, Kızılbaş olduğu için as-
kere alınmıyor. Önceden alınanlar veya
kendini gizleyenler anlaşılınca çıkanlı-
yor. 1537-1548 yıllan arasındaki Şeyhü-
lislam Ebussuud'un verdiği fetvalar açık-
ça Alevi soykınmını amaçlamaktadır.
Alevi tekkelerine gidenler, "Ben Alevi-
vün" diyenler; fermanlardakı ıfadelerle
"Kızübaşlar", "dört halifeye kürreden-
ler", "Peygamber'i taıumayanlar", "şeri-
ata karşı getenJer", "ramazan orucunu
nıtmayanlar", "şarapiçenler" vs. vs.. di-
ye fetvalarda kafirlıİde. ölümle cezalan-
dınlmışlardır. "Kızılbaşlann toplu öldü-
rülmekrinin,şeriatgereği olduğunu" fet-
valaruıda vermişlerdir.
Osmanlı tarihçisi Solakzade, Kanu-
ni'nin Aleviler hakkındaki düşüncesini
şöyle yazıyor:
"Dünya padişahı,sürekM Kızılbaş taife-
sinin sövüp saydıklanna kalben perişan
olup buniardan öç almaya her zaman ha-
vı bulunmakta,o yanlara hareketi, küçük
bir bahaneyie bağlarlar idi 'Bu dinsizle-
rin pislildere bulaşmış vücutlannı zaman
sayfasından ne zaman çıkartınz' diye ço-
ğukezşöylerleridL"
Tabii bunun gereği olarak da belgeler-
de "Rafizi, Işıkçı. Bedrertini" adlannı ve-
rerek ıfade edilen Alevıler "derdest edi-
lip öldürükiü", binlercesi "Kızüırmak'a
aoldı", kalanlar ise "diri diri yakıldı".
Bu katliam U. Sefim ve III. Murat dö-
nemlerinde de durmadı. Adeta Yavuz ve
Kanuni dönemleri aratılmadı. Alevi köy-
leri yerle bir edildi. Sürgünler, katliamlar,
ölüm fermanlan, kürek cezalan aldı yü-
riidü. Alevi olmak ölüm fermanı çıkar-
mak için yeterli idi.
1568'de Bab-ı Ali (Divan), Amasya Va-
lisi Üyas Bey'e bir buyruk göndererek ki-
mi AÎevilerin tutuklanmasını ister. Yolla-
nan buyrukta (Hükm-ü Hümayun) bun-
lann suçsuz olsa da tutuklanması isteni-
yor. Kadılar bunlan tutukluyorlar, sorgu-
luyorlar, suçsuz bulup bir süre sonra ser-
best bırakıyorlar. Tabii Vali, sonucu Istan-
bul'a bildiriyor. Merkezden gelen 2. buy-
rukta ise "bahaneler bulunarak haklann-
dan geünmesi" açık açık Vah'den isteni-
yor. Vali llyas Bey de böylece yüzlerce tu-
tukluyu "gizüce katiediyor".
Gene aynı yıllarda; Denizli San Baba
İ
Çeşmi bolgeterde
basto uygutanyor
Dergahı'nda saz ve söz var diye, namaz
kılmıyorlar diye, Ömer ve Osman'ı sev-
miyorlar diye AÎevilerin tutuklanmalan
isteniyor. Ankara'da Şeyh Hüsam ve ha-
lifeleri, Gelibolu'da Burhan Köyü tekke-
si denetime alınıyor. 1568'de Amasya'da
Sülevman Fakih'in "hakkmdan gelinme-
si", yani katledilmesi isteniyor. Kastamo-
nu'da, Ekmekçioğlu'nun "rafizi" ve "zuv
dık" sayılarak cezalandınlması isteniyor.
Amasya, Sıvas, Tokat ve Çorum hava-
lisinde daha çok baskı uygulanmasını is-
tiyor. Bozok'ta cuma namazına gıtmeyen
Bozdoğan sıpahısı Hüsevin, Kaya Büken,
Yol Kulu, Yer Kulu, Hızır Şah'ı'n tutukla-
nıp cezalandınlması isteniyor.
157O'te Amasya-Merzifon'da Vahap
Dede, Mehmetve Vdi'nin Kızılbaş olduk-
lan, cem-cemaat yaptıklan gerekçesıyle
cezalandınlmalan isteniyor.
1571 'de Kastamonu-Küre Taşköprü
kadılanndan, Yüce tlyas Dergahı'nın de-
delennden Hacı Yörük, Kırca Kaya
vs.'nin tutuklanması isteniyor.
Bu listeyi 'Osmanlı Mühûnme Defter-
leri'ndeki resmi kayıtlara göre hayli uza-
tabılinz. Ama yeterli olur kanısındayız.
Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı Sün-
ni şeriat yönetimini Aleviler kadar başka
bir kesımın iyi tanıdığı söylenemez.
Aleviler, yalnızca Alevi olduklan için kişi
olarak, grup olarak, kıtle olarak yüzyıllar
boyunca katliamlardan katliam seçmiş-
lerdir.
lşte bu nedenle Osmanlı teokratik
düzeni, Sunni şeriatçı yönetimi, Alevilere
ölüm soğukluğu hissettirmektedir.
Bugün Anadolu'da yaşayan Aleviler;
Yavuz'un, Kanuni'nin, III. Murat'ın, IV
Murat'ın ve diğer Alevi düşmanı Padişah
ve paşalann katliamlanndan kaçıp canını
kurtaranlardır.
Bu katliamlann en katmerlisini de
Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan
Süleyman yapmışlardır.
Anadolu'da bugün konuşulan Türk-
çe'yi yaşatan, herrür baskı ve yasağa kar-
şı Aleviler olmuştur. Aleviler Anadolu'da
kalmasaydı, yani Yavuz ve diğer Osman-
lı padişah ve paşalan Sünni Müslüman-
lık olan Arap Müslümanlığını Anadolu'da
tamamen hakim kılsaydılar, bugün
konuştuğumuz Türkçe Anadolu'da antik
diller arasına kanşacaktı. O zaman
Anadolu'da belki de Türk'ten, Kürt'ten
ya da onlann ana dillennden söz
edilemeyecekti. Arap dili, Arap dini ve
Arap kültürü, taa o zamandan Anadolu'ya
mührünü vuracaktı.
Türkçe günümüze Aleviler sayesinde
gelebilmiştir. Arap Müslümanlığı yalnız-
ca Alevi düşmanı değil aynı zamanda
Arap olmayan rüm millet ve milliyetlerin
düşmanıdır.
Sarayda, her tür yazışmalarda. sokak-
ta Türkçe yasaklandığı halde tüm yasak-
lara karşı Türkçeyi Anadolu lslamı olan
Aleviler korumuştur. Her türlü yasağa
karşın Türkçeyi inatla ısrarla dergahlar-
da, tekkelerde, demgahlarda Yunus ile,
Dadaloğlu ile.Karacaoğlan ile günümüze
taşımışlardır.
Yarın: Anadolu 'da Alevi
ayaklanmaları
Cumhuriyet tarihindeki ilk siyasal Alevi örgütlenmesi
TBPÜe devrimci, demokrat arayışlarPartinin 5 milletvekili için al-
mış olduğu bu ihraç karan sonra-
ki yıllarda çok tartışılacaktı.
Mustafa Timisi ve parti yöneti-
mi, parti karanna uymayan 5 mil-
letvekili için "sanünış" tanımını
kullanmış ve "Beş Yol Düşkûnü"
adını taşıyan bir kitapçık bastıra-
rak ihraç edilen milletvekillerini
suçlamıştı. "Yol düşkünfi", bilin-
diği gibi, Alevilikte, "topluma
karşı suçişlemiş,ikrannı bozmuş"
kişiler için kullanılır.
Sonraki yıllarda Aleviler ara-
sında bazı gruplar ve Birlik Parti-
liler, partinin almış olduğu ihraç
karannı ağır bularak ihraç edilen
milletvekillerinin Timisi tarafin-
dan liderlik kaygısıyla bilinçli ola-
rak tasfiye edildiği suçlamasmı
yaptılar.
Bu arada Birlik Partisi amble-
mindeki aslan motifi ile tran bay-
rağındaki aslan motifi ele alına-
rak Iranlı Şiilerle, Birlik Partisi
arasında bağ kurmaya çalışan sağ
partilerin bu propagandasma kar-
şılık Birlik Partisi, ismini değişti-
rerek Türkiye Birlik Partisi adını
aldı.TBP'den sonra bir çalkantı da
CHP'de yaşandı. Ecevit, CHP'nin
başına geçince TBP'nin tabanını
oluşturan Alevilerde Ecevit'e kar-
şı bir sempati uyanmıştı. Aleviler
artık TBP'nin varlığını tartışır ol-
muşlardı. TBP içinde bazı gruplar
ve taban. partinin kapatılarak
CHP'ye katılmasını istiyordu. Bu
istek sadece Alevi tabandan gel-
miyor, CHP yönetimi de TBP Ge-
nel Başkanı Timisi'ye partilerine
katıhnalan yönünde sürekli dave-
tiye çıkanyordu. Ancak Timisi,
"Benim olsun, ufak olsun" anlayı-
şını tabanın sesine tercih etti. TBP,
Timisi'nin başkanlığında 1973 se-
çimlerine hazırlandı.
Önce TBP üzerindeki "Alevi
partisi" imajını sihnek gerekiyor-
du. O nedenle, önce partinin prog-
ramı ve seçim bildırgesi, o dönem-
de toplumda esen sol rüzgara gö-
re yeniden yazıldı. Programda
TBP'nin devrimci sol bir parti ol-
duğu, altı çizilerek vurgulanıyor-
du. Ancak, ne parti programının
bütününde ne de il ve ilçe örgüt-
lerinde bir homojen yapıdan söz
1973 seçimleri öncesinde TBP'de yeni bir arayış
başladı. Öncelikle TBP üzerindeki 'Alevi partisi'
imajını silmek amacıyla, partinin programı ve seçim
bildırgesi, o dönemde toplumda esen sol rüzgara göre
yeniden yazıldı.
etmek oianaklıydı. Seçim bildir-
gesinde baştan sona solda güç bir-
liğine gidilmesi gerektiği üzerin-
de duruluyordu. O nedenle ilk say-
fasında da hazırlanan seçim bil-
dirgesinin tüm ilerici, devrimci ve
demokratik-sol güçlere armağan
edildiği açıklandıktan sonra de-
mokratik-solun geniş bir tanımı
yapılıyor ve TBP'nin demokratik
sol anlayışı uzun uzun anlatıldık-
tan sonra, solda güçbirliğinin ge-
rekliliği şöyle açıklanıyordu:
"Bugünkü devrimci mücadele-
nin hedefı. solu tasfiye>r
e yönelik
tekeki ve gerici güçlere karşı geüş-
tirilecek demokrasi ve bağımsızhk
mücadelesinin gereği olan geniş
cepheli solda bir güç birliginin ya-
raounasıdır.Bugüçbiıiiğinde tüm
demokratik ve ilerici güçlerin yeri
vardır. Geniş cepheli, anti-emper-
yalist devrimci ve demokratik ni-
telikkre sahip güçlü bir muhalefe-
tin geregini ve anlamını görmez-
Hkten gelerek masa başı sosvaüst-
liği yapanlan gelecekteki geiişme-
lerin sorumlulan olacakbr."
Solda güç bırlığının yukandaki
cümlelerle savunulmasından son-
ra TBP'nin ilkelerinden ilki olan
"devrüncüik"in anlatılması sıra-
sında ise "TBP, devrimci bir siya-
sai partidir. Toplumumuzdaki
mevcut kapitalist üretim iUşkileri-
nin savunucusu olan burjuva par-
tflerinden nitdik olarak aynhr.Ay-
nca kapitalist üretim ilişkilerine
özünde karşı çıkmayarak onu bi-
çimde reformist düzenlemeler ile
yaşatmaya çalışan sosyal demok-
rat partilerden de nitelik olarak
aynîır" denilerek sosyal demokrat
partiler ağır bir dille suçlamr. O
yıllarda partinin her ilçesinde ay-
n bir sol grup egemendi. Hiçbir
ilin veya ilçenin sloganı diğerinin-
kini rutmazdı. Solun her rengin-
den Alevi gençler TBP'nin bir il-
çesini kendine üs olarak seçerdi.
Ancak itiraf etmek gerekir ki
programın detayına inildiğinde
TBP'nin bazı konularda, gerek
CHP'nin gerekse bugünkü
SHP'nin ilerisinde yer aldığı bir
gerçek. Din başlığı altında yer alan
partinin göriişleri arasında Diya-
net Işleri Başkanlığı'nın kesinlik-
le kaldınlması isteniyor ve "TBP,
dinsel inançlaria materyaust felse-
felere a>nı ölçüde saygı duyar" de-
niyor.
Aynca ibadet dilinin Türkçeleş-
tirihnesi savunuluyor. Eğitim bö-
lümünde paralı eğitim ile mevcut
eğitim sistemine karşı çıkıyor, iş-
çi haklan bölümünde lokavtın kal-
dınlacağı, genel grev hakkınm
sağlanacağı vaadinde bulunulu-
yor. Kadın haklan bölümünde, ka-
dmın her alanda erkekle tam eşit
olduğu savunulduktan sonra, ev
hanımı olan kadınlann da kamu
hizmeti gördüğü belirtilerek sos-
yal haklann tanınacağı söyleniyor.
TBP'nin 1972yılındayayımla-
nan özet programında ise mezhep
aynmcılığına karşı olduklannı
içeren iki madde yer alıyor. 26.
maddede "Vatandâşlar arasında
ırk. din. mezhep, renk. cins aynmı
yapümasını önİcmek: vicdan, din,
mezhep ve inanç hürrhetlerini ih-
lai, tezyif ve tahkir edenierin ceza-
landınlmalan için TCK'ye sarih
hükümler koymak" gerektiğini
içeren görüşe yer verilmiş.
Bir sonraki maddede ise, "Dini
eğitim ve öğretim yapılan yerlerde
ve buralarda okutulan ders kitap-
lannda mezhep aynmını önlemek,
dini eğitim ve öğretimi belli bir
mezhebin tekeli alnna sokma-
mak" vaadıne yer veriliyor.
Ancak 1972 programında Di-
yanet fşleri Başkanlığı'nın kaldı-
nlması yerine her mezhebe hiz-
met sunacak şekilde düzen-
lemesinden söz ediliyor.
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Köieleri Gibi...
Ankara Belediyesi'nın çeşıtli bırimlerinde, M.G.'nin, hak-
sız, insafsız suçlamalarla ışlerinden attığı ya da yerlerini
değiştirdiği ınsanların bunalımı sürüyor.
M.G.'nin ise kılı kıpırdamıyor. Yazdığım bir-iki yazının ka-
muoyunda nasıl yankılar uyandırdığını gelen telefonlardan
öğrenıyorum. Odacısından profesörüne dek, pek çok okur,
"Ellerine sağlık!" dedi. Bu bana, ödüllerin en büyüğü gibi
geldi. Bu konunun arkasını bırakmayacağımı belirtmiştim.
Bugün, yine haksızlığa uğrayan bir başka işçi kesiminden
söz etmek istiyorum...
Olay, bir süredir direnişte bulunan "Türkiye Devrimci De-
niz veKara NakliyatİşçileriSendikası"(Nakliyat-iş) işçılerıy-
le ilgili. Mektubun sonuna adlannı da yazmışlar. Adlarının
yayımlanmasında "birsakınca olmadığmı"belirtmışler. Ben
yine de adları saklı tutacağım. Mektup şöyle:
"Sayın Mustafa Ekmekçi,
Bizler Aras Kargo Şirketi'nden atılan işçileriz. 12 Temmuz
1994 tarihinden beri işimize geri dönmek ve sendikamız
Nakliyat-iş'/n işyerimizde yetkili sendika olması için müca-
dele veriyoruz. Biz bu mücadeleye başlarken sayımız 55 ki-
şiydi. Hepimiz de işten atılmıştık. Ancak bugün bu sayımız
200'ü bulmuştur. Öyle ki, bu arkadaşlanmız halen işten atıl-
mayan, çalışmaya devam eden arkadaşlarımızdır. Bizlerin
hangi şartlarda çalıştınldığımızı ve ne kadar bir ücret aldığı-
mızı, işyerinin özelliklerini anlatan yazılarımızı ekte sunuyo-
ruz.
Aras Kargo Şirketi, 74 ilde 300'ü aşkın şube, 5000'in üze-
rinde personele sahiptir. Şirket, işkolundaki öbür kargo şir-
ketlerinin en büyüğü konumundadır. Şirketin bu kadar büyü-
mesinin tek nedeni, biz işçilerin özverili çalışmalandır. Fakat
bizler, bu işyerinde çok olumsuz koşullarda çalıştırılmakta-
yız. Buniardan bazılarmı sıralayacak olursak:
1- Aldığımız maaşlar 2.300.000 TL ile 2.500.000 TL arasın-
dadır ve bu kadar az ücreti bile hiçbir zaman zamanında ala-
mıyoruz.
2- Aldığımız bu maaşlardan başka yemek dahil hiçbir sos-
yal hakkımız yoktur.
3- Günde 13-14 saat çalıştırılıyoruz. Oysa, yasal çalışma
süresi günlük 7.5 saattir.
4- Büyük çoğunluğumuzun sigortası yapılmıyor. Sigortalı
olanlarımızın primleri de ayda 10-15 gün olarak yatınlıyor.
5- Sürekli giriş-çıkış yapılarak kıdem tazminatlarımızın
önüne geçilmek isteniyor. Yine bunun için bazı şube ve ak-
tarma merkezleri taşeron şirketlere devrediliyor. Öyle ki bu
şirketlerin faaliyet gösterdikleri yerler de her nedense Aras
Kargo 'ya ait yerler oluyor.
6- Patron, bütün bu olumsuzluklan çektiğimiz yetmiyor-
muş gibi, bizleri tehdit ve baskılarla da yıldırmak istemekte-
dir. Öyle ki, biz bu mücadeleye başlamadan önce, patronun
vekilleri tarafindan, işyerinde dayak yiyen arkadaşlanmız
dahi vardır.
Bütün bu yaşadıklanmızdan da görüldüğü gibi bizler Aras
Kargo'da adeta ortaçağın köieleri gibi çalıştırılmaktayız. Ve
bunlara ek olarak hiçbir güvencemiz de yok. Işverenin her
an bizleri işten çıkartma yetkisi vardır. Zaman zaman bu hak-
sızlıklara bireysel olarak karşı çıkan birçok arkadaşımız
hemen kapı dışarı edilmiştir. Ancak bunun, yani bireysel kar-
şı çıkmaların zararmı kısa surede görup sendikalaşmaya-
örgutlenmeye karar verdik. DISK'e bağlı Nakliyat-lş Sendi-
kası nda örgütlendik. Bunu haber alan işveren, önce 3 arka-
daşımızı elebaşı' diye işten attı. Bu arkadaşlarımızın atılma-
sına karşı bizler 52 kişi olarak Susuz Köyü'ndeki aktarma
merkezinde işi bıraktık. 12 temmuzda işyerinin önünden ay-
rılmayarak tam 10 gün direnişimizi surdürdük. Fakat 21 tem-
muz günü jandarmanın yoğun bir baskısıyla işyerindeki 'di-
reniş çadırımız' söküldü. Bu tarihten itibaren mücadelemizi
Ankara sokaklarma yaymaya başladık. 22 temmuz tarihinde
Uçarlı Sokak 11A Aşağı Ayrancı adresindeki Aras Kargo Böl-
ge Müdürlüğü'nün önüne siyah çelenk bıraktık- Daha sonra
Ankara'da çalışan bütün Aras Kargo çalışanlan ile tek tek
göruşüp sendikalaşmanın yasal bir hak olduğunu, patronun
bizleri haksız yere işten attığmı, atılan bizlerin işimize geri
dönene kadar ve sendikamız işyerinde yetkili sendika olana
kadar mücadele etmeye kararlı olduğumuzu anlattık. Ve biz-
lere destek olmalannı istedik. özellikle, biz işyerinden atıl-
dıktan sonra, yerimize alınan yeni işçiler bizim bu çağrımıza
duyarlı yaklaşıp mücadelemize destek vermeye başladılar.
Bu arada, Aras Kargo ile çalışan tüm müşterilere yönelik bil-
diriler kaleme alıp Aras Kargo 'ya mal vermemeleriçağrısın-
da bulunduk. Bu konuda da önemli oranda başarılı olduk. Bu
çalışmalarımız sonucunda, zaten yoğun bir rekabet yaşanan
kargo işkolunda şirket, yüzde 50 ye varan indirimler yapmak
zorunda kaldı. Fakat bu da onun amacına ulaşmasını sağla-
yamadı.
12 Ağustos 1994 tarihinde Ankara'da çalışan bütün Aras
Kargo işçileri olarak topluca vizite eylemi yaptık. Sayımız
150-160 civarındaydı. Viziteye çıktığımızda, çoğumuzun si-
gortalı yapılmadığımızı, hatta işe giriş bildirimlerimizin bile
olmadığmı gördük. Avukatlanmızın müdahaleleriyle hepi-
miz vizite kağıdı aldık. Bizlerin bu eylemi işvereni çok korkut-
tu. Genel Müdür Aslan Kut, istanbul'dan gelerek tek tek biz-
leri makamına çekerek işten atmakla tehdit etti. Öyle ki bu
genel müdür ve başka birçok yöneticinin hepsi, eskiden yıl-
larca cezaevinde yatmış eski solculardandır.
Bizler bütün bu tehditler karşısında yılmadık, yılmayaca-
ğız. Anayasal ve yasal hakkımız olan sendikalaşma hakkımı-
zı sonuna kadar kullanacağız. Anayasanın 51. maddesi ve
Sendikalar Yasası 'na göre, bizim bu en doğal hakkımıza bile
tahammül edemiyorlar. Onlar ne kadar saldırırsa saldırsın,
biz bu hakkımızı kullanacağız. Hatta, Ankara dışından İstan-
bul ve İzmir gibi büyük yerlerden de destekleyenlerin sayısı
her geçen gün artmaktadır.
Sayın Ekmekçi,
Bizlerin bu mücadelesi özellikle ışverenin baskı ve farklı
yöntemleriyle kamuoyunda yer almıyor. Gazeteler ve tele-
vizyonlar her defasında haber iletmemize karşı hiçbir eyle-
mimize ilgi göstermiyorlar..."
İşçilerin mektuplan özetle böyle. Buna karşılık, ışverenin
onlara bir yanıtı varsa, onu da yayımlamam doğaldır. Çünkü
yanıt hakkı, basın özgürlüğünün bir parçasıdır. Beklıyorum...
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Gulliver'in Seyahatleri
adlı romandaki cüceler
ülkesinin adı. 2/ Soyun-
dan gelinen kimse... Ka-
radeniz Bölgesi'nin dağ-
lık kesimlerinde görülen
dağınık kırsal yerleşme ti-
pi. 3/ Kadınlann bluz
üzerine giydikleri yelek... 6
"Sun sâgan — bana mes- -,
tane desünler Usanmadı
gitti gör o divâne desün- 8
ler" (Şeyhülislam Yah- g
ya). 4/ Müstahkem yer...
Kaza ya da başka bir olayı kara-
dakilere bildirmek için gemilerden
denize sahnan içi mektuplu şişe. 5/
Bir Asya ülkesinin başkenti... En-
der, seyrek. 6/ Ağır kokulu bir
gaz... Dil devriminin ilk yıiiannda
"belediye" anlamında kullanılan
sözcük. 7/ Devletle ilgili. 8/ Sank...
Tuzağa düşürülen şey. 9/ Olum-
suzluk belirten bir önek... Küçük
denk.
YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/
Leonardo da Vinci'nin ünlü tablosu "Mona Lisa"nın bir başka
adı. 2/ Bir düşünce ya da karara karşı çıkma... Hayvanlara vu-
rulan damga. 3/ Parlak kırrruzı renkte bir süs taşı... Değerli
kâğıt ve tahvil ahşverişi yapılan yer. 4/ Klavyeli bir çalgı. 5/ Ilkel
benlik... " O " gösterme sıfatının eski biçimi... Katışıksız. 6/ Ya-
nşlar ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer... Hac zamanı
dışında Kâbe ve diğer kutsal yerleri ziyaret etme. 7/ Güney
Amerika'da > aşayan bir mayrnun. 8/ Azarlama, serzeniş... Şöh-
ret. 9/ Enis Batur'un bir şiir kitabı... Saçma sapan söz.