08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS1994 PERŞEMBE 12 KULTUR Trabzon Devlet Tiyatrosu sezonu açıyor • Kültür Servisi- Trabzon Devlet Tiyatrosu, 1994-95 tiyatro sezonunu geçen sah günü Atapark Büyük Sahne'de tüm çalışanlannın kauldığı bir toplantıyla açü. Aynı gün Trabzon'a gelerek, sezonun ük oyunu olan Haldun Taner'in "Keşanlı Ali Destanı" adh oyununu sahneleyen Oğuz Aral da sanatçılarla bir toplantı yapü. Trabzon Devlet Tiyatrosu, 6 ekim perşembe günü Atapark Büyük Sahne'de sergilenecek olan "Keşanb Ali Destanı" ile sahnelerini açacak. Bu yıl, KaradenizTeknik Üniversitesi ile yapılan işbirliği sayesinde kampüs içinde bulunan Atatürk Kültür Merkezi'ndeyeralan M. Reşit Tarakçıoğlu Salonu'nda da oyunlar sahnelenecek. Rudin ve Ginsburg'dan TûPk müzisyenlere kurs • Kültür Servisi - Ünlü sanatçılar Alexander Rudin ile piyanist Victor Ginsburg 1-10 eylül tarihleri arasında yetenekli Türk müzisyenlere burs verecek. Boğaziçi Üniversitesi Kampusu'nun yeni konser salonunda gerçekleşecek kurs sonunda 9 eylül cuma akşamı saat 21 .OO'de bir konser düzenlenecek. Konserin ilk yansında hocalar ve öğrenciler birlikte çalacak; ikinci yanda ise ünlü sanatçılar Rudin ve Ginsburg'un resitali izlenecek. Kursa İstanbul'dan kaülacak öğrenciler Boğaziçi Üniversitesi Kennedy Lodge'da kalabilecek. (Telefon: Ankara 426 67 30, Istanbul 263 06 73-386 25 59) Kusturica'dan HJndergpound' • Kültür Servisi - Bosnalı yönetmen Emir Kusturica, önümüzdeki ay Bulgaristan'ın Filibe kentinde yeni fılmi 'Underground'ın çekimlerine başlayacak. Kusturica, 1500 oyuncunun rol alacağı fılmde başrolü birmayrnuna oynaüyor. 'Babam İşGezisinde', 'Çingeneler Zamaru' ve 'Arizona Rüyası' filmlerinden tanıdıgımız yönetmenin 3 saatlik yeni fılminin çekimJeri 2 ay sürecek. Halk Eğitim Semineplepi'nde Aziz Nesin • Kültür Servisi - Çağdaş İstanbul Platformu'nun Beşiktaş Belediyesi ile birlikte düzenlediği Halk Eğitim Seminerleri çerçevesinde bugün saat 18.00'de Aziz Nesin 'öykücülüğümüz ve Gülmece" konulu bir seminer verecek. Yann saat 18.00'de ise Ayten Şanşölen'in 'Türkiye'de Kütüphaneler' konulu semineri izlenebilir. KapikatûP yapışması • ANKARA (AA) - Çorum Ticaret ve Sanayi Odası, 'Geüşen Sanayi ve Çevre' konulu Uluslararası Karikatür Yanşması düzenliyor. Bu yanşmayla, sanayi ve teknolojik gelışmenin doğal çevreye zarar vermeden de gerçekleştirilebileceğine dikkat çekilmesi amaçlanıyor. Amatör, profesyonel tüm sanatçılann katılabileceği yanşmaya başvurular, 30 Eylül'ekadar Çorum Ticaret ve Sanayi Odası'na yapılabilecek. Yanşmada, ilk üç dereceye girenler sırasıyla 7 milyon 500 bin, 5 milyon, 3 milyon 500 bin lira para ödülü almaya hak kazanacaklar. Yanşmanın başan ödülleri dahnda, Karikatür Dergisi özel ödülü ve Seçici Kurul'un belirlendiği beş karikatüre de başan ödülü verilecek. Aynca Çorum Karikatür Sergjsi sırasında izleyicilerin en fazla beğenisini alan bir karikatüre de 'Halk Jürisi' ödülü verilecek. Kenan Evpen'in ikinci pesim sergisi ••MARMARİS(AA)- Marmaris'in Armutalan mevkiindeki evinde yaşamını sürdüren 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, ikinci resim sergisini İzmir'de açacak. İlk sergisini önce Marmaris'te, daha sonra da İstanbul'da açarak 2.5 milyara yakın gelir elde eden Evren, gelirin tamamını Marmaris'te yapılacak kültür sitesine bağışlamıştı. Evren, ikinci sergjsinin gelirini de Kültür Sitesi'ne bağışlayacak. Sanatçılar validen destek istedi • ANKARA (UBA) - Ankarah sanatçılar sorunlanna çözüm bulabilmek amacıyla Müzik-Sen Başkanı Mehmet Cınka ile Ankara Valisi Erdoğan Şahinoğlu'nu ziyaret ettiler. Cınka, görüşme sırasında gazinolarda çahşan sanatçılann poüs vazife ve selahiyet yasasının 12. maddesi gereğince polis çahşma karnesi çıkarmalan vepannakizivenne zorunluluğunun onur kıncı olduğunubehrtti. Sanatçılar, Şehir Tiyatroları'nm son 10 yılını ve yeni dönemi değerlendirdi 'Şıklık'tan yenîden kıırımılaşıııaya.. MEHMET ATAK oluşan yöneticikadro, tüm tiyatro sanatçılarına sanatçıları arasında bir soruşturmayapıp 10 yılın açık komiteler oluşturarakyayın, meslek içieğitim değerlendirmesini ve Erol Keskin 'ingenelsanatŞu günlerde Şehir Tiyatroları 'nda ödenekli bir tiyatroya uygun yeni biryapılanmanın hummalı ve tematik 'workshop 'largibioluşumlaryapmaya yönetmenliğiyle başlayan yeni döneme nasıl koşuşturması sürüyor. Çoğunluk 1402liklerden çalışıyorlar. Bu arada biz de Şehir Tiyatroları baktıklarını sorduk: HALE AKINLI: Ş.T. son on yıîda, bir ödenekli ti- yatro olarak halka karşı gö- revlerinin nere- deyse hiçbirini yerine getir- memiş; aksine bir gazino zihniyetiyle yöneülmiştir. Kurumun gerçek sanatçılannın üretimleri en- gellenip sanatçılar atıl hale getiril- miş; her tür eleştiri türlü biçimlerle basünlmışur. Erol Keskin gibi has ve dürüst bir tiyatro adamının gelmesi ise tiyatro adına gerçekten çok se- vindirici. ARİF AKKA YA: Son on yılda po- pülist bir yakJaşımla en çok seyirci yakalayacak ve propagandaya da- yalı bir repertuvar yapılmıştır. Ke- sinlikle bir ödenekli tiyatro manüğı güdülmemiş, tek kriter Gencay Gü- rün'ün kendisi olmuştur. Adeta dik- tatörce yönetilen bir şahıs tiyatrosu! Bir de oyunlarda "şu bölgeye bu, bu bölgeye şu" diye bir manük güdül- müş, bütünsel bakılmamışür. Gen- cay Gürün'ün yönetici olarak çok büyük hatalan vardı; alt alta sıralan- sa sayfalar yetmez. Ş.T. son on yılda dedikodularla yönetilmiştir; tam 'kapalı kapılar ardında VVashington'! Erol Keskın'in gelişi ise bir, gerçek bir tiyatrocu olması; iki, arkasında sağlam bir beyin takımı oluşturması açısından olumlu. Dileğim, ucuzluk- tan kurtulmuş, tüm insan kitlelerini yakalayacak bir Ş.T.'yi hep birlikte başarmamız. ORHAN ALKAYA: Gencay Gö- rün'ün on yılı olumlu ve olumsuz yanlanyla Ş.T. tarihi içinde değer- lendirilecektir. Bu vesile edilip Ş.T.'- nin politik bir tartışmanın merkezi- ne çekilmek istenmesini de çok sa- kıncab buluyorum. D.T. ve Ş.T.'yi hükümet veya yerel yönetim politi- kalanyla açıklamaya çalışmak hem bu kurumlara saygısızhk olur, hem de çok tehb'keb ve önü alınması çok ğüç bir süreci başlatır. Öncelikli olan Ş.T.'nin yaşaması ve işlevlerini yerine getirmesidir. Bu- nun ilk adımı da kurum içindeki ka- namayı bir an önce durdurmakür. Erol Keskin, tiyatro adamı kimliği önde duran bir arkadaşımızdır ve bu uzun sür- müş kanamayı durdurabile- cek vasıflara sahiptir. Ş.T. 80 yılda çok pobtikacı gör- dü ve kendi sa- natsal kimli- ğini büyük öl- çüde korumayı başardı. Yaraücı, kaliteli ve ödünsüz bir üretim süre- ciyle, sanatsal bağımsızhğını koru- ma mücadelesinden de başanyla çı- kacagına inanıyorum. Herkes, için- de bulunulan sürecin, kişileri aşan, 80 yıllık bir kurumun sanatsal ba- ğunsızhk mücadelesi süreci olduğu- nu kavrar ve sanatsal kimligine des- tek olursa, bundan Türk tiyatrosu kazançlı çıkar. ERSAN BARKES: 80 yıl yaşamış, bu koca yaşında dinç kalmış Ş.T. son on yılında da aulımlar yapü. ilgi gördü. Bunda Gencay Gürün'ün ki- şisel gayreti ve katkılan da var. Çe- bov'lar, Sheppard lar. Moliereler. Haldun Taner'ler, Memet Baydur - lar görüyoruz repertuvara baktığımızda. Nazmı'lar, Ktsakü- rek'ler, Ionesco'lar, Beckett'ler de olabilirdi... Her şeyin fazlası, eksiği var: olabilir. Özenfi yapımlar, genç- lik-çocuk şenlikleri, Muhsin Ertuğ- rul'u anma, kültür günleri gibi çok önemli olumlu etkinh'kler var. Ama gene çok önemli olan, çevre turne programlannı da göremiyoruz me- sela... Erol Keskin içimizden bin, oyunculan yakından tanır, tiyatro sevgisiyle yoğrulmuş nitelikli bir ti- yatro tutkunu. Nasıl bir yönetici olacağını göreceğiz. Tiyatro son- suz... BERClS FESÇİ: Gürün, ilk gel- diğinde yanında içlerinde Murathan Mungan, Yıldırun Türker gibi isim- ler olan çok iyi bir ekiple geldi. Ama kendisinin de dile getirdiğj karakter özelliği "Ben despotum, her şey sade- ce benim istediğim gibi ohır" nede- niyle bu değerli ekıbin hepsini kaçırdı. Sonra yanhş bir ekip kurdu, öde- nekli tiyatroya yakışmayan repertuvarlar yapıp Ş.T.'yi süslü püslü bir bulvar tiyatro- suna çevirdi. Bazı kişileri çok kayınp bazı kişileri dışlayıp kadroyu böldü. Asıl Ş.T. sa- natçılanna üçüncü sınıf muamelesi yapıp D.T.'den transferler yapü. Bence en büyük yankşlanndan bir tanesi de 1402'liklerin geri dönmesi- ne karşı çıkmak olmuştur. Erol Kes- kin'in gelmesi ise beni çok mutlu etti. Çünkü tiyatroyu çok iyi bilen bir sa- natçı,doğrulara ve ilkelere sahip çıkan bir insan. TORON KARACAOGLU: Ben 44 yıllık tiyatro hayatımda gözümü Ş.T.'de açtım, orada kapatmak iste- rim. 80 öncesi tiyatronun durumu çok kötüydü. Kendi isteğim- le emekli olup, Almanya'ya gittim ve beş yü orada tiyat- ro yaptım. 87'- de yuvama döndüğümde gördüm ki. oradaki ilgi burada da oluşmuş. insanlar yağmur altında bilet kuyruklannda. Tiyatro seyirci- siz olmaz. Bunlar Gencay Hanım'ın sayesin- dedir; aynca tiyatromuza çok büyük yenilikler getirmiştir. Ben son on yıl- dan çok memnunum, bir tek Gen- cay Hanım'ın gitmesine üzülüyo- rum. İnşallah davasını kazanır ve döner. NEDRET GÜVENÇ: Anarşi yı- Uannda, manen ve madden zor ayakta durmamıza rağmen, çok parlak olmasa da dört perdemizi de açabiliyorduk. Derken paşalar gel- MACtT KOPER: Ş.T.'nin en önemli sorunu yaratıcıhğın tiyatro tabanına yaygınlaştınlmaması ve yönetimce bunun istenmemesi ol- muştur. İnsanlann kendilerini sa- natçı olarak özgürleştirebilecekleri bir alan oluşturulamarruştır, bütün az gelişmişliğin kaynağı da budur. Sanatçılann yaratıalığa dönüştürü- lebilecek talepleri sanat yönetmeni tarafmdan ciddiye alınmamış, hiç gündeme getirilmemiş ve giderek sa- natçılar, eğer varsa görevlerini son dakikada panolardan öğrenen me- murlar haline geürilmişlerdir. Bu durumda sanatına ve sanatçıbğına yabancılaşan tiyatro üyeleri, yöne- timle "yağderk" bir ilişki kurup en azından sahne üzerinde olmak yolu- nu secmiş ya da bekleyip, caresiz ütopyalar İcurma boşluğuna düş- müştür. On yıllık sanatsal yönetim, Ş.T.'nin görevlerine bir ödenekli ti- yatro mantığı ve açıhmıyla bakma- mıştır. Ödenekli üyatro amaçlanna uygun bir repertuvar ilkesi geliştiril- memiş, sanat- sal estetiğin tek ölçüsü "şıklık" olmuştur. Ço- cuk tiyatrosu geleneği bir an- lamda yok sayılmış, yaz oyunlan gele- neği unutul- muştur. Tiyat- ronun kalbi kılınması gerektiğini çok iyi bilen, çalışkan, yılmaz ve su kaülmamış bir tiyatro adamıdır. BURÇİN ORALOĞLU: Ş.T. için son on yıl, bütün ilke- lerin yok edil- diği bir dönem- dir. Gürün'le tiyatro, tiyat- roculann elin- den ahnmış ve bu dönemde, kurum içinde "sanatsal demokrasi" adına tüm ta- lep, uyan ve girişimlerimiz faşizan bir biçimde topyekün reddedilmiş- tir. Zamanında Sayın Sözen'e de git- tik, Ş.T.'nin içinde bulunduğu duru- mu anlatıp, yapılan yönetmelik de- ğışikliklenndeki sakıncalara işaret edip "açtığınız bu kapıdan yarın ti- yatroyu çok yanlış potitilara gü- dümleyebilecek insanlar girebilir" dedik ama kendisi bilmediğim ne- denlerle bunlan kulak arkası etmeyi tercih etti. Sanatın politikasını belir- leyecek ve yürütecek insanlar, ancak o sanatın uzmanlan olabilir. Ama demek ki Sayın Sözen bu görüşte de- ğilmiş. Bugün Gürün'ün görevden alınması üzerine yapılacak bir yo- rum yoktur. yolsuzluk ve usulsüzlük dosyalan açıkça ortadadır, bundan sonrası mahkemeleri ve idari işlem- leri ilgilendirir. Erol'un gelmesi ti- lünmüş olmasa beni çok üzüyor, bunda sadece bir grubun değjl, ta- vanından tabamna hepimizin, bü- tün Ş.T.'nin suçu var. Erol Keskin, benim "hocam" dediğim, çok saydığım çok özel bir tiyatro adamı. Ama doğrudan kendisinin olmasa bile, RP'yle oturulan pazarlık sonu- cu buraya geldiği kuşkum var ve bu gittikçe güçleniyor. Ve ben şu anda teyakkuz içinde olması gereken in- sanım, RP "Haydaa!" diye doğru- dan üzerimıze gelmeyecekti. aksine başta ılımlı bir portre çizmeye çalışa- cakü. Şu anda da tam bunu yapıyor. Tabii ki Ulvi Alacakaptan'ı getirme- yip, kimsenin itiraz edemeyeceği Erol Keskin'i getireceklerdi. Yani tam da korktuğum oluyor. ALİ TAYGUN: Darülbedayı bu son on yılda kapanmanın eşiğinden döndü. dlke tarihinin en iyi işİeyen ti- yatrosu konumuna yükseldi. Istatis- tikler, özellikle kapasite kullanımı bu başanyı apaçık kanıtbyor. Repertu- varda yerli-yabancı, populer-sanatsal. klasik-modern oyoın dengeleri iyi korundu. Her türden se- yirci sağlandı ti- yatroya. Bütün bu objektif ger- çeklerin karşısı- nda kıskançlık- lar, kaprisler, anlamsız di; pek çok arkadaşımız 1402'den içeri, açığa abndı, bir kısmı dışan kaçmak zorunda kaldı. Büyük yara- lar aldık, buna rağmen ayakta dur- maya çabştık. Dalan döneminde, Gencay Gürün geldi. Çok şık, tatb, kafab, azimb' ve bu işe ilk kez soyun- duğu için severek yapan, enerjik bir arkadaşü. Dalan'ın kendisine sağ- ladığı geniş imkanlarla bol har- camalar yapabildi, yabancı yönet- menler getirdi, güzel pro- düksiyonlar, şıkbklar, gala- lar... Batı'yla ayru anda oyunlar oy- nandı.l4O2'hk arkadaşlann geri dönmesine karşı olduğu, geciktirdiği yo- lunda bir şaibe var ama sonuçta bi- rer birer hepsi döndü Hırslann, ihti- raslann çarpıştığı yerdir tiyatro. Biz- de bu çok şiddetli oldu. Ben bu çe- kişmelerden, soğuk savaştan illallah dedim. Bir ödenekb tiyatro olarak yüzde 70'lere varan bir başan sağ- landığını söyleyebüirim. Erol'un gel- mesini ise hiç beklemiyorduk, çok şaşırdık. Çünkü bu konuda hiç hırsı yoktur. Erol çok iyi bir oyuncu, kimse bilmez ama çok iyi bir yönet- men, hassas bir sanatçı, ideaüst bir arkadaşımızdır. Tiyatronun mut- fağını çok iyi büir, ama nasıl bir yö- netici olacak, bilemiyorum. ENGtN GÜRMEN: 29 yıldır fıi- len Ş.T.'de çabşmaktayım. Bence son on yıl, Gencay Gürün dönemi olarak Ş.T. tarihine en parlak dö- nemlerden biri olarak geçecektir. Erol Keskin Türk üyatrosunun en değerb sanatçılanndan biridir. Ge- nel Sanat Yönetmerıliği'ni kendisi- nin de ifade ettiği gibi "yaptıklan- ndan sonra değerlendirmek" doğru olacaktır kanısındayım. sayılabilecek "deneme" anlayışı TAL'in kişibğinde sürüm sürüm sü- ründürülmüştür. Şimdi, Erol Kes- kin'in sanat yönetmenbğinde Ş.T.'- nin yeniden bir ödenekli tiyatro vasfına kavuşup düzeyb, ciddi, ileri bir sanat kurumu kimbğini kazan- ması için, ilkeleri saptayıp hızla hareket etmek gerekiyor. ZİHNt KÜÇÜMEN: 12 Eylül'ün tiyatrodaki bekçisi Zobu döneminin siyah zemini üstünde 1984-94 arası, tiyatro dışından hep bembeyaz gö- rünmüştür. Son on yıb böyle değer- lendirenler arasında çoğunlugu, he- nüz sivrilmeye başlayan ve ağızlan- na şu ya da bu şekilde çabnan bir parmak balla gururlan okşanan medyanın yeni çocuklan teşkil eder. 1959'da başlayan ve 1966'da Adalet Partib belediyece durdurulan, 1974'- de yeniden etkinbğe geçip 1980'de bu kez de darbeyle kesilen Ş.T. dö- nemlerini inceleyecek olan bilim adamlan, tiyatromuzun bu son on yüın nasıl özenle, ustabkla manipüle edilmiş, cilalanmış bir vitrin most- rası olduğunu kolaybkla görecekler- dir. Bu on yıbn altı yıbna, -tüm en- gellere karşm- 1402'lik olarak yeti- şince de asıl vahameti, Darülbeda- yi'den beri süregelen tiyatro etiğinin içten çökertibniş olmasında gördük. Bu çöküşü, beyazbktan gözleri ka- maşmış olanlann kavrayabilmesi ise tümüyle olanak dışı bir olgudur. Erol Keskin'in konumu, tek yöneti- ci abşkanbğıyla soruluyorsa, benim otuz yıldır tanıdığım kadanyla Kes- kin, tiyatronun bir ekip ve iç disiplin işi ol- duğunu, tiyat- roda duygu- lann, içgüdüle- rin değil, akbn, sağduyunun egemen yatroculann talepleri doğrultusun- da olmuştur. Bundan sonrası için benim gördüğüm tiyatronun sanat- sal bağımsızbğı ve demokrasisidir. Genel Sanat Yönetmeni seçimle gel- sin ve bu konuda sanatçılann irade- sine koşulsuz saygı gösterilsin. Re- pertuvar kunıluna tiyatrocu ohna- yan kimse girmesin... BAŞAR SABUNCU: 12 Eylül darbesi ile Tür- kiye'nin ya- şamsal hak- lannın gasp edilmesinin doğal (!) uzantısı ola- rak, tiyatro- dan şamata. tantana ve "Evita"dan öte tatlar bek- leyen İstanbullulann on yılı gasp edildi; Ş.T.'nin kamu kültür hizme- tinin on yıb gasp edildi; Ş.T. sanatçı- lannın on yıb gasp edildi. Vuran vurdu, alan kaçtı. medya alkış tuttu, suskunlar sustu, pısanlar pıstı. Bu on yıUık gaspm sorumlulanndan (bir türlü sorulamayan) hesaplann elbette yasal çerçevede sorulmasını bekleyedururken, seçkin tiyatro adamı Erol Keskin'in görevlendiril- mesini, Ş.T.'nin gerçek sahiplerine. İstanbullulara yeniden emanet edil- mesinin ilk adımı olarak değerlendi- riyor, ülkenüzin en kökylü sanat ku- rumu Ş.T.de "Tiyatroyu tiyatrocu- lar yönetir" ilkesinin her aşamada yaşama geçirilmesini bekbyorum. YILDIRAY ŞAHİNLER: Ş.T.'- nin son on yıbnda olumlu-olumsuz birçok şey var. Oyun seçiminde, baş- ka konularda pek çok hata yapıbnıştır. Ama bence hepsinden önemli çok olumlu bir şey de var: Ş.T. seyircinin ilgisini çeken, dolu salonlara oynayan bir tiyatro habne gelmiştir. Ş.T.'nin bu biçimde bö- hırslar, basitbkler daha da iyi olabile- cek sonuçlan zedeledi. Heves kırdı... Sanatla güçlenmek yerine siyasi fesat- larla iktidar peşinde koşuldu. Yazık edildi. Erol Keskin'in gelişi hakkında ise bir şey söylemek için henüz erken. CELİLE TOYON: Ben. her ne olursa olsun, gidenin ardından konuş- mayı sevmediğim için bir yorum yap- mayıp. yerine değerli dostum-hocam Toktamış Ateş'ten bir abntı yapaca- ğım: "Biz devrimi hala çok seviyoruz. Ve uğruna mücadele ediyoruz. Tam ve eksiksiz bir demokrasi içinde sorun- lanmızı çözeceğimizi bilivonız. Bece- riksiz ve basiretsiz kimi polirikacıların eUerinde çarcur olan ekonomik kay- naklanmızı, geniş kitlelerin kararian doğrultusunda ve bu kitieler lehine yeni- den harekete geçirdiğimiz zaman, şim- diki saJıte darboğazîarın kalkacağına inanıyoruz. Çün- kü biz devrimi çok seviyoruz." 33 yıldır tanıdığım Erol Keskin ise, yüksek meziyetle- ri olan namuslu bir insan, çok iyi bir tiyatrocudur. Erol Keskin gibi eşsiz bir oyuncu- nun, bu geçiş dö- neminde, kişisel sanatından zaman çalma pahasma bu sorumluluğu üst- lenmesi örnek bir özveridir. HALDUN ERGÜVENÇ: 1402 - lik olduğum için Ş.T.'nin son on yıhnın büyük bir kısmını dışandan ta- kip edebildim. Gürün, Dalan ve o za- manki müdür Hakan Altıner'le birlik- te bizim mahkeme kararlanmızı hası- raltı etmiştir. Ş.T. ödenekli tiyatrodan çok, müzikal oynayan bir özel tiyatro- ya, varyete-bulvar tiyatrosuna dönüş- türülmüştür. Bu, askeri darbeden son- ra olmuştur ve askerlerin tiyatronun bu tarz olmasından hoşlandığinın da dünyada pek çok ömeği vardır. Erol Keskin ise çok kıymetli bir sanatçı, gelmesini olumlu karşıbyorum. TANER BARLAS: Erol Keskin'e inanmasam ve güvenmesem zaten yardımcılığını kabul etmezdim. ENGİN ULUDAĞ: Ş.T son on yılında da Muhsin Bey'den dev- raldığı repertuvar geleneğini sürdür- müştür. O.günün aktüalitesini yaka- lamıştır, Özal'ın dediği gibi, "Batı'- da ne varsa bizde de o olmuştur." En ağır klasiklerden günlük komedilere bütün spekt- rum gözetil- miştir. Böyle olması da gere- kir. Çünkü biz bir kamu tiyat- rosuyuz. Ağırhkb ola- rak seyirci yi cezbedecek oyunlar oy- nanmıştır. Erol Keskin günümüzün tanınmış bir ti- yatro adamıdır, yönetmeliğin izin verdiği ölçüde kendi tiyatro görüşü- nü getirecektir. Ben bir tiyatro adamı olarak. Erol Keskin'in de ge- niş spektrum kullanacağım düşü- nüyorum. Bekleyip göreceğiz. ERSAN UYSAL: 1402'lik oldu- ğum için son on yıbn sadece 5 yıbn Ş.T.'de geçirdim. Genel bir değerlen- dırme ile Egemen Bostancı ile boşa- lan yeri son 10 yılda Ş.T.'nin doldur- duğu söylenebilir. Gazino programı gibi tiyatro yapmanın da ödenekb ti- yatronun görevleri ile bağdaştığı malum. Aynca Ş.T. lOynl içinde tam bir sömürgeci zihniyet ile yönetil- miştir:"Böl ve yönet." Birtakım in- sanlann dışlanmasıyla bugüne ka- dar gelinmiştir. Şimdi ortada açıkça birtakım belgeler var. Bu soruştur- mayı RP'nin yürütüyor olması bir- takım insanlara olumsuz gelebilir. Ama unutulmamabdır ki rapor SHP döneminde tamamlanmıştır. Erol Keskin'e gelince, bilgisi, görgü- sü ve kariyeriyle dört dörtlük bir ti- yatro adamıdır. Ş.T. Genel Sanat Yönetmenliği'ne layık bir sa- natçıdır. . . , AHMET UZ: Son 101 yılda bazı iyi şeyler de pek-1 çok iyi olma- yan şeyler de I yapıldı ve az bir miktarda olsa da öde- nekli tiyatroya yakışır bir re- j pertuvar vardı. Çehov'lar falan. Erol Keskin'in gel- mesini ise çok olumlu buluyorum. Tiyatroyu çok iyi bilen. tiyatroya müthiş saygısı olan ve insanlan se- ven bir sanatçı. Şu an Genel Sanat Yönetmenliği için en iyi, en doğru seçim. ALİYE UZUNATAĞAN: Gü rün, bugün "Sanata politika ve ideolo- jilerin yön vermesine izin verilemez" di- yor. Ama bu düşüncesi 12 Eylül'ün he- men sonrası belü bir ideolojinin iste- ğiyle ve üstelık usulsüz olarak Ş.T.'ye gebrken henüz oluşmamıştı sanınm. Biliyorsunuz başta genel sanat yönet- meni maddesi olmak üzere Ş.T.'nin 80 yılbk yönetmeliğinde önemb ve zararb değişiklikler yapılmıştır. Muhsin Er- nığrul döneminde başlayan ve 35 sene- ye varan Ş.T. sanatçılığım bo>ıınca Gürün'ün ancak bugün ve ağandan, gerçekliğinden kuşku duyduğum bi- çimde sarfettiği bu cümleyi ben en başından beri ılke edinmiş bir tiyat- rocuyum. Gürün'ün bugün sarfettiği sözler gerçek olsaydı, bugüne kadar kurumun içinde de bugün ettiği sözün tam tersi davranıp ikilem yaratma- ması gerekirdi. Ben genelde sanaün, özelde tiyatronun özgür olması için kanımın son damlasma kadar müca- dele edecek bir sanatçıyım. Bu ilkeyle yetiştim. 10 y\\ bojoınca kurumda olup biten. bütün usulsüzlüklere tiyatro sa- natına vurulan darbelere sağir kabp, Gencay Güriin'ü alkışlamayı tercih eden medyanın aklına sanaün özerkb- ği bugün mü gebyor? Son derece saygın ve değerli bir sanatçı olan Erol Keskin'in gelmesini "tiyatroyu tiyatro- cular yönetir" ilkesinin ilk halkası ola- rak görüyor ve büyük bir sevinçle karşıbyorum. Bundan sonrası ise biz tiyatroculann, tiyatro sanatı adına kendi aramızda özgürce tarüşıp, geli- şip bir potada erimemiz olacakür. HAŞMET ZEYBEK: Ben ŞTnin son 10 yıbnı Özal'ın çağ atlama dö- nemine benze- tiyorum. Nasıl | Özal, üretimi | arttırmadan tüketimi artü-1 rarak gözbo-1 yamaya çabşüysa Gü-1 rün de aynını yapmıştır. Ti- yatro sanatı bir yana itibp, I ışılüb pınlüb teferruatlarla uğ- raşılmışür. Erol ağabeyin gehnesi de beni çok mutlu etti. Çünkü çok de- neyimb", bu işin ustası bir sanatçı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle