Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11AGUSTOS1994 PERŞEMBE
HABERLER
NYADAYE
lURKIYE'BE
ÇIKMAZDA Ml,
DARBOeAZDA
SHPDSPCHP salatası-5-
Sosyal demokrasinin çocukluk, hatta deli-
kanlılık yıllannda önemli bir ilkesi vardı: Tek
ülke, tek sınıf, tek parti. Sosyal demokratlarla
komünistlerin yollannın aynldığı l. Dünya Sa-
vaşı arifesinden itibaren bu ilkeye daha çok ko-
mûnistler sahip çıktılar. Ama Sosyalist Enter-
nasyonal ve bağlı sosyal demokrat partiler de
bu ilkeyi -eskisi kadar vurgulamasalar da- red-
detmediler. İlke, kapitalist sömürüye karşı
emekçilerin tek bir partide örgütlenmeleri gere-
ğini anlatmaktaydı. Birkaç istisna (İspanya ve
Fransa) dışında gerçekten de Baü Avrupa'da
ber ülkenin tek sosya] demokrat partisi oldu.
Bu, bugün de böyle. Aralannda çok şiddetli
anlaşmazlıklar çıku; parti içi muhalefetin kop-
ma noktasına geldiği anlar oldu; ama sosyal
demokrat partiler 'tek'liklerini korumayı ba-
şardılar.
Tûrkiye'de ise üç parça. Üstelik üçûnü topla-
yınca "bir etmeyecek" kadar paramparça. Bu
olgu bile Tûrkiye'de sosyal demokrat hareketin
çok ciddi bir bunalımın pençesinde kıvrandığı-
nın kanıtı, göstergesi. Yaa dizisinin ilk günü
Türkiye sosyal demokrasisi-
nin bunalımının, sosyal de-
mokrasinin genel bunalımı-
ndan soyutlanamayacağmı
yazmıştık. Dört gündür
akhmızın erdiğince, dilimizin
döndüğünce aktarmaya
çalışüğımız sosyal demokra-
sinin genel bunalımının Tür-
kiye yansıması hangi nokta-
larda?
ol Tûrkiye'de iseüç parça. Üstelik üçünü toplayınca
"bir etmeyecek" kadar paramparça. Bu olgu bıle
Tûrkiye'de sosyal demokrat hareketin çokdddi bir -
bunalımın pençesinde kıvrandığının kanıtı, göstergesi.
karşı hangi sosyal demokrat çözümii üretüler,
önerdiler, savundular, parlamentodaki güçleri-
ni hareketegeçirdiler, doğal yandaşlan emekçi-
leri sokaklara döküp sosyal demokrat çözümfin
(o neyse o) hayata geçirilmesi için savaşım ver-
diler?
örneğin Türkiye sosyal demokratlan 'alt-
»k'taki kaü devletçiliği mi karşı çözüm olarak
öneriyorlar? "Devlet sütçûJük. kasaplık, kumaş
da bilince çıkıverecek.
Gerek Batı Avrupa sosyal demokratlan, ğe-
rekse onlann Türkiye'deki 'yoldaşlan', kapita-
lizmin 'yeni' adı serbest piyasa ekonomisini veri
kabul ettikçe, çözümleri onun sınırlan içinde
aramaya kendilerini zorunlu kıldıklan sürece
sosyal demokratlıklan sözde kalacak. Sosyal de-
mokratlık sözde kalınca da seçim ertesilerinde
eller böğürde kalacak...
Poliükanın yasallıklan aamasız işliyor ve iyi
ki aamasız işliyor.
Partisi(DKP) iyice küçüldü, bir siyasi klübe dö-
nüştü. İki Almanya'nın birleşmesinden sonra,
yeni adı PDS (Demokratik Sosyalist Parti) olan
eski Doğu Almanya Komünist Partisi bir siya-
sal güç olarak etkili ama eski siyasal çizgisinden
çok sosyal demokrat çizgiye yakın. ispanya ve
Portekiz Komünist Partileri de sosyal demok-
ratlaştılar ve küçüldüler.
Görüldüğü üzere Batı Avrupa sosyal demok-
rat partilerinin "sohı" hem uluslararası planda,
hem de kendi evlerinde boşaldı. Bu ilk bakışta
sosyal demokrat partilerin, boşluğu bir ölçüde
doldurmak amacıyla sola açılmalanna yol aç-
malıydı. Öyle olmadı. Tersine bu süreçte Avru-
ba sosyal demokrasisi daha da sağa kaydı. De-
mek boşluk sadece çekmiyor, bazen itiyor da...
perakendeciliği yapmaz, ama ağır sanayi kuru-
İuşJarından da vazgeçmez" mi diyorlar ? Özel-
leştirmeye karşı sosyal demokratlann "sosyal
demokrasiye yaraşır" yanıtlannı bilen var mı ? I nipflkSİVOII £308 CftlfİVOP
Hatta "MümtazSoysalPartisi'ninözeUeştirıne- • •*••*•"• •"»• y«ıııjwı
ye itirazı, hukoka aykın yasal kusurlannı dfi-
zeltme titizliğinden mi kaynaklanıvor, yoksa
| TİP'ln etklsi
Sovyetler Birliği dağıldı. Sosyalist sistem de
öyle. Artık tek kutuplu bir dünyada yaşıyoruz.
BÜLENT ECEVİT
DSP GenelBaşkanı
| Kdken farkı
İlk ağızda, böylesi birebir
bir yansmanın söz konusu
olamayacağı; Türkiye'deki
sosyal demokrat hareketle
Batı Avrupa sosyal de-
mokrasisi arasındaki farkın
'niter olduğu söylenebilir.
Nitekım bugün, bu dizi için
yazdığı özel yazıyı sunduğu-
muz, DSP önderi Bülent Ece-
vit bu görüşte.
Ancak gene bu dia için
yann ve öbürgün su-
nacağımız birer özel yazı ya-
zan Ercan Karakaş ve Ismail
Can, Tûrkiye'de sosya] de-
mokrat hareketin Baü Avru-
pa sosyal demokrasisinin bir
parçası olduğu kamsındalar.
Bu kanı salt bu iki sosyal de-
mokrat politikacıyla özgü de
değil. Daha önemlisi, Ece-
vit'in liderliği döneminde de
şimdi de Türkiye sosyal de-
mokrat hareketi Sosyalist
Enternasyonal de temsil edılı-
yor. öyle "gözlemci örgût"
olarak filan da değil. eşıt
haklı kardeş partilerden biri
olarak.
| KMIU işletmelepi
Avrupa'da esen "özeUeştir-
me" rüzgarlan, büiniyor.
Tûrkiye'de de esiyor. Hem de
püfür püfür. Tökezleyen
ekonomileri, kamu maliyesi
üstündeki yükleri "özelleştir-
me sflürii reçetesi" ile aşmak
zorunlu ve tek çözüm olarak
sunuluyor. Oysa dizinin ilk
bölümlerinde gördûk, kamu
işletmeleri sosyal demokrasi-
nin, kapitalist sömürüyü diz-
ginlemek, devleti sosyal dev-
lete dönüştürmek, toplumsal
refahtan emekçilerin "daha
fazla pay" alabilmelerini sağ-
layacak kilit önemde araçlar.
Hatta sosyal demokrat ide-
olojinin özü; sosyal demok-
rat ekonomi pohtikalannın
vazgeçilmez silahı.
Baü Avrupa sosyal de-
mokratlan bu alanda temel
ideolojilerinin tam tersi bu
tutum izliyorlar. Federal Al-
manya'da eski Doğu Alman-
ya'nın kamu (çoğu devlet) iş-
letmeleri, merkez sağ Hıristi-
yan demokrat (CDU-CSU)
ve liberal (FDP) partiler koa-
lisyonunca yer yer insafsızca
"özeileşdrilirken" sosyal de-
mokratlar hiçbir "sosyal de-
mokratça çözüm" önereme-
diler. Fransa'da özelleşürme-
nin başmı zaten sosyal de-
mokratlar çekiyor. Dani-
marka sosyal demokratlannın sağlık hizmetle-
ri ve kütüphanelerdışında özelleştirmeye hiçbir
itirazlan yok. tngiltere zaten özelleştirmenin
"pflot proje uygulaması" idi ve bu çorbada İngi-
liz sosyal demokratlannın tuzu çok (çorba da
bu 'çok tuz' yüzünden epey lezzetsiz, hatta 'aa'
oldu zaten). Peki Tûrkiye'de?
Hayır, tarüşmayı sosyal demokrat koalisyon
ortağı SHP'nin özelleştirme kararnamesinde
imzası var yalınkatlığına indirgemeyeceğiz. So-
run SHP'nin özelleştirmeden yana olması de-
ğil. Türkiye sosyal demokratlan özeUestinneye
Sosyal demokrasi mi, demokratik sol mu?
Neden demokratik sol?
î96O'h yıllann ikinci yansında CHP
içinden doğan sol atam neden "sosval
demokrasi" değil de "demokratik soT
diyeadlandınldı?.. Bu,enineboyun
tarüşıldıktan sonra, bilinçli olarak
verilrniş bir karardı.
Bu akımı oluştururken, demokrasının
Baü Avrupa ûlkelerindeki kuram ve
uygulamalanndan eibette esinJenmışük;
ama o ülkelerle Tûrkiye'nin tarihsel
gelişme sûreçkri ve toplum yapdan
arasanda beürgin aynhkkr vardı. O
nedenfc, kendimize özgü bir sol
kavramını ve tanımını gerekli gördük ve
daha önce herhaiigi bir ülkedeki sol
akım için kullanılmamış olan
"demokratik sol" terimini seçtik. Böyle
değişik bir terim seçmemizde etkeh otaa
başlıca aynlıklar şöyle özetlenebilir:
* Bau Avrupa sosyal demokrasia
Marksist kökenliydi; bizün Tûrkiye'de
oluşturduğumuz sol akırrun ise
Marksizmle tarihsel bir ilişkisi yoktu.
Gerçj Baü Avrupa sosyal demokratlan
da Marksist ideolojiden zamanla büyûk
ölçüde kopmuşlardı; ama Marksist
kûltûr koşuUandırmasından
kaynaklanan sloganlara. simgelere ve
çözümieme yöntemlenne bağhhkian
sürûyordu. Bizim öyle bir bağhhğınuz
da yoktu.
Marksist ideolojiden kopan Batı
Avrupa sosyaldemokratlan, sürekli
olarak, katı Marksistlerüı
"saptırmacriık ve 'ihanet"
suçlamalanna uğruyorlardı; kendilerini
savunabilmek için de Marksizmeen
doğru yonımu kendilerinin
getirdikkrini ileri sûrmek zorunda
kalıyorlardı. Oysa bizim, kendimizi
"sosyaldemokrat"diye tarumlayarak,
öyle suçlamalann hedefi dunımuna
gelmemız ve savunma zorunda
kahnamız gereksizdi.
* Batı Avrupa ülkeîerinde tarihsel sûreç
içinde oiuşmuş köklü sınıf aynlıklan
koşuliandırması vardı. Türk
toplumunda ise kökieşmiş bir sınıf
yapısı ve sınıfaynlıklan büinriyoktu. O
nedenk, Baü'dan farklı olarak,
Türkiye'deki solun, birsırufhareketi
değil, çahşan ve ezüen halk kesimlerini
öncelikle gözeten birkitlehareketi
nitdiği taşıması gerekliydi.
Gerci artık Batı Avrupa ülkeierindede
sınıfaynbklan yumuşamışür; fakat
geçmişten gelen koşullanma nedeniyle,
Batı Avrupa sosyal demokrasisi, suuf
hareketi görûntüsünden ve söyleminden
kurtubnakta hala zoriuk çeknıektedir.
Üstelik şimdi de Batı Avrupa
üikeierinde yerleşmış yabana işçiter hor
görülen ve haklan saurh tutulan bir
mağdur sırufdurumuna getinlmışlerdir.
* BaüAvrupa ülkclerinin sanayi
toplumuna geçiş aşamasında sosyal
demokrasi bir işçi hareketi oiarak
doğarken, o ülkelerde köylü nüfiıs,
sınaileşmenin etkisiyle veya denizaşın
ülkelere göçler nedeniyle, çok azalrnışü.
Köylülerin sorunlannı da, zaten, daha
sosyal demokrasinin doğuşundanönce,
yerine göre, çiftçi partileri, liberal
partiler veya sağa partiler
üstlenmişkrdi. Onun için Batı Avrupa
ûlkelerindeki sosyai demokrat partiler
köylü sorunJanyla yakmdan ilgilenme
gereğini duymamışiardı. Türkiye'de ise
köylüler, 1960'lardanüfusurıyansını
oluşturuyordu; şimdi de nüfusumuzun
yaklaşık yansı köylüdür ve köylüler
toplumun en ihmal edilmiş, en yoksul
kesimidir. Köylûnün ihmaJi ve
yoksuLlaşması sürdükçe büyükkentlere
göç hızlanmakta ve kentlerin sorunlan
da ağırlaşmakta, kentierdeki işsizlik de
artmaktadır. Kentierdeki işsizliğinartışı
yüzündenişçilerin pazarhk gücünü ve
haklanru korumak dazorlaşmaktadır.
Üstelik büyük kentlerderuzh göçter
nedeniyle yaşanan lcûltûr çaüşması.
buralarda tutucu. hatta gencı akımlan
güçlendirmektedir.
Bütün bunlann bilinandeolan
demokratik sol hareket, Batı Avrupa
şosyal demokrasisüîden farklı olarak,
işçilerk birlikte, köylülerin sorunlannı
da üstlenmeyi görev bilrniştir. O
nedenle, ilk günden beri, ülkemizde,
demokratik sol hareket, "katkmmayı
köytâdeabasfartma" ve tûm yurda
dengeli oiarak yayma ilkesini
benimsemişür. Bunu aynnülı bir
programa bağlamıştır.
* Batı Avrupa'da, yalnızköyİüterin
değil, esnaf ve sanatkariann ve kûçûk ve
ortaölçekH gmşimciferin sorunlanna
da, daha sosyal demokrasinin
doğuşundan önce, başka siyasal akımlar
sahip çıkmışlardı. Oysa Tûrkiye'de o
kesımler de sahipsizdi. Onun için
demokratik sol hareket. büyük sermaye
çevreJerinin ve rantiyelerin egemeniiğine
karşı, bu kesimkrin desonmlannı
üstlenme gereğini duymuş ve genişhalk
topluluklannın yatınmahğını ve
girişjmciliğiru özendirici birprogram
oluşturmuştu.
* Batı Avrupa üikeierindesosyal
demokrasi, sömürgecilik sürerken
ortaya çıkmıştı. O ûikelerin sosyal
demokratlan da, kendi toplumlannda
sömürüye karşı mücadele verirken,
başka toplumlann sömürülmesi
karşısında aynı duyarhhğı
göstermemişlerdi. Hatta sömürgeciliğin
ülkeJerine sağladığı nimetlerden kendi
halklannın refahı için kendi üikeierinde
dengeli bir kalkınma için
yararianmışlardı. Oysa Türk ulusu,
imparatorluk döneminde bile,
sömürgeci olmamışü. O kadar ki
Anadolu halkı, feüiedilen ülkelerden
birçoğunun halkından daha yoksul
kalnuşü. Kurtuluş Savaşı'nda da, Türk
ulusu, emperyalizme ve sömûrgeciüğe
karşı başkaldınnm öncülüğünü
üstlenmişti.
Baü Avrupa sosyal demokratlan ise
emperyalizm ve sömürgecilik
döneminin koşullandırmasından hala
yeterince kurtulamamışlardır. Nitekim
izledikleri dış politikanın sağdaki Baü
Avrupa partilerince izlenen dış
politikadan genelde bir farkı yoktur.
Orneğin Ortadoğu sorunlanna, sağa
partilerden daha değişik, solculuğa daha
yaraşırbiryaklaşım
izleyememektedirler. Bu bölgedeki
çağdışı rejimierin ve düzenierin ayakta
kalmasına, Baülı sağcılar kadar Baüh
sosyal demokratlar da katkıda
bulunmaktadırlar. Bosna-Hersek
fadasi karşısındaki tutumlan da
sağalann tutumundan farklı
olmamışür. Türkiye'deki bölücü
akımlara verdikleri destek de
emperyalizm koşullandırmasının bir
dışayurmasıdır.
Bu gibi örnekler, Türkiye'deki
demokratik sol hareketin, yalnız adda ve
sözde değiL anlamda ve özdede
farklılığıru ve ulusal niteliğini
göstermeye yetse gerektir.
Tûrkiye'de 1960larda başlatüğmuz
hareketi "sosyal demokrasr' değil de
"demokratik sof' terimiyle tanımlamış
oimanın şimdi bir yaran daha ortaya
çdcmışür. Sosyal Demokrat Halkçı
Parti. yüzeysel bir Baü özenticiliğinden
kurtulamadığı için Türk toplumuyla
uyum sağlayamamaktadır; sofculuğun
hiçbir gereğini de yerine
geürememektedir; solculuğun gerekleri
biryana, demokratikkşmeye bile
katkıda bulunamamaktadır; solda
sloganabğın ötesine geçememektedirler;
üsteKk, solun evrensel moral değerlerini
yozlaştırarak, "sosyal demokrasi"
kavramına o yönden de koyu birgölge
düşürmektedir. Budurumda, SHP'nin
temsil ettiği "sosyal deraokrasTden
adıyla ve içeriğiyle de, sözüyle ve özüyle
de ayn bir ulusal ve demokratik sol
hareketin varhğı Türkiye için bir şansür.
sosyal demokrat ideolojiden mi" sorusunun
yanıtı açık mı ?
Özelleştirme konusu işte bu yüzden Tûrki-
ye'de sosyal demokrasinin bunahmının göster-
gelerinden biri. Oy erimesinin nedenlerini kişi-
lerde aramak yerine, Karabük işçileri, Et-
Balık, SEK işçileri, Erdemir, Zonguldak işçile-
ri, 1974'te Demirel'in AP'sini kentlerden püs-
kürten emekçi oylan niçin sosyal demokrat
ırmaklara akmıyor, sorusuna yanıt aransa, ör-
neğin özelleştirme konusunda özgün ve sosyal
demokratça çözûmler üretilmesi zorunluluğu
Yeni dünya düzenimizin adı: Pax Americana.
Tek ekonomik düzen var artık: Serbest piyasa
ekonomisi. Kapitalizmin korkulu rüyası sosya-
list sistem çökünce Baü Avrupa'nın komünist
partileri de ya birlikte cöktü ya dönüştü.
Büyük ve güçlü Fransız Komünist Partisi
hızlı bir erime sürecinde. Toplumun "marjinal"
siyasi güçlerinden biri olma yolunda ilerliyor
(yani geriüyor). İtalyan Komünist Partisi hala
güçlü. Ama arük o bir "komünist" parti değil,
bir sosyal demokrat parti. Zaten oldum bittim
güçsüz ve küçük kalmış Aiman Komünist
Bu nokta Türkiye için de önem taşıyor. Biraz
geriye gjdelim, 1965 seçimlerinde TİP, o günkü
seçim sisteminin de yardımıyla Meclis'e 15 mil-
letvekili ile girmişti. Bu Türkiye Büyûk Millet
Meclisi'nin en ilginç dönemi oldu. 15 sosyalist
milletvekili, tek başında iktidar olacak çoğunlu-
ğu ele geçiren AP'nin ve Başba-
kanlığı üstlenen Demirerin to-
zunu aünaya yetti de artü bile.
Ama daha da önemiisi, 1950'-
den beri seçim kazanamayan,
üstüne ölü toprağı serpilmişe
benzeyen CHP'yi de çok derin-
den etkiledi. TİP in gerek parla-
mentodaki etkinliklerirün, ge-
rek kentierdeki, işçi mahallele-
rindeki, köylerdeki eylemkri-
nin tutuşturduğu toplumsal
muhalefet güçlenmiş, Türkiye
demokratik yaşamının en canh,
en üretken, en renkü ve en ve-
rimli dönemini yaşamışü.
Kitlelerdeki belirgin ve güçlü
"sola yönelis" dönemin CHF-
sinin bir sosyal demokrat parti-
ye dönüşmesine yolaçü. Bülent
Ecevit önderliğinde genç ve di-
namik bir ekip (Kamil Kınkoğ-
lu, Turan Güneş, Deniz Bay-
kal, Necdet Uğur. vb.)önce"or-
tanın solu" sloganıyla parti için-
de bir değişim rüzgan estirdiler.
Ardından "ortanın solu"nun
içi doldurulmaya başladı veçok
kısa bir sürede, CHP bir sosyal
demokrat partiye dönüştü.
Hem de yaşli Baü Avrupa sos-
yal demokrat partilerinin genç-
lik yıllannı anımsatacak bir di-
namizm ile. 1974 seçimleri sı-
rasında dağa taşa salt "Karaoğ-
lun, Lmudumuz Ecevit" yazı-
lmadı. Aynı günlerde miting
alanlan, CHP toplantılan "Ek-
mek işleyin, su kullanuun", "Te-
kelleri kuşatacağız" gibi en saf-
kan sosyal demokrat sloganlar-
la çınlıyordu. TİP'in ateşlediği
toplumsal ve siyasal hareket-
lenme CHP'yi kırk yıllık uyku-
sundan uyandırmış, yepyeni bir
kimliğe bürünmesini sağ-
larruşü. îyimser bir gözle söy-
lersek. kazanan Türkiye oldu,
kazanan demokrasi oldu. Tûr-
kiye'nin gelişmişlik düzeyinde
bir sosyal demokrat partiye
aslında "gecikmiş" bile denebi-
lirdi. Bu gecikme CHP ile bü-
yûk ölçüde giderildi.
Ne çare ki ömürlü olmadı.
Hayır. ömürlü olmayan CHP
değil. Daha 1977lerde bölün-
meye başlamış olması değil.
1980'de kapaülması değil.
Ömürlü olmayan, CHP'nin
1974'de savunduğu sosyal de-
mokrat çizgiydi. Daha MSP ile
koalisyon kurdugu yıllardan
itibaren CHP'de hızlı bir sağa
açılım gözlendi. Bugünkü
"btınalım" şiddetinde olmasa
bile. bir sağa açılma gerçekten
de daha o günlerden sezilebili-
yor. Kanımızca bugün yaşanan
bunalımın tohumlan da 1980
öncesinde yeşermeye başladı.
CHP'nin (SODEP'in, SHP'-
nin, hatta DSP'nin) sosyal de-
mokratlıği "admda" hala sürû-
yor. Ama ideolojik, ekonomik
ve siyasal çizgisiyle, 1974'lerin
diri. üretken ve umut saçan
CHP'sinden çok uzakta. Bu
yaa dizisinde, Türkiye sosyal
demokrasisindeki bunalım üs-
tüne vurgulamak istediğimiz en
önemli nokta da zaten bu.
Bu sağa açılmada sosyal de-
mokratlann solunun boşalmış
olmasının da ciddi bir etken olduğu ortaya
çıkıyor. Nitekim, bizzat sosyal demokratlar,
CHP'deki 1965 sonrası değişim ve dönüşüm de
TİP'in ve öteki sol örgütlerin payını teslim edi-
yorlar. Hatta şimdi aktif politikada olmayanr
ünlü bir sosyal demokrat CHP'linin (1980 öncesi
CHP'sinden şözediyoruz) şakası, aslında ciddi-
dir: "Başta TİP olmak üzere sosyalistler ekti, biz
biçtik".
Yanı:... ve given buabroı
Ecevit: Büyükkentler gericiliğin ıııerkezi haliııe geldi
PERSEMBE
• DSP Genel Başkanı Ecevit, parlamentoda
düzenlediği basın toplantısında köylûnün
emeğinin, köylüden çok aracıya gittiğini söyledi.
ANKARA (Cumhurivet Bü-
rosu) - DSP Genel Başkanı Bü-
lent Ecevit, köylûnün son yıllar-
da sürekli yoksullaştığını.
tanrrun ve hayvanalığın gerile-
diğini belirtti ve göçler nedeniy-
le de büyük kentlerin "geridii-
ğin merkezleri" durumuna gel-
diğiai bildirdi.
Ecevit, dün parlamentoda
düzenlediği basın toplanüsın-
da, köylûnün emeğinden, köy-
lüden çok büyük aracı ve tefeci-
lerin yararlandığını belirterek
şunlan söyledi:
"Köylü ihmal edildikçe, kırsal
alandan kentlere göchızJanmak-
ta, o yüzden kentlerin sorunlan
gitgide ağırlaşmaktadır. Göçler
nedeniyle büyûk kentlerde işsiz-
lik tırmandığı için işcinin pa-
zarhk gücü de azaünaktadır.
Kendilerini 'solcu' veya 'ilerici'
sanan kimi cevreler, kentleri ile-
riciliğin merkezleri gibi göriiyor-
lar. Oysa, hızlı göçün yarattığı
külfür çattşması, hızlı göcün ağı-
rlaştırdığı sosyal sonınlar ve
bunlann doğurduğu tepkiler, bü-
yük kentleri gericiliğin merkez-
leri durumuna getiriyor."
Toplumun en örgütsüz kesi-
mi olan köylûnün sesini duyu-
ramadığına dikkat ceken Ece-
vit, kooperaüf birliklerinin de
siyasete bulaştınldığı için ger-
çek anlamda kooperatifçilik ol-
madığinı savundu. Ecevit, "İkti-
sat profesörû olan Çifler, koope-
ratif birliklerini birer devlet ku-
ruluşu sanmakta ve birüklerin
fabrikalarnu kendi deyimiyle
özelleştirmeye kalkışmaktadır"
dedi. Ecevit, DSP dışındaki hiç-
bir partinin köylü sorunlanna
çözüm önermedığini kaydetti.
ORHAN BURSALI
Beyin Ölümü
Gazetelerimizin ön sayfalarında artık sık gördüğümüz
haberlerden biri oldu: Genç ve güzel bir kız veya sevimli
bir bebek bize güiümsüyor. Hasta yatağında sağlığına
kavuşmak veya ölümden yaşama dönmek için böbrek,
karaciğer, kalp veya bir göz bekliyor.
Ama fazla zamant dayok, çünkü ölüm kapıda bekliyor.
Yürekler acısı bir durum.
Bizler de hayatının kurtulması için birilerinin hemen
ölmesini ve karaciğerinin alınıp hastamıza takılmasını
isteyecek kadar acı bir insanlık dramı yaşayabiliyoruz.
• • •
Tıbbın organ nakillerini mümkün kılması, ölümün ve
hayatın yeniden tanımlanmasını, sınırlarının yeniden çi-
zilmesini de gündeme soktu.
Böylece, yüzyıllardır ölümün kesin göstergesi sayılan
"kalbin durması" yetmez oldu. Günümüzde ölümün eşi-
ğinde olan insan, yaşayanların yararına daha hızlı öl-
meliydi... Çünkü organları taze kalmaltydı. Böylece ttp
bilimi "kalpölümü"nünyerine "beyinölümü"kavramını
ve tanımını önümüze koydu. Insanın kalbi çalışabilirdi,
ancak beyin öldükten sonra yapacak hiçbir şey yoktu!
İşte dünyada kıyamet de böylece koptu.
Kalbi atan biri diri diri kesilip organları alınacaktı! Ola-
yın derinlemesine etik, dinsel, felsefi, düşünsel boyutlan
vardı. Hayatın ve gelecek nesillerin özlerine ilişkin bü-
tün bu gelişmeler ve sorunlar, etik ve hukuksal açıkla-
malar, düzenlemeler gerektirmekteydi.
Bunlar tartışılırken, dünyada ise çoktan organ pazarı
kurulmuş ve yüksek paralarla ticareti yapılmaya başlan-
mıştı bile.
• • •
Biyoloji bilimindeki gelişmeler, hayatın ve ölümün dü-
ne kadar çok kesin olan sınırlarını giderek belirsizleştir-
di.
Biyolojideki baş döndürücü gelişmeler bütün gele-
neksel kavramları hızla eskitti, tüketti ve insanlığın önü-
ne yeni olanakların yanı sıra büyük sorunlar da çıkardı:
Organ nakli, ölme hakkı, insanın benzerinin üretilmesi,
kiralık anne, sperm ve canlı organ bankaları vb...
Önümde, bugünün ve yarının bu çok temel sorunlannı
son sayısında neredeyse her ideoloji ve görüşten düşü-
nüre tartıştıran bir dergi var: NPO-Türkiye C)
Konu, her yönüyle ve yarınların perspektifi içinde ele
alınıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı MHterrand'ın eski başyar-
dımcısı ve "Gelecek Binyıl: Kazananlar, Kaybedenler"
kitabının yazarı Attali, bilimin ve bilim adamlannın şir-
ketleştiğine ve yaşamın dizginlerini ele geçirmeye baş-
ladığına ışaret ederek, "Kazanç kaynağı olarak kullanı-
lacak bir mal halinde insan üretilmeye" karşı çıkıyor ve
"Kişinin sınırlarının nereden çekileceği, neyin insana
özgü olduğu konusu, önümüzdeki yüzyılın temel mese-
lesi olacaktır" diyor.
Oxford Üniversitesi hukuk profesörû ve düşünür
Dworkin ise daha pragmatik bir tutum alıyor ve örneğin,
insanlara gerekli organlar için isteyen kadınların cenin
fabrikası gibi çalışabileceğini belirtiyor: "Kadınlar para
kazanmış, hayatlar da kurtanlmış olur!"
Japon düşünür Umehara tartışmaya, "Nasıl öldüğü-
müzü değiştirmek, nasıl yaşayacağımızı da sonsuza
dek değiştirecektir" tutumuyla yaklaşıyor ve insan soyu-
nun, bütün diğer canlılar üzerinde mutlak egemenlik
kurmasına yardımc» olan bilim ve teknolojiye boyun eğ-
diğini belirtiyor.
Umehara, Batı uygarlığınm "Düşünüyorum, öyleyse
varım" felsefesine, Doğu'nun, insanlığın bütün doğayla
birlikteliğini ve uyumunu vurgulayan "Varız, öyleysedü-
şünüyorum" felsefesiyle karşı çıkıyor. Umehara, eğer
beyin ölümü ölüm sayılırsa, ölümün, birer başpapaz
olarak tammladığı doktorların iki dudağı arasına bırakıl-
mış olacağını belirtiyor. Üstelik daha da ileri gidiyor ve
izni olmadan canlı insandan organ alınmasını yamyam-
lığın modern türü olarak tanımlıyor.
• • •
Yaşadığımız kuşak, aslında bütün bunlara hazırlıksız
yakalandı.
Birden kendimizi varlığın ve hayatın çok temel sorun-
lan ile karşı karşıya bulduk.
Zaman, bizim neslimizden çok çabuk büyümemizi is-
tiyor!
Bu biraz insafsızlık değil mi?
C) New Perepectıves OAjarterly/Türkıye Türkçe, uç aylık toplumsal ve siyasal
duşünce dergısı Sayı S. 1994
Ünal Erkan, Çiller'e kara tablo çizdi:
Güneydoğu'da halk çah
gölgesinde yaşıyor
• Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan, Başbakan
Tansu Çiller'e, Güneydoğu için kara tablo çizdi. Erkan,
"Güneydoğu'da yaşayanlar, çah gölgesinde yaşıyor,
bannma ve yiyecek sorunu var, daha fazla yardırna ihtiyaç
var" diyerek Başbakan'dan ekonomik yatınmlann
uygulamaya konulmasını istedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Olağanüstü Hal Bölge
Valisi Ünal Erkan, Güney-
doğu'da PKK terörü nedeniyle
şehir merkezlerine yoğun bir
göç yaşandığını belirterek Baş-
bakan Tansu Çfller'den bölgeye
acil yaünm yapılmasını istedi.
Erkan, "Bazı vatandaşianmız
Kızday'dan temin ettiğhniz ça-
dırlarda, bazılan yakınlannın
evinde kalıyor. Ama bazı vatan-
daşlarunız da var ki çah gölge-
sinde yaşıyor" dedi. Bannma ve
yiyecek sorunundan da yakı-
nan Erkan'ı dikkatle dinleyen
Çiller, Güneydoğu'ya önümüz-
deki iki ay içinde 5.6 trilyon lira-
hk yaünm yapılacağını kaydet-
ti. Çiller. "tsterdik ki bunlar
obnasın. Şimdi önemli olan sev-
giyle kucaklaşmaktır" görüşü-
nü dile getirdi.
Olağanüstü Hal Bölgesi kap-
samındaki 10 il ile 3 mücavir ve
8 hassas il valisi ve bazı bakan-
lık bürokratlan, Başbakan Çil-
ler'in başkanlığında dün An-
kara'da toplanarak Güney-
doğu'ya yapılması gereken
ekonomik yaünmlan göriiştü.
Toplanüda Güneydoğu ger-
çeğini anlatan Bölge Valisi
Ünal Erkan, terörle mücadele-
de büyük başan sağlandığını
belirtirken, bölgedeki ekono-
mik ve sosyal sorunlara dikkat
çekti. Kırsal kesimdeki yurttaş-
lann terör nedeniyle şehir mer-
kezlerine göç ettiğini kaydeden
Erkan, özellikle Diyarbakır'da
yoğunlaşan göç hareketinin ba-
zı olumsuzluklan beraberinde
getirdiğini anlattı.
Erkan'ı dikkatle dinleyen
Başbakan Çiller, Güneydoğu'-
ya önümüzdeki iki ay içinde 5.6
trilyon liralık yatınm yapılaca-
ğını belirtirken, "Hbetteki acdı
günlerimiz oWu. tsferdik ki bü-
tün bunlar bJç ofanasm. Şimdi
keşke dağlarda ölen genckrimiz
otaıasa>dı"dedi.
Çiller, Güneydoğu'ya yaü-
nm seferberliği için haaıiadık-
lan programı kısa sürede uygu-
lamaya koyacaklannı ve
önümüzdeki ay bölgeye giderek
çalışmalan yerinde izleyeceğini
söyledi. Kapatılan okullann
açılması ve sağhk hizmetkrin-
deki eksiküklerin giderilmesi
için seferber olduklannı anla-
tan Çiller, "Şimdi önemli olan
sergiyie kucaklaşmaktır. Şef-
katle ve inancla kenetlenmemiz-
dir" görüşünü dile getirdi.
İçişleri Bakanı Nahit Mente-
şe de toplanünın asıl gündemi-
nin acil destek programı çerçe-
vesinde bölgeye götûrûlecek
ekonomik yardım ve hizmetle-
rin öncelik sırasını belirlemek
ve programa işlerlik kazandıra-
cak fınans kaynaklannı araşür-
mak olduğunu söyledi.
Milli Eğıtım Bakanı Nevzar
Ayaz ise bölgede terör nedeniy-
le kapah bulunan okullann ye-
niden eğitim ve öğreüme açıl-
ması için yoğıın bir çalışma
içinde olduklannı kaydetti.