27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11AGUSTOS1994 PERŞEMBE HABERLER NYADAYE lURKIYE'BE ÇIKMAZDA Ml, DARBOeAZDA SHPDSPCHP salatası-5- Sosyal demokrasinin çocukluk, hatta deli- kanlılık yıllannda önemli bir ilkesi vardı: Tek ülke, tek sınıf, tek parti. Sosyal demokratlarla komünistlerin yollannın aynldığı l. Dünya Sa- vaşı arifesinden itibaren bu ilkeye daha çok ko- mûnistler sahip çıktılar. Ama Sosyalist Enter- nasyonal ve bağlı sosyal demokrat partiler de bu ilkeyi -eskisi kadar vurgulamasalar da- red- detmediler. İlke, kapitalist sömürüye karşı emekçilerin tek bir partide örgütlenmeleri gere- ğini anlatmaktaydı. Birkaç istisna (İspanya ve Fransa) dışında gerçekten de Baü Avrupa'da ber ülkenin tek sosya] demokrat partisi oldu. Bu, bugün de böyle. Aralannda çok şiddetli anlaşmazlıklar çıku; parti içi muhalefetin kop- ma noktasına geldiği anlar oldu; ama sosyal demokrat partiler 'tek'liklerini korumayı ba- şardılar. Tûrkiye'de ise üç parça. Üstelik üçûnü topla- yınca "bir etmeyecek" kadar paramparça. Bu olgu bile Tûrkiye'de sosyal demokrat hareketin çok ciddi bir bunalımın pençesinde kıvrandığı- nın kanıtı, göstergesi. Yaa dizisinin ilk günü Türkiye sosyal demokrasisi- nin bunalımının, sosyal de- mokrasinin genel bunalımı- ndan soyutlanamayacağmı yazmıştık. Dört gündür akhmızın erdiğince, dilimizin döndüğünce aktarmaya çalışüğımız sosyal demokra- sinin genel bunalımının Tür- kiye yansıması hangi nokta- larda? ol Tûrkiye'de iseüç parça. Üstelik üçünü toplayınca "bir etmeyecek" kadar paramparça. Bu olgu bıle Tûrkiye'de sosyal demokrat hareketin çokdddi bir - bunalımın pençesinde kıvrandığının kanıtı, göstergesi. karşı hangi sosyal demokrat çözümii üretüler, önerdiler, savundular, parlamentodaki güçleri- ni hareketegeçirdiler, doğal yandaşlan emekçi- leri sokaklara döküp sosyal demokrat çözümfin (o neyse o) hayata geçirilmesi için savaşım ver- diler? örneğin Türkiye sosyal demokratlan 'alt- »k'taki kaü devletçiliği mi karşı çözüm olarak öneriyorlar? "Devlet sütçûJük. kasaplık, kumaş da bilince çıkıverecek. Gerek Batı Avrupa sosyal demokratlan, ğe- rekse onlann Türkiye'deki 'yoldaşlan', kapita- lizmin 'yeni' adı serbest piyasa ekonomisini veri kabul ettikçe, çözümleri onun sınırlan içinde aramaya kendilerini zorunlu kıldıklan sürece sosyal demokratlıklan sözde kalacak. Sosyal de- mokratlık sözde kalınca da seçim ertesilerinde eller böğürde kalacak... Poliükanın yasallıklan aamasız işliyor ve iyi ki aamasız işliyor. Partisi(DKP) iyice küçüldü, bir siyasi klübe dö- nüştü. İki Almanya'nın birleşmesinden sonra, yeni adı PDS (Demokratik Sosyalist Parti) olan eski Doğu Almanya Komünist Partisi bir siya- sal güç olarak etkili ama eski siyasal çizgisinden çok sosyal demokrat çizgiye yakın. ispanya ve Portekiz Komünist Partileri de sosyal demok- ratlaştılar ve küçüldüler. Görüldüğü üzere Batı Avrupa sosyal demok- rat partilerinin "sohı" hem uluslararası planda, hem de kendi evlerinde boşaldı. Bu ilk bakışta sosyal demokrat partilerin, boşluğu bir ölçüde doldurmak amacıyla sola açılmalanna yol aç- malıydı. Öyle olmadı. Tersine bu süreçte Avru- ba sosyal demokrasisi daha da sağa kaydı. De- mek boşluk sadece çekmiyor, bazen itiyor da... perakendeciliği yapmaz, ama ağır sanayi kuru- İuşJarından da vazgeçmez" mi diyorlar ? Özel- leştirmeye karşı sosyal demokratlann "sosyal demokrasiye yaraşır" yanıtlannı bilen var mı ? I nipflkSİVOII £308 CftlfİVOP Hatta "MümtazSoysalPartisi'ninözeUeştirıne- • •*••*•"• •"»• y«ıııjwı ye itirazı, hukoka aykın yasal kusurlannı dfi- zeltme titizliğinden mi kaynaklanıvor, yoksa | TİP'ln etklsi Sovyetler Birliği dağıldı. Sosyalist sistem de öyle. Artık tek kutuplu bir dünyada yaşıyoruz. BÜLENT ECEVİT DSP GenelBaşkanı | Kdken farkı İlk ağızda, böylesi birebir bir yansmanın söz konusu olamayacağı; Türkiye'deki sosyal demokrat hareketle Batı Avrupa sosyal de- mokrasisi arasındaki farkın 'niter olduğu söylenebilir. Nitekım bugün, bu dizi için yazdığı özel yazıyı sunduğu- muz, DSP önderi Bülent Ece- vit bu görüşte. Ancak gene bu dia için yann ve öbürgün su- nacağımız birer özel yazı ya- zan Ercan Karakaş ve Ismail Can, Tûrkiye'de sosya] de- mokrat hareketin Baü Avru- pa sosyal demokrasisinin bir parçası olduğu kamsındalar. Bu kanı salt bu iki sosyal de- mokrat politikacıyla özgü de değil. Daha önemlisi, Ece- vit'in liderliği döneminde de şimdi de Türkiye sosyal de- mokrat hareketi Sosyalist Enternasyonal de temsil edılı- yor. öyle "gözlemci örgût" olarak filan da değil. eşıt haklı kardeş partilerden biri olarak. | KMIU işletmelepi Avrupa'da esen "özeUeştir- me" rüzgarlan, büiniyor. Tûrkiye'de de esiyor. Hem de püfür püfür. Tökezleyen ekonomileri, kamu maliyesi üstündeki yükleri "özelleştir- me sflürii reçetesi" ile aşmak zorunlu ve tek çözüm olarak sunuluyor. Oysa dizinin ilk bölümlerinde gördûk, kamu işletmeleri sosyal demokrasi- nin, kapitalist sömürüyü diz- ginlemek, devleti sosyal dev- lete dönüştürmek, toplumsal refahtan emekçilerin "daha fazla pay" alabilmelerini sağ- layacak kilit önemde araçlar. Hatta sosyal demokrat ide- olojinin özü; sosyal demok- rat ekonomi pohtikalannın vazgeçilmez silahı. Baü Avrupa sosyal de- mokratlan bu alanda temel ideolojilerinin tam tersi bu tutum izliyorlar. Federal Al- manya'da eski Doğu Alman- ya'nın kamu (çoğu devlet) iş- letmeleri, merkez sağ Hıristi- yan demokrat (CDU-CSU) ve liberal (FDP) partiler koa- lisyonunca yer yer insafsızca "özeileşdrilirken" sosyal de- mokratlar hiçbir "sosyal de- mokratça çözüm" önereme- diler. Fransa'da özelleşürme- nin başmı zaten sosyal de- mokratlar çekiyor. Dani- marka sosyal demokratlannın sağlık hizmetle- ri ve kütüphanelerdışında özelleştirmeye hiçbir itirazlan yok. tngiltere zaten özelleştirmenin "pflot proje uygulaması" idi ve bu çorbada İngi- liz sosyal demokratlannın tuzu çok (çorba da bu 'çok tuz' yüzünden epey lezzetsiz, hatta 'aa' oldu zaten). Peki Tûrkiye'de? Hayır, tarüşmayı sosyal demokrat koalisyon ortağı SHP'nin özelleştirme kararnamesinde imzası var yalınkatlığına indirgemeyeceğiz. So- run SHP'nin özelleştirmeden yana olması de- ğil. Türkiye sosyal demokratlan özeUestinneye Sosyal demokrasi mi, demokratik sol mu? Neden demokratik sol? î96O'h yıllann ikinci yansında CHP içinden doğan sol atam neden "sosval demokrasi" değil de "demokratik soT diyeadlandınldı?.. Bu,enineboyun tarüşıldıktan sonra, bilinçli olarak verilrniş bir karardı. Bu akımı oluştururken, demokrasının Baü Avrupa ûlkelerindeki kuram ve uygulamalanndan eibette esinJenmışük; ama o ülkelerle Tûrkiye'nin tarihsel gelişme sûreçkri ve toplum yapdan arasanda beürgin aynhkkr vardı. O nedenfc, kendimize özgü bir sol kavramını ve tanımını gerekli gördük ve daha önce herhaiigi bir ülkedeki sol akım için kullanılmamış olan "demokratik sol" terimini seçtik. Böyle değişik bir terim seçmemizde etkeh otaa başlıca aynlıklar şöyle özetlenebilir: * Bau Avrupa sosyal demokrasia Marksist kökenliydi; bizün Tûrkiye'de oluşturduğumuz sol akırrun ise Marksizmle tarihsel bir ilişkisi yoktu. Gerçj Baü Avrupa sosyal demokratlan da Marksist ideolojiden zamanla büyûk ölçüde kopmuşlardı; ama Marksist kûltûr koşuUandırmasından kaynaklanan sloganlara. simgelere ve çözümieme yöntemlenne bağhhkian sürûyordu. Bizim öyle bir bağhhğınuz da yoktu. Marksist ideolojiden kopan Batı Avrupa sosyaldemokratlan, sürekli olarak, katı Marksistlerüı "saptırmacriık ve 'ihanet" suçlamalanna uğruyorlardı; kendilerini savunabilmek için de Marksizmeen doğru yonımu kendilerinin getirdikkrini ileri sûrmek zorunda kalıyorlardı. Oysa bizim, kendimizi "sosyaldemokrat"diye tarumlayarak, öyle suçlamalann hedefi dunımuna gelmemız ve savunma zorunda kahnamız gereksizdi. * Batı Avrupa ülkeîerinde tarihsel sûreç içinde oiuşmuş köklü sınıf aynlıklan koşuliandırması vardı. Türk toplumunda ise kökieşmiş bir sınıf yapısı ve sınıfaynlıklan büinriyoktu. O nedenk, Baü'dan farklı olarak, Türkiye'deki solun, birsırufhareketi değil, çahşan ve ezüen halk kesimlerini öncelikle gözeten birkitlehareketi nitdiği taşıması gerekliydi. Gerci artık Batı Avrupa ülkeierindede sınıfaynbklan yumuşamışür; fakat geçmişten gelen koşullanma nedeniyle, Batı Avrupa sosyal demokrasisi, suuf hareketi görûntüsünden ve söyleminden kurtubnakta hala zoriuk çeknıektedir. Üstelik şimdi de Batı Avrupa üikeierinde yerleşmış yabana işçiter hor görülen ve haklan saurh tutulan bir mağdur sırufdurumuna getinlmışlerdir. * BaüAvrupa ülkclerinin sanayi toplumuna geçiş aşamasında sosyal demokrasi bir işçi hareketi oiarak doğarken, o ülkelerde köylü nüfiıs, sınaileşmenin etkisiyle veya denizaşın ülkelere göçler nedeniyle, çok azalrnışü. Köylülerin sorunlannı da, zaten, daha sosyal demokrasinin doğuşundanönce, yerine göre, çiftçi partileri, liberal partiler veya sağa partiler üstlenmişkrdi. Onun için Batı Avrupa ûlkelerindeki sosyai demokrat partiler köylü sorunJanyla yakmdan ilgilenme gereğini duymamışiardı. Türkiye'de ise köylüler, 1960'lardanüfusurıyansını oluşturuyordu; şimdi de nüfusumuzun yaklaşık yansı köylüdür ve köylüler toplumun en ihmal edilmiş, en yoksul kesimidir. Köylûnün ihmaJi ve yoksuLlaşması sürdükçe büyükkentlere göç hızlanmakta ve kentlerin sorunlan da ağırlaşmakta, kentierdeki işsizlik de artmaktadır. Kentierdeki işsizliğinartışı yüzündenişçilerin pazarhk gücünü ve haklanru korumak dazorlaşmaktadır. Üstelik büyük kentlerderuzh göçter nedeniyle yaşanan lcûltûr çaüşması. buralarda tutucu. hatta gencı akımlan güçlendirmektedir. Bütün bunlann bilinandeolan demokratik sol hareket, Batı Avrupa şosyal demokrasisüîden farklı olarak, işçilerk birlikte, köylülerin sorunlannı da üstlenmeyi görev bilrniştir. O nedenle, ilk günden beri, ülkemizde, demokratik sol hareket, "katkmmayı köytâdeabasfartma" ve tûm yurda dengeli oiarak yayma ilkesini benimsemişür. Bunu aynnülı bir programa bağlamıştır. * Batı Avrupa'da, yalnızköyİüterin değil, esnaf ve sanatkariann ve kûçûk ve ortaölçekH gmşimciferin sorunlanna da, daha sosyal demokrasinin doğuşundan önce, başka siyasal akımlar sahip çıkmışlardı. Oysa Tûrkiye'de o kesımler de sahipsizdi. Onun için demokratik sol hareket. büyük sermaye çevreJerinin ve rantiyelerin egemeniiğine karşı, bu kesimkrin desonmlannı üstlenme gereğini duymuş ve genişhalk topluluklannın yatınmahğını ve girişjmciliğiru özendirici birprogram oluşturmuştu. * Batı Avrupa üikeierindesosyal demokrasi, sömürgecilik sürerken ortaya çıkmıştı. O ûikelerin sosyal demokratlan da, kendi toplumlannda sömürüye karşı mücadele verirken, başka toplumlann sömürülmesi karşısında aynı duyarhhğı göstermemişlerdi. Hatta sömürgeciliğin ülkeJerine sağladığı nimetlerden kendi halklannın refahı için kendi üikeierinde dengeli bir kalkınma için yararianmışlardı. Oysa Türk ulusu, imparatorluk döneminde bile, sömürgeci olmamışü. O kadar ki Anadolu halkı, feüiedilen ülkelerden birçoğunun halkından daha yoksul kalnuşü. Kurtuluş Savaşı'nda da, Türk ulusu, emperyalizme ve sömûrgeciüğe karşı başkaldınnm öncülüğünü üstlenmişti. Baü Avrupa sosyal demokratlan ise emperyalizm ve sömürgecilik döneminin koşullandırmasından hala yeterince kurtulamamışlardır. Nitekim izledikleri dış politikanın sağdaki Baü Avrupa partilerince izlenen dış politikadan genelde bir farkı yoktur. Orneğin Ortadoğu sorunlanna, sağa partilerden daha değişik, solculuğa daha yaraşırbiryaklaşım izleyememektedirler. Bu bölgedeki çağdışı rejimierin ve düzenierin ayakta kalmasına, Baülı sağcılar kadar Baüh sosyal demokratlar da katkıda bulunmaktadırlar. Bosna-Hersek fadasi karşısındaki tutumlan da sağalann tutumundan farklı olmamışür. Türkiye'deki bölücü akımlara verdikleri destek de emperyalizm koşullandırmasının bir dışayurmasıdır. Bu gibi örnekler, Türkiye'deki demokratik sol hareketin, yalnız adda ve sözde değiL anlamda ve özdede farklılığıru ve ulusal niteliğini göstermeye yetse gerektir. Tûrkiye'de 1960larda başlatüğmuz hareketi "sosyal demokrasr' değil de "demokratik sof' terimiyle tanımlamış oimanın şimdi bir yaran daha ortaya çdcmışür. Sosyal Demokrat Halkçı Parti. yüzeysel bir Baü özenticiliğinden kurtulamadığı için Türk toplumuyla uyum sağlayamamaktadır; sofculuğun hiçbir gereğini de yerine geürememektedir; solculuğun gerekleri biryana, demokratikkşmeye bile katkıda bulunamamaktadır; solda sloganabğın ötesine geçememektedirler; üsteKk, solun evrensel moral değerlerini yozlaştırarak, "sosyal demokrasi" kavramına o yönden de koyu birgölge düşürmektedir. Budurumda, SHP'nin temsil ettiği "sosyal deraokrasTden adıyla ve içeriğiyle de, sözüyle ve özüyle de ayn bir ulusal ve demokratik sol hareketin varhğı Türkiye için bir şansür. sosyal demokrat ideolojiden mi" sorusunun yanıtı açık mı ? Özelleştirme konusu işte bu yüzden Tûrki- ye'de sosyal demokrasinin bunahmının göster- gelerinden biri. Oy erimesinin nedenlerini kişi- lerde aramak yerine, Karabük işçileri, Et- Balık, SEK işçileri, Erdemir, Zonguldak işçile- ri, 1974'te Demirel'in AP'sini kentlerden püs- kürten emekçi oylan niçin sosyal demokrat ırmaklara akmıyor, sorusuna yanıt aransa, ör- neğin özelleştirme konusunda özgün ve sosyal demokratça çözûmler üretilmesi zorunluluğu Yeni dünya düzenimizin adı: Pax Americana. Tek ekonomik düzen var artık: Serbest piyasa ekonomisi. Kapitalizmin korkulu rüyası sosya- list sistem çökünce Baü Avrupa'nın komünist partileri de ya birlikte cöktü ya dönüştü. Büyük ve güçlü Fransız Komünist Partisi hızlı bir erime sürecinde. Toplumun "marjinal" siyasi güçlerinden biri olma yolunda ilerliyor (yani geriüyor). İtalyan Komünist Partisi hala güçlü. Ama arük o bir "komünist" parti değil, bir sosyal demokrat parti. Zaten oldum bittim güçsüz ve küçük kalmış Aiman Komünist Bu nokta Türkiye için de önem taşıyor. Biraz geriye gjdelim, 1965 seçimlerinde TİP, o günkü seçim sisteminin de yardımıyla Meclis'e 15 mil- letvekili ile girmişti. Bu Türkiye Büyûk Millet Meclisi'nin en ilginç dönemi oldu. 15 sosyalist milletvekili, tek başında iktidar olacak çoğunlu- ğu ele geçiren AP'nin ve Başba- kanlığı üstlenen Demirerin to- zunu aünaya yetti de artü bile. Ama daha da önemiisi, 1950'- den beri seçim kazanamayan, üstüne ölü toprağı serpilmişe benzeyen CHP'yi de çok derin- den etkiledi. TİP in gerek parla- mentodaki etkinliklerirün, ge- rek kentierdeki, işçi mahallele- rindeki, köylerdeki eylemkri- nin tutuşturduğu toplumsal muhalefet güçlenmiş, Türkiye demokratik yaşamının en canh, en üretken, en renkü ve en ve- rimli dönemini yaşamışü. Kitlelerdeki belirgin ve güçlü "sola yönelis" dönemin CHF- sinin bir sosyal demokrat parti- ye dönüşmesine yolaçü. Bülent Ecevit önderliğinde genç ve di- namik bir ekip (Kamil Kınkoğ- lu, Turan Güneş, Deniz Bay- kal, Necdet Uğur. vb.)önce"or- tanın solu" sloganıyla parti için- de bir değişim rüzgan estirdiler. Ardından "ortanın solu"nun içi doldurulmaya başladı veçok kısa bir sürede, CHP bir sosyal demokrat partiye dönüştü. Hem de yaşli Baü Avrupa sos- yal demokrat partilerinin genç- lik yıllannı anımsatacak bir di- namizm ile. 1974 seçimleri sı- rasında dağa taşa salt "Karaoğ- lun, Lmudumuz Ecevit" yazı- lmadı. Aynı günlerde miting alanlan, CHP toplantılan "Ek- mek işleyin, su kullanuun", "Te- kelleri kuşatacağız" gibi en saf- kan sosyal demokrat sloganlar- la çınlıyordu. TİP'in ateşlediği toplumsal ve siyasal hareket- lenme CHP'yi kırk yıllık uyku- sundan uyandırmış, yepyeni bir kimliğe bürünmesini sağ- larruşü. îyimser bir gözle söy- lersek. kazanan Türkiye oldu, kazanan demokrasi oldu. Tûr- kiye'nin gelişmişlik düzeyinde bir sosyal demokrat partiye aslında "gecikmiş" bile denebi- lirdi. Bu gecikme CHP ile bü- yûk ölçüde giderildi. Ne çare ki ömürlü olmadı. Hayır. ömürlü olmayan CHP değil. Daha 1977lerde bölün- meye başlamış olması değil. 1980'de kapaülması değil. Ömürlü olmayan, CHP'nin 1974'de savunduğu sosyal de- mokrat çizgiydi. Daha MSP ile koalisyon kurdugu yıllardan itibaren CHP'de hızlı bir sağa açılım gözlendi. Bugünkü "btınalım" şiddetinde olmasa bile. bir sağa açılma gerçekten de daha o günlerden sezilebili- yor. Kanımızca bugün yaşanan bunalımın tohumlan da 1980 öncesinde yeşermeye başladı. CHP'nin (SODEP'in, SHP'- nin, hatta DSP'nin) sosyal de- mokratlıği "admda" hala sürû- yor. Ama ideolojik, ekonomik ve siyasal çizgisiyle, 1974'lerin diri. üretken ve umut saçan CHP'sinden çok uzakta. Bu yaa dizisinde, Türkiye sosyal demokrasisindeki bunalım üs- tüne vurgulamak istediğimiz en önemli nokta da zaten bu. Bu sağa açılmada sosyal de- mokratlann solunun boşalmış olmasının da ciddi bir etken olduğu ortaya çıkıyor. Nitekim, bizzat sosyal demokratlar, CHP'deki 1965 sonrası değişim ve dönüşüm de TİP'in ve öteki sol örgütlerin payını teslim edi- yorlar. Hatta şimdi aktif politikada olmayanr ünlü bir sosyal demokrat CHP'linin (1980 öncesi CHP'sinden şözediyoruz) şakası, aslında ciddi- dir: "Başta TİP olmak üzere sosyalistler ekti, biz biçtik". Yanı:... ve given buabroı Ecevit: Büyükkentler gericiliğin ıııerkezi haliııe geldi PERSEMBE • DSP Genel Başkanı Ecevit, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında köylûnün emeğinin, köylüden çok aracıya gittiğini söyledi. ANKARA (Cumhurivet Bü- rosu) - DSP Genel Başkanı Bü- lent Ecevit, köylûnün son yıllar- da sürekli yoksullaştığını. tanrrun ve hayvanalığın gerile- diğini belirtti ve göçler nedeniy- le de büyük kentlerin "geridii- ğin merkezleri" durumuna gel- diğiai bildirdi. Ecevit, dün parlamentoda düzenlediği basın toplanüsın- da, köylûnün emeğinden, köy- lüden çok büyük aracı ve tefeci- lerin yararlandığını belirterek şunlan söyledi: "Köylü ihmal edildikçe, kırsal alandan kentlere göchızJanmak- ta, o yüzden kentlerin sorunlan gitgide ağırlaşmaktadır. Göçler nedeniyle büyûk kentlerde işsiz- lik tırmandığı için işcinin pa- zarhk gücü de azaünaktadır. Kendilerini 'solcu' veya 'ilerici' sanan kimi cevreler, kentleri ile- riciliğin merkezleri gibi göriiyor- lar. Oysa, hızlı göçün yarattığı külfür çattşması, hızlı göcün ağı- rlaştırdığı sosyal sonınlar ve bunlann doğurduğu tepkiler, bü- yük kentleri gericiliğin merkez- leri durumuna getiriyor." Toplumun en örgütsüz kesi- mi olan köylûnün sesini duyu- ramadığına dikkat ceken Ece- vit, kooperaüf birliklerinin de siyasete bulaştınldığı için ger- çek anlamda kooperatifçilik ol- madığinı savundu. Ecevit, "İkti- sat profesörû olan Çifler, koope- ratif birliklerini birer devlet ku- ruluşu sanmakta ve birüklerin fabrikalarnu kendi deyimiyle özelleştirmeye kalkışmaktadır" dedi. Ecevit, DSP dışındaki hiç- bir partinin köylü sorunlanna çözüm önermedığini kaydetti. ORHAN BURSALI Beyin Ölümü Gazetelerimizin ön sayfalarında artık sık gördüğümüz haberlerden biri oldu: Genç ve güzel bir kız veya sevimli bir bebek bize güiümsüyor. Hasta yatağında sağlığına kavuşmak veya ölümden yaşama dönmek için böbrek, karaciğer, kalp veya bir göz bekliyor. Ama fazla zamant dayok, çünkü ölüm kapıda bekliyor. Yürekler acısı bir durum. Bizler de hayatının kurtulması için birilerinin hemen ölmesini ve karaciğerinin alınıp hastamıza takılmasını isteyecek kadar acı bir insanlık dramı yaşayabiliyoruz. • • • Tıbbın organ nakillerini mümkün kılması, ölümün ve hayatın yeniden tanımlanmasını, sınırlarının yeniden çi- zilmesini de gündeme soktu. Böylece, yüzyıllardır ölümün kesin göstergesi sayılan "kalbin durması" yetmez oldu. Günümüzde ölümün eşi- ğinde olan insan, yaşayanların yararına daha hızlı öl- meliydi... Çünkü organları taze kalmaltydı. Böylece ttp bilimi "kalpölümü"nünyerine "beyinölümü"kavramını ve tanımını önümüze koydu. Insanın kalbi çalışabilirdi, ancak beyin öldükten sonra yapacak hiçbir şey yoktu! İşte dünyada kıyamet de böylece koptu. Kalbi atan biri diri diri kesilip organları alınacaktı! Ola- yın derinlemesine etik, dinsel, felsefi, düşünsel boyutlan vardı. Hayatın ve gelecek nesillerin özlerine ilişkin bü- tün bu gelişmeler ve sorunlar, etik ve hukuksal açıkla- malar, düzenlemeler gerektirmekteydi. Bunlar tartışılırken, dünyada ise çoktan organ pazarı kurulmuş ve yüksek paralarla ticareti yapılmaya başlan- mıştı bile. • • • Biyoloji bilimindeki gelişmeler, hayatın ve ölümün dü- ne kadar çok kesin olan sınırlarını giderek belirsizleştir- di. Biyolojideki baş döndürücü gelişmeler bütün gele- neksel kavramları hızla eskitti, tüketti ve insanlığın önü- ne yeni olanakların yanı sıra büyük sorunlar da çıkardı: Organ nakli, ölme hakkı, insanın benzerinin üretilmesi, kiralık anne, sperm ve canlı organ bankaları vb... Önümde, bugünün ve yarının bu çok temel sorunlannı son sayısında neredeyse her ideoloji ve görüşten düşü- nüre tartıştıran bir dergi var: NPO-Türkiye C) Konu, her yönüyle ve yarınların perspektifi içinde ele alınıyor. Fransa Cumhurbaşkanı MHterrand'ın eski başyar- dımcısı ve "Gelecek Binyıl: Kazananlar, Kaybedenler" kitabının yazarı Attali, bilimin ve bilim adamlannın şir- ketleştiğine ve yaşamın dizginlerini ele geçirmeye baş- ladığına ışaret ederek, "Kazanç kaynağı olarak kullanı- lacak bir mal halinde insan üretilmeye" karşı çıkıyor ve "Kişinin sınırlarının nereden çekileceği, neyin insana özgü olduğu konusu, önümüzdeki yüzyılın temel mese- lesi olacaktır" diyor. Oxford Üniversitesi hukuk profesörû ve düşünür Dworkin ise daha pragmatik bir tutum alıyor ve örneğin, insanlara gerekli organlar için isteyen kadınların cenin fabrikası gibi çalışabileceğini belirtiyor: "Kadınlar para kazanmış, hayatlar da kurtanlmış olur!" Japon düşünür Umehara tartışmaya, "Nasıl öldüğü- müzü değiştirmek, nasıl yaşayacağımızı da sonsuza dek değiştirecektir" tutumuyla yaklaşıyor ve insan soyu- nun, bütün diğer canlılar üzerinde mutlak egemenlik kurmasına yardımc» olan bilim ve teknolojiye boyun eğ- diğini belirtiyor. Umehara, Batı uygarlığınm "Düşünüyorum, öyleyse varım" felsefesine, Doğu'nun, insanlığın bütün doğayla birlikteliğini ve uyumunu vurgulayan "Varız, öyleysedü- şünüyorum" felsefesiyle karşı çıkıyor. Umehara, eğer beyin ölümü ölüm sayılırsa, ölümün, birer başpapaz olarak tammladığı doktorların iki dudağı arasına bırakıl- mış olacağını belirtiyor. Üstelik daha da ileri gidiyor ve izni olmadan canlı insandan organ alınmasını yamyam- lığın modern türü olarak tanımlıyor. • • • Yaşadığımız kuşak, aslında bütün bunlara hazırlıksız yakalandı. Birden kendimizi varlığın ve hayatın çok temel sorun- lan ile karşı karşıya bulduk. Zaman, bizim neslimizden çok çabuk büyümemizi is- tiyor! Bu biraz insafsızlık değil mi? C) New Perepectıves OAjarterly/Türkıye Türkçe, uç aylık toplumsal ve siyasal duşünce dergısı Sayı S. 1994 Ünal Erkan, Çiller'e kara tablo çizdi: Güneydoğu'da halk çah gölgesinde yaşıyor • Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan, Başbakan Tansu Çiller'e, Güneydoğu için kara tablo çizdi. Erkan, "Güneydoğu'da yaşayanlar, çah gölgesinde yaşıyor, bannma ve yiyecek sorunu var, daha fazla yardırna ihtiyaç var" diyerek Başbakan'dan ekonomik yatınmlann uygulamaya konulmasını istedi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan, Güney- doğu'da PKK terörü nedeniyle şehir merkezlerine yoğun bir göç yaşandığını belirterek Baş- bakan Tansu Çfller'den bölgeye acil yaünm yapılmasını istedi. Erkan, "Bazı vatandaşianmız Kızday'dan temin ettiğhniz ça- dırlarda, bazılan yakınlannın evinde kalıyor. Ama bazı vatan- daşlarunız da var ki çah gölge- sinde yaşıyor" dedi. Bannma ve yiyecek sorunundan da yakı- nan Erkan'ı dikkatle dinleyen Çiller, Güneydoğu'ya önümüz- deki iki ay içinde 5.6 trilyon lira- hk yaünm yapılacağını kaydet- ti. Çiller. "tsterdik ki bunlar obnasın. Şimdi önemli olan sev- giyle kucaklaşmaktır" görüşü- nü dile getirdi. Olağanüstü Hal Bölgesi kap- samındaki 10 il ile 3 mücavir ve 8 hassas il valisi ve bazı bakan- lık bürokratlan, Başbakan Çil- ler'in başkanlığında dün An- kara'da toplanarak Güney- doğu'ya yapılması gereken ekonomik yaünmlan göriiştü. Toplanüda Güneydoğu ger- çeğini anlatan Bölge Valisi Ünal Erkan, terörle mücadele- de büyük başan sağlandığını belirtirken, bölgedeki ekono- mik ve sosyal sorunlara dikkat çekti. Kırsal kesimdeki yurttaş- lann terör nedeniyle şehir mer- kezlerine göç ettiğini kaydeden Erkan, özellikle Diyarbakır'da yoğunlaşan göç hareketinin ba- zı olumsuzluklan beraberinde getirdiğini anlattı. Erkan'ı dikkatle dinleyen Başbakan Çiller, Güneydoğu'- ya önümüzdeki iki ay içinde 5.6 trilyon liralık yatınm yapılaca- ğını belirtirken, "Hbetteki acdı günlerimiz oWu. tsferdik ki bü- tün bunlar bJç ofanasm. Şimdi keşke dağlarda ölen genckrimiz otaıasa>dı"dedi. Çiller, Güneydoğu'ya yaü- nm seferberliği için haaıiadık- lan programı kısa sürede uygu- lamaya koyacaklannı ve önümüzdeki ay bölgeye giderek çalışmalan yerinde izleyeceğini söyledi. Kapatılan okullann açılması ve sağhk hizmetkrin- deki eksiküklerin giderilmesi için seferber olduklannı anla- tan Çiller, "Şimdi önemli olan sergiyie kucaklaşmaktır. Şef- katle ve inancla kenetlenmemiz- dir" görüşünü dile getirdi. İçişleri Bakanı Nahit Mente- şe de toplanünın asıl gündemi- nin acil destek programı çerçe- vesinde bölgeye götûrûlecek ekonomik yardım ve hizmetle- rin öncelik sırasını belirlemek ve programa işlerlik kazandıra- cak fınans kaynaklannı araşür- mak olduğunu söyledi. Milli Eğıtım Bakanı Nevzar Ayaz ise bölgede terör nedeniy- le kapah bulunan okullann ye- niden eğitim ve öğreüme açıl- ması için yoğıın bir çalışma içinde olduklannı kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle