Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11AĞUSTOS1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Kahvaltıda Shakespeare, çay saatinde Doris Lessing, konyaklaOscar Wilde = Cambridge Semineri '94
'Edebi' küçük Fransızfaresi
BUKETUZUNER
CAMBRİDGE - Asıl adı:
Çağdaş Britanyah Yazar; adre-
si: Cambridge kenti, Ingiltere.
Yaşı: 20.
lngiliz Kûltûr Heyeti'nin
(The British Council) bu yıl yir-
mincisini düzenlediği Cambrid-
ge semineri, 6-15 temmuz tarih-
leri arasmda Dovvning Col-
lege'da yapıldı. Otuz bir ülke-
den elli alü yazar, şair, çevir-
men, editör ve akademisyenin
davet ediküği dokuz günlük
edebiyat seminerine, Britanya'-
nın dünyaca ünlü yazarlan da
konuk konuşmacı olarak katıl-
dılar.
Doris Lessing, Margaret
Drabbte, AS. Byatt, Graham
Swift, David Lodge, Arnold
Wesker, Malcoim, Bradbury,
Jim Crace, Paul Bailey, Terfy
Eagfeton, P.D. James, George
Steiner, Ian McEwaa Michael
Hoiroyd, Rose Tremain gibı us-
ta yazarlann yanı sıra Lavinia
Greenlaw, Andrew Motion gibi
genç şaırlenn, Chariotte Keat-
İey gibi çok parlak, gencecik tı-
yatro yazarlannın, yenı yapıtla-
nnı okumak, karşıhkh tartış-
mak üzere Cambridge'e gelme-
leri semineri tam bir edebiyat
şenliğine dönüştürdü.
56 edebiyatçı kabku
Her gûn beş ayn oturumda,
toplam yedi saat sûren bir ede-
biyat bombardımanı arasında
sıkışan kısaak yemek ve çay
(çaylar sütlü) molalannda her-
biri Akdeniz'den, Afrika'dan,
Kuzey ve Güney Amerika'dan,
Uzak ve Ortadoğu'dan ve kıta
Avrupası'ndan kalkıp Britanya
adasına gelen elli alü edebiyat-
çı, birbirini tanımaya, Britan-
yah konuk yazarlan ve yapıtla-
nnı tarnşmaya, yazının evren-
sel sancılannı, coşkulannı ele almaya
çalıştılar.
Uluslararası mesleki konferans/
seminerlere katılanlar bilirler. Aynı
konuda çalışan, aynı disiplinde eğıtim
görmüş meslektaşlar, ana dılleri farklı
olmasuıa karşın, ortak bir anlayış dili
geliştirirler. Çevrebilimde, sosyolojide
ve/veya mühedislikte de bu böyledir.
Ayru konunun sonmlan ülkelere göre
kültürel, coğrafi, ekonomik farkblı-
klar gösterdiği halde, hammadde
açısından büyûk benzerlikJer taşımak-
tadır.
En çok bu nedenle, İngiltere'deki
yazann edebiyat estetiğı, dili en yoğun
ve olgun bicimiyle kullanma konusun-
daki tedirginlik ve heyecanlan, semi-
nere farklı ülkelerden katılan ve farklı
dillerde yazan yazarlar; Filipinli Sime-
oo Dunüdum Jr. Danimarkah Solvej
BaDe, Romanyah Ana Blandiana, Rus
Victor Pdevin, Slovak Tomaz Sala-
mun, Norveçlı Toril Brekke, Hint Suk-
Doris Lessing (solda aitta), Makofan Bradbuıy (ûstte) ve Mic-
hael Holroyd. Otuz bir ülkeden eDi altı yazar, şair, çevirmen,
editör ve akademisyenin davet edildiği Cambridge'deki seminer-
de Buket Uzuner, çevirmen Üknur Ozdemir Rus, Pakistaıdı ve
îspanyol edebiyatçüarla birükte.
rita Kıunar, Singapurlu
Hareş Şarma, Yunan
John Chioles, Türkiyeli
Erendiz Atasö ve Güney
Afnkab Shaun de VVaai'-
inkinden çok farklı değil-
di.
Bir yandan felsefe ve
matematikle akrabahğı,
bir yandan düşüncenin »*^
sözcüklefle ifadesi açısından dille iliş-
kisi son derece organik olan edebiyat
sanaüyla uğraşan yazarlann, birbir-
leriyle iletişim aracı olarak Ingüizce di-
lini kullanmalan hem ilginçti, hem de
tek başına bir oturumun konusu oldu.
Her gün aralıksız beş vakit birbirin-
den ilginç edebiyat oturumlanna katı-
lmarun verdiği edebi yorgunluğun (!)
ortasında, özel bir otobüsle Shakes-
peare'in doğduğu Stratford-upon-
Avon kentine güzel bir yolculuk dü-
zenlendi. Tiyatro sanatının tartışmasız
büyük ustası ve İngiltere'nin haklı
Konu edebiyat, katılımcılar yazar (roman,
öykü, tiyatro, biyografı), şair, eleştirmen,
editör, çevirmen ve akademisyen olunca,
dokuz gün boyunca üzerinde asıJ
yoğunlaşılan nokta, düşüncelerin ve
sözcüklerin gücü oldu.
lene dönüştürmeyi başaran,
akıllı bir organizasyon.
Ülkelerin olumlu tanıtımı-
nın, kültürel yaygınlığının o ül-
kelerin yetiştırdiği bilim ve sa-
nat insanlanyla yapıldığının bi-
lincine geç de olsa varmaya baş-
layan Türkiye'nin de Kültür
Bakanlığı ve/veya turizm, eği-
tim bakanlıklan katkısıyla ben-
zer organizasyonlara destek
vermesi, hiç değilse konuyla il-
gili TYS, Edebiyatçılar Derneği
ve Jürk PEN Yazarlar Ku-
lübü'ne el vermesini bekleme-
nin bir düş olmayacağı günler
yasanır umanz.
Ingilizlerin özgün espri anla-
yışlannın, sık sık katılımcılan
kahkahalara boğduğu 1994
Cambridge Semineri'nde gün-
deme gelen en edebi hayvan,
küçük Fransız faresi oldu. Bu
yaramaz küçük Fransız faresi-
nin, İngiltere ile Fransa arasın-
da açılan denizaltı tüneli yapırru
başladığından beri lngiliz fıkra-
lanna dadandığı hemen anlaşı-
hyordu. Çünkü halen kuduz
oranı sıfır olan Britanya adası,
tünel ulaşıma açıldıktan sonra
zıyarete gelen küçük Fransız fa-
resi tehlıkesıyle nasıl yuzleşece-
ğini düşünmeye çoktan başla-
mıştı. Şaka bir yana, kendileri-
ne çuvaldızı batırmayı eşpriyle
süsleme sanaünı ulusal bir kım-
lik haline dönüştüren lngılizler,
bu konuda takdire şayanlar.
Küçük Fransız faresi dışında
kalan zamanlarda, 1994 Camb-
ndge Semineri'nde;
- Gerçekle kurgunun nerede,
nasıl örtüştüğü,
- Büyülü gerçekçilikle (ma-
gic-realism) gerçekçi tarzın ede-
bi kurguda kullanılışı,
- Dilin gücü ile dihn güzelliği
arasındaki estetik çekişme,
- Mitolojıden edebiyata açı-
lan sihirli kapı,
- Yüzyılımızın göçleri ve ırk/
din çekişmelerinın çağdaş ede-
bir gün öncenin en erken bıyata yansıyan yüzü,
oturumunda güçlü mizah - Kurgu eserlerde birinci tekil şahıs
yeteneği ve kültürüyle karakter kullanımı avantaj ve deza-
hayrarüık yaratan eleştir- vantajlan.
men Terence Hawkes ön- - Yetişkin edebiyatında çocuk ka-
lemini almış ve konfe- rakter uygulamalan,
- Yapısalcıük, varoluşçuluk,
- Modernizm, postmodernizm,
- Roman, öykü, tiyatro. biyografı ve
gururu WQIiam Shakespeare'in bugün
turistik bir kente dönüştürdüğü
Stratford'da yazann yüzyıllardır
özenle korunmuş izlerini ve Holy Tri-
nity Kilisesi'ndeki mezannı görme
şansı yaratıldı. Asıl önernbsi, îngiüz
Kültür Heyeti'nin hoş bir jest yaparak
aynı gün matinede Kraliyet Kuğu Ti-
yatrosu'nda (Royal Swan Theatre)
Shakespeare'in son oyunu "Coriola-
nus'u izleme olanağı yaratmasıydı.
Coriolanus rolünde "Orlando" fılmin-
den kesinlikle anımsanacak yakışıklı
aktör Tobby Stephens!.. Beri yandan
ransının adını '"Kahvaltı-
da Coriolanus" olarak bc-
lırlemiştı.
Cambridge Semineri, şiiri ılgilendiren sorunlar, vbg...
amacı Britanyah (lngiliz, Keltik, îs- Şeriatın erkek yazarlara bıle özgür-
koç, Irlandalı. hatta Britanya'da yaşa- lük tanımayacağı iyice netleşen günü-
yan ve İngiİLZce yazan eski sömürge müzde, seminere katılacağı açıklanan
kökenli) usta ve yeni yazarlann son Suudi Arabistanlı kadın yazar Raja
eserlerini dünyanın başİca ülkelerinde-
ki yazar, editör, çevirmen ve aka-
demisyenlere daha yakından tanı-
tmak, kendi kültürünü edebiyat sanatı
kanabyla yaygınlaştırmak ohnasına
karşın, bunu yaparken davet ettiği ya-
zarlann da kendi eserlerini tanıtma-
lanna olanak sağlayarak bu edebiyat
toplantısıru zevkh' bir abşverişe, küçük
sürpriz vejestlerle süsleyerek de bir şö-
Riolu sokak çocuklanfîlmoluyor
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - Paramount fılm şır-
keti Riolu sokak çocuklannı beyaz per-
deye aktarmaya karar verdi. Başrollerini
Glam Close ve Daniel-Day Lewis'ın oy-
nayacağı fılmin müağinı Ehoo John ya-
pacak. YönetmenUk görevı ise bu ana
dek 15 belgesel fılm yapmış olan Caroline
Zdder'e verildi. Zaten bu fılmin önerisi
de ondan geldi. 8 milyon dolara çıkacak
olan fılmin konusu, halen yaşanmakta
olan ilginç bir gerçeğin üzerine kurulu.
Glenn Oose'un canlandıracağı kişi,
Yvome Löfgren, gerçek yaşamda gayet
canlı olarak var. Zengin bir işadamıyla
evii olan Yvonne Löfgren, Rio de Janei-
ro'nun en yoksul semtlerinden Baixada
Fluminense'teki sokak çocuklannın an-
nesi. Resmen bir melek. Haftada birkaç
kez özel şoforüyle buraya gebyor ve 150'-
ye yakın cocuğa yiyecek, giyecek getiri-
yor, sağbk gereksınmelenne yardımcı
oluyor ve hatta zaman buldukça onlara
okuma-yazma da öğretmeye çabşıyor.Bu
nedenle, birçoklannın öfkesine hedef ol-
duğu için iki kez şakağına silah dayana-
rak ölümle tehdit edilmiş. Bir kez de böl-
genin pofisleri ona gözdağı vermeye kal-
kışmışlar. Bu nedenle ağustosun başına
dek üç hafla süreyle saklanmak zorunda
kalmış. Şimdi yine "çocnklannm" ba-
şında. Eşi Alvaro, onun yaşantısına saygı
duyuyor ve bu yönüne kanşrnıyor. Daha
önceki eşi, tsveçli diplomat Bo Löfgren de
aynı anlayışı göstermiş,. 6 yıl Isveç'te de
yaşamış olan Yvonne, "kira kafalı biri
obirak" bu ülkede mutlu olamayacağını
anlayınca Brezüya'ya dönmüş.
Caroüne Zender, bu fıbnin konusunu
nasıl saptadığını şöyle anlaüyor:
"Geçen yaz New York Traesta, Rio'-
daU Candelaria Kffiscsi öoöndeki 8 sokak
çocağumm nasri öMuradûğüyle ilgfli bir
roportaj yaymlandı. Gazeteoin Rkt muha-
biri, Yvoaoe'U da göröjmöştü ve onun acı
çeken çocuklan nasri yardımcı otduğunu
yaznuştL Durnm beri çok etkfledi. Gaze-
teciyJe ttmas kntdum, küçük bir anopsis
yazarak Paraoıoanfa başvardmı."
Paramount derhal olumlu yanıt ver-
miş. Sinopsisı Glen Close'a okutmuş. O
da, Yvonne rohınü oynayabileceğini
söyiemiş. Ehon John filmın müziğini yap-
maya ve tüm telif hakkını sokak çocuk-
lan için ohışturulacak bir fona yatırmaya
söz venniş. Caroline Zelder, neden Para-
mout'u uygun gördüğünü de şöyle acıkb-
yor "Paramout, gerçek üzerine kuruhı
Udi fital ağrtık vennekte. Bu tûr
Glenn Close
(ortada)ve
DanieîDay
Lewis'm(sağda)
başrollerini
paylaşacağı
fîlmin müziğini
Elton John
(solda) yapacak.
filmler için yeni bir dalga diyebiliriz. Artık
(HoDywood için) gerçekçi filmler yapmak
tefaükeD' değfl. Bakın işte, AIDSi işleyen
Phüadeiphia'ya ve Yabudi kınmını aoia-
tan Schindler's list'e."
Yvonne Löfgren haberi Caroline Zel-
der'den abruş; onu üsteük birkaç gün ço-
cuklanyla birlikte bulundurmuş. Mutlu-
luğunu şu sözlerle dile getiriyor
"Imuuhr gibi dep. Sözleşmeyi avukan-
nüa büükte incekdik. Hiçbir oiumsuz yanı
yok. Senaryo yazılırken ben de kaüuda
buhmacağım. Bana, tipik bir Hollywood
filmi olmayacağı konusunda garanti verdi-
ler. Böyletikle eJime bu konudaki görüşle-
rimi dûnyaya duyurma ve daha çok sayıda
çocuğa yarariı oiabflnıe şansı geçiyor. Bd-
ki de bir fon oluşturur, çocuklaruı yemeği,
gjyeceği. bannacağı yer gibi gereksûune-
ler için kapı kapı dolaşmaktan kurtulu-
rum. Çocuklaruı ilaca ve okul malzemele-
rine gerekâmesi de bû>-ük. Cocotinha'da
kendi olanaklanmızla oiuşturduğumuz
derme çatma okul haftada 100 dolara ma-
loiuyor. 6 bin dolara 450 çocuğtm bir aylık
gereksinnıesim karşdayabtlirim. Kişi başı-
na yüksek bir miktar ounuyor ama, tek
başıma ödemem için önemli bir para."
Filmin çekimı yerinde yapılacak. Ne
var ki Brezilyalı resmi makamlar, konuya
pek sıcak bakmıyorlar. Sokak çocuklan-
nın üniformah kişiler tarafından öldürül-
mesiyle ilgih' haberlerin dünya basırunda
yer alması hiç hoşlanna gitmiyor. Bu ne-
denle Caroline Zelder'e çekim izni verme-
yebilirler.
"O zaman ben de gider Portekiz'de çe-
kerim" diyor Carohne. Önemli olan da
bu zaten; fılmin mutlaka yapılması...
Akm'i merakla arayan gözler, doğal
olarak boş kahyordu. Raja Alem'e ül-
kesinden dışan çıkma hakkı bile tanı-
nmadıgı gibi, kadın yazann yaşarnı
hakkında hiçbir bilgi edınilememişti.
Cambndge seminerine bu yıl Türki-
ye'den vazar Erendiz Atasü. çevirmen
ılknur Ozdemir. gazcteci-yazar Zey-
nep Oral ve ben katıldık. Yabancı ede-
biyat yazarlannın kendi eserlerini
okumalan için aynlan oturum-
da, kısaak sunulan Türk edebi-
yatından kesit, oldukça ilgi top-
ladı. Seminer düzenleyicilerin-
den Dr. Haniet H. Wood semi-
ner boyunca (bacağındakı dddı
burkulma sorununa rağmen)
hep koruduğu esprili hazırce-
vaplılığıyla durumu özetledi:
"Türk kadın yazarlar o kadar
iyiydi ki, bizim de iyi yazar-
lanmızı öne çıkarmamız gerek!"
Semınenn kapanış gecesi
özel olarak Cambridge "de yaz-
dığı kısa oyununu katıbmcı ya-
zarlann yardımıyla sergileyen
genç ve yetenekb Singapurlu ti-
yatro yazan Şamte Hareş söz-
cüklerden kurulu güzelim ede-
biyat dünyasını şöyle hicvedi-
yordu; "Üç kişi bir bara girer-
ler Bir yazar, bir eleştirmen, bir
edebiyat akadenusyeni (araştı-
rnıaa). önce nazikçe el sıktşV,
zoraki gülümserler. Sonra arka-
larmı döner ve birbirierine burun
büker, birbirlerini çekiştirirler.
Bu üçü öldüğündeyse bara çok
neşeli iki kişi girer, sevinçle sar-
maş dolaş olur. Buniar, biyogra-
fi yazarlandn-r
Kffltûr Seırisi - Tımur Selçuk, RuıneK Hisan'nda kızı Hazal Sdçukla
Mımtesahneyeçıkıyor. Kendi vebabasıMünir NurettinSelçuk'unbes-
telerini seslendiren Timur ve Hazal Selçuk'a; Turhan Yökseler, Cezmi Başeğemez ve Orhan Topçuoğhı eşlik edi-
yor. (Fotoğraf:DEVRtM BARAN)
Mükemmel organizasyon
Bu denh keskin olmasa da
dünyanın her yerinde benzer tı-
kanma ve sanalan yaşayan
edebiyat dünyası, insanlar ya-
şadıkça. öykü dinleme/okuma
gereksinimi için var olacak, in-
sanın düşünce, umut ve düşleri-
ni dokumayı sürdürecektir.
1994 Cambridge Semineri'yle
ilgjli izlenimleri noktalarken,
İngibz Kültür Heyeti edebiyat
bölüm başkanı Dr. Harriet H.
VVood, akademisyen yazar
Prof. Bigsby ve şair, eleştirmen
Grant'ın güleryüzlü evsahipü-
ğine, tam bir Ingihz mükem-
melcilik örneği olan seminer or-
ganizasyonuna değinmeden ge-
çibnemeli. Böylesi uluslararası
bir organizasyonu, dokuz gün
boyunca hem programa daki-
kası dakikasına sadık kalına-
rak hem deçok farklı kültürden
elli altı kişiyi aynı anda hoşnut
kılarak gerçekleştirebilmenin
ne denh' güç olduğunu bilenler,
Britanya'nın edebiyattaki ba-
şansının ardında gelişmiş bir
organizasyon duygusunun et-
kisini de göreceklerdir.
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
"Kurtuluş" Gerçeği...
"Kurtuluş" dizisi, TRT ekranlarında gösterildiği ilk
günden başlayarak büyük bir ilginin odak noktası oldu.
Bu çok yönlü ilginin -dönemin özelliği, ulusal birlik ve
bütünlük konusunun önem kazanması, dizinin bugüne
kadar Türkiye'de gerçekleştirilen en büyük yapım olma-
sı gibi- değişik nedenleri vardı. Bu nedenlerin hemen
hepsi geçerlidir ve olaya bu nedenler açısından bakıloV
ğında, "Kurtuluş"un bunca yoğun bir ilgi, dahası duyar-
lılıkla karşılanmış olmasında yadırganacak bir yan yok-
tur.
Gelgelelim bu sayılanlar, olayın yalnızca bir yönüdür.
Olayın öteki yönü ise "Kurtuluş"\ır\ sanatsal niteliğidir.
Bu dizi, bir belgesel ya da bir anlatının düz dramatizas-
yonu olarak değil, ama sinema sanatının kuralları dog-
rultusunda bir sanat eseri olma savıyla kotarılmıştır.
Bundan çıkan dogal sonuç, "Kurtuluş"un sanat eseri ol-
ma savının doğrudan ve yalnızca estetik ölçütlere göre
değerlendirilmesi gerektiğidir. Böyle yapılacak yerde,
olayın yukarıda belirtilen birinci yönüne ilişkin düşünce-
ler, nedenler ve değer yargıları, sanatsal yapıya da uy-
gulanırsa, elde edilecek sonuç sanatsal degerlendirme
alanına bir kargaşa getirmekten başka bir şey olamaz.
Buraya kadar söylemek istediklerimizi daha da açar-
sak, şöyle diyebiliriz: "Kurtuluş"un bugüne kadar Tür-
kiye'de gerçekleştirilmiş en pahalı, en kalabalık, üzerin-
de en yoğun çalışılmış dizi olması ya da Mustafa K«-
mal'i ve Kurtuluş Savaşı'nın çok kritik bir dönemini konu
alması başka şeydir; bütün buniar gerçekleştirilirken
sanatsal hedeflere ne ölçüde erişilebildiği yine başka
bir şeydir. Başka deyişle yapımın yüksek giderleri, kad-
ronun kabarıklığı, konunun önemi ve örneğin zama-
nında seçilmişliği, dekorların hazırlanışındaki büyük ba-
şarı, sanatsal başarıyı da kendiliğinden beraberinde ge-
tirecek etkenler sayılamaz. Karşımızdaki bir sinema
eseri olduğuna göre, sanatsal hedefler bağlamındaki
sorunun ya da soruların yanıtlarını da sinema sanatının
geçmişinde ve bugün vardığı noktada aramamız doğal
bir zorunluluktur. Bu çizgiden sapan bir tutum, sanata
ilişkin soruları yanlış sormakta ya da doğru soruların
yanıtlarını yanlış kaynaklarda aramakla eşanlamlıdır.
Şaşırtıcı olan nokta, "Kurtuluş'un gösteriminin üze-
rinden küçümsenemeyecek bir sürenin geçmiş olması-
na karşın, eserin sanatsal yönü üzerinde neredeyse oy-
birliğiyle durulmaması, sanatsal başarının varsayıl-
ması, dizinin yarattığı coşkuyla olası bir sanatsal başan-
nın özdeşleştirilmesi, eseri bir de sinema sanatının ger-
çekleri bağlamında degerlendirme çabasına hiçbir "uz-
man"da tanık olunmamasıdır. Sanat alanında bilinçli tu-
tum, başarının da, başansızlığın da gerekçelendiril-
mesini koşul kılar. Başarı varsa, neden vardır? Yoksa,
hedefe neden erişilememiştir? Bu sorulara her durum-
da -elbet sanatın ve estetiğin ölçütleri doğrultusunda ol-
mak üzere!- yanıt aranması, düşünme eyleminin eşiğin-
deki bir izlemenin ve gelecekte yapılanın ötesine geçe-
bilmenin temel koşuludur. Bizimkisi gibi, düşünmeye
çoktandır yabancılaşıldığı, bunun doğal sonucu olarak
gerçek anlamda eleştirel değerlendirmelere hemen hiç
rastlanılmayan, belli bir konuda degerlendirme yapmak
gerektiğinde genelde herkesin ya -açıkça veya gizliden-
birbirinin ağzına baktığı, ya da desteksız atmayı yeğledi-
ği bir ortamda "Kurtuluş" dizısine daha farklı yaklaşı-
Imasını beklemek, hiç kuşkusuz boşunadır. Bilgınin de-
'Öil, ama bilgısizliğin erdem sayılmasının neredeyse alt-
şkanlığa dönüştüğü, her konuda sıradan o/anla yetirv
menin yaşamak sayıldığı çorak zeminler, her alanda ol-
duğu gibi sanat alanında da temel sorgulamaları kendi-
liğinden dışlayan zeminlerdir. Kendini doğrudan bir ko-
nunun coşkusuna kaptırıp, her şeyi o coşku perdesinin
arkasından izlemek de anılan zeminlerin özelliklerin-
dendir.
Mustafa Kemal'i ve Kurtuluş Savaşı'nı, yani konuyu
gerçekten önemsiyorsak eğer, bu önemsemeye uygun
düşen tutum acaba hangisi olabilir? Kendimizi saltcos-
kuya bırakmak mı, yoksa, olayın içerdiği sanat eseri
olma savını da göz önünde bulundurarak, konunun özel-
liği gereği çok daha titiz biryaklaşımla böyle bir savın ne
ölçüde doğru olduğunu ya da olmadığını araştırmak mı?
Kurtuluş Savaşı'nın üzerinden yetmiş yıldan fazla bir
süre geçtikten sonra Türk sanatı, Türk sanatçısı, Türk
sanatseverleri ve Türk sanat uzmanı artık yalnızca ko-
nuyu bütün değerlendirmelerin çıkış noktası alamaz; or-
tada -örneğin "Kurtuluş" gibi- bir yapım varsa, bunun
bir belgesel mi, yoksa gerçek bir sinema eseri mi oldu-
ğunu bile kesinleştiremeyen övgülerle yetinemez! Har-
canan çaba, bu çok önemli konuya sanatsal düzlemde
layık olabilmiş midir? Adı Kurtuluş Savaşı olan o desta-
na gerçekten saygı duyuyorsak, yanıtını arayacağımız
soru da bu olmalıdır.
Bir dahaki yazımızda bu yanıtı irdelemeye çalışaca-
ğ
Haflc eğitflm seminer teri
• KöltûrServisi- Çağdaş Istanbul Platformu'nun Beşiktaş
Belediyesi ile birhkte düzenlediği "Halk eğitim seminerleri"
sürüyor. Beşiktaş Evlendirme Dairesi'nde gerçekleştirilen
seminerier ücretsiz olaraak izleniyor. Semmerler kapsamında
bugün saat 18.00'de Buket Uzuner'in "Öykü Yazmak,
öykücü Olmak" konulu semineri dinlenebiür. Yannsa saat
18.00'de Hatice özen, "Dergi. Gazete v e Kadın" üzerine
vereceği seminer dinlenebiür. Cumartesi günü ise saat 15.00'te
Yusuf Taktak'm resim semineri, saat 16.30'da ise sanat tarihi
üzerine verilecek seminere Tarihi Evleri Koruma Derneği
üyeleri katılacak ve seminerin ardından dia gösterisi izlenebilir.
Avşa ŞenHderi 19-22 ağustosta
• BANDIRMA(AA)-Avşa Şenlikleri'nin ikincisi, bu yıl 19-22
ağustos tarihleri arasında yapılacak. Avşa Belediye Başkanı
Cevdet Çağlar, şenüklerin geçen yıla göre daha canlı geçeceğini
belirterek, tüm hazırbklannın tamamlandığını söyledi. YerÜ ve
yabancı turistleri Avşa'ya davet eden Çağlar, şenbkler
kapsamında, Türk sanat müziği sanatçısı Emel Sayın'm da bir
konser vereceğini sözlerine ekledi.
•KONYA (AA)- Konya'da, Meram ilçe belediyesince, tarihi
eserlerin çevredüzenlemeleri yapıhyor. Belediye Başkanı
Veysel Candan, son bir yıl içinde, 500 milyon liralık
harcamayla İplikci Camii, Sahip Ata Carnii, Sırçalı Medrese,
Şeyh Osman Rumi ile Hocafakıh camilerinin çevre
düzenlemelerinin tamamlandığını söyledi. Meram Gelişim
Projesi çerçevesinde, tarihi eser ve camilerin çevre
düzenlemelerinedevam edileceğini behrten Candan,
" Amacımız, tarihi eserlerimizi gelecek nesillere en iyi şekilde
bırakmaktır" dedi.
Katibrm Kfiltûr ve Sanat Festjvalf
• Kültür Servisi - Üsküdar Belediyesi'nce düzenlenen
"Katibim Kültür ve Sanat Festivali"nin altınası, 7-10eylül
tanhlen arasmda gerçekleştirilecek. Geleneksel şenhk
yürüyüşü ile başlayacak olan festival şüresince, fotoğraf, resim,
gravür ve el sanaüan ürünleri sergileri açılacak, paneller
düzenlenecek ve halkoyunlan gösterileri sunulacak. Festivakk
aynca, sünnet şöleni, radyo konserleri ve kına gecesi gibi
etkinliklerde gerçekleştirilecek. Üsküdar Belediyesi yetkilileri,
festivale Türk cumhuriyetlerinden halkoyunlan ekiplerinin de
davet edildiğmı bildırdıler.