Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28HAZİRAN1994SAU
12 KULTUR
Ünlü oyun yazan David Mamet, yeni oyunu ve kitabıyla yine gündemin başköşesinde
DuyarlılığınıustaMda konuşturuyorKüJtür Servisi - 46 yaşındaki ünlü oyun
yazan David Mamet, tiyatro dünyasında
olay yaratan "Oleanna" adh oyunuyla
tanınıyor en çok. İlk kez 1993 yılında İngü-
tere'de sahnelenen. bu yıl içinde Türkiye'-
de de izlediğinıiz "Oleanna", kadın-ericek
izleyicileri adeta ikiye bölmüş, epeyce tartı-
şmaya neden olmuştu. Ancak David Ma-
met'in kariyerinde yalnızca "Oleanna"
yok. Bugünedek tezgâhtarlıktangarsonlu-
ğa, oyunculuktan cam temizlikçisine, film
yönetmenliğinden emlakçıhğa, öğretmen-
liğe, halıcıhğa, dansçıhğa dek her çeşit işin
üstesinden gelen David Mamet. bu arada
"Sexual Perversity inChicago"(Şikagoda
Cinsel Sapıklık), "American Buflalo",
"Gkngarry Glen Ross", "Speed The Plow"
gibi oyunlarla, "Postacı Kapıyı tki Kere
Çalar", "Karar" gibi senaryolar yazdı ve
^Oyıınlar Evi" gibi fiimler yönetti. Dene-
melerini, çocuk kitaplannı ve bir romanını
da saymadık henüz...
Bu üretken sanatçının en yeni oyunu,
"The Cryptogram" Londra'da bu hafta
içinde sahnelenmeye başlıyor. Pulitzer
ödülü kazanan esİci oyunu "Glengarry
Glen Ross" ise yine bu hafta, yeni bir pro-
düksiyon ile ızleyicilerin karşısına geüyor.
Tüm bunlann üstüne gecen ay piyasaya
çıkan, sinema üzerine yazılannı, HoUywo-
od'daki anılannı, pokerden Stanislavski'ye
dek uzanan birçok farkh konudaki görûş-
lerini ve günlüklerini, kısacası senaryoya
veya oyuna dönüştürmediği tüm yaalannı
bir araya getiren "A VVhore's Profession:
Notes and Essays"(Fahişenin Mesleği:
Notlar ve Metinler) isimli kitabının büyük
sükse ile karşılanması da eklenince David
Mamet, sanat gündeminin başköşesine
oturdu.
Mamet ve 'Vişne Bahçesi'
David Mamet'in Çehov'un eski Rusya'-
da bir aileyi konu alan "Vişne Bahçesi"-
nden uyarladığı oyunla ilgili ünlü bir espri
vardır: Birinci perdenin sonunda, Lyubov
Lopakhin'e döner ve "S et ağaçlan. Sat
ştı çiftliği" der. Bu espri, Mamet'in bütün
oyunlannda farkma varabileceğimiz özel-
liklerin bir özetidir aslında. Argo konuşan
sert karakterler ve bu karakterlerin ka-
rarsızlığıyla, kaygısızlığıyla yakından
uzaktan ilgisi olmayan bırdünyadaayakta
kalmaya çalışmalan...
Sonuçta Mamet'i anlatmak için üretil-
miş bu espri, o denli yanüş değil. Işte Ma-
met'in "Vişne BahçesT'yle ilgili yazdığı bir
yazıdan alıntı: "Cehennemin dibine kadar!
Ben vişne bahçemi kurtarmak isteseydim ve
benim evlatlık kızım kasabanın en zengin
adamına aşık olsavdı. ne yapardım? Siz ne
yapardınız? İşin kolayı var. Hem oyun
yanm saatte bitmiş olur, izleyici de erken-
den evine gider."
Mamet'e göre, "Vişne BahçesT'nin asb-
amet'in yeni oyunu 'The Cryptogram' ve birçok
konuyu kapsayan 'Fahişenin Mesleği: Notlar ve
Metinler' adlı kitabı büyük ilgi çekiyor. Bugüne dek
ancak sahne dışında kalan kadınlara katlanabilen
Mamet, son oyunuyla bu anlayışını değiştiriyor. Hatta oyunlannm erkeksi dünyasına
bir de eşcinsel ekliyor. Hem oyunu hem de kitabı otobiyografik özellikler taşıyor.
nda ağaçlarla hiçbir ilgisi yok. Asıl konu-
su, karmaşık cinsellik. Vişne bahçesi.
yainızca bir bahane. "oyundaki 13 karakte-
rin aynımekânda birbirteriv le konuşmalannı
sağlayan bir temel" yalnızca. Mamet, "Çe-
bov'un da bunun farkında olduğunu sanı-
yonım: 'Kimse gelmez buna' diyordur..."
Xma "Vişne Bahçesi", bütün dünyada
hala ılgiyle izlenen bir oyun. Mamet'e göre
bunun nedeni de, "en basit arzularımıza"
seslenıyor olması.
Mamet'in argo düşkünlüğü üzerine ge-
liştirilen espriler bundan ibaret değil. Ger-
çekten yaşanmış olduğu ileri sürülen başka
bir fıkraya göre bir gün Mamet, küfreden
bir sokak serserisini döver. Bunu neden
yaptığı sorulduğunda ıse "küfrediyordu ve
bana telif hakkımı ödemiyordu" der. Kendi
çahşma arkadaşlan da bu tür şakalar üret-
mekten geri kalmıyorlar. "The Cryptog-
ram"ı yöneten Gregory Mositer "Glen-
gary'in provalarında hadi 'S. gıtten alalım
diye şaka yapardık. Bu söz öyle çok tekrar-
lanıyordu ki oyunun berhangi bir bölümü
olabilirdi" Ancak Mosher, Mamet'in son
oyununda bu özelliğinin yok olduğunu
vurguluyor. Kocası tarafından terk edilen
bir kadının, ruhsal sorunlan olan oğluna,
eşcinsel bir aile dostunun yardımıyla bak-
ma mücadelesini anlalan "The Cryptog-
ram"ın provalarında eski şakanın "artık
yatma vakti geldi sözJeriyle başlayan bö-
İiimden alalmTa dönüştüğünü belirtiyor.
"Bu kez en çok tekrarlanan cûmle bu. Bu da
büyük bir değişiklik" diyor Mosher.
"The Cryptogram"ın, Mamet için büyük
bir değişimi simgelemesinin tek nedeni kü-
für sayısındakı azalma değil. Bu güne ka-
dar oyunlannda güelü kadın karakterlere
yer vermeyen, yer verdiğinde ise "Olean-
na" ya da "Speed The Ptovv" daki gibi
olumsuz kadın tiplemelerini yeğleyen Ma-
met, bu kez tüm oyunu güçlü ve olumlu bir
kadın karakteri üzerine kurmuş. "Glen-
gary"ın yeni versiyonunu yöneten Sam
Menders, Mamet'in oyunlanndaki kadın
figürlerinin de şaka konusu olduğunu be-
lirtiyor ve "bir Mamet oyununda bugüne
kadar en çok önetn verilen kadın Glen-
gary'deki, erkek karakterlerin sık sık sözü-
nü ettiği, ama asla sahne üzerinde gözükme-
yen Bayan Link'tir" diyor. Mamet bugüne
kadar ancak sahne dışında kalan kadınla-
ra katlanabilmiş olsa da, son oyunuyla bu
anlayışını kınyor. Hatta bir adım daha gi-
derek, oyunlannın erkeksi dünyasına bir
de eşcinsel ekliyor son çalışmasıyla.
Otobiyografik özellikler taşıyor
Mamet'deki değişimin başka bir müjde-
leyicisi ise, sinema yazılannı topladığı son
kitabı. Mametvari bir ismi olmamasına
karşın kitapta, son derece içten bir dille
otobiyografik itiraflara da yer veriliyor.
örneğin, Mamet kızkardeşinin, üvey ba-
basının elinden çektiklerini ve bu olaylann
yaşanmasındaki kendi katkısını, piş-
manlığı kendine acımaya dönüştürmeyen
hem duygulu hem de nesnel bir dille aktan-
yor.
"The Cryptogram"ın da böylesi oto-
biyografik bir temeli olabileceğini düşünü-
yor oyunun yönetmeni Mosher: "Mamet'e
bu oyunda otobiyografik bir yön olup ol-
madığını hiç sormadım. çünkü yönetmenlik
anlaytşıma yeni bir şey katmavacaktı bunu
bilmek. Ancak bu oyunun ilk müsveddelerini
bundan tam 15 yıİ önce okumuş olmam,
otobiyografik temelleri olduğuna inanmamı
sağlıyor." Gerçekten de birçok eleştirmen
oyunun çocuk kahramanını "Küçük
Mamet" olarak tanımlıyor.
Mamet hayranlan bu değişimlerden te-
dirgin. Ancak, Mamet'in, kitabında sine-
mayla ilintili anılannı eski üslubuyla kale-
me alması bu tedirginliği biraz hafıfletiyor.
Dahası kitaptaki konu ve üslup zenginliği
Mamet'in birçok farklı yönü olduğunu da
belgeliyor. İlk yönetmenük denemesi sı-
rasında yapımcıya "Hiç meraklanma sana
ya iyi iş yapan bir film çekeceğim ya da içten
bir özür dileyeceğim" dediğini aktaran Ma-
met, "Dokunulmazlar"ın senaryosunu de-
ğiştirmesini isteyen yönetmen Brian de PaJ-
ma'ya "O yağlı piçe söyleyin, filmi çekmek-
te zorlanıyorsa Carrie'nin sonunda tabuttan
çıkıp Ness'in boğazını sıkan el sahnesini kul-
lansın" mesajını gönderdiğını belırterek
eski Mamet'i anımsatıyor.
Sonuç olarak ejeştirel bir gözü. irkiltici
bir mizah anlayışı ve üstün bir gözlem yete-
neği olan Mamet'in son oyunu üzerine
tüm öngörüler aynı noktada toplanıyor:
Mamet'in eski ustalığı ile yeni duyarlılığını
harmanlayan "The Cryptogram" bir baş-
yapıt olacak.
Sanart, tabulan
tarüştınyor
ANKARA (ANKA) - Türkiye'de Güzel
Sanatlan Destekleme Derneği (Sanart), ta-
bulan tartışmaya açtı. Sanart, Mayıs 1995'-
te gerçekleştirilecek "Sanat ve Tabular"
başlıklı uluslararası sempozyuma hazırlık
olarak tabularla ilgili bir dizi etkınük dü-
zenleyecek.
Sanart Başkanı Emin Mahir Balooğlu
yaptıgı açıklamada, tabulann hem evrensel
hem de her dönemde geçerli bir sorun ol-
duğunu dikkate alarak 1995'te gerçekleşti-
rilecek uluslararası sempozyumun konusu
olarak "Sanat ve Tabulaf"i seçtiklerini.
sempozyum aracılığı ile de insanlan bu ko-
nuya duyarlı hale getirmeyi ve taruşma
ortamı başlatmayı hedeflediklerini söyledi.
Sempozyuma hazırhk etkinüklerinin 1994
yılı içinde de sürdürüleceğjni kaydeden
Balcıoğlu. önümüzdeki günlerde "Batılı
gözü ile Osmanlı ve/veya Türk topiumunda
tabular", "Cinsel tabular", "Oini tabular",
"Tabular ve kitle iktişim araçlan" konulu
açıkoturum ve konferanslann düzenle-
neceğini bildirdi.
• Sanart, Mayıs 1995'te
gerçekleştirilecek 'Sanat ve
Tabular' başlıklı
uluslararası sempozyuma
hazırlık olarak tabularla
ilgili bir dizi etkinlik
gerçekleştirecek.
Balcıoğlu. "Tabulann her türünü tflrtı-
şacağız. Aynca Fransa'dan bir serginin
geimesi kesinleşti. Doğu AJmanya
döoeminde. o dönemin yönetimi tarafından
yasaklanan sanatçıların resimkrinden olu-
şan bir sergi Ue Güney Afrika'da 'direniş sa-
natçılan' olarak bilinen kişilerin yasaklı
eserlerinden oluşan sergiyi Türkiye'ye getir-
meye çalışıyonız" dedi.
Balcıoğlu. "Etkinliklerimiz icûı Avrupa
Komisyonu ve bazı yabancı vakıflardan des-
tekalıyonız.
Bizûn amacımız Ankara'daki küHürel ya-
şamı zenginleştinnek, Ankara'yı tanıbnak.
Bu yüzden eski belediye yönetimi, bizi hem
maddi bem de manevi olarak destekliyordu.
Şimdi bu destek gelmeyebilir.
Önvargılı değitiz, ama Sayın Gökçekin
tavuiarından dolayı, geleceğini tahmin etmi-
yorum. Shasi olmamaya çalışıyoruz" diye
konuştu.
Serr pozyum ve diğer etkinliklerle birçok
yabancı konuğun geleceğini bildiren Balc-
ıoğlu, şöyle devam etti:
"Türkjye'deki lslamiyet-devlet iüşkisi,
Avrupa ile Asya arasında geciş bölgesi ol-
ması, onlan çok ilgilendiriyor. Daha önceki
etkinliklerimize katılanlar, Türk aydınlan
ile tartışmaya girenler, çok olumlu etkilerie
Türkiye'den ayrılddar.
Türkive'de peçeli kadınlan gordüler, ama
evrensel degerieri de kabul eden benimseyen
kişileri de gördüier. Bu kişiteri Türkiye'ye
getirmek oldukca pahalı, ancak Türkiye'ye
getirdikJeri ve Türkiye'den götürdükleri çok
önemli. Bu, birkaç turistin, güzel deniz, gü-
zel güneş imajından çok farldı."
Paris, ilk kez Joseph Beuys'un en kapsamlı sergisine tanık oluyor
Saıuıtıyaşanun merkeTJneyerkştiren
Kültur Servisi - tkinci Dünya Savaşı son-
rasının en dikkat çeken sanatçılanndan Jo-
seph Beuys'un (1921 -1986) yapıtlan, Zürih ve
Madrid'den sonra, şu sıralar Paris'te Geor-
ges Pompidou Merkezi'nde sergüeniyor. Ser-
ginin küratörlüğünü. Beuys'un yakın dostu
HaraM Szeemann üstleniyor.
Sanatpnın enstalasyonlannın yanı sıra de-
senlerini bir araya getiren böylesi kapsamlı
bir Beuys sergisi, Fransa'da ilk kez gerçekleş-
tiriliyor. Serginin, Beuys'un daha önceki yer-
leştirmelerine sadık kalarak düzenlendiğini
belirten Szeemann, Beuys olmadan bir Beuys
sergisi gerçekleştirilemeyeceği görüşünü "bu-
dalahk" olarak tanımlıyor.
'Herkes bir sanatçıdır'
1921 yılında Krefeld'de doğan Beuys, sa-
nata okul yaşamı sırasmda ilgi duymaya baş-
ladı. Aiiesiyle birlikte taşındığı Cleves'de
okulu bitirdikten sonra üp eğitimi almayı
planlayan Beuys, bu karanndan vazgeçerek
askere yazıldı ve pilotluk eğitimi aldı. Ikinci
Dünya Savaşı sırasmda birçok hava saldınsı-
na katılan sanatçı. geçirdiği bir uçak kazası-
ndan sonra karada da savaşa katıldı. Birçok
kez yaralandı ve tutsak düştü.
Savaş sonrasında Cleves'e geri dönen Be-
uys. Güzel Sanatlar Akademisi'ne gjrdi. Bu-
rada sanat tarihi, edebiyat, din ve doğa felse-
fesi konulannda da eğitim gören Beuys, Aka-
demi yıllanndan sonra akhndaki 'sanat kav-
ramı'nı ortaya koymak için çahşmalanna
başladı.
1960'b yıllarda sanat tarihçisi Wffl Grob-
mann tarafından 'pop art' sanatçılan arası-
nda sayılan Beuys, topiumsal plastik' olarak
adlandınlan ve geleneksel heykel kategorisi-
ne sokulamayan yapıtlanyla böyie bir izle-
nim uyandırmışü. Herkesin bir sanatçı oldu-
ğunu kabul eden Beuys, "Plastik, sosyal
alanın tümünün yenilenmesi için temel oluştu-
rur ve birdüşünce, «sıya bağlı, sosyal bir heykel
olur" düşünçesiyle hareket ediyordu.
Beuys'la çalışan Klaus Staeck, sanatçıyı
şöyle anlatıyor: "Beuys, kelimenin etimolojik
anlamıyla. bir radikaldir. Sanatı y aşamuı mer-
kezine yerleştiren bir sessiz devrimcidir." Sa-
nata "politik boyutlannı geri veren sanatçı"
olarak nitelendırilen Beuys'un ölümünden
sonra işlerini bir araya getirip sergiler düzen-
leyerek arusını yaşatmaya çalışan Harald
Szeemann, Le Monde gazetesiyle yaptığı
söyleşide, Pompidou'daki sergiyle ilgili bilgi
vermiş:
Heykelden çok enerjik aygıtlar
- Beuys olmadan bir Beuys sergisi açmak
mümkün mü sizce?
Beuys'un ölümünden sonra sergileneme-
yeceği düşüncesi büyük bir budalalıktır. Be-
uys sadece sosyal bir teorinin yaratıcısı değil-
dir. Geride birçok önemli iş de bırakmıştır.
Darmstadt, Kassel, Krefeld, Stuttgart veya
Schaffouse'daki işleri yerinden oynatılamaz.
Onlan oraya Beuys yerleştirdi.
Ama Erîch Marx koleksiyonu, Duisburg'-
daki Bastian koleksiyonu, Berlin, Eindho-
ven, Paris, Zürih ve dığer yerlerdeki işleriyle
sessizbir devrimd
Joseph Beuys'un (sağda), eserleri 'Tramvay Durağı'
(yukanda), 'Keçeden Kosfüm' (solda) sergüeniyor.
büyük bir sergi gerçekleştirme olanağını bul-
dum.
- Beuys'un işlerini nasıl yerleştirdiniz?
Estetik bir iş, soluk alan bir organizmadır.
Bu benim başlangıç noktam oldu. Beuys'un
işlerini nasıl yerleştirdiğini ve onlan nasıl
bağımsız kıldığıoı kavrayabihnek için
Darmstadt'a gittim. İşlerinin çevresine yay-
masını istediği enerjiyi ortaya çıkartabilmeyi
amaçlıyordum. Enerji alanlanyla, mitlerie
yönlenen tarzını göstermek istedım,
Beuys'le 20 yülık taruşıklığımız vardı.
Onunla çok calıştım. Nasıl çalıştığıru biliyo-
rum. Beuys sanat kavramının sınırlannı ge-
nişletmek istiyordu. Çünkü o, bir politikacı-
dan, sosyal bir teorisyenden önce, bir sa-
natçıydı. İşleri, geneUikle heykelden çok
eneıjik aygıtlardı.
fşler geldikçe onlan teker teker inceiemem
gerekti. Yerleştirdikçe de onlann Beuys'un
istediği enerjiyi verip veremediklerine ya da
iyi yerleşip yerleşmediklere baktım. Duyarlı-
lık, öznellik ve doğal olarak mekan çok
önemliydi.
JORG IMMENDORF
(DüsseldorJ Güzel Sanatlar Akademisi'nde
Beuys'un öğrencilerinden)
Küçük bir sınıftık, atölyede ressamlar,
heykeltıraşlar, -nesnelerle çalışanlar- her tür-
lü sanatçı vardı. Çoğunluğu beri ve Palermo
gibi ressamdı. Beuys bu durumu kolayca ka-
bullendi. Yöntemlerle değil, herkesin İcendini
ifade etme tarzıyla ilgjleniyordu. Kesinlikle
dogmatik değildi. Öğrenciierinden yalnızca
bir şey isterdi: Kendi yollannı bulmalan. Işte
bu yüzden büyük bir sanatçıydı. Güzel sanat-
lar akademilerinde profesörlerin çoğu öğren-
cüerine kendi tarzlannı empoze eder ve
anırlandınr. Böyle bir şey, Beuys'la söz ko-
nusu bile değildi. Derste az konuşurdu. Bir
çahşma konusunda değerlendirme yaptığı
çok enderdi. Uzaktan bakar ve bir kelime
söylerdi: "İyi" veya "sıfir". Her ne kadar
yargılanru anlamak biz öğrenciler için zor da
olsa. herkesi kendi yoluna gitmeye kendi di-
lini bulmaya zorluyordu.
Bir gün bir tuval üzerinde çalışıyordum,
ama resmin sonunu getiremiyordum. Sonun-
da fırçayla resmin onasına bir haç çizdim ve
"Artık resim yok" yazdım. Tam o sırada gel-
di ve şöyie dedi: "Güzel bir resim". Bir anda
başansızlığı başanya dönüştürdü.
Büyük bir gûç izlenimi veriyordu. Bu yüz-
den sayısız portresini çizdim.
SARKİS
{Beuys ile 1960 7/ yılların sonunda tanıştı)
1968 kuşağından sofıra gelenler, Beuys'tan
çok şey öğrendi. Eğer bugün. anlam bakı-
mından boş olmayan, bireysel soruna. kişisel
mitolojiye eklenmiş bir obje sanatı v arsa, bu,
onun mirasıdır. Paris'te kurumiar. galeriler
ve eleştirmenler Beuys'dan mahrum kaldı.
Beuys'un sanat süreci. Almanya'nın tarihı-
ne denk düşüyor. O da ban sinemaalar gibi
tarihle yeniden ilişki kurmak, büyük Nazı
gösterişine büyük bırgösteriyle yanıt vermek
istedi. Üstelik Marksizmin sanat dün>asına
demir attıgı bir çağda, o Marksist değildi.
Onun entelektüel cimnastiğini, sınır tanı-
mazlığını, genç kuşakta Nazizmin yaratüğı
kanşıklık çukurunun üzerinden atlayıp dur-
masına bir anlam veremediler. Beuys'un sa-
yesinde Almanya, tarihine dokunma kor-
İcusunu yendi.
BOLTANSKI
(Onu tammamakla beraber, onu kendisine
baba olarak kabul etti.)
Benim kuşağımın birçok sanatçısı gibi iki
tane babam var: Beuys ve Warhol. Bu iki
adam arasında bir paralellik kurulabilir: Her
ikisi de geleneksel sanaf düşüncesini aştı.
Warhol bir ressamdı, ama müzik ve sinema
da yapardı. Beuys heykeltıraştı. ama politika
>aptı. Her ikisi de klasik sanatçı ve medyatik
simgeler.
VVarhol büyük bir ressamdı. Beuys büyük
bir heykeltıraş.Beuys Hıristiyan geleneği
içinde. "Ben esinli, seçtlmiş biriyim, sanatım
sanatür, çünkü onu yapabiliyorum ve denevi-
me ulaştırabUiyorum" düşüncesine sahipti.
Beuys, esinli sanatçının ana ömeğidir. 'VVar-
hol tam tersine, din karşıtı, esinsizdi. Sa-
natçının müdahale etmemesini öğütlerdi ve
nereye gitüğini bilmediğini ve bunun hiçbir
önemi olmadığmı söylerdi.
DCVIITRJYEVIÇ:
(1971 yılında Nantes'da sergi açtığında Be-
uys da Nanıes 'da yapularını sergiliyordu, ar-
kadaş oldular)
I969'da Beuys'un işlerini ilk gördüğümde
bir heykelüraş için garip malzemeler kul-
landığını, ama yine de son klasik sanatçı ol-
duğunu düşündüm. Bunu hala düşünüyo-
rum. Son klasikti çünkü nesnelerin biçim ka-
bartılanyla yakından ilgileniyordu, onlan
sunmak için plastikçi bir bakış açısı vardı.
Benim kuşağımın sanatçılannda bu yok.
Gencay
Gürün
Kümîr Servisi - Istanbul Şehir Tiyatro-
lan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün
açığa alındı. yerine vekaleten Erol Keskin
atandı. Gürün'ün. kendisi aleyhine düzenle-
nen müfettiş raporunun soruşturulmasının
"selameti apsından' açığa alındığı belirtildi.
Bedrettin Dalan ın Büyükşehir Belediye
Başkanı olduğu dönemde Genel Yayın
Yönetmenliği'ne getirilen ve Nurettin Sö-
zen'in başkanlığı döneminde vasal ataması
gerçekleştirilen Gürün için, aynı dönemde
aleyhine yapılan yazıb şikayet üzerine bir
müfettiş incelemesi gerçekleştirilmişti.
Inceleme sonucu düzenlenen, Teftiş
Kuruiu Başkaru Haüe Karaçengel ve mü-
fettiş Gülsen Özakman imzalı 6.1.94 tanhli
ve 229-66 sayılı müfettiş raporu, Taj-yıp
Erdoğan'ın Büyükşehir Belediye Başkaru
seçilmesinin ardından soruşturmaya
ahnmıştı.
On altı maddeden oluşan, söz konusu
raporda. Gürün'ün aralannda Başdrama-
turg Füsun Akadı'run da bulunduğu bazı
kişileri yönetmeüğe aykın olarak ve sınav
koşuluna uyulmaksızm kadroya aldığı, ko-
nuk sanatçılann ücretlerinin tahrif edilerek
211 mılyon zarara yol açıldığı, yönetmeliğe
aykın olarak ban imtiyazlı oyunlara iki
kez gala yapılarak 49 milyonluk zarara ne-
den olunduğu, vasal olarak reddedildiği hal-
de Semih Saçbüker'in sözleşmeü olarak
kadroya aünıp Gürün'e şoforlük yapüğı ve
hukuka aykın olarak kendisine çay ocağı
tahsis edilerek kurumun 45 milyonluk za-
rara sokulduğu. "Evita" müzikalinin ku-
ruma milyarlara varan zarara neden ol-
masına karşın Gürün'ün 329 milyon şahsi
kazanç elde ettiği belirtilmekteydi.
Kültür îşleri Daire Başkaru ve Kültür AŞ
Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Demiröz
konuya ilişkin olarak "Genel Sanat Yönet-
menliği'ne kurumun mevcut kadrosu içinden
sanatının ehli bir sanatçı getirilecektir. Yö-
netim Kurulu için de. Savın Başkanunızuı
atama yetkisini mevcut sanatçdardan vana
kullanmasından yanayım. Repertuvar kuru-
lunun da çok ciddi tiyatro adamlarından
oluşması için elimden geleni yapacağım"
dedi.
LeosJanacek
OdaOrkestrası,
İstanbul'a geldi
Kültür Servisi - Leos Janacek Oda Or-
kestrası, dün Viyana'dan havalanan Avus-
turya Havayollan'na ait bir uçakia Istan-
bul'a indi. 22. Uluslararası Istanbul Müzik
Festivali çerçeyesinde bugün ve yann saat
I9.00'da Aya İrini'de konser verecek olan
topluluğu izlemek üzere yurtdışından da
izlevici geldi. Sanat yönetmenliğini Zdenek
Dejmek'in üstlendiği Leos Janacek Oda
Orkestrası, bu akşarnki konserinde Jan
Vaclav Stamic, Corelli, Grieg ve Dvorak'ın
yapıtlannı seslendirecek. Topluluğıuı
yann akşamki konserinde ise Çek besteci
Josef Myslivecek, Mozan, Vivaldi, John
Ireland ve Leos Janacek'in yapıtlannı din-
leyeceğiz. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ)
Baykam'dan
'Mustafa Kemaller
Görev Başına'
Kültür Servisi - Geçen günlerde açtığı "Ku-
vayi Milliye" adlı sergisi ile adından sözet-
tiren ressam Bedri Baykam'ın "Mustafa
Kemaller Görev Başına" adlı kitabı yayı-
mlandı. Sergileri. yan ve kitaplanyla de-
mokrasi savaşunma katkı sağlamayı
amaçlayan Baykam'ın başta Muammer
Aksoy ve Uğur Mumcu olmak üzere tüm
devrim şehitlerine adadığı bu kitabında sa-
natçının Toktamış Ateş, Ergün Aybars,
Nuşin Ayiter, Hikmet Çetinkaya, Emin
Çölaşan, Oktay Ekşi, Bozkurt Güyenç,
Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Özer
Ozankaya, Yekta Güngör Özden, Türkan
Şaylan, Ilhan Selçuk, ^rafettin Turan ve
Ünsal Yavuz'la; Mustafa Kemal, Kema-
lizm, Kurtuluş Savaşı. laiklik. din, ikinci
cumhuriyetçiler ver bu dorultuda kimi
kavramlann «tartışıldığı söyleşileri yer alı-
yor.