Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 HA2İRAN1994 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
YıUardır sürdürülen yanlış
özveri istekleri, onu yapabilecek güçte olanlara dönük olmalı.
Sanayici, bankacı, tüccar,rantiye,serbest meslek erbabı ve büyük
tanm geliri sahipleri, devletin bozulmuş olan mali dengelerinin
}cniden kurulmasında en çok özveri istenebilecek kesımlerdir.
Prof. Dr. CAHİT TALAS
1
950 yılında Demokrat Parü ikti-
dara gelince, devlet, demokrasi
kültürü ve eğitimi oldukça yeter-
siz bir sıyasal kadronun yönetı-
mıne girdi. Bu yönetimin açık bir
niteliği. bir onyıl, ülkede bir ço-
ğunluk diktatörlüğünü kurmak biçiminde
belirdi. Demokrat Parti'run lider kadro-
lan. parlamentodakı çoğunluğuna daya-
narak ve halkın demokrasi deneyimsizb-
ğaıden yararlanarak. her alanda hoşgö-
rûden yoksun bir düzen oluşturdu.
Demokrat Pani'nin siyasal düzen ala-
nındaki başansızlığı. ekonomik alana da
oiduğu gibi yansıdı. tzlediği liberal eko-
nomik politikalar, 1930-1950 dönemin-
de büyük özverilerle oluşmuş bulunan
altın ve döviz rezervlerini kısa bir süre
içinde eritti ve 1954 yılında ülke, bir eko-
nomik bunahm ile yüzyüze geldı. Dış
yardımlara ve özellikle Birleşik Ame-
rika'ya bağımlı bir duruma düşüldü.
Demokrat Parti ile bas,layan veçok sınır-
b istisnalan dışında günümüze kadar
uzanan liberal ekonomik politikalar,
1980'li yıllara girerken ülkeyi Uluslara-
rası Para Fonu'nun ekonomik güdümü-
ne soktu.
198O'li yıllar, savurgan ve ülkenin ger-
çekleri gözardı edilerek pazar ekonomisi
koşullanna göre oluşturulan poliükala-
nn egemen oiduğu yıllardır. Bu yıllarda
devlet icerde ve dışarda aşın derecede
borçlandı. Ekonomik ve mali dengeler
bozuldu. Üç Sanayi Dmimi'ni arkalar-
da bırakmış ülkelerin bberal-parasal
ağırbklı politikalan model abndı. Ülke,
21. yüzyıla 5-6 yıl kala yeniden IMF'nin
ekonomik güdümüne teslim edildi. Şim-
dilerde, yanhş hesaplann ürünü olan
bugünkü yüksek enflasyondan ve eko-
nomik alandaki çöküşlerden kurtulmak
içın klasik bir yol sayılan durgunlugu ka-
buOenme, sosyal kazanımlan gerilere
çekıne ve bir bütün olarak sosyal devleti
gözardı etme, özellikle yoksuJ kesimın
önüne sürülüyor.
Neler amaçlanıyon Bilindiği üzere 5
Nisan kararlan esas olarak 1) Devletin
bozulan ekonomik ve mali dengelerinin
onanmını, 2) Özelleştirmeyi, başka bir
deyişle devleti küçültmevi amaçlamış ve
kamu kesirrunin ürettiği mallann ve hız-
metlerin fıyatlanna çok yüksek oranlar-
da zam yapılmasıru öngörmüştür. Bunu,
özel kesimin kendi ürettiği mallara ve
hizmetlere yaprruş oiduğu aşın ve fırsatçı
fıyat artışlan izlemiş ve enflasyon birden
130'lara fırlayarak yoksul kesimi yıkıma
süriiklemiştir.
özeUeştirme, 5 Nisan paketinin
önemli bir dabnı oluşturmaktadır. Bilin-
diği üzere özelleştırme yeni bir olgu. bir
gelişim değildir. Devleti ekonomik ve sos-
yal yaşamdan olabüdiğince soyutlamayı
temel ilkelerinden biri sayan liberal dü-
şûncenin bir üriinûdür. Bu durumda kö-
kü Adam Smith'e (1723-1790), yani 18.
yüzyıla kadar uzanır.
OzeUeştirmenin her yerde birkaç genel
sonucu vardır. Bunlar, 1) tşsizlik, 2) Pa-
halıhk ve 3) TekeUeşmedir. Bunların ya-
nında devlet, ekonomik ve topJumsa]
yaşamda stratejik önemler taşıyan üretim
mallarının mülkiyetinden ya da en azın-
dan, denetiminden vazgeçer ve zaman
içinde başa çıkamavacağı sorunlarla kar-
şı karşıya gebnekten kurtulamaz. Çünkü,
bu tür mallara sahip olanlar, üretime, is-
tihdama, teknik değişmeye, kaynak tah-
sisine, fıyatlara ilişkin anahtarlan elleri-
ne geçirir ve devleti etkisiz dunımlara
geürirler.
özveri kimlerden istenmeli: 5 Nisan
kararlan ve önlemleri, 1961 'den ben ana-
yasamızın temel ve önde gelen bir niteli-
ğini. yani sosyal devlet ilkesini tamamıyla
gözardı etmiştir. Son önlemler sonunda.
esasen son derece yaygın ve sürekli bir
niteü'k göşteren işsizlik, daha da büyü-
müştür. Ülkemizde işsizlik sigortası ol-
madığı için ekonomik ve toplumsal
karayıkıma dönüşmüştür. Türkiye, Av-
rupa Konseyi ülkeleri içinde işsizlik si-
gortası olmayan tek ülkedir. Böyle olun-
ca ve eğer gerçekten bir sosyal devlet ise
bunalımdan çıkış önlemlen alırken,
bunlann sonuçlan üzerinde çok özenle
durmak zorundadır. Durgunluk içinde
büyümeye dönüşmüş bulunan enflas-
yon, bir de sefalet ile özdeşleşirse, ekono-
mik ve toplumsal açılardan son derece
tehlikeli gelişme ve oluşmalann başta ge-
len nedeni olur. Özvennin sınırlannı
çoktan aşmış kesimlenn insanlık onuru-
na ters düşen önlemlerle karşı karşıya
bırakılmalan büyük bir haksıziıktır.
Hiçbir neden, bu tür önlemlen hakb gös-
termez. Aynca, loplumun bu en kalaba-
bk kesimlennin satın alma gücünü
dramatik ölçülerde çöküntüye götür-
mek, öngörülen amaçlara da ters düşer.
Var olan durgunlugu dennleştirir. tüke-
tim son derece azalır. Bunun sonunda
üretim durur, iflaslar artar, vergi gelirleri
azalır ve böylece bir kısır döngü içine gi-
rilir. Vanlmak istenilen amaçtan uzakla-
şıLsr.
Ne yapmali?
Kuşkusuz önce, bir öğreti saplantı-
sının ısrarlısı durumundan uzaklaş-
mak gerekir. Liberal düzen nerede ve
ne zaman koyulaşarak ve süreklilik
kazanarak uygulanma olanağına ulaş-
mış ise, oralardan ekonomik ve top-
lumsal bunalımlar eksik olmamıştır.
Bize göre ülkenin içinde bulunduğu
çıkmazlardan ve darboğazlardan çıkış
yolu, alınmış ve yürürlüğe girmiş bulu-
nan önlemler değildir. Bir kez. daha
önce değindiğimiz nedenlerden ötürü
özelleştirme-devleti küçültme politi-
kalan gözden gecirilrneli ve değiştiril-
melidir. Böyle yapılmazşa. devlet ve
toplum çok zarar görür. Ikinci olarak,
özveri istekleri, onu yapabilecek güçte
olanlara dönük olmalı. Sanayici, ban-
kacı, tüccar, rantiye, serbest meslek
erbabı ve büyük tanm geliri sahipleri.
devletin bozulmuş olan mali dengele-
rinin yeniden kurulmasında en çok
özveri istenebilecek kesımlerdır. Geür
vergisi ne güne dunıyor? Bu verginin
üst oranlan günün gerektirdiği düzey-
lere çıkabilmelidir. Özveriyi, onu ya-
pabilecekten istememekte ısrarlı ol-
mak, günümüzün koşuilannda yanlış-
lann en büyüğü değil midir?
Ekonomisini yeterince geliştireme-
mış bir ülkede paranın konvertibıl
olması tehlikeli bir fantezidir. Lirayı
ülkede ekonomik kargaşa yaratmayı
amaçlayan girişimlerin fırtınasına bı-
rakıp Merkez Bankası'nın rezervlerini
eritmek, doğru ve akıllı bir uygulama
mıdır?
Ve sosyal devlet: Türkiye, anayasa-
sına göre sosyal bir devlettir. Bunun
anlamı, izlenecek ekonomik politikala-
rın bundan böyle kendi içinde bir amaç
olmaktan çıkinası >e sosyal dengelere
ulaşmak için bir araç olma niteliğini ka-
zanmasıdır. Çünkü, günümüzde sosyal
adalet yainız ahlaki bir sonın olmaktan
çıkmış, onunla birükte siyasal bir zo-
nınluluk olma niteliğini de kazannuştır.
Bu nedenledir kı ulusal gelınn adil da-
ğıhmına hizmet eden bütün politika-
lar. onun artmasını, büyümesini sağla-
yanlar kadar önem kazannuştır. Bu
anlayış içinde düşünüldüğunde şu so-
nuca varmakta güçlük çekmeyiz. Sos-
yal devlet, ekonomik sıkıntıların ve
olanaksızlıklann arkalarına sığınmak-
sızın herkesi yoksulluktan kurtarmayı
ve berkese içinde y aşadığı toplumda in-
sanlık onuruna yaraşır bir yaşam düze-
yi sağlamavı amaçlar. Böyle olunca, 5
Nisan kararlannın bu düşüncenin çok
arkalannda kaldığını hemen vurgula-
malıyız.
Sosyal adalet ve sosyal devlet dü-
şüncesi ve bunlann yaşama geçirilebil-
mesi, başlangıçta derin bir biçimde
insan sevgisinden kaynaklanmıştır.
Bu olgudan yola çıkarak şunu söyle-
yebiliriz: Biraz iyiük yapmak, çok ada-
letsiz politikalar üretmekten daha
sağlıklıdır. Bunun gibi, aşın yoksullu-
ğa engel olmak çok önemli ve yararlı
bir iştir. Ama esasen fazla malı-
mülkü-parası olanlann zenginliklerini
arttırmak ne iyi, ne değerli, ne de ya-
rarlıdır.
PENCERE
ARADABIR
NADİR GEZER
Sevgi Bağı
Tonguç Baba "Canlandırılacak Köy" adlı yapıtında,
"Insanoğlunun kazanacağı en büyük utku, korkuyu yen-
mesiyle elde edilecek utkudur" der. Onun bu tümcesin-
de, insana bakış açısını görebiliriz. Korku içinde yetişti-
rilmiş insan, çekingenleşir; toplumsal sorunlara karşı
duyarsızlaşır. Çağını özümsemiş insan ise yüreklidir.
Düşüncelerini korkusuzca söyleyebilir. Yeni toplumsal
değişimlere uyum sağlayabilir. İnsan bu tür özelliklere
öğrencilik yıllarında edindiği alışkanlıklarla ulaşabilir.
Tonguç Baba ismail Hakkı Tonguç), Köy Enstitüleri'nde
böylesi bir ortamın oluşmasını sağlamış bir eğitmendir.
Oğrencilere okuma özgürlüğü vermiş, buna koşut ola-
rak konuşma ve düşüncelerini karşısındaki insana ak-
tarma yolunu açmıştı. Hangi enstitüye giderse gitsin
orada kaldığı süre içinde öğrencilerle sıcak bir ilişki kur-
muş, onların düşüncelerini korkusuzca söylemelerine
izin vermiştir.
Atatûrk dendi mi onun ilke ve devrimleriyle özleşmiş
cumhuriyet yönetimi düşünülür. Bu yönetimin işlerlik
kazanması için, o yönetimin içinde bulunan insanların,
cumhuriyeti temellendirmiş olan ilke ve devrimleri çok
iyi özümsemiş olmaları gerekir. Tonguç Baba, bu ilke ve
devrimleri usunda ve yüreğinde yoğurmuş bir insandır.
Cumhuriyet için bir 'inanç' insanıdır o! Yukarıda adı ge-
çen yapıtında, "Devrim, en uygun koşullan bularakyeni
insan tipleri yaratmaya mecburdu. Çünkü bu işler kor-
kak, ikircimli, zayıf, devinimsiz, sönük, gerçekten sağlık-
sız insanların yapamayacakları denli çetin ve karmaşık
bir yapı oluşturuyordu" derken onun, 'cumhuriyetin te-
mel ilkeleri'ne ne denli yürekten bağlı olduğunu, kararlı-
lığını ve yürekliliğini ne güzel belirtmiş. Zayıf, korkak ve
çekingen insanlarla devrimler bir potada yoğrulamazdı.
Hele ikircikli insanlarla devrimlerin önü kapanırdı... Ton-
guç Baba, 'yeni insan tipleri'ne Köy Enstitüleri'nde yö-
neldi. Iş içinde yetişmiş insanlar boynu bükük olamazdı.
Sağlam kişiliklerini her yerde ve koşulda açığa vurabi-
lirlerdi. Uretimin olmadığı yerde Tonguç Baba'ya göre
eğitim ve öğretim de yoktu. Ona göre üretimle öğretim
bir bütünü oluşturuyordu. Yeni insan bu koşullarda ye-
tiştirildiğinde Atatürk'ün özlemini duyduğu cumhuriyet
temellenecek, gelecek kuşaklar sıkıntıya düşmeyecek-
lerdi.
194O'lı yılların yoksunluklarla yüklü kırk bin köyü belli
bir eğitim düzeyine ulaştırılmadıkça demokratik gele-
neklerin oluşması da güçtü. Köy Enstitüleri'nde yetiştiri-
lecek yeni ögretmen tipiyleyeni bir anlayışı yaygınlaştır-
/nak istemişti Tonguç Baba. Insanın insana karşı
sorumluluğunu amaçlamıştı. Bir insanın yüreğinde ve
usunda insana karşı bir sorumluluk titreşimi varsa bu
sorumluluk insandan ülke geneline yayılacak, toplum-
sal bir uyanışı egemen kılacaktı. Demokratik anlayış da
kökleşmiş olacaktı bu yolla. Neyazık ki bu 'ülkesever in-
san'ın insana yaklaşımı yadırgandı, çoğu siyasal güçleri
çileden çıkardı Ülke genelinde söz sahibi olanlar, elle-
rindeki gücün yok olduğunu gördükçe ona saldırdılar.
Ona acımasızca saldıranlar birer birer yok olup gider-
ken o, daha bir anıtlaşarak karşımızda dimdik duruyor.
Onu 34 yıl önce bugün, 23 Haziran 1950
r
de yitirmiştik.
ölüm yıldönümünde saygıyla anıyor, anısı ve sonsuz ül-
keseverliği önünde eğiliyoruz. Sonsuzluk evreninde
rahat uyu.. binlerin karanlığını aydınlığa dönüştürmüş
olan Tonguç Baba...
ÇAGDAŞYAVNURI
İLHAN SELÇUK
DUVARIN
ÜSTÜNDEKİ
TİLKİ
TARHŞMA
'Yaşam kalitesini' yok edecek bir kalkınma
S
evgili dostumuz
Oktay
Ekinci'nin 17
haziran
tarihinde
Cumhuriyet'te
yayımlanan bir yazısında
"sürdüriUebUir kalkınma"
ilkesinin uygulamada
gözetilmediğini vurgulamasına
katılmamak olası değil. Ancak
"sûrdürülebilir kalkınma"
ilkeleriyle her şeyin
çözümlenebileceğini sanmak
yönünde aynı derecede haklı
oiduğu görüşünde
olamayacağız. Zira bilindiği
gibi yoğun biçimde
sürdürdügümüz sivil toplum
mücadelesi "yaşam
kalitemiz"ın iyileştirilmesi
içindir. Bu nedenle "kalkınma"
sözcüğünü tam olarak
belirleyememiş bir raporun
(Brundtland Raporu) ardından
gidilmemesinin yanbş sonuçlar
ve çelişkiler yaratması doğaldır.
Açıkça belirtmek gerekir ki:
Brundtland Raporu ilkelerinin
bazılan bir bakışta doğru gibi
göriinüyorsa da ne kendi
içinde, ne de içeriğinde tam ve
tutarlı sayılabilir.
Raporun kabu! görmesinde iki
olasıhk var: Ya bazı otoriteler
Brundtland Raporu'nu bir
kenara bırakan yeni
gelişmelerden henüz haberdar
değildirler ya da böyle olmasını
yeğlemek gerekbbğjni
duyuyorlar.
O halde bu çok önemb teorik
nokta üzerinde biraz
derinleşeüm:
Brundtland. 1987 yılında BM
ÇevTe ve Gebşme Komisyonu
tarafından yayımlanan "Ortak
Bunalım", "Ortak Güvenlik"
raporlanndan sonra ortaya
konulan "Ortak Geleceğimiz"
adb3.rapordur.
Verdiği mesaj global
Çağn
1
970 yıb ülkemizde
"Tam bağımsızlık ve
gerçekten demokratik
Türkiye" sloganında
ifadesini bulan
toplumun
derinbklerinden gelme büyük
dcğişim talepleri; işçilerin.
köylülerin, tüm çabşanlann.
gençüğin veilerici aydınlann
kitleselleşen eylemleriyie dışa
vurmaktaydı...
Bağımsızbk ve demokrasi
güçleri; ülke politikasına gerçek
güçleri oranında ağırlıklannı
koymaya başlamışlardı.
ekonomide, hem bugünkü
yaşamımızın hem de gelecek
kuşaklann gereksinimlerini
kısıtlamayacak biryolun
bulunması anlamında ise de
içeriğinde bulunan ve her y öne
doğru çekilebileceği
anlamında, kendi içinde de
çıkmaza giren "kalkınma ve
gelişme" birdeğer sözcüğüdür.
Oyle lastikli ve değişkendir ki
arkasına sığınan her tür
gelişme. düşünce yapısına ve
yorumuna göre şekillenebilir.
Bu durumda büyük bir
olasılıkla son derece stratejik
tehlikeler yaratabilecek
sonuçlar ortaya çıkabilir.
Ekonomi-ekoloji çelişkısıne
yenik düşen "geleceği garanti
etme" savı, yanlış uygulamalan
berabenndegetirebilîr. Doğa
belki gelecek kuşaklara da
kalmadan yok olabilir.
Brundtland Raporu'nun
özünde yer alan. gelişmeyi ön
plana koyan düşünceler ortaya
çıktığında biran önce
kalkınalım: gebşelim; fert
başına düşen milli geliri
arttıralım; bir taraftan da baa
önlemler almaya çalışır.
böylece doğanın tahribini
örtmeyi başannz zihniyeti, bize
göre tamitmen yanlış oİup bir
kısa vadeli aldatmacadır. Ki biz
1986 YIU VE 86/10911 SAYIU BAKANLAR KURULu KAfiAfilNA GORE SIGARA SAGLIĞA ZARARUDIR
Emekçi güçlerin yükselen bu
mücadelesi karşısında.
emperyabzmin uşaklan ise
baskı saldın ve katliamlannı
giderekarttınyorlardı... 15-16
Haziran 1970"te büyük ışci
direnişini görkemli bir eyleme
dönüştüren emekçi güçler, ülke
tarihinde yeni bir sayfa
açıyorlardı.
Açılan bu sayfa, askeri
darbelerle kapatılmış.
toplumun demokratik
örgütlenmesinin önü
kesilmiştir. Bugün de benzer
saldın ve katbamlar artarak
sürmektedir.
Bugün de çahşanlardan.
emekten yana güçler: alanlara,
meydanlara taşan kitlesel
e> lemleri\ le hak arama
mücadelesi vermek görevi ile
karşı karşıyadırlar.
Bu dönem a> nı zamanda;
bağımsızlık, demokrasi ve
insan haklanndan yana
güçlerin. ülkepolitikalanna
gerçek güçlen oranında
ağırbklannı koyamadıklan bir
dönemdır. Bu dönemin en kısa
sürede atlatılarak güçlü bır
mücadele zemininin
2. Bası Çıktı
70 000 Lıra(KÜ V içinde)
Çağ PazarlamaA Ş. Turkocağı Cad 3341 Cağaloğlu-lstanbul
Sıpanşlennız ıçın 666322 numaralı posta çekı hesabımıza eden kadar
para yatınp, adresımıze bılgı vermenız yeterlidır. İ
ANMA
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NE
AİTLOJMANLARDA
Hainlerce katledilen, canımızdan çok sevdiğimiz
MUSTAFA'miZI,
yaşamdan koparılışının üçüncü yılında, katillerinin
ortayaçıkarılmamasının üzüntüsüyle kahrolarak,
her geçen gün artan acı, sevgi ve özlemle
anıyoruz.
Erol CÜNCÖR - ümran GÜNGÖR
şu anda dahi, bir yandan kirli
teknoloji ve nükleer santral
çabalanyla donanan; bir
yandan da kalkınmanın ancak
böyle sürdürülebileceği
iddiasında bulunan
düşüncelerin ortasında kuşku
dolu yaşıyoruz. Varsayalım
ülke yapay kapitalle
zenginleşiverdi, doğa maliyet ve
hizmetlerini sıfır kabul ederek
yok etmeyi sürdürdüler;
sonuçta gelişme değil, tersine
gelişmeme örneği ortaya çıkar.
O zaman gelecek kuşağa
çölleşmiş, havası bile olmayan
kısır ve sağbksız bir dünyada
bol para bırakmanın anlamı
olabibrmi?
Aynca 1989 Ağustosu'nda
İngiltere Çevre Koruma
Yönetimi için David Pearce,
Dr. Anıl Markandya ve Dr.
Edward Barbier tarafından
ortaya konan "kendini besleyen
gelişme" kavramını ve "önce
\ aşam kalitesi" ilkelerini eie
alan; Brundtland'a eleştirel
yaklaşan rapor, dış ülkelerde
sivil toplum tezi olarak da
benimsenmektedir. Önce
ekolojik denge, canb ve çevre
sağlığı tezinin, yaşam kalitesini
yükselteceği. bu yönde bir
ekonomik gebşmenin, ancak
gelecek kuşağa uzanabileceği
bibnci yaygınlaşmıştır. Aynca
bu raporda her insanın
doğadan eşit olarak
yararlanması hakkından da söz
edilmektedir.
Dileriz bizde de işin özüne
inilebilsin. Sivil toplum olarak,
kendimize en uygun sav
yöntem ve kavramlan
bulmamız, mücadelemizi buna
göre net biçimde sürdürmemiz
gerekiyor. Zira oynanan
o\unlar hepimizle yakından
ilgili.
Türksan Başer Kafaoğlu
yaratılması zorunludur.
Çüriimüş. kokuşmuş düzen
mekanizmalan, şeriatcı
güçlerin gelişmesine ve
bunlann alternatif olarak ileri
sürülmesine zemin
hazırlamaktadırlar.
5 Nisan Kararlan'na. işten
atılmalara. emperyalizmin
güdümünde programlanan
fabrikavetersane
kapatmalara. özelleştirmelere.
faili meçhul cinayetlere karşı...
Bağımsızlık. demokrasi.
özgürlük ve halklann eşitlik ve
kardeşliğinden yana güçler
15-16 haziran direnişinin
mücadele geleneğini bugüne
taşıyan bir toplumsal
örgütlenmenin çatısını kurmak
zorundadırlar.
Bu çatının kurulmasından yana
olan güçleri; 15-16 haziran
büyük işçi direnişinin 24.
yıldönümü kutlama
toplantısına katılmaya
çağınyoruz.
Açıkhava Tiyatrosu 24
Haziran 1994. Saat:
68'lilerBirliğiYakfı
Romanlarınızve
Ansiklopedilerinİ7
\erinizdcnalınır.
Tel:5540804
Anadolu Müslflmam
Şeriatcı Değildir...
KiminegöreAnadolu'da20milyonAleviyaşıyor, kimi-
ne göre 25 milyon...
Peki, nerede bu insanlar?
Şeriatçılar siyaset meydanında fink atıyorlar; Süley-
mancısı, Nurcusu, Nakşibendisi, mezhepçisi, tarikatçısı,
bilgici ve cahiliyle tozu dumana katıyorlar..
Aleviler nerede?
Dillerini mi yutmuşlar, sesleri mi kısılmış, defterleri
mi dürülmüş?
Yoksa Anadolu'yıı bırakıp bir başka diyara mı göc-
müşler?
Hiçbir yerde görünmüyorlar...
Ne ortaöğretimdeki zorunlu din derslerinde esamileri
okunuyor, ne özel televizyonların açıkoturumlarına çağ-
rılıyorlar, ne TRT'nin programlarında boy gösteriyorlar,
ne parlamentoda sesleri-solukları duyuluyor, ne anaya-
sa yapılırken hesaba katılıyorlar, ne de devletin resmi
dairelerinde insandan sayılıyorlar...
Sanki yer yarılmış, Türkiye'deki milyonlarca Aleviyi
içine çekmiş...
•
Devlet görevlisi imam efendi, Alevi köyüne atanınca,
'vazifesiz memuriyet'e başlıyor:
- Bu köye cami gerek!..
Alevi camiyi ne yapsın?
Okuldaki zorunlu din dersinde ögretmen, Alevi çocu-
ğunaşeriatöğretisini belletiyor, 'Kızılbaşlar'a, 'Bektaşi-
ler'e, 'Aleviler'e sövüp sayıyor. Çocuk alı al, moru mor,
iki gözü iki çeşme, hüngürdeyerek eve koşuyor...
Ana baba korkuyor:
-Susevladım...
Sünni mezhebinin özgün partisinedönüşen Refah, or-
talıkta bas bas bağırıyor...
Alevide tısyok..
•
Alevi kim?
Alevilik, islamda bir mezhep, bir dünya görüşü, bir
inanç olmasına karşın Sünnilikten uzaktır...
Alevi, Allah'a inanır, Kuran'ı Tanrı'nın kitabı bilir, Mu-
hammet peygamberi benimser, hacca gitmez, Sünni
yöntemiyle oruç tutmaz, namaz kılmaz; namaz kılmadı-
ğı için camiye gitmez, cami yaptırma dernekleri kurmaz;
kadınları çuvala değil, toplum yaşamına sokar...
Alevi Müslümandır..
Ama şeriata karşıdır..
Şeriatta ceza hukuku da var, miras hukuku da var,
özel yaşam var, kamu hukuku var, devlet düzeni var, in-
san hayatının her boyutunda ve aşamasında kişinin
davranışını ve tutumunu saptamak şeriatın öğretisi...
Alevi şeriatcı olamaz..
Her Sünni de şeriatcı değildir, Anadolu Müslümanı
şeriatçıya neden bağlansın?
Anadolu kültürünün yoğurduğu Müslümanlıkta yobaz-
lıkdışlanmıştır...
Eğer budışlanma, toplumsal vetarihsel bir olgu olma-
saydı, Türk halkı laikliği benimseyemezdi.
Anadolu Müslümanı, Arap Müslümanından farklıdır...
•
Anadolu halkı Atatürk'ü sever..
Ister Sünni olsun..
Ister Alevi..
Şeriatcı Atatürk'ü sevmez..
Mustafa Kemal'e düşmandır..
Şeriatcı, islamı siyasete ve ticarete alet eden kişidir,
Müslümanlığı particilik için kullanır, Arap kültürüyle be-
yin yıkamaya kalkışır...
Anadolu toplumunda şeriatçılıkla Müslümanlığı birbi-
rinden ayırmak, laikliğe yeşil ışık yakıp yol vermiştir...
Şeriatcı yobazdır!..
Iran'daki ya da Arabistan'daki yobazlık düzenini Tür-
kiye'de geçerli kılmak kolay mı?
(1959-23.6.1990)
"...güyakiyaprağtnbiri
düşmüş de, agaç
kökünden sarsılmış gibi..."
UNUTMADIK
Ailesi ve Arkadaşları
Adına
PEKNUR TÜRKMEN H A S A N
TÜRKMEN
ACIKAYBIMIZ
Cemiyetimiz üyesi. değerii arkadaşımız,
FAHRİSOMER
22 Haziran 1994Çarşambagünüvefatetmiştir.
Fahri Somer'in cenazesi 23 Haziran 1994 Perşembe günü öğle
namazını müteakıp Fatıh Camii'nden ahnarak Yeni Kozlu
Mezarlığı'nda toprağa \erilecektir.
Vefatı camıamızda büş ük üzüntü yaratan Fahri Somer'e
Tann'dan mağfiret. ailesine \e üyelerimize başsağlığı dileriz.
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ
TATİL KÖYÜNE ÇAĞRI
Yüzme havuzu, spor alanlan. olağanüstü güzelbkte
gurup manzarası. yeşilin bütün tonlan, çiceklerle
bezenmiş bir dinlenme tesisi ve nefıs yemekler...
BAYRAMOĞLU BASIN TATİL KÖYÜ
Basın İlan Kurumu, gazetecilerın yararlandığı tesisinde 8
Temmuz 1994 gününekadargazeteci yakınlaruıa da imkân
sağlayacaktır.
Tam pansiyon: 400.000.-TL. + KDV
Müracaat: (0262» 653 1051 • 52-53
YİĞİTCAN'a bir kardeş geldi.
BENGİSU bebek dünyaya hoş geldin
17.6.1994
KADER - TURAN ÜNAL
Hiçbir fikayetiniz olmasa da bclirli
zamanlarda gozleriniıi kontrol •llirin.
«•rkıı . . U .ı : H M I M ,2 . • : *. .. -:• Snl. P.lıll.n.jı :2 2 233
•
;
Coğloyon Pol.klmijı 02 2, >3 : :: KıMİıtiy PoJıklınığt ,021 öI :1« '0 8İ