Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 HAZİRAN1994 PERŞEMBE CUMHURIYET SAYFA
KULTUR 13
Tennessee Williams'ın karakterlerini canlandırmak için kadırı oyuncular adeta can atıyor
Kadınlançokiyi anlıyorduKülfür Servisi - Ünlü yazar Gore Vidal, oyun yazan Tennessee
VVUliams'ın 1983 yılındaki ölûmünün ardından, "Wflliams'm ti-
yatrodaki en iyi kadın karakterleri yaramğı konusunda teminat
vermeyecek tek bir kadın oyuncu yoktur bu dünyada" diye
yazmışü. Bu yazının devamında da şu görüşJere yer veriyordu Vi-
dal:
"Tennessee VVUIiams'ın crkeklerie cinsel ilişki kunnayi sevdiği,
(doğru), kaduılardan nefret ettiği (yanltş) yolunda yayguı bir görûş
vardı ve bunun sonucu olarak YVilliams'ın kadın karakterlerini ya-
ratn-ken önyargıyla hareket ederek kötü tiplemeler çizdiğine
inanılır."
Tennessee Williams'in oyunu "Sweet Bird of Youth" şu aralar
Londra'da yeniden sahnelenmeye başlıyor ve söz konusu tartı-
şmalar da yeniden gündeme gelecek kuşkusuz. NVilliams'a k o
nuyla ilgili ilk suçlamayı, 1960"iı yıllarda New York Times'ın ti-
yatro eleştirmeni Howard Taubman yöneltmişti; Taubman, YVilli-
ams'm kadınJan oyunlannda bırer seks manyağı gibi gösterdiğine
işaret ediyordu.
Taubman'a göre, Williams'ın kadınlan. "kıiık değiştirmiş eş-
dnseUerdi"... Bundan alü yıl sonra New York Times"ın yeni tiyat-
ro eleştirmeni Stanley Kauffman da pek farklı düşünmüyor, ünlü
tiyatro yazannın u
oyunlanndaki kadın karakterlere şiddet uygu-
ladığından" söz ediyordu.
Ancak kadın oyuncular adeta üzenne atlıyor Tennessee Willi-
ams rollerinin! Çünkü Tennessee Williams rolleri oyuncuya her
zaman yeteneğini gözler önüne serebilme fırsatı veriyor.
Bu açıdan, onun kadınlan. 20. yüzyılın bu anlamda önde gelen
dramatistlerinden biri sayılan Tennessee VVilliams'ın oyunlan-
ndaki kadar "var olmuyorlar" hiçbir oyunda. Ve onun oyunlan-
nda oynayan kadınlar, eleştirmenler gibi, yazann şu tip açıklama-
lanndan da rahatsızlık duymuyorlar:
"Erkeklerle çok yakuı ilişkilerim oMu -çağrıştırdığı cinsel an-
lamııun dışında- tanrı bilir. Ama bu tip ilişkileri kadınlaria yaşadı-
klanm denli derinden tatmin edici bulmadım."
The Independent gazetesi, Tennessee Williams rollerine soyun-
muş kadınlara, olayın iç yûzünü sormuş:
FRANCESBARBBR: |
Eşcinsel olduğu
için doğasının fe-
minen yönüne
daha kolay ulaşa-
biidığ) yolundaki
görüş bence çok
yanlış, çok basit.
Bir keresinde ona
hayatta yaptığı en
kötü şeyin ne oldu-
ğunu sormuşlar.
O da kızkardeşine bir yıl dojjumgünü hediyesi
almayı unuttuğunu söylemiş. Işte bu onun "femi-
nen yömP'ne bir örnek oluşturabilir, çünkü bunu
gerçekten içten söylediğine, içten bir suçluluk
duyduğuna eminim. Belki de bunun için kadın-
lar onun yazdıklannı bu denli seviyorlar. Onda
gizemlibirşeyvar.
Aynca çok karmaşık bir insan ve bunun tek
nedeni eşcinselliği değil. Tennessee VViUiams'm
kadınlannın coğu kendi kendilerine şiddet uy-
guluyorlar, ama pek çok oyuncu da zaten onun
rollerine soyunmanın yarattığı olanaklar nede-
niyle o kadar ilgi duyuyorlar onun oyunlanna.
Bizler mutsuz olduğumuzda içimize dönüyoruz
hemen. Williams, kadınlann bu yönünü çok iyi
anlıyordu.
Onun kadınlan kendi kendilerini rezil ediyor-
lar, her şey kötü gıttiğinde de bir sürü hap alıp
oturup içkı içiyorlar.
Sen de karşılanna geçip "yapma, yapma" di-
yorsun, ama olanlann kaçınılmazlıgının farkı-
ndasın...
CLARE HIGGTNS:
Tennessee Willi-
ams öteki oyun ya-
zarlan gibi erkek-
lerle kadınlar
arasında bir aynm
yapmıyor. Her iki-
sine de aynı derece-
de saygınlıkJa yak-
laşıyor. Onun
kadın rollerinin en
önemli yanı, ben-
ce, kötü durumda
olmalanna karşın her zaman ellerinde bir secim
yapma oianağj bulımması.
Eşcinselliği, kadınlaria ilgili önyargıaz dav-
ranmasına neden oluyor. Tennessee VVilliams ile
ya otobüse binmiş gidiyorsun ya da o otobüste
değılsin. Merdivenleri yavaş yavaş çıkmak yok
onda. Saklanamazsın. Saklanırsan, hemen ken-
dini ele verirsin.
SHELIAGISH:
Ben "A Street-
I car Named De-
siree"de Blanche'ı
canlandırdnn.
Yedi ay kadar. Ve
zaten bu yeterince
[uzun bir süreydi.
Oyunda değilsen,
banyodasm ve
kendi kendine
şarkı söylüyor olu-
yorsun!
Çünkü onun yazdığı roller insaru fiziksel ve
"VVilliams'ın tiyatrodaki en iyi kadın karakterleri
yaratüğı konusunda teminat vermeyecek tek bir
kadın oyuncd yoktur bu dünyada** diye ylzmıştı
ünlü yazar Gore Vidal. WiJlian*is'm kadı«Jan "talrk
değiştirmişeşcinseller* ya da bırer "sefes manyağf*
oiarak nitelendiriise bile kadın
oyuncular adeta üzerineatlıyor
Tennessee Willams rollerinin!
Çünkü bu karakterler oyuncuya .—< -<**-
m
her zaman yeteneğini gözler önüne
serme fırsatı veriyor. ^
duygusal anlamda tahrip ediypr. VVilliams be-
nim oyunculuğumudeğiştirdı. özgürleştim. On-
dan önce, klasik bir Ingiliz tiyatrocusuydum.
Beni değiştirdi, geliştirdi.
VVüliams'ın kadınrollerien iyi roller
Onunla tanıştığunda, ben çok gençtim, o çok
hastaydı. "Bir gün mutlaka Blanche'ı canlandı-
rmausın" demişti bana. Onun kadınlan hep ha-
yatta kalmayı başanyorlar. Örneğın Blanche
öyle olmasaydı, zaten oyun başlamadan önce
ölmüş sayılırdı. Onun oyunlanndaki kadın rol-
leri en iyi roiler.
Bu çok büyük bir farklılık. Çünkü hep tersi
olmasına o kadar akşmışız ki
... Erkekler ikincil rolleri oynamakta çok güç-
lük cekiyorlar.
Um WEÂWER:
Ben Tennessee Uiüiamsa her za-
; man birazcık aşıküm. îkimiz de gü-
| neyliydik, ıkimiz de kadıncıl olmanın
j ve güneye özgü o duygusallığın ne de-
mek olduğunu çok iyi biliyorduk. O
öldükten sonra, onun anısına her gün
Jack Daniels içtim. Bu bir önyargı da
olabilir. ama ondaki o tutkuyu, o ateşi
öteki oyun yazarlannda göremiyo-
rum. VVilliams kadınlan anlıyordu.
Kadınal bir doğası vardı. Kadınlara
' yer olmayan bir toplumda kadınlann
yaşadığı sıkıntılan çok iyi biliyordu.
Oyunlarda kadınlar savaşcıydı, erkeklerse durağan. "Belle Reprie-
ve"da "SteQa"yı canlandırmıştım. Stella sekse çok düşkün, ama
yalnızca "Stanley" ile yatmak istiyor. Bu da çok şeve katlanması an-
lamına geliyor. Bu onu bir kurban yapmıyor, çünkü istediği bu.
Sasırtıcı bir tarih
'Osmanlı
Kadın
Hareketi'
ANKARA (AA) - Günümüz-
de kadının toplumdaki yeri ha-
la tartışılırken. Serpil Çakır,
"Osmanü Kadın Hareketi" adh
kitabında. değerlerin sorgulan-
ması ile hak ve özgürlüklük is-
teklerinin gündeme getirilmesi
açısından Osmanh toplumun-
da, dergıleri ve dernekleriyle
hayli eyleraci kadın hareketi
yaşandığını ortaya koydu.
Metıs Yayınevi. "Kadm
Araştırmalan Dizisi" çerçeve-
sinde. Serpil Çakır'ın "Osmanh
Kadın Hareketi" ve Ajnur Öya-
soğlu'nun "Örtfilü Kimlik" adlı
yapıtlannı okuvuculann beğe-
nisine sundu. Geniş araştırma-
lara dayanan yapıtında. "kadm
hareketinin, bir özgûrlük ve eşit-
lik hareketi olarak dünyada ya-
şanan dönüşümlerin Osmanh
topiumtmu etkilediği 1990lerde
ortaya çıknğım" belirten Serpil
Çakir'm, şu saptamalan dikkat
çekiyor: "Osmanlı (oplumuuda
gayet canlı, çeşitli kesJmkrin-
den kadınlann katılımıyla ifade-
sini bulan bir hareket ya-
şanmıstır. Böyle bir tarih öğre-
nildiğinde ise hep bir şaşkınhk
dayulacaktır. tlk kadın ro-
mancunız Fatma Aliye, I896
5
-
da 'Ünlü İslam Kadınlan' adlı
eserinde, 13. yüzyılda erkeklere
eğitim veren yüze yakın kadm
profesörim varlığından söz eder-
ken aynı şaşkınhğı dik getirmiş-
ti. Fatma Bind-ı Abbas'ın şey-
hesi olduğu bir tekkede, günü-
müzdeki kadın sığınaklanna
benzer bir şekilde kocası tarafı-
ndan kovulan, kötü muamete
gören, herhangi bir nedenle acu
dıruma düşen kadınlan karşıhk
beklemekten banndırdığmı öğ-
renmek kimi şaşırtmazT"
'Laikliğe Saygı Günü'
Sanatçılar
Kurultayı 2
temmuzda
Kfihür Servisi • Edebiyaicılar
Derneğı tarafından düzenlenen
Sanatçılar Kurultayı, 2 tem-
muz günü toplanacak. Sıvas
katliamının birinci yıldönü-
münü "Laikliğe Saygı Günü"
olarak anacak sanatçılann ku-
rultayına. Yekta Güngör öz-
den, Mustafa Şerif Onaran,
Oktay Akbal, Şükran Kurda-
kul. KBZ Nesin, Jlhan Selçuk,
Senüh Balcıoğlu. Hikmet Şim-
sek, Mahmut Taü Öngören ve
Hüsamettin Kocan konuşmaa
olarak katılacak.
Edebıyatçılar Derneği Ge-
nel Başkanı Mustafa Şerif
Onaran. konuyla ilgili şunlan
söylcdı: "Dini, siyasal bir düzen
ıe toplumsal \aşama biçimi ola-
rak da\atan şeriatçı güclerin,
cumhuriyet tarihimizde gercek-
lestirdiği en büyük gerici eylem-
lerden Sı>as toplu kıyunının bi-
rinci > ılı dolmak üzere. O gün-
den bugüne özellikle siyasal
alanda, nepimizin kaygıyla izte-
diği. bir aldırmazlık akıl ahnaz
bicimde sürmektedir. Cumhuri-
yete, demokrasi>e >e laikliğe
duyariı çe\relerin tepkileri ise
ya yeterli düzeyde olamamakta
ya da hak ettiği y ankı.v ı bulama-
maktadır."
Bugüne dek Türkiye Yazar-
lar Sendikası ve PEN Yazarlar
Derneği ile işbirlıği içinde bir
imza kampanyası başlatan ve2
temmuzun "Laikliğe Saygı Gü-
nü" ilan edilmesi için TBMM'-
de gırişimlerde bulunan, ancak
bir sonuç alamayan Onaran,
"Ülkemiz çağdtşı bir karanhğa
sürüklenirken, bizler, sanatın
hangi aianında olursa olsun, top-
lumun ve çağın gözü, kulağı \e
sesi olan; varlığı, etkinliği >e
ûretimi koşuisuz bir düşünce öz-
gürlüğü »e sanatsal yaratıya
bağlı sanatçılar olarak Sıvas
toplu kıyunının birinci yılında
toplumun tüm kesimlerini yeni-
den >e topluca uyarmak. de-
mokratik güclerin birliğini vur-
gulamak ve 2 temmuzu 'Laikli-
ğe Saygı Günü1
olarak ilan et-
mek konusunda öncülük görevi-
mizi yapmalıyız" dedı.
Sanatçılar Kurultayi'nm
"Laikliğe Saygı Günü", 2 tem-
muzda Ankara'da Şinasi Sah-
nesı'nde gercekleştıriîecek. "La-
ikh'k ve Orgütlenme" etkinliği
çerçevesınde, Anıtkabir ziyaret
edildikten sonra Karşıyaka'da
amtmezar açılışı yapılacak.
Gülsün Orhon'dan 'Kendine Ait Bir Oda: Virginia Woolfa saygı yerleştirmesi'
'Gerçeğin ışığmda bir yaşam'
DAMLA GÖKDEL
Virginia VVoolf tan bir gün üniversıtede
'Toplumda kadmm yeri' konulu bir konuş-
ma yapması ıstenır. Yazarsa British Mu-
seum'un kütüphanesıne gıderek araştı-
rmalanna başlar. Ancak bsa zamanda bir
gerçeğin de farkma vanr: Edebiyat ve bi-
lim dünyasında etkin olarak çalışan kadı-
nlar parmakla sayılacak kadar azdır.
Oysa bız bugün Ingiltere'den çok uzak
bir mekanda sadece kadın eserlerinin yer
aldığı kütüphanede Gülsün Orhon ile son
çalışması üzerine konuşuyoruz.
Sanat yaşamına 1969'da Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü'nde
başlayıp. Massachusetts Coüage of Arts-
Boston'dan B.F.A derecesiyle mezun
olan, Amerika'da bir süre seramik heykel
çalışmalan yapüktan sonra Türkiye'ye
dönerek çeşitli sergiler hazırlayan sanatçı
son üç yıldır 'yerleştinne' çahşmalan yapı-
yor.
Kadının varoluşunu simgeliyor
Etkılendiği bir düşünceyi, eseri, konu-
yu, herhangi bir yaşam kesitini kendısiyle
bütünleşebilecek bir mekanda görselleştir-
mek için önce, aklında tasan olarak *iki
somut fikir' beliriyor.
Ingiltere'de Viktorya çağı ataerkil top-
lum düzenine başkaldıran, kadınlara dai-
ma kendi değerlerinin yaraücısı olmayı,
kişisel Idmliklenni geliştinne yollannı. en
önemlisi de üretken kalabilmeyi göster-
meye çalışan feminist yazar Virginia VVo-
olTa duyduğu hayranhk ve ' Kendine Ait
Bir Oda' adh romanından etkilenişi..
"Hiç"şüphe yok ki, Kendine Ait Bir
Oda, kadının bireysel dünyasını, şahsi kim-
Uğini, evrenseDiğini kısacası varoluşunu
temsil ediyor. Her kadının kendini gercek-
ieşdrebihnesi için bir -odaya- ihtiyaçı >ar,
Çünkü bu özgürlüğü ile eşanlamh. Özgür-
lükse ûretim demek, anşılagebniş mahru-
miyetten sıynlıp bir şeyler ortaya koyabfl-
mek demek. W oolf un romanlarmda kadı-
nlar hep Miss ya da Mrs olarak geçerler.
Gülsün Orhon'un sergjsi 28 hazirana dek Kadın Eserleri Kütüphanesinde.
Mrs. Dollaway ya da Mrs. Ramsey gibi.
Kocalannın aile isünlerini alan bu kadı-
nlann kendi isimleri yoktur ve İngilizcede
oda kelimesinden başka aralık. boşluk, alan
anlamına gelen room kelimesinde olduğu
gibi kendilerine ait dünyaları, mekanları da
yoktur. Eğer kadınlar >ar olmayı başara-
bibnislerse, adlanyla anıurlar. Virginia
VV oolf bu eserinde yirminci yüzyıl başında
yaşayan kadınlara, iyi bir eğitimin önemini
vurgulayarak, kendilerini var etmek için,
paralaruıın ve doîjytsı ile bir odalarının ol-
ması gerekliliğinin mesajım verir."
Bu düşuncelerden yola çıkan Gülsün
Orhon 'Bu kitabı nerede ve nasd gerçekleş-
tirebilirim" diye sorusuna yanıt aramış.
Yanıtını ikı buçuk yıl önce, on sekizinci
yüzyüdan kalma Kadm Eserleri Kütüp-
hanesi'ni gördüğünde buîmuş.
Neden özellikle bu mekanı seçtiğıni
şöyle açıklıyor sanatçı:
'"Onsekizinci yüzy ıHan kalma çok oriji-
nal bir bina olmasuıın yanında görselleştir-
diğim romanın ana temasına da uyuyordu.
Burası ayrıca bir bilinı \akfı. çalışanlan da
bilime çok önem veren kişiler. Gerçekleştir-
diğim odayı böyle güzel sıfatlar taşıyan bir
binanın içine yerleştirmekle beraber aslında
tüm binanın bir bütün olarak kadınlanmız
için en güzel odalardan biri olduğu inancı-
ndayım."
Kütüphanenın galen kısmında, kadı-
nlann kendilerini gerçekleştirmesı ıçın ge-
rekli olan oda ımajını yerleştırmış. Tonoz-
larla bezenmiş yuvarlak hath ve tarihi at-
mosferi ile sanatçının düzenlemesi ger-
çekten de bir çelişkı oluşturuyor.
Çünkü ona göre " Karşıtlıklar buraya
uyuyor." Orhon. yarattığı odanın çeperîe-
rini ya da duvarlannı oluşturmak için dızı
halinde, yerden fırhyor izlenimini veren
çubuklar kullanmış, ancak içerisini gör-
mek olası.
"Çubuklan bu şekilde kullandım, çünku
onlan birden bire parlayıp fışkıran, coşan
fikirler olarak düşündüm. Bu oda avnı za-
manda kadının fikir özgürlüğünü de simge-
lediği için bir serbestiik hissi y aratılsın iste-
dim . Bu nedenle herbiri 180 cm'lik 91 tane
çubuk, 30x301uk karolarla kaplı zemin
üzerine. genel bir düzen içinde düzensiz
aralıklaıia ve serbest olarak dikildi" diyor
Orhon.
Kendine ait bir odayı bulabilmek
Çubuklann her birinin üzennde Semih
Fınncıoğhı'nun çevirisiyle Virginia Wo-
olfun aynı adlı yapıtında alınmış tümceler
yer alıyor. Tümceler kanşık olarak okun-
salar bile her biri bir anlam ifade ediyor.
'Böyle bir uygulama yapmamın nedeni,
yazann öncüiüğünü yaptığı modemist akı-
mda kullandığı bilinç akışı teknğine uy-
maktı."
Tümcelerin başına iliştirilen numaralar
ise sayfa numaralan.
Alıntılan çubuklann dış yüzeylerine ge-
çirdiğıni. böylelikle kişinin odanın ıçiyle il-
gilenmeyeceğini. iç mekanın kadına özel
bir mekan olarak kalacağını belırtıyor.
Işık sistemi bütûnüyle odayı belirgjnleş-
tirici bir işlev üstlenmiş. Orada mutlaka
herkes kendine ait odayı bulacak. Odanın
temsil ettiği sembolden yani kadının ken-
dini gerçekleştirmesi düşüncesinden yola
çıkarak gerçeğe ulaşabilecek. Zaten sa-
natçının amacı da bu; onunla özdeşleşe-
rek, birkaç dakika da olsa aranızda bir
bağ kurarak, kadın olarak mahrumiyetini
çeküğiniz ne varsa farkına vanp aş-
manız... Virginia Woolf un yazdığı gibi:
"Yeter ki, bizler o arada özgûrlük düşün-
cesine alışabilehm, ne düşünüyorsak onu
yazma cesaretini cdinebilelim. oturma oda-
sından başunızı çıkarıp insanların btrbirle-
riyle ilişkisine değil, gerçeklerle iUşkisûıe
bâkabileiim. Dünvanın kadın erkek ifis-
kisinden değil, bireyle gerçeklik iUşkisinden
oluştuğumı görebileUm. Sizlere para kazan-
manızı ve kendinize ait bir oda edinmenizi
soylerken, gerçeğin ışığında yaşamanızı ,
sizleri sürekli tazeieyen bir yaşam sürdür-
menizi söylüyorum."
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
Önemli Bir Tiyatro Kitabı...
'Öncü' (avangard), yalnızca tiyatroda değil, fakat bü-
tün sanatlar bağlamında çok sık ve rahat kullanılan,
buna karşılık anlamı her zaman çok somut olmaktan
uzak bir nitelemedir. Dahası, bu nitelemeyi aşırı özgür-
ce kullanmanın beraberinde küçümsenmeyecek sakın-
caları da getirebileceğini söyleyebilmek olasıdır. Her
'yeni'rim aynı zamanda öncü' sayılması, böylece kimi
zaman 'yeni'rim niteliği ve 'özü' üzerinde yeterince du-
rulmaması, böylece 'sanattan olmayan' yeninin de sa-
nat diye değerlendirilmesi, 'öncü'yü vurgulayabilmek
adına değerini korumakta olanı 'eskimiş' diye nitelen-
dirme olasılığı, sözü edilen sakıncalara örnek gösterile-
bilir.
Kanada'daki York Üniversitesi öğretim üyelerinden
Prof. Dr. Christopher Innes, 1993 yılında Ingilterede ya-
yımlanan 'Avangard Tiyatro' (Avant Garde Theatre
1892-1992) başlıklı kitabının hemen girişinde 'öncü sa-
nat' kavramının ne denli tehlikeli biçimde genişletilebi-
leceğine dikkati çeken şu sahrlara yer verir- "Avantgar-
de, form bakımından geleneğe karşı çıkan hersanat tipi-
ne uygulanan bir terim olup çıktı... En yalın anlamlyla bu
terim, herhangi bir zamandaki her türlü 'yeriı'yi göster-
mek için kullanılmakta... Oysa 'öncü', hiç de böyle bir
kullanımı haklı gösterecek oranda nesnel bir değer yar-
gısı değildir. Georg LukacsgibiMarksisteleştirmenlere
göre 'öncü', burjuva toplumunun hastalıklığıyla ve çö-
küşle eşanlamlıyken, kendi yandaşlarına göre aynı kav-
ram, zamanımızın sanatı açısından genel bir buyruk ni-
teliğindedir..."
Harvard Üniversitesi eski öğretim üyelerinden Prof.
Dr Renato Poggioli ise "Öncü'nün Kuramı" (The The-
ory of The Avant-Garde) adlı tanınmış kitabında kavram
saptaması girişiminde bulunurken, daha başlangıçta
'öncü'nün aşırı sözel anlam taşıdığına, başka deyişle bir
kez 'öncü' diye nitelendirilen her girişimin öz bakımın-
dan da öncü sayılmasından kaynaklanabilecek sakınca-
lara dikkati çeker.
Çoğaltılabilecek olan bu örnekler, bütün sanatlarda
ve dolayısıyla aynı zamanda tiyatroda 'öncü' nitelendir-
mesinin dikkatsiz ve bilgisiz kullanılmasının bizi ne den-
li kaypak zeminlere sürükleyebileceğini göstermekte-
dir. Geçen günlerde Istanbul'da yayımlanan çok değerli
bir çalışma, işte bu tehlikeli kavramı tiyatro sanatı açı-
sından yerine oturtmayı amaçlıyor. Mimar Sınan Üni-
versitesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü öğretim
üyelerinden Doç. Dr. Ayşın Candan, 'Yirminci Yüzyılda
Öncü Tiyatro' adlı kitabında modern tiyatro sanatına,
bütün başlangıçfarıyla hesaplaşan çok geniş bir bakış
açısından ışık tutuyor. Yazar çalışmasına görünüşte ya-
nıtlaması kolay, gerçekte ise pek çok olguyu birlikte göz
önünde bulundurmayı şart kılan bir soruyu ortaya ata-
rak başlıyor: "Bir yüzyıl nerede başlar, nerede biter?
Nasıl yakalanz bir çağın tinini?" Yazar, bu sorunun ar-
dından yirminci yüzyıl tiyatrosunun en büyük itici gücü-
nü yüzyıl başının 'avant-garde'ında arıyor ve moderniz-
me de atıfta bulunarak şöyle diyor: "Çağımızın tiyatro-
suna bütunleştirici kimliğini veren tini, öncülük kavra-
mında buluyorum. Aynı zamanda Jürgen Habermas,
Richard Schechner gibi kuramcılarla birlikte henuz tü-
kenmemiş bir tasarım olduğunu düşünüyor ve 'öncü ti-
yatro' düşüncesinin içinde yaşadığımız neo-konservatif
donemeci aşacağına inanıyorum."
'Yirminci Yüzyılda Öncü Tiyatro', Richard Wagner, ve
müziğinden -Büyük bestecinin drama anlayışından- yo-
la çıkıp, Adolphe Appia ve Edward Gordon Craig üze-
rinden geçerek yönetmen tiyatrosuna uzanan, tarihsel
öncü akımların -fütürizm, dışavurumculuk, dada, gerçe-
küstücülük ve Bauhaus- ayrıntılı irdelenişinin ardından
politik tiyatroya ve yüzyıl sonunun arayışlarına kadar
uzanan çok geniş bir yelpazeyi içeriyor. Tiyatroda post-
modernizmle noktalanan eser, ele aldığı akımlar bağla-
mında yalnızca tiyatroyla sınırlı olmakla kalmayıp, yir-
mrnci yüzyılın sanat panoramasını belirleyen genel et-
kenlere de ışık tutuyor. Eklektik yöntem)e gerçekleşti-
rilen telıf çalışmalan henüz ağırlıkta olduğu bir bilimsel
çalışma ortamında Ayşın Candan'ın bu kitabı, kanımca
gerçek bir yaratıcılığın ve sentez yeteneğinin örneğini
sergilemesi bakımından da örnek niteliğinde. Yazann
yanı sıra böyle değerli bir çalışmanınyayımlanabilmesi-
ni olanaklı kılan dizi editörü, değerli sanatçı Ahmet Le-
vendoğlu'na da içtenlikle teşekkür etmemiz gerekiyor...
Caz Festivali'nde Randy Crawfopd
konseri iptal edildi
• Kültür Servisi -11 -19 temmuz tarihleri arasında
gerçekleştirilecek olan 1 .Uluslararası Caz Festivali'nin biletleri
Atatürk Kültür Merkezi'nde satışa sunuldu. Aynca 15
temmuz tarihınde Marla Glen'le birlikte Açıkhava
Tiyatrosu'nda konser vereceği acıklanan Randy Cravvford son
anda turnesmi iptal etti. Festival yetkilileri Cravvford'un yerine
ogece 1991 İstanbul Festivali çerçevesinde de Türkiye'ye
gelmiş olan Betty Carter'in sahneye çıkacağıru bildirdiler.
Banu'dan yeni bir kaset
• Kültür Servisi - Pop müziğine
bağlı kalarak 'çağdaş türîcü
formlu pop müziği" tarzım
benimseyen Banu'nun yeni
kaseti "Sevdalardayım" çıktı.
Aranjörlüğünü Ahmet
Koç'un üstlendiği kasette
sözlerini Ozan Telli'nin.
müziğıni Alp Murat Alper'in
yazdığı "Güneyin Geceleri",
söz ve müziği Hasret
Gültekin'eait "Toprak", söz
ve müziği Hasan Hüseyin
Demirel'eaıt
"Sevdalardayım", "Yar Yar"
ve "Haydi", sözlerini
Muzaffer Oruçoğlu'nun
yazdığı Ferhat Tunç'un bestesi
"Olmaz Olsun", Sabahattin
Au'"nin şıirinden Alp Murat Alper'in bestelediği "Mayıs
Aylann Gülüdür", sözleri Yusuf Hayaloğlu'na, müziği
Banu'ya ait "Ah Yüreğirn", söz ve müziklerini Erdal Çelik'in
yaptığı "Bu Üşüme Bu Ürperti" ve "Paramparça" adlı şarkılar
ile "Eklemedir Koca Kavak" adlı Ege türküsü yer alıyor.
Maltepe Belediyesi Sanat
Galenisi'ndekarmasepgi
• Kültür Servisi - Maltepe Belediyesi tarafından Dr. Füsun
Kahveci Sanat Galerisi'nde dün açılan resim sergjsinde
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi öğretim
üyelerinden İsmail Ava, Ali Candaş, Hatice Odabaşı, Bahattin
Odabaşı, Erol Özden, Ahmet Ozol, Veli Sapaz ve Vural
Yıldınm'ın yapıtlanndan oluşan tablolarsergileniyor. 10
Temmuz 1994 tarihine kadar sürecek sergiyle ilgili bir açıklamada
bulunan Maltepe Belediye Başkanı Bahtiyar Uyanık,
"Belediye olarak insanlann kültürel gelişimlerine katkıda
bulunmanın birinci derecedeki görevlerimizden olduğuna
ınamyorum. Bundan böyle galerimizde her zaman niteükli
eserleri halkımıza izlettirmeyi sürdüreceğiz."