Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN1994PERŞEMBE
10 DIZIYAZI
Ünlü fılm yönetmeni Zanussi, Tolonyalı' gözüyle Avrupa'yı Cumhuriyei'e yazdı
Avrupa yenidendoğacakocukluğıımdan beri "Avrupa"
sözcüğünün katma değeri oldu-
ğunu düşünmüşümdür. Öğret-
menlerim ve anne babam bana
"Bir AvrupaJı gibi davran" der-
ken Avrupalırun karşıtının bar-
bar olduğunu ima ederlerdi. Po-
lonya'mn Avrupa ailesine katı-
lması oldukça geç gerçekleşti ve Polonya onu
hevesle idealleriyle bütünleştirip Avrupalılığı
Hıristiyanlıkla eşdeğer tuttu. Polonyabnın bilin-
cinde Avrupa, Ural Dağlan'na kadar uzaruyor
ve bizim ülkemizin kuruluşundan beri vaftizle
birükte üyesi olduğumuz Latin ve yüzyıllardır
komşusu olduğumuz BLzans olmak üzere iki
kola aynlıyordu.
Günümüzün politik bölünmesinin. bu farklı-
lıkla bir ilgisi yoktur. Yalta sonrası kurulan
bloklar, kültürel farklıhklann sınırlannı kanş-
tırdı. Doğu'nun tinsel kimliğinin kaynağı olan
Yunanistan kendini Baü'da buldu: Polonya.
Çekoslovakya. Macaristan, Baltık ülkeleri ve
Âlmanya'run bir bölümü gibi kültürel olarak
Batı'ya ait olan ülkeler, kendilerini Doğu'da
buldular. Habsburg hanedanı zamamnda çok
canlı olan, hatta daha da önceleri Litvanyah Ja-
giellonlann bayrağı altında Baltık Denizi'nden
Karadeniz'e ve Balaton Gölü'ne kadar uzanan
ülkelerin birleşik Orla Avrupa kavramı güncel
bilinçten silindi.
Batı Avnupa dar ulusçuluk
kavramıyla savaşntak zorunda
Orta Avrupa kavramının sılinip gitmesi, dün-
yanın bu bölgesinde ortaya çıkan en iyi kavram-
lardan birinin gerçekleşmesine çok az kalan bir
zamana rastladı. Bu birkaç ülkenin uyguladığı
bir kavramdı. Leh Jagiellonian Krallığı, daha
sonra da ondokuzuncu yüzyılda Avusturya-
Macar imparatorluk monarşisi en iyi örnekler-
dir. Bu birçok ülkenin, birçok kültürün ve bir-
çok dinin birleştiği birdevlet kavramıydı. Günü-
müzde birleşmeye çalışan Batı Avrupa, Napo-
leon'un yayılımcıhğından sonra krallann yönet-
tiği devletler kendilerini ulusal devletlere dönüş-
türünce geçen yüzyılda ortaya çıkan dar ulusçu-
luk kavramıyla savaşmak zorunda.
Batı Avrupa'da bir Polonyalı olarak duydu-
ğum pişmanlığı anlatacak birçıkış noktası yaka-
lamak için tarihi böyle yeniden canlandırmaya
çalışıyorum. Yalta Konferansı'nın bir sonucu
olarak benim ülkem kendini, bugün Avrupa
Topluluğu çerçevesinde birleşen bölgenin dışın-
da buldu. Gerçekçi davranıp bu olayın siyasal ve
ekonomik sonuçlannı kabul etmem gerekiyorsa
da kültürel sonuçlannı kabul etmeye hiç niyetim
yok. Avrupa'ıun bloklara aynlmasına karşın bir
Avrupalı olarak Louvre ile Vatikan müzelerine,
Servantes ile Proust'a, Goethe ile Strindberg'e.
Vivaldi, Mozart ve başkalanna sahip çıkmaya
hakkım olduğuna inaruyorum. Aynı biçimde
Batı Avrupalı dostlann hiçbiri de Dostoyevski
ile Ruble>, Dvorjak ile Szymanowskfye -adlann
listesi sonsuza değin uzayabilir- sahip çıkma
hakkıru yitirmedi.
/vüçükken hep "Bir Avrupalı
gibi davran" derlerdi bana.
"Avrupa" sözcüğü üzerinde hep
düşünmüşümdür. Püritenizm ve
Ortodoksluk, Akdeniz
geleneğinin iki başkenti
Konstantinople ve Roma'da
yapılan değişik
yorumlandır. Bu iki uç
noktanın farklıhğmda ya da
birleşmesinde Avrupa, yeniden
doğacaktır.
Avrupa'nın anavatanım, Avrupa kültürünün
de geleneğimin aynlmaz bir parçası olduğuna o
kadar içten inanıyorum ki hele ömrümün büyük
bir bölümünde de Baü'da yaşadığım için Parisli
kapıcım. ne zaman Varşova'ya döneceğimi sor-
sa sinirleniyorum. "Avrupa'ya tekrar ne zaman
geleceksiniz Bay Zanussi?" Kendini Avrupa'nın
tümü sanan bir Batı Avrupa. biraz saçma ve ço-
rak görünüyor. Geçenlerde Napoleon üzerine
bir fılm yaparken onun Ruslan Avnıpa'dan ko-
vacağınj söylediğini öğrendim. Bunu Tilsit'ten
öncesöylemişti. Fransız imparatorunun Ruslan
oradan kovmaya niyetlenmesi, ikiyüz yıl önce
onun Rusya'yı Avrupa saydığını gösteriyor.
Uydu televizyonu çağında bugünün Parisü
kapıcısı, bu düşüncesiyle bir yüzyıl gerilemiş
oluyor. Bizim Avrupa ailemiz olan, Kiev prense-
sinin kızlannı Alman krallanna gelin ettiği "ma-
re nostrum" kavramını doğuran Karolenjlerin
ve Sicilyah Nonnanlann Avrupası, onun için
unutulmuş bir geçmişte kalıruş. Oysa Avrupa ai-
lesi kavramı, benim için geleceğin ve umudun
simgesidir.
Lizbon'la Ural Dağlan'nın tam ortasında,
Varşova'da bunlan yazarken ülkemin Batı'dan
bugün öğreneceği ne var diye düşünüyorum. Ve
hemen bir zamanlar bizim olan, ama bugün yeni
baştan öğrenmemiz gereken, o değerler katalo-
ğunu anımsıyorum. Res Publjca adını taşıyan,
seçilmiş bir kral tarafından yönetilen, bir za-
manlar güçlü bir ülke olan anavatanım aynı za-
PORTRE
Ödülkoleksiyoncusu...
> ^ p j ş g ç
tarihindebirsarkmaolnıasaydıbuy'azıyı 17
hanran günü yayımlamayı planlamışak.
Böylece ünlü Pok>n\'alıfihnyönetmeni ve
senaristi Krzj'sztof Zanos6f\« Türkiye'deki
hayraolan adına kendısıne 55. doğum günü için
amgesel bü-armağan vermiş olacakük.
Zanussi, yüksek eğıtiminı Varşova ve Kıakov
üniversiteJerindetamamladtktan sonra Lodz
FîlmciJik Yüksek Okulu'nu biordi.
1971-81 yıllan arasında PoJony-a Filmciler
Birligı Başkan Yardımalığı >upü. 1990'dan bu
yana da Avrupa Fılm Yönetkakri Federasyonu
Başkanhğı koİtugunda
oturuyor.
ZanussTninyönettiği
Simlerin Bstesi şöyfe:
1966Deathof
Pkvvindal - Venedik
Mannheim, Valladolid
ve Moskova'da ödülfcr.
1969Stract»eof
Orystak-MüTâel
Plata'da ödül.
1971FamByLie-
Şikago, Vailadolid ve
Colombo'daödül,
Zanussi'ninayncaödülahnış,TV için
yaptfmış pek çok fümi de var.
Geçenlerde Fransa'da Avrupa filmcifiğhBn
gekceği konusunda düzenlenen bir topknüda
Zanussi, kötümser bir komışjna yaptı. Ünlü
yönetmen. özgüriüğün Polonya film
endüstrisıne pahalîya paüadığtru öne sürdû.
Zanussi, koruyucuduvarlar kalkmca
HoHyvvood'unher şeyi de geçirişindea şöyfe
yakındı:
"Daha önce RusJara göigesndey^k. ŞumB ise
3
Locarno Büyük Ödiilü,
1974 The Catamount Kfllmg {ABD yapunj),
1975 Ouarterty Balance - OC1C ödülü, Berfin
Film Festivalı Ödülü,
-Tahran Fıhn Fesüvah
g g y
PoJonya'daki yûzde 35Tik enflasyonun
olumsuzetkisinden
yakınan Zanussi, öteki
üniüvaıandaşlan
1978 Gnmd Prix - Potonya Fibn Festivali,
Cannes ve OOC ödüUeri,
1979 Wege in der Nadıt- (Almanya yaptmı)
CoDStaat Factor - Cannes En İyi Yönetmen
ödüKLOCIC Ödülü,
Contract - Venedik Füm Festivali Ödülü.
1980 Froma FarCountry - DonateBoÖdülü
(Floransa),
1981 VersudMg,
1981 Impenrtive-PasinettiÖdûTü,
1982 Unapproachable
1984 YearrfTbe OuietSon-Grand Prix
Gokfenlion,
1985 Tbe Pöwr ofEvfl - OCIC Ödülü,
Montreai.
KksfcMwki,Agnkszka
Hoiand'dan farksız. Bu
yönetmenlerya
çahşmalannj bugüniçin
nadasa btrakmış
durumdaiar. ya da
Pokmyadıştnda
çahşıyorlar.
Geçen yıl Polonya'da
en çok Qgi gören i0
filmin Amerikan yaptmı
ohnasına karşın
Polonya'da yinede fibn çevriliyor. Ne ki
Polonya'da siyasal oluşum, jsçmiş yıüarın
ahlaki inoelemeveetkifcyici başkakhn fılmleri
gibj yaraücı birortama uygun değil.
Zanussi iyimser değil. Bır Amenkah gazeted,
Zanussi ve öteki Polom aiı yönetmenler
hakkımla "Birçok eskimuhatif gibnem
ydannn yopnluğunu veheyecarare öztOyoriaf
9
'
diyor.
Zanussi'nin birmeslektaşı bu ortamı şöyte
tammhyor.
"Komünist yönetHnde, dıijimceteri en CKgür
anlatma vtthıfibnvapotakb. ÜsteBk sansür
%'ardı... tnsanlam duyraak istedi^ıi açık açık
söy1anedenanlatmaı»yoiam bulmak
dŞ
d a
tnsankrBi ne gpji öyküterseyreönek istedaderini
bflebflmiyoroz."
KRZYSZTOF ZANUSSİ
çakgönüllü davranmayı öğretir.
Batı Avrupa yorgun olmaktan yakınır. Avru-
pa yüzyıllardır uygarlığın ilerlemesini besleyen
bütün yeni düşüncelerin beşiğiydi. Günümüzde
Batı Avrupa, hala dünyaya sunacak bazı şeyler
olduğu inancını yitiriyor. Bu biyolojik kısırlığa
yol açan kendi içine kapanmanın, kültürel "en-
sest"in bir sonucudur. Batı, bize bir şans tanı-
yorsa kimbilir belki Orta ve Doğu Avrupa'daki
bizler Batı'ya daha da fazlasını tanıyoruz.
Avrupalılık belirli bir taritı
billncl derin ortak bfr bellektlr
Dünyanın değişik bölgelerinde seyahat eder-
ken eski Avrupa'ya olan bu bağhlığımı, bu kıta-
nın tarihte oynayacak hala bir rolü olduğu inan-
cımı nereden aldığımı bazen kendi kendime so-
ruyorum. Bu kıtaya güvenmenin, onun insanoğ-
lu için hala bir değer olduğuna inanmanın, doğ-
ru olup olmadığını kendi kendime sormaya
hakkım var. Başka kıtalardayken yanıt bulmak
kolay. O zaman neyin özlemini çekiyorum? Ay-
nı bakış açısı ve yaşam biçimini paylaşmaktan
hoşlanan Amerika'ya karşı çeşitliliğinden hoşla-
nan bir Avrupa'yı özlüyorum. Avrupalılık, ne
kadar küçük olursa olsun, her ülkenin, her kişi
gibi evrenin bir yansıması olduğu gerçeğine da-
yanır, bunu Asyalılara anlatmak ne güç! Böyle-
ce kendimizi çeşitliliğimizle birbirimize benze-
mezliğimizk seviyoruz. Avrupalılık belirli bir ta-
rih bilincidir, derin ortak bir bellektir. Bu kav-
ramlar, her iki Amerika'ya da yabancidır. Bel-
lek, zaten zamanın geçiciliğinin bilincinde ol-
mak demektir. Latin atasözünde "Nihil no\i sub
sole" denildiği gibi Avrupa her şeyi gördü geçir-
di, artık kimse bizi aldatamaz, ama yine de Av-
rupa birkaç sahte ideolojinin onu aldatmasına
hem de bu yüzyılda izin verdi. Onu aynı zaman-
da mucizevi ilaçlara, perhizlere veya olağanüstü
tek birçözüme inanmadığı ve hep İcuşkucu oldu-
ğu, kendini ve başkalannı alaycı bir tutumla
gözlemlediği için de seviyorum. Oysa Amerika'-
da alaya olabilmek ne kadar da güç!
>ugün demokrasiyi Batı'dan
yeniden öğrenmeîc
durumundayız; bunu yaparken
de insana gösterilen her türlü
saygının, hoşgörünün
ve aşınhktan kaçınmanın kendi
ülkemizde komşulanmızda hiç
görülmemiş birderecedevar
olduğunu keşfedeceğiz.
Avrupa, vüzyıllar boyunca müzikte. mimari-
de. yaşamda, geleneklerde, giyim kuşam hatta
makyajda bile bir biçim anlayışına sahip olmuş-
tur. Çevredeki dünyanın tüm karmaşasını biçi-
min içine doldurursanız değişmez ve kalıcı bir
şey elde edersiniz. Biçim. çağa ve tarihe dayanır.
Genç kültürlerde biçim yerine dinamizm, canlı-
lık, jabancı ve yeni şeylerin eleştirilmeden kabul
edilmesi vardır, yine her iki Amerika'yı düşünü-
yorum.
Avrupa'da farkhlık. zerafet, incelik vardır ve
bazen bütün bunlar son derece incelmiştir ve öy-
le ki çürümeye çok yakınlaşılmıştır.
Biçim estetik anlamda, katılık ve sınrlıhk de-
mektir. Anlaümı denetler. ama yerini almaz. Bir
keresinde Godard'ın bir filminin "dekadan" ol-
duğunu söylemiştim, bir Fransız eleştirmen,
"Evet, bu dekadans ve olağanüstü!" diyerek beni
deştekledı.
Üzülmüştüm, çünkü "dekadans"ın ölüm ha-
beri olduğuna inanıyorum. Kültürler de ülkeler
ve kıtalar gibi ölebilir. Ölümle oynanmaz! Ne
kadar şanslıyız ki Godard her yönüyle dekadan
değil!
Avrupa'nın sevdiğim başka yanlannı araştı-
nrken bir sinemacı ve gezgin olarak deneyimle-
rimi inceliyorum. Daha da derinlere inerek en
önemli şeylerin altında. kişiliğin her çeşidine
gösterilen saygının ötesinde ne olduğunu. insan-
daki kişiyi bulup onu toplumun ya da evrenin
bir parçası olarak görmediğimiz zaman neyle
karşılaşüğımızı araşünyorum. Hıristiyanlığın
kendi başına bir değer ilan ettiği bu kişi kavra-
'Daha önce Ruslann gölgesindeydik, şimdiyse Amerikalılann' diyen yönetmen Zanussi'nin 1979 mınınarkasındaAvrupa'nıntanımladığıveyüz-
Cannes Fılm Festivali'nde 'en iyi yönetmen1
ödülünü aMığı Constant Factor adlı fılminden bir sahne... yıllardır tüm insanlığı etkileyen bir manevi dün-
manda demokrasınin de temellerini atmıştı. O •"">
zaman yalnızca asillere özgü de olsa bunlann LZeçmİŞ VÜZyillarda
Polonya'da genel nüfusa oranı, bu yüzyıl başın-
sekti (onyedinci yüzyılda Polonya'daki asillerin
sayısı genel nüfusun yüzde onunu aşıyordu). Bu-
gün demokrasiyi Batı'dan yeniden öğrenmek
durumundayız; bunu yaparken de insana göste-
rilen her türlü saygının. hoşgörünün ve aşınhk-
tan kaçınmanın kendi ülkemizde komşulanmız-
da hiç görülmemiş bir derecede var olduğunu
keşfedeceğiz. Yeniden kazanılan bu değerlerin
dışında, hiçbir zaman pek fazla sahip olamadığı-
mız başka değerler de var. Bunlar etkili bir bi-
çimde işbirliği yapabilme, pratik olma. mantıklı
ve akılcı örgütlenme (ahlaksal yönden bunun
anlamı, niyetlerin harekete dönüştürülmesidir)
yetenekleridir. Geçmiş >-üzyıllarda anavatanım.
yaratmakta olduklan devletin sorumluluğunu
taşıyan özgür insanlann ülkesiydi. Bugün gerek
özgürlüğü gerek sorumluluk duvgusunu yeni-
den öğrenmek durumundayız. Batı her ikisinde
de bize örnek olabilir.
. yam.makta dd u k l a n ^
devletin SOmmlUİUgUnU taşiyan
ÖZgÜrİnsanlarmÜlkeSİydİ
— r ? ; — r . .. ... . .. •* ,
gerek OZgUrlUgU gerek
der. mantıkla gizem. ctkinlikle edilgen kabulle-
sorumluluk duygusunu yeniden
öğrenmek durumundayız. Batı
her ikisinde de bize örnek
olabilir.
Bence Batı'nın aynı biçimde bizden. Orta Av-
rupa ülkelerinden. Doğu A\ rupa'dan öğrenece-
ği şeyler de var. Avrupa'da yıllar önce kurumuş
özsuyu bugün Avrupa ağacının Bizans dalında
akı>or. Doğu geleneği; insanına, kendi kaderi-
ne, topluma. doğaya, hatta Batı'nın katı bir de-
ğişmez olarak gördüğü sonsuza karşı daha al-
değişir, Doğu'dan Batı'ya. Kuzey'den Güney'e
farkhlık gösterir. Püritenizm ve Ortodoksluk.
Akdeniz geleneğinin iki başkenti Konstantinop-
le ve Roma'da yapılan değişik yorumlandır. Bu
Bütün kalbimle bu yeniden doğuşu bekliyo-
rum. çünkü günümüze kadar insanhk. pek o ka-
dar da büyük olmayan kıtamızdan doğan dü-
şünceden daha dinamik. kalıcı veya daha evren-
sel bir düşünce yaratabilmiş deşldir. Ben bu dü-
şüncenin daha yüzyıüar boyu insanoğluna de-
| u bjr ü h ^ ^ o l u ş t İr a b l l e c e g fn e inanı.
Yarin:WallasevBaronesİ
Y A Y İ N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T Î R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
tLAN
KIRKLARELİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo:l992 466
Davaa Bülent Gürdal"ın vekıli vaatası ile Hasan Ğtoiemır ve arkadaşlan aieyhıne Kırklareh Camukebır mahalJesı 307
ada 33 parse! ve Eriklice Köyü 132 parsel saynlı taşınmazlann mümkünse aynen taksınu, olmadıgı takdırde saüş suretı> le
ortalcbğın gıdenlmesi davasım ıkame ettiği, davahlardan Nevın Özdemir'm yapılan tüm araştırmalara rağmen adreanin
tenun edıkmedığı, tebhgatın da yapılamadığı nedenı ile tarafına ılanen teblıgat >apılmasına karar venlmekle adı geçenın
duruşma günü olan 7.7 I994gûnü saat 10'da duruşmaya gelmesi veya kendısinı bir vekıl ile temsıl etürmesı hususu daveti-
ye yerine kaım olmak üzere ılanen teblığ olunur Basın: 48998
fLAN
KADIKÖY 4. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
1994'38
Davaa Muhakemat Müdürlüğü vekılı Av.Zekıye Aydın tarafındandavab Feriha Uysaladınaaçılan alacakdavasının
yapılan yargılaması sırasında,
Istanbul. Kadıköy. Bağdat Caddesı No: 367/15"teikamet ettiği bıldırilen davalı Feriha Uysarın tüm aramalara rağmen
adresı tespıt edılemedığınden yargılama günü olan 5.7.1994 günü saat 09 4O'ta adı geçenın yargılamaya gelmesi veya ken-
dısinı bir vekılle temsıl ettırmenız, aksı halde yargılamanın gıyabınızda cereyan edeceğı günlü davetiye ve dava dilekçesi
tebliğı >enne kaım olmak üzere ılan olunur. 9.6.1994 Basn: 29422
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Necdet Uğur'la Söyleşi: (4)
Tonguç Baba'mn Yıldönûmü...
Necdel Uğur, söyleşımızın sonunda, heyecanlanıyordu.
Araya hemen hemen girmiyor, onu dınliyordum. Ülkenin bir
acısını dile getirıyordu. Neydı bizim yıllardan beri ihmal etti-
ğimiz? Şöyle açıkladı bunu Necdet Ugur:
- Bizim bir tek, en büyük zorluğumuz, yıllardan beri ihmal
ettiğimiz bir şey. Yani, gecekondu dedik, hep evlerle uğraş-
tık; işte, onları ıslah edelim diyoruz, diyoruz da, "Daha iyi
nasıl olur?" diyoruz. Eee, gecekonduluyu ne yaptın sen? Ge-
cekonduluyu kentli yapabildin mi? Hiç! Hâlâ gündemimizde
yok gecekondulu bizim. Gecekondu var, adamın direğiyle,
kerpiciyle, bilmem nesi; onu adam etmeye çalışıyoruz.. Eee,
gecekonduluyu biz kentliyapabildik mi?Kentlinin birparçası
yapabildik mi?
- Köyleri kente taşıdık!
- Taşıdık ve koylu olarak kalıyorlar, onların da batan tarafı,
işte düzenli caddesi olsun, evi şu olsun, bu olsun. İşte, "Ge-
reksız yere yapmasınlar!" Kırk yıllık eski hikayenin devamı
gidiyor. Ve orada yenildi toplum! Öyle bir dalga geldi ki, hani
yıktı, yap! Yıktı yap! Bu çekişmeden sonra, zaten çoktan hav-
lu atıldı. Ama, asıl sorun o insanlann kentlilesmesiydi. De-
mokrasi, kentli toplumların yönetim biçimi zaten. Hele bu
çağımız dünyası.. Büsbütün kentli toplumların uygarlığı için-
deyiz. Sadece böyle birkaç ülke değil ki. Biz, insanlanmızı
nasıl kentli yaparız? Nasıl bir kent yaşammın içinde o dina-
mizmlerini harekete getiririz? Bu bizim pek gündemimize
gelmedi doğrusu. Ve hâlâ gündem dışıdır, politika dışı-
dır, seçimden seçime oy şeyi olarak alınır. Sağ bunu, din ile
çözümlerim sandı, bir ölçüde sonuç alır gibi oldu. Göreceksi-
niz, bir süre sonra alamayacaktır. Çünkü, hiçbir parti Allah-
sızlık iddiasında değil ki. Hiçbir parti Müslumanlığa karşı bir
davranışa geçmiş değil ki. Ama, buna gereksinim duymu-
yorlardı. Kaldı ki, ö'bür sağdaki partilerin hepsi bu konularda
şey yapacaklardır, yani bir politika olarak dini kullanmak,
öyle fazla bir etki yapmayacak, yarar sağlamayacaktır Tür-
kiye 'de. Sonuç ahcı bir şey değildir o da. Kaldı ki, eğer böyle
bir şey olsaydı, bir süre sonra, herkes bu konuda, belirli bir
saygı çizgisinde, eskiden dikkatsizse daha dikkatli olacağı
için, az da olsa bir şey yapıyorduysa, yapmaz olacaktır. O
adam (Erbakan) sıkışık. Yani, sağdaki dini kullanmak, politi-
kada araç, alet edinmek isteyenler de sıkışık. O, bununla
çözülebilir mi? Insan şey mi? O kendisi, duasını yapıyor, Tür-
kiye'de bu din meselesi, insanla Tanrı arasında ikili ilişki;
bunun aracısı olmaz ki. Türkiye'de de bu ilişki çok yaygındır.
Kimse öyle yukarı ile kavgalı değildir canım, herkesin özel
bir bağı vardır. Yani, bazen teşekkür eder, bazen yardıma
çağınr, ama bağlantılıdır. Yani, din sömürüsü de geçerli de-
ğildir. Şimdilik, işte böyle boşluk içinde kullanıldı bir yerde.
İnsanlann oraya sanlmalarının nedeni, o insanları kentli ya-
pamamamızdandır.
- Ne yapamadık?
- Kentliyapamadık kio insanları.. Yapamadık! Onlar, kentli
olsaydılar, tek çözüm diye oraya gitmezlerdi. Aslında önce,
işte "Deveni kazığa bağla, ondan sonra Allahına yalvar" hi-
kayesi, yani değil mi?
-Tabiı.
- Tabii, yoksa, her şeyi yukarıya bakıp.. Yok böyle bir şey,
böyle bir din de yok.
- Nasılsınız? Ne yapıyorsunuz? Nasıl geçiyor günler?
- Valla, ben iyiyim, birkaç kitap filan hazırlamaya çalışıyo-
rum.
- Büralara gelmıyor musunuz?
- Gelirsem aranm!
•••
Konuşmamızdan sonra Necdet Bey, eşı Ferhunde Ha-
nım'la bırlıkte, Marmarıs'e dınlenmeye gitmışti. Necdet
Uğur, karamsarlığında haklıydı yerden göğe. Köyleri kent
yapamamıştık.
Böyle bir olanak, dunyada hemen hemen yalnız Türkiye'-
nın elıne 1940yılındageçmişti Köy Enstitüleri'yle. Köy Ensti-
tülerı'nın asıl amacı buydu, köylüyü bilinçlendirmek, köyleri
kalkındırarak kentleştırmektı. 15Hazıran 1994 günlü Cumhu-
rıyet'te Prof. Dr. Adil izveren ın 'Kent Toplumu Oluşturama-
dık' başlıklı bir yazısı vardı. Kaçırdıysanız bulup okumalısı-
nız. Köy Enstıtüleri'nın asıl kurucusu, köylünün bilınçlenme-
sinı özleyen Atatürk'tur. O, "Ülke çocukları, her eğitim
derecesinde sosyal hayatta verimli, etkili, başanlı olacak su-
rette donatılmalıdır" demışti. Prof. Adil izveren, o yazısında
şöyle dıyordu bir yerde:
"Bu ilkeden esinlenen büyük Türk eğitimcisi ismail Hakkı
Tonguç 'un dahice örgütlendirerek faaliyete geçirdiği Köy
Enstitüleri için Türkiye'ye gelen ünlü Amerikalı eğitimci
John Dewey, Son yıllarda tasavvurumdakı okullar Türkiye'-
de kurulmaktadır. Bunlar Köy Enstitüleridîr' diyordu. Örne-
ğin Fransız düşünürü Georges Duhamel 'Dünyanın hiçbir
yerınde böyle faydalı ve anlamlı muesseseler görmedım' di-
yordu. Amerikalı Kongre üyesi Miss Janette Rokin 'Siz de-
mokrasıye ulaşmanın gerçek yolunu bulmuşsunuz. Bu ensti-
tüler tamamıyla mütecanis, dengelı ve ahenklı bir toplum
tipinin biricikgarantısıdır. Enstitülerinizde ülkenin kendi bürv
yesınden fışkıran güçlü, sağlıklı bir gençlık buldum' diyor-
du..."
Bugün 23 haziran, Tonguç'un ölüm yıldönûmü. Bugün pek
çok yerde toplantılar yapılıyor. Ankara'da, Mithatpaşa'da 52
numarada, Çankaya Belediyesi Salonu'nda, saat 11.00'de
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı'run kuruluş hazırlık-
ları konusunda kamuoyuna bılgı verilecek. Burada, Yakup
Kepenek, Engin Tonguç, Mehmet Başaran, Mahmut Makal,
Tatip Apaydın ile Aziz Nesin konuşmalar yapacaklar. Top-
lantıda Tonguç ile esen anılacak.
Bugünün bir önemli olayı da yıllardır Avrupa'da bulunan
yazar Fakir Baykurt un ülkeye dörtüşü. Fakir, bu geceyarı-
sından sonra uçakla Antalya'ya geliyor.
Bugün aynca, yedi yıl önce aramızdan ayrılan Niyazi Ağır-
naslı'nın da ölüm yıldönûmü. Sabahattin Ali'nin arkadaşı
Niyazi Ağırnaslı'yı, birlikte, sevgıyle anıyorum.
BULMACA
1 2SOLDAN ŞAĞA:
1/ Olağanüstü çekiciliği
olan liderlerin kendisine
ve kişiliğine, yandaşlann-
ca yakıştınlan büyüleyici
güç ve yetenek. 2/ Kalo-
ri... Peru'nun para birimi.
3/ Gaziantep'in bir ilçe-
si... Bedri Rahtni Eyu-
boğlu'nun bir şiir kitabı. 6
4/ Boğanotu. 5/ Sahip... -,
İstemli kas hareketlerin-
de düzensizliğe yol açan 8
eşgüdüm bozukluğu. 6/ g
Kalmbağırsağın son bö-
lümü... Köpek. 7/ Maksim Gorki'-
nin bir romanı... Yüce. yüksek. 8/
Asker... Cennetteakan dört sudan
biri. 9/ Anadolu'nun bazı yörele-
rinde. geceleri insanlann üzerine
çöküp korkuttuğuna inanılan düş-
sel yaratık.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Oluk ve yiv açmakta kullanılan
araç. 2/ Güney Anadolu'da bir ır-
mak... Çam ağacından yapılmış su
testisi. 3/ Razı olma, isteme...
"Ağaçlarda yeşil yaprak Bastığımız toprak" (Pir Sultan
Abdal). 4/ Toplanma, birleşim... İridyum elementinin simgesi.
5/ Arka tarafında kırmalan çok, bacaklan dar bir tür pantolon.
6/ Bir soru eki... Şöhret... Bir renk. 7/ İlkçağdaki büyük uygar-
lıklarla ilgili olan... Fazıl Hüsnii Dağlarca'nın bir şiir kitabı. 8/
Ruanda'da yaklaşık beş yüz bin kişinin öldüğü çatışmanın ta-
raflanndan biri olan etnik grup (Diğeri Hutular). 9/ Kundura-
cılann delık açmakta kullandıklan çelik tığ... Yükseime, yücel-
me.